Yeni Blogum
Goril Ailesi ve Solucan
O'nun Dostluğuna, hayatta kalabilme bilgisi muamelesi yapanlar, asla o kısıldıkları yaşamdan kurtulamıyacaklar bilesin. "İnsana Göre" diye bir şey yoktur. Herşey O'na göredir. Senin için bir Goril ailesinin yaşamı hayat mıdır bilemem. Sen arada olmasan, onların yaşamı asıl hayattı. Veya bir solucanın ki; asıl hayat olurdu. Ama sen İnsansın onu da unutma. Herşey Allah'a göredir. Ve aslında kime karşı korunduğunu, ve aslında kimin koruduğunu bil. Hafiften alır ki sen O'nun hayatında safça bir "Ben" diyebil. Hem de İnsan olduğunu bil de gör ki hiç bi hayvan "Ben" diyemez. Onlar kadar saf ol. Ve ancak Allah'a göre "Ben" de de onlara göre aşağıda olmayasın. Çünkü sen İnsan olman muradıyla yaratıldın.
Sebeplere takılı kalmasından ötürü...
"..İnsanın sebeplere takılı kalmasından ötürü kalpler paslanır.."
[Muhyiddin İbn Arabi (r.a.)]
***
Ameller'e güven. Amellerine değil.
[Muhyiddin İbn Arabi (r.a.)]
***
Ameller'e güven. Amellerine değil.
Hiçbir şey seni O'ndan alıkoymasın
Halkın eliyle sana eziyet ettirmesi onlarla durup kalmaman içindir. Seni her şeyden tiksindirmek istiyor ki, hiçbir şey seni O'ndan alıkoymasın.
Ataullah İskenderî (r.a.)
Ataullah İskenderî (r.a.)
Gayb/Zahir/Batın/Görünen/Görünmeyen/Görünen Görünmeyen/Uyku ve Uyanıklık hali/Avam
Batıni ve Zahiri müşahedede Gayb olmaz. Avamda ise: Maddi manevi iki gözde de, görünen görünür, görünmeyen görünmez.
Avam, ısrar ettiği için hakaret kelimesine dönüşebilir. Yoksa Hakir görüldüğü için Avam denmez.
Görünüp görünmeyendir. Hem de hem görünüp hem görünmeyendir. Ama asla, görünen görünmeyen olan, hem de, hem görünen hem görünmeyen olan O, Gayb olan ve olmayan olmaz.
Avam, ısrar ettiği için hakaret kelimesine dönüşebilir. Yoksa Hakir görüldüğü için Avam denmez.
Görünüp görünmeyendir. Hem de hem görünüp hem görünmeyendir. Ama asla, görünen görünmeyen olan, hem de, hem görünen hem görünmeyen olan O, Gayb olan ve olmayan olmaz.
Tecelli/Tecelligah
Edindiğin Akıl, mutlaka bir Tecellidir. Maddi olsun Manevi olsun Tecelligahlar elbette sürecek. Aklım dediğin ise, Tecelligahlardan biridir. Ve dolayısıyla evet: İnsan, edinilen Aklın Tecelligahıdır. Çünkü nefsi nefsine bakabilir. Çünkü, Zat'ın Ruhundan üflediği Ruhtur. Tecelligahlar seni aldatmasın. Tecelli az veya çok olarak derecelidir. Az olursa küfür, çok olursa Aşk. Emri bilirsen, Takdir seni ebediyen hiç rahatsız etmez. Ve Tecellide asıl anlaman gereken: Kesintili ve Sürekli olduğudur. Aklın durmasına belki az çok şahit olmuşsundur. O'ndan aldığımız Tecellilerin hepsini nihayetde Alem Tecelligahından almaktayız. Alem ise Salavat getirdiğimiz o en büyük ve ilk Tecelligahın Nuruyla aydınlanır. Aydınlanır diyorum; çünkü Tecelli Aydınlık da olabilir, Karanlık da. İşte bütün bu Tecelligahların dayandığı O Zat'ın kendisinde herhangi bir Tecelligahı yoktur. Kendisi vardır. Sen Ruhunun Tecellisini görmektesin Ruhunda. Ruhun Tecelligahın değil. Ruh da Rabinin emrindendir. Tecelligah arama da Tecelliye bak da bil.
