Sayfayı Yenileyerek ya da Başlığa Tıklayarak Arşivde Dolaşabilirsiniz

Vâh size karşı ciğerimin yangınlarına!

Hırka; "bildi, geri dönmedi ve ihlâs ayağı üzere bekledi" kalbinin ateşinden ibarettir. Sır tahtları sâdece ve sâdece hakka'l-yakîn çadırlarında kurulur. Hakka'l-yakîn, tevhîd dâiresinin noktasıdır. Tevhîd vücûd/varlık binasının temelidir. Hüviyyet-i ehadiyye651 ariflerin kalplerini çeken bir mıknatıstır. Ebediyet bahçesi mükâşefe ehlinin gezip dolaştığı yerdir. Cenâb-ı Hak, ruhlara "Elest (Rabbiniz değil miyim)?! gecesinde kıdem sırlarını göstermiştir. Akıllara, " [Ahitlerini] aldığında" meclisinde ahdini takrir (kabul ettirme) lütûflarını bahşetmiştir. Hatırlara, sermediyet/sonsuzluk meclisinde "Onları şahit tuttu" ferahlığını (bast) ihsan etmiştir. "Elest" hitâbıyla ezel yurdunda sırlara yakınlaşmıştır. Onlara muhabbetinin kâselerini kurbiyet sakisinin elleriyle sunmuştur...

Onlar dünyâya döndüklerinde başlarında hâlâ bu şarâbın sarhoşluğu bulunur. Gözlerinde o cemâlin suretinin izleri olur. Kalp gözbebeklerinde ise
o canibin şimşekleri parıldar.

Vâh size karşı ciğerimin yangınlarına! Nasıl öleceksiniz! Siz Rabbinizi
tanımıyorsunuz!

"Cesaret bir saatlik/anlık sabırdır."
Ey Acemli/İranlı! Fıtnat/akıllılık Arap memleketine gitti!

Ey nefisleri ölmüşler! Hidâyet Hindistan'ına gidin! Bâzı ariflere bu şaraptan bir damla içirildi ve kaderinde olanlar kendisine bir yudum söylendi de, ruhu arkadaşları arasında oynamaya başladı. Mûsâ dağı tecellî şimşeği parladığında şevkle titredi; mahbûbun sırrına nazar etti ve aşkının taşkınlığıyla "Ene'1-Hak (Ben Hakkım)!" dedi. Diğer bir arkadaşı da sarhoş oldu ve "Sübhânî (şânımı tenzih ederim)!" dedi.

Ruh kuşlarından bir kısmı beden kafeslerini terk ettiler ve şevk kanatlarıyla kara sevda fezasına uçtular. Vecdin yardımıyla ezel münâdîsinin vadisini görmeye gittiler. Kıdem Tûr'undan müşâhade tohumunu yemek istediler. Fakat azamet doğanları onların talep güvercinlerini yakalayıverdi. Yeryüzünde ve gökyüzünde kim varsa, Allâhu Teâlâ'nın dilediği kimseler hâriç, herkes çarpıldı. Deymûmiyet/sonsuzluk celâlinin güzelliği, âlemlerin sırrında parladı. Ehadiyet kemâli, kıdem gaybı nurunun kandilinden ariflerin gözlerini aydınlattı. Mahlûkat ayaklarının önde gidenleri "Allah'ı hakkıyla takdir edemediler" çöllerine düştüler. Âsîler çöllerde bitip tükendiler. Mürîdlerin şerlileri Allâhu Teâlâ'yı unuttular!

Âdemoğlunun suretinde gayb sırlarından birisi gizlidir. Toprağında yücelik hazînelerinden birisi saklıdır. Bâzıları bu sırrı bilmenin ve bu defineye muttalî olmanın sebeplerini araştırdılar. Nefisleri elinde tutan, onları bu isteklerinden men etti ve onlar selsebîle656 gidecek bir yol bulamadılar. Ey arifler! Kuruntu çadırlarından ve emel hırsızlarının tuzaklarından sakının. Ciddî olun; çünkü bu (tasavvuf, dervişlik) ciddî bir iştir. Mahbûb sizden gizli/gâib değildir; O sâdece "hüviyet" perdesi arkasındadır. Vallahi, nefislerin hevâsi, akıl ayakları için birer bağdır. Şehvet adımları fehim/idrâk ayaklarını kaydırır.

Ey ihvanım! Mahbûba doğru himmetlerinizle seyredin/yürüyün. Musavvir'in nazarını talep için suret ordularından çıkın. Kurbiyet Kâf’ı altındaki ebedî hayâtı isteyin. "Azık hazırlayın ve bilin ki, azıkların en hayırlısı takvadır."

Derviş-i Hakkani Mahbub-i Subhani Hz Abdulkadir Geylani (r.a.)