Sayfayı Yenileyerek ya da Başlığa Tıklayarak Arşivde Dolaşabilirsiniz

Halk da hastadır, hummalıdır, çaresizdir. Şeytanın igvasıyla böyle sille vurur durur.

1335.
Silleyi aşk edince sofinin kellesinden şırrak diye bir ses çıktı. Sofi, hey asi kaltaban diye bağırdı.
Ona iki üç yumruk vurmak, sakalını, bıyığını yolmak istedi ama vazgeçti.
Halk da hastadır, hummalıdır, çaresizdir. Şeytanın igvasıyla böyle sille vurur durur.
Hepside suçsuzları incitmeye haristir. Birbirlerinin kafasını noksan görürler
Ey suçsuzların kafasına vuran, bunun cezasını kendi kafanda görmüyor musun?

1340.
Ey hava ve hevesini hekimlik sanıp zayıfları tokatlamaya kalkışan!
Sana bu ilâçtır diyen, seninle alay etmiş, sana gülmüştür. O, Âdem’e de buğdaya kılavuzluk ettiydi ya!
Ey Tanrı yardımını dileyen Âdem ve Havva, ilâç için bunu yiyin, “Ebedi olarak yaşarsınız” demişti ya!
Şeytan, Âdem’in ayağını titretti, sürçtürdü, onun kafasına vurdu. Fakat o sille döndü, şeytanın kafasına geldi, ona ceza oldu.
Şeytan, Âdem’i adam akıllı sürçtürdü ama Âdem’in arkası Tanrı idi, elini tutan Haktı.

1345.
Âdem bir dağdı, yılanla dolsa ne çıkar? Tiryak madeniydi, ona hiçbir zarar gelmedi.
Sende tiryakten bir zerre bile yok, kurtulacağını nasıl umuyor, nasıl aldanıyorsun?
Nerede sen de Halil’cesine Tanrıya dayanma, nerede sende Kelîm’deki keramet?
Nerede o Tanrıya dayanma ki kılıcın İsmail’i kesmesin, nerede o keramet ki Nil’in dibini ana cadde yapasın?
Kutlu bir adam, minareden düşse elbisesine rüzgâr dolar, onu yere yavaş indirir, kurtulur.

1350.
Ey güzel adam, o bahta inanmıyorsan neden kendini yele veriyorsun ya?
Bu minareden Âd gibi yüz binlercesi tepesi üstüne düştü, başlarını da yele verdiler, canlarını da.
Bu minareden tepesi üstüne düşen milyonlarca kişiye bak.
İp üstünde oynamayı bilmiyorsan ayaklarına şükret, yeryüzünde yürü.
Kendine kâğıttan kanat yapıp dağdan uçmaya kalkışma. Bu sevdada niceler başından oldu.

Mevlana Celaledin-i Rumi hazretleri