Sayfayı Yenileyerek ya da Başlığa Tıklayarak Arşivde Dolaşabilirsiniz

"Hani, Rabbin meleklere, “Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım” demişti"

İşte gör ! Sen kendi kendini bile O'nun halifesi olman sebebiyle ya iyiye götürür ya saptırırsın !

Çünkü "İnsan" sın !

Ne zaman ki "İnsan"lığın hakikatini bilerek doğruyu yanlışı O'na teslim ettin ! benliğinden buyurmadın ! işte ancak o zaman sen Allah'a döndün ve başkasından ve kendinden "Hür" sün !

Çünkü halifesisin !

Bilsen de bilmesen de, farkında olsan da olmasan da ya kendini ya başkasını hayra ve şerre yönlendiriyorsun !

Aslında doğruyu yanlışı tam bilemeyeceğimizden ve görürsün kendimize bile bi hayrımız olmadığından ! yalnızca Allah'ı göstermeli insan ama nerede o " ben ! ben ! " demekten kurtuluş !

***

Ey Allah'ım ! Birini delalete düşürmekten veya delalete düşürülmekten ,birini yanıltmaktan veya birinin beni yanıltmasından , birine zulmetmekten veya birinin bana zulmetmesinden cahilce davranmaktan veya birinin bana cahilce davranmasından sana sığınırım.

s.a.v.

Ebu Davud Edeb 103;Tirmizi Daavat 34;İbn Mace Dua 18

Aşığın sevgisi

Varlıklar gelir, ilahi isimlere ayna olur,görünür ve yiterler...

İbn Arabi (k.s)


Aşığın sevgisi, Sevgilinin ihsanıyla, iyilikleriyle artmamalı, Sevgilinin cefalarıyla de azalmamalıdır.

Fütühat ül Mekkiyye, 178. Bölüm
İbn Arabi (k.s)

OKU

Cahildim dünyanın rengine kandım Hayale aldandım boşuna yandım Seni ilelebet benimsin sandım Ölürüm sevdiğim zehirim sensin Evvelim sen oldun ahirim sensin Sözüm yok şu benden kırıldığına Gidip başka dala sarıldığıma Gönülüm inanmıyor ayrıldığıma Gözyaşım sen oldun kadirim sensin Evvelim sen oldun ahirim sensin Garibim can yakıp gönül kırmadım Senden ayrı ben bir mekan kurmadım Daha bir gönüle ikrar vermedim Batınım sen oldun zahirim sensin Evvelim sen oldun ahirim sensin

O halde Ona iman etmemek niye

En güzel rüyanı düşün
Ve kendindesin
Ama rüya
Fakat suretler gerçekten daha gerçek olarak sınırsız suretleniyor
Ve ilmi suretler de öyle
Sıfatlar da öyle
Fakat düzenli bir biçimde suretleniyor herşey
Yani kalbinde ümit ettiğin gibi
Tabi kalbini ya da aklını ne kadar temizlediysen

Burda bunun olamayacağını bildin
Fakat olabileceğini de açıkça idrak ettin di mi
O halde Ona iman etmemek niye ?

Sana kalsaydı iş görmedin mi bugün neydin yarın ne olacaksın
Ama kalbini temizlememek neden ?
Bu benlik hırsı niye ?

Allah ve suretler

Sen, uzağa, ufka doğru baktığında gördüğün görüntü nedir ?
Tam manasıyla gerçek mi ?..

Hayır o uzaktaki mekan da aslında bulunduğun mekan gibi bir mekan öyle değil mi ?

Ama olduğun yerden baktığın da farklı bir durum söz konusu.

İşte buna "Suret" denir.
Resim değil...hayal de değil..
Ve idrak edemesek de işte her görünen aslında aynen persfektifin varlığı gibi birer "suret" tir.

"Suret" tek başına Hakkın kendisi değil "Hakikati" dir.

Yani O'nun yaratması "suret"-ler-ledir.

Ne zaman ki işte bu "Suret"lerden geçip (yani sınırlı olanı idrak edip)öze/Hakikate doğru gözsüz bakabilirsen o zaman Allah'a yakınlık elde etmiş olursun.

Çoğumuz, suretler ve bu suretlerden oluşan kasıtlı kasıtsız çıkartılmış veya oluşmuş (sınırlı) kanaatler yüzünden Hakkı tam olarak olduğu suretsizliğiyle idrak edemeyiz.

Çünkü Onun asli bir sureti yoktur, "Suret" lerle sadece "zuhur" etmektedir.

Hiç bir suretin Tek olarak "O" zannedilmemesi için de tek bir surette tümüyle zuhur etmez.

Örneğin Hz musa aleyhiseelama Allahımızın yanan bir çalıdan seslenmesi durumu Onun Zati suretsizliğinin idrak edilememesi sonucu algılatmak istediğini tek bir sureti kendi Zatına bir "nokta" yani zuhur yeri seçmesindendir.

Özelleştikçe yani kendi zatına yaklaştıkça en kemal zuhur yeri başta peygamberler sonra "insan"-ı kamillerdir.

Sıfatları ve süresi açısından çok şiddetli fakat karmaşıklık ve çokluk içermesi bakımından Zatına en uzak olan sureti ise "Alem" dir. (Tabi ki yine bu da surete takılmakla alakalı bir uzaklıktır)

Büyük Alem, küçüğü olan insanı da içerir.

İşte bu suretlerden O'nun zatını en iyi "Teslim" eden gerçekten "İnsan" suretidir.
"İnsan" derken yani genel anlamda "birlenen" insan "İsmi" ve sureti. Özel manada da yukarıda bahsettiğim insanlardır.

Suret kavramı sadece görüntüyü içermez.

Örneğin "İsim"ler "İlmi" Surettir.

Ve "Ses" de bir "Suret" tir.

Suretler hangisi olursa olsun hepsi de aslında bi yandan Onu yansıtırken bir yandan kısıtlar.

Suretlerin tümünün öz itibariyle tek bir suret olarak göründüğü bir mertebede bile insan O'nu kendi haliyle bilmiş olmaz.
Çünkü "O", "O"dur...ve Hep "O"ydu yani "Kendi"si..

İslam ve Evrim

Kurandan evrime örnekler verilirken bazı ayetler seçilip bazıları seçilmeyince yani yine bütünsel düşünülmeyince, ortaya sanki "ayetler tamamen misaller üzere kurulu" fikri ( vesvese de diyebiliriz ) çıkıyor..Ne yazık ki iş bu duruma geliyor...

Halbu ki örneğin şu ayetlere de bakılınca

Tin 4 - Gerçekten de biz, insanı, en güzel bir sûrete sâhip olarak yarattık.

Tin 5 - Sonra da onu döndürdük, aşağıların en aşağısına attık.

Fazla söze gerek yok sanırım, eğer niyet saf olarak illa bir din-bilim bütünlüğünü göstermek ise, idrak eden edecektir...

Selam olsun

"ALLAH`ı idrâk, ancak O`nun idrak edilemeyeceğini idraktir"

Sıddık`ı ekber Hazreti Ebu Bekr`

İnsan, kendi nefsinden durumun böyle olduğunu bilir...

...Hükümler birbirinden farklı olsa da, ayn birdir; ve durumun böyle olduğunun bilinmemesi söz konusu değildir, çünkü Hakkın sureti olan insan, kendi nefsinden durumun böyle olduğunu (yani, söyleyen ve işitenin bir olduğunu) bilir...

İbn Arabi (k.s)

Cenabı Hakkın adını bazıları hayat koymuş geçmiş...

Geçen demiştim

"bi sürü insan konuşuyor, içlerini görüyorlar birbirlerinin güya, okuyorlar düşüncelerini güya, hepsi bir sürü acayiplikler yapıyorlar 'peki kim yapıyor bunları' diye hiç akıllarına gelmiyor."

Cenabı Hakkın adını bazıları hayat koymuş geçmiş; ama benliklerinden bahsediyorlar..

Bazısı da işte o ne güzel..hayat bilmiş,(Hayy) Hakk yaşıyor...

"Olur ki siz bir şeyden hoşlanmazsınız, oysa hakkınızda o bir hayırdır ve olur ki bir şeyi seversiniz, oysa o hakkınızda bir şerdir. Allah bilir, siz bilmezsiniz."

Nur 19

Kendilerini unutup Yusuf’un yüzünü görenler, o güzelliğe dalıp kalanlar

Kendilerini unutup Yusuf’un yüzünü görenler, o güzelliğe dalıp kalanlar... bu yüzden ellerini doğrayanlar yok mu işte onlar aptaldır! Aklı, dost aşkında kurban et...akılların hepside o taraftandır, odur! Akıllılar akıllarını o tarafa göndermişlerdir. Yalnız sevgili olmayan ahmak, bu tarafta kalmıştır!

Hz Mevlana (k.s.)

Zahir

Evveli yoktu.. Öyle bir evvel ki evvelin anlamına sığmıyordu.. evvelin sınırsızlığı ahiri nasıl sınırlandıracaktı ki , sınırlandırmadı da..

O öyle bir sırdı ki çokluğun gözlerindeki perdelerde sır olarak saklı kaldı. Öyle bir sır ki ; kendi kendini taşıyan bir sır, görebileni kendisinde aşikar eden bir sır.. Yeter ki görünmesi dilensin..

Dilendi… Dua ile istendi.Düşünceyle belirlendi..AŞİKAR dı artık…Binlerce milyonlarca gözle görüldü binlerce milyonlarca elle tutuldu ayakla yürüdü yapanla yaptı rahmet oldu hayat oldu semadan yağdı ışıklar saçarak bereket oldu ekin verdi hayat verdi ..Her yerde kendisiyle BİRleşti. Birleştikleriyle çok sanıldı..

Su ile toprak karıştı, hava ile ateş bir oldu, şekil oldu, ışık oldu , renk oldu, varlık oldu, Hiçbir şey o değildi ..
Her şey O’ndandı..


Sevgili arkadaşım NİL'den..

Sıdk

Eğer doğruyu seviyor yalandan hoşlanmıyorsan belki söylediklerin doğru değil yalandır onun için söylüyorsundur ki böylece doğruyu yine de ortaya koymuş olasın...Çünkü anlatımlar değişebilir ama esas öz doğruluk yani hakikat hiç bir yanlışa göre değişmez.İşte buna, yani Hakikate, ancak doğruya olan inancınla ulaşabilirsin...

Emrine Amade...

Kalbindeki rüzgar ferah ferah esiyor...
Hayalinin almayacağı yerlere götürüyor seni.

Emrine verilmiş sanki...

Konuyorsun istediğin yere kuş.

İstediğin yere..

Emrine amade..

Ama kesiliyor ya bazen hani

Hani emrin ?

Nasıl kala kalıyorsun öyle olduğun yerde ?

Tekrar esiyor Rahmet rüzgarları...

Esiyor feraah ferah..
Ah
İstediğin yere yine hemde !

Esiyor feraah ferah..

Emrine amade...

Nasıl kaldın ki sen ?

Nerede kaldı emrin ?

O rüzgar yağmurları getiriyor sana.

Rahmet yağmurları...

Sonra ya sen ?

Yine emrine amade..

Nereye ?

Nereye esiyorsun yine öyle rüzgar emrine amade, sen emrine amade..

Hani kırık kanatların ?

Emrin neye ?

Kasırgaya dönüşmeden önce !

Düşünmelisin artık, nereye götürüyor seni o rüzgar !

Emrine amade !

Nereye emrin ?

Neye ?

ve nedir işte O..

Herşeyi emrine amade...

Kimin Hakkıymış Aşk ! Kim ilim sahibiymiş ?

Sen ey "ben hakkım" diyen güzel kardeşim !
Sen ey "tasavvuf aşırılıktır, şirktir" diyen güzel kardeşim !

Kendi adına ya da başkaları adına ağzına aldığın Allah adı için bana bir kulak ver

Biliyor muydun bu ayeti ?

Gördünüz mü o akıttığınız meniyi ? Siz mi onu yaratıyorsunuz, yoksa biz mi yaratıyoruz?

VÂKIA - 58


Söyle bana Allah aşkına!

Annenin karnında seni besleyen kimdi ?

Söyle bana Allah aşkına!

Sen dünyaya geldiğinde beslenmen için annenin haberi olmadan vücudundan sana tertemiz o sütü gönderen kimdi ?

