Yarattığını istediği gibi yaratmıştır; bunu da ne bir menfaat temin etmek, ne bir zarardan korunmak ve ne de kendisine yapılan bir dileği veya söylenen bir fikri yerine getirmek için yapmıştır; aksine, mahlûka âit değişme ve bozukluklardan uzak olan bir irâde ile yaratmıştır. O, varlığı yaratma kudretinde "Tek"tir. Zararı defetmede, belâyı izâle etmede, varlıklara farklı suretler vermede ve halleri değiştirmede "Tek"tir.
Takdir ettiği şeyi takdîr ettiği zamana sevk eder. Mülkünü idarede yardımcısı yoktur. O Hayy'dır/diridir; ama O'nun hayâtı ne kazanılmış, ne de mukadder bir hayattır. O; muhdes/yaratılmış olmayan, gizli olmayan ve sonuna ulaşılamayan bir ilimle Âlim'dir (ilim sahibidir). O sınırlanamayan bir kudretle Kâdir'dir (kudret sahibidir). Muhdes ve mütenâkız/çelişkili olmayan bir irâde ile Müdebbir'dir (işlerini gerçekleştirendir). Unutmayan bir Hafîz'dır (koruyan ve bilen). Uyumayan bir Kayyûm'dur. Kendisini gaflet basmayan bir Rakîb'dir/gözetleyendir.
Kabz/sıkıntı ve bast/ferahlık veren O'dur. Razı olur ve gazaplanır. Bağışlar ve merhamet eder. Var etmiştir ve yok etmiştir; "Kadir" denmeye müstehaktır. Yarattıklarının illetlerini (kusurlarını, sıkıntılarını) yok etmiştir ve onları mükemmel bir vasıfta yaratmıştır; "Rab" denmeye müstehaktır. Kullarının fiillerini, onlardan istediği duruma göre yaratır; "İlâh" denmeye müstehaktır. Kıdemdeki ilmiyle çelişecek yeni bir ilmi sâdır olmaz; gerçekten de "Âlim"dir denmeye müstehaktır. O'nun zâtına ve sıfatlarına hiçbir şey benzemez; o halde O'nun hakkında "O'nun benzeri gibisi yoktur"332 demek vacip olmuştur. Kâim (ayakta, mevcut) olan her şey ancak O'nun ezelî kıyamı ile kâimdir.
Her canlı hayâtını ancak O'nun emriyle elde etmiştir.
Eğer akıl, O'nun izzeti için bir misâl getirecek olsa, ya da ilim O'nun celâli/yüceliği için bir cedele tutuşacak olsa; bunda fehim şaşırıp kalır, fikrin dili tutulup dehşete düşer. Ancak bütün yüceliğiyle ta'zîm ortaya çıkar. O'nun tenzihi için bir bedel/ karşılık bulunamaz.Tevhidine güç yetirilemez.Tefrîd/tevhîd yollarına tevazu ile sülük etmiş olan takdis/ zikretme orduları karşıdan çıkıverir!
O'nun künhünü bilmek hususunda kapılar kibriyâ örtüsü ile kapalıdır. Gözler, O'nun ehâdiyetinin/birtekliğinin hakikatini idrâk etmekte O'nun beka nuru ile yorgun düşer. Eğer mahlûkatın bütün ilimleri ayaklanıp bir haberin peşine düşecek olsalar, ya da bütün herkesin bilgisi bir iz sürerek ulaşabildiği yere kadar ulaşsa, benzersizlik sebebiyle, onlara kemâl örtüsüne sahip ancak bir şimşek/bârika parıldayabilir. Onun yüceliğini övmenin komşuluğuna güç yetiremezler. Onların idrakleri ve bu uğurdaki kuvvetleri kıdem vasıflarına vâsıl oldukları anda ebed sıfatları ile iptal olur. Bu, ezelde infisâl/ayrılık takdir edilmemiş bir vuslattır; bunda infisâle dönüş yoktur.
Bu durumda, en şerefli kudsiyet canibinden illetleri (sebep ve hastalıkları) öldüren bir heybet belirir; adedi ortadan kaldıran bir infirâd/birlik, sınırı muhal kılan bir vücûd/varlık, keyfiyeti yok eden bir celâl/yücelik, misli/ benzerliği düşüren bir kemâl, vahdeti gerektiren bir vasıf/sıfat, mülkü kuşatan bir kudret, hamdi/övgüyü bitiren bir mecd/şan, göklerde, yerde, bu ikisi arasında, toprak altında ve denizlerin dibinde olanları, biten her bitkiyi ve tüyü, düşen her yaprağı, taşların ve kumların sayısını, dağların ağırlığını, denizlerin ölçüsünü ve kulların amellerini, eserlerini ve nefeslerinin sayısını kuşatan/bilen bir ilim...
O, yarattıklarından farklıdır. Hiçbir mekan O'nun ilminden uzak kalamaz. O, varlığını ispat etmeleri ve tevhîd etmeleri için kendisini sıfatlarıyla mahlûkâtına tanıtmıştır; O'na, benzerler koşmaları için değil...îmân, O'nun sıfatlarını tasdik ederek, ilme'l-yakîn ile ispat etmektedir. Ama o sıfatların hakikatine vâkıf olmak gaybdan başka bir şey değildir; aklın O'nun sıfatlarını idrâke mecali yoktur.
