Sayfayı Yenileyerek ya da Başlığa Tıklayarak Arşivde Dolaşabilirsiniz

Nahl (Bal Arısı) Suresi (devam)

"...Meselâ Nahl suresinin 67. âyeti... "Hurma ve üzüm ağaçlarının meyvelerinden de şerbet, şıra ve güzel rızık edinirsiniz. Muhakkak ki, bunda aklı olup düşünen bir topluluk için bir alâmet var."

Enteresan olan husus, bütün temel aminoasitleri eksiksiz ihtiva eden hurma ile kan yapıcı üzümün birlikte zikredilerek, insanlara, tıbbî ilimlerin bugüne göre çok zayıf olduğu bir çağda tavsiye edilmesidir. Diğer taraftan Efendimiz (sas)'in de "Üzüm yiyiniz. Yorgunluğu giderir, sinirleri kuvvetlendirir, öfkeyi durdurur." şeklindeki Tıbbı Nebevî kitaplarına geçen tavsiyesi, sanki kansızlığa karşı korunmanın anahtarını vermektedir. Çünkü, yorgunluk ve sinirlilik gibi hâller kansızlığın bir göstergesi gibidir. Yükseklerde basınç ve oksijen miktarı azaldığı için oksijenin kana geçişi de azalır. Buna karşılık insanların yeryüzünün çeşitli bölgelerine yerleşip yaşamaları için, Sonsuz İlim Sahibi Rabbimiz'in vücudumuza koyduğu çok hassas bir mekanizma, oksijen basıncının azlığına bağlı olarak harekete geçer ve eritropoietin yapımı artırılır. Neticede kan yapımı çoğalır. Bu yüzden dağlarda ve yaylalarda yaşamanın kansızlığa iyi geldiği ve kan yapımını artırdığı bilinmektedir..."

Alıntı..

Zikir

Allah AzizRahim bulunuyor..
Arama

Allah AzizRahim bulunuyor..
Düşünme..

Allah AzizRahim bulunuyor..
Nefsinin değişkenliğine bakma!

Allah AzizRahim bulunuyor..
Üç günlük dünyanın üç saatlik oyununa kanmışlara dalıp unutma!

Zikret! Unutma!

Allah Aziz ve Rahim bulunuyor!

Daima!

La İlahe İllallah! Unutma!

Evrim Teorisi ne İnanıp da Hala Evrilemeyenlere

Allah evrim teorisi filan bakmaz akıllı ol güzel kardeşim tırtıldan kelebeğe geçişe bir bak o da olmadı pipi ile kukunun uyumuna bak Allah'a bir yaratma biçimi icad etmeye çalışma aptal olma aklın almaz dilediği gibi yaratır O almıyo mu aklın ?
Almıyo işte onu diyorum evet..Allah'ı daraltabileceğini zannediyor o sefil aklın; akılla olmaz canım kardeşim kasma da aptal olma! Feleğini şaşırırsın kimi anlamaya kasıyorsun farkında değilsin! Kalple anlaşılır O kalple! Kalbinle..

O kadar anlatıyoruz daha sen şunu bi anla da sonra neyi anlamaya kasıyorsun onu bi anla

"Tam"da Noksan var şüphesiz "Tam"dan gelip "Tam"a dönen / "Tam"da şüphe olsa "Noksan" nereden bilinsin ?! / "Tam" var o zaman şüphesiz "Noksan"dan şüphe yoksa ! / "Tam"da "Kusur" bulana geldi o zaman "Şüphe"; "Tam"a dair / Razı olan "Noksan", "Tam"dan Razı oldu da "Tam" oldu / "Tam"da Kusur bulan "Noksan"dan nasıl razı olacak ki kendi kusurunu bilsin de "Tam"a dönsün ! / Hadi sen Evril şimdi...

Kıçından dinsizlik uydurma komik oluyorsun rezil oluyorsun haberin yok akıllı ol...Akıllı ol!

Vasi

Ey güzeller güzeli Vasi olan Allahımız
Şu beden şu ruh senden bize kaldı
Hem bu dünyada
Hem bu dünyadan geçtikten sonra
Sen Vasi olansın
Ey güzeller güzeli rabbimiz
Senden daha güzel Vasi yoktur
Senden gelen tüm varlığımızı yine sana vasiyet ediyoruz
Tüm vasiyetimizi sana emanet ediyoruz
Kabul buyur güzeller güzeli rabbimiz

Amin

*****

Zekeriya'yı da an ki, Rabbine niyaz ederek 'Rabbim, beni yalnız bırakma; Sen vârislerin en hayırlısısın' demişti.[Enbiya:89]

*******

“Allah: Ey Meryem oğlu İsa! İnsanlara, “Beni ve anamı, Allah’tan başka iki İlah bilin” diye sen mi dedin, buyurduğu zaman o, “Haşa! Seni tenzih ederim; hakkım olmayan şeyi söylemek bana yakışmaz. Hem ben söyleseydim sen onu şüphesiz bilirdin. Sen benim içimdekini bilirsin, halbuki ben senin zatında olanı bilmem. Gizlilikleri eksiksiz bilen yalnızca sensin. Ben onlara, ancak bana emrettiğini söyledim: Benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah’a kulluk edin, dedim. İçlerinde bulunduğum müddetçe onlar üzerine şahit idim. Sen beni Vefat ettirince artık onlar üzerine gözetleyici yalnız sen oldun. Sen her şeyi hakkiyle görensin.” [Maide:116-117]

Ve Rabb'in, Arıya Vahyetti ki

Ve Rabb'in, arıya vahyetti ki:
"Dağlardan, ağaçlardan, insanların yaptıkları çardaklardan evler edin. Sonra her türlü meyvelerden ye. Rabb'inin sana kolaylaştırdığı yollara gir. " İşte o arının karnından değişik renkli bir şerbet çıkıyor; onda insanlar için şifa vardır. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için önemli bir âyet (İbret, delil, mesaj) vardır. (Nahl 68-69)

Bak alttaki alıntıyı oku şimdi..

***

Arılar Yok Olursa, İnsanların Yalnızca Dört Yıl Ömrü Kalır

Endüstriyel tarım; tarım ilaçları, kimyasal gübreler vb. sanayi girdilerinin yoğun kullanıldığı tarım sistemidir. Bu tarım sistemi ülkemizde ve her yerde çiftçiyi pahalılaşan girdilerle soyarken, aynı zamanda artık hayatı kökünden denebilecek şekilde yok etme gücünü de kazanmaya başlamıştır.

Tayfun ÖZKAYA Ege Üni. Ziraat Fak.

Başlıktaki sözü meşhur bilim insanı Albert Einstein söylemiş. Sözün gerisi şöyle: “Arı olmazsa, tozlanma olmaz, bitki olmaz, hayvan olmaz, sonunda da insan olmaz.”
Geçen yıl ülkemizde arılarda kitlesel ölümler olmuş idi. Ancak asıl büyük kayıplar ABD ve benzeri ülkelerde oldu.
Arı sayısı ABD’de 2006’da yüzde 32 düştü. 2007’de ise düşüş yüzde 36 oldu.
Koloni çöküş hastalığı denen bu olay 2007/2008 kışında İngiltere’de yüzde 30 arı kaybına yol açmış idi. 1. Uluslararası Muğla Arıcılık ve Çam Balı Kongresi 2008’de Muğla’da yapıldı.
Burada yerli, yabancı bilim insanları bu sorun hakkında fikirlerini açıkladılar.
Değişik nedenler ileri sürülmektedir. Varroa denilen ve arı üzerinde yaşayan parazitlerin dayanıklılık kazanması, virüsler, tarım ilaçlarının kullanımı gibi nedenler ileri sürülmüştür.
Seedling denilen derginin Ocak 2009 sayısında bu konu incelenmiştir. (www.grain.org) Koloni çöküş hastalığı şu veya bu şekilde endüstriyel tarımın hızlı gelişimi ile ilgili bulunmaktadır. Çöküşün en fazla olduğu ülkelerin ABD ve İngiltere olması da bu ilişkiyi desteklemektedir.
Endüstriyel tarım; tarım ilaçları, kimyasal gübreler vb. sanayi girdilerinin yoğun kullanıldığı tarım sistemidir. Bu tarım sistemi ülkemizde ve her yerde çiftçiyi pahalılaşan girdilerle soyarken, aynı zamanda artık hayatı kökünden denebilecek şekilde yok etme gücünü de kazanmaya başlamıştır.
Sanayiye dayalı girdiler olmaksızın veya çok az kullanarak tarım yapma imkânı vardır. Ancak bunun için de çaba göstermek gerekiyor.
Kısmen doğal alanların sürekli azalması nedeniyle arı yemleri giderek daha çok hazırlanmaktadır. Bunlar yapay katkılar, protein ve glikoz/ fruktoz şuruplarından yapılıyor.
Grain adlı kuruluşun iddiası bu yapay diyetin arıların bağışıklık sistemini zayıflattığı yönündedir.
Ürünlerde yaygın olarak kullanılan tarım ilaçları da arıları etkilemektedir.
İmidacloprid içeren tarım ilaçlarının arıların kovanlarını bulmasını engellediği ileri sürülmektedir.
ABD’de mısır alanlarının yarısından fazlasını kaplayan GDO’lu mısırın da etkili olduğu yönünde şüpheler yoğunlaşmaktadır.
Ecologist adlı dergi bundan 18 ay önce bütün bu teorilerin temelinde arıların bağışıklık sisteminin bozulması olduğunu yazmıştır.
Dünyada endüstriyel tarımın az geliştiği yerlerde çöküş hastalığının görülmemesi sanırım bu açıklamayı da desteklemektedir.

