Sayfayı Yenileyerek ya da Başlığa Tıklayarak Arşivde Dolaşabilirsiniz

En Nur

Işık, O Nur'un gölgesidir.

el Latif-e

Mizah ( Latif-e ) olmazsa olmazlardandır, dikkat et.

Bilmek ~ Kafir - Küfür ~ Sünnetullah

"Bilmek" zaten Allah'ın bilmekliğinden olduğundan, insanın herhangi bir şeyi yetkinlik kazanmadığından dolayı bilmemesi öne sürülemez. Keza Beşerde açığa çıkan çıkmıyan tüm yetenekler de böyledir. Fakat Sünnetullah perdesinden dolayı Ruhlara bu Sır belirsiz görünür.

Elest Bezmi - Kalu Bela

Elest Bezminde Rabbini Bildiğinden, O'nu burada Hatırlamaması mümkün değildir hiçbir beşerin.. Tanımazlıktan gelir.. Bilmezlikten gelir.. Kibrinden, Korkusundan.. yahut henüz karşısına çıkmamıştır o İnsan'ın.. Allah bilir !

Biliyorum-Bildim diyip de geçme

Biliyorum diyip de geçme, "Bildim" deme; bilmediğinden değil, "Bilme"nin kıymetinden.

Yokluk ~ Zât - Hu

"Yokluk"la isimlendirilemez, Tecellisi ve Yaratması var.

Felsefe - Filozof - Ateizm ~ Tasavvuf

"Filozof"un anlamı "Hikmeti Seven" demektir. "Sofiya" Yunancada "Hikmet" demektir. "Filo" ise sevgi demektir. Dolayısıyla felsefenin anlamı, hikmet sevgisidir. Lakin "Nihilist-Ateist vb Felsefe" türleri olduğuna göre anla ki her şeyin Batılı olduğu gibi Felsefe'nin de Batılı ve Hakikati var. Öyle Felsefeciler var ki Aklı İnkar eder, Hikmet nerede kalsın.. Oluşu geçtim, Varlığı İnkar eder: Hakikat nerede kaldı ! Arayışı nerede kalsın ! Şüphe eder durur, daim Kuşkudadır, "Sevgi" nerede kalsın !

Rastlantı - Tesadüf

Piyango Çekilişi Rastlantısal oluyor diye, çıkan Numara orada önceden bulunmuyor, Seçilmemiş bir Numara çıkıyor, var olan Numara o an Tesadüfen oluşuyor demek olmaz: Ama Akılsız Felsefecilere, Evrimcilere, Ateistlere gel de bunu Göster !

Düşünmek - Okumak

Boş boş Düşünme, Rabbinin Adıyla Oku !

Tesadüf - Bilim (!) ~ Sır

İster gökde olsun ister yerde, ister şifreli olsun ister sensörlü, hiçbir kapı kendi kendine açılmaz.

Nefs

Nefsine uyanın, çekeceği var, Nefsinin elinden.

Allah Sistemi (!) ~ Şifre ~ Sır ~ Kulluk

Allah'a Kulluk bir "Sistem" olarak adlandırılamaz. Önünde bir Hazine Sandığı ve elinde bu sandığı açacak Anahtar olduğunu düşün, eğer Allah Senin Kulluğundan Razı değilse sandığı açsan dahi o Hazineden nasiplenmen hiç mümkün değildir. Varlık Hazinesi Mekanik bir Yapı'ya, Sistem'e bağlı değildir. O Hazineyi açan Anahtar ancak Has bir Kulluk'tur; Anahtar: İbadettir, İhlastır, Zikirdir, İlimdir, Aşktır, Muhabbettir: Sünnettir (sav).. : yani Sır ancak Has bir Kulluktur!

Ağlamak ~ Madde - Mana ~ Tecelli - Sıfat

Allah'ın işine bak ki seni Yok gibi olan Düşünce, Duygu ile Tecrübe ediyor da senin hiç elinde olmadan gözünden Maddi olarak bir Su taşıp seller oluveriyor, Ağlıyorsun. Şimdi bu senin Öfkeye kapılıp yumruğunu oraya buraya savurman gibi de değildir. Şimdi bu "yumurta mı tavuktan tavuk mu yumurtadan çıkar" meselesi de değil : Belki Yok gibi olan Mana'dan Duygu'dan, Sıfat'dan, Var dedikleri Madde Zuhur ediyor, Hareket ediyor.

Zahir ~ Batın

Batınında ayrı zevkin, Zahirinde ayrı zevklerin.

