Sayfayı Yenileyerek ya da Başlığa Tıklayarak Arşivde Dolaşabilirsiniz

İsevi/Musevi/Yanan Ağaç/Muhammedi

Muhammedi olan Yanan Ağaç aramaz.

Nasıl Zikretmeliyiz/Zikir/Tesbih (Devam)

Zihnini Esmaül Hüsna'ya aç. Çağrışan çağrışır. Her bir çağrışım Tesbih tanesi. Her bir tanesi başka Esma: Subhan Allah.. Veli Allah.. Hayy Allah.. Kuddüs Allah.. Baki Allah.. Vedud Allah.. Vedud Allah.. Veli Allah.. Kuddüs Allah.. Subhan Allah..

Sebh/Tesbih: Akmak/Yüzmek. Akıp gitmek.

Kendisiyle birlikte tesbih etsinler diye biz, dağları ve toplanıp gelen kuşları Dâvûd’un emrine verdik. Onların her biri Allah’a yönelmişlerdi.

[Sad/18]

...Kahhar Allah.. Gaffar Allah.. Müntakim Allah.. Veli Allah.. Subhan Allah.. Alim Allah.. Müteal Allah.. Hamid Allah.. Aliyy Allah.. Habir Allah...

Tesbih Aşk ile gelir.. Sen Tesbih et, Aşk gelir..

İslam/Kuran/Şiddet/Terör

Ancak sizinle aralarında andlaşma bulunan bir kavime sığınanlar ya da hem sizinle, hem kendi kavimleriyle savaşmak (istemeyip bun)dan göğüslerini sıkıntı basıp size gelenler (dokunulmazdır) Allah dileseydi, onları üstünüze saldırtır, böylece
sizinle çarpışırlardı Eğer sizden uzak durur (geri çekilir), sizinle savaşmaz ve barış (şartların)ı size bırakırlarsa, artık Allah, sizin için onların aleyhinde bir yol kılmamıştır. [Nisa/90]


Yani bu ayetleri okuyup da anlayamamak beyinsizlikle ilgili olamaz. Hakikaten gözünün kör olması gerek bi insanın. Bildiğin a-ma yani; görmemek. Göz bi hareketler yapıyor mantıklı iradeli görüyor zannediyorsun resmen fakat görmüyor işte mucize yani :)


De ki: biz inandık Allaha iman getirdik: bize indirelene de, İbrahime ve İsmaile ve İshaka ve Ya'kuba ve Esbata indirilene de Musaya ve İsaya ve Nebiyyuna Rablarından verilene de, onlardan birinin arasını ayırmayız ve biz ancak ona boyun eğer müslimleriz

Ali İmran/84

Hanif/ Seni sevda içinde tek başına bırakmaz...

Seni, kimseye muhtaç olmadan tek başına yaratan o eşsiz varlık, seni sevda içinde tek başına bırakmaz... Kendi içine kapanıp hayaller, düşünceler meydana getirdiğin evde, yani senin gönül evinde, seni yalnız bırakmamak için, sana yüzlerce güzel yüzlü eş, dost belirtir.

Mevlana Celaleddin-i Rumi (r.a.)

küçük yaşta ölüp cennete girmek beni sevindirmezdi

"...Hz. Ali (k.v.)’nin şöyle dediği rivayet edilir: “büyüyüp Rabbimi tanımadan, küçük yaşta ölüp cennete girmek beni sevindirmezdi. Allah Teala’yı en iyi tanıyan kimse, haşyeti en fazla, ibadeti en çok ve Allah için nasihatı en güzel yapandır!”..."

İmam-ı Gazali (r.a.)

Cahillerin dobralığı patavatsızlığından, âlimlerin dobralığı merhametlerindendir

Cahillerin dobralığı patavatsızlığından, âlimlerin dobralığı merhametlerindendir... Bu yüzden cahillerin dilleri yalnızca ağızlarında, âlimlerin dilleri ise daima vicdanlarındadır.

Atilla Baran

İlim/Alim/Arif

Arif olan Alim'i sezemediğindendir Arifliği İlim'den ve Alim'den üstün sayman. Halbu ki Alim'in Zat-i İsim olduğunu da bilirsin sen.

Teklik

Hiçbir şeye benzemeyerek

Herşeyden Münezzeh oluşa ulaşamazsın

Herbir şeye bağlanarak

Hiçbir şeye benzemeyişe ulaşamazsın

Tek olanın sırrıdır Teklik

Kullarını mı kandırsın

Saçılmaz ki dağılsın

Muhyiddin İbn Arabi (r.a.)/ Ariflerin Hatası, Avamın Hatası/ Cennetten İndirilme

http://www.facebook.com/group.php?gid=137185146318329&ref=mf

Tasavvuf/Sır

Tasavvufta Sır kelimesi çok zaman Ruh yerine kullanılır.

http://jonasclean.blogspot.com/2009/02/sr.html


"...Bütün kötülükleri, bir daha yapmamak şartı ile bırakmak babası Hz. Adem’den (AS), Hz. Rasulallah’a (SAV), O’ndan da (SAV) bizlere veraset yolu ile geldi… Ki Adem aleyhisselam’ın her yanını zulmet kaplamıştı; işte o zaman istiğfar etti, sonra karanlık açıldı, her yanı nur kapladı; kurtuldu. Çünkü O (AS) bir zamanlar ahdi unuttu. Dar-ı Selam’da daimi kalacağını, Rahmân ve Mennân olan Allah (CC), kendisini Cennetten çıkarmayacağını sandı… Melekler kendisini daima selamlar, övmelerle geleceğini tahmin etti. Böylece nefsine uydu ve her şeyi unuttu… İş değişti. O güzel süslerden soyundu, saltanat gitti. Derecesi düştü… O nurlu alem, aniden karanlığa gömüldü. Önceki safiyet bozuldu. Böylece her şey elinden alındıktan sonra işin nereden geldiğini anladı. İçinde bulunduğu büyük safiyeti düşündü… İtiraf yolunu tuttu. Unuttuğunu, hata işlediğini itiraf etti. Kendi kendine istiğfar telkin etti:
- “Ya Rabbi (CC)! Biz nefsimizi kötüledik, kirlettik, bizden mağfiretini,
merhametini esirgersen, sonumuz fena olur.”
Bu tevbe ve itirafa karşı kendisine hidayet yolları göründü. Nasıl işler yapacağı bildirildi. Ve O (AS), o tevbedeki gizli marifet nurları ve bundan evvel kendisine keşfolunmayan iyilikleri öğretildi. Ve neticede şuna kani oldu:
- “Bütün kaybettiğim haller bana tevbe yolu ile açılacaktır.”
Her şey değişti… İstek şimdi başka oldu. Hal başka hal oldu. Büyük bir saltanat geldi. İlk önce dünyada bir velayet-i Kübra; sonrası da ahirette… Dünya kendine ve evladına yer oldu. Ahiret ise ebedi bir yuva… Ve sonsuz bir sığınak…Ey mümin!
Senin için Hz. Adem (AS) ve Hz. Muhammed de (SAV) dostluk ve muhabbet için iyi adetler var… Herhalde hatanı bil, tevbe et!..."

Abdulkadir Geylani (k.s.)


"...Melekler sordular bunu cenabı hakka.."-Yarabbi habibim mahbubum Muhammedim(s.a.v.)dedin, anadan babadan hür yetim bıraktın, hem babadan yetim hem anadan öksüz oldu. Bundaki sır nedir?" dediler.

Cenabı Hakk buyurduki "- Eziyet cefa gördüğü va...kıtta, anası babası sağ olsaydı onlara seslenecekti..Onları aldım ki bana seslensin" dedi Cenabı hakk celle ve tekaddas hazretleri..."

Muzaffer Ozak (k.s.)

"İnsan, sırrımdır; ben de onun..."

Kutsi Hadis

"Batın ilmi sırlarımdan bir sırdır; onu, kullarımın kalbine koyarım, benden gayrı o hali bilen olmaz."

Kutsi Hadis


Ben Kur'an ve Fatiha suresiyim
Ruhun ruhuyum, canlıların ruhu değil
Kalbim bildiğimin katında yerleşmiş
O'nu müşahede eder; dilim ise sizin yanınızda
Göz ucunla bedenime doğru bakma
Ruhunu şarkılarla beslemekten uzak dur
Zat'ın zat deryasına dal da

Gözlere açılmamış sırları gör

Ayrıca sırlar belirsizce gözükür

Manaların ruhlarıyla gizlenmiş olarak

Muhyiddin İbn Arabi (r.a.)


"...Ey ayetleri ve haberleri indiren
Bana da isimlerin gösterdiği şeyleri indir
Böylece seni bütün övgü türleri ile
övebileyim
Hem sevinç ve hem de kederde ki
övgülerle
(Sonra Resulullah’a (as) işaret ettim)
Bu alemlerin efendisi, Onu halifeler
devrinden soyutladın
Onu soylu ve asil yaptın
Ademi ise henüz yaratılış toprağı ile su
arasında idi
Onu naklettin ta ki kendi devri geldi
Onun sonunu baslangıca bağladın
Onu hor ve korkan bir kul olarak
yerleştirdin
Bir dönem sana Hira dağından yakarırdı
Ta ki O’na, katından , bir müjdeciye
görevi, bildirmek olan
Cebrail dedi ki
‘Selam Sana ! Sen Muhammedsin. Kulların
sırrı ve habercilerin sonuncusu !’
Efendim doğrumu söylüyorum dedim?
Bana dedi ki,
‘Doğru söyledin ve sen benim örtümün
gölgesisin
Artık hamd et,ve Rabbine övgüyü artır.
Muhakkak sana esyanın hakikatleri
öğretildi.’..."

Muhyiddin İbn Arabi (r.a.)

Adem/Secde/İhlas/Şeytan/İhlas (Devam)

Şeytan eğer Samimiyet'e (İhlas) sarılsaydı "içindekilere rağmen" sorabilirdi :
"Neden böyle yapıyorsun, neden böyle oluyor Rabbim" diyerek. Ve Rabbi ona o hale düşmesine gerek olmadan güzelce açıklar, bildirirdi.

"Samimiyet" bu kadar önemlidir..

Hiç ses söz etmeden İnsanın ve Meleklerin Emr'e itaat etmeleri O'nu tanımış olmalarından kaynaklanır.


Buyurdu: "Ey İblis (ikileme düşen)! İki Elim (ilim ve kudret) ile yarattığıma secde etmene ne mâni oldu? Büyüklük mü tasladın, yoksa üstünlerden mi oldun?” dedi.

(İblis) dedi ki: "Ben daha hayırlıyım ondan; beni ateşten halk ettin, onu tıynd...en (hücresel bedenli - maddeden) halk ettin" dedi.

(Allâh) buyurdu: "Çık oradan; çünkü sen racîmsin (hakikatinden uzak düşmüşsün)!"

Şu, Allâh'ı unuttukları için, Allâh'ın da onlara nefslerini (-n hakikatini) unutturduğu kimseler gibi olmayın. İşte onlar inancı bozukların ta kendileridir!

[Haşr/19]

“Onu şekillendirip içine >ruhumdan üflediğim zaman< onun için secde edin (saygı ile eğilin).”

[Sad/72]

‎"..Şüphe yok ki üstünlük, yücelik Allah'ındır. O'dur duyan, bilen." Yunus,65

"..şüphesiz Allah'tan yana olanlar üstün gelirler." Maide,56

"Ona şöyle denir! "Tat bakalım azabı! hani sen kendine göre çok güçlü ve çok üstündün." Duhan,49

“Böbürlendin mi?” büyüklenme ve üstünlük taslama duygusu mu sana arız oldu? “Yoksa” ondan üstün olanlardan mısın? Bu perdelenmiş şu cevabı veriyor: Ben asıl itibariyle ondan üstünüm, daha hayırlıyım. Bu cevabı vermesinin nedeni de, Adem’in beşeriyetine muttali olmasına karşın soyut hakikâtine muttali olmamasıdır. Hiç kuşkusuz, melun İblis’in yaratıldığı ateş kökenli hayvani ruh, yoğun bedensel maddeden daha hayırlıdır. Ama İlahi cem ve ruhani lütuftan perdelenmiş olması İblis melununu büyüklük taslamaya yöneltmiş, neticede kıyas yaparak insanlara secde etme hususunda Allah’a isyan etmiştir.

Muhyiddin İbn Arabi (r.a.)/ Tevilat

Secdenin İnsana, yani Nefs olarak olarak Adem a.s.'a olmadığı zaten açıktır. Adem a.s.'ın henüz bir BEN'LİĞİNİN oluşmadığını da unutmamak gerekir. Dolayısıyla sorumluluktan haberi de yoktur. Henüz bir Emir veya Yasak almamıştır. La İlahe İllallah kelimesi Hayvan İnsan Melek ne kadar canlı varsa hepsi ve en önemlisi en büyük Tanrı olan Nefs içindir..

Allah nezdinde İsa'nın durumu, Âdem'in durumu gibidir. Allah onu topraktan yarattı. Sonra ona ol dedi ve oluverdi. (Al-i İmran 59)

Bu ayette de açıkça görürüz ki o secde bir Tapınma Kulluk secdesi değildir.

Zaten tek bir Secde ile değil, iman ettikten sonra yalnız Allah'a KULLUK etmek Teslim olmak iledir İman.

Bu derlemeyi bu açıklamalarla daraltmış olduk fakat bunları ayrıyetten açıklamak lüzumlu oldu.

Kuran mealleri okurken aklımıza takılanları farklı mealler okuyarak veya efendimizin s.a.v. hadislerine, büyüklerimizden aktarılanlara bakarak giderebiliriz.

Yok Tasavvufi eserlerden okunularak yanlış yapılan yorumların halk arasında bu yanlış yorumlanmalardan oluşan büyük konuşmalar kültürden beslenirsek İnsan'a değil Hz İsa'ya bile bir ömür Kulluk etmek mümkündür.

Örneğin bu yanlış bilgilerden biri Şeytanın Melek olduğu Zannıdır.

Oysa ki İblis açıkça ayette haber verilmiştir ki Cinlerdendir. Yani sorumlu olanlardandı.

Cinlerden İblis'in orada oluşu Cinlerin Reisi olmasından dolayı haberdar edilmesi içindir. Çünkü bizden önce onlar yaratılmış hüküm sürmekteydiler.

Kulluk olmayan bu saygı secdesinii ben kendi dilimle batıni olarak izah etsem şöyle derdim

Allah, Halk'ın, Alim'e secde etmesini emreder.

"...Allah katında en şerefliniz Ondan en çok korkanınızdır”

(Hucurat suresi, 13)

Üstünlük ancak takvâ iledir.

s.a.v.

Mana yolunda ki seferinize devam ediniz, zira ferdiyet makamına varanlar, müsabakayı kazandılar.

s.a.v.

Başkasının kulu olma, Allah seni hür olarak yaratmıştır.

Hazreti Ali (r.a)

Allahım dünyada ve ahirette işlerimizi sorumluluğuna al ve sen yürüt. Bizi ne kendimize, ne de insanlardan herhangi birine bırakma.

Abdulkadir Geylani (k.s.)


1. ve lekad : ve andolsun
2. saddaka : doğruladı, yerine getirdi
3. aleyhim : onların üzerinde
4. iblîsu : iblis
5. zanne-hu : onun zannı, hedefi
...6. fe : o zaman, böylece
7. ittebeû-hu : ona tâbî oldular
8. illâ : ancak, den başka
9. ferîkan : bir fırka, topluluk, zümre
10. min el mû'minîne : mü'min olandan


Marifetullahdan açıklananlarda amaç, Şeytanın ve Nefs'in Kulluğu ve İhlas'ı hangi hamlelerde bozabildiğine göredir .. O'na göre de büyüklerimiz, küçüklerine, İmtihanda kolaylık olması için, Allah hakkındaki bilgilerinden mertebelere göre ilaçlar sunarlar.. Hepsi de Hakk'tır..

Örneğin bu konularda çıkacak bir problem için Marifetullahdan en yüksek mertebede hem de Hüküm olan bir Ayeti göstermek yerinde olur

"...ve hiçbir zaman yoldan saptıranları yardımcı edinmiş değilim."

[Kehf/51]


Azazil (İblis) olmasaydı şanına mağrur ve müstekbir.
Der divan-ı Mevla’dan acep matrud olur muydu

İbn Atâullah El-iskenderî (k.s.)

