Sayfayı Yenileyerek ya da Başlığa Tıklayarak Arşivde Dolaşabilirsiniz

Ruh / Elektrik / Tasavvuf (Devam)

Ruh'a Elektrik Misalini Layık görenler Ayet'deki açık zamanlamaya iyi dikkat etsinler.

"Onu düzenleyip içine >>ruhumdan üflediğim zaman<<, onun için hemen saygı ile eğilin" demişti.

Hicr/29

1. ve darebe (meselen) : ve örnek verdi, misal getirdi
2. lenâ : bize
3. meselen : örnek, misal
4. ve nesiye : ve unuttu
5. halka-hu : onun (kendi) yaratılışı,
6. kâle : dedi
7. men : kim
8. yuhyi : hayat verir, can verir
9. el izâme : kemikler
10. ve hiye : ve o
11. remîmun : çürüyüp dağılmış

Yasin 78


Andolsun İncir'e ve Zeytin'e,

Sîna Dağı'na;

Şu emin beldeye ki,

Gerçekten biz "İnsan"ı en güzel bir sûrette yarattık.

Sonra onu, esfeli safiline (en sefil hale, nefsinin karanlıklarına) iade ettik (çevirdik).

Sadece (hakikatine) iman edip imanın gereğini uygulayanlar hariç! İşte onlar için kesilmeyen bir karşılık vardır!

Bundan sonra dini (hakikat ve Sünnetullâh apaçık ortada iken) sana yalanlattıracak ne olabilir?

Allâh hükmedenlerin en mükemmel hükmedeni değil mi?

Tin Suresi


Her aşık, aşk avcısından bir ok yemiştir... Kan ağlar, kan yutar, fakat yarası görülmez....

Mevlana Celaleddin-i Rumi (k.s.)

Tasavvuf / İlim (Devam)

Bu Beden Zanaat mı Sanat mı. 'Sanat ne ki Zanaat ne ki' ye gider bu. Hatta bu gibi şeyleri konuşmanın ve Yaşamın aslında bir Manası olmadığına İnsanın Manalandırdığına kadar gidilir. Ya tam Manasını bulursun ya da Cehalet Baki'dir evet. Sen Rastgele veya Hiç yaşıyorsun diye Hakk Manasız olmaz Bilesin. Kabir'deki cevaplarda Hiçbiri şıkkı Yok.

Ya Acizliğini İdrak eder de Manayı Bilirsin. Veya İlm'i öğrenir Derya'ya açılır Sıdk ile Daimi İkrara, Şükr'e kavuşursun.

Zeus efendi ! Varlıkların çokluğu Sıfatlarının çokluğuna; İnsan'lar çok iken her birinin de İnsan olması Manası da Tekliği Birliği Manasınadır. Aklın gözüne inmesin. O Zat'ın Manası yine elbette ancak kendisine benzer. Evvel olan Zat böyle buyurdu !

"...en yüce örnek O'nundur..." [Rum/27]

Tasavvuf/ Zevk

Allah’ın rızasını kazanmak arzusuyla ve kalben mutmain olarak mallarını Allah yolunda harcayanların durumu, yüksekçe bir yerdeki güzel bir bahçenin durumu gibidir ki, bol yağmur alınca iki kat ürün verir. Bol yağmur almasa bile ona çiseleme yeter. Allah, yaptıklarınızı hakkıyla görendir.

Bakara 266

Zevk Ehlinden olan kardeşler bu ayeti kendi cihetlerinden yorumlasınlar..

‎"Ey Rabbimiz! Ailemden bir kısmınnı, senin hürmetli Beyti'inin yanında, ekinsiz bir vâdide yerleştirdim -namazlarını Beyt'inin huzurunda dosdoğru kılsınlar diye-. Ey Rabbimiz! Sen de insanlardan mü'min olanlarrın gönüllerini onlara meylettir ve onları meyvelerle rızıklandır ki, onlar da nimetlerinin kadrini bilip şükretsinler"

İbrahim 37

Bir de bu ayeti kerimeyi

Kuranda Şiddet ! (Devam)

Ey iman edenler! Allah yolunda sefere çıktığınız zaman, gerekli araştırmayı yapın. Size selâm veren kimseye, dünya hayatının geçici menfaatine (ganimete) göz dikerek, “Sen mü’min değilsin” demeyin. Allah katında pek çok ganimetler vardır. Daha önce siz de öyle idiniz de Allah size lütufta bulundu ((Selamını aldınız)). Onun için iyice araştırın. Çünkü Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.

Nisa 94

Kendilerine savaş açılan müslümanlara, zulme uğramaları sebebiyle cihad için izin verildi. Şüphe yok ki Allah’ın onlara yardım etmeğe gücü yeter.

Hac 39

Onları nerede yakalarsanız öldürün. Sizi çıkardıkları yerden (Mekke’den) siz de onları çıkarın. Zulüm ve baskı, adam öldürmekten daha ağırdır. Yalnız, Mescid-i Haram yanında, onlar sizinle savaşmadıkça, siz de onlarla savaşmayın. Sizinle savaşırlarsa (siz de onlarla savaşın) onları öldürün. Kâfirlerin cezası böyledir.

Bakara 191

Ancak sizinle aralarında anlaşma olan bir topluma sığınmış bulunanlar, yahut ne sizinle ne de kendi kavimleriyle savaşmayı içlerine sığdıramayıp (tarafsız olarak) size gelenler başka. Eğer Allah dileseydi, onları size musallat kılardı da sizinle savaşırlardı. Eğer onlar sizden uzak durur, sizinle savaşmayıp size barış teklif ederlerse; Allah, onlara saldırmak için size bir yol (yetki) vermemiştir.

Nisa 90

Sana haram ayda savaşmayı soruyorlar. De ki: “O ayda savaş büyük bir günahtır. Allah’ın yolundan alıkoymak, onu inkâr etmek, Mescid-i Haram’ın ziyaretine engel olmak ve halkını oradan çıkarmak, Allah katında daha büyük günahtır. Zulüm ve baskı ise adam öldürmekten daha büyüktür. Onlar, güç yetirebilseler, sizi dininizden döndürünceye kadar sizinle savaşmaya devam ederler. Sizden kim dininden döner de kâfir olarak ölürse, öylelerin bütün yapıp ettikleri dünyada da, ahirette de boşa gitmiştir. Bunlar cehennemliklerdir, orada sürekli kalacaklardır.

Bakara 217

Eğer siz (Uhud’da) bir yara aldıysanız, şüphesiz o topluluk da (Müşrikler de Bedir’de) benzeri bir yara almıştı. İşte (iyi veya kötü) günleri insanlar arasında (böyle) döndürür dururuz. (Bazen bir topluma iyi ya da kötü günler gösteririz, bazen öbürüne.) Allah, sizden iman edenleri ayırt etmek, sizden şahitler edinmek için böyle yapar. Allah, zalimleri sevmez.

Ali İmran 140

Onlar müstahkem kaleler içinde veya duvarlar arkasında olmadan sizinle toplu hâlde savaşmazlar. Kendi aralarındaki çekişmeleri şiddetlidir. Sen onları toplu sanırsın. Hâlbuki kalpleri darmadağınıktır. Bu, onların akılları ermez bir topluluk olmalarındandır.

Haşr 14

Savaş, hoşunuza gitmediği hâlde, size farz kılındı. Olur ki, bir şey sizin için hayırlı iken, siz onu hoş görmezsiniz. Yine olur ki, bir şey sizin için kötü iken, siz onu seversiniz. Allah bilir, siz bilmezsiniz.

Bakara 216

Nasıl olur da Allah yolunda savaşmayı ve "Ey Rabbimiz! Bizi halkı zalim olan bu topraklardan kurtar(ıp özgürlüğe kavuştur) ve rahmetinle bizim için bir koruyucu ve destek olacak bir yardımcı gönder!" diye yalvaran çaresiz erkekler, kadınlar ve çocuklar için savaşmayı reddedersiniz?

Nisa 75

Dediler ki: “Ey Mûsa! Onlar orada bulundukça, biz oraya asla girmeyeceğiz. Sen ve Rabbin gidin, onlarla savaşın. Biz burada oturacağız.”

Maide 24

Eğer inananlardan iki grup birbirleriyle savaşırlarsa aralarını düzeltin. Eğer biri ötekine karşı haddi aşarsa, Allah’ın buyruğuna dönünceye kadar haddi aşan tarafa karşı savaşın. Eğer (Allah’ın emrine) dönerse, artık aralarını adaletle düzeltin ve (onlara) adaletli davranın. Çünkü Allah, adaletli davrananları sever.

