Allah'ın yakınlığı kişi henüz tam ilimle yakın değilse o kişiye biraz ağır veya anlayışsızsa sapıklık gibi gelebilir
ama öğrendikçe yakınlık ilerledikçe yakınlıkta hiç bi sorun olmadıını görür
ama bazıları vardır ki o yakınlığı yanlış şekilde aktarırlar
eksik ya da abartılı göz alıcı anlatırlar
işte bu yanlıştır
bi örnek gördüm de onu paylaşmak istedim
bi site de mevlana hazretlerinin bir şiirini şöyle yazmışlar
"Ne dilersen kendinden dile, kendinde bul"
Şimdi bunu bu şekilde gören ve ilmi yetmeyen birisi aa bu ne demek diyebilir belki görüşünde haklı olabilir
halbu ki bu söz aslında böyle değildir
mevlana hazretlerinin şiiri şu şekildedir
“Sen ki o kutsal kitabın nüshasısın.
Yaradılıştaki sanatın aynasısın.
Ne dilersen kendinden dile, kendinde bul.
Ne ararsan işte o sensin sen. ”
bakın anlam tamamen değişti
önceki eksik olarak alınmış ama tam sanki öyleymiş öyle söylemiş gibiydi
Buna dikkat etmek lazımdır
mutlaka eserlerin kendilerine müracaat etmek lazımdır
eğer gerçekten yazılanlar kaldırılacak gibi değilse henüz o mutlaka yine başka bir ilmi eksiklikten kaynaklanır
yani araştıran kişi hem bu yazıları okumakta hem de yeterince okumamaktadır
yani bir suç kabahat bulmak için okumaktadır
Onun için mesela tasavvufla ilgili olarak en dikkat edilmesi gereken şey şudur
Ben yaşadıkça Kur'an'ın bendesiyim
Ben Hz.Muhammed'in ayağının tozuyum
Biri benden bundan başkasını naklederse Ondan da bizarım, o sözden de bizarım,şikayetçiyim...
Hz.Mevlana Muhammed Celaleddin Rumi
O böyle derken okuyan kişi bir paranoyak gibi aklında olanları o söze yoruyorsa hele kişinin kendisi öyle olmadıını söylerken bunu yapıyorsa
O çok açık olarak kendi kabahatidir
kendi ilminin ya da eksikliğinin işaretidir
ve dikkat edilmesi gerekir ki "mistisizm" ayrıdır tasavvuf ayrıdır
aynı olduğu ne kadar söylenirse söylensin çok farklıdır
çünkü temeli farklıdır
biri ilhama biri vahye dayanır
Bu ikisi mistisizm adı altında okunamaz
mesela bu manada sufizm de aslında mistisizm değildir
Çünkü tekrar edeyim biri sadece vahye biri ilhama dayanır
Bunu böyle ayırmayan ise mutlaka bi şekilde vahyin mistisizm adı altına giremeyecek derecede ayrı bir husus olduunu idrak edememiştir
Mesela örnek
"ben hakkım"
Bu tasavvuftur ve "ayet" olmasa da temeli vahye dayanır
bu mistik olarak söylendiğinde mesela panteizm temelli söylenirse şöyle olur
"hak değil ben varım"
Yani çok çok farklıdır
mesela hz ibrahim efendimizle ilgili olarak kuranı kerimimize bakalım
74- Hani İbrahim, babası Azer'e dedi ki; "Sen putları ilâh mı ediniyorsun? Ben gerçekten gerek senin ve gerekse kavminin açık bir sapıklık içinde olduğunuzu görüyorum.
75- Biz İbrahim'e göklerin ve yerin görkemli egemenlik mekanizmasını böylece gösteriyorduk ki, o kesin inançlılardan olsun.
76- Gece karanlık basınca bir yıldız gördü ve "Rabbim budur" dedi. Fakat yıldız batınca "Batanları sevmem " dedi.
77- Arkasından ayı doğarken görünce "Rabbim budur dedi. Fakat o da batınca "Eğer Rabbim beni doğru yola iletmeseydi, kuşkusuz sapıklardan biri olurdum " dedi.
78- Daha sonra güneşi doğarken görünce "Rabbim budur, bu daha büyüktür" dedi. Fakat o da batınca "Ey kavmim, ben sizin Allah'a ortak koştuğunuz putlardan uzağım. "
79- Ben yüzümü, dosdoğru bir şekilde, gökleri ve yeri yoktan var edene yönelttim, ben O'na ortak koşanlardan değilim.
----
Gördüğün gibi burda hz ibrahim batan çıkan giden gelen yok olan var olan şeyleri değil hepsinin varedicisini hak olarak görüyor
yani panteizmdeki gibi ayı güneşi doğayı kendisini yani görünürde ki gerçeği değil hepsinin ötesinde ki HAKkı görüyor yani Allah'ı
İşte hz ibrahim efendimizin buraya kadar ki olan yolu ne kadar mistik olarak adlandırılırsa adlandırılsın aslında tasavvuftur çünkü kendisi hak olarak bütün görünenleri değil görünmeyen değişmeyen kaybolmayan batmayan çıkmayan gerçeği yani HAKKı müşahede ediyor
Bak tasavvuf hem bu yönüyle gördüğün gibi tamamen diğer yollardan ayrılır hem de alınan bilginin kaynağı olarak ayrılır
mesela budizm vahye çok yaklaşmış olsa da yine bilgisini görünenler üzerinden almıştır yani düşünce ve var olanlar yoluyla kaynağa ulaşmıştır
halbu ki tasavvuf peygamberlere direk olarak kaynaktan bildirilmiş olan bilgilerden oluşmaktadır
peygamberlerimiz tasavvuf yoluyla eğitilmiş bi yere getirilmişler ordan ötesine geçirilip bilgileri direk olarak zattan almışlardır
diğerleri hiç bir şekilde bunu yapamazlar
çünkü "kaynak" peygamberleri kendilerinden önce kendisine ulaştırır kendileri kaynağa ulaşmak için bir yola başvurmazlar
Yani bilge değil gerçekten peygamberlerdir
hem önceki yolları hem sonraki yolları HAKtandır
evet direkt olarak Hakktan yani
puslu gerçeklerden değil
farkı sanıyorum anlatabildim
Onun için de zaten "DİN" öğreti olmaktan çok bildiridir