Cumhuriyet 27.04.2009

Ne OLmadı Diledi de

Sen patronsun ya da eskiden hani bir sultan olduğunu düşün
Bir şey diliyor emrediyorsun
O şey dilediğin gibi ya oluyor ya da
Olmuyor
Evet neyse işte o şey olmayıveriyor
Ne yaparsın işte
O-la-mı-yor..

Bak bakım hayata şimdi bi düşün, O ne diledi de olmamış

Bir şeyin olmasını istediğimiz zaman, ona sadece ol deriz, o da, hemen oluverir
[Nahl 40]
O, gökleri ve yeri hak ve hikmet ile yaratandır “Ol” dediği gün her şey oluverir
[Enam73]

Elma Ağacının Altında

Elma ağacının altında
Huzurda gölgeleniyordu
Nefsinin elma isteğini işitti
Tek avucu dua eder gibi sakince yanına uzanırken
Elma da tam o anda dalından kopuverdi
Avucuyla buluştu
Ne tesadüfdü ki başına gelsin
Ne de kerametdi imanı artsın

O yalnızca, tam olarak biliyordu

Yardım edenden tavsiyeler Devam

Günahın veya ihmalin olunca, mazeretlere sarılma artık. Hemen "Allah Gafur Rahim bulunuyor" diyiver de Allah'ın zikrine sarılmış ol. Korkarsan "Allah korkmaz" deyiver O'nun yüce Şanına sarıl!. Hep öylece Allah'ın zikrine sarıl! Düşünceler zikirden başka neye yarar. Her oluşta, her gelen düşüncede böylece yükselirsin. Mazerette kalman ne verdi. Böylece yaptığın zikirle günahların ihmallerin de zamanla gidiverir; Allah'a uyanık olursun. Uyanık ol, işte Diri ol böylece ! La İlahe İllallah de! Çok kolay ve çok çabuk kavuşturucu şey dedim sana, uyuşuk olma, uyuma ..

Bir Ayet Üzerine Tefekkür

Baksana ona: O, kendine Allah meliklik verdi diye İbrahime rabbı hakkında huccet yarışına kalkana, İbrahim ona «benim rabbım o kadirı kayyumdur ki hem diriltir hem öldürür» dediği vakit «ben diriltirim ve öldürürüm» demişti, İbrahim: «Allah güneşi Meşrıktan getiriyor, haydi sen onu Mağribden getir» deyiverince o küfreden herif dona kaldı, öyle ya: Allah zalimler güruhunu muvaffak etmez

Bakara 258

Allah'ı yok sayanların hepsinin saftirik masumlar olduğunu zannetme. Şimdiye bakma şimdi herkez herşeyden gafil. Hele eskiden neler çektirdiler o zalimler.
Halk peygamberlerin hakkını asla ödeyemez.
Bak izle şu filmi de gör zalimler kimlerdir bi teşhis et, peygamberler yoksa neler olur bak.

http://www.amazon.com/Caligula-Three-Disc-Imperial-Malcolm-McDowell/dp/B000TEUSJU

Hepimizin içinde olan o nefs öyle bir zalimdir ki kendi gibi bir insana ekmek verir ya da ne verirse işte, ona alıştırır da sonra o sahip olduklarına nereden sahip olduğunu hiç düşünmeden ve hiç düşündürtmeden verdiği kişinin kendisine kul olmasını bekler ve kul eder, onunla oynar çünkü hakikatinde olan İlahı tanımaz kendi gibi zalim zanneder, hatta kendi zanneder..Halbu ki böyle yapmasa da dinlese peygamberleri görecek İlah kimdir ne yapar ne yapmaz..Nasıl kurmuştur düzeni. Ahiret ve zaman nedir ölüm neden kötü olsun, Allah durup duruken keyfince mi öldürür, yoksa hikmetleri nelerdir ?

Bu ayetteki zalim hükümdar bak öyle cahil ki donup kaldı söylenen karşısında. Halbu ki o zannetti ki ibrahim hayal kuruyor İbrahimin Rabbi kendi gibi atar tutar da onun için kendisinin öldürmesine diriltmesine inanmıyor ya da farklı görüyor. Belki de düşünüyor ki İbrahim Rablık iddia ediyor. Onun bu soruya hayret etmesi belki de yine nefsine tapmasıyla ilgili. Yani zannedecek ki herşeyi kendi yapıyor diriltiyor öldürüyor güneşi de sanki o doğudan çıkarıyor da batıdan çıkaramıycak, zannettiği ilahlığı elden gidecek !

İbrahim aleyhisselam tefekkür eder; kendisine verildiği kadarıyla da vahyi aktarır. Burda bir tefekkür var ve olabildiği kadar sohbet yapılıyor peygamber ile hükümdar arasında. Ve bilebildiği kadarını söylüyor İbrahim aleyhisselam. Allah güneşi doğudan getirmektedir bu ona ve herkeze açık olan kudreti. Şimdi daha derinlemesine bize bildirilen ve Kendisine tefekkür etmemizi istediği ise şu : Göklerdeki ! her cisim belli bir düzende birbirlerine doğuyor...Dikkat et dünya göktedir a canım, tefekkür ettin mi? Fakat olduğun yerinde bir göğü var, elbette ona da gök denir.

Düşünenler için herşey açıktır. Düşünmeyenler için ise şeytanda pek çok iftira bulunur.

En doğrusunu bilen Allahdır. O'nun peygamberlerine selam olsun.

İnsanın Doğasını Bildiğini İddia Eden Çok Bilmişlere

İnsanın doğasını bildiğini iddia eden çok bilmişler var

İnsanın doğasında yalvarmak var

Size mi yalvarsınlar ?

Kuraklık yağmura, acizlik kudrete yalvarırken

İnsan ekmeğe mi yalvarsın ?

İşçi patronuna mı ?

İnsan devletine mi ?

Kendi aciz evrenine mi ?

Kim verir emeği olana Hakkını ?

Kimin hakkıdır vermek ?
Kimin hakkıdır hesap sormak ?

Kimin hakkı Rablik ?

Emeğine mi yalvarsın işçi ?
Herkezin emeğini kim verir ?

Hiçkimse hiçbir şey veremezken kimseye ?

Hiçkimse hiçbir şey vermezken kimseye ?

Kimse hakkı sormazken Hakk'tan ?

İnsan kime yalvarır ?

İnsanın doğası kime yalvarır ?

Size mi ey acizler ! Size mi ey çok bilmişler !

İnsanın hakkı nedir ?

Doğanın doğasında yalvarmak var !

Her ne varsa hepsi aciz; yalvarır !

Kuraklık yağmura, acizlik kudrete ağlarken !

Size mi yalvarır her şey ey çok bilmiş cahiller ?

Herşeyin Hakkını kim verir ?

Herşeyin emeği nedir ?

Doğa kime yalvarır ey çok bilmişler ? Neye ?

Siz mi vereceksiniz Hakk'a hakkını ?

Siz mi veriyorsunuz hakka hakkını

Size mi yalvarır Hakk ey kara cahiller !

Hakk nedir ?

Emek nedir ?

Kimin Hakkıdır ilahlık ey acizler !

Kim dağıtabilir hakları ?

Kim dağıtıyor hakları ?

İnsanın doğası kime yalvarır !

Doğa kime yalvarır !

Siz mi buldunuz Hakkı ey kara cahiller ?

Daha kul hakkını tanımazken siz mi !

Kim verdi "YAŞAM"a HAYAT hakkını !

Kim "Ol" dedi de oluyor !

Siz mi ?

Siz mi ey yüzünü karartmış cahiller !

Siz mi ey yüzünüzü karartmış acizler !

Şah Damarından Yakın Olan (1)

Saf davranır; bilmediğinden değil,
Yalnız bırakmaz; her bir kıpırtı bunu anlaman için,
Darılmaz; bilir,
Gönül alır; pişman olduğundan değil,
Kaba davranmaz; sonsuz Kudretlidir,
Uyarır; kaba davrandığından değil,
Tuzaktır; hile yapmaz,
Tuzak kurar; avlayamadığından değil,
Düşünmez; yapar,
Kibirlenmez; yücedir
Lutfeder; kibrinden değil,
Büyüklüğünü bildirir; gözükmediğinden değil,
Aynı şeyleri tekrar tekrar, tekrar eder; şöhreti için değil,

"'Eğer kullarım, Beni, Senden sorarlarsa...."
(Bakara, 186)

Şems-i Tebrizi Hazretleri ve felseficeler (İzahlı Tekrar)

GİRİŞGAH / İZAH

Şems-i Tebrizi Hazretleri aşağıdaki olayda Allah'ı ispat maksatlı konuşmamış felsefi sorulan sorulara yine tam da istenildiği gibi felsefik olarak karşılık vermiştir.