Hucurat 9

Yoksulluk korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin. Onları da, sizi de biz rızıklandırırız. Onları öldürmek gerçekten büyük bir günahtır.

İsra 31

Gerçekten ziyana uğrayanlar o kimselerdir ki dar kafalı cahillikleriyle çocuklarını öldürürler, Allahın onlara rızk olarak sağladığı şeyleri yasaklarlar ve (bu tür yasakları da) haksız yere Allaha yakıştırırlar: Onlar sapkınlığa düşmüşler ve doğru yolu bulamamışlardır.

Enam 140

Onlardan biri, kız çocuğu ile müjdelendiği zaman içi öfke ile dolarak yüzü simsiyah kesilir!

Kendisine verilen kötü müjde (!) yüzünden halktan gizlenir. Şimdi onu, aşağılanmış olarak yanında tutacak mı, yoksa toprağa mı gömecek? Bak, ne kötü hüküm veriyorlar!

Nahl 58-59

Sizinle savaşanlara karşı Allah yolunda siz de savaşın. Ancak aşırı gitmeyin. Çünkü Allah aşırı gidenleri sevmez.

Bakara 190


Fakat o göğüs veremedi o (akabeye) sarp yokuşa

O sarp yokuş nedir bilir misin?

Köle azat etmek

Açlık gününde yakını olan bir yetime yedirmek,

Aç açık bir yoksulu doyurmak.

Sonra da birbirlerine sabır ve merhamet tavsiye eden mü'minlerden olmaktır.

Ki onlardır işte meymenet sahibleri

Ayetlerimizi inkar edenler ise, onlardır işte şeamet sahipleri

"Kapıları kilitlenmiş" bir ateş onların üzerinedir.

Beled 11/20

Tin Suresi

Andolsun İncir'e ve Zeytin'e,

Sîna Dağı'na;

Şu emin beldeye ki,

Gerçekten biz "İnsan"ı en güzel bir sûrette yarattık.

Sonra onu, esfeli safiline (en sefil hale, nefsinin karanlıklarına) iade ettik (çevirdik).

Sadece (hakikatine) iman edip imanın gereğini uygulayanlar hariç! İşte onlar için kesilmeyen bir karşılık vardır!

Bundan sonra dini (hakikat ve Sünnetullâh apaçık ortada iken) sana yalanlattıracak ne olabilir?

Allâh hükmedenlerin en mükemmel hükmedeni değil mi?

Tin Suresi

Her aşık, aşk avcısından bir ok yemiştir... Kan ağlar, kan yutar, fakat yarası görülmez....

Mevlana Celaleddin-i Rumi (k.s.)

Bilinmezcilik Hikayeleri...

"...bir şeyi bilmemek, onun hükmünü açıklamaz..."

Muhyiddin İbn Arabi (r.a.)

"...Sırlarını açıkladığımız bu anlamları kavrayıp öğrendiğinde, dünyanın, ölümün, ahiretin bilgisini: her mahalle özgü zaman ve hükümlerinin bilgisini öğrenirsin. Allah bize ve size hükmünü açıklasın. Bizi kendisini bilmede sabit kadem yaptığı kullarından etsin!..."

Muhyiddin İbn Arabi (r.a.)

Allah’ın yaratıcısı olduğunu bilip de
Hayrete düşmeyen kimsenin durumu cahilliğine kanıttır

Allah’ı Allah’tan başkası bilemez agah olunuz!
Bilinçli olan gafil gibi değildir.

İdrakten acizliği idrak bir bilgidir
Akıl sahiplerindeki hüküm de böyledir

O öyle bir ilahtır ki övgüleri sayılamaz
O münezzehtir, O'nun için örnekler vermeye kalkma!

Muhyiddin ibn Arabi (r.a.)

Ruh (Devam)

Hayal'e nasıl bakıyor, görüyorsun. Göz'le mi. Ne ile bakıyoruz Hayal'e. Kaynak göster.

Ruh/Nefs/Allah'ı Bilmek

Ey Ruh. Şu Nefs'e bak. Allah'ı Bilmek yerine, neler neler düşünüyor.

İlim / Allah'ı Bilmek

Bizi kendisini bilmede sabit kadem yaptığı kullarından etsin.

Muhyiddin İbn Arabi (k.s.)

Acz / Takva / Zevk / Saygı / Mağfiret

Acz de, bazı olur Küfre yaklaşır..

Kusurunu itiraf edersen, Allah seni Acz'i mazeret edinmek edepsizliğinden kurtarır.

Mazeret edinmek, Mağfiret etmesi demek olmaz.

Gereği gibi, saygı duyar da korkarsan, Allah, kendisiyle Zevk ettiğini zannetme edepsizliğinden kurtarır. Sever, kendisine yöneltir.

Veli

1. innemâ : sadece, ancak
2. veliyyu-kum(u) : sizin veliniz, dostunuz
3. allâhu ve resûlu-hu : Allâh (cc.) ve O'nun Resulü
4. ve ellezîne âmenû : ve âmenû olan kimseler, Allâh'a ulaşmayı dileyenler
5. ellezîne yukîmûne : o kimseler ikame ederler
6. es salâte : namaz
7. ve yu'tûne : ve verirler
8. ez zekâte : zekat
9. ve hum : ve onlar
10. râkıûne : rüku edenler, Allâh'ın önünde saygıyla baş eğenler

Maide 55

Haller / İlim / Haller en büyük perdelerdir

..Halin mahiyetini bilmeyen sufiler, halin bilgiden üstün olduğunu söyler. Halbuki Allah adamlarının büyükleri, bu dünyada hallerden sakınır. Haller, en büyük perdelerdir. Bu nedenle sufiler halleri ‘vergi (mevhibe)’, makamları kazanılan şeyler saymışlardır. Büyüklere göre ise, dünya her zaman çalışma yeridir, yoksa (vergi olan) hal yeri değildir. Çünkü çalışmak, senin dereceni yükseltirken, hal sahibinin vaktini boşa harcar ve bu nedenle yükselemez. Hatta hal, salikin (kazanım yoluyla elde ettiği) makamının dünyadaki erken-peşin sonuçlarındandır. Bu nedenle haller vergiler olmuştur. Kazanılar şeyler olsaydı, hiç kuşkusuz, onlar sayesinde yükselme gerçekleşirdi.

Hal dünyada değil, ahirette üstün olacaktır. Bilgi ve makam ise, hem dünyada ve hem de ahirette üstündür. Allah peygamberine bilgisinin arttırılmasını istemeyi emredip şöyle demiştir: “Rabbim bilgimi artır!” (Taha:114) Halbuki halindeki bir artışı istemeyi emretmedi. Halin üstün olduğunu kabul eden kimse bilginin üstünlüğünü bilip bilgiden de güvenilir bir zevki olsaydı, hiç kuşkusuz, kendisini bilenleri şereflendirdiği konuda Allah’a uymuş olurdu. Söz konusu kişi Allah’ın kendisini ve seçkin melek ve kullarını nitelediği bu özellikten mahrum kalıp bu dereceye ulaşamamış olduğu için, halin bilgiden üstün olduğunu iddia ederek kendini savunmaya kalkışmıştır. Böyle bir insan –Allah’a hamdolsun- hem bilgiden ve hem de halden eksiktir.

Doğru hal sahipleri, bilginin hale göre üstünlüğünü bilenlerdir. Onlar, bilginin peşindedir. Çünkü hal onlarla yaratılış gayeleri arasında bir engeldir. Bu nedenle, halden (hal peşinde koşmaktan) uzak dururlar. Halin engel olduğunun kanıtlarından birisi şudur: Hal sahibi haliyle mutlu olsa bile, ölümü anında ondan yüz çevirip ondan uzaklaştığını ve hal sahibi olmamayı dilediğini görürsün. Çünkü hal, Allah’a yaklaştıran bir şey değildir. Dünya ise, (Allah’a) yaklaştıran sebeplerin bulunduğu bir yerdir. Ahiret ise yakınlık yeridir. Gerçek bilgin, her niteliği kendi yerinde hüküm sahibi yapar. Halin hükmü ise ahirettedir. Bilgi ise, hem dünyada hem de ahirette, kısaca her yerde hüküm sahibidir. Çünkü onun üstünlüğü eksiksizdir.

Muhyiddin ibn Arabi (K.S.)
Futuhat-ı Mekkiyye

Tasavvuf/ Yokluk/ Ölüm/ Namaz

Ölü gibi ol namazda. Diri'yi bulursun.