Tesettür - Başörtüsü ~ Müslüman ~ Halk

Azıcık sakalın uzasın, Tesettüre gir Başörtüsü tak, hele ki Namaz kılmaya başla, yani Müslümanlık Zahirinde azıcık görünmeye başlasın, bak Nefs Köpeği nasıl hırlamaya başlıyor, Nefs Yılanı nasıl tıslamaya başlıyor. Muhakkak ki Allah zorluk dilemez ! Ama hele ki şu Ahir Zaman'da, ve Zahirde Müslüman bir Cemaatte yetişmiyorsan.. Hiç Kolay değil ! Şefkatli olmalısın ! Çoğu İnsan da bu yüzden Müslüman görünmez, Kalbi Hayatını düşündüğünden Zahirini feda eder; Şefkat'den de kaynaklanıyor bu ! Ama bu "Melamet" de değil ! Zaten bu durum Halk Hakk yolunda Cehd etmediği için var, bu Korkulara göre hareket ettikleri için Zahirde Müslüman olamıyor. "Yobaz oldun he!", "Biz Müslüman değil miyiz!", "Başımıza Alim mi kesildin!", "Çok değiştin!".. Daha neler neler.. Halbuki Kıyafeti ne Türk ne Müslüman Kıyafeti, Kendine Özgü filan da değil, yani Batılı görünmekten aynı rahatsızlığı duyamıyor, çünkü farkında bile değil ! Bunlar Kafirdir deme ! Tespihin elinde fazla döndüğünü görse Müslüman görünen de "Kafayı Yersin" demiyor mu ? Kafirim diyen ayrı dert, Müslümanım diyen ayrı dert ! Bunlar Sosyal Münasebetler, Halkla İlişkiler ; Sen Hakk için OL ! Hakk ile OL ! Nefs Kul olmadıkça derdi bitmez !

Rabta Şirk mi ! ~ Vesile ~ Tasavvuf

Allah Kur'an'ında bizZat Kendisi, Nebi, Resulleri ve Salih Kulları, Velileri ile bizlerin Kalplerini Rabtetmiyor mu ? Bizzat Allah onları Kur'an'ında bunca Zikrederek, bize Kendisine Yakınlık için, onları Vesile kılmıyor mu ? O'ndan ala Vesile eden, O'ndan ala Rabıta yapan mı var !

Zâtına Arif olmak

Zâtına Arif olmada hiçbir Kesinti yoktur.

Nur ~ Rüya - Hayal ~ En-Nur

"Işık" dediğin, hem maddi-dış alemde, hem "Hayal"de "Rüya"da da değil mi ? "En-Nûr" ! Hem Zahir'de hem Batın'da da türlü türlü Tecelliler ile "Nur" O aynı Nur değil mi ?

Tasavvuf ~ Şirk !

Yüce Allah Kur'an-ı Kerim'de Kendini Fakirlerle Apaçık olarak Birlemiştir !

Onlar, kullarının tövbesini kabul edenin ve -sadakaları alanın Allah olduğunu- ; tövbeyi çok kabul edenin, çok merhametli olanın Allah olduğunu bilmediler mi? (Tevbe 104)

Güzel bir söz ve mağfiret, arkasından eza gelen (başa kakılan) bir sadakadan daha hayırlıdır. -Allah Gani’dir-, Halîm’dir. (Bakara 263)

Ferdiyyet ~ Cemiyyet ~ Ümmet

Allah'ın "Cemiyyet"den gayesi "Ferdiyyet"dir; Ferdiyyet sahiplerinden oluşan Cemaattir ki zaten ilk Halkası Nebiler olan Ferdiyyet sahipleridir (as). "Muhakkak ki İbrahim bir ümmet idi.." (Nahl 120)

"Gözüme mi inanayım sana mı"

"Gözüme mi inanayım sana mı" derler ya; bu sözün hakikati aslında şöyledir: "Gözüne mi inanacaksın, Bana mı ?"

Nefs

Güneş'in doğup batması İnsan'ın Tabiatında Doğasındadır (Nefsinde); Hakikatinde doğup batma yoktur.

Şükür

O'na göre Şükredecek bahane araman dahi ayıp kalır ; Şükretmenin Kemali de 'her halde Hamd etmek' gibi "Halk"tan azade, Hakk'adır.

Ehl-i Beyt ~ Zikir

Ehl-i Beyt'i anmak gönlüne geldiğinde kendi kusurlarının aklına gelmesi şeytandandır; Sen onları anarken kendini değil Onların (as) Temizliğini dikkate al !

