Sayfayı Yenileyerek ya da Başlığa Tıklayarak Arşivde Dolaşabilirsiniz

Fütûhât-ı Mekkiyye

Hak şöyle der: Seni güçlükten feraha erdirmek için, sana inmeye niyetlendim, böylece meşakkat olmaksızın sana veririz ve ihsan ederiz. (Fütuhat,III:155)

İbn-i Arabi (k.s.)

Severim ben seni candan içeri / Dinin terkedenin küfürdür işi

Severim ben seni candan içeri
Yolum vardır bu erkândan içeri.

Beni bende demen bende değilim
Bir ben vardır bende benden içeri.

Nereye bakar isem dopdolusun
Seni nere koyam benden içeri.

O bir dilberdürür yoktur nisâni
Nisan olur mu nisandan içeri.

Beni sorma bana bende değilim
Sûretim hoş yürür don'dan içeri.

Beni benden alana ermez elim
Kadem kimbasa sultandan içeri.

Tecelliden nâsib erdi kimine
Kiminin maksudu bundan içeri.

Kime dîdar gününden sûle deyse
Onun sû'lesi var günden içeri.

Senin aşkın beni benden aliptir
Ne sirin dert bu dermandan içeri.

Seriat, tarikat yoldur varana
Hakikat mârifet andan içeri..

Süleyman kuş dilin bilir dediler
Süleyman var Süleyman'dan içeri..

Unuttum din diyânet kaldı benden
Bu ne mezhepdürür dinden içeri..

Dinin terkedenin küfürdür işi
Bu ne küfürdür îmandan içeri..

Geçer iken Yunus sas oldu dosta
Ki kaldi kapida andan içeri....

Yakin...

...ve huve yut’ımu ve lâ yut’am(yut’amu)...

En-am-14

...ve nahnu akrebu ileyhi min hablil verîdi.

Kaf-16

Yakine eremeyişin sebebi Allah'ın seni yazık edeceğinden korkmandır.
Halbu ki takva Allah'ın sana zarar vereceğinden korkmak değil; kötülük etmeyeceğinden emin olmakta gösterdiğin edebtir.
Allah'a yakın kılan bu edeb ancak büyüklerin geçtiği yollarda vardır ki merhametten öte şefaatleridir.
Bu hüsn-ü zan değildir.
Çünkü Hüsn-ü Zanda merhametten verilmiş olan yakinin suistimali olan gevşeklik görülmez.

Sad-24 : (Davud) Dedi ki: "Andolsun senin koyununu, kendi koyunlarına (katmak) istemekle sana zulmetmiştir. Doğrusu, (emek ve mali güçlerini) birleştirip katan (ortak)lardan çoğu, birbirlerine karşı tecavüz ederler; ancak iman edip salih amellerde bulunanlar başka. Onlar da ne kadar azdır." Davud, gerçekten Bizim onu imtihan ettiğimizi sandı, böylece Rabbinden bağışlanma diledi ve rüku ederek yere kapandı ve (Bize gönülden) yönelip-döndü.

Allah'a yakınlığın mertebeleri olduğu gibi çeşitleri de vardır.

İlgili diğer ayetlerden bazıları

Araf suresinden

Araf-155. Bir de Musa tayin ettiğimiz vakitte huzurumuzda bulunmak üzere kavminden yetmiş er seçmişti. Ne zaman ki bunları o sarsıntı yakaladı. Musa dedi ki: «Rabbim, dileseydin bunları ve beni daha önce helak ederdin. Şimdi bizi, içimizdeki o beyinsizlerin yaptıkları yüzünden helak mı edeceksin? O da sırf Senin imtihanın; Sen bununla dilediğini sapıklığa bırakır, dilediğine hidayet kılarsın! Bizim velimiz Sensin; artık bizi bağışla, bize merhamet eyle; bağışlayanların en hayırlısı Sensin!

Sad suresinden

Sad -31. Hani bir gün ikindi vakti ona, durduğunda sakin, koştuğu zaman ise süratli safkan koşu atları gösterilmişti.

32, 33. Onlarla ilgilenip >>"Ben Rabbimi hatırlattıkları için güzel şeyleri severim."<< dedi ve onlar >>gözden kayboluncaya dek<< onları seyredip durdu. Sonra: >>"Onları tekrar bana getirin!"<< deyip bacaklarını ve boyunlarını sıvazlamaya başladı. 34. Biz Süleyman'ı >>sınamaya tâbi tuttuk<< ve tahtının üzerine bir >>cesed bıraktık.<< Sonra o, >>Allah'a sığınıp >>tekrar<<>> tahtına döndü.<< Yine Sad suresinden şöyle.. 17.Onların söylediklerine sabret, kulumuz Davud'u, o kuvvet sahibi zatı hatırla. O, hep Allah'a yönelirdi. 21.Sana davacıların haberi ulaştı mı? Mabedin duvarına tırmanmışlardı. 22. Davud'un yanına girmişlerdi de Davud onlardan ürkmüştü. “Korkma! Biz, iki davacıyız. Birimiz diğerine haksızlık etmiştir. Aramızda adaletle hükmet. Zulmetme ve bizi hak yola ilet” dediler. 23. Bu, kardeşimdir. Onun doksan dokuz dişi koyunu var. Benimse bir tek dişi koyunum var. Böyle iken "Onu da bana bırak" dedi ve tartışmada beni bastırdı.” 24. Dedi ki: doğrusu senin bir koyununu kendi koyunlarına istemesiyle sana zulmetmiş ve zaten yakınların çoğu da birbirlerine aynı şeyi yaparlar. Ancak iman edip, erdemli davrananlar bunun dışındadır.Onlar ise sayıca ne kadar az!" Davud, biz, kendisini >>sınadık<< >>zannederek<< hemen rabbine istiğfar etti, eğilerek yere kapandı, Allah'a döndü. 25. Biz de o >>zannettiği şeyi<< kendisine >>bağışladık<<. Şüphesiz yanımızda onun bir yakınlığı ve güzel bir dönüş yeri vardır.

...

Tevhid/Vahdet-i Vücud/Panteizm

E fe reeytum mâ tumnûn (tumnûne). E entum tahlukûnehû em nahnul hâlikûn (hâlikûne).

Bu ayeti kerimeye kimisi meninin yaratılması açısından bakar..Yani sadece meni..Halbu ki beden de dahil hatta düşüncenin öz yapısı bile yaratılan şeylerdir..Yaratmak bir manada maddi kullanılır ki düşüncenin öz yapısı ne ise aynı özün yoğunlaşmış hali maddedir..Yani yaratmak aslında bilinmeyen bir özdür... Ruhtur...Fakat yaratılmayan (yani yoktan varedilmemiş) olan şeyler vardır ki bunlar da o öz den yani Allahın sıfatlarındandır..Allah mekandan ve bir şekille şekillenmekten münezzehdir ki aslında onun yaratması denilen fiilleri de kendi özündendir..Dolayısıyla sıfatları da mekandan münezzehtir..Bu bilgiler kuranda aynı bu biçimdedir...Elbette bilen için. Elbette ilimde derinleşmiş, tecrübe geçirmiş olanlar için...

Büyüklerin, kimi zaman tasavuftan uzak durun demelerinin sebebi herkesin ilimde derinleşmemiş olduğundan ve Allah'a yakınlığın herkez için ağır bir imtihan kolay bir şey olmadığından dolayıdır.Yoksa söylenenlerin hepsinin söylendiği gibi olduğundan değil. Yardımcımız Allahtır...

Allah mekandan münezzeh olduğuna göre ki hepsi açık ayetlerdir. Mekan bizim maddi manada mekanda olmamızdan dolayı kullanılmış bir isimdir. Yoksa zaten düşünceler bir mekanda değillerdir. Fakat o oldukları şeye mekan diyoruz. Yani bir maddi alana sıkışmadan en yakın olan şeydir düşüncenin özü. Ki gözün görmesi de bu şekildedir.Şu maddi gözlerimize bağlı olması bi anlamda onun mekanıdır. Fakat hatırlarsak biliriz ki rüyada da görürüz. Hatta körler de görürler fakat bizim bildiğimiz gibi değil. İşte bu ilimde derinleşmedir. Teşbihte...Tenzihdir...Çünkü herşey Allahtan olduğu halde, zatı (Kendisi/ruh) bunlardan bağımsızdır. Bu da teşbihle anlaşılır ki herşey O'ndandır.

O'na ait mekan, bizim bildiğimiz manada mekan (gök) değil yarattığı varlıkları kendi zatına yakınlaştırıp uzaklaştırmasııyladır. Örneğin namaza durduğumuzda işte Allaha yakın oldum dediğin zamana kadar ne kadar süre geçiyorsa; işte o yol o mekana (isim) varan yolun uzunluğudur. Ve insana has olmak üzere bu yol uzar veya kısalır. Meleklerde de kendilerine has olarak bu mesafe vardır.Yani uzaklık ve yakınlık. İşte ayetler üzerinden derin tefekkür edince çıkanlar bunlar gibidir. Sıfatlara yakınlık ve Zata yakınlık da bir ilim gerektirir. Bazen birşeylerden uzaklık bazen de birşeylere yakınlık gerektirir gibi anlaşılması zor anlatılması zor KOLAY geçilmeyecek yollardır.Panteizm ise tamamen alakasız cahil cüheylanın hükmüdür. Allah şöyledir böyledir tamam oldu bitti demek gibi.

Başına gelenler ve gelmeyenler..

Başına gelenler ve gelmeyenler..

Kötü şeyleri senden savan ve savmış ve savıcak olan O'ndan başka kim olabilir ki ?

Yağmur

Daha ne yapıcaktı..

Damlaları

Hayat bi mucize değil mi..

Birbirine değmiyor.

Değiyor ki bak değmediğini anladın..

Yoksa sadece harfler

O yüksek harfler

Ne yapmalı o huzur için..

A !...deyip kalabilmek için

O hem de tek Samed

Başına gelenler düşüncelerinden geldiyse hiç düşünme o zaman...

Ya başkalarının düşünceleri ne olacak...

Allah bunu bilmez mi ?

Bilmekle oluyor mu ?

