Sayfayı Yenileyerek ya da Başlığa Tıklayarak Arşivde Dolaşabilirsiniz

Ahmed Hulusi ve Diyanet Meali arasındaki Benzerliklere iki örnek..

Ahmed Hulusi ve Diyanet Meali arasındaki Benzerliklere iki örnek; Zorlama ve Ayet'e söylemediğini söyletme, kelime eksiltme veya parantezsiz kelime (mana) ekleme arzularındaki benzerlikler..

Ve terel cibâle tahsebuhâ câmideten ve hiye temurru merres sehâb(sehâbi),
sun’allâhillezî etkane kulle şey’(şey’in), innehu habîrun bimâ tef’alûn(tef’alûne).

1. ve terâ : ve görürsün
2. el cibâle : dağı
3. tahsebu-hâ : onu sanırsın
4. câmideten : cansız, hareketsiz
5. ve : ve
6. hiye : o
7. temurru : hareket eder
8. merre : hareket etti
9. es sehâbi : bulut
10. sun'allâhi (sun'a allâhi) : Allah'ın sanatıdır
11. ellezî : ki o
12. etkane : sağlam yaptı
13. kulle şey'in : herşey
14. inne-hu : muhakkak ki o
15. habîrun : haberdar 16. bimâ : şeylerden
17. tef'alûne : siz yapıyorsunuz

Dağları görürsün, onları hareketsiz sanırsın. Hâlbuki onlar bulutların geçişi gibi hareket ederler.
Bunu, her şeyi sağlam ve yerli yerince yapan Allah yapmıştır.
Şüphesiz O, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.

Neml 88 ~ Diyanet Meali

Yevme yahrucûne minel ecdâsi sirâan ke ennehum ilâ nusubin yûfîdûn(yûfîdûne).

1. yevme : gün
2. yahrucûne : çıkacaklar
3. min el ecdâsi : kabirlerinden
4. sirâan : süratle, hızlı
5. ke enne-hum : sanki onlar ..... gibi
6. ilâ nusubin : dikili taş, hedef
7. yûfîdûne : koşanlar

O gün kabirleri olan bedenlerden hızla fırlarlar!
Sanki onlar dikilmiş putlara hızlıca koşuyorlar.

Mearic 43 ~ Ahmed Hulusi Meali

Çokça örnekten sadece ikisi..

"Arifin Dini olmaz" sözü ve "Gençler için Ateizm"...

Akıllı Kafir'in göreceği Azabın şekli, inanmayışına göre değil, inanışına, edindiği itikada yani O'nun hakkındaki Zannına göre olacaktır. Bu itikad, ' Tanrı, bir beşer'e Resulluk verir mi, yoksa vermez mi ?', ' Azap var mı (!) yok mudur ?', 'Oğlu, Kızı olur mu', ' Kendini beğenmiş mi ' gibi pek çok tabii sorularla oluşur. Yani neticede kendi zannınca oluşan kendi zannını beğenmeyecektir bu beşer.. Bunda gizli olan "Dehşet"den başka, "Var, Yok" sorgulamasındaki "Azamet"e dikkatini çekerim ! Küfretmek ise sorgusuz reddetmektir ki bu Akıllı Kafirin değil İnsan olanın yapamayacağı bir şeydir. Bu açıdan Kuran beşerin bu tavrını gayri tabi olduğu için Hayvandan aşağı olmakla niteler. Hakikat açısından bu sorgulamadan kıyasla ( Akılla ) çıkılamayacağı kesindir; böylece o belki inançsız, agnostik olur. Yani Küfretmez.. bir beşer olarak haddini aşmaz.. tehir eder (!); İnsan'a yakışır şekilde kendi çapında akıllıca davranır. Sadece Akıllı Kafir değil, Müslüman da kendi zannına, itikadına göre hesaba girecektir; yani kendi fikrini reyini kullanarak bir yol tuttuğu, Allahın Hükmüne teslim olmadığı için. İbni Arabi (ks) hazretlerine atfedilen, fakat henüz benim rastlayamadığım "Arif'in Dini yoktur" sözünün manası da tam bu noktada idrak edilir; yani, Arif kişi "İtikad" edinmez. Sözün neden bu şekilde söylendiğini "Din" kavramının "Hak Din" manası dışında da Kuran'da İtikad, benimsenen yol, tutulan yol anlamında kullanıldığını bilen kimse anlamakta güçlük çekmez. Keza "Sizin dininiz size, benim dinim banadır" Ayetinde de mana budur; yoksa Kuran "Din"in tek bir Din (İslam) olduğunu (Kitapların indiriliş sırasıyla değil) açıkça belirtmektedir. Yani "..sizin dininiz.." kısmında onlara atfedilen "Din" ayrımı, hazrete atfedilen sözdeki "Din" manasında olduğu açıktır.