Işık Madde mi ~ Bigbang İlk Saniyeler ~ Bilim ~ Fizik - Metafizik

Şu Et Gözü eşyayı görmüyor, Işığı görüyor; Işık ise madde-cisim değil. Ses ve Isı da öyle; hele ki İç Sesi hiç düşünmezler. Ayrıca şunu belirtelim: Şu an ölçümlenerek sınırlar belirlenerek oluşturulmuş ve böylece sanki Mutlakmış gibi dayatılan Fiziksel Yasalar (Yani Batılı Modern Bilim) Bigbang'in ilk saniyelerine göre geçersizdir; bunun ne demek olduğunu anlıyamayan zaten Metafizik'den hiç anlamadığı gibi Mutlak zannettiği Bilimsel delillere dayanarak ileri sürdüğü tüm iddiaları da anlamsızlaşır.

Ehl-i Beyt Kimlerdir !

Muhammed Ali Fatma Hasan Hüseyin (as) sanki sadece Zürriyeten mi Ehl-i Beyt ki, bir de Manaen Ehl-i Beyt olmaktan Marifet gibi bu kadar dem vuruyorsun. Sen önce bi Onlara gönlünü dilini eğip bükmeden ver de, sonra Manaen Ehl-i Beyt olmaklığın yerinde olsun. Onlarsız hiçbir Mana, hiçbir Kemal yerini bulmaz. Bunca söyledikten sonra; belki farkında değilsindir diye şunu da hatırlatalım: Ali (kv) Peygamberler soyundandır.

Şeriat ~ Hakikat

"Tahiyyat" duasını Kalbinde bulursa, namazda kusurlu olmuş hiç bakmaz. "İhlas" duasını Kalbinde bulursa, namazda kusurlu olmuş hiç bakmaz. Ama tersi olursa, hiç mi hiç bakmaz.

Hadid 3 ~ Hu ~ Zahir - Batın O'dur ~ Tasavvuf

Yok idin, yok iken nasıl Zahir olasın; Zahir değildin ki, Batın Sen olasın. Misal, Konuşma özelliği sen'de Batın iken, nasıl görünür oldu ? Ya da, sen'i şimdi şu surette görünür kılan sen misin ki ? Ya, seni seslendiren kim ? Dahası, Zahir sen misin ki Batın sen olasın ?..

"Batın" O'dur, "Zahir" O'dur (Hadid 3).. Yani şu görünme ve görünmeme de yine O Zât'a ait.. O halde "görünme" O'ndan başkasına ve başkalarına nispet edilemez, "görünmeme" de O'ndan başkasına ve başkalarına nispet edilemez.. Ve demek ki görünme ve görünmeme ancak O Zât'a ait O'nun bazı Sıfatlarıymış.. O Zât'ın özellikleriymiş bunlar, başkasının ve başkalarının değilmiş.


Vech ~ Tasavvuf

O'na Yön tayin edebilir misin ?.. O halde "Her yöndedir" demek "Hiçbir yönde değildir" demekten daha Makul ve Uygun olanıdır.. O'na Mekan tayin edebilir misin ?.. O halde "Her yerdedir" demek "Hiçbir yerde değildir" demekten daha Makul ve Uygun olanıdır.. Zaten bunlar Kulun bir şey demesine kalmamıştır.. "Nereye dönerseniz Vech'i oradadır" (Bakara 115) , "Şah damarından daha yakın" (Kaf 16) .. Şimdi sen anlayışsızların itirazlarını ve lüzumsuz tartışmalarını, yani Fitne'yi bırak.. önce Sen Kulluk Ahlakını gözet de, kendi Nefsine Allah'ın Kelamını muhatab alıver.. Güya Kuran-CI-ların ahlaktan ve akıldan yoksun tartışmaları, Tasavvuf Ehline attıkları iftiraları, başka yüzden değil, Allah'ı bırakıp, kendi Nefislerini unutup, Hakk'ı değil Halk'ı muhatab almalarından kaynaklanıyor.. "Onlar gerçekten Rab’lerine mülâki olacaklarından şüphe içindeler.." (Fussilet 54) Kuranı muhatab almak her zaman Allah'ı muhatab almak anlamına gelmez "..Allah’a sarılın.." (Hacc78)

Pozitivizm ~ Felsefe ~ Fıtrat

Batılı Bilim'in Yöntem'i-Metod'u İnsan'a Mutluluğu bir "Hap" şeklinde sunmak üzeredir. Fare'nin eline beynindeki Zevk bölgesini uyaran bir düğme verirler, Fare ona basa basa kendini öldürür. Halbuki Mutluluk (Huzur) İnsan Nefsinin ancak Fıtrat'a uygun hareket etmesi, Bütüncül olarak Hakikat Bilgisine ulaşabilmesiyle mümkündür (Mutmainne). Bunun gerçekleşmesi ise ne Bilim ne Felsefe (Akıl) ne de İnsani Yasalar (Yönetim Biçimleri) ile mümkün olmadığı özellikle çağımızda apaçık belli olmuştur.