Bilmediğini bilmek ?

Ne yapmalı o huzur için ? ; O'nun için...

O'nsuz ne var da ayırdın huzuru...

Yanlış bağlantılar..Kafanda..Belki bazen iyi..

Yoksa O'na can dayanır mı...

Ya o güç nereden ki ?

Hemen de uyuyuverirsin...Ölüm uykunun kardeşi değil mi ya..

Belki uyarıcı belki müjdeleyici rüyalar görürsün..

Sade iyi kötü mü hayat..

Ya bi de o Samed var...

Nimetler Gani mi ?

Gerçekten yetiyor mu nimetler...O'ndan bağımsız ne var...

Allah'ın bağımlısı olmazsan ne geçer ele ?

Gani mi ? Samed mi ?

Ya Allah ismi ?

Bugün nimetler yetmiyor...Ya yarın..

Arayı hoş tut sen anladın...

Ne de olsa yoruldun... Ne için ?

Allah bir zevk mi ?..Bir nimet...

Sen yoranları düşün..Onlar da nimet peşindeler...

Yukarıda da dendiği gibi; O'ndan bağımsız ne var ?

O nimetlerde var mı O Samed...

O'nun bağımlısı ol...Kimin yarattığısın sen..ve nimetler..

Şükret şükret...Şükret de meyvelerin özü ol...

Mevlam neyler ?

Neylerse güzel eyler.....

Evrim Teorisi (Devam)

Adam bilimsel olarak maymun olduğuna inanıyor...O kadar açık ki bilimsel olarak insan olduğu...Evrim teorisi filan :)

“Biz onlara aşağılık maymunlar olun dedik.” (Bakara, 2/65)

Ol dediği şey oluverir..Bunu bilen bilir..Bilimsel olarak...

Bak inkarın mümkün olmadığı bi gün gelicek..Evrim desem anlar mısın?...Şimdi anla inşaallah..Yoksa o gün de Ol dediği olacak.. Bilimsel olarak..ve yine aklının almayacağı çapta..Fakat bilimsel...Kendi yaptıkların doğrultusunda..

Ol diyecek ve olacak..Sen kendini neye hazırladıysan..
Sende ne varsa o kadar..Bilimsel olarak..

İnsan olduğunu kabul etmeyen hayvan olur...Aşağılıklar mı değiller mi artık orasını sen iyice düşün...

İnsan olarak..

Hayvan olan düşünmez tabi...

Fakat Olur...
https://download.yousendit.com/Y1RyaXRBUzhQb0t4dnc9PQ

Tıpkı Onun Cemâli Ve Açılması Karşısında Ürpermemiz, Heybete Kapılmamız, Edebsizlik Etmemize Engel Olması Gibi.

Bu yüzden bu anlamı bilen muhakkiklerden biri şöyle demiştir: "Bu döşeğin üzerine otur, ama sakın uzanma. Çünkü Onun, bizim içimizdeki celâli, huzurda edebsizlik etmemizi engeller." Tıpkı Onun cemâli ve açılması karşısında ürpermemiz, heybete kapılmamız, edebsizlik etmemize engel olması gibi. O halde bizim ashabın keşfi doğrudur, ama celâl içlerine kapanmalarına, cemâl ise açılmalarına neden oluyor, hükmünde bulunmaları ise yanlıştır. Keşif doğru olduktan sonra gerisine aldırmamak gerekir. İşte hakikatlerin anlattığı kadarıyla celâl budur.Bil ki, Kur'an cemâlin celâlini ve cemâli ihtiva eder. Mutlak cemâle gelince hiçbir mahluk onu bilmeye nüfuz edemez, onu müşahede edemez. O sadece Hakka has bir alandır. Burası yüce Allah'ın kendisini olduğu gibi gösterdiği huzurdur. Eğer bu huzura ve bu huzurda sergilenen mutlak celâle müdahale imkanımız olsaydı, o zaman bilgi olarak Allah'ı ve Onun katında olan şeyleri ihata etmiş olurduk ki, bu imkansızdır.

Muhyiddin İbn-i Arabi (k.s.)

Allah'ın Dışında Birtakım Veliler Edinenler

5.Gökler, neredeyse üstlerinden çatlayıp-parçalanacaklar; melekler de Rablerini hamd ile tesbih ederler ve yerde olanlara mağfiret dilerler. Haberiniz olsun; gerçekten Allah, bağışlayan ve esirgeyen O'dur.

6.Allah'ın >>dışında<< (( Yani Allahtan ayrıca kendi başına veya Ondan başkasına ait olduğu düşünülen , Allahtan başka/dışında kendi nefsinde uluhiyet sahibi olduğu düşünülen/varsayılan putlar veya öyle olduğu varsayılan insanlardan [örnek: Firavun veya putlar] )) birtakım veliler edinenler ise; Allah, onların üzerinde gözetleyicidir. Sen onların üzerinde bir vekil değilsin.

13. O: "Dini dosdoğru ayakta tutun ve onda ayrılığa düşmeyin" diye dinden Nuh'a vasiyet ettiğini ve sana vahyettiğimizi, İbrahim'e, Musa'ya ve İsa'ya vasiyet ettiğimizi sizin için de teşri' etti (bir şeriat kıldı). Senin kendilerini çağırdığın şey, müşriklere ağır geldi. Allah, dilediğini buna seçer ve içten Kendisi'ne yöneleni hidayete erdirir.

17.Ki Allah, hak olmak üzere kitabı ve mizanı indirdi. Ne bilirsin; belki kıyamet-saati pek yakındır.

18.Onda acele edenler, (gerçekte) ona inanmayanlardır. İman edenler ise, ona karşı bir korku içindedirler ve onun gerçekten hak olduğunu bilirler. Haberiniz olsun; kıyamet-saati konusunda tartışanlar, gerçekte uzak bir sapıklık içindedirler.

24.Yoksa onlar: "Allah'a karşı yalan düzüp-uydurdu"mu diyorlar? Oysa eğer Allah dilerse senin de kalbini mühürler. Allah, batılı yok edip-ortadan kaldırır ve Kendi kelimeleriyle hakkı hak olarak pekiştirir (gerçekleştirir). Çünkü O, sinelerin özünde olanı bilendir.

25.Kullarından tevbeyi kabul eden, kötülükleri affeden ve işlediklerinizi bilen O'dur.

26.O, iman edip salih amellerde bulunanlara icabet eder ve onlara Kendi fazlından arttırır. Kafirlere gelince; onlara şiddetli bir azap vardır.

28. O'dur ki, onlar umutlarını kestikten sonra yağmuru indirir ve rahmetini serip-yayar. O, Veli'dir, Hamid'dir.

30.Size isabet eden her musibet, (ancak) ellerinizin kazandığı dolayısıyladır. (Allah,) Çoğunu da affeder.

31.Siz yeryüzünde (O'nu) aciz bırakacak değilsiniz. Ve sizin Allah'ın dışında ne bir veliniz vardır, ne bir yardımcınız.

32.Denizde yüksek dağlar gibi seyreden gemiler O'nun ayetlerindendir.

33.Eğer dileyecek olsa, rüzgarı durdurur, böylece onun üstünde kalakalırlar. Şüphesiz, bunda çokça sabreden, çokça şükreden kimse için gerçekten ayetler vardır.

34.Ya da kazandıkları dolayısıyla onları yok eder, bir çoğunu da affeder.

36.Size verilen herhangi bir şey, dünya hayatının metaı (kısa süreli faydalanması)dır. Allah Katında olan ise, daha hayırlı ve daha süreklidir. (Bu da) iman edip Rablerine tevekkül edenler içindir;

37.(Bunlar,) Büyük günahlardan ve çirkin -utanmazlıklardan kaçınanlar ve gazablandıkları zaman bağışlayanlar,

40. Kötülüğün karşılığı, onun misli (benzeri) olan kötülüktür. Ama kim affeder ve ıslah ederse (dirliği kurup-sağlarsa) artık onun ecri Allah'a aittir. Gerçekten O, zalimleri sevmez.

41.Kim zulme uğradıktan sonra nusret bulur (hakkını alır)sa, artık onlar için aleyhlerinde bir yol yoktur.

42.Yol, ancak insanlara zulmeden ve yeryüzünde haksız yere 'tecavüz ve haksızlıkta bulunanların' aleyhinedir. İşte bunlara acıklı bir azap vardır.

43.Kim sabreder ve bağışlarsa, şüphesiz bu, azme değer işlerdendir.

47. Allah'tan, geri çevrilmesi olmayan bir gün gelmeden evvel, Rabbinize icabet edin. O gün, sizin için ne sığınılacak bir yer var, ne sizin için inkar (etmeye bir imkan).

48.Şayet onlar, sırt çevirecek olurlarsa, artık Biz seni onların üzerine bir gözetleyici olarak göndermiş değiliz. Sana düşen, yalnızca tebliğdir. Gerçek şu ki, Biz insana tarafımızdan bir rahmet taddırdığımız zaman, ona sevinir. Eğer onlara kendi ellerinin takdim ettikleri dolayısıyla bir kötülük isabet ederse, bu durumda insan bir nankör kesiliverir.

51. Kendisiyle Allah'ın konuşması, bir beşer için olacak (şey) değildir; ancak bir vahy ile ya da perde arkasından veya bir elçi gönderip Kendi izniyle dilediğine vahyetmesi (durumu) başka. Gerçekten O, Yüce olandır, hüküm ve hikmet sahibidir.

53.Göklerde ve yerde bulunanların tümü Kendisi'ne ait olan Allah'ın yoluna. Haberiniz olsun; işler Allah'a döner

Şûrâ Sûresinden

MUHYİDDİN İBN.ARABÎ K.S.

Bismillahirrahmanirrahim

Değiştirme ve Kudret " O"ndandır.