Tasavvuf/Müzik(Devam) Yandı bağrım yandı aşkın elinden ...
Yandı bağrım yandı aşkın elinden
Bir de sen yakıp da gönderme beni
Ben Mecnun olmuşum sevda çölünde
Yeniden Mecnun'a çevirme beni
İnsan olan insan sever insanı
Bizden evvel gelip gidenler hani
Düşürüp aşkına Mecnun misali
Bir kuru hayale yeldirme beni
Sevda çöllerinde ben Mecnun oldum
Şu Garip gönlümün yarasın bildim
Bir başka seversen işte ben öldüm
Ne olur ölmeden öldürme beni
Neşet Ertaş
http://www.youtube.com/watch?v=NMMCOlhRu0c&feature=related
Bir de sen yakıp da gönderme beni
Ben Mecnun olmuşum sevda çölünde
Yeniden Mecnun'a çevirme beni
İnsan olan insan sever insanı
Bizden evvel gelip gidenler hani
Düşürüp aşkına Mecnun misali
Bir kuru hayale yeldirme beni
Sevda çöllerinde ben Mecnun oldum
Şu Garip gönlümün yarasın bildim
Bir başka seversen işte ben öldüm
Ne olur ölmeden öldürme beni
Neşet Ertaş
http://www.youtube.com/watch?v=NMMCOlhRu0c&feature=related
Necip Fazıl'dan (k.s.) Adamo'nun İnşaallah şarkısı üzerine
Adamo isimli şarkıcıyı tanımıyan var mıdır? Asrımızda şöhret böylelerinin... Yeni neslin, favorili, dar pantalonlu, yarım çizme potinli delikanlılariyle mini etekli ve (Bitil) saçlı kızlarınca Adamo, askere göre (Napolyon), Komüniste nispet (Lenin), aktöre göre (Şekspir) neyse odur. Büyük bir kahraman!.. Türkiyede de hayli cünbüşü olan bu şarkıcı, bir muharrire Türkleri çok sevdiğini, Türkçeye bayıldığını filân, falan söyledikten sonra ilâve ediyor:
- Türkçede en sevdiğim kelime "inşallah"tır.
Adamo biliyor mu ki, Türkçede, daha doğrusu Türklerin ağzında en çok sevdiği bu kelime hakikatte bir kısım Türkler tarafından en fazla tiksinilen tabirdir? "İnşallah" diyen bir müminin arkasından bir zamanların devlet büyüğünce:
- Herife bak; inşallah diyor. Allahtan medet umuyor!
Diye alay edildiğini henüz unutmadık.
Dört küfür tipi tanıyoruz:
İnanmak isteyip de inanamayanlar (Hafif kâfirler)...
İnanmayan, fakat inananlara hakaret göziyle bakmayanlar (Orta kâfirler)...
İnanmayan ve inananları gülünç bulanlar (Keskin kâfirler)...
İnanmayan, fakat inananlara saldırmaktan başka bir şey düşünmeyenler (Kuduz kâfirler)...
İşte bu son tiplerdir ki "inşallah, maşallah" hattâ "Allaha ısmarladık!" tarzında ve çok defa nebatî bir alışkanlıkla söylenmiş bir söz duydular mı, elektrik cereyanına tutulmuşcasına tırmalanırlar ve muhataplarını tırmalamaya kalkarlar.
Şimdi mübarek kelimenin lâfızda ve mânada güzelliğini Avrupalı bir şarkıcıdan öğrenme mevkiinde bulunan yeni nesiller, kelleleri fare kafasından daha haysiyetsiz küfür yobazlarının anlayışsızlığı karşısında en âdi bir caz esnafındaki (estetik) idraki görsünler de kendilerine ilericilik telkin edenlerin suratlarına tükürsünler!