Abdulaziz Bayındır ~ Tasavvuf - Şirk ~ Erdem Uygan ~ Yükselen Sözler ! ~ Mustafa İslamoğlu ~ Mehmet Okuyan ~ Caner Taslaman ~ Emre Dorman vb..

Abdülaziz bayındır'ın "Allah'ın bilmediği şeyler var" sözü şirk küfür iftira değil de tevili var ilmi var, fakat Tasavvuf Büyüklerinin sözlerinin tevili yok şirk küfür ve iftira ediyorlar, öyle mi !

Cübbemin altında.. - Enel Hakk ~ Tasavvuf ~ Şirk ~ Abdulaziz Bayındır

"Cübbemin altında benden başkası yok" yahut "Ben Ben'im" gibi sözler söylenmiş olduğunu hayal et.. Sonra abdulaziz bayındır'ın "Allah'ın bilmediği şeyler var" sözünü bunların yanına koy.. İyice düşün.. Hangisi doğru bu sözlerin ?.. Hangisi Şirk, Küfür ve Allah'a İftira ?.. İyi düşün !

Muhabbet ~ Rab ~ Kul

Kuluna Azabı dahi Muhabbet'den. Belası, Rızası, ancak Muhabbet'den.

Tasavvuf ~ Kemal

Hasan ile Hüseynin (as) Dedeleriyle (sav) Muhabbetleri, Hz Ali (kv) Efendimizin gayet esprili bir zat olması, Efendimizle arasındaki Muhabbeti düşün; Allah'ın Ehl-i Beytini bir düşün yani.. Anlamazsan, daha ötesinde ben derim ki, "Latife"nin kalktığı hiçbir Mertebe ve Makam yoktur. Bunun aksi bir haller durumlar, ancak kişinin kendine bir yükseklik vermeye çalışmasındandır, henüz kemale ulaşmamış olmasındandır. Ancak, Bidayette geçici bir süre gerekli olabilir.

Ateizm ~ Reenkarnasyon - Paralel Evrenler ~ Din

"..bunlar "doğru" tespitlerden kaynaklanan sorular değil; ama bir şeyler söyleyelim: Reenkarnasyon kabul edilmiyor zira sizin sözlerinize göre Reenkarnasyon olsa dahi bunun bir başlangıcı olacaktır (paralel evrenler gibi ne kadar çok olsa da hepsi aynı hükümde) o başlangıç ise mutlaka bu nispette yine çocukluk olacaktır; Size sorsak çocukluğunuz şu an ne kadar var ? Kaç yaşında acıyı hissetmeye başladınız ? Bir saat önceniz var mı ? Zalim(İnsanlar)ler verdikleri zararı asla telafi edemezler, Allah için bu böyle de değildir hiç yaşanmamış kılabileceği gibi üstüne hiç mutlu olunmadığı kadar mutlu edebilir.. gibi çok derin mevzular, derin gerçekler var.. Çok bildim dememeli ve kendini çok da masum bilmemeli.. Neticede Melekler dahi "niye kan dökecek bozgunculuk çıkarıcak bir varlık yaratıyorsun" diye itiraz etmişlerdi.. sonra secde ettiler.. Çocuk var çocuk var, Allah katında zaman tek bir şeydir.. ki buna göre de hüküm vermiyor.. iyi mi kötü mü olmuşuza dair güzel Duacı olmalı.. "Kader'e iman eden Keder'den Emin olur" (sav) buyrulmuş.. Bi de isyan acaba kime ve neyimize ? Kuran'da "Rabbimin rahmetinden ancak sapıtmışlar ümit keser" buyuruluyor.. Ümit kesmekden daha kötü bişey olabilir mi ? Yahut zihnimizdeki İyilik ne kadar bir iyilik acaba.. Mesela kötülüğe dahi izin verebilecek, varlık verecek kadar iyimiyiz ? Kendimizi ne sanıyoruz ? Alemlerin Rabbini ve İslam Dinini ne kadar iyi tanıyoruz ?.. İbadetimiz Muhabbetimiz ne durumda neye yüzümüz var nereden yüz buluyoruz ? gibi çok derin öyle gerçekçi sorulara-sorgulamalara yüksellmek lazım.."

Tasavvuf ~ Varlık ~ Yokluk ~ Vücud ~ Ruh

Şimdi sen ayaklarını hissetsen ellerin yoklukta kalır, ellerini düşünsen sırtın yoklukta kalır. "Sen" O'ndan bir Ruh olduğu için böylece hem yoksun hem varsın; Daha doğrusu: Özün olan Sen (Ruh) O'ndan olduğu için, bu yokluğun da varlığın da üstündeki Sırdansın. Keza O'nun Vücudu (Ruhu-Zâtı) hem Zihinsel Yokluğun hem Fiziksel varlığın Varlığıdır, onlara vücud olmaktadır. Hem o Yok'un hem o varlığın Varlığı işte O'nun O Vücududur; Sen'in Sırrın da işte O'nun Sırrından olduğundan, aynı gerçek-"lik" Sen'de de mevcud; ama O'nu Bilmezlik edersen, hem zihinsel yokluğa, hem bedensel (Fiziksel) varlığa, mahpus kalırsın. O ise Kendini Mutlak olarak Bildiğinden, O olduğundan, noksanlıktan Münezzehtir.

