Sayfayı Yenileyerek ya da Başlığa Tıklayarak Arşivde Dolaşabilirsiniz

Tasavvuf/OL/Bu Sesler Bu Sözler...

Bak gör herşey nasıl da an be an oluşturuluyor...Bu sesler bu sözler başka kimin ki onun seslerine sözlerine itibar edilsin...

O'nu bırakıp, O'nsuz zannettiğin hangi sese, söze, itibar ettin de; kime, kimlere böyle öfkelendin?...

Nefsine ve nefslere itibar etme!..
Nefsine ve nefslere itibar ederek Sabr edeceğine!
Bu ikisine itibar etmemek için Sabr et!...

Ey Ateist...

Yok işte O'nun bir vücudu neye şaşkınsın bu kadar
Vücudu yoksa da yaratması var
Öyle yaratma ki canlısı var cansızı var
Aradığın nasıl bir tür ki senin; vücudsuz can yetmedi
Cansız vücuttan ne fayda göreceksin

Kader/Cüzzi İrade/Özgür İrade(Devam)

Eğer doğduğun ev, okulu olan bir mahalledeyse sen elbette o okulda okursun..Bu kaderdir.. Senin ahirette veya dünyada mutlu ya da mutsuz olmanı belirleyen bu kaderindeki olaylar değildir... Allah ile ilişkini belirleyen; kaderine razı olman veya şükretmen.. veya az şükretmen!... ya da isyan etmendir... Bir çok insan vardır ki! kaderindeki olaylar mutsuz (Şaki) olduğu halde kendileri mutludur (Said)...

Arzda (bedeninizde - dış dünyanızda) ve nefslerinizde (iç dünyanızda) size isâbet eden hiçbir musîbet yoktur ki, bizim onu yaratmamızdan önce, bir kitapta (ilim boyutunda oluşmuş) olmasın! Muhakkak ki bu Allâh üzerine çok kolaydır! [Hadyd/22]

(Bunu bildiriyoruz) ki elinizden kaçana üzülmeyesiniz ve size verdiği ile de sevinip şımarmayasınız! Allâh çok övünen kibirli hiçbir kimseyi sevmez![Hadyd/23]

Ey Âdem oğulları! Babanızla ananızı çirkin yerlerini kendilerine göstermek için Şeytan Cennetten çıkardığı gibi sakının sizi de belâya uğratmasın, çünkü o ve kabılesi sizi sizin kendilerini göremiyeceğiz cihetten görürler, biz o Şeytanları o kimselerin velileri kılmışızdır ki iymana gelmezler [Araf/27]

O Allah ki herşeye kadir olandır.. Dilediğini yapandır.. Bilirsen ne mutlu sana.. İsterse kaderinde eziyet verici olaylar olsun.. Zalimlerin inatçı yönelişlerinden haberdardır... O Allah ki engin merhamet sahibir!... Bilirsen!..

http://jonasclean.blogspot.com/2008/11/hayat-devam-eder.html

http://jonasclean.blogspot.com/2009/03/iradenin-yalnzca-ona-ait-olmasna-ornek.html

http://jonasclean.blogspot.com/2008/04/kader.html

http://jonasclean.blogspot.com/2008/04/kaderdevam.html

http://jonasclean.blogspot.com/2009/04/kaderin-ve-kaderinin-dsnda.html

yardım edenden tavsiyeler..(Devam)

Eğer beraber olduğun kimseler senin gösterdiğin sevginin karşılığını göstermiyorlarsa kendi nefsine hüzünle kapanma...Yine sev fakat fiilen bunu onlara gösterme..Sendeki sevgiye değer bir sevgi gösterdiklerinde karşılığını vermekten de çekilme..Böylece dengeli ol..Onlar sendeki sevgiye ulaşmak hassasiyetinde değillerse..Sen Allah'ın sana gösterdiği sevgiyi onlarla paylaşmak zorunda olmazsın..Böylece içine dön.. Rabbinle ol..

http://jonasclean.blogspot.com/2009/04/yardm-edenden-tavsiyeler-devam.html

http://jonasclean.blogspot.com/2009/03/yardm-edenden-tavsiyeler-devam.html

http://jonasclean.blogspot.com/2009/01/yardm-edenden-tavsiyeler-devam.html

http://jonasclean.blogspot.com/2008/12/yardm-edenden-tavsiyeler.html

http://jonasclean.blogspot.com/2008/12/yardm-edenden-tavsiyeler-devam.html

http://jonasclean.blogspot.com/2008/11/yardm-edenden-tavsiyeler-devam.html

http://jonasclean.blogspot.com/2008/10/yardm-edenden-tavsiyelerdevam.html

http://jonasclean.blogspot.com/2008/09/yardm-edenden-tavsiyelerdevam.html

http://jonasclean.blogspot.com/2008/08/yardm-edenden-tavsiyeler.html

http://jonasclean.blogspot.com/2009/04/yardm-edenden-tavsiyeler-devam_22.html

Tasavvuf/Halk/Hak..

Tasavvufa yakin olmayan kimselerin düştüğü bir hata da her geçen "HALK" kavramını genel bilinen üzere toplum=Halk manasına almalarıdır...Halbu ki tasavvuf eserlerinde geçen HALK kavramının büyük kısmı YARATILIŞ-YARATIŞ=HALK etmek manasınadır...Kimi zaman toplum=halk manasına kullanılırken kimi zamanda ikisi bir manada!..ya da dendiği gibi sadece YARATIŞ-YARATILIŞ=HALK etmek manasına kullanılmıştır...

Allah herşeyin HALK edicisidir...Rabbimizin bir ismi de HALLAK tır ki daha önce de denildiği gibi bu isim an üzere yaratışı ifade eder..Yani SANİ'nin (SANATÇI) sanatını yapar üzere olduğu haldeki ismidir HALLAK...

Yani HALİK=yaratıcı..HALLAK=YARATAN(fiil üzere)...HALK=Yaratılmış/yaratılıyor olan..

İşte bu da o İlmin önemine işaret eder..Ki bu anlatılan ilmi konu da hem marifet ilmini hem o perde olduğunu zannettikleri ilmi kavrar...

Anlaşılmak o derecede hakikaten çok zor olduğu için onlar halka karşı şefkatli olmayı nasihat ederler..yoksa >>onların kötü zan ederek<>marifeti kapsayan << ilim...

Bilenler bilirler ki rabbimizin HALİK ismini zikretmekle HALLAK ismini zikretmek kıyaslama yapmamak şartıyla birbirinden çok farklı yakınlaşmaları hissettirir...

Öyleyse nazdan usandıran kimdir?...Kimin cefası çekilir? Kimin zahmeti!...

Şimdi şu ilme bakınız ki Allah onun açığa çıkartıp gizlediği sevgisinden ayırmasın...

***

Hiç kimse Hakk'ı bilemedi.Bu itibarla insanlar biribirinden farklı ve mertebeleri değişik oldu.

İbn Arabi (k.s)
Fusus ül Hikem, X. Fass

***

Yine sizin için nefislerinizden kendilerine ısınırsınız diye eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve bir esirgeme yapması da O'nun ayetlerindendir. Şüphesiz ki bunda düşünecek bir kavim için ibretler vardır.

Rum 21

***

http://jonasclean.blogspot.com/2009/02/sr.html

Hattâ onlar; ilmin perde olduğunu söylerler...

--ilim hakkında niye bu kadar çok beyanatta bulunduk. Zira, ilmin
makamı hakkında kendilerinde cehaletin gâlib geldiği ve heva-ı nefsin
kendileriyle oyun oynadığı adedleri sayılmayacak kadar kimseler bu
zamanda türemeye başladılar. Hattâ onlar; ilmin perde olduğunu söylerler.
And olsun!..
Onlar, söylemiş oldukları bu şeye inanıyorlarsa farkında olmadan
doğru söylemişlerdir.
Evet!.
İlim, kalbi gafletten, cehaletten ve ilmin zıttı şeylerden engelleyen
büyük bir perdedir.
Öyle ise, ilim hakikâte ulaşmaya kesinlikle engel değildir. Ancak,
İlimle gururlanılmadığı müddetçe.--

İbn-i Arabi (k.s.)

Çok Önemli En Önemli...Tasavvuf/İlim/Muşahede

İKİNCİ MERTEBE
İkinci Mertebe: HİDÂYET MERTEBESldir
İlmi olan ikinci mevkinin unvanı Âlem-i Şehâdete müdebbir olan
imamın kalbine gelen hidâyet yıldızıdır.
Bu yıldız hidâyetin kabulüne sebebdir. Bu da islâmi Feleklerden
dördüncüsüdür.
«Allah, şu hakikâti: Kendisinden başka hiçbir Tanrı olmadığını,
adaleti ayakda tutarak (delilleriyle, Âyetleriyle) açıkladı. Melekler
(bunu ikrar etti, hakîkî) ilim sâhibleri (Nebîler, Alimle)de (böylece
inandı). Ondan başka hiçbir Tanrı yoktur. "O" mutlak ğalibdir, yegane
hüküm ve hikmet sahibidir.»
(Al-i İmrân Sûresi, Âyet: 18)
Bu Âyette Allah Subhânehu, kullarına ilmin şerefini kendi Zât'ını ilimle
vasıflayarak bildirmektedir. Öyle ise, Ey muvaffak ve said oğlum!, ilmin
şerefi kâmille sahib olduğunu itikad et.
ilim sıfatı varlığı vacib, varlığı caiz ve varlığı muhal olan her şeye
bağlantısı bulunduğundan ötürü, sıfatların en kapsamlısıdır. İlmin dışındaki
hiçbir sıfat, varlığı vacib, varlığı caiz ve varlığı muhal olan şeylerin
tamamına taalluk etmez. Belki ilmin dışındaki sıfatlar ya varlığı caiz olan
şeylere veya varlığı vacib ve caiz olanlara bağlantısı olur.
Ey Aziz!.
İlim için iki şeref vardır.
Bu şereflerden birincisi; ilmin kendisi itibariyle,
İkincisi; bilinen şeyler yönüyledir.
Bunların açıklaması:
İlmin kendisi itibariyle olan şerefi, üç şeyden dolayı hâsıl
olmaktadır.
1- ilmin, eşyanın nefs-ul emir (realite)de bulundukları hakikâtlarına seni
ulaştırması,
2- Bilmek istediğin şeylerle alâkalı sende bilgisizlik varsa ilim o
bilgisizliği senden gidermesi,
- 34 -
3- ilim, zanni, şüpheli, ilmi gerçeklerle ters düşen bilgileri ve gaflet
edilen meselelerdeki gafleti izâle etmesi itibariyle, ilmin bizzat kendisinde
büyük bir şeref vardır.
Bilinen şeyler yönüyle ilimdeki şerefe gelince.. O şerefi ma'lumu
elde etme itibariyle hâsıl olan şereftir.
Yani, ma'lumatların bir kısmı, bazı kısımlarına nazaran daha şerefli ve
üstün olduğu gibi, bazı ilimlerde bazısından daha üstün olur. Meselâ;
Hak'kın Sıfat ve Fiillerini bilmekten ötürü Hak'kı bilme vasfı kendisinde
bulunan şahısla Zeyd'in evde olmaklığını bilmekten ötürü kendisinde
Zeyd'in evde oluşunu bilme vasfı.. Bulunan şahıs arasında şeref
bakımından çok büyük fark vardır. Nasıl ki bu iki malum arasında şeref
bakımından hiçbir münasebet yoktur.. Aynen öyle de o iki ilmin arasında
da şeref cihetinde hiçbir alâka mevcûd değildir, öyle ise bu ikinci şeref
malumdan ilme arız olan üstünlük ve şerefdir.
Allah Tealâ, Kurân-ı Kerîm'in birçok yerinde alimlerden övgüyle
bahsetmektedir. Birçok Âyette de kendisini ilimle vasıfladığı gibi, kullarını
da ilimle vasıflıyor. O Âyetlerden biri de mevzunun başlangıcında zikr
ettiğimiz Al-i imrân Sûresinin 18. Âyetidir. Bu Âyette Allah Subhanehu
kendisini Melekleri ve insanları ilimle vasıflamıştır. Zira şahidlik bir şeyi
görüp onu itiraf etmektir. Dolayısıyla burada ki itirafda ancak bilmekle
oluşur. Öyle ise bilinmeyen bir mevzuda şahidlik yapılmaz.
Bu Âyetin işaretiyle şöyle bir netice zuhura gelmektedir. Hakikâtte
Tevhîd Ehlî ancak Ulemâ'dır. Ve böyle olduğunu bu âyetle Allah
Subhanehu Celle, bil'işâre ile bizlere bildirmektedir.
Tevhid kendisine ulaşabilen makamların en şereflisidir. Tevhidin
ötesinde hiçbir makam yoktur. Fakat ikilik vardır.
Öyle ise Tevhîd yolunda itikâd veya hâl yönüyle bir kimsenin
ayakları kayarsa hiç kuşkusuz o kimse şirkin içine düşer. Artık her
kim ki ayağı inançta (itikâtda) kayarsa, o ebedi olarak şakilerden olur.
Ve onu ebedi ateşten ne şefaatçıların şefaati ne de başka bir şey
çıkaramaz.
Her kim de hâl de (yani ameli konularda) ayağı kayarsa o da gaflet
sahibidir. Öyle gaflet ki Zikrullah onu giderir. Veya tevbe eder ve terk
ettiği şeyleri yapabilir. Zira bu gafletten ötürü Allah'ın emirlerine ve
yasaklarına riâyet etmeyen şahısta imân billah bakîdir. İmânı kaldığı
müddetçe umulur ki Allah ona lûtfuyia afveder.
Öyle ise Allah'ın Rasûlü Aleyhisselâm'ın vasıtasıyla bizlere dinen
inanılması zaruri olan şeylere inanmayan insanlar ebedi olarak ateşte
kalacaklardır.
Ancak dinen inanılması zaruri olan şeylere inandığı halde,
- 35 -
gereğince yaşayamayan insanlar ise, onların hâli Allah'ın dileğine
bağlıdır, isterse onları afveder Cennete koyar ve isterse amellerinden
dolayı cezalarını çektikten sonra Cennete dahil eder.
ilmin faziletine delâlet eden âyetlerden birisi de Allah Tealâ'nın hazreti
Musa'nın arkadaşı hakkında ki buyruğudur:
«Derken kullarımızdan (öyle) bir kul buldular ki biz ona
tarafımızdan bir Rahmet vermiş, kendisine nezdimizden (haas) bir ilim
öğretmiştik.» (Kehf Sûresi, Âyet: 65)
Burada ki ilim, ilhamla öğrenilen ilimdir. Öyle ise âlim, ilmi kesbiye
sâhib olduğu gibi ilham ve hikmete de sâhibdir.
İlmin faziletine delâlet eden âyetlerden biri de şu âyettir:
«Allah'tan, kulları içinde, ancak alimler korkar.» (Fatır Sûresi, Âyet:
28)
öyle ise ulema; ilim, ilham ve hikmete sâhib oldukları gibi haşyete de
sâhibdirler, ilmin faziletine delâlet eden âyetlerden biri de:
«İşte misâller!. Biz onları insanlar için irâd ediyoruz. Âlim
olanlardan başkası onları anlamaz.» (Ankebut Sûresi, Âyet: 43)
öyle ise âlimler Allah'ın âyetlerinin hükümlerini ve tafsilatlarını
gereğince anlarlar, ilmin faziletine delâlet eden âyetlerden biri de;
«ilimde yüksek payeye erenler ise; "Biz "O"na inandık. Hepsi
Rabb'imizin katındadır" derler.» (Al-i imran Sûresi, Âyet: 7)
Öyle ise; âlimler, ilimde kök saldıkları için şüphe, şek gibi şeyler asla
onları, ilimle müşahede ettikleri hakikâtlerden saptıramaz.
ilmin faziletine delâlet eden âyetlerden biri de;
«İsrail oğulları bilginlerinin bunu bilmesi de onlar için bir âyet (bir
delîl) değil miydi?» (Şuarâ Sûresi, Âyet: 197)
Öyle ise ulema nesnelerin varlığı açığa çıkmadan önce onların
oluşumlarını bilirler ve onlar husûla gelmeden oluşacaklarını
bildirirler.
ALLAH Tealâ, Nebîsine -Allah'ın Salât ve Selâmı onun üzerine
olsun- ilimde ziyâdeliği tâleb etmesini emrederek ilim sıfatının yüksek
şerefini bildirmektedir.
Rabbi zidnîilmâ.
«"Rabbim, ilmimi artır" de.»
(Tahâ Sûresi, Âyet: 114)
- 36 -
Ey Aziz!.
Cenab-ı Hak, Rasûlüne ilmi sıfatının dışındaki sıfatlar hakkında
böyle bir talebi emretmemiştir. Bu da bize ilmin Allah katındaki
şerefini izah etmektedir.
ilim hakkında niye bu kadar çok beyanatta bulunduk. Zira, ilmin
makamı hakkında kendilerinde cehaletin gâlib geldiği ve heva-ı nefsin
kendileriyle oyun oynadığı adedleri sayılmayacak kadar kimseler bu
zamanda türemeye başladılar. Hattâ onlar; ilmin perde olduğunu söylerler.
And olsun!..
Onlar, söylemiş oldukları bu şeye inanıyorlarsa farkında olmadan
doğru söylemişlerdir.
Evet!.
İlim, kalbi gafletten, cehaletten ve ilmin zıttı şeylerden engelleyen
büyük bir perdedir.
Öyle ise, ilim hakikâte ulaşmaya kesinlikle engel değildir. Ancak,
İlimle gururlamlmadığı müddetçe.
İlim ne şerefli bir sıfattır ki; Allah Subhanehû bizlere, ondan lezzet ve
hâz almakla ihsanda bulundu. Nasıl olur da insan ilimden ötürü sevinmez.
İlim, öyle bir sıfattır ki onu elde etmek için her şey terk edilebilir.
İlim için iki yüce şeref vardır. Şöyle ki:
1- Allah Tealâ, kendi Zâtını ilimle vasıflamıştır.
2- Kur'an'da Enbiyâ ve Melekler ilimle övülmeye mazhar olmuşlardır.
Dolayısıyla Ulemâ, Enbiyâ'nın varisleridir.
Ey Aziz!.
Allah Tealâ, bizleri ilimde Enbiyâya varis kılmakla bize en büyük
nimetle ihsandan bulunmuştur.
Bu ihsana nail olmamızı da Allah Rasûlü Aleyhisselâtu Vesselam
şöyle beyân etmiştir:
«Enbiyâ ne bir dinar, ne de bir dirhem miras bırakmışlardır.
Onların bıraktığı miras, ancak ilimdir. Kim ilme nail olursa büyük bir
nasibe, yüksek bir dereceye ulaşır.» (Tirmizi)
Ey insanlar!.
Allah ve Rasûlü'nün bizler hakkında kullandıkları ismi niçin değiştirip
yerine Arif diyorsunuz? Bu yaptığınız, nefsin yaratılışında asi olan
muhalefet etme özelliğinden peyda olmaktadır. Zira nefis Allah'ın emir
ettiklerine muhalif hareket etmek üzere yaratılmıştır. Ve sen halâ
- 37 -
"Âlim" demekten kaçınıp "Arif" istimal etmekte ısrar ediyorsun..
Allah'a muhalefet etmekten hâsıl olacak mahrumiyetten Allah'a
sığınırız.
Marifet, Arap lisânında ilmin derecesinden haddi zatında düşüktür.
Zira marifet tek mefu'le geçiş yaptığı için onunla tek bir fâide hâsıl olur.
ilim ise, iki mef'ule geçiş sağladığı için onunla iki fâide vücûda gelir.
Zikr edeceğimiz âyette ilim, marifetin yerinde kullanılmıştır. Şöyle ki: «Hem
de sizin bilmediğiniz..» (Enfâl Sûresi, Âyet: 60)
Aslında ilim, iki mef'ule tesir edendir.. Fakat burada marifet yerinde
niyâbeten istimal edildiğinden ötürü tek mef'ule tesirde bulunmakta esas
anlamına bir noksanlık peyda olmuştur, ilim ve marifete her ne kadar bir
şeyin hakikâtini olduğu gibi idrâk etmekte birdirler.
Bize ne oluyor ki, biz Allah'ın kullandığı ismi terk edip yerine başka bir
şeyi zikr ediyoruz!!!
İlimle marifet arasında çok ince bir fark vardır. O da ilim;
külliyatlara taalluk eder. Marifet ise cüzivatlara.
Öyle ise, ilmin muteallak külliyatlara nazaren cûziyatlara olan
muteallakı itibariyle küllileri kapsamına almaz, işte bu farka binaen
Allah'a "Âlim" denir. "Arif" denilmesi caiz değildir.
ilmin kendisinde vaaz edilmesi gerekli olan makamda marifeti kullanan
şahıslar, Verasat-ı Nebevide tahkik sahibi olsaydılar o makama ilim ve
makam sahibine de Âlim ismini verirlerdi. Böylece onlar, adâb-ı ilâhiye ile
hareket etmiş olurlardı.
Sehl bin Abdullah -Allah ondan razı olsun- bu makamda alâkalı
söylemiş olduğu şu cümleleri, işin hakikâtini ne güzel izah etmektedir.
— "Kişinin Ârif-i Billâh olması; ilim ile ALLAH'I bilmesine bağlıdır.
Âlim olması da mahlukata Rahmet ile muamele etmesiyle
gerçekleşir."
Sehl - Allah ondan razı olsun - böyle dedikten sonra da;
— "Semâlar yeryüzü için, yerin içi yerin üstündekiler için, âhıret
dünya için, ulemâ cahiller için ve Nebî-i Zişân - Allah'ın Salât ve
Selâmı onun üzerine olsun - bütün mahlûkat için Rahmet'tir." dedi.
Ey Aziz!.
Allah seni muvaffak kılsın!.
Düşün, bak!.. Sehl, âlimi hangi makama koydu ve kime benzetti!!!..
Bu yüce imâmın idrâk ettiklerini bize de idrâk ettiren Allah'a hamd
olsun. Öyle imâm ki muhakkikin sofîlere karşı Allah'ın hüccetidir. Zira Ebu-I
- 38 -
Kasım Cüneyd onun hakkında şöyle söylemiştir:
— "Hz. Süleyman, meliklere karşı, Hazreti Eyyub belâlara duçar
olanlara karşı, Hazreti MUHAMMED Aleyhisselâm fukaraya karşı ve
Sehl bin Abdullah da sofîlere karşı Allah'ın hüccet ve delilidir."
Cüneyd, Enbiyâ'yı bir takım şeyleri iddia edenlerin her bir grubuna
karşı Allah'ın hüccet ve delilleri olduğunu söylüyor. Bu söz Cüneyd'in Sehl
bin Abdullah'ın makamı için yaptığı şâhidlik vesikasıdır.
imâm Kuseyri "Risâle-i Kuşeyri"de Cüneyd için; "O Seyyidu-I
taifedir." Yani, "Sofilerin önderlerinden biridir." diyor, imâm Kuseyri'de
sofilerin önderlerinden biridir.
Öyle ise söylediğimiz bu hükümde onlara muvafık oluşumuzdan ötürü
Allah'a hamd ederiz.
Sehl'in söylediği bu cümlede şu sonuca varıyoruz..
Kişinin Ârif-i billâh olması ancak kendisinden önce yaşamış
muhakkiklerin usûl ve kaidelerinde, söylediği şeylerin denk olması ve
bu husus da onlar gibi İlâhi ahlâkla ahlâklanmasıyla gerçekleşir. İşte
bu ahlâk gereği zahiri ve batini ilme sahib olanlara "Âlim" derler.
Ebû Tâlib-i Mekkî "Kut" adlı kitabında Sehl bin Abdullah'ın ilim sahibleri
hakkında şöyle dediğini nakleder:
— Â'limimiz ve büyüğümüz olan Sehl bin Abdullah; "Âlimin üç tür
ilmi vardır.
1) Zahir ehline öğrettiği ilmi zahirisi,
2) Ehlinden başkasına öğretmediği ilm-i bâtınî,
3) Allah ile ilim sahibi arasında sırr olan ilim ki, bu da onun imân
hakikâtidir. Ne zahir ehline ne de bâtın ehline söylemez." dedi.
Görüldüğü gibi Sehl üç tür ilim sıfatıyla mevsuf olan şahsı, âlim ve
bildiklerine de ilim ismi vermiştir, işte Sehl'i böyle söylemeye yönlendiren
tek unsurun Ahlâk-ı ilâhi ile ahlâklanmasıdır.
Bu şerif makamdan dereceleri düşük olanlar ve himmetleri ya
Rab'lerine veya nefislerine taalluk edenlere, bulundukları makam
kendilerine Arif demelerine sebeb olmuştur. Zira muhakkikin sofilerin
katında Bekâ-ı Resm" diye tâbir edilen kemâl-ı hakikî; ancak Rab'lerini
ve nefislerini birlikte müşahede edenlerde gerçekleşir.
Şehrzurîve başkaları;
— "Hâli itibariyle yalnız Rabbisini müşahede eden kimsenin
kemâlat dereceleri noksandır, ve o kişi fâideden beridir" demişlerdir.
Kulun, hem nefsini hem de Rabbisini müşâhade etmekiiğinde,
- 39 -
Hakkın kendisini kendisiyle muşâhadesi gerçekleşir. Ve bu durumda
Rabb'in Ganî, Kadir ve bütün kemâlatlara sahib ve nefsinin aciz, fakir
ve bütün noksanlıklara sahib olduğunu müşâhade etmekle iki fâide
elde etmiştir.
Ancak hâli itibariyle yalnız Rabbisini müşâhade ettiğine inanan
kimse, kendi nefsini müşâhadesizliğinden ötürü, kendisinden geçip
giden fâideleri kazandığını ZAN eder. Halbuki bu kimse, varlığı
kesinlikle gerçekleşmeyen bir müşahedeyi iddia etmiştir. Bu da
müşahede makamında bir şeyleri birbirine karıştırmaktan ibarettir.
Kendisine nefsi duygulardan arınmaktık bu müşahede de onun
işlerini üstlendiğini zan etmesidir. Artık böyle bir kimse, hâli ile beşeri
özelliklerden arınarak ilâhi ahlâklarla ahlâklandığını hayâl eder..
Halbuki bu durum sahibi olan şahıs, bütün işlerini ve nefsini gark
eden derin bir uykuya dalan şahsın hâli gibidir. Öyle uyku ki uyuyan
şahıs o hâlde ne hisleri ne de nefsiyle birlikte olamaz.. Aynen bu makamı
iddia eden şahısda, bulunduğu müşahede de ne nefsiyle ne de Rabbisiyle
beraber değildir.
His ve nefsinden alâkasını kesen uykuya dalan kimseyi o şahsın hâlini
izah etmek için örnek vermemiz mevzûyu daha iyi idrâk etmen içindir.
Bu uykuda ki adam uyandığında ona şöyle denilecek; "Sen
uyuduktan sonra his âleminde bizlere peyda olan nice ilimlerden sen
mahrum kaldın. Peki hayâl âleminden senin için hâsıl olan bir fâide
var mı? " o da; "Hayır!. Bir şey görmedim, bir şey bilmedim" diyecek.
Ona bu cevâptan sonra şöyle diyecekler; "And olsun ki, sen ne bizimle
ne de nefsinle birlikte bir fâide elde etmedin. Sen bu suretle vaktini
boşa harcamaktan başka bir şey yapmamışsın."
işte bu durum gerçekleşmeyen bir müşahedeyi iddia eden şahsın
hâlidir. Bu hâli de sofilerin usûl ve kaidelerini bilmeyen ve kıyâs-ı fâsidle
meseleleri ölçen kimseden başkası konuşmamıştır.
Veyahud hâl ilmi, kendisine iltibas eden kimsenin söylemleridir, Eğer
bu şahıs iddia ettiği o müşahedesinde bir fâide ile gelse ve Bekâ-ı Resmi
hâl ile inkâr etse bu adam Fena- Resme Arif olmayan ve vaktin fenasını
bilendir. Müşahedesi bu surette gerçekdir. Fakat ona müşahedesinde ilim
hâl ile ilTibâs etmiştir. Öyle ise bu kimse açıkladığımız gibi noksanlık
sahibidir. Kemâl ehli değildir.
Buraya kadar hâlini izah ettiğimiz kimse, yalnız Rabbini müşâhade
ettiğini söyleyenin durumudur. Aynen onun gibidir, ikincisinin hâlide. Bu
ikincisi yalnız nefsini müşahede eden kimsedir. Bu da gaflet, iddia ve şirk
sahibidir. Böyle olan muallimlerden ALLAH'a sığınırız.
Gerçekten kâmil olan şu kimsedir ki, kemâlat ondan başkasında
mecazen bulunur. Zira gerçekten kâmil olanlar Rabbisini hem ilmen
- 40 -
hem de hâlen ve nefsini yalnız ilmen müşahede edenlerdir.
Burada işaret edilen malûm kesinlikle mevcûd olmayan
YOK'luktur.
Ebûl Abbâs Kasım ibn-ul Kasım El Seyyarı, bu Makama şöyle "Akıllı
olanlardan hiç kimse müşahedeyle lezzet almamışlardır. Zira Hakkın
müşahedesi kendisinde lezzet bulunmayan yokluktur. Ancak bu
müşâhadeyi eden kimseye, ilim müşahedesi hâl müşahedesine
galabet etmiştir. Velevki her iki müşahede bir anda hâsıl olsa da.."
diyerek işaret etmektedir.
Bu zât; "Akıllı olanlardan hiç kimse müşahede ile lezzet
almamışlardır.." sözüyle Bekâ-ı Resm'in hükmünü ifâde etmiştir.
öyle ise, Bekâ-ı Resm şöyle tanımlayabiliriz; "Nefs'in arzu ve
isteklerinden arınmak." Nefs'in arzularından arınmakta Hakkın arzu
ve isteklerin de YOK olmakla gerçekleşir. Hak'kın arzu ve isteklerinde
YOK olmakta, beşeri duygu ve ahlâklardan arınmaktır.
Öyle ise, müşahede de lezzet edinmek nefsin hâz duymasıdır. Nefs'in
hâz aldığın bir şeyin Rabbanî olması düşünülemez. Eğer bu kimse
hakkında şöyle dersek “Rabbisini hem ilmen hem de hâlen müşâhade
ettiği gibi, nefsini de ilmen ve hâlen müşahede etti.” o zaman o
kimsenin müşahedesi tamamen mevcûd olmaya yokluğa taalluk etmiş
olur. Yani o kimse, Bekâ-ı Resm ve Fenâ-ı Resm ile vasıflanmış olur.
Bütün bu izahatlarımızda şu gerçek sabit oluyor: Bu müşahede sahibi
İM fâide elde edendir. Biri zahmet çekmek diğeri de lezzet almak
fâidesidir. Zahmet fâidesinin hâsıl olması esnasında Bekâ-ı Resm ile
müşahede de hâsıl olan marifete lezzet denir.
İlmin iki mefule geçiş yapmasından ötürü iki fâideyeye
sâhib olana "Âlim denir. Âlim için hâsıl olan fâidelerden
birisini kazanana "Arif" denir. Çünkü o, Âlim'in ulaştığı ilim
Makamına ulaşmamıştır.
inayet yıldızı mebhasında açıkladığımız gibi, eğer o kişinin Âlem- i
Misâl'de Hak'la olan muvafakatiyeti gerçekleşmişse Âlem-i Şehâdet'te
Tevfîk-i İlâhi onun hakkında vakî olur.
Biz, ilmin marifetten üstün olduğunu söylediğimiz gibi Âlim de
Ârif'den üstündür deriz.
TENBİH
Sehl bin Abdullah Allahondan razı olsun- nakl ettiğimiz kelâmı Ebû
Abdullah Hüseyin bin Musa En Nişâburî "İzâhât-ı Tarik fî Usûli Ehli
Tahkik" Melâmiye'lerin usûl ve kaidelerini izah eden kitabda rivayet
etmiştir.
- 41 -
Cüneyd-i Bağdadî'nin Sehi'den nakl ettiği kelâm da; "Kitab Muhtehab
il Esrar fî Sıfatıssıddıkin vel Ebrar" adlı kitapta zikr edilmiştir.
Ebû'l Abbâs El yessâri'den nakl ettiğimiz kelâm da; "Risâle-i
Kûşeyri"de mevcuttur.