23 Ocak 1967
- Türkçede en sevdiğim kelime "inşallah"tır.
Adamo biliyor mu ki, Türkçede, daha doğrusu Türklerin ağzında en çok sevdiği bu kelime hakikatte bir kısım Türkler tarafından en fazla tiksinilen tabirdir? "İnşallah" diyen bir müminin arkasından bir zamanların devlet büyüğünce:
- Herife bak; inşallah diyor. Allahtan medet umuyor!
Diye alay edildiğini henüz unutmadık.
Dört küfür tipi tanıyoruz:
İnanmak isteyip de inanamayanlar (Hafif kâfirler)...
İnanmayan, fakat inananlara hakaret göziyle bakmayanlar (Orta kâfirler)...
İnanmayan ve inananları gülünç bulanlar (Keskin kâfirler)...
İnanmayan, fakat inananlara saldırmaktan başka bir şey düşünmeyenler (Kuduz kâfirler)...
İşte bu son tiplerdir ki "inşallah, maşallah" hattâ "Allaha ısmarladık!" tarzında ve çok defa nebatî bir alışkanlıkla söylenmiş bir söz duydular mı, elektrik cereyanına tutulmuşcasına tırmalanırlar ve muhataplarını tırmalamaya kalkarlar.
Şimdi mübarek kelimenin lâfızda ve mânada güzelliğini Avrupalı bir şarkıcıdan öğrenme mevkiinde bulunan yeni nesiller, kelleleri fare kafasından daha haysiyetsiz küfür yobazlarının anlayışsızlığı karşısında en âdi bir caz esnafındaki (estetik) idraki görsünler de kendilerine ilericilik telkin edenlerin suratlarına tükürsünler!
23 Ocak 1967
Birlik/Cüzzi İrade
Sen hareket ettiğinde Alem de hareket etse. Ve sen durduğunda Alem de dursa. O Birlik böyle olur. Ve bütün kulları içine alarak bunu Ahirette yapmak Allah'a kolay bir iştir. Burada ise, OLan bütün Zihin ve Beden faaliyetlerinde ancak senin Kast ettiğine göre yankılar meydana gelir. Yani İraden değil, Mutlak İrade'de Kast ettiğin veya Zannettiğinden sorulursun. Çünkü İraden olduğunu zannettiğin aslında sadece var oluşundan gelen farkında olmadığın Duaların kabulleridir. Yani O'nun kendi yarattığında O'nun kendi işidir. OLandan sorumlu tutmaz. Ve dahi Latif seni bekler. Farkında OLduğun Dualar ise Mutlak İradede Kastettiklerindendir. Kast etmemekle ve Zanna uymamakla O'nun İradesini sende görebilirsin. Yoksa sadece OLduğunu Zannettiğin vardır. Ve OLduğunu zannettiklerin. Bu anlamda Mutlak İradeye zihnen ve bedenen saygılı kalmakla Alemden alacağın yankı Cennetin numunesidir.
"Dualarımı kabul etmemesinden bildim O'nu."
[Ali (k.v.)]
"Dualarımı kabul etmemesinden bildim O'nu."
[Ali (k.v.)]
O halde öyle böyle OLmanın peşini kesinlikle bırak
Bazen öyle OLur bazen böyle. Öyle de böyle de güzel ise, OLan değil. Sensin orada güzel OLan. O halde öyle böyle OLmanın peşini kesinlikle bırak. Ki kendin OLabilip, güzelce seyredeBil orada OLanları.
Fakat senin gözün bende
Mutluluk, yabancılık gibi halleri geçip de O Şahısda dursan bi, beni görmene gerek kalmıyacak. Fakat senin gözün bende. Asıl problem ise sen O Şahs'ın İsimlerini dahi anmıyor, saymıyorsun. Senin gözün hep sende. Ve Hayatın kaynağı da sanırım ki nefsine göre ikiliktir. Zira bu hallerin; seni gösterir. Oysa ki Karakter başka bir İsim, Şahıs ise çok başka bir kelime. Neyi ifade etmeye mi çalışıyorum? Direkt Şahs'ı ifade ediyorum.