Netice: Müslüman da olsan kendi zannını "Din" tutma, ömrünü kendi fikrine heba etme !.. "Allah hakkı söyler ve doğru yola iletir" ...

Hızır / Gayb / Hızır Musa Kıssası / Hızır'a (as) verilen İlim / Kehf Suresi / Ledun / Tevhid İlmi (Tasavvuf)

- peygamberlerin bile bilmediği gayb hızır nasıl biliyor

- Her Kulun kendine özel bi yönü vardır Allah'dan ona verilmiş özel yön.. Mesela şöyle diyebilir misin: Bilim adamlarının bilemediği şeyleri peygamberler nasıl biliyor ?

Bu soru da bunun gibidir..

Allah bildiriyor ve biliyor.. Basit..

veya şöyle de olabilir soru : Felsefecilerin bilemediği şeyleri Peygamberler nasıl biliyor ?

- bilim farklı bişi gayb farklı bişi değilmi

bilim adamları yarını bilselerdi

kanseri yok ederlerdi

atomu cözerlerdi

- Hızırı sen neden Gaybın bütününü veya Allahın bildiği her şeyi biliyor gibi düşünüyorsun ki ?

- tamam rabbbimin bir lütfu var

o bir seyin olmasını dilerse

ol der ve oluverir

onu biliyorum

ama gayb konusunda

- Allah bildirirse bilir bildirmesse bilemez.. Allah onu ilminden faydalandırmış özel bi yön vermiş..

- çok sert olarak biliyorum

- bitti gitti işte

- kısacası cvp buda

- İşte demek ki tasavvur ettiğin gibi değil

- neden hızıra özel

- bak sana bi örnek vereyim dün de anlattım bi kardeşime

hızıra özel değil hızır o ilim verilen kullardan birisi sadece

Kuranda kullarımızdan bir kul buyuruyor

peygamberler için de bunu mu sorucaz neden Hz Muhammed

sav

bir örnek vericem sana dinle

araba aldıktı yeni

ben kapıların iç bölümünde olan bi işaret sembol var kırmızı

bilirsin

tam da tarif edemiyorum

alt kısımda

bilirsin heralde

onu ben bilirdim ama bir gün arabaya binerken ilk defa çok dikkatimi çekti

kapıyı açtım hareket edicektik bindik

kapıyı açtım sadece onu gördüm

Allah Allah dedim içimden niye bu kadar gözüme geldi bu

sanki o işaret böle etrafı fulu oldu da sadece o işaret gözüktü

kimseye bişi demedim

tabi diycek bişi de yok

ama garip oldu yani onun öle gözüme çarpışı

sonra 2 dakka geçmedi öndeki arabaya hafif tosladık

sıyırdık

anlıyor musun bundan bişey ?

Hızır as a bunun çok ilerisi ve net olanı verilmiş işte ilim olarak özel

- anlıyorum

seni cok iyi

özel bir lütf

sadece hızıra özel

oda 3 tane olayla sınırlı

teşşekkür edderim bu arada

- estağfirullah

sen 3 olayla sınırlı derken Allah adına konuşuyorsun

halbu ki Kuranda öyle bir bilgi yok

aksine

Hızır as Musa as efendimize sen benimle olmaya sabredemezsin derken bu ilmin sürekli olduğuna işaret ediliyor

Hızırın Melek olduğunu söyleyenler de bunu kendileri, Allah adına uyduruyor.. Eğer Melek olsaydı yeryüzüne inen, İnsan suretinde görünen diğer bütün Meleklerin Melek oldukları açıkça vurgulanıyorken onun da Melek olduğu vurgulanır.. Halbu ki vurgulanmıyor..

Bu arada, hakiki “Tevhid İlmi” (Tasavvufun Hakikati) , Gayb İlminden üstündür..