Allah'ın görülmek istenmesi felsefi olarak (dini değil) sorulmuştur ve nasıl baş ağrısı ispatlanamıyor değil görülemiyor olduğu halde hissediliyorsa Allahın da sırf görülemez olduğu için inkar edilemeyeceğini göstermiştir ; çünkü hisseden hissediyor... Fakat gel gör ki hisseden gösteremiyor tıpkı baş ağrısı gibi.

Şeytanın ateşten yaratıldığı halde ateşte yanması sorusu da aslında cevabı gayet bilimsel olduğu halde o günlerde bilinmediği için felsefik olarak sorulmuş ona göre de istenildiği gibi felsefik cevaplanmıştır fakat ancak şu zamanda bu cevabın hem DİNİ hem de BİLİMSEL olduğu ortaya çıkmıştır (selam olsun Şems-i Tebrizi hazretlerine )

ALINTI : incelemeler sonucunda insan vücudunun içerdiği maddeler ile toprağın içerdiği maddelerin tamamen aynı olduğu anlaşıldı. alüminyum, demir, kalsiyum, oksijen, silikon, sodyum, potasyum, magnezyum, hidrojen, klor, iyot, manganez, kurşun, fosfor, bakır, gümüş, karbon, çinko, kükürt ve azottur.

* Ayrıca DİNİ bilgide insanın sadece toprak değil SU ile karışık yaratıldığı da yine vahiy yoluyla bildirilmiştir

Üçüncü soruyu her aklı başında olan insanın izaha gerek olmadan idrak edeceğini düşündüğüm için izaha gerek duymuyorum. Aklın başında değilse de koyarım kafana kerpici anlarsın :)

Şimdi bilindik olaya geçelim..

Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî'ye felsefecilerden bir grup geldi. Suâl sormak istediklerini bildirdiler. Mevlânâ hazretleri bunları Şems-i Tebrîzî'ye havâle etti. Bunun üzerine onun yanına gittiler. Şems-i Tebrîzî hazretleri mescidde, talebelere bir kerpiçle teyemmüm nasıl yapılacağını gösteriyordu. Gelen felsefeciler üç suâl sormak istediklerini belirttiler, Şems-i Tebrîzî; "Sorun!" buyurdu. İçlerinden birini başkan seçtiler. Hepsinin adına o soracaktı. Sormaya başladı: "Allah var dersiniz, ama görünmez, göster de inanalım." Şems-i Tebrîzî hazretleri; "Öbür sorunu da sor!" buyurdu. O; "Şeytanın ateşten yaratıldığını söylersiniz, sonra da ateşle ona azâb edilecek dersiniz hiç ateş ateşe azâb eder mi?" dedi. Şems-i Tebrîzî; "Peki öbürünü de sor!" buyurdu. O; "Âhirette herkes hakkını alacak, yaptıklarının cezâsını çekecek diyorsunuz. Bırakın insanları canları ne istiyorsa yapsınlar, karışmayın!" dedi. Bunun üzerine Şems-i Tebrîzî, elindeki kuru kerpici adamın başına vurdu.Soru sormaya gelen felsefeci, derhâl zamânın kâdısına gidip, dâvâcı oldu. Ve; "Ben, soru sordum, o başıma kerpiç vurdu." dedi.Şems-i Tebrîzî; "Ben de sâdece cevap verdim." buyurdu. Kâdı bu işin açıklamasını istedi.Şems-i Tebrîzî şöyle anlattı: "Efendim, bana Allahü teâlâyı göster de inanayım, dedi. Şimdi bu felsefeci, başının ağrısını göstersin de görelim." O kimse şaşırarak; "Ağrıyor ama gösteremem." dedi. Şems-i Tebrîzî; "İşte Allahü teâlâ da vardır, fakat görünmez. Yine bana, şeytana ateşle nasıl azâb edileceğini sordu. Ben buna toprakla vurdum. Toprak onun başını acıttı. Hâlbuki kendi bedeni de topraktan yaratıldı. Yine bana; "Bırakın herkesin canı ne isterse onu yapsın. Bundan dolayı bir hak olmaz." dedi. Benim canım onun başına kerpici vurmak istedi ve vurdum. Niçin hakkını arıyor? Aramasa ya! Bu dünyâda küçük bir mesele için hak aranırsa, o sonsuz olan âhiret hayâtında niçin hak aranmasın?" buyurdu. Felsefeci, bu güzel cevaplar karşısında mahcûb olup, söz söyleyemez hâle düştü.

Selam olsun

Kimisi de vardır onu başka bir şey çarpar da ancak öyle anlar Hakikati...

Şüphe

Mantıksal felsefi şüpheler sadece batıdan gelirler ve sonra Muhyiddin İbn Arabi'nin (k.s.) ruhaniyetine çarpıp yüzleri buruşuk halde geri dönerler...

"Son"un başa giydirilmesi



www.youtube.com/watch?v=mh4qEGEJgDc

Aynen şunun gibi olmayı beceremiyorsan yazıktır!
Varın yoğunla sadece şu gördüğünü elde etmeye çalış.
Elde etmeden de ölme!

Herşey Madde ve Enerjiden İbaret Yok yok

Herşey "Madde Enerji sadece birbirine dönüşüyor ve Yok yok" dan ibaretse o zaman bu rüyadan önce Yok olan Madde Enerjiden ibaret Sen ne oluyor arada Ruhi bi söylesene bana...Ruhi? Ruhi?!...Ruhi ölmedi bayıldı da Yok oldu birden...:)

Ben Razı olmam küfürden

Ben Razı olmam küfürden
Şüphen varsa ta en baştan al
Ya da sen Razı ol Hüdadan
Hem de Cabbar olandan

Hadi Sen Evril Şimdi...

"Tam"da Noksan var şüphesiz "Tam"dan gelip "Tam"a dönen / "Tam"da şüphe olsa "Noksan" nereden bilinsin ?! / "Tam" var o zaman şüphesiz "Noksan"dan şüphe yoksa ! / "Tam"da "Kusur" bulana geldi o zaman "Şüphe"; "Tam"a dair / Razı olan "Noksan", "Tam"dan Razı oldu da "Tam" oldu / "Tam"da Kusur bulan "Noksan"dan nasıl razı olacak ki kendi kusurunu bilsin de "Tam"a dönsün ! / Hadi sen Evril şimdi...

Şeyh Ebu Bekir Şibli (r.a.)

Naklederler ki, bir defa bir kaç gün bir ağacın dibinde "hu, hu" diye raksetmişti. Bu ne hal böyle diyenlere dedi ki: "Bakın şu ağacın üzerine konmuş bir kumru 'ku, ku!' diye ötmekte ve ben ona uyup 'hu,hu!" demekteyim." Derler ki, kumru susmadan Şibli susmamıştı.

Onlar peygamber de değiller !

Altı gün yirmi dört saat siz uyudunuz tvleriniz radyolarınız bilboardlarınız gazeteleriniz uyumadı

Sizin o süper egolarınızdan ne kulaklar ne gözler kaçabildi

Sonra o sizin pek altyazılı, çok renkli gerçek dünyalarınızı görenlere "şizofren" ve O hiç susmayan benliklerinizi duyanlara "gayipten sesler duyuyor", "ruh hastası kendini peygamber sanıyor" , "bencil" teşhisi mi koydunuz ?

Yo, yo !
Üzülmeyin !

Onlar sizin duymadıklarınızı duydukları için öyle olmadılar

Yo, yo ! Hiç öyle olur mu !

Onlar sizin görmediklerinizi gördükleri için öyle olmadılar

Yo, yo !

Tam aksine !

Onlar sizin asla göremeyeceğiniz bir ruhu gördülerde öyle oldular !

Evet !

Tam aksine !

Onlar sizin asla duyamayacağınız bir sesi duydularda öyle oldular !

Evet, evet !

Yo, hayır. .Siz niye üzülesiniz !

Siz onlar gibi uyuşturucu batağına da düşmeyeceksiniz !

Ve evet !
Sizi öyle bir bataktan Kurtaran da olmayacak !

Aman ağız tadınız bozulmasın sizin !

Onlar peygamber de değiller !

Korkmayın !
Korktuğunuz peygamberler geldiler geçtiler !
Rahat olun bunların putlarınızı kıracak güçleri de yok !
Onlarla oynayıp daldığınız oyundan sizi kimse uyandıramayacak !

Hem budist bunlar !

Hiç budistten zarar gelir mi ya insana !