Uzak Doğu Öğretileri Farkı...
Uzakdoğu öğretilerinde, O'nu, bir Put veya Cevher gibi tecrit ettiklerini, ve ancak böylece yakınlaşabildiklerini farkettiğinde, anlarsın, yaşayan İslam olan Tasavvuf'un farkını... Öyle ki dertlilerin bazısı Geçmiş veya Gelecekten muzdariptir. Bazısı da An'dan muzdariptir; ki onların ilacı Gelecek veya Geçmiş'dir. Allah, OLandan hayırlıdır. Hem el Evvel, hem el Ahir'dir. Evvel'de Ahir'de de hem Tek Hakiki Fail'dir.
Hiçbirşey de O'nu Nefs'inde kayıtlayamaz
Ey o bütün iyman edenler!
Zannın bir çoğundan çekinin
çünkü zannın ba'zısı vebaldir,
tecessüs de (yoklama, arama, bir şeyin iç yüzünü araştırma) etmeyin,
ba'zınız ba'zınızı gıybet de etmesin,
hiç arzu eder mi ki biriniz kardeşinin ölü halinde etini yesin?
Demek tiksindiniz!
Ve Allah'tan sakının, Allah'a karşı takva sahibi olun
Muhakkak ki Allah tevvabdır, rahîmdir
[Hucurat 12]
Ilık'da olursa göz
O'nu yanlış anlamak çok muhtemel
affetsin çetin iştir An'da O'nunla olabilmek
"...beni anmakta gevşek davranmayın."
[Taha 42]
ve zikir, tespih'de gevşeklik gösterilmediği sürece
bi derecede
gerekli de değildir
Çünkü dünyaya göredir çoğu OLan iş
Fakat Ilık değil de O ise maksad
serinliktedir DİRİLİK
Hay olandır O
İş üzerinde de
kendinde de
Yoksa o örneği vermezdi asla
Fakat Vermesi Nefsinden değil
görürsen verdiği örnekteki hayrı ve maksadı
Nihayetinde Allah Nefs'e uymaz
Merhameti kendi Nefs'ine Farz kıldı
1. ve izâ : ve olduğu zaman
2. câe-ke : sana geldi
3. ellezîne yu'minûne : îmân eden kimseler
4. bi âyâti-nâ : âyetlerimize
5. fe kul : o zaman söyle
6. selâmun aleykum : selâm üzerinize olsun
7. ketebe : yazdı
8. rabbu-kum : sizin Rabbiniz
9. alâ nefsi-hi : kendi üzerine
10. er rahmete : rahmet
11. enne-hu : muhakkak ki O, öyle ki
12. men amile : kim yapar
13. min-kum : sizden
14. sûen : bir kötülük
15. bi cehâletin : cahillikle
16. summe : sonra
17. tâbe : tövbe etti
18. min ba'di-hî : ondan sonra
19. ve asleha : ve ıslâh oldu
20. fe enne-hu : o taktirde, muhakkak ki o
21. gafûrun : gafur, mağfiret edendir
22. rahîmun : rahîm, rahmet nurunu gönderen
[Enam 54]
Sözün kısası
O Nefs'ine ve Nefslere uymadığı gibi
Hiçbirşey de O'nu Nefs'inde kayıtlayamaz..
"..Muhakkak ki Allah tevvabdır, rahîmdir."
[Hucurat 12]
"...beni anmakta gevşek davranmayın."
[Taha 42]
Zannın bir çoğundan çekinin
çünkü zannın ba'zısı vebaldir,
tecessüs de (yoklama, arama, bir şeyin iç yüzünü araştırma) etmeyin,
ba'zınız ba'zınızı gıybet de etmesin,
hiç arzu eder mi ki biriniz kardeşinin ölü halinde etini yesin?
Demek tiksindiniz!