Kur'an'da Tasavvuf

Ve mü'min erkek ve mü'min kadının, Allah ve O'nun Resûl'ü, onlar için bir işin olmasına hükmettiği zaman, kendi işlerinde seçim hakkı olamaz. Ve kim, Allah ve O'nun Resûl'üne asi olursa, o taktirde apaçık bir dalâlet ile sapmış olur. [Ahzab 36]

Şimdi o ölür veya öldürülürse gerisin geriye mi döneceksiniz? Kim gerisin geriye dönerse, Allah’a hiçbir zarar veremez. Allah, şükredenleri mükâfatlandıracaktır. [Ali İmran 144]

Hakkında ayrılığa düştüğünüz herhangi bir şeyin hükmü Allah’a aittir. İşte bu, Rabbim Allah’tır. Yalnız O’na tevekkül ettim ve ancak O’na yöneliyorum. [Şura 10]

Hoşlanmayacağınız bir şey olur ki, o sizin için bir hayırdır. Ve seveceğiniz bir şey olur ki, o sizin için bir şerrdir. Ve Allah bilir, siz bilmezsiniz. [Bakara 216]

Allâh’a dâvet eden, sâlih ameller işleyen ve «Ben müslümanlardanım.» diyenden daha güzel sözlü kim olabilir?” [Fussilet 33]

Hevâsını İlah edineni gördün mü? Sen mi ona vekîl olacaksın? [Furkan 43]

O kimseler ki Kurân'ı parça parça kıldılar; bir kısmına inandılar bir kısmına inanmadılar. [Hicr 91]

Kim Allah'a sarılırsa muhakkak ki o, doğru yola iletilmiştir. [Ali İmran 101]

İşte böyle; çünkü Allah, hakkın ta kendisidir. [Hac 62]

Allâh yoluna ki, semâlarda ve arzda ne varsa kendisi içindir! Dikkat edin, işler Allâh'a döner! [Şura 53]

Bana ve ana-babana şükret; dönüş banadır! [Lokman14]

 Allah'a sımsıkı sarılın [Hacc 78]

Allah’ın yarattığı şeyleri görmüyorlar mı? Onların gölgeleri Allah’a secde ederek ve tevazu ile boyun eğerek sağa ve sola dönmektedir. [Nahl 48]

Ve doğu da Allah'ındır batı da. Artık hangi tarafa dönerseniz dönün, Allah'ın Vechi ( Yüzü - Zat'ı – Kişi Yüzünden ayrılır, tanınır.. ) işte oradadır. Muhakkak ki Allah Vâsi'dir, Alim’dir. [Bakara 115]

Görmedin mi Rabbini, gölgeyi nasıl uzattı?.. [Furkan 45]

Allah'a inanıp O'na sımsıkı sarılanları, kendisinden bir rahmet ve lutfa sokacak ve kendisine varan dosdoğru yola iletecektir. [Nisa 175]

Ve insana bir zarar dokunduğu zaman, Rabbine yönelerek ona dua eder. Sonra kendinden bir ni'met lütfettiği zaman daha önce ona dua ettiğini unutur. [Zümer 8]

Eğer insana, tarafımızdan bir rahmet, bir nimet tattırır, sonra da bunu kendisinden çekip alırsak, tamamen ümitsiz ve nankör bir kimse olur. [Hüd 9]

İşte siz o kişilersiniz ki onları seversiniz, fakat onlar sizi sevmez. [Ali İmran 119]

Ey iman edenler! Siz kendinize bakın. Siz doğru yolda olunca sapan kimse size zarar veremez. Hepinizin dönüşü Allah'adır. Artık O, size yaptıklarınızı bildirecektir. [Maide 105]

Ancak tevbe edenler, dürüst ve erdemlice yaşayanlar, Allah'a sımsıkı sarılanlar ve yalnız O'na yürekten inanıp bağlananlar hariç: Zira bunlar müminlerle birlikte olacaklardır ve zamanı geldiğinde Allah bütün müminlere büyük bir mükafat bahşedecektir. [Nisa 146]

Sizden, hayra dâvet eden ve iyiliği emredip kötülükten nehyeden bir topluluk bulunsun. İşte onlar felâha erenlerdir. [Âl-i İmrân 104]

(Sadakalar,) kendilerini Allah yoluna adamış olan ve yeryüzünde dolaşıp kazanamayan fakirler içindir ki iffetleri (utanıp istememeleri) sebebiyle, gerçek hallerini bilmeyen, onları zengin zanneder. [Bakara 273]

***

Onlardan İlahını seven yok;
Ancak dirhem sevgisine bulaştırarak severler.
Bu yüzden: şu marifetin kuludur, şu Cennetin,
şu da cehennemin kuludur, denir.
Çok çok azı müstesna. Onlar
Vehim türünden olmaksızın Onunla sarhoşturlar
Onlar Allah'ın kullarıdır, onları bilemez
Ondan baska hiç kimse.
Nimetin kulları değildirler...