Selefiler ~ Kuran-CI-lar

"..şah damarından daha yakınız." (Kaf 16)

Ve doğu da Allah’ındır batı da. Artık hangi tarafa dönerseniz dönün, Allah’ın Vechi (Zat’ı) işte oradadır. Muhakkak ki Allah Vâsi’dir. (Bakara 115)

Onlar gerçekten Rab’lerine mülâki olacaklarından şüphe içindeler, öyle değil mi? O, herşeyi ihata etmiştir, öyle değil mi? (Fussilet 54)

O, evveldir ve ahirdir, zahirdir ve bâtındır. Ve O, herşeyi en iyi bilendir. (Hadid 3)

Kuran'da bunca sayısız Ayet Lafzı böylece dururken, gidip de Tasavvuf Ehlinin sözlerini doğru anlayamamak, illa ki yanlış anlamak, Şirk ile Küfür ile suçlamak, nasıl bir anlayışsızlık, nasıl bir insafsızlık, nasıl bir iftira ve büyüklenmedir ! Bu nasıl vicdan !

Erkek ve kadın müminlerin, bu iftirayı işittiklerinde kendi vicdanları ile hüsnü zanda bulunup da, "bu apaçık bir iftiradır" demeleri gerekmez miydi? (Nur 12)

Onu duyduğunuzda "Bunu konuşup yaymamız bize yakışmaz. Haşâ! Bu, çok büyük bir iftiradır..." demeli değil miydiniz? (Nur 16)

"Siz hiç düşünmez misiniz ?" (Nahl 17)

"«Sen mü'min değilsin» demeyin. İşte Allahın katında bir çok ganimetler vardır." (Nisa 94)

Tek ~ Bir ~ Birlik

Tek idi Bir olacağı yokdu; Bir oldu Birlik oldu tek tek, üflediği Ruhlarına.

Ruh ~ İnsan - İnsan-sı ~ Hayvan ~ Halife ~ Evrim

Hangi Bilal ? Köle Bilal mi ? Hangi Ömer ? Putperest Ömer mi ? Hangi Musa ? Firavun'un sarayındaki mi ? Yusuf hangi Yusuf ? Adem ? Meleklerin itiraz ettikleri mi ? Allah Katında Secde ettikleri mi ? Cennet'e koyulan mı ? Kovulan mı ? Halife olan mı ? Hayvan, hani ? "İnsan", İnsan-sı ? Hani ! Evrim mi ? Gelişim mi ? Hani ! Laf ağızdan kolay çıkıyor değil mi !

Melekler insanların yeryüzünde bozgunculuk edip kan dökeceğini nereden biliyorlardı ?.. ~ Ruh

Melekler bizim sureten yapıp edeceklerimiz hakkında bizden daha bilgiliydiler.. Lakin biz (Ruhlar) bu İnsan varlığının tam içinde öz olmamıza rağmen, biz bile onlar gibi düşünceler itirazlar içinde değil miyiz "İnsan"a karşı ?.. Bu en büyük bir Hakikat ve Sır anlıyana !.. Yani bunda anormal yahut şaşılacak bi durum yok.. Bir şeyin Öz değerini ve sonraki durumlarını o bilir.. Mesele: "Bu Aziz ve Hakim olan Allah'ın Takdiridir" diyebiliyor muyuz diyemiyor muyuz... İşin Sırrında Allah'ı görebiliyor muyuz göremiyor muyuz, gözümüzdeki gönlümüzdeki nedir..

Zaman

Sureten Zaman, atılmış ok gibidir; Zamanın geçmediği alemden.. O'nun için "Dönüş" diye ifade edilmiştir. İleride arama, oku kır.

"İlk İnsan" - "Adem ilk insan mı" ~ "İnsan-sı-lar" ~ "Ruh üflenmesi mecazidir" ~ "Her İnsan-Beşer O'ndan bir Ruh değildir" ~ "Evrim" ~ "Melekiyyet" vb Laflar..

