Zaman / Ben-lik / İrade / İlüzyon / Kader ...
İlahi Ben'inin ( ve nefahtü fîhi min rûhi ) farkında olmayan
kimse, Kader bağlamında sadece Oluş'a, Tekvin'e Bağlı olan Benliğini (
Ben-lik ) görebilir; ve gerçek Ben'ini göremediği için ki onu bu
bağlamda İlüzyon sayar, veya kendini bir Robot gibi görür. Böyle gören (
Hakikatini göremeyen kimse ) bunu kötü niyetle yapmasa da mutlaka
kendi hakikatine cahildir. Müslüman ise bu asıl benine Amel'ine
dayandığı sürece ulaşamaz, ve ancak en fazla Kader'e bağlanarak
Oluş'tan felah bulabilir. Veya Hakikatini müşahede etmese de Ayet'e ( ve
nefahtü fîhi min rûhi ) İman ettiği için Hakikatini kaybetmez. Keşfi
az olan kimse ise Kafirler gibi Benliğe ve İrade'ye İlüzyon demese de
Ben-lik etmekten korktuğu için İlahi Ben'ine ulaşamaz. Halbuki yukarıda
da vurguladığımız gibi Kader'e bağlı Ben-"lik" ( Kimlik ) de tıpkı
İlahi Ben gibi 'Şerri yaratmanın Şer olmaması..' Hakikatine
dayanmaktadır. Şerri işlemek ise bilen için burada ancak Zan'na bağlı
olabilir; çünkü Beşer'in yapısında İrade bulunsa da bu İrade Oluş'a
"Tesir" edemez; yani Kader'i aşamaz; fakat İlahi Ben'i kabul
etmemesinden ötürü sorumluluktan da kurtulamaz. İşte bu Kafir olanın
düştüğü en kötü Tuzaktır. Çünkü İrade'ye İlüzyon demekle, aslında
Kader'e inanmamıştır; Tevbe edecek bir Hakikat olduğunu inkar eder. Bu
kimsenin Allah her şeyi Bilir ( veya Bilmez ) demesinin de aslı yoktur;
çünkü ona göre Oluş'a bağlı olmayan bir Ben yoktur. Bu, o kişi
farkında olmasa da aslında şunu demektir: Allah'ın Oluş haricinde Zati
varlığı yoktur; o da Kader'e ( ilahi olmayan [!] bir oluş ) bağlıdır.
Halbuki İlahi Ben ( bir başlangıcı olsa da ) oluş, kader, kevn..
hepsinin dışında, ( zannedilen ) zamanın da ötesinde olan Allah
iledir.. El-An da, O'nunladır.. Bu mertebede ise oluş yoktur ki gelecek
veya bilgi olsun. Orada sadece bir şeylere bağlı olmayan asıl Bilgi,
geleceği olmayan An; Yüce Allah'ın Zati Varlığının Farkındalığı vardır.
O mertebede, bir amel yoktur ki, sorumluluk olsun.. orada, gelecek
yoktur ki zaman olsun.. orada, bilinenler yoktur ki zanlar olsun..
orada, uzaklık yoktur ki ayrılık olsun; gayr olsun.. İşte İlahi
Ben'inin farkında olmayan, kendini yalnızca bir Beşer olarak gören
İnsan bu Mertebeden, O'ndan yüz çevirip, oluş'a döndüğü sürece, ne
Ben-lik'in farkında olabilir, ne Ceza'dan kurtulabilir, ne Kader'i
anlayabilir, ne Gizli Şirkten, ne Gizli İnkar'dan ( yukarıda geçmişti),
ne Nefs'ten, ne Ben-lik'ten; bu böyle uzar gider.. Lafı kısa kesmek
gerek; El An'da O'nunla, hep O'ndan O'na dönmek gerek.. esas Bilineni
Bilmeyi Bilmek gerek..