Sayfayı Yenileyerek ya da Başlığa Tıklayarak Arşivde Dolaşabilirsiniz

Yusuf Fassı

“Sen Rabbinin gölgeyi nasıl uzattığını görmez misin? Dileseydi, onu sakin kılardı..” [Furkan Suresi, 25/45] — yani, açığa çıkmamış olarak O’nda olurdu. Ve bu, şu demeye gelir: Hak Teala gölgeyi zahir kılmadan önce, mümkün varlıklara tecelli etmeseydi, bu gölge, varlıkta ayn’ı zahir olmayan mümkün varlıklar gibi (yoklukta) kalırdı. “..Sonra, güneşi gölgeye delil kıldık..” Ve güneş, daha önce sözünü ettiğimiz, Allah’ın Nur İsmi’dir. Ve his, gölgenin varlığının güneş yoluyla olduğuna tanıklık eder. “..Ondan sonra, gölgeyi Kendimize kolaylıkla çektik” [Furkan Suresi, 25/46]. Onu Kendisine çekmesi, Kendi gölgesi olmasından dolayıdır. Nasıl ki O’ndan zahir olduysa, bütün her şey yine O’na döner.

İbn-i Arabi k.s.

-----------------------------------------

Karanlık bir odada bizden başka bir varlığın mevcut olup olmadığını bilebilmek için eğer o ses çıkarmazsa bir faaliyette bulunmazsa bilemeyiz..Eğer ışık gelirse odadaki varlıklar belli olur ki bu yine o odada bulunmayan ışığın nurundan olur. Aynı zamanda elektrik düğmesinin yerinin önceden bilinmesi veya aramak da bu NURa dahildir. İkisi de NURdur. Arama yapabileceğin varlığın da bu durumda NURdur..Çünkü elin ayağın ve dahi dokunma duyun olmasa idi NUR olamazdın..Ve bunlarda senin kendine verdiğin NURlar değildir..Ve bunları kimse de kimseye veremez. Ancak herkez bunları kendinde var bulur.

Sonra onu tesviye edib içine ruhundan nefh buyurdu ve sizin için o işitmeyi, o görmeleri ve gönülleri yaptı, siz pek az şükrediyorsunuz

Secde 9

Şimdi başa dönersek karanlık içindeki sen >RUH varlığa dair bir şuurun olamazdı. Bu olumsuz değildir. Olumlu da değildir. Fakat varlık için gerekli olan RUHun budur. Ve sendeki bu görmeler işitmeler ve hatta bilmeler MÜLK tür. Bu mülk sen de içinde bulunmak üzere temel olarak özünde senin değiller fakat seninle birlikte irade olunanlardır. Yani bir faaliyet ve bu faaliyetlerin bulunduğu bir karanlık mevcut. Işığın zahir olduğu herşey de bu NUR a muhtaçtır.

Şimdi eğer herşey bir NURa mutaçsa ve kendi NURları dahi kendilerinin değilse NURun tesiri nereden gelmektedir.. Bu sorunun sorulması bir yana idrak edilmesi de NUR dur ki hepsi bizden ve kendilerinden habersizler. Haberleri olsaydı mutlak manada ne soru ne de idrak var olabilirdi..Yani ihtiyaç var olmazdı..Fakat görmeler işitmeler olabilirdi..İhitayaçsız olarak faaliyette bulunabilirlerdi. Ama böyle değil. Ve değildi. Çünkü bu görülenlerin hepsinde görüldüğü üzere tek bir tesir edici var ve o tesire muhtaçlar ki O herşeyden daha bilinmez olan tesirdir. Fakat herşeyden daha VAR ve açıktır. Senin o karanlık oda içinde kendi vücudunun varlığını aramayacak kadar biliyor olman durumu kadar açık olarak VAR.

Ve bu halde o tesir edici kendisinin aranması için değil bilinmesi için (Görmeler işitmeler gönüller) NURlar yaptı. Çünkü Onun varlığı aranmayacak kadar aşikar fakat tanınması gerekecek kadar komplekstir.

O bilinmezin varlığı bu kadar açıksa ve bilinmez ise; biz Onun için oluruz. Çünkü Ondan başka bir tesir asıl olamaz. Ve bu bir oyun değildir. Oyunu da var kılmıştır. Gönülleri de o var kılmıştır. Temelde fayda ve zarar da bu durumda eşit olarak NUR olur. Çünkü bildirmeye doğrulardır.

Fakat asıl olan NUR; NURun varlığının kendisi olmalıdır...Çünkü fayda ve zarar kendileri olarak değil NURa dayalı olarak vardırlar.Yani bu herşeyin temeli olsa bile kendi mevcudiyetleri -başka-ya muhtaçtırlar..

Peki hiçbi şekilde sebepler olmayan ve sebeplerin hepsinin kendisine muhtaç olduğu bu asıl NUR nasıl bilinir.......

Sonra onu tesviye edib içine ruhundan nefh buyurdu ve sizin için o işitmeyi, o görmeleri ve gönülleri yaptı, siz pek az şükrediyorsunuz

Secde 9

***

Bakınız değerli kardeşlerim...


“Rabbimi Rabbimle bildim”

s.a.v.