"Adem (as) ilk insanmıydı", "İnsansılar", "Ruh üflenmesi mecazidir", "Her İnsan-Beşer O'ndan bir Ruh değildir", "Evrim" vb bu tip laflar, "Melekiyyet" makamından türeyen laflar, zanlardır. Hani Allah'ın Katında Melekler Adem'in (as) (İnsan'ın) sırrını göremediler, Ruh'u göremediler de, onun toprağına baktılar, Nefsine baktılar, İnsan'ı-Beşer'i Allah'a yakıştıramadılar ya ! İşte o haldesin de bu laflar o yüzden ! Allah iblis'e ve meleklere o topraktan gördüklerine, Ruhunu bilmediklerine, Secde etmelerini emretti de onlar itiraz ettiler ya ! Henüz o mertebenin lafları bunlar !

İnsansı ~ Evrim ~ Ruh ~ İnsan ~ Nefs ~ İmtihan

Kendi varlığındaki hayvan'a (Nefs) tahammülün yok, cihadın yok, nefsini görmüyorsun, mücahede etmemişsin; dışardakilerin varlığındaki hayvana hiç mi hiç tahammülün sabrın yok.. İmtihan olmamışsın ! İnsan'daki bu çelişkiye (!) ne kendi varlığında ne başka varlıklarda görmeye dahi dayanamıyor tahammül edemiyorsun.. Kendin hiç batmadın, indirilmedin güya, ayrıcalıklısın.. Sonra tabi uydurursun yok İnsansı, yok Evrim.. Adem ilk İnsan-Beşer değildi filan.. Ey Kardeş, bi önce bu çamura batmış İnsan'daki O Ruh'u tanı, O Ruhun sahibini gör şu Dünya'da.. Sonra O Ruh'un Sırrını, toprağa karışmayışını, Nefs nedir ne değildir..; hepsini de yerli yerince doğru dürüst anlar bilir görürsün..

Keramet ~ Mucize ~ İki ~ Gönül

Güneş horoz sesiyle doğar mı ? Keramet ne Musa'nın (as) asasında, ne Firavun'un küfründe.. İkiyi kaldır at ! Gönlündeki ne ise gözündeki de o.. Şimdi sen gönlündekine dikkat et gönlündekine !

Sanat ~ Din ~ Tasavvuf

Özellikle Sanatçılar çok iyi bilir: Bugün meydana getirdikleri ve çok beğendikleri bir Eserlerini yarın dönüp baktıklarında hoş bulmazlar beğenmezler, yeterli bulmazlar. Bu başlangıçta çok uzun zaman böyle gider. Sonra nihayet bir kemale ulaştıklarında artık geriye dönüp baktıkları eserleri onlara kötü gelmez, fakat yeni yaptıkları öncekilerden yine daha güzel olur; yani iyinin iyisi. İşte bu, Allah'ın Sırrından, Sıfatlarının Kemalinin nihayetsiz oluşundan, Yüceliğinin Sonsuzluğundan böyledir. Allah'ın hiçbir yaptığı kötü değildir, biz farklı nispetlere ve iyinin iyisine, güzelin daha güzeline göre onları "kötü" diye isimlendiririz. Yoksa her şey mükemmelin mükemmelin mükemmeline doğru sonsuza uzanır. Fakat bize göre Razı olup olmadığı işler ve bir Kıvam bir Kemal belirlemiştir ki Yaratılış-ımız mümkün olsun, hem Muhabbet gerçekleşsin hem bir Tatmin bulabilelim. Ahiret'teki durum Akılla izah edilecek bir durum olmadığı için söz edemiyoruz: 

“Ben salih kullarıma öyle nimetler hazırladım ki, ne göz görmüş, ne kulak işitmiş, ne de bir beşerin hatırına gelmiştir” Hadis-i kudsî

Bizim âyetlerimize ancak o kimseler iman eder ki, o âyetlerle kendilerine öğüt verildiğinde hiç büyüklenmeksizin secdeye kapanırlar ve Rablerini hamd ile tesbih ederler.

Yataklarından kalkıp korku ve ümit içinde Rablerine dua ederler. Kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden de bağışta bulunurlar.

Yaptıklarının karşılığında onlar için göz aydınlığı olacak ne ödüller saklandığını hiç kimse bilemez.
Secde 15-19

"Allah her sanatçıyı ve sanatını (birlikte) yaratmıştır." (sav)

Hiçbir şey yoktur ki onun hazineleri bizim indîmizde olmasın. Biz onu gereken ölçüsüyle inzâl ederiz. Hicr 21