Rızk kimdendir ?!

Beynini kim düşündürüyor ?

Elin ayağın kime ait ?

Sana iyiyi de kötüyü de ilham eden kimdir ?

Yaratan kim ?

Sen nasıl ne şekilde kendinde bir şey gördün de aşktan sevgiden tasavvuftan öyle ileri geri konuşuyorsun ?

Sen bildin öyle değil mi herşeyi yaratan Allahtır ?!
O'na nasıl aşık olunmaz Onda nasıl kendin kaybedilmez ?!

"Allahtan başka kim kuvvet sahibi ki tasarruf ediyormuş !" diyorsun ?

Allahtan başka kim "Ben" diyebilir ki sen "Hakkım" diyorsun ?!

Sen tasavvuf büyüklerini nasıl kendinle bir tutuyorsun ya da ne bildin ki "Ben" diyorsun ?

Sana şimdi bir işaret vereceğim de bir sınav et kendini bakalım kim şirktedir? kim hakktır? kim tasarruf edebilir ?

Sen iman etmişsin di mi Tek yaratıcı Allahtır!
Sen iman etmişsin di mi Tek hakim Allahtır !
Sen iman etmişsin di mi herşey idrak etsen de etmesen de Allahtandır !

Madem öyle hadi o zaman ! O Tek yaratıcı olanın her yaratışının üzerine rabbimizin ismini an, Allah de!

Doğru ya bunun neresi aşırı gitmek !

Bak bakalım o zaman göreceksin "tasavvuf" ne demektir !

Neden onlar büyük !

Kimin ne demeye ne yapmaya Hakkı vardır!

Kimmiş şirkte olan !

Madem inanıyorsun ya ! işte an o zaman Allah'ın adını her yaratışı üzerine!

Yoksa haşa başka yaratan mı var ?!

Bakalım ne kadardır imanın ! Nedir senin ilmin Allah adına konuşacak! Bak bakalım kimmiş aşırı giden ! Kimmiş geri kalan !

Kimin Hakkı varmış ileri gitmeye !
Kimin Hakkıymış Aşk !
Kim ilim sahibiymiş ?

Hani konuşuyorsun, Allah adına hüküm veriyorsun ya ?!

Kimin Hakkıymış tasavvuf !

Bir mü'min hakkında kalbine kötü bir şey gelmişse

Kalbini murakabe et. Bir mü'min hakkında kalbine kötü bir şey gelmişse, hemen onu izale et ve hüsnü zan eyle.

Muhyiddin'i Arâbi Hz.'lerinden

izle bi ara





Göklerde ve yerde nice AYETLER vardır ki yanlarına uğrarlar da onlardan yüzlerini çevirerek geçerler.

***

Şüphesiz gece ve gündüzün ardarda değişmesinde, Allah'ın göklerde ve yeryüzünde yarattığı şeylerde, Allah'a karşı gelmekten sakınan bir toplum için pek çok AYETLER vardır

Halbu ki bilse kendisi bir şekerdir

Bir çocuk elinden şekeri düşünce ağlamaya zırlamaya başlar
Halbu ki bilse kendisi bir şekerdir..

Bu dargınlığın neden? Duan kabul olmadı diye Allah’a mı darılacaksın?

Bu dargınlığın neden? Duan kabul olmadı diye Allah’a mı (CC) darılacaksın? Duanı kabul eder, ama biraz geç kalabilir. Geç kalınca darılmak yerinde bir iş olur mu?

Bazen işitiliyor:

- “Doğruyu istedim vermedi, istediğimi vermiyor”, hem de:

- “ ‘Duanın yapılması lazım.’ diye emir veriyor.” diyorsun:

- “Bu sözün yerinde değil, hatalıdır.”

Bu sözünden ötürü sana sormak icap eder:

- “Sen kendi başına buyruk musun? Yoksa bir sahibin ve bir efendin mi var?…”

Eğer bu söze karşı hür olduğunu, her istediğini yapmaya güçlü olduğunu iddiaya yeltenirsen sana ilk vurulacak damga:

- “Sen kafirsin. Hakk’ı (CC) inkar ediyorsun.”

Olur. Aksi halde bir kul olduğunu ve bir sahibin, efendin olduğunu söylersen o zaman sana yine birçok sorular sorarlar:

- “Duanın kabulü geç kaldığı için efendini töhmet altına mı alıyorsun? Onun hikmetinden şüphe mi ediyorsun? Halbuki O (CC), seni ve bütün yarattıklarını iyi bilir. Sana ve onlara ne gerekse güzellerini seçer.”

İtham etme. O’nun (CC) hikmetini sez. Hissini bu yolda terbiye et. Söylenenleri yaparsan sana düşecek vazife şükretmektir. Çünkü O (CC) , sana yarayanı daha iyi bilir. Haline uygun nimeti senden daha güzel seçer.

Şayet ithamlarına devam edersen yine sana verilecek hüküm şu olur:

- “Sen kâfirsin, hakikati gizliyorsun.”

Çünkü Allah’a (CC) zulüm isnadında bulunmuş oluyorsun. Halbuki Allah (CC), kullarına zulmetmez. Zulüm sözünü de kabul etmez. Bu sözün Hakk (CC) için kullanılması muhaldir; olamaz. Sebebine gelince, bütün mülk O’nundur (CC) . Zulüm ancak başkasının hakkına tecavüz vaki olunca olur. Hakk’a (CC) darılma yolunu kendine kapa; bu yoldan ayrıl.

Şüphesiz senin Hakk’a (CC) darılman, bazı işine gelmeyen hadiselerden ileri geliyor. Nefsin bazı şeylerden hoşlanmıyor. O’nun (CC) emrini yerine getirebilmek için işin güçleşiyor… Haliyle nefis darılıyor; sen de ona uyarak Hakk’ı (CC) töhmet altında bırakıyorsun.

Dış alemine ait bir şey olursa dua et. Sabırlı ol. İlahî emirlere uymaya bak. Hakk’a (CC) darılma. Nefsin isteğini yerine getirmeye bakma. Onun boynunu eğdir. Boş şeylere uyma; çünkü boş şeyler insanı Allah (CC) yolundan alıkoyar. Allah (CC) için iyi düşün. O’nun (CC) sözlerini doğrula. Ve böylece işin sonunu bekle.

Eğer birisini mutlaka kötülemen gerekse önce kabahati kendinde gör. Daima isyan bayrağını elinde tutan nefsini itham et; onu kötüle. Nefse darılman Hakk’a (CC) darılmandan daha iyidir. Nefsine:

- “Zalim…”

Demen Allah’a (CC) zulüm isnad etmenden daha uygundur. Bütün işlerinde nefse uymaya yanaşma, yaptığı işlere boyun eğme. Çünkü nefis Allah’a (CC) düşmandır. Nefis, şeytan; bunlar ilahi ve kudsi varlıkların yokluğunu isterler. Bir gizli düşman gibi senin manevî değerini bitirmeye gayret ederler.

Allah’a (CC) sığın. Kurtuluş yollarını ara. Daima onlara:

- “Siz benim ruhumu karartıyorsunuz, sizi bağışlamam.”

De. Allah’ın (CC) şu ayetini daima onlara oku:

- “Eğer şükrederseniz ve iman sahibi olursanız Allah (CC) size niçin azap etsin?”

Şunu da nefsinin kulağına oku:

- “Allah (CC) hiçbir şeyde insanlara zulmetmez, lakin insanlar kendilerine zulmederler.”

Bunlara benzer birçok ayet-i kerime ve Hadis-i Şerif vardır; onları ara, bul, oku. Allah (CC) için nefsine hasım ol. Nefse karşı bir ilahi asker ol. Çünkü ilahi kuvvetlerin en büyük düşmanı nefistir. Hz. Resul (SAV), Hz. Davud’a (AS) yapılan bir hitabı bize bildirmiştir. Onun burada söylenmesini yerinde buluyoruz:

- “Ya Davud (AS); hevanı, nefsini bırak. Çünkü saltanatım içinde nefis ve hevadan başka benimle çekişen yoktur.”

Abdulkadir Geylani Hazretleri

Hz Muhammed s.a.v.

Allah’ım !
kuvvetimin tükendiğini Sana arzediyorum
gücümün azaldığını,
insanların gözünde küçük düştüğümü Sana şikayet ediyorum
Ey Merhametlilerin En Merhametlisi!
Sensin ezilmişlerin Rabbi!
Sensin benim Rabbim!
beni kimlerin eline bıraktın_?
bana gaddarlık yapan yabancıların eline mi_?
yoksa, davamı ipotek edecek bir düşmana mı_?
eğer Sen bana gücenmedinse,
kesinlikle bunlara aldırmıyorum
lakin iyiliğin beni rahatlatacaktır
Senin nuruna sığınırım;
karanlıkları aydınlatan nuruna,
dünya ve ahiretimi kurtaracak nuruna
gelecek gazabın, bana ulaşacak öfkenden
kaçıp kurtulacak bir sığınak arıyorum
Sana sığındım, yeter ki razı ol
güç ve kuvvet Sendendir,
yalnız Senden.

Efendimizin Taif’de yaptığı sabır duası..

Bu huyu ilkbaharda uyanan ter ü taze ağaçtan öğrenelim

Allah'ın bize lütfettiği, içimizdeki nimet dükkanını açalım. Gösterişsiz, sessiz sedasız o nimetten yararlanalım. Bu huyu ilkbaharda uyanan ter ü taze ağaçtan öğrenelim.

HZ.MEVLÂNÂ (K.S) - DİVAN-I KEBİR

Bir yaratmış Allah



Bir yaratmış Allah tüm insanları
Ayrılık insanın sözünden olur
Ayrı görme gel şu insanoğlunu
Her niyet kişinin özünden olur

Güneşi bir kuvvet karartır mı hiç
Allah sevmediğini yaratır mı hiç
İnsan olan insan darıltır mı hiç
Haksızlık haksızın yüzünden olur

İnsana aşığın hak özündedir
Garibin hem özünde hem sözündedir
Ruhunun aynası bak yüzündedir
Hakikat insanın gözünden olur

"İlim bir nokta idi cahiller onu çoğalttılar"

"İlim bir nokta idi cahiller onu çoğalttılar"

Hz Ali (r.a.)

yalandan nokta değil
gerçekten noktanın da ötesinde salt yaratılandır nokta

o nokta ne maddedir ne hayal
ama görünen kısmı madde ve mana ve hayal olur
" yaratı " dır

eğer bu yaratının sahibi gözükürse aslında "nur" da denilir o görülür ve görülmez olan noktasına...

sonra onu cahiller çoğalttılar..
bilenler de toplamaya çalışanlardır...

yani bir noktada
sen madde
başkası mana
başkası da hayal olabilir

bunnarın hepsini gördüysen o nokta nur oldu...
gösterebiliyorsan (yansıtabiliyorsan) sen de nur oldun...yani "yaratı"..

sen keyfine göre noktayı uzatıp çekmeye çoğaltmaya çalıştıkça sen noktanın uzadıını çoğaldığını zannedersin

halbu ki çizgi ve karalama ve madde ve artık uzattıktan sonra çoğalttıktan sonra ne dersen de o tek noktayı uzattın

Yaratan ve o tek noktası "yaratısı"...

Bu noktada şu söze dikkatini çekerim.

"Yaratılanı severim yaratandan ötürü"

Yunus Emre (selam olsun)

.

İnanç,Ümitsizlik,İntihar

Sen eğer intiharı düşünüyorsan hakikatte (bi bakıma hayatta) başka çare olmadıına inanıyorsun demektir...Bu kendi inancının (itikat) doğurduğu yargıdan dolayı sen intihar etmiş ,canına kıymış olursun...Yoksa hakikat bu inancın gibi değildir...Çünkü bir çok insan uçurumun kenarına geldiği halde kendini ya da başkasını öldürmeyebiliyor... işte demek hakikat öyle değil (subhanallah) fakat senin zannına, yargına, yönelişine göre öyle gözüktü... Hakikat o kadar da kötü ya da çaresiz değil ki birileri senin yapacağını yapmaktan vazgeçti..Ve hakikate yürekten inandı, boyun eğdi, teslim oldu. Sen de kalbini temizle ve kötüden uzak tut..günahı kalbine sokma..Kalbini zanlarınla veya başkalarının zanlarıyla kötülüğe bulaştırıp kalbine sen sen olmadan yerleştirilmiş O hakikate olan saf inancını bozma...Kimin cennete kimin cehenneme gittiğini kimse bilemez elbette..Mazlum mazlumdur..ve hakikat hakikattir..