Yo, yo korkmayın !

Hem Allah bize rağmen size pek cömert çok şefkatli !

Size bir şey olacağı yok !

Herşeyi yalnızca bunlar görecek !

Herşeyi yalnızca bunlar duyacak !

Herşey onlara olacak !

Siz ise aman keyfiniz kaçmasın !

Siz hiç bir şey göremeyeceksiniz !

Topraklarınıza ektiğiniz dükkanlarınız bereket versin size !

Ticaretiniz kar getirdi mi ?

Toprağınız bol olsun !

Ektiğinizi biçtiniz mi ?

Yardım edenden tavsiyeler ( Devam )

Allah seni bir süre
veya bir çok defa aralıklarla
mutlaka sonucunda Kendisine güvenme dereceni ortaya çıkaracak belirleyecek şekilde deneyecektir...
Uyanık ol..
O zamanlarda O'na kesinlikle aşırı derecede güvendiğini belirtmelisin...

Namazda dikkat etmen gereken bir nokta

İlk Tekbir getirirken ve sonrakileri hareket esnasında söyle
fakat diğer hareketleri mutlaka duaları ve tesbihlerı tam olarak seslendirip bitirdikten sonra yap.
Yani okuyacaklarını tam olarak oku bitir öyle rükü yap ya da secdeden kalk.
Daha duan, tesbihin bitmeden ya da biterken rükuya hareketlenme
ya da secdeden kalkma..

Düşünce "Sokulması" !

Eğer kavramlar ve düşünceler zihninden kaçıyorsa Korkma ! Senin Ruhun kavramlara düşüncelere muhtaç değil !
Sen düşüncesiz kavrayabilen kelimesiz OKUyabilensin !
Sessiz duyabilensin ! Korkma ! Ruhundan Korkma ! Ruhunun yörüngesindedir herşey ! Ve hiç bir şey o yörüngeden çıkacak değil ! Sen bir küçük alemisin alemlerin Rabbinin ! Hiç bir şey O'nun emrinden çıkıcı hesabından kurtulucu değil ! Korkuyla sarılma yitip gidenlere ! Seni kurtaracak olanlar helak olup yokluğa karışanlar seni terkedenler değil ! Hiç bir şey senin aciz emrinle dengede değil ! Korkup paniğe kapılma küçüğünden ders al büyüğünden kork ! Ümitli ol Allah yakın ! Büyüğünü koparıp sana cennetin büyüğünü de verecek Ondan başkası değil ! Bu alem senin düşüncende ! ve değil ! Büyük kıyamete hazırlan ruhun O'ndan başkasından değil ! O'ndan başkasız olan yok ! Bedenine beş duyuna güvenme ! Sen O'nun ruhuna Aşık ol suretine değil ! Sana Zatında zat verdi O asla hiç bir şeye muhtaç değil ! Haddini bil de ruhunu yakma ! Sen Ondan başkasına muhtaç değilsin herşeyin nereden geldiğini bil ! Dengeyi koyanın Zatının yörüngesinden çıkma ! Bu hayat dersten imtihandan başka bir şey değil ! Herşey istese de istemese de O'na secde eder düşüncelere kavramlara değil !
İsteyerek secde et, istemeyerek değil !
Zatına Aşık ol suretine değil !


***


Kıyamet Günü Ayetleri

Ve: "Eğer gerçekçiyseniz bu vaad ne zaman olacak?" diyorlar.

De ki: "Size vaad edilen öyle bir gündür ki, ondan ne bir an geri kalabilirsiniz, ne de ileri geçebilirsiniz." (SEBE/29-30)

Yaklaşan yaklaştı. Onu Allah'tan başka açığa çıkaracak yoktur. (NECM/57-58)

(Onlar): "Doğru iseniz bu tehdit ne zaman olacak?" diyorlar

De ki: "(O'na ait) bilgi, Allah'ın yanındadır. Ben ancak apaçık bir uyarıcıyım." (MÜLK/25-26)

Sana o kıyameti soruyorlar, ne zaman kopacak diye.

Sen nerde, onu anlatmak nerde?

Onun son ilmi Rabbine aittir. (NAZİ'AT/42-44)

İnsanlar sana kıyamet saaatini soruyorlar. De ki: "Onun ilmi ancak Allah'ın nezdindedir. Ne bilirsin belki kıyamet yakında olur." (AHZAB/63)

Göklerin, yerin ve her ikisi arasındakilerin hükümranlığı kendisine ait olan Allah'ın şanı yücedir. Kıyâmet saatinin bilgisi de yalnız onun yanındadır. Siz sadece O'na döndürüleceksiniz. (ZUHRUF/85)

Sana, ne zaman kopacak diye kıyamet vaktini soruyorlar. De ki; onun bilgisi yalnızca Rabbimin katındadır. Onu tam vaktinde koparacak olan O'ndan başkası değildir. Onun ağırlığına göklerde ve yerde dayanacak bir kimse yoktur. O size ansızın gelecektir. Sanki sen onu çok iyi biliyormuşsun gibi sana soruyorlar. De ki, onun bilgisi Allah katındadır. Fakat insanların çoğu bunu bilmezler. (A'RAF/187)

Şüphesiz ki, kıyamet saatinin bilgisi Allah yanındadır. Yağmuru O yağdırır, rahimlerde ne varsa (erkek veya dişi oluşunu, renk ve özelliklerini) O bilir. Hiçbir kimse yarın ne kazanacağını bilmez. Hiçbir kimse hangi yerde öleceğini de bilemez. Şüphesiz ki Allah her şeyi hakkıyla bilir, her şeyden haberdardır. (LOKMAN/34)

Kuşkusuz o hüküm günü kararlaştırılmış bir vakit olmuştur. (NEBE/17)

Göklerin ve yerin gaybını bilmek Allah'a aittir. Kıyametin kopuşu yalnız bir göz kırpması veya daha az bir zamandan başkası değildir. Şüphesiz Allah her şeye kadirdir. (NAHL/77)

Göğü, kitab dürer gibi dürdüğümüz zaman, yaratmaya ilk başladığımız gibi, katımızdan verilmiş bir söz olarak onu tekrar var edeceğiz. Doğrusu biz bunları yaparız. (ENBİYA/104)

(Ey Muhammed!) De ki: "Allah sizi diriltir. Sonra sizi o öldürür, sonra da geleceğinde şüphe olmayan kıyamet gününde (diriltip) bir araya toplar. Fakat insanların çoğu bilmezler. (CASİYE/26)

Onun oluşunu yalanlayacak kimse yoktur. (VAKİ'A/1-2)

Herhalde size vaad olunan kesinlikle olacaktır. (MÜRSELAT/7)

Günahkârlar ateşi görmüşler de artık ona düşeceklerini anlamışlardır. Fakat ondan kaçıp sığınacak bir yer bulamazlar. (KEHF/53)

Bu kitabı ve ölçüyü hakla indiren Allah'tır. Ne bilirsin, belki de kıyamet saati yakındır! (ŞURA/17)

İnsanların hesab (görme) zamanı yaklaştı. Onlar ise hâlâ gaflet içinde, yan çizip aldırmıyorlar. (ENBİYA/1)

Yaklaşan yaklaştı. (NECM/57)

Onlar sadece bir tek çığlığa bakıyorlar, bir çığlık ki, onlar çekişip dururken kendilerini yakalayıverir.

O zaman bir vasiyette bile bulunamazlar. Ailelerine de dönemezler. (YASİN/49-50)

Doğrusu bu azap onlara ansızın gelecek de kendilerini şaşırtacaktır. Artık ne geri çevrilmesine güçleri yetecek, ne de kendilerine mühlet verilecektir. (ENBİYA/40)

Artık onlar, kıyamet saatinin kendilerine ansızın gelivermesine mi bakıyorlar? Şüphesiz onun alametleri gelmiştir. Artık kıyamet kendilerine gelip çatınca anlamaları neye yarar? (MUHAMMED/18)

Onlar kendileri farkına varmadan ansızın kıyâmetin başlarına gelmesini mi bekliyorlar? (ZUHRUF/66)

Çünkü O (sura üfürmek) zorlu bir kumandadan ibarettir ki, derhal onların gözleri açılıverir. (SAFFAT/19)

Onlar sadece bir tek çığlığa bakıyorlar, bir çığlık ki, onlar çekişip dururken kendilerini yakalayıverir. (YASİN/49)

Sen de onlardan yüz çevir ki, o gün çağırıcı, görülmedik müthiş bir şeye çağırır. (KAMER/6)

Yer o yaman sarsıntı ile sarsıldığı,

Yer, içindeki ağırlıkları çıkarıp dışarı attığı,

Ve insan: "Ona ne oluyor?" dediği zaman.

O gün yer, Rabbinin ona vahyetmesiyle haberlerini anlatacaktır. (ZİLZAL/1-5)

Sûr'a bir tek üfleme üflendiği,

Arz ve dağlar yerlerinden kaldırılıp şiddetle birbirine çarpılarak darmadağın olduğu zaman,

İşte o gün olacak olur.