Muhyiddin İbn Arabi (ks)

Edip Yüksel, Abdulaziz Bayındır vb. Kimselere, Kur'an'dan, İhtilaftan Uzaklaşıp Allah'a Yönelme, Tasavvuf, Mânâ Dersi..

Ve mü'min erkek ve mü'min kadının, Allah ve O'nun Resûl'ü, onlar için bir işin olmasına hükmettiği zaman, kendi işlerinde seçim hakkı olamaz. Ve kim, Allah ve O'nun Resûl'üne asi olursa, o taktirde apaçık bir dalâlet ile sapmış olur. [Ahzab 36]

Şimdi o ölür veya öldürülürse gerisin geriye mi döneceksiniz? Kim gerisin geriye dönerse, Allah’a hiçbir zarar veremez. Allah, şükredenleri mükâfatlandıracaktır. [Ali İmran 144]

Hakkında ayrılığa düştüğünüz herhangi bir şeyin hükmü Allah’a aittir. İşte bu, Rabbim Allah’tır. Yalnız O’na tevekkül ettim ve ancak O’na yöneliyorum. [Şura 10]

Hoşlanmayacağınız bir şey olur ki, o sizin için bir hayırdır. Ve seveceğiniz bir şey olur ki, o sizin için bir şerrdir. Ve Allah bilir, siz bilmezsiniz. [Bakara 216]

Allâh’a dâvet eden, sâlih ameller işleyen ve «Ben müslümanlardanım.» diyenden daha güzel sözlü kim olabilir?” [Fussilet 33]

Hevâsını İlah edineni gördün mü? Sen mi ona vekîl olacaksın? [Furkan 43]

O kimseler ki Kurân'ı parça parça kıldılar; bir kısmına inandılar bir kısmına inanmadılar. [Hicr 91]

Kim Allah'a sarılırsa muhakkak ki o, doğru yola iletilmiştir. [Ali İmran 101]

İşte böyle; çünkü Allah, hakkın ta kendisidir. [Hac 62]

Allâh yoluna ki, semâlarda ve arzda ne varsa kendisi içindir! Dikkat edin, işler Allâh'a döner! [Şura 53]

Allah'a sımsıkı sarılın [Hacc 78]

Allah’ın yarattığı şeyleri görmüyorlar mı? Onların gölgeleri Allah’a secde ederek ve tevazu ile boyun eğerek sağa ve sola dönmektedir. [Nahl 48]

Ve doğu da Allah'ındır batı da. Artık hangi tarafa dönerseniz dönün, Allah'ın Vechi ( Yüzü - Zat'ı – Kişi Yüzünden ayrılır, tanınır.. ) işte oradadır. Muhakkak ki Allah Vâsi'dir, Alim’dir. [Bakara 115]

Görmedin mi Rabbini, gölgeyi nasıl uzattı?.. [Furkan 45]

Allah'a inanıp O'na sımsıkı sarılanları, kendisinden bir rahmet ve lutfa sokacak ve kendisine varan dosdoğru yola iletecektir. [Nisa 175]

Ve insana bir zarar dokunduğu zaman, Rabbine yönelerek ona dua eder. Sonra kendinden bir ni'met lütfettiği zaman daha önce ona dua ettiğini unutur. [Zümer 8]

Eğer insana, tarafımızdan bir rahmet, bir nimet tattırır, sonra da bunu kendisinden çekip alırsak, tamamen ümitsiz ve nankör bir kimse olur. [Hüd 9]

Ey iman edenler! Siz kendinize bakın. Siz doğru yolda olunca sapan kimse size zarar veremez. Hepinizin dönüşü Allah'adır. Artık O, size yaptıklarınızı bildirecektir. [Maide 105]