Yûsuf Suresi

87.“Ey oğullarım! Gidin Yûsuf’u ve kardeşini araştırın. Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin. Çünkü kâfirler topluluğundan başkası Allah’ın rahmetinden ümidini kesmez.”


Şuara Suresi

209.Bu bir hatırlatmadır. Biz zalim değiliz.
210.O Kur’an’ı şeytanlar indirmemiştir.
211.Zaten bu onların harcı değildir, buna güçleri de yetmez.
212.Çünkü onlar (vahyi) işitmekten uzaklaştırılmışlardır.
213.Öyle ise sakın Allah ile beraber başka bir ilaha yalvarma, sonra azaba uğratılanlardan olursun!

İradenin yalnızca Ona ait olmasına örnek

Mesela sen öfkelenmeye yönelirsin öfkelenmeyi irade eder "öfkeli hale gelirsin" ama sonrasında mesela dışarı atmaya yönelirsin eğer dilini irade etmezse öyle kalırsın...Mesela sen birine kinlenmeye yönelirsin tuzak kurmaya yönelirsin..seni kinlendirir.. tuzağı kurmayı irade eder..kurar..ama bakmışsın ki senin başına dönmüş kurduğun tuzak...gibi..Bak irade eden O'dur...Sen irade edene irade etmesi için yönelirsin..İster O irade eden Allah'ı tanı! İster tanıma!..Herşeyin bilip bilmeden istenildiği makamın sahibi O'dur...Bu durumda işte anladıysan Allah'tan istediklerine dikkat et!...O isteyenin kendi başına dönüp cezasını tam görmesi için o kişinin o hayırsız isteğini de yerine getirebilir!...

O dilemeden hiçkimse hiçbirşey dileyemeyeceği gibi!
Hiçkimsenin de o dilediği O dilemeden gerçekleşemez!...

Esnemeyle ilgili

Efendimizin s.a.v. "esnemeyi gidermeye çalışınız" hadisini duyduğumda bunu hemen uygulamaya almıştım. Buna dikkat ede ede gördüm ki esneme henüz gelmeden esnememin geleceğini hissediyordum. Tabi ben söyleneni yine aşktan tesirle aşkla tefsir etmiştim... Sonunda öyle oldu ki "an" a ulaşdım.

Beni ört; ve benden dolayı ört

...Ya Rabb, beni bağışla [gafr]!.. Yani, beni ört; ve benden dolayı
ört! Ve senin, Allahın kadrini hakkıyla bilmediler [Enam Suresi, 6/91]
sözünde kadrin bilinmediği gibi, benim de makamım ve kadrim bilinmesin!
..Ve ana-babamı da ört.. ki ben onların sonucuyum; ve onlar akıl ve
tabiattır ..Ve benim evime.. yani kalbime ..giren kimseyi de mümin
olarak ört.. yani nefslerin içeriden söyledikleri olan kalbime gelen
ilahi haberleri tasdik edici olarak gireni ört. Ve akıllar olan ..mümin
erkekleri.. ve nefsler olan ..mümin kadınları.. da ört.Ve karanlık
örtülerin arkasında gizlenen ve gayb ehli olan ..zalimlerin ancak
helakını artır...

İbn Arabi (k.s)

Subhanallah zikri

Köpeğimi öldürmede kötülük kastı yoktu..Subhanallah...Köpekle beraber de ölmedi...Subhanallah...

Aşık Veysel (video)



http://www.myspace.com/cleanbluepassage

Sen Varsın Orda

Saklarim gözümde güzelligini

Her neye bakarsam sen varsin orda

Kalbimde gizlerim muhabbetini

Koymam yabanciyi sen varsin orda

Askimin temeli sen bir alemsin

Sevgi muhabbetsin dilde kelamsin

Merhabasin dosttan gelen selamsin

Duyarak alirim sen varsin orda

Çesitli çiçekler yesil yapraklar

Renklerin içinde naksini saklar

Karanlik geceler aydin safaklar

Uyanir cümlâlem sen varsin orda

Mevcudiyette olan kudreti kuvvet

Senden hasil oldu sen verdin hayat

Yoktur senden baska ilâh nihayet

Inanip kanmisim sen varsin orda

Hu çeker iniler çalinan sazlar

Kükremis dalgalar cosar denizler

Günes dogar perdelenir yildizlar

Saçar kivilcimlar sen varsin orda

Veysel'i söyleten sen oldun mutlak

Gezer daldan dala yorulur ahmak

Sen agaç misali biz dalda yaprak

Meyva çekirdeksin sen varsin orda

Aşık Veysel

(Allah rahmet eylesin cümlesine)

Bırak nefsinin sana ve başkasına söylediğini

Sadi şirazi hazretleri ne güzel tam Halkın hallerini söylediklerini anlatıyor okudun...İşte o senin benim nefsimin tanımıdır o halk...Bu nefs kendine de başkasına da öööle konuşur...haklı haksız laf yapar devamlı...İşte o nefsine uyma..sana dediklerine de uyma..başkasına dediklerine de..duyma !..Sen Allah'a bak! Noksan sıfatlardan beri olanla ol..herşeyi hakkıyla yapan, yaratan..herşeyin kendisine kaldığı Allah'a bak ! Nefsini bırak ! Dinleme onu ! Uyma ona...Sen Allahın huzurunda olduğunun idrakine var ! bırak nefsinin sana ve başkasına söylediğini, nefsine takılma o öööle doğru yanlış bilmeden tartmadan Allah da dahil herşey hakkında konuşur da konuşur...bırak cahili sen ! doğrulukda kal ! Nefsinin dedikodusuna dalma...Huzurda kal huzurda..

Sistem

Sistemin hakikati "sistem" değil, "O" "Tek" ve "Bir" olan alemlerin "rabbi" Allah ve iğne deliğinden ince yaratısı...

Aziz dostum sen yüzünü hakka çevir halkı bırak ne derlerse desinler...(Tekrar-Zikr)

-Aziz dostum! Sen yüzünü Hakk'a çevir halkı bırak, ne derlerse desinler. Allah, kulundan hoşnud olduktan sonra halk senden ister memnun kalsın ister kalmasın. Bunun ne ehemmiyeti var?-

...Bir kmse halvete çekilip kendi aleminde insan arasına karışmadan yaşasa onun için:

"Bu iki yüzlünün birisidir.Numara yapıyor...İnsandan sanki şeytandan kaçarmış gibi kaçıyor!"derler.

Güzel yüzlü ve sıcak kanlı ise, o zaman da onu namus ve takva sahiblerinden saymayıp "iffetsizdir" derler.

Zengini çekiştirerek derisini yüzerler : "Eğer bu alemde bir firavun varsa işte budur", derler
Şayet biri de fakir ise ve zaruretten sızlanıp kıvranıyorsa onun içinde: "Uğursuz sefil", derler.Ve ilave ederler:
"Bu hal onun beceriksizliğindendir.Kabahat kendisinindir..."

Varlıklı bir adam, insanlık hali düşecek olsa sevinerek ve bunu fırsat bilerek derler ki",
"Oh olsun! Allah ne güzel yaptı...Kibirinden yanına varılmıyordu. Malına, mevkiine güveniyor, her yükselişin bir düşüşü olacağını aklına getirmiyordu”.
Bir fakirin işi yoluna girer, hali vakti iyileşirse, zehirli dişlerini gıcırdatarak:
“Alçak felek böyle alçakların elinden tutar” derler.
İşinle meşgul görürler:
“Aman ne kadar haris adam. Gözü bir türlü doymuyor.Para delisi...”derler.
Biraz tembelliık etsen:
“Dilenci huylu, lüpçü, bedavacı..”adlarını takarlar.
Güzel konuşsan: “Hezeyanla dolu davul”,güzel konuşmayı beceremiyorsan: “Cahil”,derler.
Tahammülü olanlara:”Korkusundan sesini çıkaramıyor”.derler.Yiğit ve şecaatli olandan ”Herif keçileri kaçırmış!”,diye kaçarlar.

Az yiyen için:”Mirasçılarına saklıyor”, helalinden yeyip içene:”Pisboğaz,mideci”,derler.

Biri zengin olduğu halde basit ve sade mi giyiniyor?:”Akılsız,kendi parasını kendisinden esirgiyor”, diye kılıç gibi dil uzatırlar. Fakat adam,mesela bir köşk yaptırıp kemerini nakışlatsa veya güzel süslü giyinse, bu sefer de:
“Şeddad gibi binalar yaptırıyor;kadın gibi süsleniyor”,diye onu canından bezdirirler.

Seyahate çıkmamış olanları, seyahat edenler adam yerine koymayıp:
“Karının koynundan çıkmayan adamda hiç ilim, hüner ve marifet olur mu?”,derler. Bir seyyah görseler,bu sefer de:” Avare serseri! İyi bir şey olsa zaten şehirden şehire sürünüp durmazdı...”diye adamın derisini yüzerler.

“Bunlardan yatıp kalktıkları yer bile incinir”,diye bekarları kınarlar. Evlenirse de: ”Gönlü yüzünden eşek gibi boynuna kadar çamura battı”,derler.

Öfkeli ve asabi olan için: ”Daha nefsine hakim olamıyor!”.derler. Sabırlı, halim, selim olanlardan ise, ”Haysiyetsiz,izzeti nefissiz”, diye bahsederler.
Bir adam cömert ise:
“Ayol! Ne diye saçıp savuruyorsun? Yarın namahrem yerini öretecek bez parçası bile bulamayacaksın. Bir elinle önünü, öbür elinle arkanı kapatmak zorunda kalacaksın!”,diye onu ayıplarlar.
Birisi kanaatkar ise tutumluluğuna laf ederek:
“Bu alçak da babası gibi olacak. O da bunun gibi yemedi, içmedi, yığdı, biriktirdi ve sonunda hasret gitti”.derler.

Çirkine çirkindir, güzele güzeldir diye dil uzatırlar, cefa ederler.

Selamet köşesinde kim rahat oturabilir ve başı dinç kalabilir?

Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) bile kötülerin dillerinden kurtulamadı.

Eşi ; ortağı, zevcesi ve oğlu olmayan Allahu Teala için bile Hıristiyanların neler söylediklerin işitmedin mi?

Hulasa insanların elinden kurtulmaya imkan yoktur. Dile düşen için bir tek çare vardır ; o da sabretmek...

-Halkın kötülüğünü düşünenler,Hakk Teala'dan habersizdirler. Çünkü onlar halkla uğraşmaktan Hakk'ı düşünmeye vakit bulamazlar.-

Şeyh Sadi-i Şirazi
Bostan ve Gülistan eserinden

Tesadüf mü ? (b)ilim mi ?

Tesadüf mü ? (b)ilim mi ? Bi karar verseler... Mucize ?... O da mı olmadı ?...Hiç mi ?... Hiç ya hiç...Ne bu hayretin, bik bikin nan o zaman ? Hiç de ?
He ?...Mal sahibi mülk sahibi hani bunun ilk sahibi nan ?... Mucize ?... Kedi ?..

Sen varsin orda

Saklarim gözümde güzelligini

Her neye bakarsam sen varsin orda

Kalbimde gizlerim muhabbetini

Koymam yabanciyi sen varsin orda

Askimin temeli sen bir alemsin

Sevgi muhabbetsin dilde kelamsin

Merhabasin dosttan gelen selamsin

Duyarak alirim sen varsin orda

Çesitli çiçekler yesil yapraklar

Renklerin içinde naksini saklar

Karanlik geceler aydin safaklar

Uyanir cümlâlem sen varsin orda

Mevcudiyette olan kudreti kuvvet

Senden hasil oldu sen verdin hayat

Yoktur senden baska ilânihayet

Inanip kanmisim sen varsin orda

Hu çeker iniler çalinan sazlar

Kükremis dalgalar cosar denizler

Günes dogar perdelenir yildizlar

Saçar kivilcimlar sen varsin orda

Veysel'i söyleten sen oldun mutlak

Gezer daldan dala yorulur ahmak

Sen agaç misali biz dalda yaprak

Meyva çekirdeksin sen varsin orda

Aşık Veysel

(Allah rahmet eylesin cümlesine)

Bu akşam yine garip bir hüzün çöktü üstüme...