Terazi nerede ! Adl nerede !

Bir "şey"'in gerçekleşmesinin esası İyi hissetmen midir kötü hissetmen mi. Sıkıntı mıdır genişlik midir. Sarhoşluk mudur Ayıklık mıdır. Eksiklik midir Tamlık mıdır? Bak İkilik var hep. Sistem ikilik üzeredir. Sistem Gayr'dır. Sistemin Aslı ise İsimlerdir. O İsimlerinin Aslı ise Zat'dır. Sistemi üstün tutarsan ! veya serbest takılırsan virüs kapmaman imkansızdır. Gizlenen virüs hantallaştırır sürünerek yol alırsın. Bir gün Sistem çöküverir. Sistemin çöktüğünü bizzat gören ile yaşamı boyunca başı ağrımamışın müşahedesi bir olmaz ! Bu örnekler Zat'ı üstün tutan için değil ki ! O'na Misaller getirmeyin ! Allah kendisini bilir ! O Zat'ı Bil ! Madem "Bilmiyorum" diyorsun; İşte zaten onun için Sistem'den yani İkiliklerden bahsediyoruz. Zat'dan değil ! Seni uyutarak hoş hissettiren O Zat beni uyutmaz . Çile çektirir de Hakikatleri belirtir. Hak ise Tek'dir. O'nun dilediği olur. Senin Zan ettiğin değil. Rabbimin birşey dilemesi hariç. O Zat'a itimadın varsa, Güvenirsin. Her işinde güvenirsin. Herşeyin bir aslı var da Varlığın yok mu ? Dünya mı o Asıl ki her gün birliktesin de hiç rahatsız olmuyorsun ? Rab İsimdir. İsimler, işaret ettiğine götürürler. Lafla Peynir gemisi yürümez. Fakat o Bismillah ile Nuhun gemisi yürür. Rahat yol alabilmen için güçlü bir virüs kalkanın olması gerekli. Dediğim gibi İkilik var "Sistemde", "Sistemi üstün tutanda". Bu İkilikler ancak Tek bir elle nimet haline gelebilir. Zatın elleri. Şimdi tam da orada, Sevgilinin kaşı gözü mü üstündür Sureti mi yoksa Sevgi mi ? Vasıfları mı Sıfatları mı Tecellileri mi Zatı mı ? O çok çok üstündür çok büyük çok yücedir ! Zat'ı hem salt Ruh'unu ki Sende de görmemektesin; hem de Sevgilinin Kaşı Gözü yani Elbiseleri demektir ki "Görmek" denilen şey de o Suret'in kendisidir. Bakmakla Görmek de bir olmaz. Bakış Müşahedenin kendisi ama, kimse yok o Suretinde. Görmek ise Bilerek bakmak demek, Bildiğine. Tafsilatlandırmak mı daha iyidir, "Biliyorum" deyip geçmek mi? Bilmem demek mi daha iyidir, Bilmek mi ? Zatı üstün tut ! Sistem yerine İsimlerini üstün tut ! İnternetde dolaştırılanla, Bilgisayarı da irade eden bir olmaz. Zatın elinde her şeyi birer Nimet'dir. O Zat'ın her şeyi Veli Nimetdir. Vallahi O Zat Veli Nimettir ! Hiç'liği üstün tutmak ise ancak ikiliğin hoş gelmemesi sebebiyledir. Dolayısıyla Asıl olamaz. Asıl O'nun isimlerinden birisidir. Bu İsmin işaret ettiği ise yalnız Zat'dır. Gayrını içermeden ! Ruhun olmadan "Sen" diye Bedenine denilmezdi. Bilgisayara "Sen" diyen gördün mü ?! Halbu ki o da çok iş Görmededir. Fakat ondaki Ruh nerede ! Zat'sız bir Nefs sadece, Hayvandan daha da aşağı olandan daha da aşağı. Şimdi tam da burada: Yükseklerde kim var ! Üstünde ! Göklerde kim var ! Nefsini bilen Rabbini bilir. S.a.v. Nefs nerede, Ruh nerede, Elektrik nerede ! Elektrikteki varlığı, Ruhdaki Tecellilerle kıyasla ! Vazgeç yersiz benzetmelerden ey Ruh olduğundan cahil, habersiz Nefs ! Bu Mülk'ler kimin ! Bu Mülk Kimin ? Herşey nerede ! O'nun Misali gibisi de yok ki ! Bir yere konulsun ! Terazi nerede ! Adl nerede ! Gökler nerede ! O nerede ! O'nu yalnızca.. ve Yalnızca O'nu "Bilmelisin" o halde ! Sistemde yayılmış bekliyorsan İkiliklerden ancak İsimleriyle korunursun. Zikret. Tesbih et. Niyaz et. Yer, Gök olur ! Sıfat Tecellileri görürsün ! Belki Sıfatlarına girersin. Zaten Müminsin ?! Hakk da olursun ! Hakk'ın O olduğunu bilen, Mümin olduğu gibi Hakk'da olur ! Rabbinden gelir ! Batıldan gelen Hakk olmaz ! Hakk'da, ancak Batıllığıyla Hakikat bulur Batıl. Razı olunmayan Hakk olmaz ! Olamaz ! Gayrını Ayrı sanırsın, ondan unutman. Unutmamaktır oysa esas olan herşeyin Asıl kaynağı olan el-Evvel'i ! O örneksiz Yaratanı ! Benzersiz Yaratıcıyı ! Hiçliğin ismini anma ! O Evvel O Samed Zat'ın gücüne gider !...

Sû-izan

Kendi adıma konuşayım, eğer Kulun Hakkını vermeyip de, eleştirirsen; Rabbin karşılığı olarak Sû-izan'nın devam eder.

Takdir/ Tedbir

Yanlışlık, tedbirin alınmasında değil; takdirin, tedbirle değiştirilebileceği düşüncesindedir!..

Ahmed Hulusi

Sadakat meclisinde, kudretine nihayet olmıyan bir şehinşahın huzurı kibriyasında...


Sadakat meclisinde, kudretine nihayet olmıyan bir şehinşahın huzurı kibriyasında.

Kamer 55

Aşk (Devam)

"Aşk öylesine zengindir ki zenginliğinden kimseye minneti yoktur, hiçbir şeye aldırış etmezlik var ya, ona bile aldırış etmez o."

Mevlana Celaleddin-i Rumi (k.s.)

Ümmetim dünyayi büyük bir şey zannettiği zaman,

Hz. Ebu Hureyre (r.a)'dan, Resul-i Ekrem (s.a.v) şöyle buyurmuştur: "Ümmetim dünyayi büyük bir şey zannettiği zaman, kalplerinden İslam'ın heybeti ve değeri çıkacak. İyiliği emir ve kötülükten nehyetmeyi bıraktıklarında ise vahyin bereketinden mahrum kalacaklar. Birbirlerine sövüp saydıklarında ise Allah'ın gözünden düşeceklerdir." (Hakim-i Tirmizi, Dürrü Mensur)

Melamilik (Devam)

Kendilerinin ilgisi karşısında O Za'tın ilgisini gördüklerinde kendi amellerinin hiçliğini idrak ettiler...

İşte tam da orada Zat'ın zat deryasında kulaç atmak varken bir Cennet Kadehinde Efe olup

- << Biz amele, surete kıymet vermeyiz efendi >> diyenler yok mu !

İşte onlar, bu Ahkamı Melami'lik zannedenlerdir !

Bir kadehte Zom olanın Hal'i ile Ayık'lık Hal'i hiç bir olur mu !

Ayıklık, lafın gelişi Hal oldu !

Zat'ın Hali O Zat'ın !

O, Kul Amel'ini, Kendi Fiilinde, Kulun Niyet'i ile Var-sayar !

Yok sayılacak bir Fiil'in ise zaten yok !

Zina ile Cima'nın aynı şey olduğunu varsayan Cahil ile ! Suret'e Amel'e kıymet vermeyen Aldanmış aynı Hal'de !

Ne Melamisi lan !

Adam ol adam !

Allah adamı !


"...Bir amelin işlenmesi veya terk edilmesi sırasında kişi tâbi değilse, bu amele itibar edilmez. Gerçi tâbi olmak amelin kendisinden daha ağırdır..."

Muhyiddin ibn Arabi (r.a.)

‎"Netice-i Kelâm; cehaletle birlikte ne hayat ne de makam söz konusu olmaz.. Yani, şer-i ilimlerden cahil olan bir şahsın ne hayatının ne de makamının hiçbir kıymeti harbisi yoktur."