İbn-i Arabi (k.s.)
-Yıldızların Mevki-den

Tek, TEK Varlık...

Yüce Allah, sadece takliden dil ile söylendiği gibi değil.. şahit olunan, müşahede edilenler içinde de, bir olan-olabilen, tek "Tek" varlıktır...

***

O, ilk (Evvel)ve sondur(Ahir); görünen (Zahir)ve görünmeyendir(Batın). Hem O her şeyi bilendir!

Hadid 3

Semaların, yeryüzünün ve ikisinin arasındakilerin Rabbidir. Öyleyse O'na kul ol! O'nun kulluğunda sabırlı ol! Hiç, O’nun adını taşıyan bir başkasını biliyor musun?

Meryem 65

“Leyse ke mislihi şey’a”(42 ŞURA-11)

“O’nun misli hiç bir şey yoktur.”

Gökleri ve yeri yaratan, sizin nefslerinizden eşler kıldı ve hayvanlardan da eşler kıldı. Orada sizi çoğaltır, yayar. Hiçbir şey, O'nun gibi değildir. Ve O, işitendir, görendir.

***

http://jonasclean.blogspot.com/2009/02/tek-ve-bir-olan.html

Tasavvuf ve Evrim Teorisi...

Hey Evrimcan...Benim ruhum, görmek istediği için iskeletinde çukurlar açtı.. İçine eriyen derim aktı..;Gözlerim doldu..Görmek için!.. Desem...İnanır mısın Kadir inanıra?...Sen böyle gidersen bil ki!..Görmek istemeyen Ruhunun çukurlarını..birleşmek istemeyen yağmur damlaları..Şelale olup dolduracak!...

http://jonasclean.blogspot.com/2009/04/hadi-sen-evril-simdi.html

http://jonasclean.blogspot.com/2009/03/islam-ve-evrim.html

http://jonasclean.blogspot.com/2008/03/tesadf.html

Hayatın Gerçekleri...

"Hayatın Gerçekleri" yoktur!.
İnsanların Allah'a ve Resulüne ne kadar uydukları,
ne kadar uymadıkları vardır...

Cehennem Azabı....

Zalime zalim olması yeter..Ne üzül onun haline ne de kine karış da kendini perişan et.. Allah onu doğru yola iletmez. Bu onun yaptıklarının en güzel bir sonucudur..İsterse sana en ağır işkenceyi yapsınlar yine de doğru yolu bulamayacak olmaları onlara karşılık olarak yeter..İnsanlığı bilmemeleri onlar için en ağır bir karşılıktır.. Vallahi billahi ne kadar zulüm görürsen gör onların hayvanlardan daha aşağıda olmaları ve bunu hiçbir zaman idrak edemeyecek olmaları onlara yeter..Cahile cahil kalması yeter...Sabret..Tat acıyı çektirdikleri sonuna kadar...Hiç ses etmesen gıkını çıkarmasan bu onlara en ağır karşılık olarak yeter...Senin sıkıntın ve acın Allah'ın onlara gazabıdır...İster zulmeden müslüman olsun ister kafir olsun zalim olmaları onlara yeter...İnsanlıklarını kaybetmiş olmaları onlara yeter..Gülüşlerine eğleşmelerine kanma...Sureten insanken hayvan olmaları hayvandan böylece daha aşağı ve asla da insan olamayacakları onlara yeter...Ve cehennemi asla senin kadar görmediler...Bu onlara yeter.. Gördüklerinde iş işten geçmiş olacak.. Anlayacak olmaları ve geç kalmış olacakları onlara yeter.. Seni anlayamıyor olmaları onlara yeter...Sen ne kadar hırslansan da bir şeyleri onlara göstermek için Allah asla onlara onu göstermeyecek.. Bu onlara yeter.. Yo yo saflık edip de bişi biliyorlar sanma.. Onlar eğer bilselerdi aşağılık olmayı ne olursa olsun istemezlerdi..Ölseler de yine o yapacaklarını yapmazlardı.. Yo yo sakın Allah'ın onlara doğru yolu göstereceğini zannetme.. Onlar için çok kolay bir paha olur bu yaptıkları karşılığında.. Onlara hayvandan daha aşağı olmaları yeter.. Bir de üstüne henüz hiç mi hiç farkında olmadıkları bir somut cehennem var ki onlar yaptıklarını güya işkence zannederler.. Yakıtı insanlar ve taşlar olan somuttan da somut bir cehennem...Azap taşlardan alev gibi yüzlerini yalayacak bir cehennem...Onlara karşılık olarak bu yeter..Bundan cahil olmaları onlara yeter... Öyle bir cehennem ki orada yalnızca Allah azab eder..ve oradan çıkartılmazlar... Azapları bitecek.. Sonsuz zamanlar sonra.. Sonra her türlü manevi maddi rızıklardan mahrumiyetin anlaşılması kalacak.. O his hiç kalkmayacak olan bir gırtlak düğümlenmesidir...Öyle bir "ah" çekmek ki keşke zulmettiklerinin "ah" ından duysalardı... Yo yo asla bilemeyecekler... Bu onlara da.. sana da yeter... Sen ben istemeyiz elbette bunu onlar için.. Ama bunu onlar asla bilemeyecek.. Sen zalimlerin yaptıklarından safsın... ama hiç şüphen olmasın.. Bu olacak... Sen cahilin soyutuna bakma...Hem de öyle bir somut olacak ki..O tertemiz kalbinde artık hiç bir şüphe kalmayacak...

Sakın, Allah'ı zalimlerin edip eylediği şeylerden habersiz sanma; O sadece, onlara, gözlerin dehşetle bakakalacağı Gün'e kadar zaman tanımaktadır.

İbrahim 42

107- "Ey Rabb'imiz, bizi buradan çıkar, eğer eski tutumumuza dönersek biz gerçekten zalim oluruz."

108- (Fakat Allah onlara:) "Kalın kaldığınız yerde (bu bayağılığınızla)! Ve Benimle bir daha asla konuşmayın!" diyecek.

Ruhun Kalbi

Allah'ın rızası, Ruhun Kalbinin çırpınışlarına..
Duygu karıştırmadığın düşüncelerin ile iner...

Bundan önce belki yalnız şehvet zannettiğin nefs..
Bundan sonra artık "güzel duygular" elbisesine giydirilir...

Halbu ki bu mertebeden seni Allah'ın huzuruna çıkartıcak olan şey..
O güzel elbiseler değil..

O karışmış duygulardan arındıracağın kalbinin..
İstemsiz olarak akan "düşüncelerinden" tesir alma-masıdır...

Ya da tersi..

O karışmış düşüncelerden arındıracağın kalbinin..
İstemsiz olarak akan "duygularından", tesir alma-masıdır...

Çünkü o nefsin elbiseleri hep eskir, yıpranır, gider.. yenisi gelir..

O nefs bir öyle.. bir öyledir..

Buna bir örnek namaz kılarken aklına gelen düşüncelerin seni huzurdan alıkoymasıdır.

Halbu ki Allah'ın yapılmasını emrettiği bir iyilikten asla karşılık beklenilmez..

Burada ruhunun kalbine gereken

yaptığın amelden herhangi bir karşılık beklemeden

o hayırlı emri

ne olursa olsun yerine getirmiş olduğundur..

Allah için yapacağın her amel için de elbette bu böyledir..

Akleden bir kalbin olmaz ise
duygun düşüncelerine karışmış

ya o amelden ümitsizliğe düşersin..

ya da o amelden soğuyarak vezgeçersin...

O nefse verilen mükafatlar.. bu dünya ve zamanı şartlarında böyle olur...

Nefs zaten tabiatı itiberiyle de bir öyle bir böyledir ya...

İşte ancak duygularının hiçbir şekilde düşüncelerine karışmadığı..

Akleden bir kalp ile daimi huzura kavuşabilirsin..

O Ruhun kalbinin huzurudur...

Ki bu huzur, kişinin daima Allah'ın huzurunda olmak dileğinden doğduğu için
daimi olur...

Duygularının karıştığı düşüncelerin, düşüncelerin karıştığı duyguların içine düşme..

Eğer ruhun kalbinin gözü huzurda bunlara değil, Allah'a bakarsa..

O mertebedeki nefsin dalgalarının üzerinden uçarak o daimi huzura varır...

Gemin denizin dalgaların içinde olursa..

Alt üst olur.. mutlaka batar...

Duygular düşünceleri, düşünceler duyguları ayartarak..

Oysa O Zat denizin üzerindedir...

Duygularına uyma!..

Şu da ruhun kalbi için, o nefsine güzel bir örnektir..

Arının vahşi hayvan cinsinden olmadığını unutmadan
etrafında dönüp vızıldadığı sürece bu bilgide şüphe etmeyip
sadık kalırsan
yani seni saracak bir duyguyu düşüncelerine karıştırmaz
düşüncelerini de duygularına karıştırmaz isen

Ne o arı seni sokup rahatsız eder

Ne de sen o arının da huzurunda bulunduğu Rabbinin huzurundan uzak kalmış olursun..


O şahdamarından yakının huzurunda olduğunu hiçbir an unutmamak ile..

O'nu hatırlamanın saadetini bir zannetme...