Bu akşam yine garip bir hüzün çöktü üstüme
Hücrem soğuk bir tek sen varsın düşlerimde
Demir kapı yine kapandı ağır ağır üzerime
Kelepçeler yine vuruldu kilit kilit yüreğime
Derin derin soluyorum seni gecelerce
Duvarlara kazıdım ismini her köşeye
Dudakların şeker gibiydi
Baldan öte baldan ziyade
Pembe pembe yanakların
Gülden öte gülden ziyade
Sabret gönül sabret
Sakın isyan etme
Bir gün elbet bitecek bu çile
İsyan etme
Dört kitaptan başlayalım istersen gel söze
Orda öyle bir isim var ki
Kuldan öte kuldan ziyade
O'nu düşün o'na sığın
O senden öte benden ziyade
Bir sabah elbet güneş de doğacak penceremde
Ama bil ki ateşin hala yanacak yüreğimde
Gözyaşlarım akıp gidecek
Selden öte selden ziyade
Bir canım var vereceğim
Baldan öte baldan ziyade
Sabret gönül sabret
Sakın isyan etme
Bir gün elbet bitecek bu çile
İsyan etme
Dört kitaptan başlayalım istersen gel söze
Orda öyle bir isim var ki
Kuldan öte kuldan ziyade
O'nu düşün o'na sığın
O senden öte benden ziyade
Bir ben var ki benim içimde
Benden öte benden ziyade
Bir sen var ki senin içinde
Senden öte senden ziyade
Bir ben var ki benim içimde
Benden öte benden ziyade
Bir sen var ki senin içinde
Senden öte senden ziyade

Barış manço

Garip (tekrar-Zikr)

acep şu yerde var m'ola
soyle garip bencileyin
bagrı başlı gozu yaslı
soyle garip bencileyin

gezdim urum ile şamı
yukarı illeri kamu
çok istedim bulamadım
soyle garip bencileyin

kimseler garip olmasın
hasret oduna yanmasın
hocam kimseler duymasın
soyle garip bencileyin

soyler dilim aglar gozum
gariplere goynur özüm
meger ki gokte yıldızım
soyle garip bencileyin

nice bu dert ile yanam
ecel ere bir gun olem
meger ki sinimde bulam
soyle garip bencileyin

bir garip olmuş diyeler
uç gunden sonra duyalar
soguk su ile yuyalar
soyle garip bencileyin

hey emre'm yunus bicare
bulunmaz derdine çare
var imdi gez sardan sare
soyle garip bencileyin

yunus emre

O öyle bir yazar öyle bir yönetmen ki...

O öyle bir yazar öyle bir yönetmen ki...
Sana verdiği rolü oynarken repliklerinin idrakine varsan gerçek kendine yabancılaşırsın...
Öyle bir senaryo ki kendini O yönetmene bırakmazsan belki oynayamaz hale gelirsin...
O filmini öyle yönetir ki izleyiciler gerçekle senaryo arasında kalırlar...
Senaryosunun içinde senaryo vardır üç dört film birden izliyorsun olur...
Öyle yazmış yönetir ki oyuncular varla yok arası...
Öyle film ki yönetmen filmi...
Sana verdiği rolün kötülüğünden en profesyonel oyuncu olsan iflahın kesilir rolünü bırakırsın...
Sana verdiği rolün iyiliğinden en profesyonel oyuncu olsan iflahın kesilir setten kaçarsın...
Öyle film ki rolden role girersin...
Öyle gerçek çeker ki filmi bırakman da senaryoya dahildir...
O direkt sana bakar... işine değil...
Öyle yönetmen ki oyuncularına zulmetmez...
Öyle cömert ki tüm filmi oyun dahil tek başına yapabilecekken bizi de var saymış..
Öyle film ki oyuncular perişan... izleyenler perişan...




mektup=324...mektup=487

insan, hayret edilecek şekilde bir varlıktır. Hilâfete liyakat peydan eylemiş; emanet ağırlığını dahi yüklenmiştir. Sana anlatılacak olan, insanın duyulmamış hususiyetlerini dinle... İnsan muamelesi, o mertebeye ulaşmıştır ki; onun için, mücerred ehadiyet aynalığı hasıl olmuştur. Böylece de, Zat-ı Ehadiyete bir zuhur mahalli oluyor. Hem de, sıfatların ve şüunatın iktiranı olmadan... Halbuki Hazreti Zat, bütün vakitlerde sıfatları ve şüunatı özünde toplamaktadır. Asla aralarında ayrılmak yoktur. Hem de vakitlerin hiçbirinde... Üstte anlatılan cümlenin daha açık manası şöyledir: İnsan-ı kâmil, Yüce Mukaddes Hazret-i Zat'tan gayrının esaretinden halâs olduğu zaman; onun için Zat-ı hadiyet ile alâka meydana gelir. Bu durumda; sıfatlardan, şüundan hiçbir şeyin mülâhazası, nazara alınması, maksud ve matlub olması onun için yoktur. "İnsan sevdiği ile beraberdir."

mektup=324

Zati tecelli üzerine ne diyebilirim ki?.. Hem yazmaya nasıl gücüm yeter? Zira o, zevke dayalı bir şeydir. Her kim tadarsa bilir; tatmayan da bilmez.

Bir mısra:

Kalem oraya ulaştı; sonra kırıldı...

Ancak, izhar edilmesi mümkün olan şudur:

Zati tecelli, varmış olduğu fena hali daha önce anlatılan irfan sahibi hakkında daimidir. Başkaları hakkında şimşek gibi çakıp geçer; amma bu tecelli onun için devam edip gider. Hatta, şimşek gibi çakıp geçen tecelli (tecelli-i berki...) hakikatta zati tecelli dahi sayılmaz. Onun için:

-Zati tecellidir demişlerse de, değildir; belki de, zat şanlarından bir şandır. Çakması ile kapanması bir olur. Ne zaman ki, şuun ve itibarların mülahazası olmadan, zati tecelli hasıl olur; onun devamı lâzımdır, onda kapanma dahi tasavvur edilemez. Tecellilerin telvinatı, sıfatlardan ve şunaattan haber verir. Hazret-i Zat telvinattan münezzeh ve müberradır. Orada kapanma mecali de yoktur.

"Bu Allah'ın fazlıdır; onu dilediğine verir. Ve Allah büyük fazlın sahibidir."

mektup=487


İmam-ı Rabbani Müceddid-i elf-i sani Şeyh Ahmed-i Faruki Serhendi hazretleri

39:29

Allah, şöyle bir misal vermiştir: Bir adam ve birtakım ortakları var, hırçın hırçın çekişip duruyorlar. Bir de yalnız bir kişiye bağlı selamet içinde olan bir adam var. Bu ikisinin hali hiç bir olur mu? Hamd Allah'ındır, fakat pek çokları bilmezler.

39:29

Onun için her kim Rabbine kavuşmayı arzu ederse

De ki: "Ben de sizin gibi ancak bir beşerim. Ne var ki, bana ilâhınızın ancak bir ilâh olduğu vahyolunuyor. Onun için her kim Rabbine kavuşmayı arzu ederse iyi amel işlesin ve Rabbine yaptığı ibadete hiç kimseyi ortak etmesin."

Kehf 110

Hiç bunlar eşit olur mu

Allah, hiçbir şeye gücü yetmeyen, başkasının malı olmuş bir köle ile, kendisine güzel bir rızık verilen ve o rızıkdan gizli ve açık olarak harcayan hür bir insanı misal verdi. Hiç bunlar eşit olur mu? Bütün hamd Allah'a mahsustur. Doğrusu insanların çoğu bilmezler.

16:75

O halde beni kınamayın, kendi kendinizi kınayın

İş bitince şeytan onlara şöyle diyecek: "Şüphesiz ki Allah size gerçek olanı vaad etti, ben de size vaad ettim, ama sonra caydım! Zaten benim size karşı bir gücüm yoktu. Ancak ben sizi (küfür ve isyana) çağırdım, siz de geldiniz. O halde beni kınamayın, kendi kendinizi kınayın! Ne ben sizi kurtarabilirim, ne de siz beni kurtarabilirsiniz! Ben, önceden -- beni Allah'a ortak koşmanızı da kabul etmemiştim."-- Doğrusu zalimler için acı bir azab vardır!

14:22 -

İblis'i görmeyi arzu ediyordum...

Şöyle dediği rivayet edilir: İblis'i görmeyi arzu ediyordum. Bir gün bir mescitte dururken uzaktan bir ihtiyarın geldiğini gördüm ve onu görür görmez içimde bir sıkıntı belirdi. "Sen kimsin?" diye sordum. "Görmek istediğin kişi!" "Ey melun! Ademe'e secde etmene engel olan neydi?" "Ey Cüneyd! Sen ne sanıyorsun? Ben Ondan başkasına hiç secde eder miyim? (sen hiç Ondan başkasına secde ettin mi? ) "Cüneyd, "İbils'in bu sözü beni hayrete düşürdü," diyor. O sırada ona şunu söylemem için ruhuma nida geldi. "Yalan söylüyorsun! Şayet Onun kulu olsaydın emrine boyun eğip iradesinin dışına çıkmaz ve yasakladığı şeye yaklaşmazdın!" İblis bunu işitince esefinden bir "Hey!" çekti ve "Billah yaktın beni!" deyip kayıplara karıştı.

Feridüddin Attar "Evliya Tezkireleri"
Cüneyd-i Bağdadi hazretlerine ayrılan bölümden

--------------------------------------------------------------------------

İnsanlardan kimi de Allah'tan başka şeyleri O'na eş tutuyorlar da onları, Allah'ı sever gibi seviyorlar. Oysa iman edenlerin Allah sevgisi daha kuvvetlidir. O zulmedenler, azabı görecekleri zaman bütün kuvvetin Allah'a ait olduğunu ve Allah'ın azabının gerçekten çok şiddetli bulunduğunu keşke anlasalardı.

2:165

---------------------------------------------------------------------------

Allah, şöyle bir misal vermiştir: Bir adam ve birtakım ortakları var, hırçın hırçın çekişip duruyorlar. Bir de yalnız bir kişiye bağlı selamet içinde olan bir adam var. Bu ikisinin hali hiç bir olur mu? Hamd Allah'ındır, fakat pek çokları bilmezler.

39:29

Gel ! Ne olursan ol gel be angut kuşu !

Vaktiyle bir eli yağda bir eli balda bir adam varmış
Pek zengin, hanımı güzel, sevgilisi çokmuş
Çocukları da dünya güzeliymiş
Müslüman bir ailede yetiştiği için ahlakı da güzelmiş
Ama tabi dünya işleri ne olacak
bir türlü Tanrısına vakit bulamıyormuş
Milletini çok seven bir laikmiş karanlıklarla mücadelesi hiç bitmezmiş
Gel zaman git zaman bir gün başına öyle bir bela gelmiş ki
Bütün tadı kaçmış
İflas etmiş tüm mal varlığını yitirmiş
Sevgili dostları borç isteyecek diye ondan kaçmışlar
Karısı da onu terketmiş

Sen daha bul işte aynı adam da olmayabilir
Olmayacak şeyler olmuş başına neler neler gelmiş
Bu da geçmemiş...

Artık sığınacak tek bir yeri kalmamış
Yapayalnız kalmış...