Muhyiddin ibn Arabi (r.a.)

Camiye giden iki yüzlü, gitmeyen kafir

"Camiye giden iki yüzlü, gitmeyen kafir"

Bu çıkarım, istisnasız herkesin Allah için olan seferinde (Fetih/Nefs/Cihad/Ganimet) karşılaştığı büyük İmtihanlardan biridir. Sonucunda ise Mükafat olarak şu iki Hakikat Zahir olur: "Bilenlerle bilmeyenler bir olmaz" ve, "Allah bilir siz bilmezsiniz"...

yalnız O Var'dır

Hakikatte İstisnasız her insan için, yalnız O Var'dır.

"...O'ndan başka bir dost ve şefâatçi yok >size<; ..."

İnsan'ın Hayvan olmadığı, Halife olduğu ve İmtihanda olduğu; birbirlerini yeme hususunda Doğa'ya uygun görülmüş kusursuz dengeden "müstağni tutulmasından" gayet net anlaşılır. Düşünmesi, Cehaletini ve sonucunda Bilmek istememesi de Düşüncesizliğini gösterir. "...O'ndan başka bir dost ve şefâatçi yok >size<; hâlâ mı düşünüp öğüt almazsınız?" [Secde/4]

Gayb/ Tasavvuf/ Vahiy

"Bu, sana vahyettiğimiz "gayb" haber-leri- nden [biri] dir..."

Yusuf Suresi 102

Gayb konusunda aç olanın Ayetlerin Gayb oluşundan ya haberi yoktur ya da şımarıktır.

Arı'da Vahy alır fakat o Peygamber Makamındaki (s.a.v.) değil. Varlıkda böylece Mertebeden Mertebeye Makamdan Makama dereceler, yükselişler alçalışlar vardır . "Ol" emri bazılarına hoşlukla "Olmaz" diye de duyulur. Arılık'da Nefs olmasa da Şairlik bile yine İlhamla verilir.

Tasavvuf/ Namaz

"Namaz mekteptir. Bu mektebe hemen kaydol."

Münir Derman (k.s.)

Fıtrat/Tasavvuf/ Hakk

İnsanın kolunu bacağını çeke çeke, arabaya bağladığında veya testereyle filan kestiğinde koptuğunu düşünüyorsun. Öyle zorlarsan kopar evet. Bir sorun varsa yaşamda, mutlaka bu gibi zorlamalarladır. Sakat bi insan ancak onu aşağılayan, durumunu dikkate almayan kimseler varsa rahatsızdır. Yoksa o hiç kimsenin görmediği Sevgiyi görür; dengelenir. Hastalık, Kusur, Hata da böyledir. İnsan yaratılışı tamamen güzeldir. Aklı baştan alan bi güzellikte Hakk (Gerçek) olarak yaratılmıştır. Sureten çirkinlik görecelidir. İnsan'ın doğasında İslam tam olarak böylece Hikmet'le yazılıdır. Nefs'in örtüsü ancak öylece zorlamış Allah'a nankör (kafir) olarak gerçeğe örtü olmuşların zulmüyle açılabilir. O zulme uğramış İnsan bu Gerçekleri (Hakk'ı) bildiği halde Batıl'a Sabr etmez, yaratılış nimetine şükretmezse saflığı bozulur; inkar ederse o da Zalimlere katılır. Hakk'ı Bil ve Dön. Tevbe et. İnsan Nefs'leri ziyandadır, birbirlerine Hakk'ı ve Sabr'ı tavsiye eden Ruh'lar müstesna.

Tasavvuf/ Gizli Şirk/

Sana birisi bir ayakkabı hediye etse ona elli defa teşekkür edersin, o ayakkabıyı giydiğin ayağı verene ne kadar teşekkür ediyorsun.

Aşki Muzaffer Ozak (k.s.)

Elementleri yediren içiren'den.. C yiyip H2o içiyorsun Homosapien !

İnsan yediğine bir baksın!

Abese 24

Ruh/Tasavvuf (Devam)

Cismi yok; Suret'i Kendi değil;
O'ndan bir Ruh'un var
Kavuşmaya Cism-i Suret'i mani değil

"O'nun sebep yakıcılığına hayranım."

O bidibidi yapmaz, Haifesini gönderir.
Sonra akıllıları ayrıştırır.
Kendisi gelir küller savrulur.

***

"O'nun sebep yakıcılığına hayranım."

Mevlana Celaleddin-i Rumi (k.s.)

***

Yangınım büyüktür.
Dumandan haber alırım;
ne kadar akıllılar ne kadar değiller.
Sen de zannedersin ki tacda hırkada gözüm.

Mümin'in, diğer İnsanlardan farkı..

Mümin (her türlüsü) Allah tarafından yaşamaya sürülmüştür (halife). Mümin İnsana Nur olur. Derdi ona derman olur. Budist ise dağda yaşar. Tıpkı gökdelenlerde yaşayanlar gibi. Veya Manastırlarda. Gökdelenler gölyüzünü kaplar. Aydınlığı engeller. İnsan Tecrübeden ibarettir. Kafir de olur Müslüman da olur. İnsan Halifedir. Mümin Ferrarisini Hibe eder O bulduğu Nur için. Jip'in onun gözünde bi değeri yoktur. İnsanlardan korkan Jipe biner gökdelene çıkar. Mümin yalnızca Allahtan korkar ne kafirlikten korkar ne müslümanlıktan ne de bilimden.
O İnsan karanlıktan korkar kendi ve başkaları adına. Protestoyla da işi olmaz Budistden daha çok Varlık iledir Hristiyandan daha çok ibadet eder. Jipiyle parasıyla eviyle Varlıktan kaçmaz. Çünkü görmesede İnanır. Ve tecrübe ile Bilir, Tanır Varlığı. Özünü. Nerden gelip nereye gitmekte olduğunu. Şahdamarından yakın olandan başkasına İtibar etmez, sivrisineğe dahi değer verir. Kendisi kelebek olmuştur. İkisinin de kendisinin de Etkisini Rabbinden bilir...


"O'nun sebep yakıcılığına hayranım."

Mevlana Celaleddin-i Rumi (k.s.)


Ey insan! Muhakkak ki sen, Rabbine (doğru) çalışıp çabalamaktasın! Sonunda O'na kavuşacaksın!

İnşikak 6


Hani Rabbin, Meleklere: "Muhakkak ben, yeryüzünde bir halife var edeceğim" demişti. Onlar da: "Biz seni şükrünle yüceltir ve (sürekli) takdis ederken, orada bozgunculuk çıkaracak ve kanlar akıtacak birini mi var edeceksin?" dediler. (Allah:) "Şüphesiz sizin bilmediğinizi ben bilirim" dedi.

Bakara 30


O'nu anlamıyorsan, hiçbirşeyi anlamıyorsun demektir..

Macropinna: " Beyni Görünen Balık "

Allah Teala buyurmuştur ki: Ben salih kullarıma, ötelerde, öyle şeyler hazırladım ki, ne göz görmüş ne kulak işitmiş ne de kimsenin hayaline gelmiştir.

s.a.v.


http://jonasclean.blogspot.com/2011/02/kuran-biz-cat.html

Şirk Cehl'ini Deliğinden ve Çileden Çıkaran Ayetlerden Bazıları

Allâh, TEK'liği itibarıyla hatırlatıldığında, sonsuz yaşamlarına iman etmeyen kimselerin şuurları bundan hoşlanmaz! O'nun dûnundakiler anıldığındaysa, hemen onlar müjdelenmişçesine yüzleri güler!

Zümer 45

De ki: "Eğer sapkınlığa düşmüş olsaydım (kendi yüzümden ve) kendi aleyhime sapmış olurdum; ama eğer doğru yoldaysam, yalnızca Rabbimin bana vahyi sayesindedir, kuşkusuz O, en yakın olan, her şeyi işitendir!"

Sebe 50

"...şüphesiz Allah O, hakkın (gerçeğin) ta kendisi, O ölüleri diriltir ve O her şeye gücü yetendr..."

Hacc 6

De ki: "gökleri ve yeri yaratan Allah'tan başka yönetici dost mu edineyim? O yedirendir kendisi yedirilmeyendir." De ki: "İsla­ma girenlerin ilki olmakla emrolundum. Sakın müşriklerden olma."