Nietzsche'yi Sevene...

Allah'ın üzerine aldığı anlaşılmama riski ile..
Resulünün üzerindeki anlaşılmama riski aynıdır!...

Bunun ne demek olduğunu ağlarsan...

Ki ağlamadan anlattım!

Ya Nietzsche'ye Meçhul! olan! o tasavvufu tanı!

Ya da nefs tanrını öldürebildiğin kadar müslüman ol!

Ya müslüman olarak öl!..

Ya müslüman olarak öl...

Haniflere(İnternetteki Haniflere)

İşte bu, kavmine karşı İbrahim'e verdiğimiz delilimizdir. >>Biz dilediğimizin mertebesini yükseltiriz.<< Şüphesiz ki Rabbin >>her işi hikmetle yapan,<< herşeyi >>hakkıyla bilendir.<<

En'am-83

De ki: Rabbim, beni doğru yola iletti. Dosdoğru dine, Allah'ı birleyen İbrahim'in dinine. O, ortak koşanlardan değildi.

En'am-161

İyilik yaparak kendisini Allah'a teslim eden ve İbrahim'in dinine dosdoğru olarak tâbi olan kimseden, >>din bakımından daha iyi<< kim olabilir? Allah, İbrahim'i dost edinmişti.

Nisa-125

***

Ben >>internetteki Haniflerde<< şu şirkte bu şirkte demekten başka bi hikmetli iş göremedim açıkçası >>şüphesiz<<...

Bir sofra kurulmuş ki Halil İbrahim adına...Buyurun dostlar buyurun..

Ahir Zaman/Tasavvuf/Türkiye

Bana sıtk ile ikrar verdiği halde beni aleme oyuncak eden kimselerden bizarım (bıkkın) çünkü benim alemle alışverişim yoktur.Bu türlü ikrar edenlerden ziyade ben beni inkar edenlerin bendesiyim.

***

Başımı koyduğum her yerde secde edilen odur
Dört köşe altı bucakta tapılan hep odur

Bağ,gül,bülbül,sema,sevgili...
bütün bunlar hep bahanedir
yalnız ve asıl maksut (amaç,sebep) hep odur

***

Bu gece gönlüme uygun bir arkadaşla çayırda bir bezm kurduk
Şarap meze ışık sazlar ve okuyanlar
hepsi tamamdı

Ah
keşke ey sevgili
bütün bunların hiçbiri olmasaydı da
yalnız sen olsaydın

***

Sevgilimin aşkına tutulduğum ilk zamanlar feryatlarım
komşularımı uyutmuyordu
şimdi feryatlarım azaldı

aşkım arttı

zira ateş alevlendiği zaman dumanı kalmaz

***

Senin sözünü söyleyip mütemadiyen seni anmak
beni sükuta mecbur etti
seninle meşgul olmaktaki zevk ve lezzet beni işsiz bıraktı

senin tuzağından gönlüm evine kaçtım
halbuki gönlüm tuzak oldu ve ben gene sana tutuldum.

***

Yabancı bellemeyin
ben de bu eldenim
sizin diyarınızda kendi ocağımı aramaktayım

Düşman gibi görünüyorsam da düşman değilim
Hintçe söylüyorum ama aslım türktür

***

Dostlar bizi, dunya perdelerinde karagozler gibi cok oynattilar. Bu dunyada, cesitli merhalelerde oynayip durdunuz. Simdi vakit gecirmeden, o hakikat cihaninda, oteki dunyadaki oyuna, oynamaya hazirlanin.



Hazreti Mevlânâ Muhammed Celâleddin-i Rûmî(k.s.)

kaynak: hasan ali yücel - klasikler dizisi - farsça aslından

çeviren: hasan ali yücel

(can yücelin babası)

***

Ben peygamberin ayağının tozuyum, canım tenimde oldukça Kuran'ın sadık kölesiyim' benim hakkımda bundan başka söz söyleyen olursa, söyleyenden de sözden de şikayetçiyim!...

Mevlânâ Muhammed Celâleddin-i Rûmî(k.s.)

Seherde Doğan Yıldızların Vaktinde...(Ahir Zaman/Tasavvuf)

Yazıklar olsun!!! Yazıklar olsun!!! İnsanla oyun oynayacak.

Artık böyle asırların kendisini oyuncak yaptığı kimseyi seherde doğan
yıldızların vaktinde riâyet etmesi gereken amellerinden, bakirelerle
oynaşması, güzel kokulu çiçeklerin kokusunu koklaması, mevyelerin
özlerinden lezzet alması, kuşların nağmelerini dinlemesi ve makyaj yapan
kızlarla müzik yaparak dönüşüm yapması, hakikâtten meşgul ederek onu
her şey'den engeller. Böylece böyle olan herkes sapıtarak şaşkın hâlde
kalır.
Herkes kaçmaktan şikâyetçi oldu.. Hakîm-i Mutlak'ın san'atının ve
Cebbarının sibğasının nuruyla parlayan İftar hilâli gözüktü. Öyle hilâl ki
parlayan bileziğin yansı gibidir. Hilâl ve Dolunay'ın devranı ve onların
çizdiği çizgileri feleğin ortasıdır.
Asıllarının kuvvet yerlerinde gelip-gitmeleri karşı karşıya gelir, O
asıllarında ki güç tek yönlüdür. Ve Dolunay ve Hilâl Ay'ın ortasında
varlıklarında asıl olan yerde bir hizaya gelip birleşirler,
Dolunay ve Hilâl ateş ve sudur. Ateş ve Su ise, ancak merkezlerinde
aslî unsurlarda ehemmiyetli bir şe'nden ötürü karşılaşıp birleşirler. Onların
birleşimleri büyük bir hükümdür.
Ateş harb için alevlendi. Eserleri taleb etmek için alevleri sür'atlendi.
Ve, alevler, bazen mağaranın sağ bazen de sol taraflarına meyi ederek
mağrada mazinin tercübesizlikleriden oluşan boş nesneleri gösterdi. Orada
esareti kabul edenleri sağlam bir tarzda bağladı.. Helak olmak kâfirlerin
sahasına bu sebebden ötürü kondu. Ehlinin zilletinden ötürü paraya
karşılık kendisinde sulh yapılan yurdun akibeti ne kötü akibettir.
İmân ışıklar yayarak o yeri aydınlattı. Israrın düğümleri bu vesile ile
çözüldü. Aslan ve ceylan imân nuru ile dostlaştılar. Öyle nûr ki, onun
tesiriyle ceylan kurttan uzaklaşmıyor. Kurt'da onun tesiriyle ceylan'a karşı
komşuluk hukukuna riâyet etti.
İmân nurunun tesiriyle muhsin kullar, maddi ve ma'nevi faideleri elde
etmekte başkalarını kendi üstlerine tercih etmek ahlakıyla ahlâklandılar.
İmân nurunun bu tesirleri itibariyle Mukarribinin seyiati Ebrar'ın
hasenatı olmaya intikâl etmiştir.
Evet!. Evet!.
Sebat, seçilenlerin yüksek zirvelerde ki en hayırlı evleridir, öyle
seçkinler ki, onlar arınma vadisinin ortasında otururlar.
Peyderpey nadir vaki olan olaylar ve yaygın haberler sağlamlaştı..
Duraklamanın kendisine meşakkatli gelmeyen seyyarlardan bir hatib
- 32 -
emr-ı ilâhi ile kâim oldu. Hürlük ve köleliğin sırlarını açıklayıcı olarak bizleri
da'vet etti.
Tefekkür edenler ve herşeye ibretle bakanlar nerede?
Sabah olunca ayan ve ağyarın karanlıkları kayb olup nurlar belirtir.
Artık o karanlıkları çirkin serlere konar.
Ay, ne zaman bilezik gibi yusyuvarlaklaşır ondan nice sırrlar zahir olur.,
öyle sırlar ki, çizilmiş olan eserlerin tamamını siler, öyle çizilmiş eserler ki,
onlar görüş ve yeşermek için ölçüdür. Öyle ölçüler ki yükseklerde sabah
akşam ışık yayan büyük bir fenerdir..
Abd-ı Muhtar, inkârı istimal etti.. Düşünceler onu seyyar ve mukim
olmak arasında sevk etti..
Bu hâl üzere intizarı uzadı. Artık ihbarlar o halde hibe edildi. Hibe
edilen ihbarlardan bir azı güneşin yükseliş vaktinde nuzûl eder etmez
hemen âlemde inkâr vaki olup perdeler kaldırıldı.
insanla Hak arasında vaki olan varlık perdeleri kaldırılınca insanın
teslim olmasını iltizam eden Dolunay nûr'lanarak doğdu. Böylece varlık
âleminde olanların tamamı müjde hilâlini ve Melik-ı Kahhar'ın Resullerini
iza'n ettiler.

Yıldızların Mevki
Muhyiddin İbn'ül Arabi
-Kitsan-

***

http://jonasclean.blogspot.com/2008/03/bizar.html

http://jonasclean.blogspot.com/2008/03/yalnz-ve-asl-maksut-hep-odur.html

http://jonasclean.blogspot.com/2008/03/yalnz-sen-olsaydn.html

http://jonasclean.blogspot.com/2008/03/imdi-feryatlarm-azald.html

http://jonasclean.blogspot.com/2008/03/ben-gene-sana-tutuldum.html

http://jonasclean.blogspot.com/2008/03/yabanc-bellemeyin.html

http://jonasclean.blogspot.com/2009/06/dostlar-bizi-dunya-perdelerinde.html

Kimse Seni Anlamasa da Allah Seni Anlıyor....

Kimse seni anlamasa da Allah seni anlıyor..
Kayıtsız, şartsız anlıyor!..
Sen O'nun seni anladığını anlıyor musun?
Yoksa bunu anlamak yerine! sadece yakınıyor musun?..

Yaratan yarattığını bilmez mi!

Ne zaman Allah'ın seni anladığını unuttun!
Bil ki o zaman faydasız çabalara gömüldün!...

Pencere, o durumda ne yapılıyor?/Espri Türünde Hakikat/Tefekkür....

Pencere, o durumda ne yapılıyor?

a-Kısılıyor
b-Örtülüyor
c-Kapanıyor
d-Hiçbiri
e-Hepsi
f-Bi iş var bu işte ama
g-Hiçbişi anlamadım
h-Hiçbişi bilmiyorum
ı-Herşeyi biliyorum
i-İşimize bakalım
j-Gider misin

:) Kafam ağrıyor..b- başım ağrıyor..beynim ağrıyor :))

İbn-i Arabi Hazretlerinin "Kul Rab'dır, Rab kuldur" Sözü Üzerine...

"Tanrı Hizmet eder; fakat Hzmetçi değildir."

***

Kul Rab'dır, Rab kuldur
Bir bilebilsem mükellef kimdir
Mükellef kuldur desem yoktur/ölüyor
Mükellef Rab'dır desem Rab Nasıl Mükellef Oluyor?

İlmen açıklamaya gerek olmadan da büyüğümüzün bu sözü Hayret Makamındandır..Kişi Allah yolunda yürürken öyle şeyler görür öyle haller yaşar ki aslında söze gelmezdirler..fakat nefs mutlaka taşar bu hayretten..eğer aşık-ı sadıklardan ise işte hali ancak böyle hükümsüz dile gelebilir...

***

Ve şunu da unutmayın ki, Rabbi, İbrahim'i birtakım kelimelerle denemiş, o da onları tamamlayıp yerine getirince, (Allah) ona : «Seni insanlara imam bir önder yapacağım» demişti. İbrahim : «Benim neslimden de...» deyince,
Allah : «Benim ahdim zâlimlere erişmez,» buyurdu.

Bakara 124

***

Gönül alıcı bir söz ve başkasının eksiğini gizlemek, peşinden incitmenin geldiği bir yardımdan daha hayırlıdır; ve >>Allah hiçbir şeye muhtaç değildir<<, tahammül (hilm) Sahibidir.

Bakara 263

***

"...Hükümler birbirinden farklı olsa da, ayn birdir; ve durumun böyle olduğunun bilinmemesi söz konusu değildir, çünkü Hakkın sureti olan insan, kendi nefsinden durumun böyle olduğunu (yani, söyleyen ve işitenin bir olduğunu) bilir..."

Muhyiddin İbn Arabi (k.s)

Amerikali Vaiz'in İslamı Bulma Hikayesi...

http://www.dailymotion.com/video/x91352_amerikaly-bir-vaizin-yslamy-bulma-h_lifestyle

http://www.dailymotion.com/video/x914ha_amerikaly-bir-vaizin-yslamy-bulma-h_lifestyle

http://www.dailymotion.com/video/x9155j_amerikaly-bir-vaizin-yslamy-bulma-h_lifestyle

Cevşen...

1-Allah’ım Senden şu isimlerinin hakkı için istiyor ve yalvarıyorum.

1-Ey her şeyin Gerçek Mâbudu olan Allah
2-Ey dünyada dost ve düşman ayırt etmeden bütün mahlukatını rızıklandıran Rahman
3-Ey âhirette sadece dostlarına rahmet edecek olan Rahim
4-Ey herseyi hakkıyla bilen Alîm
5-Ey yarattıklarına son derece yumuşak muamele eden Halîm
6-Ey sonsuz büyüklük ve yücelik sahibi olan Azîm
7-Ey herşeyi yerli yerinde yapan Hakîm
8-Ey varlığının başlangıcı olmayan Kadîm
9-Ey herşeyi ayakta tutan Mukîm
10-Ey iyilik ve ikrami bol olan Kerîm Sen bütün kusur ve noksan
sıfatlardan münezzehsin, Senden baska İlah yok ki bize imdat etsin.
Emân ver bize, emân diliyoruz. Bizi Cehennemden kurtar.

2-
1-Ey efendilerin efendisi
2-Ey dualara cevap veren
3-Ey iyiliklerin sahibi
4-Ey dereceleri yükselten
5-Ey bereketleri büyük olan
6-Ey hataları bağışlayan
7-Ey belaları def eden
8-Ey sesleri işiten
9-Ey dilekleri veren
10-Ey sır ve gizlilikleri bilen

3-
1-Ey Bağışlayanların en hayırlısı
2-Ey yardım edenlerin en hayırlısı
3-Ey hükmedenlerin en hayırlısı
4-Ey herşeyi hikmetle açanların en hayırlısı
5-Ey kendisini zikredenlerin en hayırlısı
6-Ey varislerin en hayırlısı
7-Ey övenlerin en hayırlısı
8-Ey rızk verenlerin en hayırlısı
9-Ey müşkil meseleleri hal ve fasl edenlerin en hayırlısı
10-Ey ihsan edenlerin en hayırlısı

4-
1-Ey izzet ve güzelligin gerçek sahibi
2-Ey saltanat ve celalin gerçek sahibi
3-Ey kudret ve kemalin gerçek sahibi
4-Ey büyük ve yüce olan
5-Ey kudret ve azabı şiddetli olan
6-Ey ikâbi siddetli olan
7-Ey hesabı süratli gören
8-Ey katında güzel ve mükafatı bulunan
9-Ey katında Ümmü’l-Kitap bulunan
10-Ey yüklü bulutları yoktan var eden

5-
1-Ey sonsuz merhamet sahibi olan Hannân
2-Ey hakiki iyilik ve ihsan sahibi Mennân
3-Ey kullarının hiçbir amelini zayi etmeden karşılığı veren Deyyân
4-Ey bağışlaması bol olan Gufran
5-Ey kullarına yol gösteren Burhân
6-Ey gerçek saltanat sahibi Sultân
7-Ey bütün kusur ve noksan sıfatlardan münezzeh olan Sübhân
8-Ey kendisinden yardım istenen Müsteân
9-Ey nîmet ve beyan sahibi
10-Ey emnü eman sahibi

6-
1-Ey azametine herşeyin boyun egdiği
2-Ey kudretine her şeyin teslim olduğu
3-Ey izzetine karşı her seyin zelîl olduğu
4-Ey heybetine her seyin itaat ettigi
5-Ey Saltanatına karşı her şeyin inkiyad ettigi
6-Ey korkusundan her şeyin kendisine boyun egdiği
7-Ey korkusundan dağların yarıldığı ve parçalandığı
8-Ey emriyle göklerin ayakta durduğu
9-Ey izniyle yerin karar kıldığı
10-Ey memleketinin ahalisine zulmetmeyen

7-
1-Ey hataları mağfiret eden
2-Ey belalari kaldıran
3-Ey ümitler Kendisinde son bulan
4-Ey ihsani bol veren
5-Ey hediyeleri geniş olan
6-Ey mahlukata rızk veren
7-Ey ölümlere karar veren
8-Ey şikayetleri işiten
9-Ey askerleri gönderen
10-Ey esirleri salıveren

8-
1-Ey hamd ve senâ sahibi
2-Ey şeref ve yücelik sahibi
3-Ey fahr ve bahâa sahibi
4-Ey ahd ve vefâ sahibi
5-Ey af ve rızâ sahibi
6-Ey iyilik ve bağış sahibi
7-Ey kesin söz ve hüküm sahibi
8-Ey izzet ve sonsuzluk sahibi
9-Ey cömertlik ve nimetler sahibi
10-Ey karşılıksız iyilik ve nimetler sahibi

9-
1-Ey olmamasını istedigi meydana gelmesine engel olan Mânî
2-Ey zararlı şeyleri ve manileri defeden Dâfi
3-Ey faydalı şeyleri yapan Nafî
4-Ey bütün sesleri işiten Sem’î
5-Ey dilediklerinin mertebesini yükselten Rafî
6-Ey herşeyi san’atla yapan Sânî
7-Ey kullarına şefaat eden Safî
8-Ey istediğini istediği şekilde toplayan Camî
9-Ey ilim ve ihsanı herşeyi içine alan Vasî
10-Ey istediği şeyi istedigi şekilde genişletip bollastıran Mûsî

10-
1-Ey bütün sanatlarin sanatkârı
2-Ey bütün mahsulatların yaratıcısı
3-Ey bütün rızıklananların rızık vericisi
4-Ey bütün sahip olunanların sahibi
5-Ey bütün sıkıntıya düşenlerin ferahlatıcısı
6-Ey bütün üzüntüye düşenlerin sevindiricisi
7-Ey bütün merhamet olunanların merhamet edicisi
8-Ey bütün yardımcısız kalanların yardımcısı
9-Ey bütün ayıplıların ayıbını örten
10-Ey bütün zulme uğrayanların sığınagı

11-
1-Ey sıkıntım anında hazırlığım
2-Ey musibetim anında ümidim
3-Ey yalnızlığım anında arkadaşım
4-Ey gurbetliğimde dostum
5-Ey nimetlendiğim anda sahibim,
6-Ey kederim anında ferahlatıcım
7-Ey ihtiyacım anında yardımıma koşan,
8-Ey zor durumumda sığınagım,
9-Ey korkum anında yardımcım,
10-Ey şaşkınlığım anında yol göstericim,

12-
1-Ey gayblari bilen,
2-Ey günahlari bağışlayan,
3-Ey ayıblari örten,
4-Ey sıkıntıları kaldıran,
5-Ey kalpleri değiştiren,
6-Ey kalpleri süsleyen,
7-Ey kalpleri nurlandıran,
8-Ey kalplerin tabibi,
9-Ey kalplerin sevgilisi,
10-Ey kalplerin dostu,

13-
1-Ey yücelik ve ululuk sahibi Celil
2-Ey gerçek güzellik sahibi Cemil,
3-Ey kendine güvenen kullarının işini en iyi yoluna koyan Vekil,
4-Ey kullarının takatını aşan işlerini üzerine alan kefil,
5-Ey kullarına yol gösteren delil,
6-Ey kullarının hata ve yanlışlarını bağışlayan Mukil,
7-Ey her şeyden haberdar olan Habir,
8-Ey lütuf u keremi bol olan latif,
9-Ey sonsuz izzet sahibi Aziz,
10-Ey bütün mevcudatın gerçek sahibi ve hükümdarı olan Melik,

14-
1-Ey şaşkınlarin yol göstericisi,
2-Ey yardım isteyenlerin yardımcısı,
3-Ey medet isteyenlerin imdat edicisi,
4-Ey korunmak isteyenlerin koruyucusu,
5-Ey asilerin sığınagı,
6-Ey günahkarların bağışlayıcısı,
7-Ey korkanlara emniyet veren,
8-Ey miskinlere merhamet eden,
9-Ey yalnızlık duyanların dostu,
10-Ey darda kalanların dualarina cevap veren,

15-
1-Ey cömertlik ve ihsan sahibi,
2-Ey fazl ve iyilik sahibi,
3-Ey emniyet ve eman sahibi,
4-Ey kudsiyet ve kemalat sahibi
5-Ey hikmet ve beyan sahibi
6-Ey rahmet ve rıdvan sahibi,
7-Ey kesin delil ve bürhan sahibi,
8-Ey azamet ve saltanat sahibi,
9-Ey af ve mağfiret sahibi,
10-Ey kendisinden yardim istenen şefkat sahibi,