Yalnızlık Allah'a mahsus...ya

Aklına en son çare Tanrısı gelmiş

Gitmiş bir camiye
Namaz bilmez niyaz bilmez
Çekine çekine sanki bir münafıkmış gibi terler döküyor
Ve her insandan bakışlarını kaçırarak titriyormuş
Namaza duran birini seçip ardına geçmiş
Ona hissettirmeden utana utana yan gözle bakarak
Namaza başlamış

Komikmiş bu kısmı gerçekten

Neyse biz işin gerçeğine bakalım

Camiye ilk girdiğinden beri şeyhülislamlardan bir görevli yobaz onu takip ediyormuş
Bu yobazın gözü böyle hep dışarda kendi nefsine kurban arıyormuş zaten
Bizim adamımızda tam onun dişine göre ya
Başlamış heyecanla takibe
Kim bu
Yoksa Allahın dinine karşı gelen bir deyyus mu diyormuş o kalbinden
Adamımızın namazdaki o hatalarını gördükçe de pek keyiflenmiş
Çok eğlenmiş

Bizimki namazını böyle kör topal kılmış
Girdiğine bin pişman duasını bile edemeden bin endişeyle koşmuş kapıya
Panik atak hastası olmaması mümkün mü
Neler gelmiş zaten başına
Kimden medet umacak
Göğe nasıl çıksın o halde

Bizim bu yobaz da hemen peşinden avına yattığı pusudan hızla kalkan aslan gibi düşmüş ardına

Adamımız yazık nerdeyse bayılacak
Eğilmiş ayakkabılarını giymeye çalışırken
Kalmış öyle
Ellerini dayamış başına
Etrafı tutamıyor...
Herşey üzerine geliyormuş
Yobaz başına dikilmiş
Yobaza bakmış ama o halde ne görecek
Bir karaltı sadece...

Yobaz ayakkabılarını giyerken bıyık altından gülerek
ona şöyle demiş

- Sen bunca sene alemlerde karılar kızlar gez toz sora benim kapıma gel tövbe et he...oooh ne güzel..ben de boşu boşuna yatıp kalkayım he var mı öyle yağma ya

demiş gülerek
Ve öylece oradan ayrılmış

Bizim adam zaten kaymış vaziyette cehennemin hemen kenarındayken bu sözleri duyunca iyice dağılmış
Sanki o sözleri Allah demiş gibi gelmiş
Cahil ya işte ne yapsın
Olduğu yerden zor bela kalkmış
Bazı müslümanlar onun kötüleştiğini anlayınca yardım etmek istemişler ama ne fayda
Adamın durumu öyle bir hale gelmiş ki
Sanki herkez ona eziyet ediyor
Sanki onlar da ona düşman
Yardım değil de eziyet ediyorlar
Öyle geliyormuş ona ne yapsın
Önyargıları o an herşeyi ona çok çok kötü gösteriyormuş

Herkezi iterek koşmuş ordan kaçmış
Yalpalaya yalpalaya duvarlarda sürünerek
Kendini bilmez halde kaçıyormuş
Herşeyden korku içindeyken nereye kaçacak

Sanki herşey ona düşman
Sanki herşey Tanrı olmuş da onu yargılıyor

Sonra birden içinde bulunduğu durumun saçmalığını farketmiş
Babannesinden kalma olan eski bi sözü anımsamış
- La ilahe illallah

Oturrmuş çökmüş babannesini dedesini hatırlamış
Çocukken namaz kılarmış
Bayramları da hatırlamış
Biraz yatışmış hali
Ne kadar saçma şeyler düşündüğünü düşünmüş demin

Düşününce tekrar karanlığa boğulmuş...

Uzanmış ordaki yeşilliklere sığınmış soluk soluğa...

Saklanmış biricik yalnızına...
Tekrar bir parlamayla
- La ilahe illallah
demiş
Tekrar tekrar
Ağlayarak dua etmeye başlamış sonra son gücüyle

Sonra bir söz daha duymuş içinden

Gel ne olursan ol gel !

Diyormuş o ses devamlı içinden

Ağlamış ağladıkça ağlamış
Ağladıkça ağlamış

Ağladıkça ağlamış
Neler neler düşünmüş rengarenk...
Kurtulmuş kendi cehenneminden...

Herşey birden güzelleşmeye başlamış
Bu hikayede burda bitmiş

Ahirette de güzelleşmek duasıyla...

nan aptal herif!

bak bu üzerinde koştuğun zıpladıın içtiğin sıçtığın dünya dönüyor
Şu ısıtan güneş aydınlatan ay da tıpkı bu dünya gibi hem kendi etrafında hem de birbirleri etrafında dönüyorlar

Ve sen başın dönmediği halde kalkıp diyorsun ki bu bir sistem değildir tesadüftür

Bunun tesadüf olduğuna inanıyorsun ama bilime inanıyorsun! ama bir de aşağılardan aşağılardan diyorsun ki bu sistemi belki bizim gibi uzaylılar yaptı!

Bütün bu parıltılı düşüncelerden o beynini alamıyor bunlara inanıyorsun fakat! bu sistemde tıpkı senin gibi öksüz ve yetim olan bir insana vahiy gelebileceğine kesin olarak inanmıyorsun! Yani diyorsun ki bana vahiysiz vahiy geldi biliyorum ya herşeyi!

Peki senin bu kadar eminlik sağlayan vahyin nedir?
barlarda şarap içerken söylediğin şarkılar mı?
yalnızlıktan derisi yüzülmüş insanlara ilettiğin vahiy tesadüf bilimin mi?
Tecavüze uğrayanlara vahiy olarak sex ve rock n roll mu öneriyorsun?
Bu dünyadan intihar ederek ayrılmak isteyen bir insana reenkarnasyonu mu vahyediyorsun?
reykini .ikiyim ben senin? Zekat verme reykiyle buradan yemek gönder afrikaya!
Hayal kur sen hayal. dinin olmadığı bi dünya hayali kur çok .ikime yarıyor o hayaller!daha güzel kafa yapıyor sağol!
Sen de şimdi yattığın yerden daha rahat bir yer hayali kur

Ne büyükmüşsün sen arkadaş ya!
Peygamber gibi adammışsın sen ya!

Senin yerin cennet tabi ya!
seni bu ihtişamınla cehenneme almaları en büyük zulüm olur tabi ya!

Ben sizin uzaylınızı da zannınızı da yalanlarınızı da..

neyse iftar..

Şeytanla Bir Konuşma

Rüya gördüm.. Büyük bir topluluk içindeydim.. Şeytan da orada idi.. Onu öldürmek istedim, bana şöyle söyledi :

- << Beni neden öldürmek istiyorsun?..Benim ne günahım var ?..Eğer bir şey şer olacaksa,onu hayra çeviremem..Yine bir şey hayır olarak kalacaksa, onu da şer yapmağa gücüm yetmez..Benim elimde ne var ?..>>

Tipi erkekle kadın arası haldeydi. Güzel konuşması (!) vardı..Yüzü buruşuktu..Çenesinde biraz kıl vardı..Görünüşü çirkindi. Biçimi sevilecek gibi değildi.

Sonra, yüzüme baktı, hafifçe, utanarak gülümsedi.

Bu vak'a: Hicri, 12 Zilhiccenin 516.pazar gecesi oldu..

Abdulkadir Geylani hazretleri
Futuhul Gayb eserinden

Nalet Olsun Şu İçimizdeki Şeytan Sevgisine

Ya bizden gördüğün üstünlük bizden değil diyorum niye inanmıyorsun sen bana ?

Benden değil benden gördüğün hayır diyorum niye bırakmıyorsun sen peşimi ?

Bizden değil diyorum bizden gördüğün üstünlük niye hased ediyorsun sen bize ?

Hem bizdekinden hased ediyorsun bize de neden sana bırakıyoruz kendimizi de bize bi hayrın dokunmuyor sade kavga gürültü zulüm çıkarıyorsun ?

Abamın gazı gibi yediriyorsun içiriyorsun doymuyorsun huzurumuzu kaçırıyorsun çaldırıyor öldürüyorsun
tecavüz ediyorsun !

Ne yani senin bizde gördüğün üstünlük bu mu yani ?

Hayır sen bizdeki hayırdan bize hased etmiyorsun !

Sen sadece hased ediyorsun !

Görmüyor musun işte biz aciziz cahiliz kendimize hayrımız yok bizde hiç bi hayır yok niye niye peşimizi bırakmıyorsun ?

Bize inanmıyorsun da bari Allah'a inan ne diye bizim yakamıza yapışıyorsun ?

Onun büyük halini, söyledikleri ile ölçmek yerinde olmaz

...Allah sırrının kudsiyetini artırsın; şayet Şeyh (Muhyiddin b. Arabi), o zillin aslına ulaşmış olsaydı, daha yukarıya terakkiden korkmadığı gibi korkutmazdı da... Lâkin hüsn-ü zan iktiza eder ki, yüce Sultan Allah'ın fazlı ile, bu Şeyh-i Muazzam bu makamdan terakki edip yükselmiştir; işin hakikatini da idrak etmiştir. - Onun büyük halini, söyledikleri ile ölçmek yerinde olmaz - ...

imam ı rabbani ahmedi faruki serhendi hazretleri
mektubat- 487. mektuptan bir bölüm

Bir İnsanın yanışı

Bir İnsanın yanışı, vücudunun yanmasından üstündür.

İstek, Seçim ve İrade

Biz örneğin bilgisayarın yapılmasını bilgisayar yapılmadan önce bilmiyoruz biz sadece Onun var ettiklerinden olanları biliyor ve o bilinenlerden bilinmeyen (henüz irade etmediği ) bişiler görüyoruz...devamındaki isteklerimize (yöneliş) göre de , o gördüğümüz şeylerden yeni oluşan isteklerimize göre bişiler oluşturuluyor/irade ediliyor ...bazen de oluşturulmuyor/irade edilmiyor ..takdir -i ilahi.. ve iradenin biz de olmadığına delil.. İstek irade değildir.. O özün olan üflediği ruhun ( yani senin ) O'na ya da yaratışından herhangi bir şeye yönelmesidir...Seçim irade değildir.. Çünkü sen O'nun yaratışından herhangi bir seçim yapsan da eğer o seçtiğin irade edilmezse eline geçmez, ya da oluşmaz... İman ise zaten senin sadece O'na yönelerek yaşamandır.. İman seçim ve irade olsa idi sen ( haşa ) İlahlardan birini seçip ! sonra da onu irade etmen ! gerekirdi ki bu zaten baştan çelişki ve ilah kavramını bilmediğine işarettir... Halbu ki Allahdan başka ne İlah var ne de Allah... ya inanırsın ya da inanmazsın... He senin ilahların varsa ok !!! ... Aralarından birini seçersin..sonra da irade edersin...neyi irade edebiliyorsan artık ! onu da edersin... o açıdan Allah'ı istersen yalnızca bulmuş olacaksın...Ondan başka irade eden yok çünkü...sen Allah'ı kalbinden bulmak istersin sadece..ve bulman irade olunur...Allah bütün dilekleri yapmış, bu dilediklerinden de senin dilemene göre irade etmeyi bekliyor...Hiç sen İman etmeyi dilersin de o kabul etmez mi ? Yaratışından bir şeyi dilemen ve kabul etmemesi başka... Belki kabul etmiştir de dünyada değil ahiretde irade eder ne bilirsin...


Rabbin, dilediğini yaratır ve seçer. Onların seçim hakkı yoktur. Allah, onların ortak koştuklarından münezzehtir ve şanı yücedir.

28:68

"Kendine yönelenleri hidayetlendirir.."

42-13

Tek karşı konulamaz gerçek arzunun kaynağı "O" dur

Tek karşı konulamaz gerçek arzunun kaynağı "O" dur...hiçlik de bu arzudan kaynaklanır, varlık da bu arzudan kaynaklanır, hayal de !..."O" tek karşı durulamaz sabrın da kaynağıdır !...

O zaman İsa dedi: «Hiç balla karışık gübre gördünüz mü?

O zaman İsa dedi: «Hiç balla karışık gübre gördünüz mü?

(a.s.) /Barnabas İncili

Gübre : Verimini artırmak için toprağa dökülen her türlü hayvan dışkısı,kimyasal veya bitkisel madde,kemre.

( Yani bir şeyin doğal olmayan biçimde daha fazla fayda vermesi için "doğasında gözleneni" taklit edilerek kurulmuş yapay işlem.. Fakat zihnini serbest bıraktığında daha pek çok hikmet görürsün bu sözden...)

"Ben" ve "Kendi"

"Ben" demen mümkün...fakat "Kendim" dediğinde bir düşün...hangi "Kendin" ?
Hangi zaman "Ben" ?...
"Kendim"lerin toplanırken, bak bakalım "O", "Kendin" misin ? ...

Yoksa "Kendi" mi ?...

Yalanda isen..."Ben" demeler çok...ama "Kendi" yok...

Hakikatte isen "Kendi"sinden başka "Ben" diyebilecek yok..