En'am 14

Onların din anlayışlarına tâbi olmadıkça ne Yahudiler ne de Nasara senden asla razı olmazlar. De ki: "Allâh hidâyeti rehberliğin ta kendisidir (insanlar hidâyet edemez Allâh hidâyet etmedikçe)". Onların hayal veya kuruntularına tâbi olursan sana gelen ilimden sonra, Allâh'tan sana ne bir velî ne de yardım ulaşır.

Bakara 120

Musa (A.S) şöyle dedi: “Eğer siz ve yeryüzünde bulunanların hepsi, inkâr etseniz (bile) muhakkak ki; Allah Gani (şükrünüze muhtaç değil)dir, Hamîd'dir (Övgüye layık olandır).

İbrahim 8

Mahbûb-ı Subhânî, Dervîş-i Hakkânî !..

http://www.facebook.com/notes/yunus-%C3%A7%C3%B6mlek/mahb%C3%BBb-%C4%B1-subh%C3%A2n%C3%AE-derv%C3%AE%C5%9F-i-hakk%C3%A2n%C3%AE-/10150107381427632

Tasavvuf/Fakr (Devam)

Tevfîk-i İlâhi onları hazreti Cud ve Kerem Makamına indirdi. Onlar o ni'metler deryasında ve Cennet nimetleri içinde gark oldular. Ve Tevfîk-i İlâhi onları istivaya benzer bir makama çıkardı.. O makamda Allah'ın onlara, vermeyi takdir kıldığı nimetleri bağışladı. Bütün bu olan bitenlerin esnasında, Hak'kın onların işlerini üstlendiğini bildiler. Halbuki daha "İNSAN" namıyla yâd edilen bir şey değildiler.. Sonra, onlar için duâ etme mahallinde Allah'a sözlü yakınlıkları, o işlerden uzak olduklarını gösterdi. Zira, Allah'ın ihsan ettiği bunca cesim ve lâtif nimetlere karşı şükür etmeyi irâde ettiler. Halbuki Şâkir meşkûr ve Zâkir mezkûr idi. Dolayısıyla bu hakikât onları, irâde ettikleri sözlü Şükür'den engelledi.. Artık kul, bütün gücünü sarf etmesine rağmen, Allah'a hamd ve sena etmekten aciz oldu. Ve, bu hâlin senanın fevkinde olduğunu gördüklerinden, şaşkınlık ve hayret makamında durakladılar. Sonra, insanlar kendilerinden açığa çıkan Allah'ı övmeleri sena etmeleri, ancak Allah'ın kendi fiiliyle Zâtını sena etmesi olduğunu bildiler. İnsanların böyle idrâk etmelerinin lüzûmiyetini yazacağımız âyet delâlet etmektedir. «Zaten size az bir ilimden başkası verilmemiştir.» (İsrâ Suresi, Âyet: 84) Öyle ise, az bir ilim de Allah'ın inâyetiyle bize bağışladığı bir terazidir. Çok ilme ulaşmamız ise bizim için mümkün değildir. Öyle ise ilimde çokluk iddia edebileceğimiz şeylerden değildir. Muhakkik şeyh, herşeyi inceleyip yontandır. Fakat o, yaptığı işlerde samimidir. İddia sahibi ise, o da herşeyi inceleyip yontar. Fakat o, yaptığı işlerde samimi değildir.

Muhyiddin İbn Arabi (k.s.)

Kibir/Tasavvuf

Çoğu ki Kibir'den; Cedel'dir.. O'nların ki ise Hakk Cemalinden Kibir görünür; İlim'dir. Görenedir görene ! köre nedir köre ne !...

Tasavvuf/ Fakr (Devam)

Şükrünü yerine getiremediğini idrak etmeyen, Fakr'ın İlmini elde edemedi..
Bak, sözü kolaylaştırdık, ve İlm ile söyledik...

Tasavvuf (Devam)

O'nun Sevgisiyle, O'nun Vücudunun dibine vurduğumuzda, Yokluğuna Şahit olduk kendi Vücudumuzun. Aşkımızın Ateşini Kendi Nefesiyle söndürdü. Halvet olduk O Zat ile. Hayvanların Halifeliğinden, Süleyman'ın (a.s.) Tahtına serildiğimizde haberimiz oldu. Merhametinin Bizimle birlikte, Hayvandan da aşağı olanları kuşattığını gördük. Hakk ve Sabr olduk Mümin ile. Lakin Var olduklarını zannedenler Yok'u ne bilir?..

Tasavvuf/Ruh/Bilinmezlik

Ruh Kendinden olması sebebiyle,
Beden'e sınırlanman, değil Beden sebebiyle!,
Ancak Herşey Takdir'i ile İradesinde!
Tecelliyi artırırsa Şahit de olursun
Bil Kadir olan Zat'ı; Bilinmezlikle Gaflet etme!
Beden nedir, Kainat küçücükmüş,
Bilirsin o vakit, O Ruh'dan İçre!
Hakk'ı şimdi Bil de, Mucizeye düşme!

Vahdet-i Vücud/Panteizm/Cenab-ı Hak

1. ve izâ zukire : ve zikredildiği zaman
2. allâhu : Allah
3. vahde-hu : onun tekliği
4. işmeezzet : tiksindi, nefretle ürperdi
5. kulûbu : kalpler
6. ellezîne : o kimseler, onlar
7. lâ yû'minûne : îmân etmezler
8. bi el âhıreti : ahirete
9. ve izâ : ve olduğu zaman
10. zukire : zikredildi, anıldı
11. ellezîne : o kimseler, onlar
12. min dûni-hi : ondan başka
13. izâ : olduğu zaman
14. hum yestebşirûne : onlar neşelenip sevinirler


1. zâlike : o, işte o, işte bu
2. bi enne allâhe : muhakkak ki Allah
3. huve : o
4. el hakku : hak, gerçek
5. ve enne-hu : ve muhakkak ki o
6. yuhyi : diriltir
7. el mevtâ : ölüler
8. ve enne-hu : ve muhakkak o
9. alâ : üzerine, ...e
10. kulli şey'in : herşey
11. kadîrun : kaadir, gücü yeter


Bir kere Alem kelimesi
Sadece bir İsim
Çünkü Alem denildiğinde kastedilen asla Tek değil
Bir de değil
Sırf cüz'ler
Yani isim olarak Alem ile işaret edilen şey
Hakikatte gerçekten yok
O halde ayan ve malum olan Tek'lik ve Bir'lik
Hakk'dan gayrısında değil ki

Fütuhatı Mekkiye'den...

http://www.facebook.com/album.php?aid=378899&id=577220829&l=c8abaa9b02


http://www.facebook.com/group.php?gid=137185146318329&ref=mf

Perdeler Kalksa Yakinim Artmazdı...

Niye yaratıldı Kul.. BÜYÜK YAZAYIM DA ANLAŞILSIN!...

HANGİ BİLMEKDEN BAHSEDİLİYOR..

Neden anlaşılmadığını ve karıştırıldığını anlıyorum biliyorum ama Bilmezse Kul, Allah ne yapmış oldu?...

Allah BİLİR siz BİLMEZSİNİZ...

Yani bu BİLMEK İŞLEMİNİ SİZ YAPAMAZSINIZ...

O DİLEMEDİKÇE SİZ DİLEYEMEZSİNİZ...

Yani O DİLEMEDİKTEN SONRA SİZİN DİLEMENİZ (DİLEDİĞİNİZ) BİR ŞEY İFADE ETMEZ (DİLEMEK OLMAZ)..

Neden anlaşılmıyor?..

Çünkü BİLMEK ! Bilmek istiyenler içindir... Bilinç sahibi olanlar içindir..

Zanedilmesin ki HALK İLE konuşuyorum..

Hayır HAK İLE konuşuyorum..

" Allahın zatı üzerine tefekkür etmeyin " s.a.v.

Tefekkür'le Biliş'in ne alakası var da İTİRAZIN HAK İLE olsun da HAK olsun!..

Ayrıca "BİLEMEMEK" Zatın varlığını nasıl BİLİNMEZ kılsın?...

TECELLİ Kime AİTTİR?..

Tecelli KİMDENDİR?...

BİLİŞ NE ?..

KİM'E OLUR?.. KİMDEN OLUR?.. NE'DE OLUR?.. KİMDENDİR?..

MURAD'I BİLİNMEK OLAN KİMDİR?..

" ASL " KİMDİR?

Yani neden acaba İLM öğrenmek yerine İTİRAZ olur...

İtirazın olduğu yerde " BEN BİLİYORUM " denilen yerde İLİM olmaz ki; İTİRAZ nedir?...

