Sayfayı Yenileyerek ya da Başlığa Tıklayarak Arşivde Dolaşabilirsiniz

İbn Arabi ve Vahdet-i Vücud

Bütün bu incelikleri ancak; Allah ve Rasûlü'nün yolunda ittibâ
edenler Allah ve Rasûlü'nün bildirdiklerine çelişmeyecek tarzda
anlatanlar idrâk edebilir.

Allah Celle ve Alâ; «Ben, kâinatı, arşı, insanı ve bütün varlıkları
yarattım» diyor. Hayır efendim, "âlemde hiçbir şey yoktur, yalnızca ALLAH
mevcuttur..." veya "Allah âlem'in bâtınında ve zahirinde görünmektedir.."
denilebilir mi?.. Tâbi ki Hayır!. Ancak, >>varlık Allah'ın sıfatlarının
gölgesidir<<.. >>Dolayısıyla<<, âlemde Allah'ın "El- Bâtın" isminin tecellisi batini ve "Ez-Zâhir" isminin tecellisi zahiri olmak yönüyle, âlem'in batini ve zahiri özellikleri >>o isimlerin hakikâtlarinde<< >>sabit olan<< hakikâtlarıdır. ----------*** Araya girerek bir noktayı belirtmek isterim kardeşlerim : Yani Rabbimiz alem ismi altında kendi sıfatlarını derecelemiş ve kendi Zatında ise elbette sınırsızdır..Ve bu derecelendirmesine göre O'nun üflemesi olan bizim Zatımız (ruhumuz) aleme dahil olan nefsimiz mertebesinde bu tecellilerden nasiblenmekte yükselmekte veya celal yönlü isimlerinden örneğin zarar verici (ed-dar) isminden nasiplenmektedir. Nasiplenmek dedim çünkü ed-dar ismi her ismin tecellisinde olduğu gibi bizi (iman edenleri) ancak yine O'na yöneltir. Bir müslüman kardeşi düşünelim ki ed-dar isminden bir insan tokadı derecesinde nasiplendi. Bu onda ancak kendi nefsinin mertebesinde yani ilminde olarak Allah'a yaklaştırır. Fakat ed-dar isminin gölgesi koyulaşırsa artık o kişi için tokadın nereden geldiği aşikar olacağı için Allah'a yakınlaşması da o derece yüksek olacaktır..Ve belki işte tokadı tokat olarak deil de Allah'ın cezası olarak bilecek; bu da elbette onda farklı bir hal meydana getirecek nefsini sorgulamaya dönüşecektir. Nefsini sorgulayan, Allah'ın lütfu gereği sınırsız cemalinden sınırsıza doğru nasiplenecektir. Ve yükseldikçe herşeyin Ondan ve asli itibariyle de varlığın Ondan başkasına ait olmadığını kendi mertebesince idrak edecektir. Bu örneği Cemal ismi yönünden düşünürsek Efendimizin s.a.v. miracını hiç aklımızdan çikarmamak gerek. Düşünelim.. Öyle bir tecelli ki artık sıfatlar Zattan ayrı bir tecelligahta olmaz. Ve idrak artık sıfatlarda değil kesin bir iman ve ilim neticesinde Zat'a bağlanır... Bunu şimdiden >>bilir<< ve >>bağlantıları doğru idrak eder isek<< bizim için bu Allah'a yakınlığın ilk ve yeterli son adımı olacaktır... Ve bu adım O'nun kendi zatından üflemesiyle var olmuş zatımızda yani ruhumuzda sabitlensin. Nefsimizde gidip gelmesin perdelenmesin .. Nefsinden arınan O'nun ruhuna, ruhuyla sessiz ve çıplak erer.. O'nun nefsine ermek nasıl olsun? O'nun nefsi sınırsızdır.. Kendi zatımızda Allah hepimize sıfatlarını Zatından görebilme idrakini sağlayacak tecrübeler yaşatsın.. Ki o sınırsız ilim sahibidir.. Amin. ***------------- Ayrıyetten şunu da belirtmekte fâide vardır. Zira Esmalar Uluhiyet Makamında her birisi diğerinin aynıdır. İşte bu cihetle "Vahdet-i Vücûd" denmektedir. ------------*** Burada "Vahdet-i Vücûd" bir teori ve dillerde söylenen bilinmişliğiyle değil varlığın birliği anlamında söyleniyor. ***------------ Yani, Esma ve Sıfatlar, >>Zât-i İlâhinin varlığında<< her biri bir >>diğerinin aynıdır.<< Orada isimlerde taaddüt yoktur. Ve Zâtta bütün Esmalar birbirinin aynıdır. Âlemde ki tecellilere gelince, bu varlıkların istidadına göre açığa çıkmaktadır. Öyle ise, varlıkta açığa çıkan isim ve Sıfatların özellikleri Hak'kın isim ve Sıfatlarının aynı değildir. Meselâ; insanda açığa çıkan ilim Hakkın İlim Sıfatının tecellisidir, fakat Hak'kın ilmi, diğer bütün Sıfatların aynı olduğu gibi Ezelî ve Ebedi'dir, >>fikir yoluyla elde edilmiş değildir.<< Bizim ilmimiz ise,
sonradan olma olduğundan Ezelî ve Ebedî değildir. Ayrıca bizde
açığa çıkan ilim, bizim diğer sıfatların aynı da değildir.
Şayet, "bizden açığa çıkan sıfatlar ve özellikler Hakkın Sıfat ve
özellikleridir" dersek Hakkı kayıt altına sokmuş oluruz.. Bu da apaçık
olarak Tevhîd'e aykırıdır.
Zât-ı İlâhî'yi kayıt altına aldıktan sonra tenzîh'in ne anlamı
kalır...???!!!

Yıldızların Mevki
Muhyiddin İbn Arabi (k.s.)


***

Bir şey daha aktarmak isterim

***

Onun büyük halini, söyledikleri ile ölçmek yerinde olmaz - ...

imam ı rabbani ahmedi faruki serhendi hazretleri
mektubat- 487. mektupdan

***

...De ki hamd Allaha, bir de selâm ıstıfa buyurduğu kullarına...