Cemâli zahir olduğu için celâli ulu, yaklaşmasında yakın ve yüceliğinde mürakebe eden Allah'a hamd olsun. O, izzet, göz kamaştırıcı parlaklık, azamet ve büyüklük sahibidir. O'nun zatı başka zatlara benzemekten yücedir, hareketlerden, duruşlardan, sağa sola dönmelerden, işaret ve ibareleri algılamak gibi beşeri olgulardan beridir. Nitelenmekten, sınırlardan, hareket olarak inip çıkmaktan, istiva edilen şeye temas etmek anlamında istiva etmekten, oturmaktan, bir maksadı olsa bile maksat peşinde koşuşturup seğirtmekten, yitik bir şeyle karşılaşmaktan dolayı coşkuyla kahkaha atmaktan yücedir. Tafsilatlı olarak izah edilmekten, toplanmaktan, damgalanmaktan, milletlerin değişmesiyle değişmekten, lezzet almaktan, bir amelden dolayı acı duymaktan veya ezeli olmamakla nitelenmekten münezzehtir. Yer kaplamaktan, bölünmekten ya da cisimlerin niteliklerini almaktan, anlayışların hakikatinin künhünü ihata etmesinden ya da vehimlerin şekillendirdikleri gibi olmaktan, yahut uyanıklık veya uyku halinde olduğu gibi kavranmaktan, mekanlarla ve günlerle kayıtlandırılmaktan, varlığının devamlılığının üzerinden ayların ve yılların geçmesine bağlı olmasından, üstünün, altının, sağının, solunun, arkasının veya önünün olmasından, akılların veya düşlerin celâlini kavramasından uludur. Kapasitelerinin yüksekliğine rağmen akılların fikirleriyle, keşif ehlinin zikirleriy-le, gerçek ariflerin sırlarıyla, gözdelerin gözleriyle idrâk etmelerinden beridir. Hicâb ve perdelerin gerisinde noksan bir varlık olmaktan da münezzehtir. O, ancak nurlarında idrak edilebilir. İnsan suretinde olmaktan da beridir. Objelerin varlıklarından uzak olmaktan, ya da daha önce yok iken sonradan onlara dönmekten, varlıkları yarattıktan sonra kendisinde daha önce olmayan bir halin meydana gelmesinden kalbin habbesi ve özü tarafından dilsiz bir şekilde sınırlandırılmaktan, ya da O'na bu mahiyette inanılmasından, objelere tecelli etmesiyle bir mekan edinmekten, mazi, gelecek veya şimdiki zaman dilimlerine tabi olmaktan yücedir. Duyularla kaim olmaktan, şüpheye düşmekten, olayların kendisine karışık gelmesinden, misâllerle veya kıyasla idrâk edilmekten ya da cinsler gibi çeşitlenmekten, ünsiyet kurmak için alemi yaratmış olmaktan, oturan üç kişinin üçüncüsü olmaktan münezzehtir. Eş ve çocuk edinmekten, bir kimsenin kendisine denk olmasından, varlığından önce yokluğun olmasından, el, dirsek ve ayak gibi organlarla nitelenmekten, öncesizlikte bir başkasıyla beraber olmaktan, kulların tevbe etmelerinden dolayı insanlarda bilindiği şekilde gülmekten ve sevinmekten, öteden beri biline gelen öfke ve şaşırmaktan, insanlarda olduğu gibi suretten surete girmekten yücedir. Ululuğunda üstün iradeli ve heybetinde azamet sahibi Allah yücedir. "Leyse kemisli-hi şeyun ve huve's semi'ul basir / O'nun benzeri gibi hiçbir şey yoktur. O işitendir, görendir." (Şûra, 11)

Eş-Şeyhu’l Ekber MUHYİDDİN İBN.ARABÎ K.S.

Celal ve Cemal Kitabından

İbnü'l Arabi Sözlüğü/ Suad el-Hakim

İbnü'l-Arabi'ye göre her kul bir,ilahi ismin mazharıdır, böylece kullar arasında farklılık meydana gelir, Söz gelişi Abdullah (Hz. Muhammed s.a.v) bütün ilahi isimleri kendinde toplayan Allah isminin mazharı olması yönünden yaratıkların en kamilidir. Bkz.el- Futuhatü'l Mekkiye, c. IV, s. 196-326. Bu bölümde İbnü'l Arabi ilahi isimlerin her bir mazharını genişçe açıklar.

-İbnü'l Arabi Sözlüğü-
Suad el-Hakim
Kabalcı Yayınevi

Tasavvuf/Ben Sizin Rabbiniz Değil miyim/Kâlû Belâ/İlim/Hatırlamak/Bilmek/Bilgi/Alim

Hatırlamakla* bilmek tamamen birbirinden farklı şeylerdir.

Eğer bilseydik hatırlamazdık.

İnananlar arasında hayasızlığın yayılmasını arzu eden kimseler var ya; onlar için dünya ve ahirette elem dolu bir azap vardır. Allah bilir, siz bilmezsiniz.

Nûr 19

Bir şeyin bilinmesi için hatırlama diye birşeyin olmaması gerekirdi.Halbuki bizdeki o işlem tümüyle hatırlamaktan ibarettir. Bildirilenleri (bilgiyi) hatırlamak. Bilmek asla değil. En yüksek noktada da bilmeklik hatırlama işleminin sürekli olmasıdır. Yani "devamlı bildirilme". Unutmamak ! Alim olanın hatrı yüksektir. Bilgi kendisinde olduğu için değil. Devamlı bildirildiği / hatırladığı için yüksektir. "Bilmiş" olsaydı, veya nankör.. hatırlamazdı bildirileni...

Bakınız değerli kardeşlerim...

“Rabbimi Rabbimle bildim”

s.a.v.

.....................................................

Not: Hatırlamak(la) / Hatırlamak ile

-----------------------------------------------------

(Ey Peygamber insanlara şu zamanı hatırlat ki) hani Rabbin, Ademoğullarının sırtlarından zürriyetlerini almış ve onları kendi nefislerine karşı şahidler kılmıştı: «Ben sizin Rabbiniz değil miyim?» (demişti de) onlar: «Evet (Rabbimizsin), şahit olduk» demişlerdi. (Bu,) Kıyamet günü: «Biz bundan habersizlerdik» dememeniz içindir.