Vech ~ Tasavvuf

Sen'in Yüz'ün değişmez, Sabit'dir, İfadeler olan Suretleri değişir: Gülen Surat, Hüzünlü Sur-e-t.. Yüzünde görünen bu İfadeler Suretler, görünmeyen Sıfatlar'dandır, bu Suretleri, görünmeyen o Sıfatlar görünür kılar. Vech'in ise aynı kalır. Neticede "Sen" görünmezsin ne de "Sıfatlar"ın görünür; bunlar Suretinde, Yüzünde görünen, Geçici Suretlerdir; Zât'ın ise Sabit'dir. Sen'i nerden tanırsın ? Zâtından-Vechinden mi ? Sıfatlarından mı, Suretlerinden mi ? Tanıyacak bir Zât lazım. Keza Sen'in Suret olmıyan bir Vech'in var ki, diğer hepsi de Sen'i Tanıman içindir; yahut O'nu mu desem ! O'na göre Sen ve başkaları Suretler gibidir muhakkak; ama Kendini-Nefsini bilmezsen, Zâtını nasıl bilebilirsin !.. Zâtını Zâtında ara, Sıfatını Sıfatında, Nefsini Nefsinde..; Yoksa bu Suretlerden Vechini bulamazsın; nereye dönsen, bulamazsın bulunmazsın.. Bulursan Vecd olur, Vech olur, o vakit Suretten de tanır bilirsin, Sıfattan da, Nefisden de.. Körün lafına bakma, O görülmez Zât'ı görürsün, O görülmez Vech'i görürsün !

Dert

Kalbinde Derd'i olacak ki O Derman seni bulsun. Dert nedir bilmedin ki Derman arayıp bulasın.

Atatürk ~ Laiklik

Peygamberin karikatürünü yaptırmazken, atatürkün putu bile yapılmış..

Laflarıma dikkat edersen kötüce bişey söylemedim.. Heykel elbette Put değildir de Put haline getirilen bir "İnsan"dır ve o insan öyle tek başına bir iş yapıcak güçte yeryüzünde ne bir Tanrı ne de Peygamberdir.. Abartmamak lazım, bence heykel bu anlamda puttur.. Bu ülke onbinlerce müslüman şehidin eseri iken adları anılmaz, dinleri atatürk maskesi putu gölgesinde hor gürülür oldu.. Yani atatürk diye öle memleketi tek başına kurtaran bi tanrı yok.. Ayrıca şapka inkılabı gibi abuk sabuk ne idüğü belirsiz komik inkılaplar sadece atatürk tarafından yapılmamış, osmanlı zamanında da fes ve kılık kıyafet kanunları inkılapları yapılmış yine kafalar kesilmiştir.. Afedersin hem benim kalbim temiz kılık kıyafetle olmaz de hem de kılık kıyafetle inkılap yap kafa kes, yemezler uyumayalım ! Zalim zalimdir isterse babam olsun.. Biz bu ülkeyi onbinlerce şehidin o mübarek imanıyla kurtardık, şapka inkılabı dil inkılabı gibi komik abuk sabuk inkılaplar ile de şu an o imandan uzaklaşmış atalarımızdan uzaklaşmış olduk.. Abuk sabuk bi modern dünya özentiliğinden ibaret ! Abartmıyalım uyumayalım ! Şimdi o modernliğin getirdiği imansızlık yüzünden dünya ileri gitmedi, betonlar içine kapitalizm içine sıkıştı, dinsiz ahlaksız kıyafeti modernlik zanneden, götünü başını göstermeyi hürriyet zanneden asalaklar olduk ! Uyumayalım ! Söz uzar, ben mimar sinan resim bölümü okudum elektronik müzik yapıyorum ve dindarım, sanat nedir modernlik nedir din nedir gayet iyi biliyorum, kötü niyetli konuşmuyorum sadece horultuya ve beylik laflara tahammülüm yok..

Burada şehid hükmünde bin tane tekke zaviyeyi geri kafalılık say, sonra git ankaradaki türbede bi deftere türkiyenin durumunu haber ver, atam atam diye seslen, saygı duruşu yap.. al sana modernlik !..

Tasavvuf ~ Felsefe

Tasavvuf Ehlinden bazıları Felsefe'yi ve Felsefe Terimlerini ancak aklıyla anlayabilen Halk'a ve Felsefecilere, bazı Özel Hakikatleri anlatmakta kolaylaştırmak ve ilgilerini toplayıp yönlendirmek için, sadece bir Yöntem olarak kullanmıştır. Bunun dışına çıkan bir başka Hal ve öykünme varsa, o kişi ya Tasavvuf Ehli değildir ya da Cahildir.