16-
1-Ey her şeyin Rabbi,
2-Ey her şeyin ilahı,
3-Ey her şeyin yaratıcısı,
4-Ey her şeyin üzerinde olan,
5-Ey her şeyden önce olan,
6-Ey her şeyden sonra olan
7-Ey her şeyi bilen,
8-Ey her şeye gücü yeten
9-Ey her şeyin Sanii
10-Ey her şey fenâ bulup, Kendisi bâkî kalan

17-
1-Ey kalplerde iman nurunu yakan ve kullarına huzur ve güven veren mümin
2-Ey bütün varlıkları ilim ve kontrolü altında tutan Müheymin,
3-Ey bütün mahlukatı yoktan meydana getiren Mükevvin,
4-Ey bütün yaratıklarına dünyadaki vazifelerini ögretip telkin eden Mülakkin,
5-Ey kulları için açıklanması gereken her şeyi beyan eden Mübeyyin,
6-Ey musibetleri hafifleten ve zorluklari kolaylaştıran Mühevvin,
7-Ey her seyi münasip şekilde süsleyen Müzeyyin,
8-Ey diledigini yücelten ve kullarına büyüklügünü gösteren Muazzim,
9-Ey muhtaçlarin yardımına koşan Mavvin,
10-Ey her şeyi çesit çesit renklerle bezeyen Melevvin,

18-
1-Ey mülkünde daim olan,
2-Ey celalinde azim olan,
3-Ey saltanatında kadim olan,
4-Ey kullarına rahmet eden,
5-Ey her şeyi bilen,
6-Ey emirlerine uymayana halim olan,
7-Ey kendisine ümit bağlayana kerim olan,
8-Ey ölçülerinde hikmetli olan,
9-Ey hükmünde lütuf sahibi olan,
10-Ey lütfunda kadir olan

19-
1-Ey fazlından başka bir şey ümit edilmeyen,
2-Ey adâletinden başka bir şeyden korkulmayan,
3-Ey iyiliğinden başka birşey beklenmeyen,
4-Ey affından başka bir şey istenmeyen,
5-Ey mülkünden başkası devam etmeyen,
6-Ey saltanatından başka saltanat bulunmayan,
7-Ey bürhanlarından başka bürhan bulunmayan,
8-Ey rahmeti her şeyi kuşatmış olan,
9-Ey rahmeti gazabını geçmiş olan,
10-Ey ilmiyle her şeyi kuşatmış olan,

20-
1-Ey tasayı kaldıran,
2-Ey gamı gideren,
3-Ey günahı affeden,
4-Ey tevbeyi kabul eden,
5-Ey yaratılmışların yaratıcısı,
6-Ey vaadinde sadık olan,
7-Ey yavrulara rızık veren,
8-Ey sözünü yerine getiren,
9-Ey gizliyi bilen,
10-Ey tohumu yarıp sümbüllendiren,

21-
1-Ey her şeyiyle yüce olan Åli,
2-Ey sözünde vefalı olan ve vaadinden dönmeyen Vefî,
3-Ey Müminlerin dostu olan Veli,
4-Ey gerçek zenginlik sahibi ve hiçbir şeye muhtaç olmayan Gani,
5-Ey sonsuz servet ve tükenmez hazineler sahibi Meli,
6-Ey her cihetten temiz ve pak olan Zeki,
7-Ey kendisine kulluk edenlerden hosnut olan Razi,
8-Ey eser ve ihsanlarıyla varlığı apaçık görünen Bedi,
9-Ey siddet-i zuhurundan gizlenen Hafi,
10-Ey güç ve kuvveti sonsuz olan Kavi,

22-
1-Ey güzeli açıga çıkaran,
2-Ey çirkinin üzerini örten,
3-Ey suç sebebiyle hemen azarlamayan,
4-Ey ayıpların üzerindeki perdeyi yırtmayan,
5-Ey affı büyük olan,
6-Ey günahkarları cezalandırmaktan vazgeçmesi güzel olan,
7-Ey mağfireti geniş olan,
8-Ey rahmeti bol veren,
9-Ey bütün sessiz yalvarışların sahibi,
10-Ey bütün şikayetler kendisinde son bulan,

23-
1-Ey bol nimet sahibi,
2-Ey geniş rahmet sahibi,
3-Ey tam hikmet sahibi,
4-Ey kamil kudret sahibi,
5-Ey kesin hüccet sahibi,
6-Ey açık ikram sahibi,
7-Ey yüce sıfat sahibi,
8-Ey daim izzet sahibi,
9-Ey metin kuvvet sahibi,
10-Ey geçmiş minnet sahibi,

24-
1-Ey hükmedenlerin en hükmedicisi,
2-Ey adillerin en adaletlisi,
3-Ey doğruların en doğrusu,
4-Ey varlığı açık olanların en açıgı,
5-Ey temiz olanların en temizi,
6-Ey yaratıcılık mertebelerinin en güzelinde olan,
7-Ey hesaba çekenlerin en süratlisi,
8-Ey işitenlerin en iyi işiticisi,
9-Ey ikram edenlerin en iyi ikram edicisi,
10-Ey merhamet edenlerin en merhametlisi,

25-
1 Ey semaları yoktan yaratan,
2-Ey karanlıkları meydana getiren,
3-Ey gizlilikleri bilen,
4-Ey için için üzülenlere acıyan,
5-Ey utanılacak şeyleri örten,
6-Ey belaları defeden,
7-Ey ölüleri dirilten,
8-Ey sevapları kat kat yazan,
9-Ey bereketleri indiren,
10-Ey cezaları şiddetli olan,

26-
1-Ey her varlığa münasip şekil giydiren Musavvir,
2-Ey her şeyin plan ve programını ölçülü yapan Mukaddir,
3-Ey her şeyi maddi ve manevi kirlerden temizleyen Mutahhir,
4-Ey nuruyla her şeyi nurlandıran Münevvir,
5-Ey dilediğini öne geçiren Mukaddim,
6-Ey istediğini arkaya bırakan Muahhir,
7-Ey hayirli isleri kolaylaştıran Müyessir,
8-Ey kullarını azabıyla korkutan Münzir,
9-Ey kullarını Cennet ve diğer mükafatlarla müjdeleyen Mübessir,
10-Ey bütün kainati tam bir nizam içinde idare eden Müdebbir,

27-
1-Ey Beyt’l-Haramin Rabbi,
2-Ey haram ayların sahibi,
3-Ey Mescidü’l Haramın Rabbi,
4-Ey haram belde olan Mekke’nin Rabbi,
5-Ey Rükn-u Hacerü’l-Esved ve Makam-ı İbrahim’in Rabbi,
6-Ey Mes’arü’l Haramın Rabbi,
7-Ey helal ve haramın Rabbi,
8-Ey nur ve karanlığın Rabbi,
9-Ey tahiyyat ve selamın Rabbi,
10-Ey celal ve ikramin Rabbi,

28-
1-Ey desteği olmayanların desteği,
2-Ey dayanağı olmayanların dayanağı,
3-Ey övünülecek bir şeyi olmayanların övüncü,
4-Ey imdat'a koşacak kimsesi olmayanların imdadı,
5-Ey korunacak yeri olmayanların koruyucusu,
6-Ey iftihar edecek kimsesi olmayanların iftihari,
7-Ey izzeti olmayanların izzeti,
8-Ey yardımcısı olmayanların yardımcısı,
9-Ey dostu olmayanların dostu,
10-Ey zenginliği olmayanların zenginliği,

29-
1-Ey varlığında başkasına muhtaç olmayan Kaim,
2-Ey varlığının sonu olmayan Daim,
3-Ey mahlukatına merhamet eden Rahim,
4-Ey mevcudatına hükmeden Hakim,
5-Ey her şeyi bilen Alim,
6-Ey yarattıklarını koruyan Asim,
7-Ey her şeyi adaletle taksim eden Kasım,
8-Ey ayıp ve kusur kendisine ariz olmayan Salim,
9-Ey istediğinin maddi ve manevi rızkını daraltan Kabid,
10-Ey istediğinin maddi ve manevi rızkını genişleten Basit,

30-
1-Ey kendisine sığınmak isteyenleri koruyan,
2-Ey kendisinden merhamet isteyenlere merhamet eden,
3-Ey kendisinden yardım isteyenlere yardım eden,
4-Ey korunmak isteyenleri muhafaza eden,
5-Ey kendisinden ikram isteyenlere ikram eden,
6-Ey kendisinden irşad edilmeyi isteyenleri irşad eden,
7-Ey kendisinden inayet isteyenlere inayet eden,
8-Ey kendisinden imdat isteyenlere imdat eden,
9-Ey feryat edenlerin feryadına koşan,
10-Ey kendisinden mağfiret isteyenleri bağışlayan,

31-
1- Ey affı bol olan
2-Ey iyiliği büyük olan,
3-Ey hayıi çok olan
4-Ey fazlı kadim olan,
5-Ey sanatı güzel olan,
6-Ey lütfu daim olan,
7-Ey sıkıntıyı gideren,
8-Ey zararı kaldıran
9-Ey mülkün sahibi,
10-Ey hak ile hükmeden,

32-
1-Ey mağlup edilmeyen Aziz,
2-Ey kendisinden uzaklaşılmayan Latif,
3-Ey uyumayan gözetleyici,
4-Ey yok olmayan Mevcud,
5-Ey ölmeyen Hayy,
6-Ey yok olmayan Melik,
7-Ey fena bulmayan Baki,
8-Ey cehalet ariz olmayan Alim,
9-Ey taama muhtaç olmayan Samed,
10-Ey zaafa uğratılmayan Kavi,

33-
1-Ey isimlerinde, sıfatlarında ve fiillerinde ortağı olmayan Vahid,
2-Ey istedigini bulan Vacid,
3-Ey her yerde hazir ve nazir olan Sahid,
4-Ey sonsuz şan ve yücelik sahibi Macid,
5-Ey bütün işlerini ezeli hikmetine göre neticeye ulaştıran Rasid,
6-Ey peygamberler gönderen ve ölüleri dirilten Bais,
7-Ey bütün mülk ve servetlerin hakiki sahibi Varis,
8-Ey hikmeti gereği elem ve zarar verici şeyleri yaratan Darr,
9-Ey hayır ve menfaatli şeyleri yaratan Nafi,
10-Ey kullarına hidayet veren Hadi,

34-
1-Ey bütün azimlerden daha Azim,
2-Ey bütün cömertlerden daha Kerim,
3-Ey bütün merhametlilerden daha Rahim,
4-Ey bütün hikmet sahiplerinden daha Hakim,
5-Ey bütün alimlerden daha Alim,
6-Ey bütün izzet sahiplerinden daha Aziz,
7-Ey bütün büyüklerden daha büyük,
8-Ey bütün yücelerden daha Celil,
9-Ey bütün izzet sahiplerinden daha Aziz,
10-Ey bütün lütuf sahiplerinden daha Latif,

35-
1-Ey ahdinde vefalı,
2-Ey vefasında kuvvetli,
3-Ey kuvvetinde yüce,
4-Ey yüceliğinde yakın,
5-Ey yakınlığında latif,
6-Ey lütfunda şerif,
7-Ey şerefinde aziz,
8-Ey izzetinde azim,
9-Ey azametinde mecid,
10-Ey yüceliginde Hamid,

36-
1-Ey her şeyin kendisine boyun egdiği,
2-Ey her şey kendisi için var olan,
3-Ey her şey kendisi için mevcut olan,
4-Ey her şeyin kendisine döndüğü,
5-Ey her şeyin kendisinden korktuğu,
6-Ey her şeyin kendisini tesbih ettiği,
7-Ey her şey onunla ayakta olan,
8-Ey her şeyin kendisine itaat ettiği,
9-Ey her şeyin kendisine yöneldiği,
10-Ey ona bakan yüzü müstesna her şeyin helak olduğu,

37-
1- Ey kullarına yeten Kafi,
2-Ey her türlü derde deva veren Safi,
3-Ey vaadinde duran Vafi,
4-Ey maddi ve manevi dertlere afiyet veren Muafi,
5-Ey her şeyiyle yüce olan Ali,
6-Ey kullarını iyiliğe ve Cennete davet eden Dai,
7-Ey iyi kullarından hoşnut olan Razi,
8-Ey hikmet ve adaletle hükmeden Kadi,
9-Ey varlığının sonu olmayan Baki,
10-Ey dilediğini doğru yola ulaştıran Hadi,

38-
1- Ey kendisinden başka kaçacak yer olmayan,
2-Ey kendisinden başka sığınılacak yer olmayan,
3-Ey kendisinden başka iltica edilecek yer olmayan,
4-Ey kendisinden başka tevekkül edilecek kimse olmayan,
5-Ey kendisinden başka maksud olmayan,
6-Ey kendisinden başka kurtuluş yeri olmayan,
7-Ey kendisinden baskaşına rağbet edilmeyen,
8-Ey kendisinden başkasına ibadet edilmeyen,
9-Ey kendisinden başkasından yardım istenilmeyen,
10-Ey kendisinden başka güç ve kuvvet sahibi bulunmayan,

39-
1- Ey kendisine kaçılanların en hayırlısı,
2-Ey matlubların en hayırlısı,
3-Ey rağbet edilenlerin en hayırlısı,
4-Ey kendisinden dilekte bulunulanların en hayırlısı,
5-Ey maksud olanların en hayırlısı,
6-Ey zikredilenlerin en hayırlısı,
7-Ey şükredilenlerin en hayırlısı,
8-Ey sevilenlerin en hayırlısı,
9-Ey indirenlerin en hayırlısı,
10-Ey kendisine ünsiyet edilenlerin en hayırlısı,

40-
1- Ey yaratıp düzene koyan,
2-Ey takdir edip hedefe götüren,
3-Ey belayı kaldıran,
4-Ey gizli yakarışı işiten,
5-Ey batmışı kurtaran,
6-Ey helak olana necat veren,
7-Ey hastaya şifa veren,
8-Ey öldüren ve dirilten,
9-Ey güldüren ve ağlatan,
10-Ey saptıran ve hidayete erdiren,

41-
1-Ey dilediği kullarının günahlarını bağışlayan Gafir,
2-Ey ayıp ve kusurları örten Satir,
3-Ey düşmanlarını mağlup eden Kahir,
4-Ey her şeye gücü yeten Kadir,
5-Ey bütün mahlukatının hallerini gören Nazir,
6-Ey bütün mahlukatı yoktan var eden Fatir,
7-Ey kendisine yapılan ibadet ve şükürlere bol mükafat veren Sakir,
8-Ey kendisini zikredenleri yad eden Zakir,
9-Ey dostlarına yardim eden Nasir,
10-Ey dilediğini zorla yaptıran Cabir,

42-
1- Ey karada ve denizde yolu olan,
2-Ey dış alemde ayetlerı bulunan,
3-Ey ayetlerınde delili olan,
4-Ey ölümlerde kudreti tecelli eden,
5-Ey kabirlerde izzeti olan,
6-Ey Kıyamette saltanatı olan,
7-Ey hisapta heybeti olan,
8-Ey Mizanda hükmü olan,
9-Ey Cennette rahmeti olan,
10-Ey ateşte azabı olan,

43-
1- Ey korkanların kendisine kaçtığı,
2-Ey günahkarların kendisine sığındığı,
3-Ey tövbe edenlerin kendisine yöneldiği,
4-Ey asilerin kendisine iltica ettiği,
5-Ey zahidlerin kendisine rağbet ettiği,
6-Ey hatalılarin kendisinden ümit beslediği,
7-Ey kendisini arzulayanların onunla ünsiyet bulduğu,
8-Ey iyilik yapanların kendisiyle iftihar ettiği,
9-Ey tevekkül edenlerin kendisine güvendiği,
10-Ey kuvvetler iman edenlerin kendisiyle huzur bulduğu,

44-
1- Ey bütün yakınlardan daha yakın,
2-Ey bütün sevilenlerden daha sevgili,
3-Ey bütün büyüklerden daha büyük,
4-Ey bütün izzet sahiplerinden daha aziz,
5-Ey bütün kuvvetlilerden daha kavi,
6-Ey bütün zenginlerden daha zengin,
7-Ey bütün cömertlerden daha cömert,
8-Ey bütün şefkatlilerden daha Rauf,
9-Ey bütün merhametlilerden daha Rahim,
10-Ey bütün yücelerden daha yüce,

45-
1-Ey herşeye herşeyden daha yakın olan Karîb,
2-Ey bütün mahlukatını gözetleyen Rakîb,
3-Ey müminlerin sevgilisi olan Habib,
4-Ey kullarının dualarına cevap veren Mucib,
5-Ey kullarının bütün fiillerinin hesabını gören Hasib,
6-Ey bütün dertlere deva veren Tabib,
7-Ey her şeyi bütün incelikleriyle gören Basir,
8-Ey her şeyden haberdar olan Habir,
9-Ey her şeyi nuruyla aydınlatan Münir,
10-Ey kullarına gerekli her şeyi açıklayan Mübin,

46-
1- Ey mağlup olmayan Galib,
2-Ey yaratılmış olmayan Sanatkar,
3-Ey mahluk olmayan Yaratıcı,
4-Ey sahip olunamayan Mülk Sahibi,
5-Ey kendisine üstün gelinemeyen Kahir,
6-Ey yükseltilmekten münezzeh Yükseltici,
7-Ey korunmayan Koruyucu,
8-Ey yardın edilmeyen Yardın Edici,
9-Ey gaib olmayan Şahid,
10-Ey uzak olmayan yakın,

47-
1-Ey nurların nuru,
2-Ey nurları nurlandıran,
3-Ey nurlara suret ve şekil veren,
4-Ey nurları yaratan,
5-Ey nurları takdir eden,
6-Ey nurları idare eden,
7-Ey bütün nurlardan evvel olan Nur,
8-Ey bütün nurlardan sonra da var olan nur,
9-Ey bütün nurların üstünde olan nur,
10-Ey hiçbir nurun kendisine benzemediği nur,

48-
1 Ey bağış ve ihsani şerefli olan,
2-Ey fiili latif olan,
3-Ey lütfu daim olan,
4-Ey ihsani kadim olan,
5-Ey sözü hak olan,
6-Ey vaadi doğru olan,
7-Ey affı fazla olan,
8-Ey azabı adalet olan,
9-Ey zikri tatlı olan,
10-Ey dostluğu lezzetli olan,

49-
1 Ey kullarına nimet ihsan eden Münevvil,
2-Ey bütün müşkilleri halleden ve hak ile batılın arasını ayıran Mufassil,
3-Ey istediğini istediği şekilde değiştiren Mübeddil,
4-Ey zorlukları kolaylaştıran Müsehhil,
5-Ey istediğini zelil kılan ve mahlukatına boyun eğdiren Müzellil,
6-Ey kitaplar ve bereketler indiren dilediğinin rütbesini alçaltan Münezzil,
7-Ey kainatta bütün işleri döndüren ve kullarını halden hale sevkeden Mühavvil,
8-Ey her şeyi münasip şekilde güzelleştiren Mücemmil,
9-Ey her şeyi kemale erdiren Mükemmil,
10-Ey istediğini istediğine üstün Müfatti,

50-
1-Ey her şeyi gören fakat kendisi görülmeyen,
2-Ey her şeyi yaratan fakat kendisi yaratılmayan,
3-Ey her şeye yol gösteren fakat kendisi yol gösterilmeye muhtaç olmayan,
4-Ey hayat veren fakat kendisi hayat verilmeye muhtaç olmayan,
5-Ey her şeyi doyuran fakat kendisi doyurulmaktan münezzeh olan,
6-Ey her şeyi koruyan fakat kendisi korunmaya muhtaç olmayan,
7-Ey her şey hakkında karar veren fakat kendisi hakkında hüküm verilmeyen,
8-Ey hüküm veren fakat kendisi hakkında hüküm verilmeyen,
9-Ey doğurmayan ve doğmayan,
10-Ey hiçbir sey kendisine denk olmayan,

51-
1- Ey en güzel Sevgili,
2-Ey en güzel Tabib,
3-Ey en güzel Hesap Gören,
4-Ey en güzel Yakin,
5-Ey en güzel Gözetleyici,
6-Ey en güzel Cevap veren,
7-Ey en güzel Dost,
8-Ey en güzel Vekil,
9-Ey en güzel Efendi,
10-Ey en güzel yardımcı,

52-
1-Ey kendisini tanıyanların sevinci,
2-Ey kendisini arzulayanların dostu,
3-Ey kendisine müstak olanların imdadına koşan,
4-Ey tövbekarların sevgilisi,
5-Ey ihtiyaç sahiplerine rızık veren,
6-Ey günahkarların ümidi,
7-Ey sıkıntıda olanların ferahlatıcısı,
8-Ey gamlılara nefes aldıran,
9-Ey mahzunlara kurtuluş yolu gösteren,
10-Ey evvel ve ahirlerin ilahi,