Ya Kahhar

Ya Kahhar. Şu hoş gönüllerimizi düşmanlığa kine tutup çeken inatçı düşmanlarımızı Sen de kendi Kahrınla kendi kudretinle cehenneminin en dibine çek ey biricik rabbimiz, tek dayanağımız.

Tek başına yarattığım kişiyi Bana bırak.

[Müddessir/11]

Zikir (Devam)

Sen değil, O, seninle.. Bu durumda senin O'nunla beraber olabilmen: "Unutmaman", "Bilmen", "Anman", "Hatırlaman" iledir.. Dolayısıyla bunlar, İbadettir. Bilmeyen için ise İnsan olması dolayısıyla en azından Ümit etmeyi bilmesi ve bunu muhafaza etmesi o kişinin ibadeti olur. Ve "La İlahe İlallah" kelimesi de her İnsanın Özünde yazılıdır. Dolayısıyla İsmen bilsin bilmesin mutlaka sorumludur.

Allah vardır ve O'nunla beraber hiçbir şey yoktur

Ben onları ne göklerin ve yerin yaratılışına ne de kendilerinin yaratılışına şahit tutmadım; ve hiçbir zaman yoldan saptıranları yardımcı edinmiş değilim.

[Kehf/51]

Allah'ın Resulü (salat ve selam üzerine olsun) şöyle buyurdu: "Allah vardır ve O'nunla beraber hiçbir şey yoktur".

Muhyiddin İbn Arabi (ks)

Ses/Söz/Sıkıntı

Her ne türlü olursa olsun sıkıntı geldiğinde İmanlı kişinin dürülüp büzüşmesi doğru olmaz. Bu baştan sıkıntıya eziyete yem olmak olur. Aksine başın dik göğsünü germelisin sıkıntıya. Yiyip yutmalısın hemen.

"..mahzun olma, çünkü Allah bizimle beraber.." [Tevbe/40]

Allah (c.c.)

Allah sizin dış görünüşünüze ve mallarınıza bakmaz. Ama o sizin kalplerinize ve işlerinize bakar.

s.a.v.


Resulullah (sav) şu duayı çok yapardı: "Ey kalbleri çeviren Allahım! Kalbimi dinin üzerine sabit kıl!" Ben (bir gün kendisine): "Ey Allah'ın resulü! Biz sana ve senin getirdiklerine inandık. Sen bizim hakkımızda korkuyor musun?" dedim. Bana şöyle cevap verdi: "Evet! Kalpler, Rahman'ın iki parmağı arasındadır. Onları istediği gibi çevirir."

s.a.v.



Varlıklar gelir, ilahi isimlere ayna olur, görünür ve yiterler.


Muhyiddin İbn Arabi (r.a.)

Hz Hasan Hz Hüseyin (a.s.)/ Nefs/ Yezid

Nefs'in Yezid olur; kalbin Hasan Hüseyin olunca.

Zikir (Devam)

Sofîlerin yolculukları Hakk’a kurbiyet (Yakınlık) ülkesinde son bulur.

Abdulkadir Geylani (r.a.)


Hesapsız olarak kalbî zikir yap. Çünkü, kalbî zikir rûhun hayatıdır.


İmam-ı Azam Ebû Hanife (r.a.)

Efendimiz/Tasavvuf

Nice saçı başı dağınık, iki eski elbiseye bürünmüş kimseler vardır ki insanların kapılarından uzaklaştırılırlar. Halbuki Allah’a yemin etmiş olsa Allah onu yemininde doğru çıkarırdı.

(s.a.v.)

Afaroz Misali...

Bir Günahını görse Kulunu Afaroz eden, Alemlerin Rabbinden gelen bir Cefa'da Hikmet'ini inkar eyler.

Tasavvuf/Suret

O ki göğü yedi tabaka (7 kat) olarak yarattı.
Rahman'ın yaratışında/yaratmasında bir uyumsuzluk göremezsin.
Bir kere daha bak!
Hiçbir çatlak görüyor musun?

[Mülk/3]

Suret'i kavram olarak idrak ettirebilmek zordur. Buyurulduğu gibi bak. Bir çatlak bir yarık, pürüz, hatta bir doku var mı?

Suret'in misali Cam diyelim. Hani bir Cam'ın üzerindeki toz, çamur kalıntısı, leke veya eriyerek, kırılarak oluşmuş bir delik, yarık, çatlak, boşluk düşünelim?.. Hatta Suret'de, Rüyada olsa dahi böyle bir şey göremezsin.

Richard Dawkins/ Osho/ Ateizm/ Deizm

He hideth himself from the folk because of the evil of that whereof he hath bad tidings, (asking himself): Shall he keep it in contempt, or bury it beneath the dust. Verily evil is their judgement.

[Nahl/59]

Kendisine verilen kötü müjde yüzünden (Kız evladının doğduğu), halktan gizlenmeye çalışır; onu utana utana tutsun mu, yoksa toprağa mı gömsün? Ne kötü hükmediyorlar!.

[Nahl/59]

***

G.tümün Richard'ı seni o zamanlara yollayıp aynı nutuklarını atmanı nası isterdim. Nası olsa Evrim di mi? Muhakkak o Kafirlerden olmazdın da kesin Münafıklardan olup da yine de Peygambere sığınırdın. Modern G.t seni. İnsanlığa bi gram Vefası da olmayan Nankör P.z.v.nk seni!

Ve Ey Cahil Osho! Sen Din'i ve Gerçeği Allah Adamlarına anlatmayı bırak da, en basitinden Allah korkusu olmayan bir Halk'tan Halk kendisini nasıl kurtarabilir ona bakaydın.

***

Hem onlara: "Yeryüzünde fesat çıkarmayın." denildiğinde: "Biz ancak ıslah edicileriz." derler.

[Bakara/11]

***

Allah korkusu ve utanması tamamen gidecek bir Halk'ı, kendilerinden, Allah korkusu ve utanması olmayan Devletlerin koyduğu Kanunlar mı koruyacak Richard... Göreceğiz. Görüyoruz. Sen de Zeitgeist ile paylaşırsın derdini.. Bi çözüm bulursunuz eminim.

***

Hem onlara: "Yeryüzünde fesat çıkarmayın." denildiğinde: "Biz ancak ıslah edicileriz." derler.

[Bakara/11]

Her birini kendi suçunun sonucuyla yakaladık... Onlardan kiminin üzerine hortum irsâl ettik! Onlardan kimini o korkunç dalgalı ses yakaladı! Onlardan kimini yerin dibine geçirdik... Onlardan kimini de suda boğduk... Allah onlara zulmetmiyordu; fakat onlar kendi nefslerine zulmediyorlardı.

[Ankebut/40]

"...kalplerinizin içini her türlü boş ve yararsız şeylerden arındırması içindir..."

"..Evlerinizde de kalmış olsaydınız, (içinizden) ölümü takdir edilmiş olanlar, devrilecekleri yere mutlaka çıkıp giderlerdi." Ve bu (başınıza gelenlerin tümü), Allah'ın göğüslerinizde barındırdığınız her şeyi sınaması ve kalplerinizin içini her türlü boş ve yararsız şeylerden arındırması içindir..."

[Al-i İmran/154]

Halktaki şu gaflet Hakk'ın rahmetidir

"Halktaki şu gaflet Hakk'ın rahmetidir. Birkaç zerre kadar O'ndan haberleri olsa yanıp kül olurlar."

Ebu Hasan Harakani (r.a.)

Tasavvuf/Kulluk Makamı

Herkes dünyada oldukça dert ve elemden kurtulamaz. Sen, o dert ve elemden cezâ ve korku da mısın; yoksa sabr-ı cemîlde misin? Yâhûd dert içinde dermânı gece karanlığında gün bulanlar gibi sen de günü buldun mu? Hasta gönlün sağ; yediğin yürekte yağ olup her dağ üstü bâğ oldu mu?

Niyâzî-i Mısrî (k.s.)

"...Böylece kulluk, bana nüfuz etmiş, otoritesi ortaya çıkmış, kendim ile efendilik mertebesi arasına perde olmuştur. Bu nedenle Allah'a hamdolsun.

Nice şeye çağrıldım ve icabet etmedim. Allah izin verirse, ahirette de mutlak bir kul olmak isterim. Allah beni bütün aleme sahip kılsaydı, onda sadece Allah'a kulluğa sahip olur, alemin bütün kulluğunu zatım yerine getirirdi..."

İbn Arabi (r.a.)

Sorgulama bitince güzel kişi Onun için Meleul Aladan(semadaki meleklerden)misk kokusuyla bezenmiş bir döşek hazırlar.

Peygamber efendimiz demiştir ki birisi öldüğünde akrabaları cenaze işleriyle meşgul iken,son derece güzel bir kişi gelir mevtanın başının yanında durur.
Kefenlendiğinde kefen ile merhumun göğsü arasına girer Definden sonra herkes evine döner, Münker ve Nekir adlı iki özel Melek gelir, öleni kişisel
mahremiyet içerisinde imanı hakkında sorgulayabilmek üzere, göğsünde duran güzel kişiyi ayırmaya çalışır. Güzel kişi der ki "O benim refakatim, O benim
dostumdur, hiçbir şekilde Onu yalnız bırakmam. Eğer siz sorgulama için görevlendirildiyseniz, görevinizi yapınız. Onun cennete girmesini kabul ettirinceye kadar terk edemem."
Sonra ölmüş arkadaşına döner der ki, "Ben, bazen yüksek sesle bazen de kısık sesle okuduğun Kur’anım. Endişe etme, Münker ve Nekirin sorgusundan sonra üzüntü duymayacaksın."
Sorgulama bitince güzel kişi Onun için Meleul Aladan(semadaki meleklerden)misk kokusuyla bezenmiş bir döşek hazırlar.
Allahın Resulu(SAV) demiştir ki:Hesap gününde ne bir Peygamber,ne de bir melek, Allahın indinde Kur’andan daha imtiyazlı bir şefaatçi olamayacaktır.

s.a.v.

Tasavvuf/Benlik

Ben dediğin neredeydi ki orada, Anne'nin sütünü Bilen Sen olasın..

Allah, Cehd edenleri oturanlardan elbette üstün kılar.

Düşünce Feleğini Kulluğuna değil de, cahil ve zalim Nefs'in eline bırakırsan, o mutlaka Kıyamet perişanlığına uğrayacaktır. Her düşünceni Allah'a ilişkilendir. Bu çok zor olmasa gerek. Noksan kırık dökük farketmez yeter ki hepsini Allah'a yöneltmiş olursun. Hiçbir şey ki O'ndan yalnız kalmaz. Zihnine uğramasını istemediğin lüzumlu lüzumsuz düşüncelerden bir de, elinde olsa gerçekten istemediğini bildiğin anlarda kalbin rahat eder. Feleğin dönüşü yakalıyamadığın bir hızda elinden kaçtı ise o halde sen o hızdan daha hızlı Allah'ı zikret. Ta ki o Kulluğa dönene kadar. Nefsini Kulluk için satın alan çok büyük kar etmiştir. Büyük Cihad'dan büyük Ganimet elde edilir ki o Ganimet'e Marifetullah derler. Cehd etmeyip rahat etmek varsa da, bu Ganimet'den değerli sanma. Bu konuda serbestlik sana, Lütuf ve Yardım ise her durumda ancak Allah'a aittir unutmayasın. Allah, Cehd edenleri oturanlardan elbette üstün kılar.

Tasavvuf/Hu/Vahdet-i Vücud/ Mertebe/Zat/Sıfat /Makam

Dilerse Hayvanı Hayvan olarak İnsan Mertebesine yükseltir. Dilerse İnsanı İnsan olarak Hayvan mertebesine indirir. Mertebelerin sahibine bak da iniş çıkışlarda Nefs makamından rezalet etme. Şaşar kalırsın. O Mertebeler ve Suretler yalnız Hakk'a aittir. Zati mertebesine yükselttiğinde hiç merak etme idrakin de açılır. Artık o gün ne bir şeyi örtebilirsin ne iddia edebilirsin. Hu.

Ölüm Yoktur Aşıklara

Gerçeği bilerek ölen aşıklar sevgilinin huzurunda şeker gibi erirler
Tatlı tatlı ölürler
Bir başka şive ile ölürler hasılı
Elest hitabından sonsuzluk şarabı içenler…
Melekler kıskanırken güzelliklerini adem oğulları gibi ölmezler onlar
Sen aslanlar da köpekler gibi kapının dışında mı ölürler sanırsın?
Yolculukta ölen aşıkları karşılamaya padişah çıkar
Onlar ölmezler gaip gözlerini açarlar
Aşık olmayanlarsa kör ve sağır can verir giderler
O ay yüzlünün ayak ucunda solar aşıklar
Güneş gibi apaydın olurlar
Birbirlerinin canına can kesilenler birbirlerinin aşkı ile ölürler.
Ciğerlerinde aşk suyu…
Su gibi ölürler
Aşıklar gökyüzüne kanat açarlar
Münkirlerse cehennemin dibinde geberip giderler
Geceleri sevgilinin derdi ile korkusu ile uyuyamayanlar
korkusuzca huzur içinde ölürler…
Burada ota tapan öküzlerse eşek gibi çürür giderler
Sevgilinin bakışına kapılanlar güle oynaya feda ederler kendilerini o bakışa
Padişah onları kucağına alır bağrına basar
O bakışa kul köle olan hor hakir bir halde ölmez
Mustafa’yı arayanlar Ebu Bekir gibi Ömer gibi ölürler…
Ölüm yoktur aşıklara.

Ben bu sözleri öylesine söyledim.
Ey şems! Padişahım! Seni inkar eden ölmez sadece
gerçeği bilmeyen kapkara kalbi ile kapkara gider

Mevlana Celaleddin-i Rumi (r.a.)

Vahdet-i Vücud (Kendi anladığına göre anlatan Cahil anlayana kadar Hazretin kendi dilinden Devam edelim)

La mevcude illa Hu. O hariç, hiçbir varlık yoktur.

Muhyiddin İbn Arabi (r.a.)

Hamd, şeyleri yokluktan ve yokluğun yokluğundan izhar eden Allah'adır.

Muhyiddin İbn Arabi (r.a.)

Açığa çıktığı zaman, hiçbir şey yoktur. Gizlendiği zaman her şey başkadır. Her şey teklikle perdelenmiş, mabud ve batındır, birlikle de zahirdir. Her şeyin varlığı Ondan ve Onunladır, bu yüzden hiçbir şey yoktur. Şu halde "şey" hakikatte yok ve yitiktir.

Muhyiddin İbn Arabi (r.a.)

Namaz/Huşu/Sıhhat

Namaz için, saygılı bir korku halini (Huşu) muhafaza etmeye çalışman yeter.

Sırrın Sırrı

Kalp mutlaka, dünya aynasından yansıyanlara esir olur. Kul, bu yüzden dünyaya değil Sır'a yönelir. Çünkü Dünya yüzü apaçık bellidir. Sır insanın Ruhudur. Ruh dünyada bedenine ve nefsine esir olur. Kul, böylece Sırrı ile (Yani Allahın kendinden üflediği Ruh) bütün bu zalimlerin kendisinde hayat bulduğu, mekan bulduğu ve esir olduğu Hakk'a itimat mertebesine eriştirilir.

Her durumda

Üzerine düşen senin için mutlak güzel sonuçlar doğuracak vazifeleri, mücadeleleri yapmaman başkadır, ola ki yapamaman başkadır. Fakat mutlaka bil ki her durumda Allah üzerine aldığı her işi her zaman yapacaktır. O'ndan başka İlah yoktur. Artık bu kadarcık bir bilgiyi bilme vazifesini de yapamıyorsan sen bilirsin.

Vecd/ Zevk/ Hal/ Tasavvuf

Herkes.. her şey'den.. aynı Zevk'i almaz.. Zevk aldığına koşuverirsin.. Zevk o şey'de de değildir.. Öyle oynar.. Olmaz mı ya kesiliverir de ne Şey'i ne Zevk'i getiren bulunmaz.. Zevk elinde olanadır Kulluk.. Kafir'i de Mümin'i de O Avare eder.. Yazık o Kafir'e ki Zevk nereden bilmez de, çöpe giden kabuğa Kulluk eder..