Araf 172

Tasavvufta Benlik/İrade/Yokluk/Hiçlik/Tecelli/Felsefe/Akıl

mustafa -:
yunusm bı dınle ayeti sesi
mustafa -:
:)
yunus:
şura yı okudum bende mustafam bugün evt
yunus:
çok güzel Allaha şükür evt okunma
mustafa - (00:57):
Eğer yeryüzündeki ağaçlar hep kalem olsa, deniz de arkasından yedi deniz daha kendisine destek olduğu halde mürekkep olsa, yine de Allah'ın kelimeleri yazmakla tükenmez. Şüphesiz ki Allah çok güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.
lokman süresi
yunus (00:57):
: )
mustafa - (00:57):
: )
mustafa - (01:02):
yunum geçende guneşi belgeselını ızlerdım
mustafa - (01:02):
bı patlaması
mustafa - (01:03):
dewamlı patlıyo ya hanı o küçük bi patlama amerıca kıtasının enerjısını 1000 yıl karşılıyormuş
yunus (01:03):
: )
yunus (01:03):
Allahu ekber
mustafa - (01:03):
: )
yunus (01:03):
ya kainatın büyüklüğünü düşünsene mustafam
yunus (01:04):
: )
mustafa - (01:04):
düşenemıomkı bu akıl çekmıo
mustafa - (01:04):
: )
yunus (01:04):
bizim güneş gibi bir milyon tane güneşin toplamında gezegenler var
yunus (01:04):
aah
yunus (01:04):
: )
mustafa - (01:04):
anca onu bilim adamları düşünsün onlar olçup biçiyorlarya
yunus (01:04):
: )
mustafa - (01:05):
onlarla ılgılı ayetlerde var yunusm
mustafa - (01:05):
ey sanat icraat edenler dıyo
mustafa - (01:05):
sızın yaptıklarınız amellerınız boşa dıyo
mustafa - (01:06):
yerınız cehennemın dıbı
mustafa - (01:06):
rab
yunus (01:06):
pek olmadı bu üslupla ama olsun
yunus (01:06):
aah
yunus (01:06):
: )
mustafa - (01:06):
: )
mustafa - (01:06):
ewt olmadı
yunus (01:06):
: )
mustafa - (01:06):
yunusm ama işte bırden çıkdı
mustafa - (01:06):
: )
yunus (01:07):
: )
yunus (01:07):
: )
mustafa - (01:07):
ben allahın ayetlerıyle acizane çıkarı bu ani olarak yani ben caka satarım yani du tam olmadı
mustafa - (01:07):
herhalde
mustafa - (01:07):
daha farklı bı duygu bu
mustafa - (01:08):
caka kelımesı olmadı yoksa oldumu
mustafa - (01:08):
du bi
yunus (01:08):
: )
yunus (01:08):
doğrusu ne ?
yunus (01:08):
bul bakım
yunus (01:08):
o duygunun
mustafa - (01:09):
yani anca dilden çıkar yani allahın ayetlerını taşımayı yazmayı
mustafa - (01:09):
yoksa nefsmı var nan işin ucunda
yunus (01:09):
yok o caka yerine doğrusu ne o olayın
yunus (01:09):
yaşanılan
yunus (01:09):
yaşadıın
yunus (01:09):
kelime
yunus (01:09):
kavram
mustafa - (01:10):
he bılmıom yani yoksa boburlenmemı
mustafa - (01:10):
nan
yunus (01:10):
yok bak doğrusu
yunus (01:10):
şereflenmek
mustafa - (01:10):
ama nıye oyle olsunkı boburlenerım allahın ayetlerıyle
mustafa - (01:10):
demı ama
yunus (01:10):
Allah şereflendiriyor seni
yunus (01:10):
kelamıyla
yunus (01:10):
hal o yani
yunus (01:10):
ismi
mustafa - (01:10):
: )
yunus (01:11):
o kitapda sizin şerefiniz vardır
mustafa - (01:11):
of şerefe bak sen yunusm hoppa
yunus (01:11):
bi ayet bak mealen
mustafa - (01:11):
feyze gel sen
mustafa - (01:11):
: )
yunus (01:11):
bi de başka had bildirmek için
yunus (01:11):
şeref yalnızca Allaha aittir var
mustafa - (01:12):
yani gururlanmak yanı benım rabbım bu gıbı he yunusm
mustafa - (01:12):
yanı o duygu demı
mustafa - (01:12):
yanlışlık yok he yunusm
yunus (01:12):
gurur deil işte
yunus (01:12):
şeref o
yunus (01:13):
gurur kendine ait gördüğün şeyle övünmek gibi
yunus (01:13):
bu Allahtan olan
mustafa - (01:13):
he tabı yunusm ınsan acızlığını bılıosa zatı o uyguya ne dıye kapılcak
mustafa - (01:14):
yani allah karşısında acızlık bılcen yoksa onun dışında dımdık olcan
mustafa - (01:14):
yanı onun dışında derken
mustafa - (01:14):
du tam toparlayaödım eksıklık var karışdım
mustafa - (01:14):
ha
mustafa - (01:15):
: )
yunus (01:15):
evt
yunus (01:15):
hamdolsun
mustafa - (01:15):
bombardımandayım şimdi
yunus (01:15):
mesela hamd ne demek
mustafa - (01:15):
: )
yunus (01:15):
hamd olsun derken
yunus (01:15):
ya da hamd Allaha aittir derken
mustafa - (01:16):
hamd şükür değilmi açılımı yunusm
mustafa - (01:17):
yani allahın verdiği şükrü geri iade etmek
mustafa - (01:17):
yani
yunus (01:17):
yok
yunus (01:17):
şükür yalnız Allaha aittir
yunus (01:17):
olmaz
yunus (01:17):
: )
yunus (01:17):
birinci anlamı övgü
yunus (01:17):
ikinci anlamı değerlendirmek
yunus (01:18):
ikisi birlikte de kullanıldıı yerelr var tek tek kullanıldıı yerlerde var
yunus (01:18):
ve bağlantılı
yunus (01:18):
çünkü değerlendiremeyen övemez de
yunus (01:18):
hamd Allaha mahsustur derken ondan işte
mustafa - (01:18):
ewt yunusm övgü ınsana tabi değil şüphesiz
mustafa - (01:18):
ewt ewt
yunus (01:18):
yani değerlendirmeyi kendi hakkında ancak o yapar
yunus (01:18):
dolayısıyla da övgüyü
yunus (01:19):
: )
yunus (01:19):
dolaysıyla da hamd Ona mahsustur elbette
yunus (01:19):
bize de onu tembihliyor işte
yunus (01:19):
yani zaten yapamayacağınız için
yunus (01:19):
hem de ancak ben yapabilirim zahmet etmeyin
yunus (01:19):
gibi
mustafa - (01:19):
görünen o açığa işte o şekılde çıkıo demı ha yunusm
mustafa - (01:20):
yani bütünleşmmeı oluo doğruus
yunus (01:20):
ya da övebileceğinizi değerlendirebileceğinizi zannetmeyin
yunus (01:20):
evet
yunus (01:20):
yoksa ne övebiliriz ne de değerlendirebiliriz
mustafa - (01:20):
ama edeplilik şart ha demı yunusm burda
yunus (01:20):
ki övemiyorlar işte değerlendiremiyorlarda
mustafa - (01:20):
içde tutmak he
mustafa - (01:20):
yunusm
yunus (01:20):
biz de ancak o bize bahşettiği kadar övebiliyor değerlendirebiliyoruz
yunus (01:21):
yoksa ne mümkün Allahı değerlendirebilmekte övebilmek
yunus (01:21):
evet
yunus (01:21):
di mi mustafam
yunus (01:21):
: )
mustafa - (01:21):
ewt benım yazdığıma dedın he yunusm
yunus (01:21):
evt
mustafa - (01:22):
o olayı kavrayıp içde tutmak dışarıda yaşarsan nefs vs olayı dağıtır yani kalpe vurmak işi
mustafa - (01:22):
gbi bir olay he yunusm
yunus (01:22):
evet mustafam
mustafa - (01:22):
analdım yunusm
yunus (01:22):
yni olmaz çünkü
yunus (01:22):
başka türlü
mustafa - (01:23):
ewt yunusm zaten nefsını tanıyıosan bılıosan olay kopuo orda
mustafa - (01:23):
zaten dışarı vurumda hıısedıon nefse tabı olduğunu
mustafa - (01:24):
acaıp bır durum bu
yunus (01:24):
: )
mustafa - (01:25):
ee yunusm de bana başka dıceğin varmı
yunus (01:25):
: )
yunus (01:25):
yok mustafam
yunus (01:26):
: )
mustafa - (01:28):
yunusm
mustafa - (01:28):
Sonra onları siz öldürmediniz ve lâkin onları Allah öldürdü, attığın vakıt da sen atmadın ve lâkin Allah attı, hem de mü'minlere güzel bir imtihan geçirtmek için, hakikat Allah semi'dir, alîmdir