O gün gök yarılmış, sarkmıştır. (HAKKA/13-16)

O gün Sûr'a üflenir, bölük bölük gelirsiniz.

Gök de açılmış, kapı kapı olmuştur.

Dağlar yürütülmüş, serap olmuştur. (NEBE/18-20)

Dağlar serpildikçe serpildiği

Dağılıp toz duman haline geldiği (VAKİ'A/5-6)

O gün gök erimiş bir maden gibi olur.

Dağlar da atılmış renkli yün gibi olur. (MEARİC/8-9)

Göğü, kitab dürer gibi dürdüğümüz zaman, yaratmaya ilk başladığımız gibi, katımızdan verilmiş bir söz olarak onu tekrar var edeceğiz. Doğrusu biz bunları yaparız. (ENBİYA/104)

(Ey Muhammed!) Sana dağlar(ın kıyametteki durumunu) sorarlar, de ki: "Rabbim onları ufalayıp savuracak."

"Böylece yerlerini dümdüz boş bir halde bırakacak."

"Orada ne bir çukur, ne de bir tümsek göreceksin." (TAHA/105-107)

Biz o gün (kıyamet günü) onları bırakıvermişizdir. Dalgalar halinde birbirlerine girerler, Sûr'a da üfürülmüştür. Böylece onların hepsini bir araya toplamışızdır. (KEHF/99)

Sûr'a üfürülmüştür, bir de ne baksınlar kabirlerinden Rablerine doğru akın ediyorlar. (YASİN/51)

Sûr'a üfürüldüğü gün Allah'ın diledikleri müstesna göklerde ve yerde bulunanlar hep dehşete kapılır. Hepsi boyunları bükük olarak O'na gelirler. (NEML/87)

Suçlular simalarından tanınır, alınlarından ve ayaklarından tutulur. (RAHMAN/41)

Gözleri düşük bir halde kendilerini bir zillet kaplar. Oysa onlar sapasağlam iken de secdeye davet ediliyorlardı. (KALEM/43)

Sûr'a üfürüleceği gün ki biz suçluları o gün, (gözleri korkudan) göğermiş olarak mahşerde toplayacağız. (TAHA/102)

Hem o kıyamet günü görürsün ki, Allah'a karşı yalan söyleyenlerin yüzleri kararmıştır. Kibirlenenlerin yeri cehennem değil mi? (ZÜMER/60)

Ey Peygamber! Sakın zalimlerin yaptıklarından Allah'ın gâfil olduğunu sanma! Ancak Allah, onların cezalarını, gözlerin dışa fırlayacağı güne erteler.

O gün, başlarını dikerek koşacaklar, gözleri kendilerine bile dönmeyecek ve gönülleri bomboş kalacaktır. (İBRAHİM/42-43)

O gün inanan erkekleri ve inanan kadınları görürsün ki nurları, önlerinde ve sağlarında koşuyor. (Kendilerine): "Bugün müjdeniz altlarından ırmaklar akan, içlerinde ebedi kalacağınız cennetlerdir." (denilir) İşte büyük kurtuluş budur!

O gün münafık erkekler ve münafık kadınlar o iman edenlere şöyle diyeceklerdir: "Bize bakın da sizin nurunuzdan alalım?" Onlara: "Arkanıza dönün de nur arayın!" denilir. Aralarına kapılı bir sur çekilir ki, onun içinde rahmet, dışında da azap vardır. (HADİD/12-13)

Yüzler var ki, o gün parıl parıl,

Güler, sevinir. (ABESE/38-39)

O gün gelince Allah'ın izni olmadan hiç kimse konuşamaz. Onların kimi bedbaht, kimi de mutludur. (HUD/105)

O gün, hiçbir tarafa sapmadan o davetçiye (Sûr'a üfleyenin çağrısına) uyarlar. Öyleki, Rahmân'ın heybetinden sesler kısılmıştır. Artık bir fısıltıdan başka hiçbir şey işitemezsin. (TAHA/108)

Allah'a ortak koştuklarından, kendilerine şefaat edecekler de bulunmaz. Onlar, o zaman Allah'a koştukları ortakları inkâr ederler. (RUM/12-13)

O gün ki, hepsini mahşere toplayacağız, sonra da o şirk koşanlara "Haydi yerlerinize! Siz de, ortak koştuklarınız da!" diyeceğiz. Artık aralarını iyice açmışız. O ortak koştukları şeyler, "Siz bize tapmıyordunuz ki." diyecekler.

"Şimdi sizinle bizim aramızda şahit olarak Allah yeter. Sizin bize ibadet ettiğinizden bizim haberimiz yoktur" (diyecekler). (YUNUS/28-29)

Ve hele o gün Allah onları çağırarak: "Benim ortaklarım olduklarını iddia ettikleriniz hani, nerede?" diyecektir. (KASAS/74)

Rablerinin huzurunda durduruldukları zaman onları bir görsen! Rableri onlara şöyle der: "Bu, bir gerçek değil midir?". Onlar da: "Rabbimize yemin ederiz ki gerçektir" derler. Rableri de onlara: "Öyleyse inkârınız sebebiyle azabı tadın!" der. (EN'AM/30)

Ve o Allah'a ortak koşanlar, ortak koştuklarını (putları) gördükleri zaman: "Rabbimiz! İşte bunlar, seni bırakıp da kendilerine taptığımız ortaklarımızdır" diyecekler. Koştukları ortaklar da onlara; "Siz mutlaka yalancılarsınız" diye söz atarlar.

O gün Allah'a teslim bayrağını çekerler, bütün o uydurdukları şeyler kendilerini bırakıp kaybolup gitmişlerdir. (NAHL/86-87)

Ve o (kıyamet) günü Allah kâfirlere şöyle buyuracak: "Ortaklarım ve şefaatçılarınız diye zannettiğiniz putlarınızı çağırın." Müşrikler onları çağırırlar, fakat kendilerine cevap vermezler. Biz, kâfirlerle ilâhları arasına ateşten bir engel koymuşuzdur. (KEHF/52)

Ve durdurun onları, çünkü sorguya çekilecekler. (SAFFAT/24)

O gün hepsini mahşere toplayacağız. Sonra Allah'a ortak koşanlara: " Hani nerede o Allah'a ortak saydığınız ortaklarınız?" diyeceğiz.

Sonra, (Onlar): "Rabbimiz, Allah'a yemin ederiz ki, biz müşriklerden değildik" demekten başka bir özür bulamayacaklar.

Bak, vicdanlarına karşı nasıl yalan söylediler! O uydurdukları putlar da kendilerinden kaybolup gitti. (EN'AM/22-24)

O gün Allah onları çağırarak, "Benim ortaklarım olduklarını iddia ettikleriniz, hani nerede?" diyecektir.

(O gün) haklarında azaba itilme, hükmü gerçekleşen kimseler, "Rabbimiz! Biz nasıl azmışsak, işte bu azmışları da öylece azdırdık. (Onların suçlarından) beri olduğumuzu sana arzederiz. Zaten onlar aslında bizlere tapmıyorlardı." derler.

"(Allah'a koştuğunuz) ortaklarınızı çağırın!" denir, onlar da çağırırlar; fakat kendilerine cevap vermezler ve (karşılarında) azabı görürler. Ne olurdu (dünyada iken) doğru yola girselerdi!

O gün Allah onları çağırıp "Peygamberlere ne cevap verdiniz?" diyecektir. (KASAS/62-65)

Kıyamet günü onların herbiri Allah'ın huzuruna tek başına çıkacaktır. (MERYEM/95)

İnsanlar üç sınıf olacaktır

Ve sizler üç sınıf olduğunuz zaman

Sağın adamları (var ya) ne mutludurlar onlar!

Solun adamları ise ne uğursuzdurlar onlar!

Önde olanlar (var ya), onlar öncüdürler.

İşte o yaklaştırılanlar, (VAKİ'A/7-11)

Müminlerin kitabı sağdan verilir

Kitabı sağından verilen, "alın okuyun kitabımı.."

"Çünkü ben hesabıma kavuşacağımı sezmiştim" der.

Artık o hoşnut bir hayattadır.

Yüksek bir cennettedir. (HAKA/19-22)

Kafir olanların kitabı soldan verilir
Kitabı sol tarafından verilen ise der ki: "Keşke kitabım verilmeseydi de,

Hesabımın ne olduğunu bilmeseydim,

Ne olurdu o ölüm, iş bitirici olsaydı. (HAKKA/25-27)

Rabbine andolsun ki biz onları (öldükten sonra dirilmeyi inkâr eden kâfirleri) şeytanları ile beraber elbette ve elbette mahşerde toplayacağız. Sonra onları muhakkak cehennemin etrafında dizleri üstü hazır bulunduracağız (ki cennetlikleri görüp hasret çeksinler) (MERYEM/68)

Biz kıyamet günü için doğru teraziler kurarız; hiçbir kimse hiçbir haksızlığa uğratılmaz. Yapılan amel, bir hardal tanesi ağırlığınca da olsa, onu getirir (tartıya koyarız.). Hesap görenler olarak da biz kâfiyiz. (ENBİYA/47)

Bilim Gafleti (Alıntı)

"Not : Başlık bana ait, içerik gazeteden alıntı."