Zevk-i olan Kulluk hoş karşılanmaz bilesin. Zat'ına Kul olunmasını ister. Bu yüzden Zat'ını isteyeni önce Zevklerden kesmek ile terbiye etti. Hoş karşılayanı ise sonra hep Zevki'nden etti gider. Zat'ından gayrısı "Yok olucu"dur. Zat olmasa Zevk nerden nere?. Ruh olmasa uyuyorsun da et kemik ne.

Nefs (Devam)

Nefsine nasihat ver.

Şükür

Bir Köpekciğin sokakta su birikintisinden içtiği su için şükretmektir, o Şükür.

Neyzen Tevfik/ Tasavvuf /Zikir (Devam)

Bilmem ki nazlı yarim, niçin açmış gül erken
Zikrimi kaybettim ben, hayvan gibi gülerken.

Neyzen Tevfik

Boşa Yük Veren Veya Yetersiz Sözler/ Şems-i Tebrizi (k.s.)

Niye Niyetini ifade eden olabildiği kadar Net cümleler kurmaya çabalamazlar da bu insanlar çabalamayı karşıdakinin zihnine bırakırlar. Çok mu bir şeylersiniz. Nesiniz. İnsan değil misiniz. İnsan olan açık net insanca konuşur. İşi yanlış anlamaya niye bırakıyor bu insanlar. Susmayan dilleri kendilerinin oysa ki. Fakat bunun sonuçlarını çekecek olan başkaları mı. Nası insancıklar bunlar. Saf mı, Bekçi mi, Zebani mi, Samimiyetsiz mi? Niye bu kadar iki yüzü keskin kılıç gibi olmak zorundalar. Bok mu var.


"...Ben küfür eden kişiyi beğenirim fakat beni öveni pek tutmam zira övgüden dönülürse daha da kötü olur.Münafık, kafirden daha kötüdür, Kur`an-ın dediği gibi, "İki yüzlü insan cehennemin en alt katındandır."..."

[Hz. Şems-i Tebrizi (k.s.)]

Vahdet-i Vücud (Devam)

İmam Sadık (a.s) buyurmuştur ki: “İmam Zeyn’ul- Abidin (a.s), sadakayı dilenciye vermeden önce onu öpüyordu. “Böyle yapmanızın hikmeti nedir?” diye sorduklarında ise şöyle buyuruyordu: “Ben dilencinin elini değil Rabbimin elini öpüyorum; zira sadaka dilencinin eline bırakılmadan Rabbimin eline bırakılıyor…”

“Bir kişi sadaka verdiği zaman o dilencinin eline ulaşmadan Allah'ın eline düşer”

s.a.v.

Allâh'ı hakkıyla değerlendiremediler! Kıyamet sürecinde arz bütünüyle O'nun kabzasındadır (avucunun içindedir); semâlar O'nun sağ eliyle dürülmüşlerdir.
O, onların şirk koştuklarından münezzehtir, Âli'dir. [Zümer/67]

La İlahe İllallah/ Manası/ Tanrı Yoktur Allah Vardır/

Doğup doğmayacağına dair bir İmanın yoktu. Fakat artık doğdun. Ölecek misin? ..yoksa sadece tadacak mısın? Bak şu an dahi İman gerekli. Kendini kandırmak bir yere kadar. Ümitsizlik ve Kahır ise Gerçek değil; açıkça kendi kendine bile bile yaptığın bir Zulüm. Ve ölüm de hiç şüphesiz Test gibi.. çok şıklı.

Ölümden sonrası ile ilgili sadece Yazılı Din bir şeyler söyledi olsa, nefretin kabul edilebilir olabilirdi. Fakat senin yaratılışın veya sen ne dersen de Doğuşun, İman'ı beraberinde getirir. Yani yaşam kadar Doğal ve beraberdir. Bana kalırsa hangi çağda yaşıyor olsaydım olayım ne Firavun'a tapardım ne Güneş'e ne Ay'a. Bu tapma işi de tam senin anladığın gibi o kadar Doğal. La İlahe İllallah sözünün Hakikatini hiçbir İnanışta bulamazsın. Bu kesindir. Ve her Saf insanın yaratılışında mevcuttur. Dil ile söylenmese ve üzeri bir çok Tanrı tarafından örtülü olsa bile. Bu Tanrıların en kuvvetlisi Nefs'indir bilesin. La İlahe İllallah'ın manası gelmiş geçmiş bütün insanların Özünde yazılıdır. Gerisini bulmak çok zor değildir. Tanrılarına rağmen samimi olasın yeter.

Peygamber, Rabbi'nden kendisine ne indirildiyse ona iman etti. Müminlerin de hepsi Allah'a, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine iman ettiler. «Biz Allah'ın peygamberleri arasında ayırım yapmayız, duyduk ve itaat ettik. Ey Rabbimiz, bağışlamanı dileriz, dönüş ancak sanadır.» dediler. [Bakara/285]

O'na Ortak olmak pek büyük bir Sermaye gerektirirdi "Şaşı Kuzum".. Duruma yaraşan o aradığın kelime yine O'nun tarafından "Kul" olarak belirlenmiştir.. Kulluk çok basit bir Uyumdur.. Herhangi bir Ortaklık düşünmek ise İmkansız bir Aptallık.. Şu Hayal gibi İmkanlı kıldığı..

Önemsemediğin tarzda, ve kadar

Önemsemediğin tarzda, ve kadar, önemsenmeyeceksin.

Ve tersi...

...Ve kadar.

Ve dahi Allah'ın kendi koyduğu şartlara riayet etmesinden önce Merhametini kendine farz kıldığını bilesin.


"..O, merhamet etmeyi kendi Zatına farz kıldı." En’âm,12

Zikir (Devam)

"...Musa, “ Ey kerem sahibi, ey her işi yapan, ey bir an zikri, uzun bir ömre bedel olan Allah!..."

[Mevlana Celaleddin-i Rumi (k.s.)/Mesnevi]

"...Ben bu kadarını söyledim, ötesini sen düşün. Fikrin donmuşsa , düşünemiyorsan yürü, zikret. Zikir, fikri titretir, harekete getirir. Zikri bu donmuş fikre güneş yap. İşin aslı cezp eder. Fakat kardeş , işten kalıp o cezbeyi bekleme. Çünkü işi bırakmak, nazlanmaya benzer. Canıyla oynayan hiç nazlanabilir mi? Ogul, ne kabul edilmeyi düşün, ne reddedilmeyi..."

[Mevlana Celaleddin-i Rumi (k.s.)/Mesnevi]

O'nun vuracağı bağı kimse vuramaz

1. ve lâ tahsebenne allâhe : ve Allah'ı sanma, zannetme
2. gâfilen : gâfil, bilmeyen
3. ammâ (an mâ) : şeyden
4. ya'melu : yapıyorlar
5. ez zâlimûne : zalimler
6. innemâ : sadece, yalnız
7. yuahhiru-hum : onları tehir eder (erteler)
8. li yevmin : o güne
9. teşhasu : (gördüğü şeyin dehşetinden) açık kalır
10. fî-hi : onda
11. el ebsâru : gözler

1. ve lâ yûsiku : ve bağlamaz
2. vasâka-hû : ve onun bağlaması
3. ehadun : kimse
O'nun vuracağı bağı kimse vuramaz.

"...Allah'tan korkun..." [Tevbe/119]

***

İşin burada biteceğine gerçekten inanmak, zalimler için ne kadar büyük bi cesaret kaynağı di mi..

***

"...Allahla savaşmaya kalkışma sakın, onun azabından kurtulmana çaren yok, bağışlamasına, merhametine aldırış etmemene de imkân yok.."

Ali k.v.

***

Yoksa onlar, (senin için) Allah'a karşı yalan uydurdu mu derler? Allah dilerse senin kalbini de mühürler. Ve Allah bâtılı yok eder; sözleriyle hakkı ortaya koyar. Şüphesiz O, kalplerde olanları bilendir.

[eş-ŞÛRÂ/24]


49. Göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır. Dilediğini yaratır; dilediğine kız çocukları, dilediğine de erkek çocukları bahşeder.

50. Yahut onları, hem erkek hem de kız çocukları olmak üzere çift verir. Dilediğini de kısır kılar. O, her şeyi bilendir, her şeye gücü yetendir.

51. Allah bir insanla ancak vahiy yoluyla veya perde arkasından konuşur, yahut bir elçi gönderip izniyle ona dilediğini vahyeder. O yücedir, hakîmdir.

52. İşte böylece sana da emrimizle Kur'an'ı vahyettik. Sen, kitap nedir, iman nedir bilmezdin. Fakat biz onu kullarımızdan dilediğimizi kendisiyle doğru yola eriştirdiğimiz bir nur kıldık. Şüphesiz ki sen doğru bir yolu göstermektesin.

53. (O yol) göklerin ve yerin sahibi olan Allah'ın yoludur. Dikkat edin, bütün işler sonunda Allah'a döner.

***

“Sana da …ruhu vahyettik…” onunla ölü kalpleri diriltirsin. “Emrimiz” âleminden indirdik bu ruhu. Bu yüzden, zamandan münezzehtir. Mekândan beridir, kutsaldır. “Sen, Kitab nedir…bilmezdin.” Sırf sana has olan kemalden ibaret olan Furkani ak...lı bilmezdin. “iman nedir bilmezdin.” Varoluşunun örtüleriyle perdeli olduğun, kendi fenana ulaştığın halde, ayrıca varlığının dağıldığı halde fena sonrası bekaya eriştiğin sırada senin açından hasıl olan gizli imanı bilmezdin. “Fakat biz onu…bir nur kıldık.” İstikameti bulduğun sırada onu bir nur yaptık. “Kullarımızdan dilediğimizi onunla doğru yola eriştiririz…” ezeli inayete has kılınmışları veya sevilenleri (mahbub) ya da sevenleri (muhib) bununla doğru yola iletiriz.
“Muhakkak ki sen…” ey Habib (Dost)! “göstermektesin.” bizimle dilediğin kimseyi doğruya ulaştırırsın… “ doğru bir yola” iletirsin. Bu yolun künhüne varılmaz ve vasıfları kavranmaz. “O yol Allah’ın yoludur.” Allah’a hastır. Yani zati tevhid yoludur. Aynı zamanda sıfati ve fiili tevhidi de kapsar ki buna mülk tevhidi de denir. Bunu derken bütün zahir ve batın sıfatlarla birlikte teklik zatının ruhlar semavatı ve mutlak cisim arzı malikiyetiyle seyretmesini kastediyorum. “Dikkât edin, bütün işler sonunda Allah’a döner.” Her şey O’nda fena bulur ve zatiyle seslenir: “Bugün mülk kimindir?” sonra kendisi cevap verir: “Tek ve kahredici güce sahip Allah’ındır.” …Yüce Allah doğrusunu herkesten daha iyi bilir.

Muhyiddin İbn ARabi (r.a.) / Kuran Tefsirinden (Tevilat)

Namaz

Allah'ın yeni Hidayet ettiği bir kimsenin nuru nasıl parlar ise, Namaz kılana da Sabah namazını vaktinde, farzı sünneti ile, devamlı kılmak, aynı şeyi yapar.

Nefs/ Ruh/ Kalp (Devam)

Düşüncelerini, yani İlhamları, tane tane okuyabilecek mesafeye çekildiğinde, Nefs'inin yorumlarıyla da hareket etmemen gerektiğini bilirsin. O mesafelerin sahibi olan Ruh, dünyada, ancak Düşünen bir Kalp ile hakettiği taht'a yükselebilir. Akıllı bir Kalp ile. Mesela O Kalp Acımaz, Yakın'dır. Hüzünlenmez, Bilir.

Korku/ Vehim/ Vesvese/ Şirk/ Marifetullah

Kavmi onunla (İbrahim (a.s.) tartışmaya girişti. Onlara dedi ki: “Beni doğru yola eriştirmişken, Allah hakkında benimle tartışıyor musunuz? Ben sizin O'na ortak koştuğunuz şeylerden korkmam, >>ancak Rabbim bir şeyi dilemiş ise, o başka.<< Rabbimin ilmi her şeyi kuşatmıştır. Hâlâ öğüt almıyor musunuz?”

[En'am/80]

Allah(c.c.)'ın Sıfatları (Devam)

Merhamet, ve ne güzel şeyler var ise böyle.. hepsi.. Sadece konuşmak ile, anlamak ile, veya fiil ile değildir. Zaten.. Var'dır.. Bilen'e.. Bulan'a...

İmagine

A canım daraltılmış kafalım benim.. Sen dükkanları açık bırakıp terkettirecek derecede bir Huzuru! bulunan zamanı Tahayyül ettin mi hiç? Ya! Hayatın gerçekleri Evrim uykusunda yatıp uyanmaz güzel! Sen Hayal et!..

Nefs/ Ruh/ İlham

Hangi İlhamlara uyuyorsun, uydun da.. Ruh'un, hangi Hallere düşürdün, düşüyorsun da.. Oysa Ruh değil Nefs'dir hallere düşen, çıkan. Nefsinde dönen Hangi İlhamlara uydu uyuyorsun da, oysa Kendinden üflediği bir Ruh'sun, Nefs'inle hangi ilhamlara düştüğün, düşürüyorsun da..

Muhyiddin İbn Arabi (r.a.)/ Hayal

Hak Teala bu hayali nur yaparak, onun ile herşeyi tasvir etmek imkanına kavuşturmuştur.

[Muhyiddin İbn Arabi (r.a.)]

Cihad-ı Ekber/Büyük Cihad (Devam)

Kendi işlediğinden döndürülen veya Haksızlığa uğratılmandan olan, veya bu ayrımı yapamadığın, şimdilik çözemediğin başına gelen her türlü olumsuz şeyler, eğer iman edenlerden, Bismillah diyebilenlerdensen, ve yapıyorsan.. Cihad-ı Ekber'inden say. Yani senin zannettiğinin tam aksine, Onurun Şerefindir o sıkıntılar, olumsuzluklar.. ama her ne türlü ise.. Gaziliğin ve dahi Şehitliğindir.

“Muhakkak ki;

benim namazım, kurbanım, ibadetlerim

>hayatım< ve >ölümüm<

âlemlerin Rabbi Allah içindir.”

de.

En'am/162

Tasavvuf Nedir (Devam)

Sanki uzayda başka bir gezegende doğmuş büyüyormuşum gibi, anlatıyorsun bana. Dünyadan bildiriyorsun. Şüphesiz bütün iyilikler Allah'tandır a kardeşim. Hamdolsun, şüphesiz ki öyle. Fakat.. bu olan, Allah'ın Varlığından ve Allah'ı zikretmekten tad, zevk alma üzeredir. Dünyadan zevk almamak inadı değildir. Ki zevk için değil, Allah için, böyledir. Bu kulluk, böyle kulluktur. O halde bana dünyayı ve dünyadan gelen zevkleri işaret etmekten ne zaman vazgeçeceksin. Bu, böyledir...

http://jonasclean.blogspot.com/2010/04/ruh-devam.html

Eşsiz, Bir, Tek; Hu (O)

Hangisi şu Sen dediğin?.. Kızgın olan? Altı bezlenen? Anne? Çocuk olan? Sevimli olan? Sevimsiz olan? Güzel? Yaşlı? Hüzünlü? Neşeli? Ölen?.. Hangisi şu Sen dediğin?
Bütün bunlar olan şu Ben dediğin hani? Akıllı? Sen'i kullanan? Sen'misin? Hanisin Sen? Herşey Sen? Sen Hani?

Gerçekten sanki o Sen'lerine Akılları erdi de, O Akıl dışı kaldı.. Ne ermesi? Alışkanlık alışkanlık; gaflet, şımarıklık.. Ruhundan üfledi.. Ol der, olur.. Acziyettendir Nefs'in bir hallere girip bir Sen'lere yapışması.. Yoksa nerede o bütün Haller, Sen'ler... Nerede O Eşsizin Birliği, Tek'liği...

***

"...



İdrâk noktaları yüce;

Âlemleri de gizlice..





Çokçadır tehlikeleri

Vuruşları da sessizce..





Gözler onu görmeyince;

Sınır da alamaz içe..





Vasıf getiremez öne;

Ona nedim olan nice..





Önünde ibare dilsiz;

İşaretleri gidince..





Mamuresi yıkılır;

Çarpışanı devrilince..





Yüce ama, sema değil;

Ruhtur da, değil melekçe..





Hem sultan hem de mülkü var;

Mahremleri de azizce..





Bir göz ama bu göz değil;

İlimdir değil haberce..