mustafa - (01:28):
bana açsana şunu yani daha açılımlı
mustafa - (01:28):
aslında açıkda
mustafa - (01:29):
bana daha farklı anlat
yunus (01:29):
şimdi di mi
mustafa - (01:29):
işin varsa sonra
yunus (01:29):
yok
yunus (01:29):
tamm
yunus (01:30):
şimdi bak bi hadis var önce
yunus (01:30):
onu diyeyim bi bağlantı var orada ince
mustafa - (01:30):
tam
yunus (01:30):
attığın taş ya da ok hayvanı öldürmez Allah o hayvanın canını alır
yunus (01:30):
s.a.v.
yunus (01:31):
mealen böle bi hadis
yunus (01:31):
var
yunus (01:31):
yançok ince bak
yunus (01:31):
i
yunus (01:31):
o ok girdiğinde kan kaybettiğinde filan deil
yunus (01:31):
bu sebeple görünür ama
yunus (01:31):
aslında Allah alır canı orada
yunus (01:31):
direk olarak
yunus (01:32):
fakat akıl için gerekli olduu için o sebepler var
yunus (01:32):
yani biz kendi hayatımızı İNSAN yaşayabilelim die
yunus (01:32):
yani bize özgü bir hayat takdir etmiş Allah
yunus (01:32):
dolayısıyla da bunun bir sebepler zinciri olması lazım
yunus (01:33):
yani yoksa Allah sebeblerden münezzeh olarak vardır
mustafa - (01:33):
yani benim bakışım bir mümin olarak olaya yaşayışım davranışım akıl yonuyle olmucak he yunusm
yunus (01:33):
ama insan onu anlamak için sebeblere ihtiyaç duyar
yunus (01:33):
önemli ama işte akıl hem yetmiyor hakikate
yunus (01:33):
yani Akllaha
yunus (01:34):
hem de bi sınır oluyor Allaha
yunus (01:34):
mesela işte biliyoruz felsefeciler
yunus (01:34):
hem akılla izah edilemeyecek bir kudret var
yunus (01:34):
bu açık
yunus (01:34):
yani akıldan öte bişi yaşadıımız
yunus (01:35):
fakat sırf akıl olunca hem o akılla olan yaşayışın idrakine varamıyorsun
yunus (01:35):
hem de ötesine geçemiyorsun
yunus (01:35):
işte oradaki imtihan denilen o
yunus (01:35):
yani Allah öteye geçirecek
yunus (01:35):
akıldan
yunus (01:35):
müminleri
mustafa - (01:35):
iman yani demı bu
mustafa - (01:35):
açığa çıkan
yunus (01:35):
evet
yunus (01:36):
heh şimdi bak orada bi dercelendirme var yine
yunus (01:36):
Sonra onları siz öldürmediniz ve lâkin onları Allah öldürdü, attığın vakıt da sen atmadın ve lâkin Allah attı,
yunus (01:36):
bak müminler için ayrı hitap başlangılçta
yunus (01:36):
dikkat ettin mi
yunus (01:36):
efendimize ayrı
yunus (01:36):
ilki o hadisteki gibi
yunus (01:37):
yani siz öldürmediniz
yunus (01:37):
attığınızda Allah öldürdü
yunus (01:37):
: )
yunus (01:37):
şimdi bu müminlere
yunus (01:37):
: )
yunus (01:37):
tecrübe ettirilen
yunus (01:37):
şimdi efendimize hitaba bak
yunus (01:37):
ne diyor
yunus (01:37):
: )
yunus (01:37):
ona yaşatılan ntecrübe
yunus (01:37):
ne
yunus (01:37):
: )
yunus (01:38):
nan başka şeyle ilgilenme bak
yunus (01:38):
ayıp
mustafa - (01:38):
yok ınceyı yakalamaya çalışıom
mustafa - (01:38):
anladım yunusm
yunus (01:38):
yani müminler için attığınızda demiyor
yunus (01:39):
efendimiz için attığında diyor
yunus (01:39):
: )
mustafa - (01:39):
of
mustafa - (01:39):
of
yunus (01:39):
ikisi de aynı aslında da derefce farkı var
yunus (01:39):
: )
yunus (01:39):
müminler sonuçlar dahilinde Allahın tecellisi alıyor bu imtihanda tecrübede
yunus (01:40):
efendimiz direk atma eylemi de dahil olarak can alınması
yunus (01:40):
: )
yunus (01:40):
s.a.v.
yunus (01:40):
şimdi bu yannız bizim yaşadıımız gibi bilgi olarak değil
yunus (01:40):
o savaşta yaşanılan şeyden bahsediliyor dikkat et
yunus (01:40):
karşıdakilerde savaşta oldukları halde aynı tecrübe değil yani
yunus (01:41):
direk tecelli biri
yunus (01:41):
: )
yunus (01:41):
yaşadıkları o
yunus (01:41):
yani bi haller yaşıyorlar
yunus (01:41):
öyleki hani ellerinden kollarından habersizler mesela düşün
yunus (01:41):
çünkü Allah öldürüyor
yunus (01:42):
ama bunun öldürme kısmını yaşayıp idrak kısmını yaşamıyorlar
yunus (01:42):
kendilerinden geçme söz konusu
yunus (01:42):
o makamda ama he
yunus (01:42):
,bizim bildiğimiz kendinden geçme değil
yunus (01:42):
düşün zaten savaş ne biçim bi durum
yunus (01:42):
bi de o halde neler
yunus (01:43):
şimdi işte efendimize olan hem elleri ondan ayrı hem de bunun idrakinde
yunus (01:43):
çünkü peygamber
yunus (01:43):
: )
yunus (01:43):
ama tecrübe ettiriliyor
yunus (01:43):
fakat bilgi sora geliyor
yunus (01:43):
hani şöle şöle oldu ya
yunus (01:43):
işte o buydu
yunus (01:43):
: )
yunus (01:44):
imtihan olması da
yunus (01:44):
hem tecrübe olması yönüyle
yunus (01:44):
hem de sorasında hani had bilicekler mi bilmeyecekler mi
yunus (01:44):
hani biz öldürdük biz yaptık diyecekler mi
yunus (01:44):
yoksa Allaha mı verecekler
yunus (01:44):
içlerinde
yunus (01:44):
: )
yunus (01:45):
annadın
mustafa - (01:45):
: )
yunus (01:45):
oldu di mi annatabildim
mustafa - (01:45):
ewt ewt
mustafa - (01:45):
daha ıyı anladım
yunus (01:45):
mesela bi savaşta hani uhudaydı di mi kazandık diye seviniyorlar
yunus (01:45):
: )
yunus (01:45):
kaybediyorlar
yunus (01:45):
bak o kadar ince
yunus (01:46):
gevşiyolar ya
yunus (01:46):
: )
yunus (01:46):
bunu yazacaktım iyi oldu şimdi temize çekmek gibi
mustafa - (01:46):
o zaman bır mumının sepepleri kaldırcak gormucek çıkan sonucu allaha dauyandarcak hep he yunsum yanı bakışımız boyle olcak
mustafa - (01:47):
yanı boyle bır durum gıbı he yunusm
yunus (01:47):
ilmen öle
yunus (01:47):
ama tecrübe farklı
yunus (01:47):
yani bi de onu yaşamak var
yunus (01:47):
asıl iş zaten yaşadıında oluyor
yunus (01:47):
tam imtihan
yunus (01:47):
evt öle
mustafa - (01:47):
ewt değerlendırme
mustafa - (01:47):
kavramı nasıl ilıo yanı
mustafa - (01:47):
olayın duruma gore
yunus (01:48):
yani işte tasavvuf büyüklerimiz benlikten bahsetmesi bu yüzden
yunus (01:48):
ben deme benliğini yok et gibi
mustafa - (01:48):
ewt
mustafa - (01:49):
şimdi adam dıokı bırısı tecavuze ugradı bunu allahmı yaptırıo dıo veya nebılım bu tur çırkın şeyler
yunus (01:49):
evet
mustafa - (01:49):
sonuçda allah yaratamdımı dıo
mustafa - (01:49):
nedıcen bu adama
yunus (01:50):
işte tecavüz eden Allah adına tecavüz edebilir mi
yunus (01:50):
edemez
yunus (01:50):
hem de etmez
yunus (01:50):
dolayısıyla tamamen ayrılıyo olaylar
yunus (01:50):
yani yaratma Allaha mahsus
yunus (01:50):
ama neyi yaratacağı var
yunus (01:51):
Allah durup duruken yaratmaz
yunus (01:51):
çünkü
yunus (01:51):
mesela durup duruken tecavüz yaratmaz
yunus (01:51):
tecavüze gelmesi için işin mutlaka kişinin gayreti var
yunus (01:51):
yani Allahı unutma gayreti olmalı ki o işi yapabilsin
yunus (01:52):
yoksa Allah o işi direk zaten yaratmıyor
yunus (01:52):
yani mesela duyma görme dokunma bunnarı daimi yaratıyor
yunus (01:52):
ya da diğer devamlı yarattığı şeyler belli
yunus (01:52):
bizim dahlimiz olmadan
yunus (01:52):
ama Allah durup duruken günahları yaratmıyor
yunus (01:53):
işte o hale gelirsen
yunus (01:53):
Allahla olursun
yunus (01:53):
yani bunu bildin şimdi bak
yunus (01:53):
Allah normalde bir başka varlık işin içine girmeden yarattıklarıyla işin içinde olan olunca yarattıkları ne kadar ayrı
yunus (01:54):
işte o bir dahl olmadan yarattıklarıyla kalırsan cennettesin
yunus (01:54):
diebilirsin
yunus (01:54):
ama sen ya da başkası işin içine girerse
yunus (01:54):
ki anlaşılır bu
yunus (01:54):
direk
yunus (01:55):
yani Allahın yapmasıyla kişinin yapması arasında niyet farkı olduu gibi
yunus (01:55):
sein o işe baktıında da niyetin farklı olabilir
yunus (01:55):
halbu ki karşıdaki o niyette olmayabilir,gibi
mustafa - (01:56):
işte ben nası algılıom bılıonmu yunusm yanı şimdi bu tecavüz allah yasaklıo pek çirkin dıo yani allahın olağan daim bir kanunu var o kanuna ters gelen herşey zıtlık oluo yani şeytanın çıkışı benden ayrılan kavramda şeytana tabi olur dıo benım olağan kanunum bu diyor yani çirkin işlerde
yunus (01:56):
evet
mustafa - (01:56):
olurunda çirkinlik yok yunusm yani ılk ve son olan rabda yok boyle bışey
yunus (01:56):
işte zaten nefs olan herşey de o dışa çıkış var
yunus (01:56):
evet mustafam kesinlikle yok
yunus (01:56):
bu aklından çıkmasın
yunus (01:57):
çok önemli bak bu
yunus (01:57):
tahmin edemeyeceğin kadar önemli
yunus (01:57):
yaşamın için
yunus (01:57):
yaşamımız için
yunus (01:57):
yakınlığımız için Allaha
yunus (01:57):
mesela bak
yunus (01:57):
bi ayet
yunus (01:57):
burdan anlaşılıyor tam
yunus (01:57):
Allah sizi farklı ümmetler kıldı ki tanışıp kaynaşasınız die
yunus (01:58):
bak şimdi bu işte onun niyeti
yunus (01:58):
başka bi niyet yok kesinlikle
mustafa - (01:58):
allahın niyeti he yunusm
yunus (01:58):
yani Allah kuddüs işte mustafam
mustafa - (01:58):
: )
yunus (01:58):
yani öle denebilir
yunus (01:58):
evt
yunus (01:58):
ya da mesela subhan ismi
mustafa - (01:58):
zaten bızdekı nıyet sıfatı guzelde ondan zaten
mustafa - (01:58):
demı yunusm
yunus (01:58):
noksanlıktan münezzeh
yunus (01:59):
evet
yunus (01:59):
bütün iyilikler Allahtan bütün kötülükler nefsinizden ayeti işte
mustafa - (01:59):
ewt yunusm yani benden otesi çirkinlik dıyor rab bu kaçınılmaz dıyor ben guzelım dıyor
mustafa - (01:59):
: )
yunus (02:00):
: )
mustafa - (02:00):
of of demı he yunsum
yunus (02:00):
yani aslında ben bile demiyor da
mustafa - (02:00):
acaıps oldum ha
yunus (02:00):
: )
yunus (02:00):
niye biz dediini anla bak o temzilikten
yunus (02:00):
: )
yunus (02:00):
kuddusiyet işte o
yunus (02:00):
tertemiz olmak ama hani Allah olunca aziz kuddüs
yunus (02:00):
saf gibi değil
mustafa - (02:01):
of ben bu duyguyla bakamdım hiç biz yani allah ve ınsan biz
yunus (02:01):
ama bi boyutuyla bizde zahir olan boyutunda saflık evet
mustafa - (02:01):
he yunusm
mustafa - (02:01):
he demı yunusm
yunus (02:01):
: )
yunus (02:01):
yani çünkü yaratmış mustafam
mustafa - (02:01):
yakaladım şükür bışeyler yunusm
yunus (02:01):
o yüzden gerek olmadıkça ben demez
mustafa - (02:01):
allah razı olsun
mustafa - (02:01):
senden
yunus (02:01):
cümlemizden mustafam
yunus (02:01):
kadir gecesi tabi
mustafa - (02:01):
: )
yunus (02:02):
yani o demiyor düşün verdiği hak sebebiyle
yunus (02:02):
: )
yunus (02:02):
ben die
mustafa - (02:02):
yanı yunusm guzellıler rabdan çirkinlikler nefsden
yunus (02:02):
evt mustafam
yunus (02:02):
hamdolsun
yunus (02:03):
yani bu da Onun hakkı olduu için öle
yunus (02:03):
yani hakikat olduu için öle
mustafa - (02:03):
yunusm du şurası kaldı bi orayıda anlarsam tam kalbım daha guzel olcak .
yunus (02:03):
yoksa bizim gibi düşünerek değil mustafam
yunus (02:03):
: )
yunus (02:03):
yani orada ben demesi gerçek olduu için
yunus (02:03):
büyüklenme içindeğil
yunus (02:04):
: )
mustafa - (02:04):
nefs yani nefsı o zaman rab yaratmıo yanı yaratmıo derken duzende işleyen bu nefs du nasıl anlatsam du karışdım yıne
yunus (02:04):
Hak olarak öyle
yunus (02:04):
işte nef zaten bilgisayar gibi
yunus (02:04):
bu bilgisyarın bi işleyişi olucak illa ki
yunus (02:04):
o işleyişte elbbette farklı olucak
yunus (02:05):
yani akıl gibi
yunus (02:05):
şimdi bi bizim aklımız var
yunus (02:05):
yani bize devam ettirdiği
yunus (02:05):
bak du geliyom
yunus (02:05):
annatıcam tam
mustafa - (02:05):
tam bende bı çay kouyım
mustafa - (02:05):
: )
yunus (02:08):
geldim
mustafa - (02:09):
: )
yunus (02:09):
şimdi derinden giricez
yunus (02:09):
bu noktadan
mustafa - (02:10):
gır yunusm anlat bana
mustafa - (02:10):
yanı ayır edım
mustafa - (02:10):
nokta vurmam lazım
yunus (02:10):
Allah kadr gecemizi mübarek kılsın
yunus (02:10):
evet
mustafa - (02:10):
amin yunusm
yunus (02:10):
şimdi BEN dediinde insan neyi kastediyor
yunus (02:11):
mesela elini görsek sadece bi insanın
yunus (02:11):
bu O mudur
yunus (02:11):
ben dediği şey midir
yunus (02:11):
değil
yunus (02:11):
bu el BENim der çünkü
yunus (02:11):
BEN diyemez
mustafa - (02:11):
of
yunus (02:11):
o halde el BEN denilen şeyden ayrı demek
mustafa - (02:11):
of
yunus (02:12):
göz
yunus (02:12):
gözüm
yunus (02:12):
el elim
yunus (02:12):
Yani el ayrı bir varlık aslında
yunus (02:12):
eğer ayrı olmasaydı el denmezdi
yunus (02:12):
mal sahibi mülk sahibi hani bunun ilk sahibi
yunus (02:13):
şimdi sonrasındaki sahibi de o aslında
yunus (02:13):
çünkü sonrasında da BEn diyemediin gibi kontrolünü de BEN dediin yapamıyor
yunus (02:13):
eğer BEN dediğin kontrolü yapabilseydi hiç şüphesiz o SEN olurdun
yunus (02:13):
: )
yunus (02:14):
annadın mı?
yunus (02:14):
: )
yunus (02:14):
SEN mesela elin uyuştuğu zaman madem SENinse uyuşmamasını irade etmen gerekir ki
yunus (02:15):
kontrol BENim diyebil
yunus (02:15):
ya da bu el BEN diyebil
yunus (02:15):
dolayısıyla ne o el BEN ne de BEN dediğin senin
yunus (02:15):
: )
mustafa - (02:15):
anaa of of du bı hale gırdım şimdi ıdrak edıom ama akılda dondu kaldı sankı
yunus (02:16):
çünkü BEN dediğin senin olsan el de senin olması lazım
yunus (02:16):
halbu ki ikisininde kontrolü sen de değil ki ne BEN diyebilirsin ne de BENim
mustafa - (02:17):
açıl açıl yunusm açılabıldığın kadar ver kardeşim ver
yunus (02:17):
şimdi bak düşün bu aklen böyle
yunus (02:17):
: )
yunus (02:17):
aklen he bak
yunus (02:17):
dikkat
yunus (02:17):
şimdi o halde bunnarın sahibi kim
yunus (02:17):
ve neden BEN diyoruz
yunus (02:17):
: )
yunus (02:18):
ve BEN dediğimiz biz değiliz şüphesiz
yunus (02:18):
: )
yunus (02:18):
BENim dediğimiz de bizim değil bi de
yunus (02:18):
bak bu hiçlik ve yok luk boyutu
mustafa - (02:18):
yunusm burda edepi korucaz demı
yunus (02:19):
yok daha akıldayız bak du
yunus (02:19):
gelicez oraya sen bırak
yunus (02:19):
şimdi aklen ne BEN diyebilriiz aslında
yunus (02:19):
ne de BENim diyebiliriz
yunus (02:19):
bu şüphesiz böyle
yunus (02:20):
ve şimdi aklen BEN dediimiz ve BENim dediğimiz şey de YOK ve HİÇ olmuş oluyor
yunus (02:20):
yani biz de dahil
yunus (02:20):
fakat varız di mi
yunus (02:20):
bak aklen yokuz
yunus (02:20):
o kesin
yunus (02:20):
ama varız
yunus (02:20):
aah
yunus (02:20):
: )
yunus (02:20):
demek var dediğimiz şey aklen gelmiyor
yunus (02:21):
fakat bildiğimiz şey aklen yok
yunus (02:21):
hiçlik ve yokluk
yunus (02:21):
fakat VARız
yunus (02:21):
ve BEN diyoruz BENim diyoruz
mustafa - (02:21):
: )
yunus (02:22):
ama BEN ve BENim derken BEN de BENim değil BENim dediğimizde bizim değil ve hepsi yok hükmünde
yunus (02:22):
ama tümü de var
yunus (02:22):
yani bak ne geliyo şimdi
yunus (02:22):
sanki herşey emanet gibi
yunus (02:22):
: )
yunus (02:23):
yani herşey tümden dahil olmak üzere ve özelde de emanet
yunus (02:23):
bu BEN ve BENimlerin hepsi emanet
yunus (02:23):
çünkü hepsi ve hiçbiri bizim değil
yunus (02:23):
ve yok oldukları halde varlar
yunus (02:24):
şimdi neden Allah bizden iman istiyor
yunus (02:24):
: )
yunus (02:24):
kendisine
yunus (02:24):
çünkü yok gibi
yunus (02:24):
ama var
yunus (02:24):
: )
yunus (02:24):
bak kopmadıysan eğer öle bişi dedim ki
yunus (02:24):
komple bağlantılı ve açık
mustafa - (02:24):
yok yunusm kayıt edıom
mustafa - (02:25):
: )
yunus (02:25):
şimdi bu BEN dediğimize bi alttan bakalım
yunus (02:25):
elimiz BEN diyebiliyor mu
yunus (02:25):
bizim olmadıı açık
yunus (02:26):
yani BENim DİYEMİYORUZ
yunus (02:26):
fakat o asla BEN diyemiyor
yunus (02:26):
bu açık bi fark
yunus (02:26):
mesela bu bilgisayar bi varlık di mi
yunus (02:26):
bak bişiler yapıyor
yunus (02:26):
beyin gibi
yunus (02:27):
ama BEN yok
yunus (02:27):
halbu ki BEN diyebilecek özellikler onda da var
yunus (02:27):
ya da mesela dağlar gökler yerler
mustafa - (02:27):
: )
yunus (02:27):
canlı gibiler ama hiçbiri ben demiyor
yunus (02:27):
halbu ki faaliyetleri var
yunus (02:27):
bizim BEN dediğimiz gibi
yunus (02:28):
hepsi de bizim emrimizde
yunus (02:28):
sanki bizim gibi
yunus (02:28):
ya da BENim gibi
yunus (02:28):
ama bi yere kadar
yunus (02:28):
neden
yunus (02:28):
çünkü işte onnarda ne BENimler ne de KENDİlerininler bizim
yunus (02:28):
gibi
yunus (02:29):
şimdi biz nasıl BEN diyoruz
yunus (02:29):
bu durumda
yunus (02:29):
bak şimdi
yunus (02:29):
Allah dedi ki ben yeryüzünde bir halife yaratacağım
yunus (02:29):
bir bu
yunus (02:30):
Ona ruhundan üfledi
yunus (02:30):
iki
yunus (02:30):
biz emaneti dağlara verdik onlar kabullenmedi fakat çok zalim ve cahil olan insan yüklendi
yunus (02:30):
: )
yunus (02:31):
şimdi bu BEN diyebilmemiz RUH sebebiyle
yunus (02:31):
yani TEK olan varlığın
yunus (02:31):
yüce ALlahın
yunus (02:31):
ruhundan üflemesiyle BEN diyebildiğimiz şey
yunus (02:32):
bilgisyarda RUH yok o yüzden BEN diyemiyor
yunus (02:32):
BEN diyebileceği şey yok
yunus (02:32):
ve tasarrufu yok
yunus (02:32):
çünkü Allahın ruhu yok onda
mustafa - (02:32):
of of yunusm
yunus (02:32):
hem de halife olmaması sebebiyle BEN diyemiyor
yunus (02:32):
: )
mustafa - (02:32):
ana
yunus (02:33):
çünkü halife olsa ruhu olur
yunus (02:33):
ruhu olsa BEN diyebilir
yunus (02:33):
fakat canlı şüphesiz
yunus (02:33):
bi mana da
yunus (02:33):
çünkü faaliyeti var
yunus (02:33):
fakat ben diyemiyor çünkü ruhu yok
yunus (02:33):
ona faaliyeti veren kim
yunus (02:33):