İDRAK İSE KASIT, BİLİŞ'LE NE ALAKASI VAR? Kİ İTİRAZ OLSUN BİLİŞ'E ?

MUHAMMED 19 daki EMİR BATIL ASLI OLMAYAN BİR EMİR MİDİR Kİ ALLAH EMRETSİN ? MÜMKÜN OLMAYAN VAR OLMAYAN BİR DURUMU EMREDER Mİ ALLAH HİÇ ?...

YARATAN YARATILANI HANGİ MURAD İLE YARATTI ?!

BİLİNEMEME VE İDRAK EDİLMEZ OLUŞ O ZAT'IN SIFATLARIYLADIR..

SONSUZ SINIRSIZ OLAN ŞEY ZATEN NASIL İDRAK EDİLSİN ?!

O HALDE BİLİŞ NEYEDİR?!...

MUSA KİM'İ BİLİYORDU DA O'NU SIFATLARIYLA İDRAK ETMEK İSTEDİ ?!

YANAN AĞACI MI ?!...

Sen KİMİ BİLMEYE devam edeceksin şimdi ?!

Alemi mi ? Yanan ağacı mı? Tecelliyi mi ? Cehaleti mi ?

YOKSA O YÜCE ZAT'I MI ?!..

"ASL" Dünya değildir.. O'dur..

Avamın düştüğü en büyük tuzak "Mecnun bu ya onda mükellefiyet bile olmaz" demesidir.

Yani o İlm'i, kendi Vehmi gibi, Aşıkların halleri gibi zanneder.

Böylece o, HAKK ilminden ve dolayısıyla HAKK' (ASL) dan da uzak kalır.

ASL dieniliyor ASL... Nefs yoktur denilmiyor... ASL'ı BİL deniliyor...

http://www.kuranmeali.org/39/zumer_suresi/45.ayet/kurani_kerim_mealleri.aspx

http://www.kuranmeali.org/22/hacc_suresi/6.ayet/kurani_kerim_mealleri.aspx


Zikrin Devamlı oluşu...

Hatırlamak yerine UNUTMAMAK: BİLİŞTİR, BİLİNÇTİR, FARKINDALIKTIR...

Tasavvuf/ Fakr/ Zat Tecellisi/ Sıfat Tecellisi

“ Fakr küfre yakındır.”



s.a.v.



“ Fakirlik zaman olur ki küfre yaklaşır.”



s.a.v.



“ Fakrım övüncümdür ”



s.a.v.



“ Yoksulluk iki cihandada yüz karasıdır. ”



s.a.v.



Resulullah (aleyhissalatu vesselam) devamla şunu söyledi: “ Allah Teala'nın rahmeti Lut'a olsun, o aslında çok saglam bir kaleye sığınmıştı... ”



s.a.v.



“Allah (CC) ile öyle bir zamanım olur ki; o anda, ne -Melek'ül mukarreb- Hakk'a (CC)yakın Melek, ne de -Nebi Mürsel- bir Peygamber (SAV) girebilir.”



s.a.v.



Bir soru : Öyle bir zati tecelli gelen kişi ,sonsuz bir hiçlikte tutunacak bir şey bulamamışve Allahın Rahimiyetine sıgınmış olabilir mi?



Cevap : O dediğiniz Zati tecelli olmaz, Sıfat Tecellisi oluyor..



“Allah (CC) ile öyle bir zamanım olur ki; o anda, ne -Melek'ül mukarreb- Hakk'a (CC)yakın Melek, ne de -Nebi Mürsel- bir Peygamber (SAV) girebilir.”



Bu manada ise Tecelliden öte, Biliş vardır.. Yani bir Hal değil, Bilinç..



***



"...Resulullah (sav) Efendimizin haberini verdiği hariç; rıza makamının üstünde bir basamak yoktur. Ona da şöyle anlattı:



"Benim Allah ile bir vaktim olur ki; oraya ne mürekkeb melek, ne de mürsel peygamber girebilir."



Aşağıda anlatılacak kudsi -hadis dahi bu manaya işaret etmektedir:



"Ya Muhammed, ben ve sen vanz. Senden başkasını senin için yarattım."



Bunun üzerine, Resulullah (sav) Efendimiz dahi, şu münacaatı yapmıştır:



"Allahım, sen varsın; ben yokum. Senin gayrını zatın için bıraktım."



Allahu Teala, ona salât ve selâm eylesin; Muhammed Resulullah'ın azameti bugün nereden idrak edilebilir? Onun üstün kadri kıymeti nasıl bilinir? Bilhassa bu dünya hayatında. Zira, hak batılla bu evde imtizaç etmiş; iptilâ yeri olduğundan da, batılla hak birbirine karışmıştır. Onun şanının azameti, kıyamet günü belli olacaktır. Çünkü orada, enbiyanın imamı ve onların şefaatçisi olacaktır. Adem ve diğerleri, onun sancağı altında toplanacaklardır. Resulullah Efendimize ve diğerlerine salâtların en faziletlisi, selâmların dahi ekmeli olsun.



Şu mana caiz olur ki: Onun inayet ikramına nail olarak, taamının fazlasını yiyen hizmetçilerinden birine; veraset ve tebaiyet yolu ile, rıza makamının da üstünde bulunan o makamdan bir mahal verile. Resulullah (sav) Efendimizin bir uydusu olarak, o makama mahrem kılına.



Bir mısra:



Zorluk mu olur bir işte, kerem sahipleri ile olunca.



Üstte anlatılan mana, enbiyanın gayrına enbiyadan meziyetli olmayı gerektirmez. Onlara salât ve selâm olsun. Hizmet edilen zatlarla, hizmet edenlerin müsavi olması nasıl tasavvur edilebilir? Tabi iie, bu gibi büyük metbu olan zatlar arasında nasıl bir nisbet bağı kurulabilir? Asıl olan maksuddur; tabi ise... onun bir uydusudur. Tabi olanın son muamelesi, cüz'i olan bir fazilete çıkar; bunda dahi bir sakınca yoktur. Meselâ bir hanik veya haacamatçı. kendine mahsus olan san'atı ile fen sahibi bir alimden faziletli olabilir. Bu durumu, hiç görmedin mi?. Ama bu durum, itibar makamından düşüktür.



Kelâmımız işaretleridir, remizlerdir, beşaretlerdir, hazinelerdir. Buna iman eden hariç; pek çoklarının nasibi yoktur. Bunların imanı da, kendilerine faydalı olacak semereler verir.



Basarı ihsan eden Sübhan Allah'tır.



Selâm, hidayete tabi olanlara. Mütabaat-ı Mustafayı bırakmayanlara. Ona ve nebilerden, resullerden, mukarreb meleklerden kardeşlerine salâtların en faziletlisi, selâmların dahi ekmeli olsun..."



İmam-ı Rabbani (k.s.)/ Mektubat/ 320. Mektub

Tasavvuf (Devam..)

Zıtlıkların bulunduğu Nispetler ve Öğrenilen, İlim ve Kulluktur. O, bütün İsim ve Sıfatları ile Mevcud'du (Tecelli etmemişti)ve Var'dır. Nispetler ile O Zat, Evvel ve Ahir İsimlerini öğretmiş olur. Kullukla gelen, Ruhuna arınınca, Zıtlıklar engel olmaksızın kavuşur. Nefsinde duran ise Kul olamamıştır ki İlim öğrenmiş, O'nu tanımış ve Bilmiş olsun.

Beyin/Zikir/İlla Allah

Taşlar da zikrediyorsa madem, Beyninle değil Ruhunla ol. Beyin, Esma Tecelligahlarından sadece birisidir. Takdir onda Dünya koşullarına göredir. Ruh ise Zat Tecellisidir. Ruhuna çekilenler Zat'ın Sıfat Tecelligahına erdiler ve Beyni sadece Nefs olarak gördüler; Tecellilere dahi İtibar etmediler. Samed'le olan O'nun hiçbir şeye ihtiyacı olmadığını Bilir... "ve nefahtü fihi min ruhi".

O'nun Aşkıyla yanıp yıkılan bilsin ki O'nun kaynağı yine O'dur. "İlla Allah" sözünü Zat'dan alan Gayrına İtibar etmez. Zat'dan almıyana ise Cennet yetmiştir. İlla Allah sözü ona yetişmez.