53-
1-Ey Cennet ve Cehennemin Rabbi,
2-Peygamberlerin ve hayırlıların Rabbi
3-Ey Sıddıkların ve iyilerin Rabbi,
4-Ey küçüklerin ve büyüklerin Rabbi,
5-Ey danelerin ve meyvelerin Rabbi,
6-Ey nehirlerin ve ağaçların Rabbi,
7-Ey sahraların ve çöllerin Rabbi,
8-Ey kölelerin ve hürlerin Rabbi,
9-Ey açığa çıkan ve gizlemelerin Rabbi,
10-Ey gece ve gündüzün Rabbi,

54-
1- Ey ilmi her şeye ulasan,
2-Ey basarı her şeye nüfus eden,
3-Ey kudreti her şeye bali olan,
4-Ey nimetleri sayılamayan,
5-Ey mahlukatın gerçek şükrüne erişemediği,
6-Ey zihinlerin yüceliğini idrak edemediği,
7-Ey hayallerin hakikatına erişemediği,
8-Ey azamet ve kibriya örtüsü olan,
9-Ey heybet ve saltanat güzelliği olan,
10-Ey bekası izzetle izzetlenen,

55-

1-Ey en yüce misaller kendisine ait olan,
2-Ey en yüce sıfatlar kendisine ait olan,
3-Ey ahiret ve dünya kendisine ait olan,
4-Ey cennetül me’vanın sahibi,
5-Ey cehennem ve ateşin sahibi,
6-Ey en büyük ayetler sahibi,
7-Ey en güzel isimler sahibi,
8-Ey hüküm ve kaza sahibi,
9-Ey yüce göklerin sahibi,
10-Ey arş ve yerin sahibi,

56-
1- Ey kullarını çok çok affeden Afüvv,
2-Ey kullarının günahlarını bağışlayan Gafur,
3-Ey itaatkar kullarını çok seven Vedud,
4-Ey rızası için yapılan işleri bol sevapla karşılayan Sekür,
5-Ey asileri hemen cezalandırmayıp çok sabreden Sabür,
6-Ey kullarına çok şefkat edip esirgeyen Rauf,
7-Ey kullarına karşı pek merhametli olan Atüf,
8-Ey bütün mahlukatın maddi ve manevi kirlerden arındıran Kuddüs,
9-Ey gerçek hayat sahibi olan Hayy,
10-Ey gökleri yeri ve bütün mahlukatı yerinde tutan Kayyum,

57-
1-Ey semada azameti görülen,
2-Ey yerde ayetleri tecelli eden,
3-Ey her şeyde delilleri bulunan,
4-Ey denizde acayip sanatları bulunan,
5-Ey mahlukatı ilk defa yaratıp öldükten sonra tekrar dirilten,
6-Ey dağlarda hazineleri bulunan,
7-Ey yarattığı her şeyi en güzel yapan,
8-Ey bütün işler kendisine dönen,
9-Ey her şeyde lütfu açıkca görünen,
10-Ey mahlukatına kudretini tanıtan,

58-
1-Ey sevgilisi olmayanların sevgilisi,
2-Ey tabibi olmayanların tabibi,
3-Ey isteklerini dinleyip cevap verecek kimsesi olmayanların nasibi,
4-Ey sefkat edecek kimsesi olmayanların şefkat edicisi,
5-Ey arkadaşı olmayanların arkadaşı,
6-Ey şefkat edecek kimsesi olmayanların şefiği,
7-Ey imdadına koşacak kimsesi olmayanların imdad edicisi,
8-Ey yol gösterecek kimsesi olmayanların yol göstericisi,
9-Ey rehberi olmayanların rehberi,
10-Ey merhamet edecek kimsesi olmayanların merhamet edicisi,

59-
1-Ey kendisine her şeye bedel yeter görenlerin kafisi,
2-Ey kendisinden hidayet isteyenlerin hidayet edicisi,
3-Ey gizlenecek yer arayanların üstünü örten,
4-Ey kendisini çağıranları cennetine davet eden,
5-Ey kendisinden şifa isteyenlere şifa veren,
6-Ey kendisine hükmetmesini isteyenler hakkında hükmeden,
7-Ey maddi ve manevi zenginlik isteyenleri zenginleştiren,
8-Ey kendisinden her ihtiyacını yerine getirilmesini isteyenlerin ihtiyaçlarına yeterli cevap veren,
9-Ey kuvvet ve güç isteyenlere kafi kuvvet veren,
10-Ey kendisinden dostluk ve sahiplik isteyenlerin dost ve sahibi,

60-
1-Ey her şeyden önce olan evvel,
2-Ey her şeyden sonra olan Ahir,
3-Ey varlığı apaçık görünen Zahir
4-Ey her şeyin içyüzünden haberdar olan Batın,
5-Ey her şeyi yoktan yaratan Halik,
6-Ey her şeyi münasip bir sekilde riziklandiran Razik,
7-Ey her işi doğru olan ve sözünü yerine getiren Sadik,
8-Ey varlığı her şeyden önce olan Sabik,
9-Ey her şeyi mukadder hedefine sevk eden Saik,
10-Ey tohum ve çekirdekleri yarıp sünbüllendiren Falik,

61-
1-Ey gece ve gündüzü peş peşe değiştiren,
2-Ey karanlıkları ve nuru yaratan,
3-Ey gölgeleri ve harareti meydana getiren,
4-Ey günes ve ay'a boyun eğdiren,
5-Ey ölümü ve hayatı yaratan,
6-Ey yaratmak ve emretmek kendisine ait olan,
7-Ey eş ve evlat edinmeyen,
8-Ey mülkünde hiçbir şeriki olmayan,
9-Ey zilletten münezzeh olduğu için dosta ihtiyacı olmayan,
10-Ey havi kuvvet kendisine ait olan,

62-
1-Ey kendisini arzulayanların muradını bilen,
2-Ey kendisinden dilekte bulunanların ihtiyaç duyduklarına sahip olan,
3-Ey üzüntüsünden kendinden geçenlerın inlemelerini işiten,
4-Ey kendisinden korkarak ağlayanların ağlayışını gören,
5-Ey suskunların içinden geçenleri bilen,
6-Ey günahlarından pişmanlik duyanların nedametini gören,
7-Ey tövbekarların özürünü kabul eden,
8-Ey fesatçılarin işini düzeltmeyen,
9-Ey iyilik yapanların mükafatını zayi etmeyen,
10-Ey kendisini tanıyanların kalplerinden uzaklaşmayan

63-
1-Ey bekası daim olan,
2-Ey hataları bağışlayan,
3-Ey duaları işiten,
4-Ey ihsanı geniş olan,
5-Ey gökleri yükselten,
6-Ey belaları defeden,
7-Ey medh ü şenasi büyük olan,
8-Ey varlığının parıltısı kadim olan,
9-Ey vefası çok olan,
10-Ey mükafati şerefli olan,

64-
1-Ey çok affeden Gaffar,
2-Ey bütün ayıpları örten Settar,
3-Ey her şeye galip gelen ve bütün düşmanlarını kahreden Kahhar,
4-Ey istediğini zorla yaptıran Cebbar,
5-Ey çok sabreden ve kullarına sabır gücü veren Sabbar,
6-Ey bütün rızka muhtaç olanları rızıklandıran Rezzak,
7-Ey her şeyi hikmetle açan Fettah,
8-Ey her şeyi çok iyi bilen Ahham,
9-Ey bol bol hediyeler veren Vehhab,
10-Ey bütün tevbeleri kabul eden Tevvab,

65-
1-Ey beni yaratıp azalarımı düzene koyan,
2-Ey bana rızk veren ve terbiye eden,
3-Ey beni yedirip içiren,
4-Ey beni kendisine yaklaştırıp yakın kılan,
5-Ey beni günah tehlikelerinden koruyup bana kafi gelen,
6-Ey beni muhafaza edip ayıplarımı örten,
7-Ey bana tevfik edip hidayet eden,
8-Ey beni aziz kılıp ihtiyaçlarımı gideren,
9-Ey beni öldürüp dirilten,
10-Ey bana ünsiyet verip rızıklandıran,

66-
1-Ey kelimeleriyle hakkın hak oldugunu gösteren,
2-Ey hükmünü geri bıraktıracak kimse olmayan,
3-Ey kazasını geri çevirecek kimse olmayan,
4-Ey kişiye kalbinden daha yakın olan,
5-Ey kullarından tevbeyi kabul eden,
6-Ey izni olmadan hiçbir şefaat fayda vermeyen,
7-Ey bütün gökler kudretiyle dürülmüş olan,
8-Ey yolundan sapanların en iyi bilen,
9-Ey gök gürültüsünün hamdederek, meleklerin de korkusuyla kendisini tesbih ettiği,
10-Ey rahmetinin önünde rüzgarları müjdeci gönderen,

67-
1-Ey yeri beşik yapan,
2-Ey dağları direk yapan,
3-Ey güneşi kandil kılan,
4-Ey ay'ı nur kılan,
5-Ey geceyi örtü yapan,
6-Ey gündüzü maişet zamanı yapan,
7-Ey uykuyu huzur ve sükun vasıtası kılan,
8-Ey semayı bına kılan,
9-Ey eşyayı çift çift yaratan,
10-Ey ateşi gözcü kılan,

68-

1-Ey gerçek şefaat sahibi Sefi,
2-Ey gizli açık her sesi işiten Semi,
3-Ey istediğini yükselten Rafi,
4-Ey istediğini engelleyen Meni,
5-Ey kainatı en güzel bir şekilde yoktan yaratan Bedi,
6-Ey hesabı en süratli bir şekilde gören Seri,
7-Ey sevdiklerini Cennet ve çeşitli mükafatlarla müjdeleyen Besir,
8-Ey kullarını itaate sevk etmek için azabıyla korkutan Nezir,
9-Ey sonsuz kudret sahibi olan Kadir,
10-Ey her şeye gücü yeten Muktedir.

69-
1-Ey bütün dirilerden önce var olan gerçek hayat sahibi,
2-Ey bütün dirilerden sonra baki kalacak gerçek hayat sahibi,
3-Ey hiçbir şeyin kendisine benzemediği gerçek hayat sahibi,
4-Ey hiçbir dirinin misli gibi olmadığı gerçek hayat sahibi,
5-Ey hiçbir dirinin kendisine ortak olmadığı gerçek hayat sahibi,
6-Ey hiçbir diriye muhtaç olmayan gerçek hayat sahibi,
7-Ey bütün dirileri öldüren gerçek hayat sahibi,
8-Ey bütün dirileri rızıklandıran gerçek hayat sahibi,
9-Ey ölüleri dirilten gerçek hayat sahibi,
10-Ey hiç ölmeyecek olan gerçek hayat sahibi

70-
1- Ey unutulmayan ve unutturulmayan zikrin sahibi,
2-Ey söndürülemeyen nurun sahibi,
3-Ey hadd ü hesaba gelmeyen medh ü sena sahibi
4-Ey hiçbir şekilde değiştirilemeyen vasıflar sahibi,
5-Ey sayılamayan nimetler sahibi,
6-Ey zeval bulmayan saltanat sahibi,
7-Ey gerçek keyfiyeti anlaşılamayan celal sahibi,
8-Ey reddedilemeyen hüküm sahibi,
9-Ey tebdil edilemeyen sıfatlar sahibi,
10-Ey tam idrak edilemeyen kemal sahibi.

71-
1-Ey alemlerin Rabbi,
2-Ey amellerin karşılıklarının verildiği kıyamet gününün sahibi,
3-Ey sabredenleri seven,
4-Ey tevbe edenleri seven,
5-Ey maddi ve manevi kirlerden temizlenenleri seven,
6-Ey Allah i görür gibi ibadet edenleri ve iyilik yapanları seven,
7-Ey yardım edenlerin en hayırlısı,
8-Ey müşkil meseleleri halledip hükme bağlayanların en hayırlısı,
9-Ey iyi mallara bol karşılık verenlerin en hayırlısı,
10-Ey ifsat edenleri en iyi bilen,

72-
1-Ey mahlukati örneksiz ve yoktan yaratan Mübdi,
2-Ey mahlukati öldükten sonra yeniden dirilten Muid,
3-Ey herseyi muhafaza eden Hafiz,
4-Ey herseyi ilim ve kudretiyle kusatan Muhit,
5-Ey hamd ve senaya en çok layik olan ve çok övülen Hamid,
6-Ey azamet, seref ve hakimiyeti sonsuz Mecid,
7-Ey her türlü mahlukata münasip rizik veren Mukit,
8-Ey darda kalan çaresizlerin imdadina kosan Mugis,
9-Ey istedigine izzet veren ve sereflendiren Muizz,
10-Ey istedigini zelil kilan Müzill,

73-
1-Ey ziddi olmayan Ehad,
2-Ey dengi bulunmayan Ferd,
3-Ey kusur ve ihtiyaçtan münezzeh olan Samed,
4-Ey çifti bulunmayan Vitr,
5-Ey veziri bulunmayan Rab,
6-Ey fakirligi bulunmayan Gani,
7-Ey azledilemeyen Sultan,
8-Ey aczden münezzeh olan Melik,
9-Ey benzeri olmayan Mevcud,

74-
1-Ey zikri kendisine zikredenlere büyük seref olan,
2-Ey sükrü kendisine sükredenlere büyük kurtulus olan,
3-Ey hamdi kendisine övenlere büyük iftihar vesilesi olan,
4-Ey taati, kendisine itaat edenlere necat olan,
5-Ey kapisi kendisini arayanlara açik olan,
6-Ey yolu müminlere zahir ve belli olan,
7-Ey ayetleri bakanlar için kesin delil olan,
8-Ey kitabi kuvvetli Iman sahipleri için ögüt olan,
9-Ey affi günahkarlar için siginak olan,
10-Ey rahmeti Muhsinler için yakin olan,

75-
1-Ey ismi yüce ve mübarek olan,
2-Ey san ve makami yüksek olan,
3-Ey sena ve övgüsü büyük olan,
4-Ey kendisinden baska ilah olmayan,
5-Ey isimleri mukaddes olan,
6-Ey bekasi devam eden,
7-Ey azameti, baha ve kadri olan,
8-Ey büyüklük perdesi olan,
9-Ey gizli nimetleri grup grup bile sayilamayan,
10-Ey ihsan ve nimeti hesap ve sayiya gelmeyen,

76-
1-Ey kullarina yardim eden Muin,
2-Ey açiklanmasi gereken herseyi beyan eden Mübin,
3-Ey kullarina emniyet ve huzur veren Emin,
4-Ey saltanati muhkem, nüfuz ve iktidar sahibi Mekin,
5-Ey hiçbir sey hükmünü sarsmayan ve kendisine güvenilen Metin,
6-Ey azap ve ikabi siddetli olan Sedid,
7-Ey kullarinin her yaptigini gören Sehid,
8-Ey bütün islerini ezeli takdirine göre en güzel bir sekilde neticeye ulastiran Rasid,
9-Ey en çok övülen ve en çok övgüye layik olan Hamid,
10-Ey sonsuz seref sahibi Mecid,

77-
1-Ey yüce arsin sahibi,
2-Ey dos dogru sözün sahibi,
3-Ey yerli yerince yapilan fazl-ü kerem sahibi,
4-Ey kis kivrak yakalayan siddetli azap sahibi,
5-Ey vaad ve tehdit sahibi,
6-Ey uzak olmayan yakin,
7-Ey en fazla övgüye layik olan dost,
8-Ey herseyi mühadesi altinda tutan,
9-Ey kullarina hiçbir sekilde zulmedici olmayan,
10-Ey kuluna sah damarindan daha yakin olan,

78-
1-Ey hiçbir ortak ve veziri olmayan,
2-Ey hiçbir benzeri ve dengi olmayan,
3-Ey günes ve nurlu ayin yar
4-Ey siddetli sikintiya düsmüs fakirleri zenginlestiren,
5-Ey küçük yavrulara rizik veren,
6-Ey düskün ihtiyarlara merhamet eden,
7-Ey korku için kurtulus isteyenlerin siginagi,
8-Ey kullarinin her halini gören,
9-Ey kullarinin ihtiyaçlarindan haberdar olan,
10-Ey herseye gücü yeten,

79-
1-Ey cömertlik ve nimetler sahibi,
2-Ey fazl ve kerem sahibi,
3-Ey siddetli bela ve çetin azaplar sahibi,
4-Ey Levh-i Mahfuz ve Kalemi yaratan,
5-Ey zerreyi, hos rüzgarlari ve nefesleri yaratan,
6-Ey bütün kullarina ilhamda bulunan,
7-Ey zarar ve elemi gideren,
8-Ey gizli sir ve kaygilari bilen,
9-Ey Kabe-i Muazzama ve Harem-i Serifin sahibi,
10-Ey esyayi yoktan yaratan,

80-
1-Ey gerçek adalet sahibi Adil,
2-Ey rizasi için yapilan isleri kabul eden Kabil,
3-Ey herseyden üstün ve yüce olan Fadil,
4-Ey her isin hakiki yapicisi olan Fail,
5-Ey yaratiklarin her isini üzerine alan Kafil,
6-Ey herseyi meydana getiren Cail,
7-Ey her bakimdan eksiksiz olan Kamil,
8-Ey mahlukati yokluk karanliklarindan varlik nuruna çikaran Fatir,
9-Ey kullari için hayir murad eden ve onlari dergahina çagiran Talib,
10-Ey kullarini, rizasina ermek ve cemalini görmek için can attigi Matlub,

81-
1-Ey güç ve havliyle nimet veren,
2-Ey genis ve bol imkanlariyla ikram eden,
3-Ey tekrar tekrar lütufta bulunan,
4-Ey kudretiyle her yerde izzetini gösteren,
5-Ey herseyi hikmetiyle ölçüp biçen,
6-Ey tedbiriyle hükmeden,
7-Ey ilmiyle herseyi idare eden,
8-Ey hilim ve yumusakligiyla kullarini cezalandirmaktan vazgeçen,
9-Ey yüceligiyle beraber kullarina yakin olan,
10-Ey yakinliginda yüceligi tezahür eden,

82-
1-Ey diledigini yaratan,
2-Ey diledigini yapan,
3-Ey diledigine hidayet eden,
4-Ey diledigini saptiran,
5-Ey diledigini bagislayan,
6-Ey diledigine azap eden,
7-Ey dilediginin tevbesini kabul eden,
8-Ey anne rahimlerindeki yavrulari diledigi gibi sekillendiren,
9-Ey yaratiklarinda diledigi seyi ziyade kilan,
10-Ey rahmetini diledigine tahsis eden,

83-
1-Ey hiçbir es ve evlat edinmeyen,
2-Ey kimseyi hükmüne ortak kilmayan,
3-Ey herseye bir plan ve miktar tayin eden,
4-Ey sefkat ve merhameti zeval bulmayip devam eden,
5-Ey melekleri elçi kilan,
6-Ey semada burçlar meydana getiren,
7-Ey yeryüzünü kararli ve barinmaya müsait kilan,
8-Ey insani bir damla sudan yaratan,
9-Ey herseyi sayarak hesabini yapan,
10-Ey herseyi ilmiyle kusatan,

84-
1-Ey esi ve benzeri olmayan Ferd,
2-Ey zat, sifat ve fiilerinde çifti olmayan Vitr,
3-Ey herbir seyde birligini gösteren Ehad,
4-Ey hiçbir seye muhtaç olmayan ve herseyin kendisine muhtaç oldugunu Samed,
5-Ey san, seref ve yüceligi en büyük olan Emced,
6-Ey izzet ve galibiyeti mukayeseye gelmeyen Eazz,
7-Ey sonsuz azamet ve celal sahibi Ecell,
8-Ey bütün gerçeklerden daha gerçek ve ibadete en çok layik olan El-hakk,
9-Ey herkesten fazla iyilik yapan Eberr,
10-Ey varliginin sonu olmayan Ebed,

85-
1-Ey kendisini tanimak isteyenlerin marufu,
2-Ey kendisine ibadet edenlerin mabudu,
3-Ey kendisine sükredenlerin meskuru,
4-Ey Kendisini zikredenlerin mezkuru,
5-Ey Kendisini övenlerin mahmudu,
6-Ey Kendisini arayanlar için mevcut olan,
7-Ey Kendisini bir taniyanlarin mevsufu,
8-Ey Kendisini sevenlerin sevgilisi,
9-Ey Kendisini arzulayanlarin mergubu,
10-Ey dergahina dönenlerin maksudu,

86-
1-Ey saltanatindan baska gerçek saltanat olmayan,
2-Ey kullarin senasini saymakla bitiremedigi,
3-Ey mahlukatin celalini vasfedemedigi,
4-Ey gözlerin kemalini idrak ve ihata edemedigi,
5-Ey zekalarin, sifatlarina ulasmaktan aciz kaldigi,
6-Ey fikirlerin kibriyasinin hakikatine ulasamadigi,
7-Ey insanlarin, sifatlarini güzelce tavsif edemedigi,
8-Ey kullarin, hükmünü geri çevrimedigi,
9-Ey herseyde kendisini tanitan deliller açikça görülen,

87-
1-Ey günahlari için ve kendisine olan ask ve muhabbetten dolayi aglayanlarin sevgilisi,
2-Ey kendisine tevekkül edenlerin dayanagi,
3-Ey hak yoldan sapanlari hidayete erdiren,
4-Ey mü `minlerin dost ve sahibi,
5-Ey kendisini zikredenlerin can yoldasi,
6-Ey bütün güçlülerden daha güçlü,
7-Ey bütün bakanlardan daha iyi gören,
8-Ey bütün ilim sahiplerinden daha alim,
9-Ey kederli biçarelerin kaçip sigindigi,
10-Ey bütün yardim edenlerden daha çok yardim eden,.