Ve Allah'tan sakının, Allah'a karşı takva sahibi olun
Muhakkak ki Allah tevvabdır, rahîmdir
[Hucurat 12]
Ilık'da olursa göz
O'nu yanlış anlamak çok muhtemel
affetsin çetin iştir An'da O'nunla olabilmek
"...beni anmakta gevşek davranmayın."
[Taha 42]
ve zikir, tespih'de gevşeklik gösterilmediği sürece
bi derecede
gerekli de değildir
Çünkü dünyaya göredir çoğu OLan iş
Fakat Ilık değil de O ise maksad
serinliktedir DİRİLİK
Hay olandır O
İş üzerinde de
kendinde de
Yoksa o örneği vermezdi asla
Fakat Vermesi Nefsinden değil
görürsen verdiği örnekteki hayrı ve maksadı
Nihayetinde Allah Nefs'e uymaz
Merhameti kendi Nefs'ine Farz kıldı
1. ve izâ : ve olduğu zaman
2. câe-ke : sana geldi
3. ellezîne yu'minûne : îmân eden kimseler
4. bi âyâti-nâ : âyetlerimize
5. fe kul : o zaman söyle
6. selâmun aleykum : selâm üzerinize olsun
7. ketebe : yazdı
8. rabbu-kum : sizin Rabbiniz
9. alâ nefsi-hi : kendi üzerine
10. er rahmete : rahmet
11. enne-hu : muhakkak ki O, öyle ki
12. men amile : kim yapar
13. min-kum : sizden
14. sûen : bir kötülük
15. bi cehâletin : cahillikle
16. summe : sonra
17. tâbe : tövbe etti
18. min ba'di-hî : ondan sonra
19. ve asleha : ve ıslâh oldu
20. fe enne-hu : o taktirde, muhakkak ki o
21. gafûrun : gafur, mağfiret edendir
22. rahîmun : rahîm, rahmet nurunu gönderen
[Enam 54]
Sözün kısası
O Nefs'ine ve Nefslere uymadığı gibi
Hiçbirşey de O'nu Nefs'inde kayıtlayamaz..
"..Muhakkak ki Allah tevvabdır, rahîmdir."
[Hucurat 12]
"...beni anmakta gevşek davranmayın."
[Taha 42]
Allah (c.c.)'ya hayran kalmıyorsun da
Ottan, samandan süt yapan Allah (c.c.)'ya hayran kalmıyorsun da, kafirin elektriğine mi hayran kalıyorsun. [Mahmud Efendi (k.s.)]
Tasavvuf (Devam)
Bir mahrumiyet varsa, yaz ortasında kış, kış ortasında yaz arzulamaktadır. Oysa arzu edilen hep bizimledir.
La Faile İllallah (Devam)
Fiil nasıl bu makamda mesela/ Bir boğça var önünde bağlı/ Sen mi açıyorsun onu/ Boğça açılmıyor mu/ Yoksa Tek bir kuvvet Tek bir Fiil mi/ Fiil
Ve Allah sizi, analarınızın karnından çıkardı, hiçbir şey bilmezdiniz. Ve şükredesiniz diye, size/sizin için, işitme, görme, gönül (duyu/hassa/duygu) verdi. [Nahl/78]
Ve Allah sizi, analarınızın karnından çıkardı, hiçbir şey bilmezdiniz. Ve şükredesiniz diye, size/sizin için, işitme, görme, gönül (duyu/hassa/duygu) verdi. [Nahl/78]
Dinin olmadığı bi dünya hayal et Richard
Dinin olmadığı bi dünya hayal etmek şudur: Evladına Alemde olan herşeyi açıklarken onun zihnini sadece görebildiği, bilinen sebeb sonuç nedensellik ilkelerine dayandırarak dolduracaksın, fakat çocuğun sana ' Peki bütün bu olanlara sebep nedir ? ' diye sorduğunda ona ' Tesadüftür, boştur, bir sebebi bir anlamı mı olması gerekir, böyle şeylere kafanı yorma, hayatını yaşamaya bak ' diye açıklamada bulunacaksın. Ve o bunu yemezse onu aşağılayacak veya hasta ve deli olduğuna karar vereceksin.