Bir fiildir de izi yok;

İşaretleri bilmece..





Kutuptur felek üzere;

Güneştir yola esence..





Bir tavustur yükseklerde;

Görünüşte de pek yüce..





İstılahla da saridir;

Hem satırdır enmuzece..





Hep ruhumdur âlemleri;

Varlıktan yana temizce..





İşte yapılmış bir evdir;

Bir savaştır ki renklice..





Kanı diken diken ölü;

Nefesi derli topluca..





Zatı da tecrit edilmiş;

Hem sıfattır dahi tekçe..





Nişanları da sıra sıra;

Okunurlar yazarınca...





Nefyi kendi kapsamında;

Varlık temizdir özünce..





Bilinir de bilinmez de;

Kim uykucu kalkınca..





Nefiy olsa da sabittir;

Atılsa yine gerekçe..





Bir işarettir bilinir;

Bir yayındır ki eserce..





Tamaha dahi kapılma;

Görmezsin onu mahremce..





Şayet ganimetçi isen;

Ganimetleri hazırca..





Onun mağrib kuşu Anka;

Sensin onunla dilekçe..





Ve nasıl uygun olursa;

Karışık ya da temizce..





Denizdir aldatması var;

Dalgaları koca koca..







Ateştir külleri de var;

Süslenir onu sevince..





Bilinmez, vasfı edilir;

Marife olur nekrece..





Vahşîdirülfet edilir;

Kalb de bağlanır zalimce..





Bir bildiğini söylesem;

Sen durmazsın insaflıca..





Bilmediğini söylesem;

Ama sendedir bilmece..





Sırrım onun kimliğidir;

Benliği de tam ruhumca..





Kalbimde onun kürsüsü;

Hizmeti olur cismimce..





Onu akıl ediyorum;

Ama durumum cahilce..





Kim onları aparır ki;

Ki koyunları seslice..





Saklarımda yükseldikçe;

Hem de bilirim döndükçe..





İmlâ oldukça yazarım;

Seni korkutur durunca..





Tenzih ettim uryan oldu;

Benzettim kaydı gizlice..





Cisme benzettim de çıkıştı;

Bana dayanma o güce..





İndirdim de kayıp gitti;

Dağıttı hep güzellikçe..





Ona bağlanan kavuşur;

Kirpiklerdedir kesmece..





Sicili yanaklarında;

Şuleleri de parlakça..





Gözlerinde sürmesi bir;

Mızrak gibi durur ince..





Tükürüğünde de bal var;

Ve bir fidandır o boyca..



Lüle lüledir saçları;

Dişleri güler zalimce..





Bilekleri nakış işli;

Saçları dahi siyahça..





Dişleri beyaz beyazdır;

Tebessümü dahi alca..





Parmağındaki şaraptır;

İhsanları büyülüce..





Latifeleri vehimdir;

Buna şaşmak gerek bence..





Bilinmez vasfı edilir;

Anlaşılır saltanatça..





Yabancıyla ülfet oldu;

Konuşmaları kalbimce..





Sanatı dahi yırtmaktır;

öldürmek de âdetince..





Ayırmak oyuncağıdır;

Yemekleri ağulunca..





Yaygın olan terkibi var;

Bağlanır o çözülünce..





Ne cevherdir ne de araz;

Ne hasta sayılır sağca..





Oktur, hedef dahi odur;

Yayları dahi şaşkınca..





Bir ferdir ama çoğaldı;

Topluca hem de ayrıca..





Önümüz ve kalanların;

Hepsi de onun, âlemce..





Cahildir ama ilimdir;

Harptir ama selâmetçe..





Zulüm gibi ama âdil;

Tehlikeleri yaygınca..





Ağlatır güldürür beni;

Ayıltır eder sarhoşça..





Hem kurtarır hem de boğar;

Dileğimdir duruşmaca..





Bazan olur oynaşırım;

Bazan dahi arkadaşça..





Bazan hepten tanışmayız;

Bazan dahi konuşmaca..





Bazan bana vuslat verir;

Bazan da kucaklar dostça..





Bazan benimle cenk eder;

Bazan da bakar hasımca..





Böyle.. bu ferahtır desem;

Ki metin durur görünce..





Yabancılık eder durur;

Hiç tanımaz; bir bilmece..





Bir zattır ki vasfa gelmez;

Düsturları da çok yüce..





Bir güneştir aydınlatır;

Şimşekler çaktı parlakça..





Bir sözdür yayıldı böyle;

Kuşları beni aşınca..





İki zıd dahi birleşti;

Onda yoktur ayrılmaca..





Bir kaynaktır ki kaynadı;

Dalgaları da coşunca..





Tadana zehir kesilir;

Misk olur hep koklayınca..





Alâmetleri kaybolur;

Dalana denizdir onca..





..."



Abdulkerim Ceyli (r.a.)


***


Sığ suları bulandırabildiklerini görenler, Vurgun'dan güvende olduklarını düşünürler..

Zeitgeist/Religious/Belgeselleri/ Ateizm

Zeitgeist, Religious veya Ateizm veya bu tür ne geliyorsa aklına.. Bunlar çocuk oyuncağıdır, çocuk.. Halk, Avam işi.. Bir ismi de Hakk'tır O'nun.. Hakk (Gerçek). Rock Tanrısı, Şu bu Tanrısı değildir O a canım öğren artık.. Bilenlerin bildiğidir, O, Apaçık ve Gizli.. Herşeyin ötesinde Hakim ve Kahhar.. Apaçık..

O'nu Dinsiz zanneden olduğu gibi, Din olduğunu zanneden de çoktur.. Hayal.. Bu senin Avallığın, O'nu kelimelerle kavramaya çalışmandandır. Gerçeğe bak Gerçeğe. O'nun Yaratıcı İsmini algılayışına göredir zihninin O'na cehaleti. Oysa seni Evirip Çeviren de O. A canım öğren artık Şu bu Tanrısı değildir Hu (O).. Her biçimde, her şekilde, Hüküm sahibi, Herşeyi Bilen, Hakk'tır O..

Lütfu çoktur, Din gibi.. Kahrı çoktur, ele geçmeyip açlıktan öldüren Av gibi...

Ama tabi sen Dinsizsin, Ateistsin, Hükümsüzsün, Özgürsün.. Uuu.. Hayranım safiyetine..


İnsanın üzerinden, henüz kendisinin anılan bir şey olmadığı uzun bir süre geçmedi mi?

[İnsan(Dehr)/1]


Seni yaratan, kendisine yabancı olmanı elbette sevmez.. Aynı derecede şımarıklığı sevmediği gibi. Gökgürültüsünün ürkütücülüğü bu yüzden sürer.

Şımarmak, iyisiyle olduğu gibi kötüsüyle de olur. Oklar Şımaran kişiye döndüğünde, denge Farz ibadet haline hemencecik geliverir...

Şüphesiz, "Zorlama" yoktur. Fakat "Kaşınmak" sanki bir lütuf gibi, tabiatında vardır.

Allah'ın İsimlerinden biri Kahhar'dır (Kahredici).. Aşk ile.. hem de her biçimde..

Kızdığın halde kaybettiğin oldu mu hiç?... Veya kızman gerektiği halde dut yemiş bülbül gibi Kul kesildiğin?.. Farkettirildi mi sana İnsan'ın acziyeti?... Haberi olmayanlar ve bundan gafillik edenler dışında.. ne mutlu bize o zaman.

Çocukken korku tünellerine bayılırdın.. N'oldu ki sonra? Vazgeçemiyorsun.. Aslını bilmemek, yolda kalmak. Bana kalsa korku tünellerini de, tütünü de yasaklarım.. Ama sen sanki herşey serbest olsun istiyorsun. Ama ne olmasın? Çocukları düşünüyor musun çocukları.. Nefs'in vazgeçemediği anlık Zevkler yüzünden telef olan çocukları.. Recm de müstehaktır Nefs'e.. Cehennem de.. Çünkü senin kafa nato kafa nato mermer..

Ben başka çarem olmadığı için, serbest bırakıp insanları tehlikeye atmak yerine, yasaklardım herşeyi.. Benim haddime göre hesabım bu.. Belki sen daha geniş bi insansın.. Veya hesapsız... kitapsızsındır..

Şüphesiz ben her durumda da Vicdanının sesini duyanlar ve Masum'lar adına O Allah'a güveniyorum.. Gün gelir.. Herkes kendi hesabını kendi görür..

Her insanın yaptıklarını kendi boynuna doladık. Kıyamet sürecinde kendisine (kişinin kıyameti olan ölümünde ya da genel anlamda mahşer sürecinde) kaydolmuş olarak bilgisini çıkarırız. "Kendi kitabını oku; bugün nefsin hesap sorucu olarak sana yeter." (buyurulur)

[İsra/13-14]


Resim, ressama pençe vurmaya kalkarsa, kendi saçını sakalını yolmuş olur.

[Hz Mevlana (k.s.)]


Tevâzu ve sükûnetle kapıyı çalana kapı açılır.

[Ahmed er-Rıfaî (k.s.)]

Ellerin ayakların konuşacağı haberini duyunca gülersin. Ama kafatasının içinde susturamadığın, bir et parçasıdır..

Kim güler bu duruma..

Zihinlerdeki o eğlenceli, geleneksel Tanrıya benziyor mu kuzum?

"...Sonra sizi vefat ettirir. Kiminiz de ömrün düşkünlük çağına bırakılır; bildiklerini artık düşünemeyecek devreye..."

[Nahl/70]

Hu

Biz bi şeyi yapamayıp yapamayıp.. olduğunda.. O yaptığı için, seviniriz...

Tasavvuf/Okumak

Büyük velî Ebu Ali Dekkak’a (k.s.), "İnsan hepsiyle amel etmese de Salihlerin sözlerini dinlemesinin ve güzel hallerini okumasının ona bir faydası olur mu?" diye sorduklarında, Hazret şu cevabı vermiştir:

"Evet olur. Bunun iki faydası vardır: Birincisi, velilerin sözleri o kimsenin kalbini kuvvetlendirir, ölmüş duygularını harekete geçirir, gönlünde güzel şeylere karşı bir arzu meydana getirir. İkincisi, kibrini kırar, benliğini yıkar, boş davaları kalbinden atar. Ona ayna olur, halini gösterir. İnsan kör değilse, kendini görür."

Zikir/Hiç/Yokluk/

Gerçekten Zikretmek istiyorsan madem, her bir şeyin Ayet olduğundan gafil olma.. Hem de "Nasıl?" diye sormana gerek kalmadan, "Delirir miyim" diye endişe etmeden. Yeter ki her bir şeyin mutlaka birer Ayet olduğunu bil. Yeter ki, bil de gafil olma.. Zikretmiş ol.. He bildim de, geç!, o zaman gaflete doyma...

Sen bana "Ama şu şöyle, ama böyle" diyerek, bazı şeyleri Öne çıkarırsın. Yani "Nasıl?"a girmiş olursun. Bana da, Nasıl'ları göstermek bir borç oluyor o zaman. Fakat bazı şeyleri öne çıkarmadan, tümden, herşeyin Ayet olduğunu Bil, de öylece gerçekten Zikretmiş ol. O zaman işte, Zikretmeye doyma. Yoksa, "Nasıl"lardan, dolayısıyla Öne çıkardıklarından, ben'li veya bensiz, mutlaka, elbette sorulursun.. Şikayetin neye ki.

Kendini aradan çıkararak, kendini ve Halk'ı gören gözlerini bir an kör ederek, herşeyi aradan çıkararak; O'nu, O'nun için An.. Böylece olan Zikirde Zat'a Vuslat vardır.. İşte bu Zikirde olan o eşsiz Vuslatın devamlılığı, Kulluğunun devamlılığına bağlıdır. Hem her çeşit Zikirde Şifa vardır. O'nu çokça Anan kulu için..

Yazıktır, bir türlü Yok olamadığı halde, Allah'dan yüz çevirip de, o zihnindeki hiç'e kulluk edene.. Nasıl'ı sorduğun müddet, Gösteri bitmez...

Cihad-ı Ekber/Büyük Cihad

Gerçekten sussan, Allah için sükut etsen. Dilini tutsan da Allah'ı dinlesen. Halktan böylece sureten kesilip Allah ile olsan.. Nen var?, Moralin mi bozuk?, Bişeyin mi var?, Depresyonda depresyonda, Küstün mü?, Eeeh ama sende!, Kibirli!.. Buyur işte bak Büyük Cihad..

Bildiğini Düşünememek/Bildiğini Unutmak

Bizim burda bi Hacı anne var komşu 80 yaşlarında.. Bildiğini düşünememe hallerine geldiği zamanlardan bi gün penceresinden yaptığımız bir sohbet olmuştu.. O bildiğini unuttukça korkuya kapılıyordu konuşurken. Dedim ki ona "Korkma. O bildiklerin içinde duruyor bi yere gitmiyor. Allah onları biliyor, sen endişe etme unutmuşsun unutmamışsın farketmez, Allah kalplerimizi biliyor ya o yeter"..

Sonraki günlerde rahatladı alıştı hamdolsun..

Zikir (devam)

Gördüğün herşey O'nun zikriyle cuş u huruştadır
Bu manadan haberdar olan her gönlün manevi kulağı vardır
Gülüstanda tesbih okuyan sadece bülbül değildir
Her diken de O'nun tevhidini söyler

Sad-i Şirazi (k.s.)

Olma

Sakın kendisine verdiğin kıymeti sana vermeyenle arkadaş olma.

s.a.v.

Genetik, bozukluk ve Ateist Aklı

Genetik, bozukluk mu ?

Akıl dediğin, bir şeyi bir şeye kıyasla varolur. Kıyas edeceğin şeyler yoksa, Aklın nereden olacaktı. Genetik bozukluğu Genetik doğruluk olmadan nasıl Akledecektin. Genetik doğruluğun varken Doğru Akıl yürütemiyorsun, o yürüttüğün Akıl ne işe yaradı. Bu Aklınla, bi de O'nu nasıl nitelendirmeye kalkıyorsun. Bir şeyi örneksiz yapamazken bozabilme hakkı sende nasıl olsun ki. Yaptığın bir kötülüğü hiç yaşanmamış kılamıyorken, nasıl aynı suçu tekrar tekrar işleme müsadesi verilsin ki sana. O senin Akıl dediğin kibirliler için vazgeçilmezdir. Yoksa ne körler var doğru Akıl yürüten, Şükrü apaçık gören. Sana göre Sürrealist bir Ressam da Ressam sayılmaz o halde?

Fakat bu köpeklerin İnsanlardan daha bilgili olduğunu göstermez bilesin.

Bu devirde it ürüdüğü kervan yürüdüğü için ve kılıç kalktığı tüfek icad olduğu mertlik bozulduğu için senin de biraz köpek dilinden öğrenmen lazımdır. Köpek bile oturunca anlar fakat bu devirde öyle itler vardır ki uslu uslu oturman fayda etmez.
İşte bunun için geniş olucaksın. Azcık da olsa Edebini bozmadan havlamayı bileceksin. Bu köpekler bu zamanda artık her konuda havlar oldular. İnsan köpekten korkabilir doğaldır. Fakat bu köpeklerin İnsanlardan daha bilgili olduğunu göstermez bilesin.

***

Esas ise şudur A Dostum! Unutmayasın!

Boş laf işittiklerinde yüz çevirdiler ondan ve dediler ki: "Bizim yaptıklarımız bizim, sizin yaptıklarınız sizindir. Size Selam olsun. Cahilleri istemeyiz.

[Kasas/55]

O gün bir takım yüzler de vardır ki, mutludurlar; çabalarından hoşnut olmuşlardır, yüce bir cennettedirler. Orada boş söz işitmezsin.

[Ğaşiye/10-11]

Kuran/Mucize/Uzaylılar gönderiyordur meniyi uzaylılar, yorma kafanı sen..

Dağları görür de, onları sâbit-değişmez sanırsın;
onlar bulutların geçip gittiği gibi, geçip gider hâlde...