88-
1-Ey gerçek ikram sahibi Mükrim,
2-Ey diledigini büyüten v eserleriyle büyüklügünü gösteren Muazzim,
3-Ey mahlukatini çesit çesit nimetlere gark eden Müna im,
4-Ey mahlukatina lazim olan herseyi veren Muti,
5-Ey mahlukatinin ihtiyacini giderip zengin kilan Mugni,
6-Ey canlilara hayat veren Muhyi,
7-Ey mahlukati maddesiz ve örneksiz ilk defa yaratan Mübdi,
8-Ey mahlukatini nimetleriyle hosnut kilan Murzi,
9-Ey mahlukati her türlü tehlikeden kurtaran Münci,
10-Ey bol bol iyilikte bulunan Muhsin,

89-
1-Ey her seye kafi,
2-Ey herseyi idare eden kaim,
3-Ey hiçbirsey kendisine benzemeyen,
4-Ey mülkünde, iradesi disinda hiçbir sey artmayan,
5-Ey hazinelerinden hiçbir sey eksik olmayan,
6-Ey hiçbir sey Kendisine gizli bulunmayan,
7-Ey misli ve benzeri hiçbir sey bulunmayan,
8-Ey her seyin anahtari elinde olan,
9-Ey rahmeti herseyi kusatan,
10-Ey her sey fani oldugu halde kendisi baki kalan,

90-
1-Ey gaybi kendisinden baska kimse bilemeyen,
2-Ey kullarindan kötülügü kendisinden baska kimse defedemeyen,
3-Ey isleri Kendisinden baska kimse idare edemeyen,
4-Ey günahlari Kendisinden baska kimse magfiret edemeyen,
5-Ey kalbleri Kendisinden baskasi degistiremeyen,
6-Ey mahlukati kendisinden baskasi yaratamayan,
7-Ey nimetleri Kendisinden baskasi tamamlayamayan,
8-Ey yagmuru Kendisinden baskasi yagdiramayan,
9-Ey ölüleri Kendisinden baskasi diriltemeyen,
10-Ey kullarini Kendisinden baskasi gerçek zengin kilamayan,

91-
1-Ey belalari kaldiran ve güzellikleri açiga çikaran Kasif,
2-Ey keder ve tasadan kurtarip ferahlatan Faric,
3-Ey her mevcuda münasip bir suret açan ve fetihler müyesser kilan Fatih,
4-Ey kullarina yardim eden Nasir,
5-Ey yaratiklarin her türlü ihtiyacini üzerine alan Damin,
6-Ey her seye fitratinin gayesini emreden amir,
7-Ey her türlü kötülükten sakindiran Nahi,
8-Ey kullarinin ümidi olan Reca,
9-Ey kullarinin ümid besledigi Mürteca,
10-Ey kendisine büyük ümitler beslenen Azimü`r Reca

92-
1-Ey zayiflarin yardimcisi,
2-Ey fakirlerin hazinesi,
3-Ey gariplerin sahibi,
4-Ey dostlarin yardimcisi,
5-Ey düsmanlarin kahredicisi,
6-Ey gökleri yükselten,
7-Ey belalari kaldiran,
8-Ey dostlarin can yoldasi,
9-Ey takva sahiplerinin sevgilisi,
10-Ey zenginlerin ma`budu,

93-
1-Ey her seyin evveli ve ahiri,
2-Ey her seyin ilahi ve sanatkari,
3-Ey her seyin raziki ve haliki,
4-Ey her seyin yaraticisi ve sultani,
5-Ey herseyi daraltan ve genisleten,
6-Ey herseyi ilk defa yaratan ve öldükten sonra tekrar iade eden,
7-Ey her seye gerekli sebepleri yaratan ve bir ölçü takdir eden,
8-Ey herseyi terbiye ve idare eden,
9-Ey herseyi döndüren ve degistiren,
10-Ey herseyi dirilten ve öldüren,

94-
1-Ey yad edenlerin ve yad edilenlerin en hayirlisi,
2-Ey sükrü kabul edenlerin ve sükredilenlerin en hayirlisi,
3-Ey övenlerin ve övülenlerin en hayirlisi,
4-Ey görenlerin ve görülenlerin en hayirlisi,
5-Ey çagiranlarin ve çagrilanlarin en hayirlisi,
6-Ey cevap verenlerin ve cevap verilenlerin en hayirlisi,
7-Ey ünsiyet verenlerin ve Kendisiyle ünsiyet edilenlerin en hayirlisi,
8-Ey bütün dostlarin ve meclis arkadaslarinin en hayirlisi,
9-Ey bütün maksud ve matlublarin en hayirlisi,
10-Ey sevenlerin ve sevilenlerin en hayirlisi,

95-
1-Ey kendisini çagiranlara cevap veren,
2-Ey kendisine itaat edenleri seven,
3-Ey kendisini sevenlere yakin olan,
4-Ey kendisini arzulayanlari çok iyi bilen,
5-Ey kendisine ümit besleyenlere iyilik eden,
6-Ey kendisine isyan edenlere yumusak davranip hemen cezalandirmayan,
7-Ey yumusakliginda hikmetli davranan,
8-Ey hükmünde büyük olan,
9-Ey azametinde merhametli olan,
10-Ey ihsaninda kadim olan,

96-
1-Ey sebepleri takdir eden Müsebbib,
2-itaatkar kullarini kendisine yaklastiran Mukarrib,
3-Ey esyayi hikmetle pes pese getiren Muakkib,
4-Ey kullarinin kalblerini halden hale degistiren mukallib,
5-Ey her seye bir miktar tespit eden Mukaddir.
6-Ey herseyi düzene koyan Mürettib,
7-Ey kullarini iyilige tesvik eden Muraggib.
8-Ey kullarina ögüt veren Müzekkir,
9-Ey mahlukati var eden Mükevvin,
10-Ey sonsuz büyüklük ve azamet sahibi Mütekebbir.

97-
1-Ey bir isitme, kendisini diger bir isitmeden ali koymayan,
2-Ey kendisi için bir is diger bir ise mani olmayan,
3-Ey bir söz, kendisini diger bir sözden oyalamayan,
4-Ey kullarinin bir istegi digerine cevap vermekte kendisini karışıklığa sevk etmeyen,
5-Ey israrla istekte bulunanlarin israri kendisini usandirmayan,
6-Ey müminlerin kalplerini islamla genisleten,
7-Ey zikriyle mütevazi ve husu sahiplerinin kalplerini hos eden,
8-Ey kendisine istiyak duyanlarin kalblerinden kaybolmayan,
9-Ey kendisini arzulayanlarin son arzusu,
10-Ey alemde hiçbir sey kendisine gizli olmayan,

98-
1-Ey herseyi var olmadan bilen,
2-Ey vaadi dogru olan,
3-Ey lütfu açik olan,
4-Ey emri üstün ve galip olan,
5-Ey kitabi saglan olan,
6-Ey kaza ve hükmü var olan,
7-Ey Kur`ani yüce olan,
8-Ey saltanati kadim olan,
9-Ey fazl ü keremi daim olan,
10-Ey Arsi büyük olan,

99-
1-Ey rablik iddia edenlerin ve bütün terbiyecilerin Rabbi,
2-Ey bütün kapilari açan,
3-Ey sebepler tasarrufunda bulunan,
4-Ey sevaplari veren,
5-Ey dogrulari ilham eden,
6-Ey bulutlari yoktan yaratan,
7-Ey azab ve ikabi siddetli olan,
8-Ey hesabi sür’atli gören,
9-Ey dönüs kendisine olan,
10-Ey bagislayan ve tövbeleri kabul eden,

100-
1-Ey Rabbimiz,
2-Ey Ilahimiz,
3-Ey Seyyidimiz,
4-Ey Mevla’miz,
5-Ey Yardimcimiz,
6-Ey Koruyucumuz,
7-Ey Kadirimiz,
8-Ey Razikimiz,
9-Ey Delilimiz,
10-Ey Meded karimiz,

Sen bütün kusur ve noksan sifatlardan münezzehsin, Senden baska Ilah yok ki bize imdat etsin. Emân ver bize, emân diliyoruz. Bizi Cehennemden kurtar.

Vekil ve Kefil olan

Ey kendine güvenen kullarının işini en iyi yoluna koyan Vekil...

Ey kullarının takatını aşan işlerini üzerine alan Kefil...

Kendilerini Hamarat Zanneden Bazı Dinsizlere....

He sen gerçekliği algılayabileceğini (İdrak) mi düşünmüştün yoksa?...

Mesela : Ses olmadan kafanda bunu duyuyor olabildiğin gerçeği ile sağır olduğunda sesle aynı şeyi anlayamıyor olduğun gerçeğinin, doğal bir yoldan (halbu ki gerçeklik yoluyla doğal oluyor diyorsun) gerçeklik olduğu?...

Ya da şöyle sorayım... Bu sayamayacağın kadar çok varlıklar (mekan dediğini oluşturan varlıklar da dahil)...nerede duruyorlar?...diye soracağımı zannetme!
İki..Nerede sıkışıyorlar?..Diye soracağımı da zannetme!...

A güzel arkadaşım bunları bir arada tutan şey nedir? Diye soruyorum...Çekomastik mi? Ya da Kara şovalye mi?.. Doğallık mı?..Gerçeklik mi? ...

Ona da bi alakasız isim uyduruverirsiniz artık.. İsimsiz olur mu? aa?..

Evrim filan hiç oldu tabi bu arada...Tabi gerçeklik haber verirse bunu sana.. Yoksa işin yaş; kendi doğallığında...

Ve ben varlığa bu hayretimden ötürü doğal olmamakla ve gerçeklikten uzak olmakla suçlanıyorum işe bak sen...Hem de çeşit çeşit dangalak tarafından...

Gerçeklik dediğin! başına gelmiş ve gelecek olandır!

Yani herşey o gerçeklikte olur! Fakat sonucu sanadır!

Bildiğini sanma! Bilmediğin bir şeyi inkar ediyorsun!

Gerçeklik dediğinde! ancak başına gelmiş ve bilmediğin, gelecek olanı diyorsun!

Henüz daha başına gelmeyen şeyler varken! gerçeklikten bahsediyor olmakla büyük bir cahillik sergiliyorsun!

Dua et de! başına küfürden sonra iman gelmiş olanlardan ol!...

Tasavvuf/Gayb/Vehim...

"Bildiğin var da sanki Gayb'a gözünü dikiyorsun" dedim.. anlatamadım..."İnsan olmak baştan aşağı Gayb dı bizim için ; bildirdi de çok şükür bak insanız az"..."e..bak hala Gayb"..dedim... anlatamadım... O cinler, firavunlar, uzaylılar, tanrılar peşinde..."O Vehim aleminin de Rabbidir"... "O her daim zaten yok tan var edicidir" dedim... anlatamadım...

o, O'nun arda arda var ettiği düşüncelere O'ndan habersiz öylece daldı gitti...

Ondan Bir Ruh...

İsa Allah'ın kelimesi, hem de Ondan bir Ruh...Söyleceğin de illa kelime olacak değil ya...Ruhunla da konuşursun...Kelimelerinle ruhunu gösterdin..bir de ruhunla göster görüneni...Kelimelerin erişemediği, olur ya...Öyle görünmez mi?

Ahir Zaman...

Elektrik teline konan güvercin asfalta kakasını yaptı...Asfaltta bunu gören bi genç, kuşun kakasından iğrendi.. Bi sürü şeyler düşündü.. Halbu ki konacağı yerde bir ağacın dalı olsa..ve kakası bir toprağa düşseydi...herşey tahmin edemeyeceğin kadar çok farklıydı... Bu hakikatin yanında, şartlar ne olursa olsun...şımarık yine şımarıktır...

Rahman suresi 6. ayet : Ve çimen ve ağaç secde ederler.

Bakara suresi 124. ayet : Ve şunu da unutmayın ki, Rabbi, İbrahim'i birtakım kelimelerle denemiş, o da onları tamamlayıp yerine getirince, (Allah) ona : «Seni insanlara bir önder yapacağım» demişti. İbrahim : «Benim neslimden de...» deyince, Allah : «Benim ahdim zâlimlere erişmez,» buyurdu.

Hallac-ı Mansur/Kereminle Bu Ayrılığı Benden Al...

- Aramızda ayrılık, bana zahmetten başka bir şey getirmiyor... Kereminle bu ayrılığı benden al...

Hallac-ı Mansur (k.s.)

Not: Duaya ve niyete dikkat et..Duayı ve niyeti gör..Söylenmemiş başka bir şeye; kötü zannına değil.. Nefsine veya sarhoşluğa uyarak söylenen bir söz değil bu! Rahmetten başka bir mana arama...

***

"Ey insan, hakikat sen durmayıp didineceksin. En sonunda Rabbine kavuşacaksın."

İnşikak Suresi 6. ayet

Mektubat-ı Rabbani'den/İmam-ı Rabbani Hazretleri....

Besmeleyle başlıyalım kitâba!

Allah adı en iyi bir sığnakdır.

Ni’metleri sığmaz, ölçü hisâba.

Çok acıyan, afvı seven bir Rabdır!



---------



Hep seni düşünürüm, haccım ve ömrem sanadır.

Herkes taş toprak düşünür, kalbim senden yanadır.



--------



Bir kimse ki, bu duâya âmîn diye,

Hak teâlâ, o kula rahmet eyleye!



--------



Arabistândan doğan, Muhammed

İki cihânda, üstün Odur, hemân!

Kara toprak altında kalsın, her an,

Onun kapısında, toprak olmıyan!



--------



Mâlu mülke olma mağrur, deme var mı ben gibi!

Bir muhâlif yel eser, savurur harman gibi.



---------



Niçin küfrân eder insân, Hudâ nîmet verir iken,

Utanmayıp eder isyân, kamûyu ol görür iken.

Beher an hamdü şükretmez, dahî ihsânı fikretmez,

Hergün Hakkı zikretmez, bedende cân durur iken?



--------



Dostun ayrılığı az olsa da, az değildir;

Eğer gözde yarım kıl olsa da, çok görünür.



--------



Bir câhil bu büyüklere dil uzatırsa,

Cevap vermeye değmez dersem iyi olur.

Hep aslanlar, bu zincire bağlanmışlardır,

Kurnaz tilki bu zinciri nasıl koparır?



--------



Sultan birşey beklerse köleden,

Kanaat kalksın artık ortadan.



--------



Az söyledim, dikkat ettim kalbini kırmamaya,

Bilirim üzülürsün, yoksa sözüm çoktur sana



--------



Çok iyi veya çok fena olsa da bir zerre,

Ömrünce dolaşsa, gezer kendi âleminde!



-------



Anlaşılmaz, ölçülemez bağlılıktır,

Nâsın Rabbi, kuluna böyle bağlıdır!

İnsan bu bağlılığı anlamaz aslâ,

Herşeyi bilir, cânını bilen Mevlâ!



-------



Daha söylersem sonu gelmez.



-------



Her şekil dardır, mâna, nasıl sığar?

dilenci kulübesinde, sultânın ne işi var?

Şekle bakan gâfil, mânadan ne anlar?

cemâli görmeyince, cânânla ne işi var?



-------



Rahat gece, tatlı mehtâb bul bana,

Her şeyden anlatayım, o zaman sana.



-------



Ruhul-kudsün feyzine kavuşursan eğer;

Mesîhin yaptıkları, senden de hâsıl olur.



-------



Her zevallı merd-i meydan olamaz;

Sivri sinek de Süleymân olamaz.



-------



Bu büyük devleti bugün kime verirler.



-------



Nîmet sahiplerine nîmetler âfiyet olsun.



-------



Perde ardındaki esrârı açmak, uygun değildir,

yoksa, rindler meclisinde, verilmiyecek haber yoktur.



-------

Kalem buraya gelince ucu kırıldı.



-------



Her ne varsa güzel, Onu anmaktan başka,

Hepsi câna zehirdir, şeker dahî olsa!



-------



İş budur, bundan başkası hiçtir!



--------



Fena makamına varmıyan kimse,

oraya yol bulamaz, çok şey de bilse.



--------



Feryâdı, boşuna değildir Hâfızın,

Şaşılacak şey çok, dili altında ânın.



--------



İnsanların rabbinin insanların ruhuyla,

Bir bağlılığı vardır, söz ile anlatılmaz.



İnsan için diyorum, işim yoktur maymunla.

Ruhsuz olan bir kimse, elbet ruhu tanımaz.



-------



Kendinden haberi olmıyan zevallıya,

yakışır mı, ince bilgileri diline ala?



-------



Bilmiyenler, tanıyamaz bileni,

o hâlde, sözü kısa kesmeli.



-------



Herkesi, bir iş için yaratmışlardır.



-------



Bu büyük nîmeti, acaba kime verirler?



-------



Niçin kılmazsın, farz-ı sünneti?

Değil misin Muhammedin ümmeti? (Aleyhisselâm)

Anmazmısın, Cehennemi, Cenneti?

Îman sahibi kul böyle mi olur?



--------



Olsa da o, mutmeinne,

sıfatları gitmez yine.



------



İnsana sadâkat yakışır, görse de ikrâh,

Yardımcısıdır doğruların Hz. Allah.



------



Muhammed aleyhisselâmı medh edemiyorum,

Onunla, yazılarımı kıymetlendiriyorum.



------



Günah işlese de, çekilmez hesaba,

böyle bir seyyidin izindeki kimse.



------



Muhammed, yüzü suyudur cihânın,

kapısının toprağı olmıyan, toprak altında kalsın!



------



Mahlûkların en üstünü insandır,

yüksek makamdan mahrum da odur.



Eğer, toparlanıp, geri dönmezse,

ondan daha mahrum, yoktur kimse.



------



Haramları istemekten, kesilmedikçe nefis,

kalb ilâhî nûrlara, ayna olamaz hiç!



-------



Bir kimse, kör ise, güneşin suçu ne?



-------



Din adamı görünüp, dünyaya tapan kimse,

kendi yoldan sapmıştır, gayra nasıl göstere?



-------



Her kabdan, içinde olan, dışarı sızar!



-------



Bana gönül ver ve cesareti gör,

Tilkini çağır, bak aslan oluyor.



-------



Allaha kulluk ederim, taptığım dergâh bir,

Bir lahza ayrılmadım tevhîdden, Allah bir.



-------



İş budur, bundan başkası hiçtir!



------



(Lâ) süpürgesi ile, yolu temizlemezsen,

(İllallah) sarayına varamazsın!



------



Din adamı görünüp, dünya toplıyan kimse,

kendi sapıtmış yolu, gayra nasıl göstere?



------



Vücûdümün her kılı, dile gelse de,

Şükretmiş olamam, nîmetlerine!



------



Ciğerleri yakan bu düşünce, uykumu kaçırdı her gün,

ki, kimin âğûşuna düştün, rü'yâda kimi gördün?



------



Gül bahçemi gör de behârımı anla!



------



Dil uzatırsa, bunlara, eğer bir câhil,

Allah korusun! Ağza almam sözlerini,



Cihân arslanları, bu zincire bağlıdır,

Kurnaz tilki, nasıl koparır bu zinciri?



------



Bu büyük nîmeti, bakalım kime verirler?



------



Masal diye okuyan için, masaldır.

Kıymetini anlıyana, tükenmez hazînedir.



Nil nehri çingeneye kan göründü.

Mûsâ aleyhisselâma ise, sâf sudur.



-------



Hak teâlâ, intikâmını yine kul ile alır.

Bilmiyen (ilm-i ledünnî) anı kul yaptı sanır.

Cümle eşya Hâlıkındır, kul elîle işlenir.