Ancak tevbe edenler, dürüst ve erdemlice yaşayanlar, Allah'a sımsıkı sarılanlar ve yalnız O'na yürekten inanıp bağlananlar hariç: Zira bunlar müminlerle birlikte olacaklardır ve zamanı geldiğinde Allah bütün müminlere büyük bir mükafat bahşedecektir. [Nisa 146]

Sizden, hayra dâvet eden ve iyiliği emredip kötülükten nehyeden bir topluluk bulunsun. İşte onlar felâha erenlerdir. [Âl-i İmrân 104]

(Sadakalar,) kendilerini Allah yoluna adamış olan ve yeryüzünde dolaşıp kazanamayan fakirler içindir ki iffetleri (utanıp istememeleri) sebebiyle, gerçek hallerini bilmeyen, onları zengin zanneder. [Bakara 273]

***

Onlardan İlahını seven yok;
Ancak dirhem sevgisine bulaştırarak severler.
Bu yüzden: şu marifetin kuludur, şu Cennetin,
şu da cehennemin kuludur, denir.
Çok çok azı müstesna. Onlar
Vehim türünden olmaksızın Onunla sarhoşturlar
Onlar Allah'ın kullarıdır, onları bilemez
Ondan baska hiç kimse.
Nimetin kulları değildirler...

Muhyiddin İbn Arabi (ks)

Zaman / Ben-lik / İrade / İlüzyon / Kader ...

İlahi Ben'inin ( ve nefahtü fîhi min rûhi ) farkında olmayan kimse, Kader bağlamında sadece Oluş'a, Tekvin'e Bağlı olan Benliğini ( Ben-lik ) görebilir; ve gerçek Ben'ini göremediği için ki onu bu bağlamda İlüzyon sayar, veya kendini bir Robot gibi görür. Böyle gören ( Hakikatini göremeyen kimse ) bunu kötü niyetle yapmasa da mutlaka kendi hakikatine cahildir. Müslüman ise bu asıl benine Amel'ine dayandığı sürece ulaşamaz, ve ancak en fazla Kader'e bağlanarak Oluş'tan felah bulabilir. Veya Hakikatini müşahede etmese de Ayet'e ( ve nefahtü fîhi min rûhi ) İman ettiği için Hakikatini kaybetmez. Keşfi az olan kimse ise Kafirler gibi Benliğe ve İrade'ye İlüzyon demese de Ben-lik etmekten korktuğu için İlahi Ben'ine ulaşamaz. Halbuki yukarıda da vurguladığımız gibi Kader'e bağlı Ben-"lik" ( Kimlik ) de tıpkı İlahi Ben gibi 'Şerri yaratmanın Şer olmaması..' Hakikatine dayanmaktadır. Şerri işlemek ise bilen için burada ancak Zan'na bağlı olabilir; çünkü Beşer'in yapısında İrade bulunsa da bu İrade Oluş'a "Tesir" edemez; yani Kader'i aşamaz; fakat İlahi Ben'i kabul etmemesinden ötürü sorumluluktan da kurtulamaz. İşte bu Kafir olanın düştüğü en kötü Tuzaktır. Çünkü İrade'ye İlüzyon demekle, aslında Kader'e inanmamıştır; Tevbe edecek bir Hakikat olduğunu inkar eder. Bu kimsenin Allah her şeyi Bilir ( veya Bilmez ) demesinin de aslı yoktur; çünkü ona göre Oluş'a bağlı olmayan bir Ben yoktur. Bu, o kişi farkında olmasa da aslında şunu demektir: Allah'ın Oluş haricinde Zati varlığı yoktur; o da Kader'e ( ilahi olmayan [!] bir oluş ) bağlıdır. Halbuki İlahi Ben ( bir başlangıcı olsa da ) oluş, kader, kevn.. hepsinin dışında, ( zannedilen ) zamanın da ötesinde olan Allah iledir.. El-An da, O'nunladır.. Bu mertebede ise oluş yoktur ki gelecek veya bilgi olsun. Orada sadece bir şeylere bağlı olmayan asıl Bilgi, geleceği olmayan An; Yüce Allah'ın Zati Varlığının Farkındalığı vardır. O mertebede, bir amel yoktur ki, sorumluluk olsun.. orada, gelecek yoktur ki zaman olsun.. orada, bilinenler yoktur ki zanlar olsun.. orada, uzaklık yoktur ki ayrılık olsun; gayr olsun.. İşte İlahi Ben'inin farkında olmayan, kendini yalnızca bir Beşer olarak gören İnsan bu Mertebeden, O'ndan yüz çevirip, oluş'a döndüğü sürece, ne Ben-lik'in farkında olabilir, ne Ceza'dan kurtulabilir, ne Kader'i anlayabilir, ne Gizli Şirkten, ne Gizli İnkar'dan ( yukarıda geçmişti), ne Nefs'ten, ne Ben-lik'ten; bu böyle uzar gider.. Lafı kısa kesmek gerek; El An'da O'nunla, hep O'ndan O'na dönmek gerek.. esas Bilineni Bilmeyi Bilmek gerek..