Allah'ın sanatıdır ki, her şeyi yaşanası değişmez gerçeklik yapmıştır...
Muhakkak ki O, yaptıklarınızı Habîr'dir. [Neml/88]

1. ve terâ : ve görürsün
2. el cibâle : dağı
3. tahsebu-hâ : onu sanırsın
4. câmideten : cansız, hareketsiz
5. ve : ve
...6. hiye : o
7. temurru : hareket eder
8. merre : hareket etti
9. es sehâbi : bulut
10. sun'allâhi (sun'a allâhi) : Allah'ın sanatıdır
11. ellezî : ki o
12. etkane : sağlam yaptı
13. kulle şey'in : herşey
14. inne-hu : muhakkak ki o
15. habîrun : haberdar
16. bimâ : şeylerden
17. tef'alûne : siz yapıyorsunuz

İnsan aceleci olarak yaratıldı. Size âyetlerimi göstereceğim. Artık Benden acele istemeyin. [Enbiya/37]

‎"...Umulur ki, böylece siz akıl edersiniz. [Hadid/17]

Hani çok kan gittiği için belki beyin damarların tıkanmıştır.. Açılsın..

O ayeti Ateist bi sitede Kıyamete yorumlamış kıçından bir Ateist Din alimi :) Ama "BULUT GİBİ" yürümez dağlar Kıyamette, onu kaçırmış Ateist.. Kıyamette dağlar tam aksine bulut gibi değil şöyle olacağı bildiriliyor ...

"Dağlar da atılmış renkli yünler gibi olacaktır." [KARİA/5]

Kaçırmış değildir de KIÇırmıştır..Kıçırmasa nası ateist olsun zaten..

.

Attığınız meniyi gördünüz mü?

Onu siz mi yaratıyorsunuz yoksa yaratan biz miyiz?

[Vakıa/58-59]

.

Bazen böyle İlkokul seviyesi dini bilgileri de iyi gelir, açar

Uzaylılar gönderiyordur meniyi uzaylılar, yorma kafanı sen..

Tasavvuf/ Aşk/ Gaflet, Maşuk'un sırrında Günah'a hasret

Günah bile, Sevap bile, Aşk için. Gaflet dahi Aşk'tan. Ne Günahsız, ne de Sevapsız o Aşk. Günahsız Sevapsız bir Gaflet, ne Aşkın farkında, ne Aşık'ın, ne de hem de Maşuk'un. Gaflet, Maşuk'un sırrında Günah'a hasret. Affedilişin tadı Günahtan çok. Sevdiğimin buyurduğu gibi: "Biz aşktan sudûr ettik. Aşk üzerine yaratıldık. Aşka doğru yöneldik. Aşka verdik gönlümüzü." Günahsız Sevapsız bir Gaflet, ne Aşkın farkında, ne Aşık'ın, ne de O Maşuk'un. Affedilişin tadı nede var. Aşk ehli çoktur farket. Neyzen gibi küfürle, Mümin gibi korkuyla dünyaya sarılan. Maşuk'un Aşk'ı pek şiddetli. Sevgililerinde çok naz. Naz ancak Aşık'ı usandırır farket. Bununla birlikte; O Maşuk, şımaranları ve haddi aşanları hiç sevmez. Gaflet, Maşuk'un sırrında Günah'a hasret. Hem de esas Aşık'ın günahı belki kendi varlığı. O Maşuk'un ne günahı var ne sevabı. Hem de o Aşık'a, Maşuk'un belki uzaklığı da, yakınlığı da, yokluğu da, Varlığı da Aşk.

Derdim

Zannetme ki saçmalıyorum.. Derdim bana derman imiş, Derdimden konuşuyorum..

Ekşi Sözlük/ İntihar/ Yavrusunu Yiyen Kurbağa

"Ekşi"de, birbirlerini öldüren değil, henüz, tanıdıkları tanımadıkları birbirlerini, intihara sürükleyen bir gençlik yetişiyor. Buna da şükür.

İnsanın kendi yaptıklarını görmeden ve kendisine bir çıkış kabul etmeden, aramadan, Alemde Merhamet araması saçmalıktır.

Alemde, merhamet - ve çıkış- araması saçmalıktır...

O'nun, senin Saçmalamana Kısas'ı, gözünün önüne Cehennem'ini koyması olur. Saçmalamayı gör!. Gökten Kurbağa da yağdırır.. Taş da.. Yağmur da.. Yaşlılara kulak kabarttıysan, hepsi de o yaşlara nasıl geldiklerine şaşırırlar. Yarın, ölürsün. Herşey gelip geçerdir.. Ki Herşeyin Zamanı da var!.

Poposundan bir Doğa/Alem ve akılsız bir merhamet anlayışı uydurmuş arkadaşlarımında bayramı mubarek olsun


***

Yavrusunu Yiyen Kurbağa

Bir dişi hayvanın yavrularını yuttuğunu duysanız, herhalde onun ne kadar vahşi olduğunu düşünürsünüz. Halbuki Avustralya'da yasayan bir tur kurbağa, yavrularını vahşiliğinden değil, merhametinden yutmaktadır. "Rheobatrachus silus" adı verilen kurbağanın yumurtadan çıkmak üzere olan yavrularını yutma sebebi, onların emniyetli bir şekilde gelişmesini sağlamaktadır. Acaba anne kurbağanın midesine inen yavrular, mide tarafından hazmedilmeyecek mi? Elbette hayır. Çünkü bütün kainatta görülen İlahi rahmet, bu yavruları da ihmal etmeyecektir.Yeni doğan aciz yavrulara anında süt yetiştirerek merhametini gösteren Zat, mideye inen yavruların hazmedilmemesi için de, kurbağanın midesindeki sindirim faaliyetini durdurur. Dişi kurbağanın daha önce midesine doldurduğu gıda maddeleri bağırsağa iletilir ve midenin şekli ile yapısı tamamen değişerek, yavrular için sıcak ve emniyetli bir beşik suretine girer. Oburluğu ile tanınan bu kurbağanın iştahı, aynı rahmet sahibi tarafından sonra tamamen kesilecek ve kuluçka devresi tamamlanıncaya kadar hayvan tam 2 ay aç kalacaktır. Kuluçkanın ileri safhasında mide büyüyerek akciğere dayanır. Ve onun faaliyetinin durmasına sebep olur. Ancak İlahi Rahmet burada da imdada yetişir ve akciğerleri devreden çıkan kurbağa, derisi vasıtasıyla nefes almaya başlar. Yumurtadan çıkan kurbağalar daha sonra yemek borusundan tırmanır ve anne kurbağanın ağzından aşağı atlayarak, gün ışığına çıkarlar. Mide yavruların tamamen çıkmasından 8 gün sonra normal haline gelir ve vazifesini yerine getiren kurbağa, yiyip içmeye baslar. Avustralya’nın Adelade Ünv.’nden Zoolog Michael J.Tyler ile yrd.sı David Carter tarafından ortaya çıkarılan bu esrarengiz hadise, fizyoloji ilim dalını alt-üst etmiştir. İlim adamları ülserin tedavisinde yeni bir ümit olarak gördükleri bu olağanüstü olayın nasıl gerçekleştiğini ve midedeki faaliyetin nasıl durdurulduğunu aramakla meşguller…

Tam

Enes (R.A.)’dan: Peygamber (SAV) buyurdu:“Her kim sabah namazını cema­atle kılar sonra güneş doğuncaya kadar Allah’ı zikrederek oturur ve iki rek’at (işrak) namazı kılarsa, kendisine tam bir hac ve umre sevabı verilir.”(3 defa “tam” buyruldu.)

A-politik

A-politik olmayalım Sağ Sol olsun yine birbirimizi öldürelim Cahillikle.. İleri görüşlü olalım, Gerikafalı olmayalım.. fakat ne güzellik varsa eskide var, evet.

Sende Sana muhtacım

Sende Sana muhtacım

Korku

Haşyet, Heybet, Takva müstesna, Gönül Darlığının tek sebebi, Gayrındaki herhangi şeylerden duyulan Korku'dur.

Hanif/Doğa/Evrim/Varoluş/Teslimiyet

İnsanın vücudu dahil sözüm O'na kendi kendine işleyen Doğada hürriyet ve bağımsızlık iddia ediyor olması, sonucunda değil, işin başında apaçık delildir. Ve Allah İnsanın Doğaya Teslim olmasını da istemedi. Kışın Kara Teslim olup özgürlüğe kavuşmayı beklemen, Varoluşunu Doğaya veya örneğin Evrim Teorisine bağlaman kadar akılsızlıktır.

***

...Nihayet insan, güçlü çağına erip kırk yaşına varınca der ki: Rabbim! Bana ve ana-babama verdiğin nimete şükretmemi ve razı olacağın yararlı iş yapmamı temin et. Benim için de zürriyetim için de iyiliği devam ettir. Ben sana döndüm. Ve ben gerçekten Müslim(Teslim olan)lerdenim. [Ahkaf/15]

Kasas 88/ Zatımdan Gayrısı Yok Olucudur

Zatımdan gayrısı Yok olucudur

Diyenden gayrısı değil

Her gece seni mışıl mışıl Yok iden

Her sabah seni ışıl ışıl Var iden


***

(Helak : Bozulma, dağılma, işlevsiz hale gelme, perişan olma.)

"..hüküm (Emir) bütünüyle O'nun elindedir.." [Kasas/88]

Sonra onu (bedeni) biçimlendirip (/yapıp) ona ruhundan üfledi [Secde/9]

"...Ve sana sorarlar ruhtan. De ki ruh Rabbimin Emrinden..." [İsra/85]

Din

Biz cahiller o Peygamberlere ve Dostlarına sadık olabilseydik, nasihatlerini tutsa idik, akıllanmak için ne kendimizin ne de başkalarının hatalarına muhtaç olurduk.


‎"...Sonra herkesin denenen, bilinen derecesini tanı, birinin çektiği zahmeti başkasına maletme, onun yerine başkasını övme. Herkese noksansız olarak hakkını ver, herkesin hakkını tanı. Birisinin büyük oluşu yaptığı başardığı küçük bir işse, büyük görmene, gene birinin yaptığı iş büyükse, fakat kendisi düşkünse o işi küçük görmene sebep olmasın..."

Hz Ali k.v.

Biz insana ana-babasına güzel davranmasını vasiyet ettik. Onun anası onu zahmetle taşımış ve zorlukla doğurmuştur. Onun taşınması ve onun sütten kesilmesi otuz aydır. Nihayet olgunluğa ulaşınca ve kırk seneye erişince dedi ki: "Rabbim. Bana ve ana-babama lütfun olan nimetlere şükretmemi, razı olacağın yararlı fiiller yapmamı nasip et. Benim zürriyetime de salâhı nasip et. Ben sana tövbe ettim ve muhakkak ki ben Müslimlerdenim!" [Ahkaf/15]


"...ve Allâh ne hâlde olduğunuzu bilir."

[Ankebut/45]

Ki biliyorsun ki Türk olmadan da Laik olabiliyorsun/Atatürk ve Din

"Her Türk bireyinin son nefesi, Türk ulusunun nefesinin sönmeyeceğini, onun ölümsüz olduğunu göstermelidir. Yüksel Türk! Senin için yüksekliğin sınırı yoktur. İşte, parola budur!"



Mustafa Kemal Atatürk



"Ne Mutlu Türk'üm Diyene!."



Eğer Türk'üm diyen Türk olabiliyorsa ki -Türklük buna mani olmaz- ırkla ilgili olmamalı kastedilen mana. Yok Türk olmak bazı gerekler icab ettiriyorsa bazılarına göre. O bazıları o gerekleri yerine getirdiklerinden eminler mi. Oluyor mu yani sureten. Bazı kelimeleri manasını bilmeden konuşmakla. Hani bedeni faaliyetlerle hani. Saygı duruşu mesela örneğin. Son nefeste bakalım görülür, o yükselmemiz gerçekleşti mi. Hakk'ıdır Hakk'a tapan milletimin istiklal. Türklüğün gerekleri var da yerine getirilmiyorsa son nefesin manası da kalmadı tabi bir Türksen. Parola nedir acep?

***

Cemal Kutay şöyle bir olayı da aktarıyor; Bir gün Ertuğrul Yatı'nda ressam İbrahim Çallı Ata'nın yanındadır. 'Şu renkleri tuale almak mümkün müdür?'
der. Çallı; 'Tabii, Gazi Hazretleri' diye cevap verir.

‎'Demek ki siz bu renkleri alabiliyorsunuz' diye tekrarlar Gazi. Çallı; 'Deneyelim ve görelim' der. Ayrılacağı zaman Atatürk, Cevat Abbas'a şunları söyler: 'Söyleyin bu adama bir daha gelmesin. Ne zaman ki haddini bilir, Allah'la boy ölçüşmeye kalkışmaz. Sıraya girer kul olarak, bunu da ispat eden bir eserle gelir, ben o zaman onun affedilmesine şahitlik ederim.'

***

Şimdinin Laik'i Atatürk'e de Yobaz diyor anlaşılan..

Amel soruşturmasını hataları kusurları geçelim, bu cümleyi uyduramazsın bile: 'Söyleyin bu adama bir daha gelmesin. Ne zaman ki haddini bilir, Allah'la boy ölçüşmeye kalkışmaz. Sıraya girer kul olarak, bunu da ispat eden bir eserle gelir, ben o zaman onun affedilme sine şahitlik ederim.'


Kafirlere ve Münafıklara karşı, Ahiretleri açısından acımasızdır.
Müslümanlar için ise, Tembelliğe göz yummamıştır..

Kimdir bu ?

Ey iman edenler. Sizden kim dininden dönerse (bilsin ki) Allâh (onun yerine) öyle bir topluluk getirir ki, (O) onları sever, (onlar da) O'nu severler. İman edenlere karşı alçak gönüllü, hakikati inkâr edenlere karşı onurludurlar. (Onlar) hiçbir kınayanın kınamasından korkmaksızın, Allâh uğruna mücahede ederler. Bu Allâh'ın fazlıdır ki, onu dilediğine verir. Allâh Vasi'dir, Aliym'dir.

Maide 54

Allah İsmi ile işaret edilen O

Allah İsmi ancak Allah'a işaret edebilir. Sana Yaşama imkanı sağlayabilecek lüksü yoktur; Alem kitabında Okuduğun ve Okumaktan müstağni kalamadığın Avam'ın. Manasını Nefs kelimesi taşır. Eğer bunu Okuyabiliyorsan, Yaşama imkanını ve dahi Maneviyatın Yüksekliğini ancak ve sadece Allah verir. Ve O'nun İsimleri. Ya O vermiştir ki Fazlından dilediğine verir, ya da İsimleriyle sen O'nu istersin. Mürid veya Murad. Avam'ın işi ise istemek bi yana daha da doymazcasına kanmazcasına nefslerinden başkasına muhalefet ve sonrasında şikayet etmektir. Alem kelimesinin Manası sadece İsme işaret eder. Lakap kelimesinin Manası gibi. İman ise Hakk'ı verir. O'ndan başkasında İsmini gördün mü? Sonsuza dek de O'nun manasını taşıyabilecek ne bir isim ne bir varlık göremeyeceksin. Ki O el-Evveldir. Bütün İsimleri koymuş. Her türünden Avamın işi yalnızca Lakab takmaktır. Kendisine ve yarattıklarına işaret eden bütün İsimleri koyan ve öğreten ise O'dur. Rabb dahi öğreten olarak O'nun İsmi. Sana Yaşama imkanı sağlayabilecek lüksü elde etmediler. Allah İsmi ancak Allah'a işaret edebilir. Manasını da O'ndan başka taşıyabilecek göremezsin. O halde sen Avam'ı anla.

Din/Afaroz

Afaroz o Hak ayrımın ne büyük delilidir, kendi elleriyle verdikleri..

***

"...Hatta bu tarikattaki bir Şeyh şöyle demiştir: "Eğer benim himmetim falancaya
eşlik etmeseydi, mutlaka helak olurdu." Bu sözlerin tümü uluhiyet sırrı hastalığından kaynaklanan illetler ve marazlardır. Bu sözleri söyleyenlerin, bu iddiada bulunanların her biri iddiasının oranında ceza görecektir. Ya en büyük cezaya çarptırılır, ya da nasip eksilmesine uğrar. Ama mutlaka ceza görür. Bu yüzden bize göre fena (yokluk) anlayışı üzere kalmak en yücedir. Bizden önceki kuşaktan arkadaşlarımız bu hakikatin farkına varamadılar. Ey dostum! Sen bunu bil!..."

Muhyiddin ibn Arabi (r.a.)