Emr-i Bârî olmayınca, sanma bir çöp deprenir!



-------



Senenin nasıl mahsûl vereceği, behârından belli olur.



-------



Mahlûkların en yükseği insandır.

O makamdan mahrum kalan da, odur.



Bu yoldan, eğer geri dönmezse,

Ondan daha mahrum, olmaz kimse.



------



Kavuşmak için, bu lezzet ve sevince,

Can çıkıncaya dek, çalış, gündüz ve gece!



------



Peri yanaklarını saklamış, şeytan nâz ediyor,

şaşırdım kaldım, hayretten aklım gidiyor.



------



Nîmete kavuşanlara, nîmetler âfiyet olsun,

zevallı âşık da, birkaç damla ile doysun!



-------



Aranan hazînenin yolunu gösterdim sana,

belki sen kavuşursun, biz varamadıksa da!



-------



Îmanıma saldırdıklarından, söğüd yaprağı gibi titriyorum!



-------



Âlimin bir nazarı, bulunmaz hazînedir,

Bir sohbeti, yıllarca, bitmez kütübhânedir.



-------



Gül bahçemi gör de, behârımı anla!



-------



Senenin bereketi, behârından belli olur.



------



Bildirilmesi lâzım olanı söyledim sana,

Yâ faydalanırsın, yâ da çarpar kulağına.



------



Az söyledim, dikkat ettim kalbini kırmamaya,

Bilirim üzülürsün, yoksa sözüm çoktur sana.



-------



Mahlûkların en üstünü insandır,

o makamdan, mahrum kalan da odur.



Bu yoldan eğer, geri dönmezse,

ondan daha mahrum olmaz kimse.



------



Umarım, kabûl ede, göz yaşımı,

O ki, inci yapar, su damlasını.



------



Söyledim sana, işin özünü,

İster sıkıl, ister dinle sözümü.



------



İncilerin ağırlığı sağır etmiş kulağını,

duymaz olmuş, ne yapayım, ağlamamı, sızlamamı.



------



Âkıl isen kıl namazı, çün saadet tâcıdır.

Sen namazı öyle bil ki, müminin mîracıdır.



------



Cânım, yavrum! Sana sözüm, yalnız şudur:

körpeciksin, yolun da çok korkuludur.



------



Aşk öyle bir ateştir ki, yanarsa eğer,

Mâşuktan başka herşeyi yakar, kül eder.

Haktan gayrıyı katl için (LÂ) kılıncı çek,

(LÂ) dedikten sonra, birşey kaldımı bir bak.

(İLLALLAH)dan başka ne varsa, hepsi gitti;

Sevin ey aşk! Hakka ortak kalmadı bitti.



--------



Sorulur o gün işlerden, sözlerden,

Kalbi titrer Nebîlerin korkudan.

Enbiyânın şaşırdığı bir yerde,

Günahlara özr bulmak nerede?



-------



İş budur, bundan başkası hiçtir.



-------



Allahdan başkasına tapınmak hiçtir,

Hiç ile uğraşmak ise deliliktir.



-------



Arzularının ardında koştukça sen.

âşıkım deyince, yalan söylersin!



-------



Bu büyük nîmeti, bakalım kime verirler?



-------



Nîmete kavuşanlara âfiyet olsun,

Zevallı fakir âşık, birkaç damlayla doysun.



-------



Kurtulurum sanma sakın, ey Sa'dî hoca!

Muhammed aleyhisselâma uymadıkca.



-------



Arabistânda doğan, Muhammed,

Dünya ve âhiretin efendisi Odur hemân!



Toprak altında kalsın, ezilsin, batsın her zaman,

Onun kapısında toz, toprak olmak istemiyen!



-------



İş budur. Bundan başkası hiçtir.



------



Sevdiklerimin ayrılığından ruhum kan ağlıyor.

Onların firâkından, kemiklerimin ilikleri yanıyor.



------



Nîmete kavuşanlara nîmetler âfiyet olsun.

zevallı fakir âşık, birkaç damla ile doysun.



------



Herne ki güzeldir, Allah sevgisinden başka,

Hepsi câna zehirdir, şeker gibi de olsa!



-------



Ne olursa olsun, dosttan konuşmak daha tatlı!



-------



Sôfî denince, ibn-ül vakit anlaşılır.

Fakat sâfî vakti ve hâli aşmıştır.



-------



Ne bahtiyâr, ol kişi kim,

okuduğu, Kur'an ola!

Ezan, ikâmet duyunca,

gönlü dolu, îman ola!



------



Ne ki kılmış Habîbullah, bize teblig-i ahkâmı

Kabûl ettim anı, âmentü billâh ve hükm-illah.



-------



Kimseye etmem şikâyet, ağlarım ben hâlime.

Titrerim mücrim gibi, baktıkca istikbâlime!



-------



Âfet-i gamdan aceb, dünyada kim âzâdedir?

Herkesin bir derdi var, madem ki, âdem-zadedir.

Bir hûmâ-yı zevki bin sayyâd-ı gam tâkîb eder,

Böyle bir mevhûma bilmem, halk neden üftâdedir?



-------



Mal sahibi, mülk sahibi,

Hani, bunun ilk sahibi?



-------



Herşeyi akıl ile çözmek istiyen kişi,

Tahta ayak takmış bacaksızlara benzer.

Kısa aklına uydurmak ister her işi,

Dün yaptığını, bugün değiştirmek ister.



-------



Zikret zikir, bedende iken cânın,

Kalb temizliği, zikrîledir Rahmânın.



------



Bir kefendir âkıbet, sermâye-i bey ve fakir,

Varlığa mağrur olan, mecnûn değil de, yâ nedir?



------



Kurtulurum sanma, ey Sa'dî hoca,

Muhammed aleyhisselâma uymadıkca!



------



Eğer içerde kimse varsa, bir söz de yetişir!



------



Sûret aynasında sefer, hareket olmaz,

Çünkü onda nûrânî olmıyan sûret olmaz.



------



Kendinden haberi olmıyan kimse,

Nerde kaldı, başka şeyleri bile?



------



Seslendi ol müezzin, durdu kâmet eyledi,

Kâbeye döndü yüzün, hem de niyet eyledi.

Duyunca ehl-i îman, hurmet ile dinledi,

Sonra, namaza durup, Rabbe kulluk eyledi.



-------



Hastanın yidiği hastalığı arttırır!



-------



İçerde kimse varsa, bir söz yetişir!



-------



Hakkın ve hak adamlarının yardımı olmadan,

Melek de olsa, kurtulamaz yüz karalığından.



-------



Kör göremezse, güneşin kabahati ne?



-------



Elbet bulunur, bir güzellik çirkinde;

İnci gibi görünür dişler, zencîde.



-------



Söyle ona, neden kötülük yapıyor?

Bana değil, kendi kendine ediyor.



-------



Zâhidâ! Aç gözün, sahraya bak da ibret al!

Şu direksiz kubbe-i semaya bak da ibret al.

Görmek istersen, Cenâb-ı kibriyânın kudretin,

Her sabah, seher vakti, dünyaya bak da, ibret al!



-------



Nîmete kavuşanlara âfiyet olsun!



------



Bir kimsede hâsıl olmazsa Fena,

Hak teâlâya yol bulamaz aslâ!



-------



Allahdan başka herneye tapınsa, hepsi hiçtir.

Yazıklar olsun ol kimseye ki, bir hiç iledir.



-------



Bir kimseye, nasip olmazsa Fena,

bulamaz yol, o makama aslâ!



-------



Her ne olursa olsun, dosttan konuşmak daha tatlı!



-------



Korkarım ki, derdlilere gülenler,

Tard olurlar, îmanı gayb ederler.



-------



Dostun ayrılığı, az olsa da, az değildir!



-------



İskender, âb-ı hayata kavuşamadı,

Nîmete kavuşmak zorla, zerle olmadı.



-------



Cihânı parlatan nûra varmak için adım attık.

Batıyı, yıldızı, lâmbaları arkada bıraktık.



-------



Sevgiliye kavuşmak ele geçer mi acaba?

Yüksek dağlar ve korkunç tehlikeler var arada!



--------



Allaha kulluk ederim, taptığım dergâh bir,

Bir lahza ayrılmadım tevhîdden Allah bir!



-------



Sevgilinin ayrılığı, az da olsa, çok acıdır,

Ufak bir kıl bile kaçsa, nâzik gözü pek acıtır.



-------



Onu önceden anlayınca sen,

kendini o yana tâm bağlarsın.

Kimin zılli olduğunu bilsen,

gam yimezsin, kalsan veya ölsen!



-------



Ankâ avlanılmaz, tuzağı topla!

Tuzağa giren, olur yalnız hava.



-------



Onlar büyüklerdir, ben de böyleyim yâ Rab!



-------



Herne ki güzeldir, Allah sevgisinden başka,

Hepsi câna zehirdir, şeker gibi de olsa!



-------



Haramdan sakın, farzı yapmaya bak!

Farzı yapmazsan, olur hâlin harap!



-------



Güneşin kölesiyim, yalnız onu anarım.

Geceyi, rü'yâları, hep arkaya atarım.



-------



Bir câhil, bu büyüklere dil uzatırsa,

Cevap vermeye değmez desem iyi olur.



-------



Az söyledim. Dikkat ettim, kalbini kırmamaya,

Bilirim incinirsin, yoksa sözüm çoktur sana!



------



Nîmete kavuşanlara âfiyet olsun!



-------



Kerimlerin sofrasından toprağa da pay düşer.



-------



Binlerce top ve tüfek, yapamaz aslâ,

Göz yaşının seher vakti yaptığını,

Düşman kaçıran süngüleri çok defa,

Toz gibi yapar, bir müminin duâsı.



-------



Bu iş, büyük nîmettir. Acaba kime verirler?



-------



Bâri kalbimize bir tesellî olsun.



-------



İnsan beşer, durmaz şaşar,

Eyler hatâ, üçer beşer.

Düz ovada yürür iken,

Ayağı sürter, düşer!



-------



Din ve dünya bir araya gelirse, güzel olmaz!



-------



İstediğin gibi yaşa, birgün öleceksin!

İstediğini topla, birgün ayrılacaksın!



-------



Bildirilmesi lâzım olanı söyledim sana,

Yâ faydalanırsın, yâ da çarpar kulağına.



-------



Seni sevmek, dert ve gam tatmak içindir,

Yoksa, rahat ettirecek şeyler çoktur.



-------



Me'ârif ehlini bul, onu dinle!

Böylece Haktan ire sana eltaf!



-------



Onun hayâlinin bir ân görünmesi,

Güzellerle bulunmaktan daha tatlı.



-------



Gülbağçemi gör de, behârımı anla!



-------



Her ne olursa olsun, sevgiliden konuşmak daha tatlı!



-------



İş budur, bundan başkası hiçtir!



-------



Allaha tevekkül edenin yâveri Haktır.

Nâ-şâd gönül, birgün olur, şâd olacaktır.



-------



Sana söyliyeceğim hep şudur:

Çocuksun, yol ise korkuludur.



-------



Bağırdım iki kere, içerde kimse varsa!



-------



İlâhî nedir bu aşk, yaktı cismü cânımı?

Bundaki zevk başkadır, duyulur izhâr olmaz.

Ne tarafa giderim, bırakıp sultânımı,

Seni sevdi bu gönül, ölse ele yâr olmaz!



-------



Bir kapı kapanırsa, üzülme ey gönül, başkası açılır!



-------



Bu nîmeti bakalım kime verirler?



-------



Küfür olsa da, îman olsa da, her dilek,

Dosta kavuşmaya engel olurlar hep!



-------



Sevgili râzı olunca, herşey râzı olmuş demektir.



-------



Yanağım burda iken, sen güle bakıyorsun.



------



Kendini bırakmak, pek hoş olur ve rahat!



-------



Her ne varsa sendedir, yok sanma!

Kör gibi, her yana el uzatma.



-------



Burda hulûl, birleşmek, küfür olur, iyi bil!



-------



Dost ayrılığı, az olsa da, az değildir!

Gözde kıl parçası da olsa, çok görünür.



-------



Dinle! Namaz kılmıyanın hakkında Allah, ne demiş,

Çıksın yer ile gökümden, başka mâbut, bulsun demiş.

Getirdi Kur'anı Resûl, etmedi bazısı kabûl.

Bir vakit namazı kılmıyan, Cehennemde yansın demiş.



-------



Kendinden haberi olmayan kimse,

Nerede kaldı başka şeyleri bile?



-------



Toprak ol toprak ki, gül bitsin sende,

Topraktan başka yok, kavuşan güle.



-------



Herşeyin sahibine gelen ne, toprağa düşen ne?



-------



Yolların nerden ayrıldıklarını iyi gör!



-------



Hâşâ zulmetmez hiç, kullarına Hüdâsı!

Herkesin çektiği, kendi işinin cezâsı!



--------



Çalış, lokmayı kıymetlendir önce!

Ondan sonra, hiç korkma yi, doyunca!



-------



Zavallı câhil, sanır ki, din adamıdır;

din ile ilgisi, yalnız böyle sanmasıdır.



-------



Kâfirlerin azalması, İslâma kuvvet verir.



-------



Beni bu yoldan ayırma yâ Rabbî!



-------



Gök, Arşa nazaran pek aşağıdır,

Toprağa göre ise, çok yüksektir.



-------



Ortalık aydınlanınca olur belli,

herkesin geceyi, kimle geçirdiği!



-------



Muhammed, yüzü suyudur cihânın,

kapısının toprağı olmıyan toprak altında kalsın!



-------



Sevgiliye kavuşmak ele geçer mi acaba?

yüksek dağlar ve korkunç tehlikeler var arada!



-------



Az söyledim sana, incitmekten sakındım,

sözüm çok ise de, anlatmaktan sıkıldım.



--------



Masal sanana, masal gibi olur,

kıymet bilene, çok faydalı olur.



--------



Bildirmesi lâzım olanı söyledim sana!

İster kıymetini bil, istersen darıl bana.



-------



Yollardaki ayrılığı gör! Nerden nereye?



-------



Sevgiliye kavuşmak, ele geçer mi acaba?

Yüksek dağlar ve korkunç tehlikeler var arada.



-------



Nakşibend büyükleri öyle, kılavuzdur,

ki, yolcularını gizlice kavuşturur.

Kuvvetli miknâtıs gibi, sevdiklerinden,

halvet ve çile fikrini çeker, attırır.



-------



Ciğeri yakan düşünceden gözüme uyku girmedi:

Acaba o sevgilim, geceyi kimin ile geçirdi?



-------



Sakındım lâfı uzatmaktan, iki gözüm!

kalbini kırmıyayım, yoksa, çoktur sözüm.



-------



Vücûd, lutf-i ilâhî, hayat, rahmet-i Kerim,

Ağız, atıyye-i Rahmân, kelâm fadl-ı Kadîm!

Beden, binâ-yı Hudâ, ruh, nefha-i tekrîm,

Kuvvet, ihsân-ı kudret, duygular, Vaazı Hakîm,

Bu dünyada bilseydim, ben neyim, hem neyim var?



-------



Seviyorum diyenin, güzel olsa da pek,

nâzlılığı bırakıp, nâz çekmesi gerek!



-------



Pâdişâh olsan da derler, “er kişi niyetine”

Var, musallâda yatan mevtâya bak da ibret al!

Bir kefendir âkıbet, sermâye-i bey ve fakir,

Varlığa mağrur olan, mecnûn değil de, yâ nedir?



-------



Görmezmisin ki, Peygamber gibi bir sultan,

o fakr ile eremedi, uğraşma, hemân!



-------



Âşıkın gönlü bir güzele takılınca,

rahat eder mi, başkasına kavuşunca?



Yüz demet fesleğen verseler bir bülbüle,

koklamaz hiç onu, yine gider bir güle.



Nilüfer otu, güneşe olunca âşık,

ondördüncü ayı görmek ister mi artık?



Ciğeri yanan, arar hep suyun tadını,

çok şeker verseler de, hiç beğenmez anı.



-------



Kuşumdan nasıl haber vereyim sana?

Ankâ ile yaşar hep, gitmez bir yana.



Ankâ diye ismini duymuş insanlar,

kuşumun isminiyse, hiç bilmez onlar!



-------



Herkes, bir iş için yaratılmıştır!



-------



Benim deliliğim, usta bir sevgilidir.



-------



Ömr geçti anlatmadan, derdimi, elemimi,

artık sabah oluyor, keseyim hikâyemi.



-------



Bu sonsuz okyânûsta kurbağa gibi,

el ayak oynat, zîrâ derindir dibi!



-------



Ders verecek, keşşâf tefsîri okuyacak zaman değil!



-------



Gece gündüz dilimde salât-ü selâm,

O mübârek ruhuna, ey Fahr-ul-enâm!



-------



Aranılan hazîneyi gösterdim sana!



-------



Öyle yakın olduk ki, birbirimize,

Sen bir güneş, biz de sanki birer gölge.

Ne olur ey, kimsesizlerin kimsesi,

Lutfüne kavuşsa, komşuların hepsi!



-------



Merd isen, kendine baba ol!



-------



Yetiştirdikleri gibi yürüyoruz!



-------



Ey İnsan! Evin, tarlan, bak sana zindân olmuş!

ardında koştukların hep, sana düşman olmuş!



-------



Allah sevgisinden başka, her ne güzelse,

zehirdir cânına billâh, şeker de olsa!



-------



Ciğeri yakan düşünceden, gözüme uyku girmedi,

acaba o sevgilim, geceyi kiminle geçirdi?



-------



Önderin görüntüsü, Hakkın zikrinden daha faydalıdır!



-------



Buna fânî dünya derler, durmayıp dâim döner,

Âdemoğlu, bir fenerdir, nihâyet birgün söner.



-------



İncilerin ağırlığı, sağır etmiş kulağını,

Ne yapayım, duymaz olmuş, ağlamamı, sızlamamı.



-------



Namaz kalbi temizler, kötülükten men eder.

Münevver olamazsın, namazın kılmadıkça!



-------



Saadet topu ortaya kondu.

Topu kapan yok, erlere n'oldu?



-------



Ömür geçti, derdimi anlatmak bitmedi,

bitireyim artık, gece devam etmedi.



-------



Elimden gideni, Süleymân kaptırsaydı,

hem Süleymân, hem peri, hem Ehrimen ağlarlardı.



-------



Her ne olursa olsun, dosttan konuşmak, daha tatlı!



-------



Bu, ele az geçen büyük nîmettir. Acaba kime verilir?



-------



Şekerin yalnız adını duymak bile,

daha iyidir zehir koymaktan dile!



-------



(Yoktur) ve (odur) gibi sözler,

O makamdan geri dönerler.



-------



Kapıcının incinmesi olmasaydı,

Açardım bütün cihân kapılarını.



-------



Çok cilve var, aranan sevgilide,

Kavuştum sanma, bir cilve görünce!



-------



Aşk sarhoşlarîle bulun, mey yoksa da, koku geçer.

Koku da bulunmaz ammâ, onları görmek de yeter.



-------



Vefâsızdır, ey denî dünya senin her nîmetim!

Ecel fırtınaları, mahv eyliyor her rif'atın.



-------



Kişi noksanını bilmek gibi irfân olmaz!



-------



Masal sanana, masal gibi olur,

Kıymet bilene, çok faydalı olur.



-------



Zikret zikir, bedende iken cânın,

Kalb temizliği, zikrîledir Rahmânın.



-------



Nîmete kavuşana âfiyet olsun!

Zevallı âşık, bir damla ile doysun!



-------



Yine gelseydi eğer feyz, Ruhülkudsten,

Îsâ mucizesi, görünürdü herkesten.



-------



Topraktan çıkan, gökleri aştı.

Yer ile zaman, geride kaldı.



-------



Kapı önünde akan su, bulanık görünür!



-------



İşitmek, görmek gibi olabilir mi?



-------



Kur'an ile hadise, inanmazsa bir kişi,

ona hiç cevap verme, konuşma bitir işi!



-------



Varlığım bir görünüş, ruhum bir emânettir,

Ben demek bile, Ona, pek çirkin bir şirkettir,

Kula düşen vazîfe, sahibe itaattir,

Bana (kulum!) demesi lutuftür, inayettir,

Bu dünyada bilseydim, ben neyim, hem neyim var?



-------



Canım yavrum! Sana sözüm, yalnız şudur:

körpeciksin, yolun da çok korkuludur.



-------



Aranılan hazînenin nişânını verdim sana,

belki sen kavuşursun, biz varamadıksa da.



-------



Bir kimse kör ise, güneşin suçu ne?



-------



Anlaşılamıyan bir bağlılık hep,

Rabla insan arasında var elbet!



-------



Pâdişâh, koca-karı kapısına,

gelirse, ey yeğit, sen buna şaşma!