Bunu da ancak zamanla "O"nun "Kendi" "Ben"i ile olursan ayırabilir...anlayabilirsin...

Kiminle biliyorsun sen "Ben" i .."Kendin"le mi.. Yoksa "O" nun zamansız "Kendi" "Ben"iyle mi ?

Şeytan melek midir ?

Andolsun ki, mü’minlere düşmanlık bakımından, yahudi ve müşrikleri insanların en azgını bulacaksın. Mü’minlere sevgi bakımından en yakın olarak da: “Biz hıristiyanlarız.” diyenleri bulacaksın. Çünkü onların içinde keşişler (yol gösterici bilginler) ve rahipler vardır. Onlar (hak ve gerçeği kabul etmekte) büyüklük taslamazlar.

(Maide Suresi, 82.Ayeti Kerime)

Müslüman kardeşlerimizin arasında öyleleri vardır ki Allah adına değil de kendi nefsleriyle hareket ederler..Bu ayet gibi pek çok ayeti gördüklerinde de neredeyse imanları sarsılır..

Bir de müslümanım demiyen müslüman kardeşlerimiz var ki onlar da aynı şekilde kurandan bazı ayetleri görünce imanları sarsılır..Mesela şu ayet

"Hani biz meleklere: Adem'e secde edin, demiştik; İblis hariç olmak üzere, onlar hemen secde ettiler. --İblis cinlerdendi;-- ...."

İblis, 'Ben ondan hayırlıyım! Beni - ateşten - yarattın, onu çamurdan yarattın', dedi."

"Cinleri de --daha önce-- zehirli --ateşten-- yaratmıştık."

Yani hüküm vermek bilgiye dayanıyorsa insan bilginin aslına başvurmalı..."Baş" vurmadan önce..Bu tüm insanlar için geçerlidir..Yoksa işte karışıklıktan başka birşey olmuyor sonuçta...herkez ali kıran baş kesen..ama neye göre,niye ? Allaha göreyse Allah neye ne yapar ? Şeytana göreyse şeytan neye ne yapar ?

tuzak kuranların en hayırlısıdır

"Küfre sapanlar, seni tutup bağlamaları yahut öldürmeleri ya da yurdundan çıkarmaları için sana tuzak kuruyorlardı. Onlar tuzak kurarlar, Allah da tuzak kurar. Ama Allah, --tuzak kuranların en hayırlısıdır.--"

Enfal / 30

Şu "benlik hırsı" ne boş bir hayaldir ki bazen insan kendi yaptığının dahi kendi düşüncesiyle sınırlı olduğunu zanneder...

zatı ve sıfatları üzerine bazı bilgiler (ek..düzenleme)

Allah ruhundan üfledi demek Allah'ın bir vücudu var da RUHu onda demek değil..Sadece ruh ve ruhunun da bir vücudu yani şekli yok..Yani mekandan ve zamandan münezzeh oluşu bir ODAda olmaması yanında nasıl bizim vücudumuz mekanımız ise ODAmız ise işte o manada dahi mekandan münezzeh...Eğer onun ruhuna ruhtur deyip kendi ruhun gibi sınırlı düşünürsen Allah'a haşa bir şekil verme yoluna düşersin ki bu tamamen putperest bir anlayıştır..Allah'ın zatı kesinlikle bir şekilde değildir... her anlamda hem bizim alemimiz olan mekandan hem de vücudumuz olan mekandan münezzehtir..Zaten iyice düşünürsen eğer bir şey mekandan ve zamandan münezzeh ise onun herhangi bir anlamda şekli ve sınırlanması da olmaz..Yani Allah bir vücud sahibide o şekilde mekandan zamandan münezzeh değil..Onun zatı yani ruhu her şekilde şekilden münezzehtir..Yani ruh denilen şey duman ya da teknoloji gerektiren aletler olmadan görünmeyen varlıklar gibi de değildir..Herhangi bir şeyin direkt ya da bir araçla görülmüş olsun herhangi bir şekli varsa bu o şeyin zamana ve mekana bağlı olduğunu gösterir..Mesela bizim ruhumuzda ondan olması açısından şekilli değildir fakat Allah onu sınırlandırmıştır...Bunu da ruhumdan üfledim demesinden anlıyoruz..Yani vücuda tam olarak şekillemedi sadece vücuda üfledi..Üflemek bir varlık vermek anlamına da gelmez..Onun ruhu yanında biz bir nefes gibiyiz her an fanilikle karşı karşıyayız..Çünkü sonradan olduk..Fakat Onun ruhu yani zatı Ondan başka bir şey tarafından verilmediği için sınırlamaya hiç bi şekilde gelemez..Çünkü tesir eden kendisinden başka bir mutlak varlık yoktur..Yaratıcı sadece kendisi olan bir varlığa kim bir şey yaratabilir de onu bağlayabilir..Tektir..Tekliği dahi yanında birileri var da o onların içinde tek kalıyor demek değildir..Böyle olunca tek olması gerçekten tek olması demektir bir zıta muhtaç olmadan..Ve bu tekliğini sonradan yarattığı ve bir benlik verdiği yaratıklarda bozamaz çünkü hepsinin aslı Odur..Ondan başka varlıklar değillerdir varlıkları Ona muhtaçtır ve Ondandır...Ondan herhangi bir şekilde dışarda olmadıkları gibi içinde de değillerdir...Zira Allah iç ve dışla bağlantılı değildir fakat bizim bildiğimiz iç ve dış Ona aittir..Ve Ondandır..Tıpkı ruhun Ondan olması gibi her varolan da Onu bildiği idrak ettiği zaman böyledir...Çünkü herşeyin özünü yani yaratıcısını anlamış olur..Ancak Ona bağlı olarak Onda herşeyden özgür olur kendinde olaraktan değil..Çünkü Allahtan başka bir varlık insanın gözüyle bakıldıında yoktur..Hepsi Ondandır..Ondan gelir ki gelmek fiili de Ondan başka bir varlıktan olmadıı için yine aslında bir yerden bir yere gelmek demek değildir..Herşey Ondan gelir Ona döner..Bu mana da işte Allah dilediğini yaratır ve yoktan yaratır..Yani yarattıklarının vücudu ancak Onun dilemesiyle bir varlık kazanır..Fakat öz olarak tek olmadıkları için varlıkları kendilerinden değil başka bir varlıktandır yani tek olan Allahdandır..Mesela Madde denilen varlık sert olmak özelliğindedir fakat varlığı kendi başına olmadığı için Allah onu istediği hale getirebilir..Örneğin demir demir olmasını ona veren özellikleriyle demirdir..Ama Allah onu mesela eriterek demir olması özelliklerini alır ve demiri yok eder..Demir artık demir olmaz..Ve mesela artık demir olmaması itibariyle de artık yoktur..Ki daha önceden de o demir demir olaraktan yoktu Allah onu sıfatıları itibariyle demir yaptı..Herşey böylece yok gibi olandan yani Allah'ın ruhundan yine Allah'a dönmektedir..Kendisi dediğimiz gibi şekilden ve mekandan her şekilde münezzeh olduu için yok gibidir ama vardır..Ki burda bir yanılgıya düşmememiz için Allah'ımız kuranı keriminde şöyle diyor

mealen
Allah vardır..

Vardır fakat hiç bir şekilde şekillenmez..Ne isim olarak ne vücud olarak bu böyledir..Mesela enerji desek enerji de yok olur..Mesela elektirik enerjidir yok olur kömür enerjidir yok olur..Bunlardan yayılan enerji de yok olur..Ama Allah yok olmaz çünkü Allah işte bu şeyleri var ve yok edendir..Kendisi ise gerçek vardır..İşte bunu yapan ama asla hiç bi şekilde hiç bir şekle kısıtlanmayan kudret ve zat Odur..Göze gelen ya da ruhen hissedilen her var sadece Onun o şeyi var etmesiyle vardır ve ancak Ondan gelirler..Ona dönerler..Bu kendisinin o varlarla şekillendiğini göstermez ancak o var olan şeyler şekiller olarak yaratılır..Yani O şekilenmez o şeyler şekiilenir..Bu sen ve düşüncelerinin ayrılması gibidir..Sen sadece düşüncelerin değilsin ama düşünecelerinde senden ayrı değildir..Fakat sen bir şekil düşündüğünde o şekil olmazsın..Sen sensindir sadece o şekil şekillenir..Ne kadar düşündüğün şekille kendini özdeşleştirsen özdeşleştir yine sen sen olarak varsındır (Ruhun) o şeklin kendisi olmazsın..Şimdi işte bu anlattığımla bağlantılı olarak düşün ki seni de o düşündüğün ve özdeşleştiğin şekli de Allah yaratmaktadır..Ve bunnarın hepsi de herşey de Ondandır..
Ve işte kendisi şekillenmez..Fakat vardır..

Allahı idrak Onun idrak edilemeyeceğini idraktir..
Hz ebu bekr sıddık
selam olsun

İbni arabi hazretlerinden de(selam olsun)bir alıntı yapmam iyi olacak..

Allah, alemin varlığı ve her nefeste yok olup yeniden tazelendiği hakkında ne güzel buyurdu.Bir kesim, belki bir çok kimseler hakkında "Belki onlar her an yeni yaratılıştan şüphededirler" dedi.

Fusus ül Hikem , XII Fass
İbn Arabi (k.s)

İnşaallah yalnızca yaratışına şahit olmak bile yetecektir..
En önemli şahitlik efendimiz s.a.v. in yaratılışıdır..

yardım edenden tavsiyeler (devam)..

Eğer kıyas edip durursan..Allah'dan razı olman nasıl mümkün olsun?..

S.a.v.

Abdurrahman b. Semüre der ki: "Biz Hz. Peygamber’in (s.a) yanında iken kendileri şöyle buyurdu:

"Ben dün akşam acaip birşey gördüm. Ümmetimden biri diz çökerek oturmuştu. Onunla Allah arasında perde vardı. Bu esnada güzel ahlâkı geldi (perdeyi kaldırıp) onu Allah’ın huzuruna soktu" (Harâitî).

Enes (r.a) Hz. Peygamber’in şöyle dediğini rivayet eder:
"Muhakkak ki kul, güzel ahlâkının sayesinde âhirette en büyük dereceye ulaşır, konakların en güzeline girer. Oysa ibâdette kendisi zayıftır" (Taberânî, Harâitî).

Sadaka inancın içine doğru bir lütf ' a dua

F E Y Z

Rahman ' la , Rahman dır işimiz ,

Merhametli sevmek , sonra beklemek yardan .

Sanmayın yemek , içmek , yatmaktır işimiz ,

Biz feyz alırız , doğru dürüst soyulmuş hıyardan .

İçeriz yağmur suyu , yatarız secde de her an ,

Sanmayın işimiz göçmektir bu diyardan .

Ölüp ölüp , diriliriz biz kendimize ,

Şeytana galiptir işimiz , yanık kandille her gelişimiz de .

Atmazsanız yüzüne taş üstüne taş o körün , an be an ,

Yer içer eğlenir , yatar gecelereniz de her an .

Demekliğimiz sadaka , inancın içine doğru , bir lütf ' a dua ,

Göndermedir , cümle alemin imanına .

Dışımız da bilinen hırka , İçimizde Allah ' lı bir içlik ,

Sonunda candan çıkar bir can , gelir bizlere de bir ölüm ,

Durak olur ruhumuza , o anlamlı hiçlik , ..

Hc . Emirizade Ö.Cüneyd \ Öden

Ben sana HAYVAN demişsem çok mu ağrına gitti?



Sen hiç bi ayrım gözetmeden bilimden uydurduklarınla insanın kendisine HAYVAN! derken ve felsefenle de onu HAYVANLAŞTIRIRKEN!
Ben sana HAYVAN demişsem çok mu ağrına gitti ?

Bilime dayanarak dini yalanlayabileceğini düşünüyorsan

Gerçek: Bilimde, tekrar tekrar doğrulanan bir
gözlem pratik olarak "doğru" kabul edilir. Ancak
bilimdeki "doğru"luk hiç bir zaman son değildir.
Bugün için doğru kabul edilen yarın bir değişime
uğrayabilir ya da tümüyle yanlış olduğu
gösterilebilir.