Nahl 35/ Şirk/ Muhyiddin İbn Arabi (r.a.) Kuran Tefsiri

Allah'a ortak koşanlar dediler ki: "Allah dileseydi, ne biz, ne atalarımız O'ndan başka hiçbir şeye tapmazdık ve O'nun emri dışında hiçbir şeyi haram kılmazdık". Kendilerinden öncekiler de böyle yaptılar. Buna karşı peygamberlerin vazifesi, ancak açık-seçik bir tebliğden, ibarettir. [Nahl/35]

Ayetin Tefsiri / Muhyiddin İbn Arabi (r.a.) Kuran Tefsiri (Tevilat 1.cilt: 385/386)

"...Onlardan önce de inkârcılar, tamamen bir inat ve azgınlık eseri olarak inkârlarını Allah’ın dilemesiyle irtibatlandırarak Resulleri yalanladılar da inkârlarından dolayı azaba duçar oldular. “De ki: Yanınızda bize açıklayacağınız bir bilgi v...ar mı?” Eğer bu konuyla ilgili bir bilgiye sahipseniz, elinizde bir kanıt varsa açıklayın. Burada onların “Allah dileseydi biz ortak koşmazdık” şeklindeki sözlerine işaret ediliyor. Çünkü bu sözü bir bilgiye dayanarak söylemiş olsalardı, muvahhitlerin imanı dahil olmak üzere her şeyin ancak Allah’ın iradesiyle gerçekleştiğini bilirlerdi, inatlaşıp inkâra sapmazlardı. Tam tersine müminleri dost edinirlerdi. Bir daha onlarla müminler arasında ayrılık olmazdı.
Ömrüme and olsun, onlar, bunu bir bilgiye dayalı olarak söylemiş olsalardı, müşrik olmazlardı, tam tersine muvahhid olurlardı. Fakat onlar bu hususta zanna uydular, görüşlerini indi değerlendirme ve tahminlere dayandırdılar. Sırf yalanlamak ve inatçılık etmek için. Resullerden duydukları şeyleri yalanlamak ve Resullerden sakınmadıklarını ispatlamak için böyle davranıyorlardı. Çünkü onlar nefis makamında perdelenmiş kimselerdir. Onlar nere yakini iman nere? Allah’ın iradesinden nasıl haberdar olacaklar? “De ki: Kesin delil, ancak Allah’ındır.” Eğer şirkinizi Allah’ın iradesiyle irtibatlandırmak şeklindeki zannınız doğru olsa, bu takdirde müminlere ve sizden başka diğer din mensuplarına karşı elinizde bir delil olmaz. Çünkü bu takdirde her din, Allah’ın dilemesine bağlı olarak belirginleşmiş olur. Dolayısıyla onlarla uzlaşmanız ve onları tasdik etmeniz gerekir. Oysa sizin aleyhinize olan kesin delil onları tasdik etmenizin zorunluluğunu ortaya koymaktadır. Her şeyin iradesiyle gerçekleştiği Allah’a, iradelerinin hiçbir etkinliği olmayan varlıkları ortak koştuğunuzu ikrar etmeniz gerekir. O halde siz, ezelde bedbahtlar olarak öngörülmüşsünüz. Uzaklığı ve cezayı hakkettiğiniz. “Allah dileseydi elbette hepinizi doğru yola iletirdi.” Evet, doğru söylüyorsunuz; lakin Allah sizin küfrünüzü dilediği gibi, dileseydi hepinizi hidayete de erdirirdi. O halde sizin hidayete ermenizi dilemediğini nereden biliyorsunuz ki, küfürde ısrar ediyorsunuz? Bu söz, içlerinde istidat sahibi olan kimseleri uyandırmaya yönelik teşvik amaçlı, heyecanlandırıcı bir mesajdır ki, onlar üzerinde bakarsın etkili olur da hidayete ermeleri mümkün olur, şirkten dönüp mümin olurlar..."

Gaflet ondan da daha çarpıcı

Kazasız ölüm de gayet çarpıcıdır da Gaflet ondan da daha çarpıcı.
Gaflet uykusundan uyanmamışın fark etmez, öyle bir azab.

Bilesin de ne yorasın, ne yorulasın..

Söylenene değil de, söyleyene bakmak, baştan abesle iştigaldir bu İlmde.. Hele ki o bakış lüzumsuz ise.. Bilesin de ne yorasın, ne yorulasın..

biz fitnelerden Allah'a sığınırız

Hz. Enes ve Ebu Hüreyre'den rivayet edildiği üzere, "İnsanlar, Resulullah'a birçok şeyler sormuşlar, hatta ısrar ve direnme derecesine varmışlardı. Bir gün Resulullah kızgın bir şekilde hutbeye çıktı, Allah'a hamd ve senâdan sonra:' Sorunuz, Allah'a yemin ederim ki şu makamda bulunduğum müd...detçe her ne sorarsanız açıklayacağım' buyurdu.

Ashâb-ı kirâm başlarına bir tehlike gelmek üzere bulunduğundan korktular. Enes (r.a.) demiştir ki,

'Sağıma, soluma baktım, herkes başına elbisesini çekmiş ağlıyordu. Kureyş'ten Beni Sehm'den Abdullah b. Huzafe denilen adam ki, erkeklerle bir münâkaşa ettiği zaman babasından başkasına nisbet edilirdi. Kalktı: "Ey Allah'ın Nebisi, benim babam kim?" dedi.

Peygamberimiz de: "Baban, Huzafe b. Kays ez- Zührî'dir" buyurdu.

Diğer biri de kalktı: "Benim babam nerede?" dedi, "ateştedir" buyurdu.

Sonra Hz. Ömer (r.a.) kalktı: "Biz, Rab olarak Allah'a, din olarak İslâm'a, Resul ve Nebi olarak Muhammed Aleyhisselâm'a razı olduk, biz fitnelerden Allah'a sığınırız, henüz bir cahillikten ve şirkten yeni kurtulduk. Şu halde bizi affet ey Allah'ın Resulü" dedi.

Ven necmu veş şeceru yescudân

Ven necmu veş şeceru yescudân (yescudâni).

1.ve en necmu: ve yıldız(lar)

2.ve eş şeceru: ve ağaç (lar)

3.yescudâni: ikisi secde eder

[Rahman Suresi 6. Ayet]

Tasavvuf/Haller (Devam)

Geçmişle geri kalma
Müstakbele hiç dalma
Hal ile dahi olma
Mevla görelim neyler
Neylerse güzel eyler

İbrahim Hakkı (k.s.)

And olsun, Allah 'ın resulünde sizin için güzel bir örnek vardır

Seven sevdiğini
Sevdiğinden başkasından görmek istemez
Sen bu Aşkın gereğini gözetmeden
Bana hikaye konuşmaya doymuyorsun
Sen bunu bana yapmakla farketmeden
Örneğinin Aşkına kastediyorsun

Abdulkadir Geylani (r.a.) "Allah’tan başka güvenip dayandığın her şey, senin putundur" sözü ile ilgili

Musa (a.s.) dayandığı o asasının

Yılan oluverdiğini görünce

Korktu da arkasına bakmadan kaçıverdi

Rabbini orada bildiği halde kaçtı

Nefsi korktu

O'da nefsine uydu

Mucizeyi düşünemedi bile

Çünkü henüz o vakit

Tüm varlığının asıl dayanağının

Ne olduğunu tanımıyordu

Aziz dostum

Nereye kaçıyoruz

Nelere sığınıyoruz

Nedir bu türlü suretlerin dayandığı

Nedir muhtaç olduklarının da muhtaç olduğu

Şu gün aynada gördüğün suret

Yarın değişiyorken

Neye güvenip dayanıyoruz ki

Kabirde dahi bizimle olsun

İç Ses

Farkettiğimden beri içimdeki seslerin sessizliğini.
Seni kulaksız işitiyor gözsüz görüyorum

Nefi

Mucize söyleyen bir papağanım ben, dediklerim boş laf değil
Felekle konuşamam, onun kalbi temiz değil
Kalbi temiz olmayana gönül ehlidir diyemem
Gönül ehillerinin birbirlerini bilmemesi insafa sığar bir şey değil
Felek alçak ve dünya kıymet bilmez ise de
İnciye benzeyen sözümün değerini gene düşünce bilir
Mana hazinesinin anahtarı elime geçti
Aleme bol bol mücevher dağıtsam ziyan değil
Nef’inin temiz gönlü şiirin levhi mahfuzudur
Dostların'ki gibi kitapçı dükkanı değil

Tasavvuf/Nefs/Ben'lik/Ruh (Devam)

Yüce Allah, Nefs'in Tabiatını kendisine dönük olarak da Zalim, Cahil ve Nankör kıldı ki, İnsan, O'na ulaşmada kavuşmada, Benliği Ruh'una engel teşkil etmesin.

Ne kadar Erdemli ve Temiz olsan bile "Ben! Ben!" deyip kalma çünkü sende sana zalim bir Nefs vardır.

Ha! demeden ... (Devam)

"Hak bir gönül verdi bana. Ha! demeden hayran olur..."

Yunus Emre (k.s.)

***

Hımmm.. demeden, anlar...

Var olan şey yok, yok olan da var edilemez sözleri/

Bu konuya tekrar bi dönelim istedim. Uykuda sen ve diğer herşey de Yok olmaktadır. O uykuyla bildiğin ve Şahit olduğun Yok, Yok'a ait ikinci bilgidir. Birincisi ise Doğmadan önceki Yok. Ki o Yok'da Mutlak değildir. Çünkü Yok Mutlak olsa idi sen ne doğabilirdin ne de o Yok'dan uyanabilirdin. Uyuduğunda Rüya'da kısa bir süre Var edilmen hariç beden maddesinde tamamen Yok olabildiğine göre, Madde diyebileceğin hiçbir şey de senin varlığında Mutlak bir hüküm sahibi olamaz. Ki doğmadan önce sen bir Maddede dahi bulunmuyordun. Babanın yediği portakal o Bedensel Varlığına aittir. Uykuda ise bedensel varlığın olduğu halde Yok olmaktasın. Bayıldığında o madde posa gibi yere dökülür. O halde demin söylendiği gibi, Madde'nin, senin esas varlığında bir hükmü yoktur. Sen doğduğunda üflendiğin gibi uyandığında da Bedeninde Var edilmektesin. Dolayısıyla sende Mutlak hüküm süren ancak ve ancak Var'ın ve Yok'un ötesinde bir güç olmalı ki bu O gücün Mutlak olduğunu apaçık gösterir. Çünkü seninki olduğu gibi bütün maddesel varlık da Yok olup Var olmaktadır. Tecelli, Zuhurat. Hatta enerji dahi. Geçen hafta yediğin elma ile bu hafta yediğin elma aynı elma değil. O elmadan gelen enerji de yok oldu gitti. Kısacası esas varlığın olan sen de Bilincin de Yok ve Var'a dahil olmayan tarafından Var edilmektedir. Doğduğunda olduğu gibi Uyandığında da tekrar Bedenine Üflenmektesin. İşte her türlü Var edişi gerçekleştiren Zat Madde dediğin herhangi şeyi de aynen uykuda Yok oluşundan sonra sabah uyanışınla Var edildiğin gibi, her an Var etmededir. O, herşey gibi Var olmayan ve herşey gibi Yok da olmayan Yok'un ve Var'ın üstünde Tecelli eden Zattır. Çünkü Var olan Yok olduğu gibi Yok olan da Var olmaktadır. Dolayısıyla bunları Yok eden ve Var eden bir güç hem Zorunlu varlıktır -çünkü bunlar var olmuştur- hem de Mutlak Varlıkdır. Var Yok olmaz mı Yok Var olmaz mı bu gece yatağa yattığında ve sabah kalktığında tekrar bir dikkatlice bak bakalım ne var ne yok. Sen bunu anlıyorsan bil ki gerçekten O'ndan başka bir Mutlak Yoktur. Varın Yokun ötesinde Mutlak. O'nu işte öylece Zikredesin. Yok'a Var'a takılmadan, bir var bir yok'a aldanmadan Yok'u Var'ı meydana getiren O Zat'a bende olasın. Bütün bu Var'ı Yok'la! O'nun yerine de bir şey koyma. Zaten koyamazsın! Esas Var'dan gayrıya gözün dalma! Böylece ak git. O'nun Zatını tercih etmekten başka çareler hep gelip geçicidir. Yorucudur. O'nun Zat'ı, bütün o Zuhuratından, Tecellilerinden, OLandan Yüce, sana ve herşeye Yeter'dir. Ve üstündür. Yeter ki ayakta uyuma da Diri ol! O'nunla Diri olmaya bak! O!nun Zat'ından gayrısı Yok olucudur.


Abdulkadir Geylani (r.a.)şöyle buyurdu:


"İrfan sahipleri, hep Allah’ın Zat’ı ile olmaktadırlar; sıfat ve isim tecellilerinin zuhuru olan geçici şeylere uymazlar." 

Zikir (Devam..)

Hiçbir karşılık beklemeden
Maddi Manevi hiç bir beklenti olmadan
Sadece O'nu O'nun için zikret

Nefs/Akıl/Cihad/İman/Ruh

Nefs'in istilası boş sözler iledir. Her türden boş söz. Kalbin o boş sözlere eğilmesinin sebebi safiyetindendir. Akıl, boş sözlerin boş oluşunu ispat etmenin peşini asla bırakmaz. Sermayesi de kazancı da budur. İman, safiyette ve kazançta en üstün ve en kestirme yolu kazandırır. En yükseği olan Ruhun duruluğu, Nefs'in kendi kendisiyle verilen Cihaddan sonradır. O duruluğun en yüksekte ve hiç kesintisiz devam edebilmesi bireysel ve daha da çok ancak toplumsal İman'ın Kemal'e ulaşmasına bağlanmıştır.

Zikir (devam)

Özellikle sevdiğin Ayetleri de Zikredebilir Tespih edebilirsin

Böyle yapacağın Zikirler seni Rabbimizin Mütekellim "Konuşan, kelam eden" ismine getirir

21 Milyon Kişi Bu Vidyoyu İzledi/ Allah'ın her yaştan küçük emoları her türden küçük bufaloları mevcuttur.

http://video.mynet.com/delighttttttt/21-milyon-bu-videoyu-izledi/1001191/

http://www.sabah.com.tr/Ekler/Pazar/Yazarlar/birsel/2009/12/20/emo_ergeni_mincirsak_olmaz_mi

Allah'ın her yaştan küçük emoları her türden küçük bufaloları mevcuttur.

Yeter ki sen O'nu cahilce nitelemeyi bırakıp kendini başkalarını aldatmadan ümitsizliğe düşmeden yalana kaçmadan doğruyu sıdk ile sebat ile samimiyetle ara.

Hakk'ı bulursun.

O şahdamarlarından daha yakındır.

Yaratıcı.

el-Hâlık İsmi ne kadar tanıdıksa bize. Biz'e ancak o kadar yabancı ol.

Simurg Anka

Kuşumdan nasıl haber vereyim sana? Ankâ ile yaşar hep, gitmez bir yana.
Ankâ diye ismini duymuş insanlar, kuşumun isminiyse, hiç bilmez onlar!

İmam-ı Rabbani (r.a.)


Allah herhengi bir nitelemeye bağlı olmaksızın hakimdir. Herşeyi yerli yerine koyan O dur. Herşeye yaradılışını veren O dur. Bu nedenle, yaradılmışların düzeni yönünden Allah hiçbir hata yapmaz.

Muhyiddin İbn Arabi (r.a.)

Ruhumdan Üfledim/ Nefs/ Benlik/ Zikir/ Tasavvuf

Ruhumdan üfledim buyurmuş sen hala nefsin sorarsın.
Müstehaktır o halde ne varsa sana Hakikat diye bulduğun arayacağın.

Neden Aciz kıldı diye hayıflanacağına
Benlik verdiği Kibirli Firavunun İnsanlara muamelesine bi bak.
Görürsün şimdi Acziyetin ne büyük hediye bak.
Uç uç Acziyette de kalma Ruh Hakk.
Sıyrıl cismaniyetinden Hakk'ı tesbih et kıyası bırak.

Ateşe düşsen "Yanmam!Yanmam!" demeyi Zikir sanma cayır cayır yanansın Benliği bi kenara ko at.
Hakkı tespihtir Zikir O yanmaz sönmez kalır Aşk ateşi Hakk.

Nefsine verilen zevklere değil Hakk'ın ikramlarına bak da öyle kıl şükür.
Nefsine olma köle kul ikram da itibar da yalnız Hakk'tandır bil.

