Bir baba çocuğuna kızarken aslında bu çocuk içindir. Mimikleri kızar, çocuğun davranışına; çocuğun hakikatini gözeterek.Kendisi kızmaz o durumda. Eğer bu kızışına kapılıp da kendisini kybediyor, bundan zevk ediyor veya büyükleniyorsa, bu Babanın noksanlığına işaret olur. Nefsine hakim olmayışından. O'nun Celali de işte böyledir. Celal senin üzerindedir. Senin hakikatine göre artar veya azalır. Yoksa O'nun Zatı kendisini kaybeder mi hiç ? O'nun Zatı Haline göre olmaz..İlmine göredir. Hali zaten unut O'nun hakkında, Zati sıfatıdır İlim, iyi düşün...
O'nun noksan (zan)ettiğin Sıfatlarının reddi, senin hiçbirşeyi anlamadığın demek olur. O halde mutlaka bir kayıt gerekli ki kayıtsızlığa uzanan "sen" var olabilesin. Kimisine Celal'i yıldırım, gökgürültüsüdür. Kimisine göre, uğrayacağı bazı haller. Kimisine göre belalardır. Hep bunlar değişiktir bak, ama bak hepsi yakınlaşmaları (veya yakınlaştırılmaları) doğrultusunda kendilerine açılan kadar O'nu tanımalarıdır. Asıl ise göreceğin üzere İlme dayanır. Senin bilgine?..O'nun ilmine...
Şimdi genel manada, çoğu insanlar yıldırım ve gökgürültüsü gibi şeyleri "direkt" olarak O'na bağlamak bilgisinden uzaklaştırılmışlardır. Fakat sen gerçekten bilgilendirilmiş biri isen; bu onları asla O'nun Celalinden uzaklaştırmaz. Çünkü onlar bunu, gerçekten O'nun ilminden görmezler. Halbu ki yıldırım ve gökgürültüsü hala onları korkutur. Hatta öldürür.
Demek ki öyle bir İlmin alınması gerek ki O'nun Celalinden layıkıyla uzaklaşmış olsunlar. Bilim ok, İlim ise yay ve yapıldığı ağaç gibidir. Örneğin onlar bilmediler ki; ölmeyecekler...