* A.B.D. Ulusal Bilimler Akademisi tarafından hazırlanan "Teaching About Evolution and the Nature of Science" (Washinton, D.C.: National Academy Press, 1998) adlı" kitaptan

-----------------------------------------------------------------------------------

Yani dikkat edersen bilimin dini geçersiz hale getirmesi bilim adamlarının kendi yaptıkları "gerçek" tanımına göre hangi "kuram" ya da yine bilimsel gözlem ve pıratiğe dayalı ortaya çıkarılan "Kanun" olursa olsun bu "son görüşü ifade etmez"-
"yarın değişime uğrayabilir" ya da "tümüyle yanlışlanabilir"...Bak olay baştan kopuyor farkındaysan..Ona göre..Yani bilime güvenerek bilim yoluyla ortaya atılmış herhangi bir kurama göre eğer dini yalanlayabileceğini düşünüyorsan bu tavrın tamamen dayandığın görüşe göre açık olarak bir gün gelir yanlışlanabilir... Ben kendi gerçeğiNe göre uyarımı yapayım da sen istersen git puta tap :)

Bilim adamlarına göre gerçek neymiş okudun

Şimdi BİZ e göre ( yani belki bilmesen inanmasan da dahil olarak ) biricik gerçeğimiz nedir diye sorarsan..Bize göre biricik gerçek işte "O"..

Allah, başka tanrı yok ancak O, daima yaşıyan, daima duran, bütün varlıkları ayakta tutan , ne gaflet basar onu ne uyku, göklerdeki ve yerdeki hep onun, kimin haddine ki onun izni olmaksızın huzurunda şafaat edecek? Onların önlerinde ne var arkalarında ne var hepsini bilir, onlar ise onun dilediği kadarından başka ilm-i ilahîsinden hiç bir şey kavrıyamazlar, onun kürsîsi bütün gökleri ve yeri kucaklamıştır. Her ikisini görüb gözetmek ona bir ağırlık da vermez. O öyle ulu, öyle büyük azametlidir.

Bakara 225

Sus artık yeter! Sır perdelerini pek o kadar yırtma.

Birinin başına toprak saçsan başı yarılmaz.
Suyu başına döksen, başı kırılmaz.
Toprakla, suyla baş yarmak istiyorsan,
toprağı suya karıştırıp kerpiç yapman gerek.
-----
Kabuğu kırılan sedef üzüntü vermesin sana,
içinde inci vardır.
------
Eşeğe, katır boncuğuyla inci birdir. Zaten o eşek,
inciyle denizin varlığından da şüphe eder.
-------
Şu deredeki su,kaç kere değişti,yıldızların akisleri hep yerinde.
-------
İman, namazdan daha iyidir. Çünkü namaz beş vakitte,
iman ise her zaman farzdır.
-------
Gübre olup bostanın gönlüne giren pislik, yok olur gider de pislikten kurtulur, kavunun, karpuzun lezzetini arttırır.
-------
İkiyüz batman bala, bir okka sirke döksen, balın içinde erir, gider.
Balı tattın mı sirkenin tadını bulamazsın fakat tartarsan bir okka fazla gelir. Demek ki sirke, hem yok olmuştur, hem vardır.
-------
Sus artık yeter! Sır perdelerini pek o kadar yırtma.
Çünkü bize, kırıkları sarıp onarmak, sırları örtmek yaraşır.

Hz Mevlana

O bilir kendisini ki Adem ve Alem ancak var olabilsin

Eğer O herşeyi var kılmasını temelde "icad" denilebilecek biçimde "sabit" leyip "çerçevelemeseydi" ve bu sabitler arasında "bağıntılar" ı "bilinciyle" kurup yine bilinciyle "seyrettirmese"ydi (beyin,vücud,ışık,madde,kadın,erkek,anne,baba/yani aklına gelen her türlü şeyi) sen O'ndan önce bir kere "kendin" i bu yaratmaların içinde bulamazdın ki O'nun "kendi" sini bulabilesin...Bu sabitler olmadan insan "O"nun o "Tek"liğini nasıl "Bir" olarak bulabilsin ? Ondan önce O bunları böyle varetmeseydi herşey birbirine geçseydi mesela betonun kara, bedenin betona dönüşmemesini engelleyecek O'nun bilinci olmasa idi sen bilinçli nasıl olacaktın ? kendini nasıl bulacaktın ? Eğer O ademe yaratmasını isimler olarak ayırmayıp ademin kendisi de dahil bu sabitler arasında bağıntılar kurmasa Adem bi kere nasıl kendisi olsun ? da O'na kavuşabilsin ? kendisini bulabilsin ? Bunu herşeyden önce mevcut (el-evvel)O bilinciyle yapmadıysa ve herşeyi dağılmaktan koruyan (el-Kayyum) bi zatihi kendisi olmasaydı! sen şimdi-yani sonra (el-Ahir) nasıl bir bilince kavuşabildin ? Bir olanı ama kendisi Tek ve bilinçli olanı Adem "Adem" olarak yok iken, yaratma dağınık iken nasıl bulabilsin ? Adem nihayet bilinçlenip halife olabilsin ki yaratma değiştiğinde (ahiret) de helak olmasın!!! Kayyum'un varlığına, DİRİ olanın varlığına ! önceden bilinçlenmeli (EL HAYY - EL KAYYUM) "ruh"unu farketmeli ki vücudunun dahil olduğu alemin yaratılmasındaki önce-sonra olan bütün değişimlerden yani Kudretten ve suretten helak olmasın!!! O'nun bilinci herşeyden önce vardı ve yaratıcı diri ve kayyum ki sen "sen"sin...Yani O'ndansın..ve işte O'nunlasın!...Sözün kısası O bilir kendisini ki Adem ve Alem ancak var olabilsin...ve O aklı bulabilsin...ve bilince kavuşabilsin! , o halifesi Adem biricik "kendi"!! sine varabilsin...

"...Allah'a hamd olsun ki; bunu bize hidayet eyledi. Allah bize hidayet eylemeseydi; kendiliğimizden bunun yolunu bulamazdık. Rabbımızın resulleri gerçeği getirdi..."(7/43)

Ahmed er Rufai Hz. (k.s.)

Yolda çocuklar oyun oynarken yanlarından geçti. Bir kaç çocuk, Ahmed Rufâî hazretlerinin heybetinden korkup kaçtı. Arkalarından koştu ve:

-Hakkınızı helal edin, sizi korkuttum. Gelin oyununuza devam edin, diye onlardan özür dilemişti

cemal

cemal

:)

Cemal

)

Cemal







Cemal





Cemal





s.a.v.

Aldılar aleminde padişahın sarayına bir fakiri
Şaşkın şaşkın bakınırken, gördü ki birden sultan geçti Ez-Zâhirinden
Sultan bu sefer bu fakirine tam bakmıştı ama
Bu fakir yine zannetti ki doyurmadı onu Bâtınından
Uyanınca şaştı kaldı bu fakir bu rüyaya
Çünkü sultan aynı sultan değildi Ez-Zâhirde
Sonra baktı ; gözü de gönlü de Ez-Zâhir zikri etmeye başlamış
O an anladı ki fakir minnetle elhamdülillah diyerek
O sultandan içeri O sultan..
O sultanına..
Sadece suretini değil..
Hem de belki tümden..
Zahirini de vermiştir...

Hep Allah yapar bunnarı baştan uyan

Benlik olarak başlar "ben" der hep!
Sonra O'nu gösterir!
Hep Allah yapar bunnarı baştan uyan!

"Allah'ın mekrinden emîn mi oldular? Hüsrâna uğrayanlardan (küfür yâni îmansızlık ve günâhlar sebebi ile, ibret almamak ve tefekkürü terk etmek sûretiyle zararda olanlardan) başkası Allah'ın mekrinden (tuzak) emîn olmaz." (A'râf sûresi: 99)

Hiç olmazsa

Gördüysen şehveti bari onu aşka çevir

İsterler miydi?

İstermiydiniz ki Allah size kendinden hiç haber etmediği bir hayat vermiş olsun

Bir öneri

Bloğum büyüklerimizden aktardıklarım, bazen dostlarım yakınlarımdan aktardıklarım ve kendi yazdıklarımdan oluşuyor..Arkadaşlarımdan aktardıklarımı kendilerinden özel izin alarak ve yazının altına bir notla belirterek yayınlıyorum buna dikkat edilmesini tavsiye ederim..bir de asıl önemli olan şu..bloğumda kendi yazdıklarım var onlarıda altına isim yazılmamış olmasından ayırd edersiniz..ve şunu tavsiye ediyorum bir yere alıntı yaparken kendi yazdıklarımın altına mutlaka bloğun adresini yazın..bunu bir hak talebi olarak görme...kendi yazdıklarım belli bir alan için geçerli olan yazılardır...yani bu bloğu bulmuş olan birileri içindir..genele yayılması yani benim tasarrufum olmayan bir yerde yayınlanması uygun olmaz!..bunun için bir açıklama gereği duymuyorum bu böyledir..bunun bir sebebi büyüklerimizden zannedilme olasılığıdır ki çok önenmli!..Onun için ismimi vermeniz değil ama altına link vermenizi tavsiye ediyorum Allah rızası için..asla kendim için değil!..öyle daha uygun ..Allah'a emanet olun sevgilerim saygılarımla..Allahın selamı peygamber efendimiz ailesi ashabı peygamberlerimiz büyüklerimiz ve müminlerin üzerine olsun

Baksana şuna bi


Bak bilim dünyası daha yeni yeni akıllı tasarım filan diye bi teoriye geçti..düşün bak..şunu görüyorlardı..ama daha yeni akıllarına geldi bu..şu tonlara bak kanatların arkada birleşmesine..vücudunun bölümlerine ve renklere ayrılmasına bak..düşün bunun tesadüf olduğunu düşünüyor bazıları..düşünebiliyor musun?..bu evrimle oldu diyorlar bazıları ama herhangi bir bilinç olmadan bu olmuş..babam yaptı bunu babam..uzaylılar yaptı bunu..kendi kendilerini de uzaylılar yaptı..ama bu tesadüfen oldu..ya da bunu yapan herhangi bir şey olabilir..tesadüf gibi mesela..ya da zeus filan..çünkü çok var bunnardan sürüyle var herkez yapıyor bunnardan..vay ki ne vay..İşte ondan diyorum düşünme diye..ne günahı ne bir başka şeyi..Ondan başka..Ondan ayrı..çünkü O sanatçı sanatını çok sürreal de icra edebilir...tıpkı şunu görüp de tesadüf diyebilen sürreal insan eserleri gibi..dönemleri gibi..Ustalığına delil göstermesi gerekmez..O herşeyde zahirdir..herşeyden önce zahirdir..

Sükûnet cennetlerinde

Acziyetine sığınarak..günahları ve sevaplarıyla birlikte bütün kulları Rahman Allah'a teslim et..

Yine acziyetine sığınarak...günahlarıyla ve sevaplarıyla.. o çok konuşan...hoyrat...çelişkili nefsini de Rahim olan Allah'a teslim et...

Bütün dünyayı kargaşasıyla, çelişkileriyle, boğuşmalarıyla..bütünüyle...herşeyiyle noksan sıfatlardan münezzeh olan O Subhan'a teslim et..

Göreceksin ki sorgusuz sualsiz olan ruhunla... Her bir düşünceden her şeyden hür...

Allah ile birlikteyiz... Sükûnet cennetlerinde...

Görüyor musun ?

Görüyor musun ?

Doyuranı ama doymayanı

Acı vereni fakat acı çekmeyeni

Bir olanı fakat Tek olanı

Tek olanı fakat ayrı olmayanı

Bezdireni ama bezmeyeni

Eğer ateş Tek olaydı sırf Ateş vardı bunu bildin mi ?

Başkasının ancak kendisiyle başka olabildiğini gördün mü ?

O ayırmayan fakat ayrı olanı görüyor musun ?

O ayrılmayan fakat Bir olanı sezdin mi ?

O "hem görünen hem görünmeyen olan yalnızca kendisi olanı" görüyor musun?

Yarattıklarıyla Bir fakat kendisi Tek olanı

Hissediyor musun irade etmeden kimsenin irade edemediğini ?

Hissettin mi şahdamarından yakın olanı?