Facebook

https://www.facebook.com/yunus.comlek

Kötü Rüya / Şeytani Rüya / Hakk ve Hakikati Muhammediye (sav)


İftirası Rüya alemine kadar nüfuz edebilmesi açısından, en kuvvetli Kafir İblistir; o ve avaneleri Zan, Vehim, Hayal, Yalan vb ile Düşmanı Şerre kattığı gibi Seni de katabilir. İşte Kafirlerin Kuvveti böylece Hakk olmayan şeylere dayandığı için Zayıftır; o yüzden ki hiçbir zaman Zafer elde edemezler. Onlar da Nefslerinin cehaleti ile hareket ederler ama, niyetleri, yolları Düşmanlık olduğu için işlerinin sonu hiçbir zaman Hayra çıkmaz; hep Zararda kalırlar. Bir Müslüman'ın Niyeti, Hedefi, "Düşmanlık" olamaz.

Öyle Güzel Hisler veren Rüyalar vardır ki, kanatların olmadığı halde Kuşlar gibi süzülür Uçarsın. Uykudan kalkınca öyle hissedersin ki, Uçma yeteneğin varmış da normalde de Uçabiliyormuşsun, ayağını yere basınca her an havalanabilirmişsin, daha önce sanki uçmuşsun gibi; önceden Uçağa filan da binmemişsindir.

İşte Güzel Hisli olmayan o Şeytani Rüyalarda Aklın karışması, Hakkı görememesi de böyledir.

Hakkı görmesi için ona sor: "Mülk Kimindir !"; o zaman karanlıklardan hiç bezmeyen Nefs Yarasası uykuda, Akıl da hala düğümlerle uğraşıyorken, O'ndan bir Ruh olan Sen perdeleri yırtar atarsın ! görüverirsin apaçık O en-Nur'u; uçanların, yürüyenlerin, sürünenlerin, kıvrılanların, sabit olanların, dönenlerin, her şeyin O Tek olan Rabbini; Kahhar, Rahman ve Rahim olan Tek Sahibini !

Belki böylece ileride, gerçekten İdrak edebilirsin "Hakikati Muhammediye" (sav) nin Eşsiz, paha biçilemez değerini !

İndigo Dergisi



"İndigo Dergisi" yazarlarının, okurlarının; oluşumunun, benzeri Hadis'lerden anlaması gereken nedir..




Ukbe İbnu Âmir radıyallahu anh anlatıyor: "Üzerimizde develeri gütme işi vardı, (bunu sırayla yapıyorduk.) (Bir gün) gütme nöbeti bana gelmişti. Günün sonunda develeri kıra ben çıkarıyordum. (Birgün, nöbetimden dönüşte) Resülullah aleyhissalâtu vesselâm'a geldim, ayakta halka hitabediyordu. Söylediklerinden şu sözlere yetiştim:

"Güzelce abdest alıp, sonra iki rek'at namaz kılan ve namaza bütün ruhu ve benliği ile yönelen hiç kimse yoktur ki kendisine cennet vâcib olmasın!"

(Bunları işitince kendimi tutamayıp:) "Bu ne güzel!'' dedim. (Bu sözüm üzerine) önümde duran birisi:

"Az önce söylediği daha da güzeldi!'' dedi. (Bu da kim? diye) baktım. Meğer Ömer İbnu'I-Hattâb'mış. O, sözüne devam etti:

"Seni gördüm, daha yeni geldin. Sen gelmezden önce şöyle demişti:

"Sizden kim abdestini alır ve bunu en güzel şekilde yapar, sonra da: "Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abduhû ve Resûlühü. (Şehâdet ederim ki Allah'tan başka ilah yoktur ve yine şehadet ederim ki Muhammed Allah'ın kulu ve Resûlüdür)" derse, kendisine cennetin sekiz kapısı da açılır; hangisinden isterse oradan cennete girer."
Hz. Osman radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Kim abdest alır ve abdestini güzel yaparsa hataları vücudundan tırnak diplerine varıncaya kadar çıkar dökülür.''