yunus (02:34):
şimdi bu durumda
yunus (02:34):
BEN desen
yunus (02:34):
olur mu
yunus (02:34):
BENin senin değil
yunus (02:34):
BENim dediklerinde senin değil hiç şüphesiz
yunus (02:34):
: )
yunus (02:34):
fakat tasarrufun var
yunus (02:35):
Allahın sendeki tasarrufu gibi
yunus (02:35):
halife de bir şeylere tasarruf edebiliyor
yunus (02:35):
ve ruh verebiliyor
yunus (02:35):
: )
yunus (02:35):
kendinden
yunus (02:35):
: )
yunus (02:35):
ama kendi dediği beni kendinin değil
yunus (02:35):
o halde birinin halifesi ki bişiler yapabiliyor
yunus (02:35):
daha doğrusu yaptırılıyor
yunus (02:36):
şimdi bizi ayıran şey RUH
yunus (02:36):
çünkü O Allah HAYAT sahibi
yunus (02:36):
bilgisayara vermedi
yunus (02:36):
ben diyemez
yunus (02:37):
fakat insana verdi BEN diyor
yunus (02:37):
ama onun BENi olmadıı açık
yunus (02:37):
hiç şüphesiz
yunus (02:37):
emanet
yunus (02:37):
bak bunnar aklen he
mustafa - (02:37):
ana
yunus (02:37):
felsefe filan diyoruz düşün daha bunnarı akledemeyenlere
mustafa - (02:37):