Kudret yalnızca kendisine ait olanı görüyor musun?
Büyük balığın küçük balığı yutacak kudretinin ona ait olduğunu ve bir başka büyük balığın da onu yuttuğunu ve sonunda hepsinin birden ölümün ve yokluğun kudretine yenik düştüğünü de gördün mü?

Kudret neye aitti neye ait kaldı gördün mü?

Bilginin yoktan çıktığını ancak O istediği zaman var kılındığını bildin mi?

Yoku var varı yok edeni gördün mü?

Herşeyin ancak kendisinde varolabildiğini görüyor musun ?

Herşeyden bağımsız olabildiğini görüyor musun ?

Unutturanı, hatırlatanı bu iksini de yapabilenin hiçbir şeyi unutmayacağını bildin mi?

Herşeyin aslında yalnızca kendi elinde olduğunu gördün mü?

Herşeyden daha zahir herşeyden daha batın olanı

Herşeyi yaptıranın ancak kendisi olduğunu farkettin mi?

Seni sana kendisini de sana bildireni görüyor musun?

Ateşi söndüreni, kötüyü iyiye iyiyi kötüye çevirebileni

İsterse batıranı istemezse çıkamayacağın şeyi gördün mü?

Seni duyanı sana istekler vereni, sana istemeden de vereni, sana ve herşeye varlığını vereni bildin mi?

Herşeyin kendisine rağbet ettiğini gördün mü?

Herşeyin kendisini sorduğunu bildin mi?

Herşeyi yok edeni herşeyi var edeni, herşeyi zelil herşeyi aziz kılanı gördün mü?

Herşeyin bilinse de bilinmese de yalnızca kendisine yalvardığını bildin mi?

Herşeyden önce ve herşeyden sonra ve anında olanı gördün mü?

Aciz bırakanı, acizliği kudretiyle yaratanı fakat bunları yapanın aciz olamayacağını ve yok olmadığını ve olamayacağını hissettin mi ?

Gizleneni ve açılanı görüyor musun ?

Çok büyük eşsiz ve benzersiz olanın yalnızca kendisi olduğunu görüyor musun ?

O'nunla olduğunu ?

O'nsuz olamayacağını anlıyor musun ?

Yok etmeyeni var olmanı isteyeni görüyor musun ?

Tek büyüklük taslama hakkının kime ait olduğunu gördün mü ?

Tek merhamet edeni...Tek yalnız bırakmayanı..Tek cömert olanı...Tek haksızlık etmeyeni görüyor musun ?

Görmemezlikten gelirsen, neyi görmemezlikten geleceğini bildin mi ?

Burun kıvırırsan anında kimin burnunu kıvıracağını gördün mü ?

Dini gördün mü ? Peygamberleri ? Kitapları ? Melekleri ?

Daha O'nu görmeden bunları görebileceğini düşünüyor musun gerçekten ?

Rahmetini ?

Merhametini ?

Seni kendinden sakınanı gördün mü ?


"Allah'a hamd olsun ki; bunu bize hidayet eyledi. Allah bize hidayet eylemeseydi; kendiliğimizden bunun yolunu bulamazdık. Rabbımızın resulleri gerçeği getirdi."(7/43)

Boğulmayasın Diye..

Balık o'nu kötülükten mi kaptı yuttu ?
Boğulmasın diye mi ?..

gizli gizli o kadar çok dua et, geceleri, o kadar çok ağla, inle ki

O, seni bazen yaratılışına, kötü tabiatına bırakır, seni gümüş, altın, kadın sevdasına düşürür. Bazen de canına Hz. Mustafa'yı hayal etmenin nürunu verir de içini aydınlatır.

Seni bazen bu tarafa çeker, iyi adamlara katar, bazen de o tarafa çeker, seni kötülere ulaştırır. Kurtuluş gemisini korkunç dalgalarla hırpalar, onu kırar, parçalar.

Ey zavallı insan, bu düşüşlerden, bu hallerden sakın ye'se kapılma; gizli gizli o kadar çok dua et, geceleri, o kadar çok ağla, inle ki; sonunda yedi kat gökten kulağına kurtuluş sesleri gelsin.

Mevlana Celaleddin Rumi Hazretleri

sen O'nun rızasına bak

Allahın yaptığına bakarsan işin içinden çıkamaz hale gelir ince şeyleri anlayamamaktan yorgun düşer bir balığın karnına kapalı kalırsın...Onun için sen O'nun rızasına bak.. O zaman yaptıklarındaki niyeti görebilirsin..

Ağlayamıyorsan niçin ağlayamıyorum diye ağla


"Ağlayamıyorsan, niçin ağlayamıyorum diye ağla."

Aşki Muzaffer Ozak Hazretleri

bir tecelli



Bak işte şu gölge namazda yaşanılan O'na yakınlığın bir tecellisidir..Kimi zaman farkında olmasak da durum hep budur..

Mevlana hazretleriyle ilgili..bir arkadaşımdan

Mevlana Hz. sevda ateşini hiç azaltmadan, gönüllere yaya yaya yedi asrı aşıp günümüze kadar ulaşır. çünü ilhamını en yüce kaynaktan, Allah'ın kitabı kurandan alır.

öylesine bağlıdır ki Rabbine, o yolda hiçliği ile şeref bilir. her kul azad olmak için çırpınır ama o kullukta ebedi kurtuluşu bulmuş olandır. kul olmuş da kurtulmuştur. dünya, elindedir, gözü ve gönlü ebediyettedir.

"kul oldum kul oldum kul oldum
ben sana hizmette iki büklüm oldum
kullar azad olunca şaad olur
ben sana kulluğumdan dolayı şaad oldum" (Hz.Mevlana)

aşk makamına yaklaştırmaz maddeyi...dünya ayağının altındadır hep. gemiyi yüzdüren su, geminin altında gerekir.zira su geminin içine dolarsa gemiyi batırır. dünya da insaın denizidir. gönüle dolarsa insanı batırır.

son hastalığında başında ağlayıp duran hanımı "mevlanamız keşke 400 sene yaşasa da alemi hakikat ve marifetlerle donatsaydı" der. mevlana bu dilek karşısında "niçin yüzlerce yıllık ömür? bizi ne sandın? biz ne firavunuz ne nemrud. biz başkalarına faydalı olalım diye bu dünya zindanında kaldık. yoksa kimin malını çalmışız ki, bu fani alemde mahpus olalım?" demiştir.

mevlana, yüreğindekini paylaşmak için sınır tanımaz. bir ayağı dinin merkezinde sapasağlam iken,diğer ayağı ile yetmişiki milleti dolaşır. muhtacına bir iman kıvılcımı sıçratmak için durmadan vazife çıkarır.

"sen hocalarında hocasısın, ne öğrendin şems'ten ki, ondan vazgeçemiyorsun? diyenlere, şu irfan dersini verir mevlana:

-ben şems'ten hissetmeyi öğrendim. onu tanımadan önce sokaktaki fakirler zemheri soğukta titrerken ben ocak başında ısınıyordum. ama şimdi artık ısınamıyorum.kapımın önünde açlar dolaşırken ben soframın başındaydım. şimdi bütün açlar doymadan doyamaz oldum. çıplakların hepsi giyinmedikçe en harlı alevler karşısında bile üşür oldum. çünkü şems bana bir şey öğretti:
yeryüzünde bir tek mümin üşüyorsa ısınma hakkına sahip değilim. ben biliyorum ki, yeryüzünde üşüyen müminler var. eskiden açken bir çorba içince doyuyordum. şimdi hiçbirşey bana besin hazzı vermiyor. çünkü biliyorum ki açlar var.
hissetmediğin bilginin sadece bir yük olduğunu öğretti şems bana..."

AŞK ve DUA ile ...

Ama Allah başka türlü emretmiş ise bir şey denemez

...ÜÇÜNCÜSÜ: Kalb sahibidir, ama dili yoktur. Halbuki o Allah’a tam inanmıştır. Allah da onu halkından gizlemiştir. Onun üzerine manevi bir örtü çekmiştir. Gözünü halktan kapatmıştır. Bu insan yalnız kendi ayıbını görür ve onu gidermeğe çalışır. Kalbi tevhid nuru ile doludur. Bu nur, insanlar arasına karışmanın güçlüğünü, onların ağzından çıkan sözün boşluğunu gösterir. O insan, selametin; sükütta, sessizlikte ve yalnızlıkta olduğunu bilir. Peygamber efendimizin şu hadisi-i Şerifini candan duymuştur.

-“ Susan kurtulur.”

O muhterem insan her şeyi can kulağı ile diler, bu dinledikleri arasında şu da vardır:

- “ İbadet on bölümdür, bunun dokuzu sükûttadır.”

Bu zat velidir. Allah onu kötülüklerden esirgemiştir. Daima selamet içinde olur. Akıl ve fikir sahibidir. Allah’ın rahman sıfatı onda tecelli etmiştir. Hayırlı insanlar arasında, bu gibileri seçilir. Bu gibilerden hem hayır umulur, hem de arkadaşlık edilir. Hak onun işini gördürür. Hak onu sever. Sen de sev, ona yaklaş... Böyle yaparsan, Allah da seni sever. Bu gibi seçkin kulları ara, onların hürmetiyle yüce Allah seni sevgili kulları ve salih kişiler arasına katar.

DÖRDÜNCÜSÜ: En yüksek derece buna verilmiş ve melekût aleminde kendisine:

- AZİM

Adı verilmiştir. İşte Hazter-i Nebi bu büyük zatın şanını tarif ederken şöyle buyurmuştur:

- “ Bir kimse öğrenir öğretirse... Ayrıca bildiği, öğrettiği ile âmil olursa melekût aleminde ona, AZİM ismi verilir.

Bu zat, alim-i billah’tır. Mertebeler ölçülürse en yüksek derece onun olduğu ortaya çıkar. Dinin hikmet yönünü en iyi bilen odur. Allah-ü Taâla birçok bilinmeyen ilimleri onun kalbine yerleştirmiştir. Hiç kimsenin erişemiyeceği sırları ona sezdirmiştir. Bu saf ve temiz kul, Allah tarafından seçilmiş, sevilmiş ve Hakka cezbedilmiştir. İlâhi hikmetleri çözüldüğü kapıya yalnız bu insan yetişmiştir. Hidayet yolları buna açıktır. Bunda istidat çok büyüktür. Ve bütün sırları anlamak kabiliyeti vardır. Bunda bilgi sonsuz, hikmet ölçüsüzdür. Bu zat, Allah yolunda bir şahtır. Hak yola o çağırır, kötülükleri onlara o gösterir, kıyamet günü şefaatçi, dünyada temiz, Allah indinde herşeyi makbul ve merguptur. Doğrudur, doğruluğu tastiklidir. Resul ve nebilerin vekilidir. İşte peygamberler, bunları vekil etmiştir.

İşte son had buraya kadar... İnsan oğlunun son durağı bu makama varır. Buradan öte Peygamberlik başlar. Sana bu insan lazım. Bunu ara, bulunca muhalefet etme, sözlerine darılma, uzak kalmaktan hoşlanma. Onu sev ve sözlerine bağlan, her nereye varsan böyle birini ara ve zihninde onu gezdir. Şunu bil ki: O ne söylerse selamet ondadır. Helak, bataklık başkadadır. Allah’tan onu iste, yol bundan başkaya varmaz. Himmet başkalarında yoktur. Yolunu bu ülkeye vardırmayan kurtulamaz. >>Ama Allah başka türlü emretmiş ise bir şey denemez. Allah’ın doğru yolu gösterdiği kimselere kimse şaşmaz.<<

Ey iman sahibi; insanları sana bölüm bölüm gösterdim. Kendini düşün, eğer gözün varsa bak. Bu sayılanlara basiret gözünü gezdir ve kendine bir sığınak ara. Eğer kendine acıyorsan bunu yap ve kurtul.

Allah, bize ve sana verdiği ve razı olduğu yolları göstersin... Amin!..

Abdulkadir Geylani hazretleri

EZ-ZAHİR

İlmi suretler "EZ-ZAHİR" ' den geridedir..

"EZ-ZAHİR" den.."EL-BATIN" dan..

Sevgi zahir değilya hani.."EZ-ZAHİR" olandan..
Sevgi batın değilya hani.."EL-BATIN" olandan..

Güneş Oradaydı ya...

Bulutlar utançlarından çekilmeseydi de
Bilmiyor musun güneş oradaydı