O’nu tanısaydınız

http://www.youtube.com/watch?v=qO6AN37XZg8

http://www.kuranmeali.org/49/hucurat_suresi/13.ayet/kurani_kerim_mealleri.aspx

http://www.kuranmeali.org/19/meryem_suresi/93.ayet/kurani_kerim_mealleri.aspx

O’nu tanısaydınız, O’nun önünde dilleriniz lâl kesilirdi; kalpleriniz ve diğer uzuvlarınız her halinde edepli olurdu...

Abdulkadir Geylani (k.s.)

http://www.kuranmeali.org/7/araf_suresi/198.ayet/kurani_kerim_mealleri.aspx

Tasavvuf/Kuran/Vahdet-i Vücud/Şahdamarından Yakın

Akıttığınız meniyi gördünüz mü?

Onu siz mi yaratıyorsunuz yoksa yaratan biz miyiz?

Vakıa 58/59


(İbrâhîm a.s.): "Siz yonttuğunuz şeylere mi tapıyorsunuz?" dedi.

Oysa sizi de, sizin yonttuklarınızı da yaratan Allah'tır!

Saffat 95/96



"...Ve şükredesiniz diye, size/sizin için, işitme, görme, gö­nül (duyu/hassa/duygu) verdi."

Nahl 78


"...Muhakkak Allah dilediği şeyi yapar."

Hacc 18


"Rabbim demişti nasıl diriltiyorsun bana göster"... "İnanmıyor musun dedi" ... "çağır onları, sana koşa koşa gelicekler; ve bil ki Allah hakikaten azîzdir, hakîmdir."

Bakara 260


Ne kadar yakın bilsen de/ Gözünü kaparsan yürüyemezsin/ Çünkü sen kapadın/ Ancak O kapatırsa/ Evet işte o zaman/ Yürürsün/ Öyle bir Yakin'de/ Hem şu maddi gözleri kör yaratılmış kulları bir tefekkür et de/ Onların gözlerinden bir bakıver sen O'na

Özgür İrade/Cüzzi İrade

Özgür İrade ve Hürriyet meraklısı kimse aynı şeyi hiç hesaba katmadığı O'nun için de bi düşünmeli bu çok geniş konuda hesabını dikkatlice gözden geçirmelidir.

Yenilik/ Tasavvuf/ Bismillah

Râsûlullah Efendimiz (s.a.v.) Ömer b. Ebî Seleme'ye "Çocuk, besmele çek, sağ elinle ye, ve önünden ye" (Buhârî at'ime 2) buyurmuştur.

Demek ki bir kimse Bismillah'ın manasını uzun uzadıya bilmeden söylese de olur. Çünkü Allah Bilmektedir... La ilahe İllallah kelimesi de aynı şekildedir. İçimizden "Yenilenmek" konusunda sözleriyle bazen haddi aşanlar için hatırlatırım bu Hakikati..

‎"...Ey o bütün iyman edenler! Seslerinizi Peygamberin sesinden üstün kaldırmayın..."

{Hucurat/2}

Sevgi/Tasavvuf

Sevgiden tortulu bulanık sular arı-duru bir hale gelir. Sevgiden dertler şifa bulur. Sevgiden ölüler dirilir. Sevgiden padişahlar kul olur. Bu sevgi de bilgi neticesidir.

Dikkat et ki Sevgi'yi de Bilirsin. Bilgi denilen (İlim) öyle bir şeydir.

Kötüler de birbirlerini Severler. Kötü şeyleri Sevmek bile yine bilgiyledir. Sevgi İlme Kul olur. Kötüye Kul olmaz. Allah'dan OLanı İlim ile Seversin. Yoksa Sıfatlarından bazısını da İlim olmadan Sevemezsin. Bu da O'nu tanıyamazsın demek olur, dikkat et. Allah Kötü'den Razı olmaz da, Sevmez de. Çünkü yarattığı için Faydalı olanı "Bilir".

Sendeki Sevgi Şeytanı Sevebilecek derecede bir Sevgidir. Şeytanlığı, İlimleri olmadıkları için, Severler. Ama sen Şeytan'a Kul olmazsın. İlmin kıymetini anla da Sevginin Haddini bil.

Nefs'ini de çok Seversin. Hem de çok...

"Bilsen", Sevmezsin. Çünkü Nefsini "BİLEN" Rabbini "BİLİR"...

Kul Hakkı

Avam'ın yanlış hisabını ödeyen de döndüren de sadece Yusuf'lardır. Cahiller yersiz Hak taleplerini bıraksınlar da Zalim olmamaya baksınlar. Her türlü Kul Hakkı ancak Hakka Kul olanlar içindir Dünyaya değil. İyiler Haklarından da Hak uğruna geçerler.
Meşgul olunması gerekenle meşgul olurlar. Samimi olanlar her zaman kazanırlar. La İlahe İllallah diyenler Şeytanların bellerini kırarlar.

"...Birbirinize hitap ettiğiniz gibi (lâubali şekilde) yüksek sesle O'na hitap etmeyin! Siz farkında olmadan yaptıklarınız boşa gider!..."

Hucurat/2

Takdir/ Kader/ İstidat

Allah'ın kazasından razı olan kimsenin kazanın gereğinden de razı olması şart değildir. Kaza Allah'ın hükmü ve hoşnut olmamızı emrettiği şeydir. Onun gereği ise hakkında hüküm verilen şeydir ve dolayısıyla ondan hoşnut olmamız şart değildir.

Muhyiddin İbn Arabi (k.s.)


Takdir, İlm edinmiş kimse için İstidat'ı mazeret getirmeye, bilmediği halde Kaderinden sızlanmaya, Günahlarına hoş bakmaya neden ve sebep olamaz...

Tanısaydınız...

http://www.youtube.com/watch?v=qO6AN37XZg8

http://www.kuranmeali.org/49/hucurat_suresi/13.ayet/kurani_kerim_mealleri.aspx

http://www.kuranmeali.org/19/meryem_suresi/93.ayet/kurani_kerim_mealleri.aspx

O’nu tanısaydınız, O’nun önünde dilleriniz lâl kesilirdi; kalpleriniz ve diğer uzuvlarınız her halinde edepli olurdu...

Abdulkadir Geylani (k.s.)

http://www.kuranmeali.org/7/araf_suresi/198.ayet/kurani_kerim_mealleri.aspx

Eşrefoğlu Rumi (k.s.)

Bu dünya ejderhadır yutar ıssın
Bu ejderhayı sen niçin seversin
Bu dünya ağulu bir yılandır
Cefası çok,safası hep yalandır
Bunun ağusunu şeker sanırlar
Anınçündür ki buna aldanırlar
Kime ki,parmağı ile bal verdi
Ona tası ile sonra ağu verdi
Kim ki,yüzüne şule bıraktı
Anı sihriyle sonra oda yaktı
Kime ki,bir saatlik yoldaşlık etti
Anı gel gör ki sonra nice yuttu

Eşrefoğlu Rumi (k.s.)

İnithar/ Reenkarnasyon

İntihar edenleri, görünüşteki adaletsizliği hesaba katmadan şu Dünyayı bi daha gelmek isteyecek kadar sevmek ne büyük gaflettir. Reenkarnasyonun neresi İnanç yahu.

"Size düşünüp taşınacak kimsenin düşüneceği kadar bir ömür vermedik mi?!..."

[Fatır/37]

İlmel Yakin Aynel Yakin Hakkal Yakin/ Ruh/ Nefs

Nefs'in Cahil, Nankör ve Zalim Tabiatına Şahit olan, Üflediği Ruh'undur; Yani Sen.
Nefs İlmel Yakin'den, Fiil'ler Aynel Yakin'den Ruh'un Hakkal Yakin'den olarak Benliğini kuşatıcısın. Önce de sonra da, Fena'da da Beka'da da, ancak "Bilirsen"!...
İşte bu İlim ki aynı anda Amel'dir; ziyadesinde bu Amel ! Fiil'dir ! "Bilirsen" !...

İlim/ Perdeler kalksa, yakînim artmaz...

"...Bil ki O her şeye hakkıyla gücü yetendir."

Enam 17

‎"Bil ki Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur..."

Muhammed 19

"...Biliniz ki, Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir."

Bakara 227

"...Biliniz ki, kalpler ancak Allah’ı anmakla huzur bulur."

Rad 28

"...biliniz ki Allah her şeyi hakkıyla bilendir."

Ahzab 54

Onlar, Rablerine kavuşacaklarını ve gerçekten ona döneceklerini çok iyi bilirler.

Bakara 46

Kendilerine kitap verdiklerimiz de onun, Rabbin katından hak olarak indirilmiş olduğunu bilirler. O halde sakın şüphecilerden olma

Enam 114

"Perdeler kalksa, yakînim artmaz"

Hz Ali (k.v.)