Beynimizin her geçen gün yeni bir fonksiyonu daha keşfediliyor. Ama hala daha muamma olarak bilinen 10 fonksiyonu var olduğu iddia ediliyor.İşte bu fonksiyonlar...

Kafamızda taşıdığımız 1 kilo 350 gramlık koca bir labirent. Her gün tepemizde ve bizi o yönetiyor. En güzel duyguların da, şeytani emellerin de planlayıcısı o... Sırlarla dolu, kapalı ve karanlık bir kutu gibidir beynimiz. İşte beynin çözülemeyen 10 sırrı!

1. Bilgi nöronlarda nasıl kodlanıyor?

Beynin en karışık işlemlerinden bir tanesi, bilginin kodlanması. Bu süreçte beyindeki nöronlar, yani sinir hücreleri, zarlarının dışında elektrik akımı oluşturuyor. Bu elektrik akımları, ‘akson’ adı verilen uzantılara ulaşarak, onlar vasıtasıyla gerekli olan kimyasal sinyallerin açığa çıkmasını sağlıyor.

Bu akımlar sayesinde dünyayla, çevremizde olup bitenle ilgili bilgiler beynimize aktarılıyor. “Ne görüyorum?”, “Aç mıyım?”, “Hangi sokağa sapayım?” gibi sorulara yanıt işte böyle bulunuyor.

2. Anılar beyinde nasıl saklanıyor ve nasıl tekrar hatırlanıyor?

Bir kişinin ismi gibi, yeni bir şey öğrendiğinizde beynin yapısında birtakım fiziksel değişiklikler meydana geliyor. Ancak bu değişikliklerin hâlâ ne tür değişiklikler olduğunu, nerelerde meydana geldiğini, bilginin nasıl depolandığını ya da yıllar sonra tekrar hatırlanarak tekrar nasıl gündeme getirildiğini anlayamıyoruz.

Beyinde çeşit çeşit hatıralar var. Ancak beyin, ‘kısa dönem anılarla’ (yeni öğrenilen bir telefon numarasını hatırlamak gibi), ‘uzun dönem anıları’ (geçen yıl doğum gününüzde yaptıklarınız gibi) birbirinden bir şekilde ayırıyor. Beyin travması ya da beynin zarar görmesi ise bu yetenekleri bozabiliyor.

3. Beyin, geleceği nasıl öngörüyor?

Çoğu zaman gelecekle ilgili birtakım planlarımız ve öngörülerimiz olur. Geleceğin nasıl şekilleneceğini düşünürüz. Beynimizde, gelecekle ilgili bir şekil vardır. Ancak beynin bu ‘gelecek simülasyonunu’ nasıl yaptığı henüz anlaşılmış değil. Beyin, dünyayla ilgili öngörülerde nasıl bulunabiliyor? Bilim adamları hâlâ bunun yanıtını arıyor.

4. ‘Duygu’ ne demek?

Beyin, sadece bilgi biriktiren bir organ değil; aynı zamanda duygu, motivasyon, korku ve umutları barındıran bir organ. Bütün bunlar bilinçaltında olan şeyler aslında...

Örneğin beynin duygularla ilgili bölümü sinirli yüzlere, o yüzleri görmeden de tepki verebiliyor. Kültürler arasında da temel duyguların dışa vurulması, aslında birbirine benziyor. Hatta Darwin’in de gözlemlediği gibi, temel duyguların ifade edilmesi bütün memelilerde benzer.
Bilim adamları, insanların fiziksel tepkilerinin sürüngenlerin ve kuşların tepkilerine çok ciddi bir şekilde benzediğine dikkat çekiyorlar.

5. Zekâ nedir?

Zekâ farklı şekillerde karşımıza çıkıyor. Ancak ‘biyolojik’ açıdan zekânın ne anlama geldiği henüz bilinmiyor. Milyarlarca nöron, bilgiyi ‘harekete geçirmek’ için nasıl birlikte çalışıyor? Gereksiz bilgi beyinden nasıl siliniyor? İki kavram ‘birbirine uyunca’ ve böylece bir soruna çözüm bulduğunuzda, beyinde neler oluyor? Zeki insanlar bilgiyi beyinlerinde ‘hatırlaması kolay’, ayrı bir bölgede mi muhafaza ediyorlar?

Beyin fonksiyonlarının temel işleyişiyle ve nöronlar arasındaki bağlantılarla ilgili, bilim adamlarının elinde hâlâ çok az bilgi var. Ancak zekânın, beynin tek bir alanıyla değil, pek çok bölgesiyle ilgili olduğu üzerinde duruluyor. İnsan beyninin diğer canlılardan farkı hâlâ araştırılıyor.

6. Beyin, ‘zamanı’ nasıl algılıyor?

Alkışladığınızda ya da parmağınızı ‘şıklattığınızda’ sesi mi daha önce duyarsınız, hareketi mi daha önce görürsünüz?

Her ne kadar duyma yeteneği, görme yeteneğinden daha hızlı çalışsa da, parmakların görüntüsüyle, çıkarılan ses aynı anda gerçekleşiyormuş hissi doğuyor. Yani beyin pek çok olayın aynı anda gerçekleştiği ‘hissi’ yaratarak aslında bizi ‘kandırıyor’. Beynin zamanla ‘oynadığını’ aslında çok kolay anlayabilirsiniz.

Aynanın karşısında sol gözünüze bakın. Daha sonra bakışınızı sağ gözünüze kaydırın. Gözlerinizi diğer tarafa çevirmek bir zaman alıyor elbette. Ancak siz gözlerinizin hareket ettiğini görmüyorsunuz. Gözlerinizi kırpıştırdığınızda da aslında gözleriniz çok kısa süreliğine de olsa karanlıkta kalıyor. Ancak bu karanlığı da görmüyorsunuz.

7. Nasıl uyuyor ve rüya görüyoruz?

Zamanımızın üçte birini uyuyarak geçiriyoruz. Araştırmalara göre, az uyumak sinir sisteminde bozukluğa yol açıyor. Canlılar uyuduklarında beynin bir bölümü de uyuyor, ama uykunun mekanizması, işleyişi hâlâ bilinmiyor.

Uykuda nöronların aşırı derecede hareket halinde oldukları biliniyor.

Ayrıca önemli bir sorunu çözmeden önce uyumanın, o sorunu çözebilmek açısından yararlı olduğu da düşünülüyor. Düzenli uykunun, öğrenme kapasitesini de artırdığı söyleniyor. Özetle, uyku sayesinde beyin bir şekilde gerekli bilgileri depoluyor, gereksizleri ise ekarte edebiliyor.

8. Beynin ayrı ayrı olan sistemleri, birbirleriyle nasıl bütünleşiyor?

Gözle bakıldığında, aslında beynin her bölgesi aynı görünüyor. Ancak aktivitelerini, işlevlerini ölçtüğümüzde, her nöron bölgesinde farklı bilgilerin kayıtlı olduğunu görüyoruz.

Örneğin görme yeteneğini ilgilendiren bölgenin içindeki alanlarda hareketler, yüzler, köşeler ve renklerle ilgili çeşit çeşit bilgiler bulunuyor. Yetişkin bir insanın beynini, çeşitli ülkelerin bulunduğu bir dünya haritasına benzetebiliriz. Beynin içinde koku, açlık, acı, hedef koyma, sıcaklık, öngörü ve daha pek çok şeyle ilgili ‘beyin ağları’ var. Farklı işlevlerine rağmen bu sistemler birbirleriyle bir şekilde bütünleşerek çok iyi bir işbirliğine giriyorlar.

9. ‘Bilinç’ nedir?

İlk öpücüğünüzü düşünün. Bu, hafızanızdan hiç çıkmaz. Peki bu hafıza, bu deneyimi yaşamadan, bu deneyimin bilincinde olmadan önce neredeydi?
Modern bilimde, ‘bilinç’ çözülememiş olan en önemli sırlardan biri. Bilinç, tek bir fenomen değil. Peki ne? Bilinç, beyindeki hangi sistemlerle ilgili? Bilim adamlarının bu konuda da hiçbir fikri yok...
Şimdiye kadar yapılan araştırmalara göre, bilinç konusunda, büyük bir ihtimalle yine bir grup aktif nöron iletişim içinde.

Bilincin altında yatan mekanizmanın moleküllerle ya da hücrelerle ilgili olabileceği üzerinde de duruluyor. Belki de mekanizma, bu sistemlerin etkileşimleriyle oluşuyor. Bilim adamları bu sıralar bilincin, beynin hangi bölgeleriyle ilgili olduğunu araştırıyorlar.

