Kıyamet günü nesebini bilerek, akrabalarını göstererek, rahmi aracılığıyla Rahman'a ulaşmış olarak gelen bir adamla, bütün bunları bilmeden, yabancılığa ve münasebetlerin uzaklığına inanarak gelen bir adam arasında ne büyük bir fark vardır. Eğer bu kimse, hayrı bilseydi, babası onun yanında Adem menzilinde, kendisi de Adem'in oğlu konumunda olurdu. Yani babasını Adem gibi görürdü. Ama böyle kimselere bu akrabalık mutluluk vermez. Ama yanlış bir tutumdur bu. Bana göre bu, bir zevktir ve ben bunu Mekke'de babamız Adem adına yaptığım bir Umre’de tattım. Bu husus bana bir müjde olarak zahir oldu ki, bazı insanlar da hem bizim hem de o gece benimle beraber Adem adına Umre etmelerini emrettiğim cemaat ile ilgili olarak müşahede ettiler. Burada ilahi yakınlık, göklerin kapılarının açılması, bu cemaatin yükselişi, mele-i a'lada ağırlanıp konuk edilmeleri gibi haller yaşandı. Ki gördükleri karşısında dilleri tutuldu, akılları başlarından gitti. Çünkü Adem ile aramızdaki akrabalık, ehlullah olan bir çok insan tarafından unutulmuştur. Sıradan insanlar da hayda hayda unutmuşlardır. Allah'a hamdolsun, Adem'e karşı akrabalık görevimi yerine getirdim. Sebebimle bağımı kurdum ve bu geleneği ben başlattım. Kuşkusuz bu, ilahi bir tevfiktir. Daha önce kimsenin böyle bir yol izlediğini görmemiştim ki onun yolunu izleyeyim. Nimetlerinden dolayı hamdettim. Ancak ilahi neseb sayesinde bu gerçeği keşfedebildim…
Muhyiddin İbn-i Arabi (k.s.)
Muhyiddin İbn-i Arabi (k.s.)