Vesvese/ Depresyon/ Vehim/ Tasavvuf

Siz vesveseyi kovmaya uğraşmayın, zikire devam edin. Zira zikrin nuraniyeti arta arta vesvese azalır, sonra hakiki zikir olur.

İmam-ı Rabbani (k.s.)

Tasavvuf/Haller/Hayyül Kayyûm

Neden o hallerimize göre değiştiririz ki hallerimizi/ Korku halindeysek örneğin Korkunç mudur ki O/ Ya da cesaret halindeydik de aciz değil miyiz ki/ Hiç bir hal kalmaz oysaki sabit/ Neden korkmakta ısrar ederiz o halde/ Veya aciz olmadığımızda/
Kimiz ki biz hem halden hale geçeriz de/ Hem bizden bahsederiz/ Bir halde sebat etmek mi bizi biz yapan/ Halden hale girdiğimiz halde/ O sabit nedir ki/ O Sebat O'na olsun

Bize cevap veren kim bu konuda/ Öğreten/ Bu Varlıkta/ Bizi bize/ Bir beden mi/ Hangi cins/ Taş toprak mı/ Alem mi/ Varlıkta/ Bize bizi öğreten/ Kim ki/
Sebat O'na olsun

Nasıl emekliyoruz ki/ Ceylanları daha mı çok seviyor O/ Ya da öldürüyor katil mi O/ Ne de sebat etsek de/ Öğrensek bizi/ O'nu/ Neye Sebat

O'na iman ettiysen, kendini nitelemediğini de öğrenirsin/ Samed O/ O halde uyanık ol da, gelip geçici hallere dayanmadığını gör herşeyin Tek Özü Aslının/ Yalnız O'na dayan/ Samedin O/ O ne güzel Vekildir bak/ Kibirlenme acziyetinle, O'ndan başka yok, O'dur Hakk/ Bak O nasıl güzel bir Ruh Sultan/ Yapış O'nun kulbuna/ Hakikatleri geç, O Hakk'a vardın bak/ Yukarıda aşağıda değil/ Geçmişte gelecekte değil/ Yukarı aşağıyı gelmiş geçmişi kendinde tutan O Tek Hayyül Kayyûm'a bak

http://jonasclean.blogspot.com/2010/01/la-makam.html

El- Cabbar

Cabbar ismini sadece "koldan tutup çekmek" gibi anlıyorsan, daha çok yorulacağız seninle.. Veya sen arkadaşlarımdan çıkar diyeceksin, rahat edeceksin.. Güya. Hani Cabbar sadece benden görünüyor ise sence. Benim bu bağlamda senden gördüğüm ise Cabbar değil Mümin. Sadece. Bunu bilesin. Ki Mümin, sadece "Güvenilir değil" "Güvenen" de demektir. Pek çok İsmiyle görünene. Derdin O değil de, Nefsim ise, o baştan zaten abesle iştigal. Dediğim gibi.

http://jonasclean.blogspot.com/2009/01/ama.html

http://jonasclean.blogspot.com/2010/11/fusus-el-hikem-ve-edep.html

Neyzen Tevfik/ Tasavvuf

Bezm-i sahbâ-yı ruh-perverinin,

[ruha ferahlık veren içki meclisinin]

Neşvesiyle hümârını sikeyim!

[zevkini de, başağrısını da sikeyim]


[Neyzen Tevfik]

***

Sanmayın ustalıkla sarf ederim sanatımı,
Ney elimde suyu durmuş kuru musluk gibidir.
İçki meclislerinde sarhoşların saza vurgun oluşu,
Nazarımda su içen eşeğe ıslık gibidir.

[Neyzen Tevfik]

***

Felsefemde yok ötem, çünkü sırr-ı vâhidim.
Cem-i kesrette yekûnen
sıfır-ı mutlak olmuşum.
Yokluğumla âşikârım, ehl-i beyt'e âidim.
Secdemin seklindeki ism-i Muhammed’e şâhidim.

[Neyzen Tevfik]

***

O Neyzen Tevfik, işine geleni sevenin yüzüne tükürmüştür.

Neyzen Tevfik'e ait bu şiiri bir tercüme et önce. Sonra anlayabilirsen anla. Sonra bu şiiri yazabilecek maneviyat seninkiyle bir olabilir mi bir düşün. Sonra da bak bakalım kafana göre başka bir anlama yorabilecekmisin.

Zorla zorla, anlarsın..

Karl Marx'ın Engels'e Mektubu

Türkiyede devlet şuurunu,sosyal yapıyı,inançları yani kısaca dini olguyu bertaraf etmek şarttır..

16 eylül 1853


Ebu Leheb'in iki eli kurusun, kurudu da! [Tebbet/1]


Düzenler oyunlar hep kalkar da, o azap kalkmaz.


"...Keşke bilselerdi." [Bakara/102]

Ey insanlar! Biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışasınız diye sizi milletlere, kabilelere ayırdık. Haberiniz olsun ki, Allah katında en şerefliniz, en takvalınızdır. Muhakkak ki, Allah, bilendir, herşeyden haberdardır.
[Hücurat/13]

Ve Allah'ı, zalimlerin yaptığı şeylerden gâfil sanma. Sadece onları, gözlerin dehşetten açılacağı güne tehir eder (erteler). [İbrahim/42]


Ay cahilim aklı gözüne inmişim bak nasıl da emin konuşuyor kendinden...

"..Türkiyede devlet şuurunu,sosyal yapıyı,inançları yani kısaca dini olguyu bertaraf etmek şarttır.."

Nan ölecen nan bu ne hırs..

Öldü de..

Tasavvuf/Tasavvuf Büyükleri/Tarikatlar/Allah Ehli/Yol

Şu üç şey, kişinin iman ahlâkındandır; gazaplandığı zaman, gazabı onu batıla sevketmez. Hoşnut olduğu zaman hoşnutluğu onu haktan ayırmaz, iktidar sahibi olduğu halde,iktidarı onu harama sevketmez.

s.a.v.

"...Hoşnut olduğu zaman hoşnutluğu onu haktan ayırmaz..." s.a.v.


Et-Telvin: Kulun hallerinde intikal edişi. Bir çoğuna göre bu eksik bir
makamdır. Bize göre makamların en mükemmelidir. Kulun bu makamdaki hali
yüce Allah'ın şu sözünde işaret ettiği hal gibidir: "Külle yevmin huve
fi şe'n: O her gün yaratma halindedir."

"...Et-Temkin: Telvin (çeşitlilik) halinde yerleşiklik kazanma demektir bize göre..."

Muhyiddin İbn Arabi (r.a.)


Haller (Telvin) ve Zat yakınlığı (yerleşiklik) ...

"...Hoşnut olduğu zaman hoşnutluğu onu haktan ayırmaz..." s.a.v.


‎"...Fakat ruh, bedene bağlı kaldıkca, o mukaddes makama dönen kalb oluyor.
Kalbin dönmesi, nefsin ve ruhun da dönmeleri demektir. Ruhun maksada
dönmesi, kalbin dönmesinde yerleştirilmiştir..."

İmam-ı Rabbani (r.a.)


"Allah-ü Teala'nin (CC) sıfatına karşı arif olmakta dünya ve ahirette
cismin alacağı tad vardir. Ama O'nun (CC) zatına karşı irfan duygusunda,
öbür alemde mukaddes ruhun alacağı haz vardır."

Abdulkadir Geylani (r.a.)

"İrfan sahipleri, hep Allah’ın Zat’ı ile olmaktadırlar; sıfat ve isim tecellilerinin zuhuru olan geçici şeylere uymazlar."

Abdulkadir Geylani (r.a.)

Küfr olsa da, îmân olsa da, her dilek, Dost'a kavuşmağa engel olurlar hep!

İmam-ı Rabbani (k.s.)

http://jonasclean.blogspot.com/2010/11/haller-ve-zat-yaknlg.html


Sevgilimin aşkına tutulduğum ilk zamanlar
feryatlarım komşularımı uyutmuyordu.
Şimdi feryatlarım azaldı, aşkım arttı.
Zira ateş alevlendiği zaman dumanı kalmaz.

Mevlana Celaleddin-i Rumi (k.s.)


Senin yanında âşıklar kanatlanır uçarlar, Gözlerinden ciğer kanı
saçarlar. Ben senin kapında toprak gibi oturmuşum. Yoksa başkaları
rüzgâr gibi gelip geçerler.

Hz Şems-i Tebrizi (k.s.)


Sözün özü, gösterildiği bu tek yolda, Allah seni seyretmez, Dansöz olmuşsan halden hale; sen Allah'ı Müşahede edeceksin Zatında, senin Ruhundan, senin hallerini. Böyle oldunca, hallerden bir başka hal'e inkilap oldu nefsin. Böyle oldunca, hallerde İnsan nefsinde, insandan gayrı içre, Hakk'ın nefsini, hallerini görürsün. Senin gibi Dansöz olmıyan. Böyle oldunca, yolun başı sonu bir olur şimdi. Hem İlm ettin güya da El-An, öylece, Aşk'a mı geçtin sandın sen Güya. Sen bu İlimden daha büyük zevk arıyorsan, yerde de, gökte de, Dansözlükte değil o zevk bilmiş olasın sözün kısası: Önce bu tek yola Sıdk ile bağlı olasın.

Hem rabbının hukmüne sabret çünkü sen bizim gözümüz önündesin, kalktığın esnada ((Uykudan veya herhangi bir ayağa kalkışında/kalktığında ve duruşunda/duruşta [Kıyam])) Rabbinin sınırsız şanını tespih et hamd ile. [Tur/48]

Söylenene değil de, söyleyene bakmak, baştan abesle iştigaldir bu İlmde..
Bilesin de, ne yorasın, ne yorulasın..

Sizin hiç, varlığı yokluğunuz olan bir aşkınız oldu mu?

"Sizin hiç, varlığı yokluğunuz olan bir aşkınız oldu mu?"

Kahraman Tazeoğlu

Şirk

Hayra vesile olanlar; hayrı yapan gibidir.

s.a.v.

Her can ölümü tadacaktır. Sonunda Bizim huzurumuza getirileceksiniz.

(Ankebut 57)

Bir Derdi olmayan Tad'dan ne anlar elbette..

Bir Derdi olmayanlar, Tad'ı kendisinin verebileceğini zannedenler, pek çoktur.. Affetmeyeceğini kesin olarak bildirdiği tek günah olan Şirk'e giriyor o düşünceler, fikirler, zannedişler. Kendilerinin hiçbişeyden sorumlu tutulmayıp, hiçbişey olmamış gibi bozup yapmaya kendilerinin güçleri yettiğine aldananlar.

Meydana aldanıp, Meydanı sahipsiz zan edenler..

Kutsal kabul edilenler Çok'tur

Kutsal kabul edilenler Çok'tur.

Her türlü sevişmekten nazar boncuklarına kadar.

Herşey Allah'dan biliyorsun da;

Mutlak Kutsal olan nedir o halde?

Ki hem,

Çok'u Mutlak kabul edip ululayıp,

surat asan da sen.

Sen demek halk için yapıyorsun yaptığını ki yüzünde buruşuklukların var.

Yoksa ne ki.. a güzel dostum.

Hissedemiyorsun?

Neyi hissetmek istiyorsun.

Ne yapıyorsun?

A ahmak arkadaşım. Sana hatalarını gösteren, seni aşağılamak için değil,

seni, senden kurtarmak için gösteriyor o etmekte olduğun hataları.

Diğerlerine yaptığı gibi sana da

bana da

bunu yapıyor.

Kalın kafana sok şunu. Ve sokmak istemiyorsan da bil, aşağılanma, azab etmeyip de haber etmediği süreçlerin sonunda olandır.

O zaman sen bildiğin senden

sen nefret eder olursun ki o şikayet ettiğin başkaları da kurtaramaz o seni senden.

Bu, o başkalarının düzenine de benzemez. Hakk'tır.

A ince ruhlu kardeşim.

Anlayışlı ol da,

kalın kafana sok bunu.

Amin

Yâ Rabb ! Ben hangi bir mü'mine onu üzecek ve gönlüne ağır gelecek bir söz söylemişsem kıyamet gününde o sözü onun için sana Kurbiyyet eyle ; yani o sözden müteessir olduğu kadar onu sana yaklaştır.

Bir Dua

"Namaza giderken koşmayın."

"Namaza giderken koşmayın."

s.a.v.

"Allahü teâlâ, yardım isteyenin yardımına koşulmasını sever."

s.a.v.


Küfr olsa da, îmân olsa da, her dilek,
Dost'a kavuşmağa engel olurlar hep!

İmam-ı Rabbani (k.s.)


Takdir'e et itibar..

Merhamet için, bir kere Nitelendi O Pak Zat

Akıntıda kürek çekmek, Senin, İtimatsızlığını, O Fail'in ise, sana Merhametini gösterir. Akıntı yok kürek çekiyorsan da, unutmayasın, O Hakiki Fail'in Zat'ı, Fiiline de Samed'dir. Kadir olması Alim olmasından. Alim olması Kadir olmasından. Ahir olması Evvel olmasından , Evvel olması Ahir olmasından. Önce sonra sonra önce, değil. Bize Merhamet için, bir kere Nitelendi O Pak Zat. Ey Nefes'i; nankörlüğe inat çok büyük azab.

http://jonasclean.blogspot.com/2008/01/eer-tanrnn-korumasna-gveniyorsan.html

Nedendir bu sendeki, bana gelince aşağılarda seyretmek..

Takdir'e et itibar..

Küfr olsa da, îmân olsa da, her dilek,
Dost'a kavuşmağa engel olurlar hep!

İmam-ı Rabbani (k.s.)

Takdir'e et itibar..

..Hakkıdır Hakka Tapan Milletimin İstiklal..

Hala Romada yaşayan ileri görüşlü komşular vardır. Onlar halklarıyla arenada biraraya gelip, kardeşleri biribirine öldürtmekten pek zevk alırlar. Yüzleri dünya ahiret karanlıktır onların. Taş kafalı, ileri görüşlü Romalılar.

(Ey Rasûlüm, vahy daha tamamlanmadan) ona acele ederek, (kelimeleri kaçırmıyayım diye) dilini onunla depretme; [Kıyame/16]

Kitap ehli, (Yahudi'ler) senden kendilerine gökten bir kitap indirivermeni istiyorlar. Çok görme: Musa'dan daha da büyüğünü istediler ve: "Allah'ı bize açıkça göster." dediler de zulümleri yüzünden kendilerini yıldırım çarptı. Sonra kendilerine o kadar mucizeler gelmişken tuttular danaya taptılar. Biz bunları bağışladık ve Musa'ya güçlü bir saltanat verdik. [Nisa/153]

Görme hassaları onu idrak edemez. Ve O, görme hassalarını idrak eder. Ve O, lâtiftir, herşeyden haberdardır. [Enam/103]

"..İçimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden, bizi helâk eder misin, Allah'ım.." [A'râf/155]

..Hakkıdır Hakka Tapan Milletimin İstiklal..

Tanıdık geliyor mu komşular..

Koşup sevgiliye ulaşmayan can, binlerce kişi olsa bile yarım bedendir. [Mevlana Celaleddin-i Rumi (r.a.)]

Tasavvuf (Devam)

Karagöz Hacivat misali. Sopalar suretler pek aşikar pek gizli. Ruh ise pekala beyinlerde diye düşünülebilir. Göz ordan görüyor ya hani. Oysa kol kopar da Ruh etde kalmaz. Kolda da ya güya hani. Beyin çok da geniş değil oysaki. Kainata göre. Nerdesin nerde. Yerde mi gökte mi. Nerede. A-ma kullara ne kadar da nettir buldukları. Ve nerede oldukları.

Kurban edilen hayvandır a dostum. Aşıklar hayvan olmazlar asla.