İşte sen böyle büyük bir Malsın.
http://vimeo.com/15057660
İşte sen böyle büyük bir Malsın.
http://vimeo.com/15057660
Ama biz zaten dünyada senden başka bir güzel göremiyoruz...
"...Dünyada her aşık, kendine bir güzel seçmiştir. Ona gönül vermiştir. Ama biz
zaten dünyada senden başka bir güzel göremiyoruz..."
[Hz.Mevlana(k.s.)]
zaten dünyada senden başka bir güzel göremiyoruz..."
[Hz.Mevlana(k.s.)]
Veli Allah/ Vahdet-i Vücud (Devam)
Görünür bir şeyi yok ki O'nun, göstersin kendisini.
Melek Şeytan Adem hep bu yüzden.
Sen O Veli'ni bildin mi ?
Melek Şeytan Adem hep bu yüzden.
Sen O Veli'ni bildin mi ?
Allah Tanrı değildir ki
Allah Tanrı değildir ki, Gibi olasın. Şahdamarından yakın olan O'na, ancak yanaşırsın da, Vasıflarının Nurları senin vasıflarını senden örter. Nefsini bilen, Rabbini bilir.
Sabır/ Es-Sabr (Devam)
Sabrın hakikatini görmezlikten gelme. Sabır diye bir kuvvet hiç yokmuş gibi davrananlar aldanırlar. Sabır yokmuş gibi yaşayan darlık, öfke, nefret ve yabancılaşma gibi bir çok felakete uğramış olarak yaşamdan gafilleşir. Sabrı görmezlikten gelmek hakikatte Allah'ın güzel isimlerinden bir ismi görmezlikten
gelmek demektir.
Bu makamda görmezlikten gelen Yaşamdan olduğu kadar Hayattan da gafilleşir. Çünkü bu, O'nu tanımak istememek olur. O'nun İsimlerini tanımayan yaşamdaki Zati Tecellilerine de yabancıdır. Sabr'ı unutmayasın.
gelmek demektir.
Bu makamda görmezlikten gelen Yaşamdan olduğu kadar Hayattan da gafilleşir. Çünkü bu, O'nu tanımak istememek olur. O'nun İsimlerini tanımayan yaşamdaki Zati Tecellilerine de yabancıdır. Sabr'ı unutmayasın.
Tevhid Nispet Mümkün
"...Kullanılmış suyun pis olduğunu söyleyenler şöyle düşünür: Mutlak tevhit ancak
Allah'a yaraşır. Bu birlik, Allah'ın başkasından ayrıştığı her bir şeyin birliğini ifade etmek için kullanıldığında, artık mümkün varlığın özelliğini kazanmıştır.
İşte bu, pisliğin anlamıdır. Böyle bir tevhit, Allah'a nispet edilemez. Çünkü O'nun mutlak birliğindeki farklılığı, bir ortaklıktan kaynaklanmaz. Mümkünler ise, ayırıcı özellikleriyle birbirlerinden ayrışır. Söz konusu ayrışma, onların birlikleridir."
Muhyiddin ibn Arabi (r.a.)
Allah'a yaraşır. Bu birlik, Allah'ın başkasından ayrıştığı her bir şeyin birliğini ifade etmek için kullanıldığında, artık mümkün varlığın özelliğini kazanmıştır.
İşte bu, pisliğin anlamıdır. Böyle bir tevhit, Allah'a nispet edilemez. Çünkü O'nun mutlak birliğindeki farklılığı, bir ortaklıktan kaynaklanmaz. Mümkünler ise, ayırıcı özellikleriyle birbirlerinden ayrışır. Söz konusu ayrışma, onların birlikleridir."
Muhyiddin ibn Arabi (r.a.)