Bir başka rivâyette şöyle gelmiştir: "Hz. Osman radıyallahu anh abdest aldı ve dedi ki:

"Ben Resülullah aleyhissalâtu vesselâm'ın şu benim abdestim gibi abdest aldığını, sonra da şöyle söylediğini gördüm: "Kim bu şekilde abdest alırsa geçmiş günahları affedilir, namazı ve mescide kadar yürümesi de nafile (ibadet) olur."




Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:

"Allah'ın hataları silmeye ve dereceleri yükseltmeye vesile kıldığı şeyleri size söylemiyeyim mi?''

"Evet ey Allah'ın Resülü, söyleyin!'' dediler. Bunun üzerine saydı:

"Zahmetine rağmen abdesti tam almak. Mescide çok adım atmak. (Bir namazdan sonra diğer) Namazı beklemek. İşte bu ribâttır, işte bu ribâttır. İşte bu ribâttır (Bağ, Bağlantı)."






İnşaallah anlaşılması gereken anlaşılıcaktır...

Ama bu Yunus, şunları da söylesin : Niçin Abdest değil de Reiki ? Neden Şifa uzakdoğuda, veya holografi'de aranıyor ?.. Niçin O Zat'ın Esma'sı Zikredilmiyor da Osho'nun İsmi anılmadan geçilmiyor ? Varlığın sahibi O Zat'ın Resulü (sav) aranızdayken, niçin "uzakdoğu" dinlerinin kalıntıları ile geviş getiriliyor ? Allah Resulünden "arındırılmış" bir dinin ve dilin İnsan'a katkısı nedir ? Sırlar mı ? Sır da nedir !




Niçin.. ya da Neden ?

Ruh nedir / (Hicr 29) / Ruh / "Min Ruhi" / Ruhî mânevî / Ruhî Zâtî ~ Aslî ...

Ruhu Manevi, Nefsinde, Sıfat Tecellilerinin asli ve harici zuhurlarıdır. Mesela Dıştaki Düşmana bu Manevi Ruh ile galip gelinir; savaşlarda olan budur. Veya içteki düşmana; nefsine karşı zaferi de yine bu manevi Ruh ile elde edersin; İlm-i mücadele gücünü de ancak bu manevi Ruh ile sağlayabilirsin. Ruhu Asline gelirsek.. zaten o sırf sensindir, ve Allah o özün için "Min Ruhi" (Hicr 29) demiştir.. Verilen bir şey yoktur; alındığında ise, zaten Sen yok olursun.. Sonra, senin için bu noktada nasıl bir Mücadele söz konusu olabilir ? Ne ile ? Kime karşı ? Ancak şöyle olabilir.. Allahın Sıfat Tecellilerini, Muhabbeten istersin.. Kudreti, Rahmeti, Yüceliği... Fakat Zatı bulanın, ta özünün O'ndan bir Ruh olduğunu bilenin, Sıfatlara ne iştiyakı olucak.. Zaten O Sıfat Tecellilerinin Sahibi Zat ile değil mi ki ?!.. Hem de O Sıfatların Sahibi olan Zat'dan değil mi ki ?!..

Sır ~ Ruh

Sır, Sırrının olmayışıdır.
Senin ile benim ile,
Sırrımız oldu.
Bunu, "Min Ruhi" buyurmakla sırladı.
Bu Sırrı bilmeyen, Mana'yı buldu,
Halbuki  'Ayna'nın sırrı' denildiğinde başkadır,
'İşin sırrı' dendiğinde başkadır.
Böylece Ruh aynı olmakla,
Sır aynı olmaz.
"Kelam" ile "Konuşmak" aynı olmadığı gibi.
Faş ettim de açıldı mı !
Çünkü Sırrı, Sırrının olmayışıdır.
Ama derim ki: Cam olmak lazımdır ! 
Çünkü o zaman, belki de kırılırsın,
Kırılırsın da Merhamet eder.
Merhamet eder de, o Yokluktan kurtulursun,
Kurtulursun da, Varlık bulursun.