İnsan Bilinci ~ İnsan ~ Nefs-Doğa ~ Fıtrat-Yaratılış ~ Evrim Teorisi ~ Eşref-i Mahlukat ~ Ahlak ~ Felsefe ~ Din - Tasavvuf

Kendi Düşüncenden dahi olsa, harhangi bir fikrin Olumsuzlanması İnsan Bilincinin kanıtıdır. Eğer olumsuzlama Bilinçli görünmüyorsa Nefs'tendir, yani İnsanın Hayvansal Doğasından..; Kıskançlık-Hased ve Yaltaklanma, Hırs vb gibi.. Bu iki birbirine zıt durum ise İnsan Fıtratının Varlığının Kanıtıdır. Bu "durum"un reddedilmesi olumsuzlanması Akli yönden "Çelişki"ye benzediği içindir.. Kamil İnsan Fikir Üreten, Düşünen olmasa dahi, Nefsine (Ego) - Hayvansal Doğasına karşı çıkabilir durumdadır; Yani "İnsan" mükemmel olmasa da herhalükarda Bilinçlidir. Biz Evrim Teori'sinin ve özellikle Tarihselciliğinin İnsan'lara sanki Mutlakmış gibi dayatılmasını olumsuzluyoruz; dinî bağnazlık ne ise bizim için Evrim Tarihselciliğinin mutlak gerçek tarihmiş gibi dayatılması da aynı öyledir. Evrim Teorisinin kendisinin "Mutlak" Gerçek gibi sunulması ve dayatılmasını ise şimdilik, birbirleriyle ihtilaf içinde olan Evrimci Bilim Adamlarına bırakıyoruz. Sözümüze dönersek; Adem'den (as) sonra İnsan ne kadar hayvanlaşmış ve şeytanileşmiş olursa olsun söz ettiğimiz Asli Fıtratını Yaratılışını hiçbir zaman kaybetmemiştir, kaybetmeyecektir. Hatta, İnsan'ın Suret'i ve Delisi dahi Özel bir konumdadır, Sırrında, Eşref-i Mahlukattır.. "Ahlak", Nefsine, Hayvansal "Doğa"sına uymamak ve Bilinçli olmakla derecelenebilir. Bu sözlerimizde Hayvanların aşağılanması söz konusu değildir çünkü onlar Fıtratlarından çıkmazlar; - "İstisna", her alanda ve durumda mümkündür- Bazı İnsanların hayvandan aşağı düşmeleri yaratılış gayelerinin dışına çıkmalarıdır; bütün anlamlarıyla Ahlaksızlaşmasıdır. Nefsini bilen Rabbini ( Ve Aşkın İlah'ı ) Bilir; Kendini tanımayan "İnsan" asla Kamil olamaz.

Felsefe ~ Makulat-Mahsusat ~ Tasavvuf ~ Alem ~ Varlık ~ Vahdet-i Vücud

Özellikle "Felsefeci"ler, Varlığı sırf "Düşünsel" yolla Müşahede ettikleri, araç olarak sırf Sınırlı olan Akıllarını kabul ettikleri için "Makulat" - "Mahsusat" gibi kategorize etmiş bölümlere (İkiye) ayırmış, bunu bir "Marifet" kabul etmişlerdir. "Dış Alem'de Sanat yoktur".. "Merhamet dış Alemde yoktur".. ; "Zihinsel Varlıklardır".. gibi sözler söylemeleri bundan kaynaklanır. Halbuki "Marifet" İnsan'ın iç dünyası ile dış dünyayı ayırmakta değil ortadaki "Mükemmel Uyumu" farketmekte olabilir.. "Allah" İnsanlara "Şahdamarları"ndan Yakın ve Tek-Bir olandır; "Alem" sırf bir "İsim"den ibarettir: "Varlık" değildir.. Daha ötesinde ve nihayetinde ise: "Marifet", "Marifetullah"tadır: yani Tek ve Bir olan Allah'ın Varlığını Müşahede edebilmek, Alem'i bilmek ve "İkilemek" değil, Varlığı Birlemektir !..

Müşahede ~ Suret ~ Vech ~ Tecelli

Mümin için Cima olan, İbadet olan, Kafir için Zina ve Haram'dır. Kuluna her şey yerli yerincedir; Kafir ise ne Rabbinin ne Nimetinin ne de kendinin yerini ve Kıymetini bilebilir. Bundan mada Arif için Müşahedesine engel hiçbir Suret ve Mânâ yok iken, Müşrik ve Kafir için O'nun Vechine her şey Perde'dir. Suret'de Müşahede türlü türlü mertebe mertebedir, Edebini Allah Kuluna muhakkak ki öğretir. Müşahede aynı Suret'den bazen İbret, İşaret, Haşyet, Heybet, Latife, Sanat, Muhabbet.., Celalî ve Cemalî olabilir; sırf Mânâ olabilirken, sırf Zâtî Müşahede olabilir. Suret kimi zaman belli bir alanda, sınırlı yani Suret'in (Nur'un) suretleri olabilirken, bazen bütün bu Suret'in ta kendisi görülebilir; mesela bu yazıda harflerin değil mânâ'nın okunması veya harflerin değil mürekkebin görülmesi gibi. Allah Latif ve Habir'dir, pek yüce'dir.