Ben sana safça kendim zannettiğim gibi olsam başıma neler gelir bilirim. Sana tapıyorum zannedersin mesela. Firavunlaşırdın. Veya eşcinsel zannederdin beni. Veya sapık; kadınsan. Saf, aptal olarak görülmem muhakkak. Duruma göre depresyon ehlinden. Ağzı sulanan erkekler de gördüm. Çok şükür yırttık. Fitne de olabilirim ben doğuştan. "Doğuştan" olduğumu hiç düşünmezdin fakat Fitne olduğum Farzdır cehline göre. Ama mutlaka da cahilimdir. Hem de kibirli. Efendime buyrulana göre ise çokları bilmezmiş bizi. Ben nereden bileydim ki Efendim olmadan bizi a dostum? Rabbimiz korudu bizi kendisi zannettiklerimizden. Ve hem olmadan, hem bile bile olan öksüzlükten, yetimlikten, yalnızlıktan. Soysuzluktan. Piçlikten. Hem de kanı ışıltılarla sonsuza akan nefislerimizden ziyade, parıldayan ruhlarımıza eriştirdi bizleri. Samed olan, nefesimizi de kesti. Elimizde kalan yetti bize. Kurban edilen hayvandır a dostum. Aşıklar hayvan olmazlar asla.



Eğer anlaşılması gereken birşey varsa kendi nefsini, benimkine Öfkelendiğinden çok, Bilmen gerektiğidir.

Efendimiz elbisesini açtı

Biz Resulullah (sav) ile beraberken bize yağmur isabet etti. Efendimiz elbisesini açtı, bedenine yağmur isabet etti. "Bunu niye yaptınız?" diye sorduk. "O Rabbinden yeni geliyor" buyurdular.

İnsanlar ümitlerini kestikten sonra yağmuru indiren ve rahmetini her tarafa yayan O'dur. Övülmeye layık olan gerçek dost O'dur.(42:28)

..Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz..

Ben de kendimi en güzel en ince gönüllü sanırdım. Meğer benim de bir efendim varmış.

Fusus el-Hikem ve Edep

Bazı kardeşlerimin hareketlerine bakıyorum da, muhakkak şefkatli olmamız gerek birbirimize hamdolsun, fakat Hz İbrahim a.s.'ın yanıcığında olsa, ona şöyle yapsanız böyle yapsanız efendim diyecek kardeşlerim var. Uyanınız. Gerçekten ayıp kardeşlerim. Kendinizi, Efendimize s.a.v. karşı, Hz Ömer ile bir tutmanız, ve bunda ısrar etmeniz çok gariptir kardeşlerim. İbn-i Arabi hazretlerinin selam olsun Füsusunda onların Allah katındaki mertebelerini göstermesi, Allah'ın ilminde, ve Kuranda beyan ettiklerine göredir, a kardeşlerim. Yoksa onların yanında, kendinize göre onlarda göreceğiniz hataları, dillendirmeniz, olamaz. Öyle bir manevi maddi beraberlik durumunda size yakışacak olan, onların yanında İsmail a.s. gibi olmaktır. Kendinizi kandırmayınız. Allah'ın Yumuşak davranması gevşemenize sebep oluyorsa, bu sizin şımarıklığınızdandır. O'nun Halim olmasından değil.

Uuu.. Senin Hz Şems'e neler yapacağını tahmin edemiyorum. Yazdıklarını tamamen silseydi..

Ya.. Allah.. Aşk.. Tasavvuf.. Söylersin..

Eminsin di mi?.. O, olsaydı karşındaki.. Kuzu olacağına..

Emin değilsin ? Di mi.. Söylenenden maksad ne olduğuna..

Yine yo... Kasem ederim o pişman cana. [Kıyame/2]

Haklısın, haklısın.. Aşk olsun. Bize Aşk ne gerek.

Senin gönlün olsun..

Haller ve Zat yakınlığı

Ayrılık Aşkın ateşi/ Hormonlardan duygularda/ Yani Hallerde/ Yani/ Nefsde değil/ Sıfatlardan, Ruhlarda tutuşan/ O'nu inkar, na mümkün/ O'nu, O anlatır/ O zaman işte/ O'nu anlamamak/ Na mümkün

Söndüren de O'dur/ Ateş nereden ise/ Su oradan/ Gerçek Aşktır/ Dengesizlikleri aşan/ Kadir olduğu kadar Halim/ Merhametli olduğu kadar Adil/ Hakk, olduğu gibi Dost/ Zahir olduğu kadar Batın/ Batın olduğu kadar Zahir/ Aşk olduğu kadar Yüce/ Rahmeti Gazabını aşmış Alim Zat'a varmadan/ Denge bulmıyan

Goril Ailesi ve Solucan

O'nun Dostluğuna, hayatta kalabilme bilgisi muamelesi yapanlar, asla o kısıldıkları yaşamdan kurtulamıyacaklar bilesin. "İnsana Göre" diye bir şey yoktur. Herşey O'na göredir. Senin için bir Goril ailesinin yaşamı hayat mıdır bilemem. Sen arada olmasan, onların yaşamı asıl hayattı. Veya bir solucanın ki; asıl hayat olurdu. Ama sen İnsansın onu da unutma. Herşey Allah'a göredir. Ve aslında kime karşı korunduğunu, ve aslında kimin koruduğunu bil. Hafiften alır ki sen O'nun hayatında safça bir "Ben" diyebil. Hem de İnsan olduğunu bil de gör ki hiç bi hayvan "Ben" diyemez. Onlar kadar saf ol. Ve ancak Allah'a göre "Ben" de de onlara göre aşağıda olmayasın. Çünkü sen İnsan olman muradıyla yaratıldın.

Ameline güvenmek

Ameller'e güven. Amellerine değil.

Sebeplere takılı kalmasından ötürü...

"..İnsanın sebeplere takılı kalmasından ötürü kalpler paslanır.."

[Muhyiddin İbn Arabi (r.a.)]

***

Ameller'e güven. Amellerine değil.

Hiçbir şey seni O'ndan alıkoymasın

Halkın eliyle sana eziyet ettirmesi onlarla durup kalmaman içindir. Seni her şeyden tiksindirmek istiyor ki, hiçbir şey seni O'ndan alıkoymasın.

Ataullah İskenderî (r.a.)

Gayb/Zahir/Batın/Görünen/Görünmeyen/Görünen Görünmeyen/Uyku ve Uyanıklık hali/Avam

Batıni ve Zahiri müşahedede Gayb olmaz. Avamda ise: Maddi manevi iki gözde de, görünen görünür, görünmeyen görünmez.

Avam, ısrar ettiği için hakaret kelimesine dönüşebilir. Yoksa Hakir görüldüğü için Avam denmez.

Görünüp görünmeyendir. Hem de hem görünüp hem görünmeyendir. Ama asla, görünen görünmeyen olan, hem de, hem görünen hem görünmeyen olan O, Gayb olan ve olmayan olmaz.

Tecelli/Tecelligah

Edindiğin Akıl, mutlaka bir Tecellidir. Maddi olsun Manevi olsun Tecelligahlar elbette sürecek. Aklım dediğin ise, Tecelligahlardan biridir. Ve dolayısıyla evet: İnsan, edinilen Aklın Tecelligahıdır. Çünkü nefsi nefsine bakabilir. Çünkü, Zat'ın Ruhundan üflediği Ruhtur. Tecelligahlar seni aldatmasın. Tecelli az veya çok olarak derecelidir. Az olursa küfür, çok olursa Aşk. Emri bilirsen, Takdir seni ebediyen hiç rahatsız etmez. Ve Tecellide asıl anlaman gereken: Kesintili ve Sürekli olduğudur. Aklın durmasına belki az çok şahit olmuşsundur. O'ndan aldığımız Tecellilerin hepsini nihayetde Alem Tecelligahından almaktayız. Alem ise Salavat getirdiğimiz o en büyük ve ilk Tecelligahın Nuruyla aydınlanır. Aydınlanır diyorum; çünkü Tecelli Aydınlık da olabilir, Karanlık da. İşte bütün bu Tecelligahların dayandığı O Zat'ın kendisinde herhangi bir Tecelligahı yoktur. Kendisi vardır. Sen Ruhunun Tecellisini görmektesin Ruhunda. Ruhun Tecelligahın değil. Ruh da Rabinin emrindendir. Tecelligah arama da Tecelliye bak da bil.

Tasavvuf/Müzik(Devam) Yandı bağrım yandı aşkın elinden ...

Yandı bağrım yandı aşkın elinden
Bir de sen yakıp da gönderme beni
Ben Mecnun olmuşum sevda çölünde
Yeniden Mecnun'a çevirme beni
İnsan olan insan sever insanı
Bizden evvel gelip gidenler hani
Düşürüp aşkına Mecnun misali
Bir kuru hayale yeldirme beni
Sevda çöllerinde ben Mecnun oldum
Şu Garip gönlümün yarasın bildim
Bir başka seversen işte ben öldüm
Ne olur ölmeden öldürme beni

Neşet Ertaş

http://www.youtube.com/watch?v=NMMCOlhRu0c&feature=related

Necip Fazıl'dan (k.s.) Adamo'nun İnşaallah şarkısı üzerine

Adamo isimli şarkıcıyı tanımıyan var mıdır? Asrımızda şöhret böylelerinin... Yeni neslin, favorili, dar pantalonlu, yarım çizme potinli delikanlılariyle mini etekli ve (Bitil) saçlı kızlarınca Adamo, askere göre (Napolyon), Komüniste nispet (Lenin), aktöre göre (Şekspir) neyse odur. Büyük bir kahraman!.. Türkiyede de hayli cünbüşü olan bu şarkıcı, bir muharrire Türkleri çok sevdiğini, Türkçeye bayıldığını filân, falan söyledikten sonra ilâve ediyor:

- Türkçede en sevdiğim kelime "inşallah"tır.

Adamo biliyor mu ki, Türkçede, daha doğrusu Türklerin ağzında en çok sevdiği bu kelime hakikatte bir kısım Türkler tarafından en fazla tiksinilen tabirdir? "İnşallah" diyen bir müminin arkasından bir zamanların devlet büyüğünce:

- Herife bak; inşallah diyor. Allahtan medet umuyor!

Diye alay edildiğini henüz unutmadık.

Dört küfür tipi tanıyoruz:

İnanmak isteyip de inanamayanlar (Hafif kâfirler)...

İnanmayan, fakat inananlara hakaret göziyle bakmayanlar (Orta kâfirler)...

İnanmayan ve inananları gülünç bulanlar (Keskin kâfirler)...

İnanmayan, fakat inananlara saldırmaktan başka bir şey düşünmeyenler (Kuduz kâfirler)...

İşte bu son tiplerdir ki "inşallah, maşallah" hattâ "Allaha ısmarladık!" tarzında ve çok defa nebatî bir alışkanlıkla söylenmiş bir söz duydular mı, elektrik cereyanına tutulmuşcasına tırmalanırlar ve muhataplarını tırmalamaya kalkarlar.

Şimdi mübarek kelimenin lâfızda ve mânada güzelliğini Avrupalı bir şarkıcıdan öğrenme mevkiinde bulunan yeni nesiller, kelleleri fare kafasından daha haysiyetsiz küfür yobazlarının anlayışsızlığı karşısında en âdi bir caz esnafındaki (estetik) idraki görsünler de kendilerine ilericilik telkin edenlerin suratlarına tükürsünler!

23 Ocak 1967

Birlik/Cüzzi İrade

Sen hareket ettiğinde Alem de hareket etse. Ve sen durduğunda Alem de dursa. O Birlik böyle olur. Ve bütün kulları içine alarak bunu Ahirette yapmak Allah'a kolay bir iştir. Burada ise, OLan bütün Zihin ve Beden faaliyetlerinde ancak senin Kast ettiğine göre yankılar meydana gelir. Yani İraden değil, Mutlak İrade'de Kast ettiğin veya Zannettiğinden sorulursun. Çünkü İraden olduğunu zannettiğin aslında sadece var oluşundan gelen farkında olmadığın Duaların kabulleridir. Yani O'nun kendi yarattığında O'nun kendi işidir. OLandan sorumlu tutmaz. Ve dahi Latif seni bekler. Farkında OLduğun Dualar ise Mutlak İradede Kastettiklerindendir. Kast etmemekle ve Zanna uymamakla O'nun İradesini sende görebilirsin. Yoksa sadece OLduğunu Zannettiğin vardır. Ve OLduğunu zannettiklerin. Bu anlamda Mutlak İradeye zihnen ve bedenen saygılı kalmakla Alemden alacağın yankı Cennetin numunesidir.

"Dualarımı kabul etmemesinden bildim O'nu."

[Ali (k.v.)]

O halde öyle böyle OLmanın peşini kesinlikle bırak

Bazen öyle OLur bazen böyle. Öyle de böyle de güzel ise, OLan değil. Sensin orada güzel OLan. O halde öyle böyle OLmanın peşini kesinlikle bırak. Ki kendin OLabilip, güzelce seyredeBil orada OLanları.

Fakat senin gözün bende

Mutluluk, yabancılık gibi halleri geçip de O Şahısda dursan bi, beni görmene gerek kalmıyacak. Fakat senin gözün bende. Asıl problem ise sen O Şahs'ın İsimlerini dahi anmıyor, saymıyorsun. Senin gözün hep sende. Ve Hayatın kaynağı da sanırım ki nefsine göre ikiliktir. Zira bu hallerin; seni gösterir. Oysa ki Karakter başka bir İsim, Şahıs ise çok başka bir kelime. Neyi ifade etmeye mi çalışıyorum? Direkt Şahs'ı ifade ediyorum.

Uzak Doğu Öğretileri Farkı...

Uzakdoğu öğretilerinde, O'nu, bir Put veya Cevher gibi tecrit ettiklerini, ve ancak böylece yakınlaşabildiklerini farkettiğinde, anlarsın, yaşayan İslam olan Tasavvuf'un farkını... Öyle ki dertlilerin bazısı Geçmiş veya Gelecekten muzdariptir. Bazısı da An'dan muzdariptir; ki onların ilacı Gelecek veya Geçmiş'dir. Allah, OLandan hayırlıdır. Hem el Evvel, hem el Ahir'dir. Evvel'de Ahir'de de hem Tek Hakiki Fail'dir.

Hiçbirşey de O'nu Nefs'inde kayıtlayamaz

Ey o bütün iyman edenler!

Zannın bir çoğundan çekinin

çünkü zannın ba'zısı vebaldir,

tecessüs de (yoklama, arama, bir şeyin iç yüzünü araştırma) etmeyin,

ba'zınız ba'zınızı gıybet de etmesin,

hiç arzu eder mi ki biriniz kardeşinin ölü halinde etini yesin?

Demek tiksindiniz!

Ve Allah'tan sakının, Allah'a karşı takva sahibi olun

Muhakkak ki Allah tevvabdır, rahîmdir



[Hucurat 12]



Ilık'da olursa göz

O'nu yanlış anlamak çok muhtemel

affetsin çetin iştir An'da O'nunla olabilmek



"...beni anmakta gevşek davranmayın."



[Taha 42]



ve zikir, tespih'de gevşeklik gösterilmediği sürece

bi derecede

gerekli de değildir



Çünkü dünyaya göredir çoğu OLan iş



Fakat Ilık değil de O ise maksad

serinliktedir DİRİLİK



Hay olandır O



İş üzerinde de



kendinde de



Yoksa o örneği vermezdi asla



Fakat Vermesi Nefsinden değil

görürsen verdiği örnekteki hayrı ve maksadı



Nihayetinde Allah Nefs'e uymaz



Merhameti kendi Nefs'ine Farz kıldı



1. ve izâ : ve olduğu zaman

2. câe-ke : sana geldi

3. ellezîne yu'minûne : îmân eden kimseler

4. bi âyâti-nâ : âyetlerimize

5. fe kul : o zaman söyle

6. selâmun aleykum : selâm üzerinize olsun

7. ketebe : yazdı

8. rabbu-kum : sizin Rabbiniz

9. alâ nefsi-hi : kendi üzerine

10. er rahmete : rahmet

11. enne-hu : muhakkak ki O, öyle ki

12. men amile : kim yapar

13. min-kum : sizden

14. sûen : bir kötülük

15. bi cehâletin : cahillikle

16. summe : sonra

17. tâbe : tövbe etti

18. min ba'di-hî : ondan sonra

19. ve asleha : ve ıslâh oldu

20. fe enne-hu : o taktirde, muhakkak ki o

21. gafûrun : gafur, mağfiret edendir

22. rahîmun : rahîm, rahmet nurunu gönderen



[Enam 54]



Sözün kısası



O Nefs'ine ve Nefslere uymadığı gibi

Hiçbirşey de O'nu Nefs'inde kayıtlayamaz.. 





"..Muhakkak ki Allah tevvabdır, rahîmdir."



[Hucurat 12]



"...beni anmakta gevşek davranmayın."



[Taha 42]