Fail Latif Mucib Subhan Hak
Abdest aldın kıyama durdun Allahuekber diyecektin bir baktın seccadeyi sermemişsin. Seccadeyi serdin Fail O, hiçbirşey bilmezdik; öğreten tutan da O, unutmak, hatırlamak; Fail hep O, Latif Rab O.. Yol O.. İz O.. Seyreyle OL Anı, OLduran O.
Şükrü Hak ve Güzellik olarak bekleyen O. Saygının sevginin üstünlüğünü, nankörlüğün, vurdumduymazlığın, yüzsüzlüğün, inadın fenalığını öğreten Mucib de O.. Kulları üzerinde perdelenen Subhan O.
Şükrü Hak ve Güzellik olarak bekleyen O. Saygının sevginin üstünlüğünü, nankörlüğün, vurdumduymazlığın, yüzsüzlüğün, inadın fenalığını öğreten Mucib de O.. Kulları üzerinde perdelenen Subhan O.
Uzaylılar
"...Amerikan Uzay ve Havacılık Dairesi’nce (NASA) 20 ışık yılı ötede keşfedilen Dünya benzeri gezegende hayat olup olmadığı tartışma konusu oldu. Uzmanlar, hayat olsa bile
Gliese’ye ulaşmanın en az 100 bin yıl süreceğini düşünüyor..."
Maddi hayata meyledenler için hayat deniz suyunu içmeye benzer; içtikçe susarlar susadıkça içerler.
[Muhyiddin ibn Arabi (r.a.)]
Gliese’ye ulaşmanın en az 100 bin yıl süreceğini düşünüyor..."
Maddi hayata meyledenler için hayat deniz suyunu içmeye benzer; içtikçe susarlar susadıkça içerler.
[Muhyiddin ibn Arabi (r.a.)]
'Allah neden iyilik yapmıyor?'
'Allah neden iyilik yapmıyor?'
Asıl sorulması gereken,
seni zorladığı halde
sen neden kendine bir iyilik yapmıyorsun..
Öyle ya, O'nun gökte yakar olduğu Kandil
gelmiş gelecek tüm insanların içini ısıtır
hem de ışıl ışıl aydınlatıyor..
O'nu örnek alsan da iç dış
aydınlatan ısıtan kandiller yaksan ya..
Sen istiyorsun ki sanki
Herşeyi o yapsın..
Hani soruyorsun ya,
'Neden Cennette yaratmadı hepimizi' ...
Hem de o insanlara Peygamberler Dinler tahsis etmişken..
Boş Muhalefet etmeyi bırak..
Hikmetten nasibince sor kendine
evladına veya insanlara
'Alem ve içindekiler, hiçlikten tesadüfen oluşmuş amaçsız varlıklardır.. ve bir gün öylece de boş yere ölüp, toz toprak olacak, hiçliğe karışacaklar'
demenin neresi aydınlık?
Neresi ısıtıcı?
Neresi doğru?
Nası bir iyilik bu Kahrolasıca!
Sen istiyorsun herşeyi O yapsın..
Bütün güç ve kuvvetinin O olduğunu bilmeden!
Ne de anlamazsın...
Duydum ki
'Güneş zaten benim varlığım için olması gerekendi !
Bunun neresi iyilik ?'
diyormuşsun..
Ah sanki Köpeklerin siyah beyaz gördüğünden
hatta Körlerden bile haberin yok!..
Soruyorsun daha geyik uzuyor..
'Allah neden Cennette yaratmadı
hem de Cehennemi de yaratmış!'
Ah, ne kadar da kaba hareket ediyorsun!
Öylesine bilimsel ve amaçsızca yuvarlanan bir kaya gibi..
Tüm zenginlere,
vermelerini zorunlu kıldığı Zekatı
görmezlikten gelen kimdir ?..
İki tane vicdanlı zenginin yaptığı iyiliklerden dolayı
Kafirliklerini kutsarsın!
İnsan sevdiğiyle beraberdir...
Allah, böylece,
elbette senin Cehenneme gitmemen için hiçbirşey yapmıyacaktır,
ve hatta
Cenneti dahi
gördüğün gibi
Hakkıyla Hikmetiyle
Haram kılacaktır
...