yunus (02:37):
: )
yunus (02:38):
ki çok açık
yunus (02:38):
çok çok açık
yunus (02:38):
fakat aklen baktıkları için
yunus (02:38):
sadece
yunus (02:38):
: )
yunus (02:38):
bu aklı bilemiyorlar
yunus (02:38):
bu kadar basit olmasına rağmen
yunus (02:38):
ve bu akıl normalde bulunamıyor
yunus (02:38):
peygamberlerden geliyor sadece
yunus (02:38):
: )
yunus (02:38):
s.a.v.
yunus (02:38):
sadece onlarda var bu akıl
yunus (02:39):
tarihen de açık olarak
yunus (02:39):
fakat bildirdikleri halde hem bilinemiyor
yunus (02:39):
hem de akledilemiyor
yunus (02:39):
o bildirdikleri
yunus (02:39):
neden
yunus (02:39):
çünkü onnarda bilmiyor
yunus (02:39):
: )
yunus (02:39):
bildiriliyor
yunus (02:39):
sadece peygamberelere
yunus (02:40):
ve ordan da ümmetlerine
yunus (02:40):
iman şartı var çünkü ne Allah bilinebiliyor aklen
yunus (02:40):
ne de yaptıkları
yunus (02:40):
fakat öle bir sır ki
yunus (02:40):
iman edince akledebiliyorsun
yunus (02:40):
: )
yunus (02:41):
bu noktada iman=akıl
yunus (02:41):
evet
yunus (02:41):
fakat iman olunca akıl sınırlanmıyor
yunus (02:41):
akıl olunca akıl sınırlı
yunus (02:41):
iman hiç olamıyor
yunus (02:41):
: )
yunus (02:41):
iman olamıyınca hakikat bilinemiyor
yunus (02:42):
o yüzden de aklen ancak yokluk ve hiçliğe düşülüyor
yunus (02:42):
: )
yunus (02:42):
halbu ki aklen olmasa da varız
yunus (02:42):
hiç şüphesiz
yunus (02:42):
: )
mustafa - (02:42):
aa
yunus (02:42):
: )
mustafa - (02:42):
: )
yunus (02:42):
kadir gecesi hürmetine he mustafam
yunus (02:42):
: )
yunus (02:42):
Allah kabul etsin
yunus (02:43):
işte nefs ne oluyor burda anlamışsındır
mustafa - (02:43):
yunusm vallah çıkışa bak şüphesiz faydalandım ben nota aldım okumam lazım tekrar tekrar
yunus (02:43):
hakikatin tersi tamamen
mustafa - (02:43):
ewt ewt
mustafa - (02:43):
nefs hakkıktın tam tersı
yunus (02:43):
yani inat ya da bilgisayarın işleyişi gibi
yunus (02:43):
tümden yok
yunus (02:43):
evt
yunus (02:44):
fakat tam aksine olarak benlik iddia ediyor
yunus (02:44):
yani hem de hakikat olmadıı halde
yunus (02:44):
yani halife olan aslında BEN değil
yunus (02:44):
ruh
yunus (02:45):
işte ruh değilde ben deyince nefs oluyor
mustafa - (02:45):
yunusm ruh işi gerçekden anlaşılması çok güç rab kuranda bıle sıze az ılım verdık dıo
yunus (02:45):
dolayısıyla hakikatin muhalifi
yunus (02:45):
yani tam olarak gerçeğin
yunus (02:45):
evet
yunus (02:45):
ama işte açık
yunus (02:45):
yani aklen gidilemiyor diğer şeyler gibi
yunus (02:45):
ama hiç şüphesiz var
yunus (02:46):
şimdi bi de şu var mustafam
yunus (02:46):
bizim ruh iradesiz
yunus (02:46):
sadece hayat sahibi zat olan şey ruh
yunus (02:46):
var ve ben diyebildiğimiz
yunus (02:46):
fakat irade Allahtan
yunus (02:46):
yani Allah yapıyor
yunus (02:47):
o ruh Allahın yaptıına yöneliyor
yunus (02:47):
yani temelde Allahın yaptıklarına bakıyor
yunus (02:47):
ve bir şeye yöneliyor
yunus (02:47):
Allah da o hem halife seçtiği için hem de hak verdiği için yani o şeyi yapıyor
yunus (02:48):
istediğini ama Allahın yaptıkları sınırlarında istediğini yapıyor
yunus (02:48):
Bu da işte Allahın sınırkları oluyor
yunus (02:48):
halifeye koyduu
yunus (02:48):
ve işte imtihan bu oluyor
yunus (02:49):
yani yöneldiği şeyler gösteriliyor tattırılıyor
yunus (02:49):
Allah yapıyor bunu direk ilk
yunus (02:50):
sora bu yapılanlar içinde insan yöneldiği şeyin peşine götürülüyor yine Allah tarafından
yunus (02:50):
mesela zarar yaşatılıyor asgari düzeyde
yunus (02:50):
ve fayda
yunus (02:50):
Allahın takdir ettiği kadar
yunus (02:50):
o ruh bunu ruhen hissediyor
yunus (02:50):
çünkü yaşattırılıyor
yunus (02:51):
sonra o şeylere kendi zararına ya da faydasına olduu halde yöneliyor
yunus (02:51):
işte bu yönelme hayat sahibi olması yüzünden yani BEN dediği ruhu var
yunus (02:51):
mesela bilgisayar yönelemiyor
yunus (02:51):
çünkü işte o ruh yok hayat sahipliğisi yok
yunus (02:51):
ve bilmiyor
yunus (02:51):
hayvanlarda böyle
yunus (02:52):
bizden bi düşük boyutta olarak
yunus (02:52):
onnarın yaşadıklarında da yöneliş var
yunus (02:52):
ve yönelişe göre Allahın iardesi
yunus (02:52):
zahir oluyor
yunus (02:52):
ama kendi yaşantılarınca
yunus (02:53):
takdir edilen sınırlar doğrultusunda
yunus (02:53):
onlara yaşatılanlar sınırınca
yunus (02:53):
fakat insanın boyutu çok farklı
mustafa - (02:53):
: )
yunus (02:53):
mesela aklına hiç düşünce gelmese
yunus (02:54):
ki bu kolunun hareket etmemesiyle aynı şey oluyor
yunus (02:54):
sen önceden orada bir irade faaliyet gördüğün için
yunus (02:54):
o şeye yöneliyorsun
yunus (02:54):
: )
mustafa - (02:54):
: )
yunus (02:54):
bak iyi örnek oldu
mustafa - (02:54):
he ya yunusm ıyı çıkışı var
mustafa - (02:54):
bak bunun
mustafa - (02:54):
: )
yunus (02:54):
sora işte o yöneliş barız olan fakat bilinmeyen ruh
yunus (02:55):
ve iradesi olmadıı açık
yunus (02:55):
yani o yöneliş irade değil
yunus (02:55):
çünkü yöneldiği her şey olmuyor
yunus (02:55):
: )
yunus (02:55):
ancak irade edilen gerçekleşiyor
yunus (02:55):
yani kolun kalktıı için daha önce kolun kalkmadıında kalksın istiyorsun
yunus (02:55):
istemek bile değil
yunus (02:56):
bi bakış o ruhun yaptıı
yunus (02:56):
: )
yunus (02:56):
sora o yönelişe göre düşünceler manalar geliyor
yunus (02:56):
yine bir yöneliş var
yunus (02:56):
ve hep bu yönelişe göre irade oluyor tüm üstümüzdeki manalar faaliyetler
yunus (02:56):
kimisi de direk zaten ola şeyler
yunus (02:56):
: )
yunus (02:57):
işte sorumlu tutulması o yönelişine göre
yunus (02:57):
yoksa yapacağının sonucunu tümden bilmeswi şartı yok
yunus (02:57):
mesela bir şeyin nahoş olduunu anlıyor
yunus (02:57):
seziyor
yunus (02:57):
yaratılan daha önvceki örneklerden
yunus (02:57):
ki bunlarda ona yaşattırılan irade edilenler bak dikkat et
yunus (02:57):
: )
yunus (02:58):
fakat o şuna yönelmiyor da buna yöneliyor
mustafa - (02:58):
tecrube gıbı demı
yunus (02:59):
yani işte başta ona birşeyin kötülüğü kendi üstünde yaşattırılıyor
yunus (02:59):
ya da burası bak çok acayip
yunus (02:59):
bildiriliyor
yunus (02:59):
: )
yunus (02:59):
yani tecrübe etmese de bildirilmesi de bir sorumluluk sebebi
yunus (02:59):
çünkü yaşaması şart değil
yunus (02:59):
manayı anlayabiliyor o ruh
yunus (02:59):
tecrübe ettirildiklerinden ise direk sorumlu
yunus (03:00):
yani Allah ona kendi yönelişine göre yaratmadan önce
yunus (03:00):
bir bakıyor
yunus (03:00):
ve bildiriyor
yunus (03:00):
hissettiriyor
yunus (03:00):
ki bu his de Ondan
yunus (03:00):
sonra işte o ruh ya da artık nefs boyutuna inmişse ne tecrübeyi dinliyor ne bildirileni
yunus (03:01):
işte akıl bundan da öenmli bi yerde
yunus (03:01):
yani akletmeyince akla yönelmeyince Allah sounucunu ona yaşattırıyor
yunus (03:01):
çünkü hem bildiriyor hem de yaşattırmış zaten
yunus (03:02):
şimdi burda demek yöneldiğin şeyin sonuçları irade ediliyor
yunus (03:02):
o halde en üst boyutta demek neye yönelmek gerekir aklen
yunus (03:02):
: )
yunus (03:02):
O tek irade sahibine
yunus (03:02):
ol dediğinde olan Zata
yunus (03:02):
: )
mustafa - (03:02):
akıl tampon gorevı işte aklın guzellığı bu demı he yunusm
mustafa - (03:02):
ayır etme
yunus (03:02):
evet
yunus (03:03):
ama işte en ince ayar olarak o da Allahın yaşattırdıı bir şey
yunus (03:03):
yoksa bizde ayrı bizim olarak değil
yunus (03:03):
hiçbişeyde öyle değil
mustafa - (03:03):
yunusm mesela bunu orneklemelerlede vurgula yanı bı alkol içion gıbı
yunus (03:03):
Allah yaparsa yapar yapmazsa yok
mustafa - (03:03):
vs
mustafa - (03:03):
yanı fiili açıkla ornekle
yunus (03:03):
işte alkolde ve imani şeylerde bildirme var
yunus (03:04):
yani zararı bildiriyor
yunus (03:04):
önceden
yunus (03:04):
Allahın şakası yok yani mustafam
yunus (03:04):
çünkü hakikat O
yunus (03:04):
yani içkinin zararlarını ya da diğer herşeyin zararlarını hep bildiriyor
yunus (03:04):
ya direk zatından hiisettirerek
yunus (03:04):
ya da peygamberleriyle bildirerek
yunus (03:05):
bu sınırı geçtikten sonrada merhameti zahir oluyor işte rabbimizin
yunus (03:05):
yani bir ufak hissettiriyor zararı
yunus (03:05):
sora duruyor
mustafa - (03:05):
: )
yunus (03:05):
imtihan işte bu yani
mustafa - (03:06):
yunusm du du
yunus (03:06):
sove bak şu var
mustafa - (03:06):
yıne ederız corba ıccem cagırıler
yunus (03:06):
cehenneme ancak inatçı azgın kafirler girer
mustafa - (03:06):
son sozunude soyle
yunus (03:06):
yani öle
mustafa - (03:06):
: )
yunus (03:06):
inat meselesi insanın başını yakan şey
mustafa - (03:06):
ewt ya hıısedıo zaten ınsan
mustafa - (03:06):
yanı yunusm
yunus (03:06):
yoksa imtihan değil mustafam
mustafa - (03:06):
ınatçılar
mustafa - (03:06):
yanı ınat acaıp bışey ya
mustafa - (03:06):
bu olayda
yunus (03:06):
imtihan tamamen Onun bir lütfu aslen
yunus (03:06):
hamdolsun
mustafa - (03:07):
dırek yanı nefsın en ust mertebsısı
yunus (03:07):
evet
yunus (03:07):
halbu ki yöneleceği güzel şeyler de mevcut
yunus (03:07):
ya da tecrübe ettirilmeiş olsa bile
yunus (03:07):
işte iman var
yunus (03:07):
bildirmiş mustafam
yunus (03:07):
: )
yunus (03:07):
afiyet olsun
yunus (03:07):
namazları kılaım
yunus (03:07):
sora olursa devam ederiz
mustafa - (03:07):
: )
yunus (03:07):
ben de kaydedicem bunu
yunus (03:07):
temizeçekicem
mustafa - (03:08):
yunusm arara şırıngayı yokla bana
yunus (03:08):
sade hem dolu oldu
mustafa - (03:08):
sade şekılde
yunus (03:08):
işte sen yönel Allah yaratır ikmize de
mustafa - (03:08):
he yunusm
yunus (03:08):
: )
yunus (03:08):
: )
yunus (03:08):
: )
mustafa - (03:08):
ewt sade ve dolu oldu yanı sadelık arıom ben bazen kelımelere aklım yatmıo
mustafa - (03:08):
anlam yuklemıom
mustafa - (03:08):
aklen
yunus (03:08):
evt
yunus (03:08):
hamd olsun Allaha şükür halimize
yunus (03:09):
: )
mustafa - (03:09):
: )
mustafa - (03:09):
yunusm he ıbadet yaptık yınede
mustafa - (03:09):
ha demı yunusm
yunus (03:09):
evet mustafam kesinlikle
yunus (03:09):
gerçekten kadir gecesi oldu yani
yunus (03:09):
valla bak
yunus (03:09):
: )
yunus (03:09):
hamdolsun
mustafa - (03:09):
: )
mustafa - (03:10):
harbıden ha hakk oldu
mustafa - (03:10):
yanı
yunus (03:10):
ama sahura kadar namaz kılıcam ibadet edicem ben
yunus (03:10):
evt
mustafa - (03:10):
tam kardeşim
mustafa - (03:10):
hadı
yunus (03:10):
görüşürüz mustafam
mustafa - (03:10):
: )
yunus (03:10):
: )
Ne hayvan ne çocuk ne bahçe ne pınar..Ne de sonsuzluk ağacının elması.. Yeter O kuluna rızası...