10. Bilgisayara karşı beyin...

Beyindeki elektrik akımlarının hızının, bilgisayarlardaki sinyal hızından 100 milyon kat daha fazla olduğunu biliyor muydunuz?

Bir insan, arkadaşını hemen tanırken, bir bilgisayarın bir yüzü tanıması genellikle çok zor oluyor. Beynin pek çok işlemi aynı anda yaptığını söyleyen bilim adamları, beynin bütün bölgelerinden gelen bilgilerin tek bir bölgede birleşmediğini, ancak bu farklı bölgelerin kendi aralarında güzel bir ‘işbirliğine’ girdiklerini ve bir ağ, yani ‘network’ oluşturduklarını belirtiyorlar. Bizim de dünyaya olan bakış açımız işte bu karmaşık network sayesinde oluşuyor.

Günahlardan/ından

Günahlardan/ından da yüce Allah'a sığın..

Yetmez mi ?

Allah'ın, günahları / nı bilmesi yetmez mi ! / ? ...

Şeytanın Dediği

Şeytanın dediği ancak bir replik...rolüne kandı..

Uzak Sanma

Kendini Yüceden uzak sanmayasın !..

"Muhakkak ki Allah bir sivri sineği, hatta daha üstününü misal getirmekten çekinmez. İman edenler bilirler ki, o şüphesiz haktır, Rabb'lerindendir. Ama küfre saplananlar: «Allah böyle bir misal ile ne demek istedi?» derler. Allah onunla birçoklarını şaşırtır, yine onunla birçoklarını yola getirir. Onunla ancak o fasıkları şaşırtır."

Bakara 26

Kaderin ve Kaderinin Dışında

Filmin içinde olduğunu bilip senaryoya sadık kalır
doğaçlama yapmaya kasmaz,
Rolüne kanmaz isen..
Kaderden ve kaderinden etkilenmeden
Hırpalanmadan,
Kaderin ve kaderinin dışında
yaptığınla yapmadığınla
Yalnızca Yaradanlasın..
O'nunlasın...

Hz Nuh

Ve andolsun ki Biz, Nuh'u kavmine gönderdik. Böylece onların arasında 1000 seneden 50 yıl eksik olarak (950 yıl) kaldı. Sonra onları tufan aldı. Ve onlar zalimlerdi.

Ankebut 14

Hava da dahil bütün doğal besinlerin eksiksiz alındığını ve kör, zehirli teknolojinin olmadığını biraz tefekkür edebilirsen o kadar uzun yaşamalarına inanmamak kafirlik (hakikati örtmek)olur gerçekten..

Tesbih

Sevap taneleri birbiri ardına gelir
Çekilir tesbih, sevaplar çekilir bir bir
Zıplar kuzu güvenli sevap çitinde.
Günah taneleri de aynı bir ip üzerinde
Çekilirse gelir ardı ardına bir bir..

Senden Lütuftan başka ne gelir?

İlahi!

Bana nimet verdin, şükretmedim.

Üzerime bela gönderdin sabretmedim;

Şükretmediğim için verdiğin nimeti almadın,

Sabretmediğim için belayı sürekli kılmadın.

İlahi!

Senden Lütuftan başka ne gelir?

Hasan-ı Basri (ks)

OKUmayacak mısın !

Bebektin
ne görür ne duyardın ama gören duyan vardı
Hem ileride Ben diyeceğin Sende hem de görmenin her türlüsünde

Biraz büyüdün
Varlığını görür duyar oldun Ben i anlamaya başladın
Halbu ki Benim demeden önce de görüp duyuyordu varlığın fakat Sen neredeydin

Dilin mi O ?

Ben diyebildin ?

Gözün mü O ?

Ben diyebildin ?

Hayır hepsi aynen Ben in gibi varlık bulup yokluğa karışıyorlar
Sen in gibi O na dirilp Onda yok oluyorlar

O ise hiç biri ama hepsinin varlık kaynağı ! An be an !

Senin O varken Ben diyemediğin göremediğin duyamadığın gibi O na doğup Onda var bulup Onda yok oluyorlar göremiyor musun Onu gözsüz?

Ne Sen bir tanesin ne senin gözün kulağın bir tane hep diller gözler Sen ler Ben ler varlık bulup yokluğa karışıyorlar

Alem dediğin sade bir ses O ise sesin bile varlık kaynağı !

Kaybolmayan ne ?

OKUmayacak mısın !

Sesli veya Sessiz OKUmayacak mısın !

Gözsüz göremeyecek misin ?

Din Ondan olmasa var mı zekattan başka bütün açları doyuracak bir EMİR !

Din Ondan olmasa var mı Onun yasaklarından daha HAYIRLI bir yasak !

OKUmayacak mısın !

Gözsüz göremeyecek misin asıl GÖRÜneni !

Sıyrıl her an yokluğa karışan Sen den Ben den dillerden gözlerden !

Görmeyecek misin VARıyla GÖRÜneni !

Bilim/Quantum Fiziği

Havada dolaşan sözlü harfler var olduktan sonra onlara ölüm ulaşamaz; yazılı harfler böyle değildir; çünkü yazılı bir harfin veya bir kelimenin şekli değişikliğe uğrayabilir ve yok olabilir, çünkü onlar değişikliği ve yok oluşu kabul eden bir yerde bulunurlar.

Sözlü şekiller ise, değişikliği ve yok oluşu kabul etmeyen bir yerde bulunurlar. İşte bu nedenle, sözlü harfler için "beka", daimîlik ve ebedîlik söz konusudur. Dolayısıyla hava, gökyüzü bütünüyle âlemin sözüyle dopdoludur*. "Keşf" sahibi kimseler onları daimî duran suretler olarak görürler.

-Harflerin İlmi-

Muhyiddin Ibn Arabi (r.a.)
( 1165 -1240 )

***

Güzel sözler O'na yükselir, onları Allah'a salih amel ulaştırır.

[Fatır/35]

Mertebelerden Bir Gün-2

Farkında değildim suretindeyken

Onlar sevilcek kadar Aşk olduğunun

Cahildim suretde

Aşkının tevbesinden

Merhametinden

Sonra derin derin çektin ya içimize Aşkını

Kalbimiz suretinde

Anladım işte o zaman

Aşkının ne kadar Sadık

ve onları sevebilecek kadar Kudretli olduğunu

Sana yalvarıyorum

Onlara da en az bizi sevicek kadar Kudretinden

ve en az bizi sevecek kadar Sıdkından ver

Sana yalvarıyoruz

Onları geçici suretlerinden emin kıl

Onlar da yalnız senin sevgilin olsunlar

Amin

Mertebelerden Bir Gün-1

Sana bakmak istedim

Gözümü alamadım

Suretinden geçtim

Kadınlar erkekler senden bahsediyordu, duydum

Düşmanlar mı, dostlar mı bilemedim

Öyle geçtim ki suretinden

Kadınlar mı, erkekler mi

Bilemedim..

Aşk

Aşk,bir dağın en yüksek noktası anlamına gelen -Işk- kelimesinden mehsüdur,bu durumda aşkı şöyle tanımlamak icab eder : bir kişi sevginin en son noktasina geldiginde aşık olmuş demektir.Bu durumda da Allah´a olan aşk sevginin en son derecesidir

***

Bir arkadaşımdan gelen e mail

İlk Türk Devletinin Kuruluşu (Gazneli Mahmud)

~Feridüddin Attar "Evliya Tezkireleri" Şeyh Ebu Hasan Harakani Hazretlerine ayrılmış bölümden ~