Vehim O'nun hakkında ne anlatırsa anlatsın, fehim O'nunla ilgili ne görürse görsün, akıl O'nu nasıl hayâl ederse etsin, zihin Onu nasıl tasavvur ederse etsin, Allâhu Teâlâ'nın azameti, celâli ve kibriyâsı onların hepsinin hilâfınadır. "O evveldir, âhirdir, zahirdir, bâtındır. O her şeyi bilendir." 333
332 Şûra, 42/11.
333 Hadîd, 57/3.
Abdulkadir Geylani Hazretleri (k.s.)
Rabbimiz Allâhu Teâlâ, yüceliğinde yakın ve yakınlığında yücedir. Mahlûkatı kudretiyle O yaratmıştır. İşleri hikmeti ile takdir eden O'dur. İlmiyle her şeyi kuşatmıştır. Kelimesi/sözü tamdır. Rahmeti umûmîdir. Ondan başka ilâh yoktur.
O'na şirk/ortak koşanlar, O'nun dengi olduğunu iddia edenler, ya da O'nun benzeri veya rakibi olduğuna inananlar yalancıdır. O; yarattıklarının sayısınca, arşının genişliğince, kendisinin razı olduğu ölçüde, kelimelerinin mürekkepleri kadar, ilminin sonsuzluğunca, dilediği ve yarattığı kadar sübhândır.
"Gaybda olanı ve görünürde olanı bilendir.323 "Rahman, Rahim" "Melik, Kuddûs, Aziz ve Hakim'dir."i324 Vahid'dir, Ehad'dır, Ferd'dir, Samed'dir. "Doğmamıştır ve doğurmamıştır. Hiçbir şey O'nun dengi değildir." 325 "O'nun benzeri gibisi yoktur. O işitendir, görendir."i326 O'nun benzeri ve dengi yoktur. Yardımcısı ve destekçisi yoktur. Ortakçısı ve veziri yoktur. Eşi ve danışmanı yoktur.
O, cisim değildir ki dokunulsun. Cevher değildir ki hissedilsin/algılansın. Araz değildir ki uzak/yok olsun. Bir şeylerden birleşmiş/mürekkeb değildir ki dağılsın. Âlet/araç sahibi değildir ki temsil edilsin, benzeri yapılsın. Telif sahibi (bir şeye bitişik ve yakın) değildir ki nitelensin. Hayâl edilebilir bir mâhiyet sahibi değildir ki sınırlansın. O, herhangi bir tabiat (maddî karakter) sahibi değildir. O herhangi bir tâli' (güneş vs. gibi doğan bir şey) değildir. O bir karanlık değildir ki aydınlansın. Bir nûr/ışık değildir ki ortaya çıksın. O, eşyayı ilmiyle, ama herhangi bir karışma olmaksızın kuşatmıştır. Eşyanın içini herhangi bir temas olmaksızın görendir/bilendir.
O Hâkim (hüküm ve hikmet sahibi) bir Kahhâr'dır. Rahim (rahmet sahibi) bir Kâdir'dir. Satir (günahları örten) bir Gâfir'dir (günahları affeden). Fâtır (ilk var eden) bir Hâlık'tır. Ma'bûd olan bir Ferd'dir. Ölmeyen diridir. Yok olmayan ezelîdir. Melekût âlemlerinin ebedîsidir. Ceberut âlemlerinin sermedîsidir (sonsuzudur). Uyumayan bir Kayyûm'dur (ayakta, dimdik). Zulüm edilemez bir Azîz'dir (güçlüdür). Râm edilemez bir Meni’dir.327 En güzel isimler (Esmâ-i Hüsnâ), yüce sıfatlar ve sonsuz azamet O'nundur. Vehimler O'nu tasavvur edemez. Fehimler/anlayışlar O'nu bilemez. Kıyas ile ölçülemez. İnsanlara benzetilemez. Akıllar O'nu niteleyemez. Zihinler O'nu sınırlayamaz.
Yarattıklarına benzemekten ya da halkettiklerine bitişmekten yücedir. Nefesleri kuşatan ve sayısını bilendir. "Herkesin yaptığını gözetleyip muhafaza edendir. 328 "O herkesi kuşatmış ve sayısını tesbit etmiştir."329 "Kıyamet günü herkes O'nun huzuruna tek tek gelecektir."330 "O doyurandır, doyurulan değil."331 O rızık verendir; rızık verilen değil. O kurtaran ve himaye edendir; kurtarılan ve himaye edilen değil.
323 Haşr, 59/22.
324 Haşr, 59/22-23.
325 İhlâs, 112/3-4.
326 Şûra, 42/11.
327 Menî': Başkaları tarafından zaptedilemez, ele geçirilemez, güç yetirilemez bir kuvvet sahibi.
328 Ra'd, 13/33.
329 Meryem, 19/94.
330 Meryem, 19/95.
331 En'âm, 6/14.
Abdulkadir Geylani Hazretleri (k.s.)
***
http://deliright.blogspot.com/