Eğer Rabbin dileseydi, insanları elbette tek bir ümmet kılardı.
Oysa, onlar, anlaşmazlığı sürdürmektedirler : Rabbinin rahmet ettikleri dışında.
Onları bunun için yarattı.
Böylece Rabbinin sözü tamamlanıp gerçekleşmiştir :
"Andolsun, cehennemi cinlerden ve insanlardan, (kafirlerin) tümüyle dolduracağım."
[Hud 118/119]
Ah deneysel olarak ne kadar da kanıtlanmışsın bi bilsen...
Asıl sorulması gereken,
seni zorladığı halde
sen neden kendine bir iyilik yapmıyorsun..
Öyle ya, O'nun gökte yakar olduğu Kandil
gelmiş gelecek tüm insanların içini ısıtır
hem de ışıl ışıl aydınlatıyor..
O'nu örnek alsan da iç dış
aydınlatan ısıtan kandiller yaksan ya..
Sen istiyorsun ki sanki
Herşeyi o yapsın..
Hani soruyorsun ya,
'Neden Cennette yaratmadı hepimizi' ...
Hem de o insanlara Peygamberler Dinler tahsis etmişken..
Boş Muhalefet etmeyi bırak..
Hikmetten nasibince sor kendine
evladına veya insanlara
'Alem ve içindekiler, hiçlikten tesadüfen oluşmuş amaçsız varlıklardır.. ve bir gün öylece de boş yere ölüp, toz toprak olacak, hiçliğe karışacaklar'
demenin neresi aydınlık?
Neresi ısıtıcı?
Neresi doğru?
Nası bir iyilik bu Kahrolasıca!
Sen istiyorsun herşeyi O yapsın..
Bütün güç ve kuvvetinin O olduğunu bilmeden!
Ne de anlamazsın...
Duydum ki
'Güneş zaten benim varlığım için olması gerekendi !
Bunun neresi iyilik ?'
diyormuşsun..
Ah sanki Köpeklerin siyah beyaz gördüğünden
hatta Körlerden bile haberin yok!..
Soruyorsun daha geyik uzuyor..
'Allah neden Cennette yaratmadı
hem de Cehennemi de yaratmış!'
Ah, ne kadar da kaba hareket ediyorsun!
Öylesine bilimsel ve amaçsızca yuvarlanan bir kaya gibi..
Tüm zenginlere,
vermelerini zorunlu kıldığı Zekatı
görmezlikten gelen kimdir ?..
İki tane vicdanlı zenginin yaptığı iyiliklerden dolayı
Kafirliklerini kutsarsın!
İnsan sevdiğiyle beraberdir...
Allah, böylece,
elbette senin Cehenneme gitmemen için hiçbirşey yapmıyacaktır,
ve hatta
Cenneti dahi
gördüğün gibi
Hakkıyla Hikmetiyle
Haram kılacaktır
...
Eğer Rabbin dileseydi, insanları elbette tek bir ümmet kılardı.
Oysa, onlar, anlaşmazlığı sürdürmektedirler : Rabbinin rahmet ettikleri dışında.
Onları bunun için yarattı.
Böylece Rabbinin sözü tamamlanıp gerçekleşmiştir :
"Andolsun, cehennemi cinlerden ve insanlardan, (kafirlerin) tümüyle dolduracağım."
[Hud 118/119]
Ah deneysel olarak ne kadar da kanıtlanmışsın bi bilsen...
Gönül perdesinde hayalin raksetmede; ben en güzel raksı senin hayalinden öğrendim.
Ben âşıklığı senin kemâlinden öğrendim. Beyit ve gazel söylemeyi cemâlinden öğrendim. Gönül perdesinde hayalin raksetmede; ben en güzel raksı senin hayalinden öğrendim.
Mevlana Celaleddin-i Rumi (r.a.)
Mevlana Celaleddin-i Rumi (r.a.)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)