Keşke " bilselerdi "...

"...Eğer bilirseniz... sizin için daha hayırlıdır..."

Bakara 184

Allah'a Yakınlık...

"Rabbim demişti nasıl diriltiyorsun bana göster"... "İnanmıyor musun dedi" ... "çağır onları, sana koşa koşa gelicekler; ve bil ki Allah hakikaten azîzdir, hakîmdir."

Bakara 260

Ne kadar yakın bilsen de/ Gözünü kaparsan yürüyemezsin/ Çünkü sen kapadın/ Ancak O kapatırsa/ Evet işte o zaman/ Yürürsün/ Öyle bir Yakin'de/ Hem şu maddi gözleri kör yaratılmış kulları bir tefekkür et de/ Onların gözlerinden bir bakıver sen O'na..

Sen mi İlham ediyorsun o iyi düşünceleri ve kötü düşünceleri, sana...

Film'e dalmak değil seyretmektir esas. Yorum olmadan seyretmek. Filmin içinde olan seyirciler vardır. Onlara senaryo verilir. Öyle film ki, dalarsan, oyuncunun başına gelen seyircinin başına gelir. Ama Hakikaten gelir. Hatta o filmlerden gelen kendi içinde değil mi. Yoksa arada bir mesafe var da transfer mi oluyor duygular. Yorum yaparsan, locadan atılırsın. Yorum-un dahi senaryodandır uyanık ol. Şeytanlı Melekli bir film oynuyor çok çok uzun zamanlardan beri. Uyanık bir seyirci ol, bak içine Meleklerin sesini duyarsın. Elbette şeytanların da. Rolüne kendini çok kaptırmışsın. Film geçip gidiyor oysa tüm hızıyla. Oysa ki sen ne Yönetmensin ne Oyuncu. Yorumsuz bir seyirci ol. OKU. O Ruhunu bırakıp Rollere kaptırma kendini. Rollerle övünen seyirci ve oyuncu avanaklardan mı olmak istersin. Oysa sende Hakikatli bir yönetmenin Asil Ruh'u vardır. Hakiki bir filmdir bu bilen için. Daha seyirci olduğuna uyanamıyorken, Yönetmeni nereden bilesin. Uyanık olmak böyledir.

Ne yani, sen mi İlham ediyorsun o iyi düşünceleri ve kötü düşünceleri, sana. Hayret iyiyi kötüyü bilmenin dışında düşüncenin kendisini de yaratabiliyor olmalısın o zaman. Ses başkadır, "bir şey Sesi" başkadır oysa ki. İçini seyret, dil ile söylenen, kulak ile duyulanlar, İnsan tarafından hep içte duyulanlardan dile getirilmiştir. Akıllı ol demiyorum. O seslere yanıt veren Aklını da, seyret diyorum. Saçma yorumlarda heba olacağına, OLanları yorumsuz takip et. Ruhuna dön. Sana İyiyi kötüyü İlham eden, seni, içinden dışına çıkardıklarına seyirci kıldığı gibi, o saf Melekleri de, o düşman şeytanları da, kendilerine seyirci kılmıştır. Senin gibi temiz göz yoktur. Ama sen nelere nelere bulaşıyor Nefsin kuyusuna indikçe iniyorsun. Ruhunun gözlerinin arkasına gel. Baksana öyle dalmışsın ki, sanki içinde hiç İlham yok da, yoktan, öylesine yaşıyorsun. Seyret biraz Ruhundan. Nefsinde neler dönüyor. Neler oluyor o dışarının kaynağı olan içerde neler var. Konuşmanı dahi seyret ki, duy neler söylüyorsun.

Beyin/ Ruh/ Ruhumdan Üfleyince..

Taşlar da zikrediyorsa madem, Beyninle değil Ruhunla ol. Beyin, Esma Tecelligahlarından sadece birisidir. Takdir onda Dünya koşullarına göredir. Ruh ise Zat Tecellisidir. Ruhuna çekilenler Zat'ın Sıfat Tecelligahına erdiler ve Beyni sadece Nefs olarak gördüler; Tecellilere dahi İtibar etmediler. Samed'le olan O'nun hiçbir şeye ihtiyacı olmadığını Bilir... "ve nefahtü fihi min ruhi".

O'nun Aşkıyla yanıp yıkılan bilsin ki O'nun kaynağı yine O'dur. "İlla Allah" sözünü Zat'dan alan Gayrına İtibar etmez. Zat'dan almıyana ise Cennet yetmiştir. İlla Allah sözü ona yetişmez.

http://jonasclean.blogspot.com/2011/03/sen-mi-ilham-ediyorsun-o-iyi.html

Özgür İrade/ Din/ Ateizm (Devam)

Özgür İrade ve Hürriyet meraklısı kimse aynı şeyi hiç hesaba katmadığı O'nun için de bi düşünmeli bu çok geniş konuda hesabını dikkatlice gözden geçirmelidir.


Akıttığınız meniyi gördünüz mü?

Onu siz mi yaratıyorsunuz yoksa yaratan biz miyiz?

Vakıa 58/59

(İbrâhîm a.s.): "Siz yonttuğunuz şeylere mi tapıyorsunuz?" dedi.

Oysa sizi de, sizin yonttuklarınızı da yaratan Allah'tır!

Saffat 95/96


"...Ve şükredesiniz diye, size/sizin için, işitme, görme, gö­nül (duyu/hassa/duygu) verdi."

Nahl 78

"...Muhakkak Allah dilediği şeyi yapar."

Hacc 18

İlim/ Sevgi/ La İlahe İllallah/ Sevginin Haddini bil

Dikkat et ki Sevgi'yi de Bilirsin. Bilgi denilen (İlim) öyle bir şeydir.

Kötüler de birbirlerini Severler. Kötü şeyleri Sevmek bile yine bilgiyledir. Sevgi İlme Kul olur. Kötüye Kul olmaz. Allah'dan OLanı İlim ile Seversin. Yoksa Sıfatlarından bazısını da İlim olmadan Sevemezsin. Bu da O'nu tanıyamazsın demek olur, dikkat et. Allah Kötü'den Razı olmaz da, Sevmez de. Çünkü yarattığı için Faydalı olanı "Bilir".

Sendeki Sevgi Şeytanı Sevebilecek derecede bir Sevgidir. Şeytanlığı, İlimleri olmadıkları için, Severler. Ama sen Şeytan'a Kul olmazsın. İlmin kıymetini anla da Sevginin Haddini bil.

Nefs'ini de çok Seversin. Hem de çok...

"Bilsen", Sevmezsin. Çünkü Nefsini "BİLEN" Rabbini "BİLİR"...

Avam'ın yanlış hisabını ödeyen de döndüren de sadece Yusuf'lardır. Cahiller yersiz Hak taleplerini bıraksınlar da Zalim olmamaya baksınlar. Her türlü Kul Hakkı ancak Hakka Kul olanlar içindir Dünyaya değil. İyiler Haklarından da Hak uğruna geçerler. Meşgul olunması gerekenle meşgul olurlar. Samimi olanlar her zaman kazanırlar. La İlahe İllallah diyenler Şeytanların bellerini kırarlar.

"...Birbirinize hitap ettiğiniz gibi (lâubali şekilde) yüksek sesle O'na hitap etmeyin! Siz farkında olmadan yaptıklarınız boşa gider!..."

Hucurat/2

Râsûlullah Efendimiz (s.a.v.) Ömer b. Ebî Seleme'ye "Çocuk, besmele çek, sağ elinle ye, ve önünden ye" (Buhârî at'ime 2) buyurmuştur.

Demek ki bir kimse Bismillah'ın manasını uzun uzadıya bilmeden söylese de olur. Çünkü Allah Bilmektedir... La ilahe İllallah kelimesi de aynı şekildedir. İçimizden "Yenilenmek" konusunda sözleriyle bazen haddi aşanlar için hatırlatırım bu Hakikati..

"...Ey o bütün iyman edenler! Seslerinizi Peygamberin sesinden üstün kaldırmayın..."

Hucurat/2

Ruh/ Nefs/ Kulluk (Devam)

Kulluk Ruh'ladır. Nefs İyi'den Kötü'den anlar, İlim'den anlamaz. İyilik öylece bir yönüyle Nefs'e bir yönüyle Cennet'e bakar. İyi ve Kötü aşılmadıkça İlme erilmez, Ruh'a soyunulmaz.