-------



Öyle usta sürücüdür ki Nakşibendiyye;

yolcuları götürür gizli yoldan evlerine.



-------



Aranılan hazîneyi gösterdim sana!



-------



İslâmiyyet enbiyânın sünnetidir,

Cümlenin ihtidâsıdır, islâmiyet.

Hudânın, leyle-i mîraç içinde,

Habîbine atâsıdır islâmiyet.



-------



Bildirilmesi lâzım olanı söyledim sana,

Yâ faydalanırsın, yâ da çarpar kulağına.



-------



Her dilenci, olur mu bir kahramân,

Nerde sivrisinek, nerde Süleymân?



-------





Utanmalı, binlerle utanmalı!



-------



Kamış boşum dedi, şekerlendi,

Ağaç yükseldi, baltayı yedi.



-------



Sevgiliye kavuşmak ele geçer mi acaba?

yüksek dağlar ve korkunç tehlikeler var arada.



-------



Evliyâya kim bakarsa, ten gözü ile serseri,

Bî basardır, cânı yoktur, ölüdür, değil diri.

Evliyâ candır, gerektir can gözîle bakıla,

Zîrâ ki, canlı kişiler, câna olur, müşteri.



-------



Nazlı yârim, esen havadan incinir,

gül gibi, sabah rüzgârından incinir.



-------



Hâfız, senin vazîfen, yalnız bir düâ,

duyar mı, hiç duymaz mı düşünme aslâ!



------



Kimseye etmem şikâyet, ağlarım ben hâlime,

titrerim mücrim gibi, baktıkca istikbâlime!



-------



Ruhül-kudsün yardımı, imdâda yetişirse,

Mesîhin yaptıkları, nasip olur herkese.



-------



İhsâna en uygun olan, günâh işleyenlerdir!



-------



Sana söyliyeceğim hep budur:

Çocuksun, yol ise korkuludur!



-------



Ben o toprağım ki, ilk behâr bulutu,

lutf eder, verir bereketli yağmuru.

Vücûdümün her kılı, dile gelse de,

şükr edemem nîmetlerinin hiçbirine.



-------



Kim bulur, zor ile, maksûduna her zaman zafer?

Gelir elbet zuhûra, ne ise, hükm-i kader.



-------



Habercinin işi, yalnız haber vermekdir.



-------



Aşkta böyle şaşılacak şeyler olur!



-------



Sevgiliye kavuşmak ele geçer mi acaba?

yüksek dağlar ve korkunç tehlikeler var arada.



-------



Ey, insan adını taşıyan varlık,

Kendine gel, uyan gafletten artık!

Saadet yolun, göremezsen nâdân,

Niye vermiş sana, bu aklı Yezdân?



-------



Dost ayrılığı, az olsa da, az değildir.

Gözde, kıl parçası da olsa, çok görünür.



-------



Kötülerse, anlamayan bu büyükleri eğer,

Hâşâ! Bu iftirâdır; cevâb vermesem değer.



-------



Yazık olur açıklamak onu,

gizli kalsın gönül aşkı gibi.

Fakat gösterdim ki, yol bulalar,

bulmayıp üzülmeden yeğitler.



-------



Dosttan seni geri bırakmasın,

o şey, küfür veya îman olsa da,

seni bu yolda oyalamasın,

hiçbirşey, mâh-i cihân olsa da!



-------



Yüzbin ok ve kılınc yapamaz aslâ,

Göz yaşının seher vakti yaptığını.



Düşmanı kaçıran, süngüleri, çok def'a,

Toz hâline getirir, bir müminin düâsı.



-------



Ayna arkasındaki papağan gibiyim,

ezelî üstâd ne derse, onu söylerim.



-------



Seslerini uzaktan işitmek de büyük nîmettir.



-------



Gör ki, yollar arasındaki fark ne kadar çoktur.



-------



Bir göz ki, nazarında, ibret olmasa anın,

Başının üzerinde düşmanıdır insanın.

Kulak ki, öğüt almaz, her dinlediği şeyden,

Akıtsan yeri vardır, kurşunu deliğinden.



-------



Gelin namaz kılalım, kalbden pası silelim,

Allaha yaklaşılmaz, namaz kılınmadıkça!

Nerde namaz kılınır, günâhlar hep dökülür,

İnsan kâmil olamaz, namazı kılmadıkça!



-------



Kerimlerle yapılan işlerde güçlük yoktur!



-------



Onun güzelliği bitmez, Sa'dînin sözü tükenmez,

İstiskali susuz ölür, denizin suyu eksilmez.



-------



Ankâ avlanılmaz tuzağı topla!

tuzağa giren, olur yalnız hava!



--------



Hiç noksanı olmıyan çok uzaktır,

ona yetişiriz sanmak tuhafdır!



-------



Dostun ayrılığı az olsa da, az değildir.

göz içinde yarım kıl olsa da çok görünür.



-------



Afva kavuşan, günâhkârlardır



-------



Eğer söylersem, sonu gelmez!



-------



Herkesin işini bitirmek için, birini seçer.



-------



Kıldan ince manâlar var, kulağını eyle yakın!

her kürsîde nutk çekeni, birşey bilir sanma sakın!



-------

Susdum artık, zekîlere bu yeter,

çok bağırdım, dinleyen varsa eğer.



-------



Doğru yolu göremeyince, çöle saptılar.



-------



Ruhul kudsün feyzine eğer kavuşursan,

Mesîhin yaptıkları senden de meydana gelir.



-------



Beni sultan tutup kaldırsa topraktan,

Yakışır başımı yüksek görsem göklerden.



Ben o toprağım ki, nisân bulutu,

Acıyıp üzerime serper bereketli yağmuru.



Yüzlerle dile mâlik olsa, eğer vücûdüm,

Lutfünün şükrünü, nasıl yapabilirim?



-------



Ey mavi sema! İnsâf et de öyle söyle!

Bu ikisinden hangisi, daha hoştur şöyle:



Işık saçan güneşinin, çıkışımı şarktan,

Cihân dolaşan ayımın, doğuşu mu Şâmdan?



-------



Dünyada, çok şey var, cana tatlıdır.

Ya dosttan konuşmak, daha tatlıdır.



-------



Yabancıdan uzlet et, dosttan değil!



-------



Sevdiklerimin ayrılığından ruhum kan ağlıyor.

Onların firâkından kemiklerimin ilikleri yanıyor.



-------



Vücûdümün her zerresi dile gelse de;

Şükrünün binde birini yapamam yine!



-------



Dar olan, şekil ve sûret kabına manâ nasıl sığar?

Dilenci kulübesinde sultânın ne işi var?



-------



Anka kuşu avlanamaz, tuzağını topla!

Bu avlanmada, giren yalnız havadır tuzağa.



-------



Gidilecek yol uzundur pek,

Uygun olmaz kavuştum demek.



-------



Akıl ve düşünce ile, sıfatlar başkadır.

Hakîkatte ise, hepsi tâm kendisidir.



-------



İnsan tedbîr alır, sebeblere yapışır, takdiri bilmez,

Allahın takdiri, kulun tedbîri ile değişmez!



-------



Îman sahipleri, Cennette Allahü teâlâyı keyfiyyetsiz görecektir.

Bu görmeği anlatmak, mümkin değildir.



-------



Eğer hâkimin sopası olmasaydı,

Serhoş kâfir, Kâbe içine kusardı.



-------



Düşmânlık etmedikce, dostluk olamaz!



-------



Hâfızın feryâdı boşuna değil,

şaşacak şey çoktur onda, iyi bil!



-------



Güneş doğar, aydınlanır memleket,

sabah yıldızı görünemez elbet.



-------



Toprak nerede, temiz âlem nerede?



-------



Hallâc-ı Mensûr “kaddesallahü teâlâ sirrehül’azîz” diyor ki, Arabî beyt tercemesi:



Allahın dînine inanmıyorum, küfür lâzımdır,

müslümanlar beğenmeseler de, bence böyledir!



-------



İyiliğe elverişli olmıyan kimse,

faydalanamaz, Peygamberi de görse.



-------



Onlar, onlardır, ben de böyleyim yâ Rab!



-------



Nîmete kavuşanlara âfiyet olsun,

Zevallı âşık, birkaç damla ile doysun!



-------



Sevgilinin istediği ayrılık, bana,

Binlerce daha tatlıdır, kavuşmaktansa!



-------



Kavuşmak, nefsinin dileğidir,

ayrılık, efendinin emridir.

Her ân dost ile berâber olmak,

nefse uymaktan daha sevgilidir!



-------



Taş içindeki böcek sanır,

Yer ve gök hep orasıdır.



-------



Gidilecek yol uzundur pek;

Uygun olmaz kavuştuk demek.



-------



Varmadıkca bir kimse Fenâya,

Yol bulamaz hiç o, Kibriyâya.



-------



Ömür boyu yol alsa, hep seyr eder kendinde,

Ömür boyu yol alsa, hep seyr eder kendinde.



-------



Ey dost! Seni her yerde ararım,

Her an senden haberler sorarım.



------



Bir kimsede hâsıl olmazsa Fenâ,

Hak teâlâya yol bulamaz aslâ!



-------



Behâiyye, ne güzel götürücüdür!

Yolcuları gizlice yerine götürür.



Sözlerinin tadı sâliklerin kalbinden,

Halvette çile çekmek fikrini süpürür.



Bir câhil bu büyüklere dil uzatırsa,

Cevâb vermeğe değmez dersem iyi olur.



Hep arslanlar, bu zincire bağlanmışlardır,

Kurnaz tilki bu zinciri nasıl koparır?



-------



Kuşumdan nasıl haber vereyim sana?

Ankâ ile birlikte yaşar dâimâ!



Ankânın adını herkes bilir ammâ,

Kuşumun adını kimse bilmez aslâ.



-------



Ey, yerin gökün sahibi, ey vasfı Allahüssamed!

Sayısız isyânla geldim kapına, beni kılma red!



--------



Korkarım ki, ey câhil, Kâbeye varamazsın!

Kâbeyi sayıklama, Türkistân yolundasın!



-------



Zikr et zikr, bedende iken cânın!

Kalbin temizliği zikr iledir Rahmânın!



-------



Herkesin işi için, yaratır bir kulunu.



-------



Bütün güzellerde bulunan, yalnız sende vardır!



-------



Efendi, yükseldim, kavuştum sanıyor,

Kendini beğenmiş, yerinde sayıyor.



-------



Sevgiliye kavuşmak, ele geçer mi acaba?

Yüksek dağlar ve korkunç tehlikeler var arada!



-------



Bu şarapı tatmadıkca, tadını anlıyamazsın!



-------



Fâre, rü'yâda deve olmuş!



-------



Toprak başkadır, temiz âlem başkadır.



-------



Her dilenci, olur mu bir kahraman?

nerede sivri sinek, nerede Süleymân?



-------



Bir kimsede hâsıl olmazsa Fenâ,

Hak teâlâya yol bulamaz aslâ!



-------



Anlaşılmaz, ölçülmez bağlantılar,

Hak ile ruhumuz arasında var!



-------



Toprağa düşen nerede?

Herşeyin sahibine olan nerede?



-------



Dostun ayrılığı, az olsa da, az değildir.

Gözde yarım kıl olsa, çok görünür.



-------



Ateş, içine düşen kimseyi yakar,

Ateş olmuş kimse ise, nasıl yanar?



-------



Mûsâ , “aleyhisselâm”, sıfatlardan,

Bir ışık görüp, aklı gitti temâm.

Sen ise Muhammed! “aleyhisselâm”!

Zâtına bakar ve gülerdin müdâm.



-------



Dar olan şekil ve sûret kabına manâ nasıl sığar?

Dilencinin kulübesinde, sultânın ne işi var?



-------



Hakka bırak her işini, esbâba yapış yeter,

Bu sözüm olsun sana, ârif isen, her an rehber.



-------



Tâ önceden âdet oldu, kim ekerse, o biçer,

Pek aldandı, ziyân etti, ekmeden buğday uman!

Yetmişüç fırkadan ancak (Ehl-i Sünnet) kurtulan.

Resûlullahın yolunu onlardır bize sunan!



-------



Câhildirler, kendilerini de bilmezler,

hüner sanmaktan aybları çekinmezler.



-------



Sen onda yok ol! Kavuşmak budur.



-------



Güzellerin yaptığı, güzel olur!



-------



Herkes, birşey sanarak sevdi beni;

gel de, içimden dinle esrârımı!

Sırlarım, iniltimden ayrı değil,

fakat, anlıyacak göz, kulak var mı?



-------



Bundan sonrasını anlatmak çok incedir,

anlatmamak daha iyi olan da vardır.



-------



Sevilenlerin aşkı, gizli ve keskindir.

Sevenlerin aşkı, davul zurna iledir.

Sevenler, aşk ateşi ile erir, biter,

Sevilen, hem semizler, hem de dâim güler.



-------



Güzelliğin beni alt üst etti.

Birşey bilmiyorum, aklım gitti.



-------



Aşk, küfürden, dinden yüksek oldu.

Îmandan, inkârdan üstün oldu.



Aklı koyup, yüz âlem dolaştım,

küfür ve din ortadan gayb oldu.



Küfür, din, şek ve yakîn, herbiri,

akıl ile şimdi berâber oldu.



Her varlık, yol kesicidir sana!

hepsi bir, Sedd-i İskender oldu.



-------



Hiç yok, yalnız O var dediler, yükseldiler.

yüce serâydan, hepsi eli boş döndüler.



-------



İçerden âşinâ ol, dışardan yabancı,

Böyle güzel yürüyüş az bulunur cihânda!



-------



O pâdişâhın ihsânı boldur.

İki âlemi bir fakire verir.

Pâdişâh, bir fakir kapısına,

Gelirse şaşma, büyüklük budur!



-------



Kolay olur şehrin kapısını kapamak.

Mümkin olmaz, düşmânın ağzını kapamak.



-------



Bir güzelin yanında bulunsa kişi,

Bağ ve bostân ve güllerle olmaz işi.



-------



Mucizeden maksad, düşmanı kırmaktır.

Nebîyi sevmek demek, ona uymaktır.

Îmana gelmez herkes, mucize ile,

Îmana kavuşur insân muhabbetle.



-------



Saadet yazılmamışsa bir kimseye,

faydalanmaz Peygamberi görse de.



-------



Önce çalışmak, sonra düâ, dînin esası!

Boş durup da rahat bekliyen kulun fenâsı!



-------



Melek yüzünü örtmüş, şeytan naz yapıyor:

Şaşırdım kaldım, hayretten aklım gidiyor.



--------



Câmî! Dünya ve âhıret, ikisi birdir.

Ortada görünen bu çokluk, hep hayâldir!



-------



Hâfızın bağırması boşuna değildir;

Söylenecek, şaşılacak sözlerin yeridir!



-------



Bu âdem dedikleri, el ayakla, baş değil,

Âdem ruha denilir, surat ile kaş değil.

Beden et ve deridir, ruh bunun serveridir;

Hakkın kudret sırrıdır, ruhsuz kalıp hoş değil.



-------



Karpuzun Ebû Cehl karpuzu ile ne ilgisi var?



-------



Çalışmakta, yükselmektedir, Hakkın rızası!

Tenbel olanın elbet gelir, bir gün belâsı.



-------



Beni incitirsen çok, senden dönmem aslâ.

Hoş olur dayanmak, sevgilinin nazına.



-------



Görmezmisin, boş durdu mu hiç, insin a'lası,

Hep uğraştı, vaat etmiş iken fethi Mevlâsı.



-------



Hâfızın bağırması boşuna değildir;

söylenecek, şaşılacak sözlerin yeridir!



-------



Buraya gelince, kalemin ucu kırıldı.



-------



Dilenci evine, gelirse sultan,

ey hoca, sen bu işe şaşma hemân!



-------



Bundan sonrasını anlatmak çok incedir,

anlatmamak daha iyi olan da vardır.



-------



Bir kulunu, herkesin işine sebeb kılar.



-------



Taş içindeki böcek sanır.

Yer ve gökler, hep orasıdır.



-------



Senenin bereketi, behârından belli olur.



-------



Azıcık müslümanlığı et merak,

Din büyüklerinin sözüne bir bak!

Okusan, anlarsın sen de, o zaman,

Ne diyor Muhammed aleyhisselâm?



-------



Toprağın temiz âlem ile ne ilgisi var?



-------



Geçdi, isyân ile ömrüm, neye hâlim varacak?

Sızlıyor yaralı gönlüm, onu yoktur saracak.



Mahşer yerinde, zebânîler elinden, yâ Rab!

Eğer etmezsen, inayet, beni kim kurtaracak?



-------



Beni ne kadar incitsen, dönmem senden yine,

Dayanmak tatlı olur sevgili elemine.



-------



Müntezamdır cümle ef'âlin senin,

Aklı ermez, hikmetine kimsenin!



-------



Gel aldanma bu dünyaya, sonu vîrân olur, birgün,

Senin bu sürdüğün demler, elbet yalan olur, birgün.



-------



Toprak nerede, temiz âlemler nerede?



-------



(He) harfi bizi yetiştirendir.

(Elif) ise rabb-i Habîbullahdır.

(Lâm) Halîlullahı yetiştirmiştir.

(Mîm) kelîmullahı bildirmektedir.



-------



Gel kardeşim, inkâr etme, kıl insâf!

Kıymetli ömrünü eyleme isrâf!

Kalbini nefsin arzusundan koru,

Dışın gibi için dahî olsun sâf!



-------



Ebû Ali Sînâ kalenderlik yapsaydı,

kalenderlerin hepsi sofî olurlardı.



-------



Ağzından taşacak kadar çok yime,

açlıktan ölecek kadar az yime!



-------



Büyük ihsân, kerimlere güc gelmez!



-------



Vücûdümün her zerresi dile gelse de;

Şükrünün binde birini yapamam yine!



-------



Bu hâllerin, zevklerin, tercümânı Mektûbât,

kitabıdır ki, ondan neşroluyor füyûzât.



İlâhî nûrlar ondan yayılıyor cihâna,

er ne müşkilin varsa, yalnız sen başvur ona.



Onu çok oku dostum, bak nûrla dolacaksın,

bizzat musannifinden, feyizyâb olacaksın.



öyle kitaptır ki o, misli islâmiyette,

ne mâzîde yazılmış, ne yazılır âtîde.



Kur'andan, hadislerden sonra gelir bu Kitap,

herkese var içinde, kendine göre hitâb.



İlm, ihlâs menba'ı, hârikalar diyârı,

onda bulur arayan, eşi olmıyan yârı.

Kayyûm-i âlem [Kayyûm-i âlem, Muhammed Mâsum-i Fârûkî hazretleridir.] diyor, her mektûbu babamın,

bir derya-yı muhîttir, sonu görünmez ânın.



Tarîkat ve şeriat, vasl olmuştur burada,

Saadet menbaıdır, dünyada ve ukbâda.



Budur Tabîb-i hâzık, budur her derde devâ,

budur kalblere şifâ, budur ruhlara gıdâ.



Budur Hakkın sevdiği, sevgililerin sözü,

budur islâmın aslı, hem de irfânın özü.



Budur Evliyâların, çeşid çeşid lisanı,

Ehl-i sünnet yolunun, gayet açık beyanı!



Aşkla yanan tâlibe, en iyi haber budur,

bilinmiyen yollarda, sâlike rehber budur.



Gece gündüz dâimâ, oku bu Mektûbâtı,

gayret et duymak için, o lezzeti, o tadı.



Oku, gülen gözlerin yaş doluncaya kadar,

oku, hakîkî aşka, kavuşuncaya kadar.



Oku, elbet o güzel, birgün rû-nümâ olur,

muhabbetle okuyan mâsivâdan kurtulur.



Saatlerce, günlerce, hep onunla meşgûl ol,

bu sözler te'sîriyle, açılır kalbe bir yol.



Bir kalb ki, meşgûl olur, bu manâyla her zaman,

elbet imdâda gelir, birgün bunları yazan.


****


Bu alıntılardan bazıları Mektubatta yerilen sözler olarak da geçer(bazı açılardan) fakat ayıklamak mümkün olmaz şimdi..Orjinalini okumak lazım gelebilir. Şüpheli gibi olanlar mutlaka büyüğümüzün bazı fikirleri yermek için kullandığı sözlerdir. Fakat burada hepsi onun ilmiyle bir arada bulunduğu için sorun çıkmaz..

Mektubata buradan ulaşabilirsiniz- yanda site içi arama yazıyor oradan da kelime kelime arayabilrsiniz mektubatı seçip

http://www.farukinet.com/kitab_mektubat.asp

Bazı sözlerde site tarafından sanırım diğer sözler yeterli görülerek koruma maksadıyla çıkartılmış..

Mektubatın kitap halinde bulunuyorlar..

Necip Fazıl'ın da mektubat için bir sadeleştirmesi vardır