Yusuf Fassı

“Sen Rabbinin gölgeyi nasıl uzattığını görmez misin? Dileseydi, onu sakin kılardı..” [Furkan Suresi, 25/45] — yani, açığa çıkmamış olarak O’nda olurdu. Ve bu, şu demeye gelir: Hak Teala gölgeyi zahir kılmadan önce, mümkün varlıklara tecelli etmeseydi, bu gölge, varlıkta ayn’ı zahir olmayan mümkün varlıklar gibi (yoklukta) kalırdı. “..Sonra, güneşi gölgeye delil kıldık..” Ve güneş, daha önce sözünü ettiğimiz, Allah’ın Nur İsmi’dir. Ve his, gölgenin varlığının güneş yoluyla olduğuna tanıklık eder. “..Ondan sonra, gölgeyi Kendimize kolaylıkla çektik” [Furkan Suresi, 25/46]. Onu Kendisine çekmesi, Kendi gölgesi olmasından dolayıdır. Nasıl ki O’ndan zahir olduysa, bütün her şey yine O’na döner.

İbn-i Arabi k.s.

-----------------------------------------

Karanlık bir odada bizden başka bir varlığın mevcut olup olmadığını bilebilmek için eğer o ses çıkarmazsa bir faaliyette bulunmazsa bilemeyiz..Eğer ışık gelirse odadaki varlıklar belli olur ki bu yine o odada bulunmayan ışığın nurundan olur. Aynı zamanda elektrik düğmesinin yerinin önceden bilinmesi veya aramak da bu NURa dahildir. İkisi de NURdur. Arama yapabileceğin varlığın da bu durumda NURdur..Çünkü elin ayağın ve dahi dokunma duyun olmasa idi NUR olamazdın..Ve bunlarda senin kendine verdiğin NURlar değildir..Ve bunları kimse de kimseye veremez. Ancak herkez bunları kendinde var bulur.

Sonra onu tesviye edib içine ruhundan nefh buyurdu ve sizin için o işitmeyi, o görmeleri ve gönülleri yaptı, siz pek az şükrediyorsunuz

Secde 9

Şimdi başa dönersek karanlık içindeki sen >RUH varlığa dair bir şuurun olamazdı. Bu olumsuz değildir. Olumlu da değildir. Fakat varlık için gerekli olan RUHun budur. Ve sendeki bu görmeler işitmeler ve hatta bilmeler MÜLK tür. Bu mülk sen de içinde bulunmak üzere temel olarak özünde senin değiller fakat seninle birlikte irade olunanlardır. Yani bir faaliyet ve bu faaliyetlerin bulunduğu bir karanlık mevcut. Işığın zahir olduğu herşey de bu NUR a muhtaçtır.

Şimdi eğer herşey bir NURa mutaçsa ve kendi NURları dahi kendilerinin değilse NURun tesiri nereden gelmektedir.. Bu sorunun sorulması bir yana idrak edilmesi de NUR dur ki hepsi bizden ve kendilerinden habersizler. Haberleri olsaydı mutlak manada ne soru ne de idrak var olabilirdi..Yani ihtiyaç var olmazdı..Fakat görmeler işitmeler olabilirdi..İhitayaçsız olarak faaliyette bulunabilirlerdi. Ama böyle değil. Ve değildi. Çünkü bu görülenlerin hepsinde görüldüğü üzere tek bir tesir edici var ve o tesire muhtaçlar ki O herşeyden daha bilinmez olan tesirdir. Fakat herşeyden daha VAR ve açıktır. Senin o karanlık oda içinde kendi vücudunun varlığını aramayacak kadar biliyor olman durumu kadar açık olarak VAR.

Ve bu halde o tesir edici kendisinin aranması için değil bilinmesi için (Görmeler işitmeler gönüller) NURlar yaptı. Çünkü Onun varlığı aranmayacak kadar aşikar fakat tanınması gerekecek kadar komplekstir.

O bilinmezin varlığı bu kadar açıksa ve bilinmez ise; biz Onun için oluruz. Çünkü Ondan başka bir tesir asıl olamaz. Ve bu bir oyun değildir. Oyunu da var kılmıştır. Gönülleri de o var kılmıştır. Temelde fayda ve zarar da bu durumda eşit olarak NUR olur. Çünkü bildirmeye doğrulardır.

Fakat asıl olan NUR; NURun varlığının kendisi olmalıdır...Çünkü fayda ve zarar kendileri olarak değil NURa dayalı olarak vardırlar.Yani bu herşeyin temeli olsa bile kendi mevcudiyetleri -başka-ya muhtaçtırlar..

Peki hiçbi şekilde sebepler olmayan ve sebeplerin hepsinin kendisine muhtaç olduğu bu asıl NUR nasıl bilinir.......

Sonra onu tesviye edib içine ruhundan nefh buyurdu ve sizin için o işitmeyi, o görmeleri ve gönülleri yaptı, siz pek az şükrediyorsunuz

Secde 9

***

Bakınız değerli kardeşlerim...


“Rabbimi Rabbimle bildim”

s.a.v.

Kibir/İddia Arayanlara....

Çocukla çocuk olur..Fakat o çocukla çocuk olan azcık aklı olan anlar çocuk değildir..Kendini biliyor olanla bilmiyor olan arasında aşkın değil, ancak tasavvufun farzlarının kapatacağı bir açık vardır..Yoksa nefsini bilen O'dur >>kişi<< değil..O kendini bildirir..Sen bil diye..Her daim O'nun kendini biliyor olduğunu...Senden yaşamaz..SENİN İÇİN; YAŞAR >>GÖRÜNÜR<< ..SEN >>ANLA DİYE<<..Yakınlığı...Lütfen ya canınızı verin konuşun ya da sırf karşınızdakinde kibir var zannettiğinizden konuşmayın..Çünkü o yapacağınızda kibir olucak..Bildirilse en azından olmaz..Bildirilmesi için isabet etmek gerekir..İsabet etmedi mesela şimdi..gibi..
Hakikaten kolay zannediliyor ama..İki taraf içinde kolay değildir yani..

Bak şimdi iki tarafa ..

"Senin düşmanlarının en düşmanı iki taraf arasındaki nefsindir"

s.a.v.

Yani kendinize bakın..yeter..kardeşim..Farz bu..Sonra beni uyarırsın nafile olarak..İhtiyaç varsa...

Ve o taraftan konuşmak öyle olmuyor...

Satarlar canlarını alan bulunmaz..

Ateşi yandıran

Ateşi yandıran kimse ? O'ndan söylüyorum..

Evvel Zahir bilinmez..

Batındır kimisiye Evvel Zahir bilinmez.. Zahirdir kimisiye Evvel Batın bilir...

Namazda dikkat etmen gereken bir nokta..(Devam)

Kendi sesini; okuduğun duayı dinle..Takip et..Tespihlerini de duy; dinle..