Vaktiyle sultan Mahmud, İyaz'a, "Kendi hil'atimi sana giydirip yalın kılıçı kölelerimin yaptıkları tarzda başının üstünde tutacağım (seni padişah, kendimi köle kıyafetine sokacağım)" diye vaat etmişti. Mahmud şeyhi ziyarete geldiğinde, bir elçi aracılığıyla, "Sultan senin için Gazne'den buraya geldi, sen de onun için hangahtan çıkıp çadırına gel," diye şeyhe haber salmış, "Eğer gelmezse kendisine Hak Teala'nın "Allah'a itaat ediniz, resule ve sizden olan ulülemre de itaat ediniz" {NİSA 4.59] sözünü okuyunuz," demişti. Elçi haberi ulaştırınca şeyh, "Beni mazur görün," dedi. O zaman ayeti okudular. Şeyh, "Gidin ve Mahmud'a deyin ki :'Allah'a itaat ediniz'e öylesine batmışım ki,! Resul'e ediniz'de bulunmaktan dahi hicap ediyorum. Ulülemr ibaresine nereden ulaşırım?" dedi.Elçi geri dönüp Mahmud'a şeyhin sözlerini nakletti.Bu sözler Mahmud'un yüreğine dokundu ve, "Haydi kalkınız, zira o bizim sandığımız kimselerden değildir," dedi.Sonra kendi elbisesini İyaz'a verip giydirdi ve on tane cariyeyi de erkek kölelerin kıyafetine soktu, kendisi de silahtar olarak İyaz'ın önüne düştü, niyeti şeyhi imtihan etmekti.Şeyhin zaviyesinin yolunu tuttu, savmaanın kapısından içeri girince selam verdi. Şeyh aleykümselam dedi, ama ayağa kalkmadı, sonra yüzünü Mahmud'a çevirdi, İyaz'a hiç bakmadı. Mahmud, "Sultan için ayağa kalkmadınız? Bütün bunlar bir tuzak mı oluyor?" dedi. Şeyh, "Evet, tuzaktır, ama bu tuzakla avlanacak kuş sen değilsin," dedi. Sonra Mahmud'un elinden tutup, "Madem seni öne geçirmişler, şöyle öne gel," bakalım dedi. Mahmud,"Bana söz söyle, öğüt ver," dedi. Şeyh," Şu namahremleri dışarı gönder," dedi. Bunun üzerine Mahmud işaret etti, namahremlerin hepsi dışarı çıktı. Mahmud, "Bana Bayezıd'dan bir hikaye söyle," dedi. Şeyh,"Bayezıd demiştir ki, her kim beni görürse alnına bedbahtlık yazısı yazılmaktan emin olur,"dedi. Mahmud, "İyi, ama onun rütbesi peygamberinkinden daha mı büyüktür? Ebu Cehil, Ebu Leheb ve başka bir sürü inkarcı onu gördükleri halde yine de cehennemlik olan talihsizlerden oldular,"dedi. Şeyh, Mahmud'a, "Edebe dikkat et, kendi vilayetinden tasarrufta bulun, zira hakikatte Mustafa'yı (s.a.v.) onun dört dostundan ve ashabından başkası görmemiştir. Bunun delili nedir, bilir misin? 'Görüyorsun ki, onlar sana bakıyorlar, ama (seni olduğun gibi) görmüyorlar' [A'RAF 7:198] ayeti." Bu söz Mahmud'un hoşuna gitti ve, "Bana öğüt ver," dedi.[el-Hani, 106] Şeyh, "Şu dört şeye dikkat et: Günahlardan sakın, namazı cemaatle kıl, cömert ol, Allah'ın yarattıklarına şefkat göster,"dedi. Mahmud, "Bana dua et," dedi. Şeyh,"'Allah'Im, iman sahibi erkek ve kadınları affet"[İBRAHİM 14:41] derken sana da dua etmiş oluyorum," dedi. Mahmud," Özel olarak dua et," dedi. Şeyh, "Ey Mahmud;sonun mahmud (makbul) olsun," dedi. Sonra Mahmud şeyhin önüne bir kese altın koydu, şeyh de onun önüne arpadan yapılmış bir yufka koydu ve, "Buyur, ye,"dedi. Mahmud ekmeği çiğniyor, ama ekmek boğazından geçmiyordu. Şeyh, "Galiba boğazına durdu," dedi. Mahmud, "Evet öyle," dedi. Şeyh, "İster misin ki, bu altın kese de bizim boğazımıza dursun? Kaldır şunu, zira biz onu üç defa boşamışızdır," dedi. Mahmud, "Mutlaka bir şey yapmalısın, (bu parayı bir yere harcamalısın) dedi. Şeyh, "Kesinlikle olmaz," dedi. Mahmud, "Şu halde bana senden bir hatıra ver," dedi. Şeyh de kendisinden bir yadigar olmak üzere haki gömleğini ona verdi. Mahmud geri dönerken, "Ey şeyh! Zaviyen de hoşmuş," dedi. Şeyh, "Bunca şeylerin var! Sana bu da mı gerek?" dedi.Sonra Mahmud oradan ayrılacağı zaman şeyh ayağa kalktı. Mahmud, "İlk defa geldiğimde iltifat etmemiştin, şimdiyse ayağa kalkıyorsun. O hal neydi, bu ikram nedir?" diye sordu. Şeyh, "Önce sultanlık gururu ve imtihan için geldin, şimdi gönül kırıklığı ve dervişlik haliyle gidiyorsun ve dervişlik devletinin güneşi üzerinde ışıldamaya başladı. Daha önce sultan olduğun için kalkmadım, şimdi derviş olduğun için kalkıyorum," dedi. Sonra sultan gazaya gitmek üzere oradan ayrıldı, sevmenat'a geldi. İçine mağlup olma korkusu düşmüştü. Birden atından inip bir köşeye çekildi, yüzünü toprağa koydu ve şeyhin gömleğini eline alıp, "Ya ilahi! Şu hırkanın sahibinin yüzü suyu hürmetine şu kafirlere karşı bize zafer verirsen ganimet olarak ele geçireceğim her şeyi dervişlere vereceğim," diye dua eder etmez kafirlerin tarafında bir toz ve duman koptu. Karanlıkta kılıçlarını birbirine saplayıp birbirlerini katlettiler ve dağılıp gittiler. Böylece islam askeri zaferi kazandı. O gece Mahmud bir rüya gördü. Şeyh diyordu ki: "Hırkamızın yüzü suyu hürmetine Hakkın dergahında muzaffer oldun, eğer o anda isteseydin kafirlerin tümüne İslamı nasib ederdin."
...

Tek başına Yalnız

Sen
Ben
Anam
Babam
Sultan
Paşa
Müslüman
Gavur
En önce İnsan
Tek başına
Yalnız
Haberi olmadığı bedenine doğdu buna şahit oldun
Aynı öyle de işte
Adem de bedenine açtı gözlerini senden daha hazır bigi ile gözlerini ovuşturmadan
Tek başına
Yalnız
Belki ölümün kardeşinden uyanırken anlarsın dediğimi
Anlamazsan da anlatıcaklar orta yaşlı bir bedene doğunca
Öncekinden hızlı ve hazır bilgiyle
Huzuru mahşerde
O zaman anlarsın şu evren/beden sureti
ve Ruha varan ruhunu
O zaman anlarsın Tek ve Bir kimmiş
Kim kimin elindeymiş
Din ney Peygamber ney lagaluga neymiş
Eline verirler Furkanı
Fark eder okursun daha önce OKUmadıklarını

Kimmiş paylaşanların en yalnızı ?

Yalnız kulları yalnız !

Tek'in kulları Tek başına ! Tek...

Cennetliklere Allah'ı anlatmakla tüketme kendini...

Sana bugüne kadar demediğim bir sırrı diyeceğim ki bu sır da diğerleri gibi paylaşılsa da sır kalır..

Ama bu çok farklı, çok yakın !

Onun için iyi kulak ver bana..ve gönlüne...

Allah kuranda açıkladı, sınıflar hakkında vereceği hükmü.

Ahirette insanlar üç sınıftır.
Cennetlikler, cehennemlikler ve Allah'a yakın olanlar..

Takdir olunacak olanı bildin ! o halde anlamamazlık etme !

Cennetliklere Allah'ı anlatmakla tüketme kendini !

Sen dilinle ancak Hakkı ve Sabrı tavsiye et..
Ötesi kalbinde işte..

Bunu ancak sen bilrsin ve anladın...

Uçarsın pervanelikte

Uçarsın divanelikte çakılırsın sorar sana kuş !
Sen mi ? Ben mi ?
Sen ! Sen ! dersin divanelikte !
Ben ! Ben ! der sana kuş !
Uçarsın pervanelikte !

Uçar Sıdk ismi pervanelikte !

-------------------------------****-------------------------------------

"Allah'ı idrak O'nun idrak edilemeyeceğini idraktır."

Sıddık-ı Ekber Hazreti Ebu Bekir

Sen nefsin nefsliğiyle ilgilenme

Sen nefsin nefsliğiyle ilgilenme bir öyle bir böyle yaratılır o, bölünürsün !..
Sen daim Allah'a bak ki O değişmez, Allahlığıyla Allahtır !

Konsantre oluşun kendisinde...

Konsantre olduğun şeyde ! sıfatları ilesin...Fakat Zatına perdelenirsin...
"Konsantre oluşun kendisinde" isen perdeli değilsin... Şahdamarından yakin !...
Zatı ve sıfatlarına birlikte teslim ol !..
Elbette güven içinde olacaksın ! O'nun bir ismi de Mümin değil mi ya !

Allah'dan gelen Allah'a dönerken an be an...

Allah'dan gelen Allah'a dönerken an be an ; gazap ve sapkınlık ve iman ve huzur zuhur eder..

Gazaba ve sapkınlığa inanmayanlar ancak hakikati örtenler!..

İnanırlar ve işte ancak o zaman iman ile gazaptan ve sapkınlıktan korunmuş olurlar Allah'a sığınmışlar...

Bilgi

Baba boyna topuk basmasa idi mutlaka baba olmayanlar basardı da nefes alamazdık..

***

Karışıklık hızırın işi değil yüküdür..

***

Bilmeyene anlatılmaz bildirilir...
Anlamayana anlatılmaz bildirilir...
Ademe isimler bildirildi...
Şimdi ise anlatılıyor..