Keşke, Dinler Birliği, yok efendim Kafir kucaklamaları, hepimiz sevgiyiz filan o Safiyane amaçta, İyilikte kalsa.. Kalmaz.. Kalamaz.
Tarafsız olunabilecek Yetkinlikte bir Acz'de, ancak "Adem" İsmi Uygun düşer İnsan'a. Taraflı olunabilecek Bilgi'de ise ancak "Habil" ve "Kabil". Hidayet ise ancak "O" nun elindedir. Bunların dışında kalanlar ya Yetkin olmamaktan ya da Görmezlikten gelmektendir.
"O"nun Birliği, Dinler Birliği anlamına gelmez. Ruh'dan başka hiçbirşeyde Aynılık (Derece olarak) olmaz.. Ayrıca, hiçbir Tecellisi dahi birbirine benzemez ki !
Hiçbir an ki Tecelli diğer bir an ki Tecellinin aynısı değildir..
Fakat tamamen farklısı da değil !..
Bilinçli olduğu oradan anlaşılır.. Osho ve o tayfanın Hadlerini aşmış Ahmaklar olduklarını da buradan anlarız. Geldikleri o Yol Zat hakkında değil OLuş üzeredir. O yüzden ki Zat hakkındaki açıklamalarında büyük Ahmaklıklar bulursun.
"...Tenzih ve teşbihin ikisini birden ileri sürersen (tevhit) doğru yolu bulmuş olursun..."
Tecelli'ye OLuş da diyebilirsin. Hazretin bu sözünün, eğer altta söylediğimi söylediğim gibi anladıysan; Fiil ve Sıfat yani Tecelliler cihetinden bir izah olduğunu anlarsın. Çünkü Hazret, Zat'ı Zat ile bilir ! Şimdi bu sözü sen anlamazken ! Biz İslam'ın Yetkinliğini İlmen nasıl ispatlıyalım ? Nasıl anlatalım ?
Teşbih ve Tenzih'in zaten ancak Tecelliler cihetinden olabileceğini açıklamak zorunda kalıyorum.. Düşün İlmde düşülmüş genel durumu.
Hangi Tecelliyi hangisine "Teşbih" ediyorsun desem hiçbiri hiçbirinin aynı değildir. Hangi Tecelliyi hangisinden "Tenzih" ediyorsun desem hiçbiri hiçbirinin gayrı değil. Dolayısıyla muhakkak sorulacak ki: " Ne'yin Tecelli-si-leri ? " Buraları düşünemezler. Çünkü Düşünmek istemezler. Ki zaten o yüzden "O"ndan BİLİNÇ'li oluşu tecrit ederler. Onlar nasıl olur da şimdi Zat hakkında konuşabilirler a güzelim ?
İslam'ın neden üstün olduğunu ilmen izah ettim, anladın mı ? Peki, yalan söylemiyorum, zorlarsan anlayacağın doğru bilgiler aktarıyorum; İman ettin mi ? Yok, sen devam et Osho, Çakra, Çupra takıl sen.. Müstehaktır..
Bütün olarak Uzakdoğu Külliyatı Fütuhat-ı Mekkiye'nin on sayfası etmez desem O'nun katında ? İnanır mısın ?
Hehe, Fanatiğim ben, Yobaz'ım..
Psikolojik sorunlar sebebiyledir ki birşeyde olan başka birşeyde yoksa, diğerini aşağılanmış olarak görürsün; veya öbürünü Yüceltilmiş gibi. Oysa Doğru olmayan şey, diğerinin Yüceltilmesinden kaynaklanmaz. İkisinin de olmadıkları gibi kabul edilmelerinden kaynaklanır.
De ki: “Eğer Rahmân'ın çocuğu olsaydı, o zaman O'na kul olanların ilki ben olurdum.”
Zuhruf 81
"...(Tevhit Mertebesinin) Sahibine, şayet isim verilmek istenirse, Abdu'l-Vahid [Bir'in kulu] denilir, sıfat verilmek istendiğinde ise Abdu'l-Ehad [Mutlak Bir'in kulu] denilir."
Muhyiddin İbn Arabi (r.a.)
De ki: "Eğer sapkınlığa düşmüş olsaydım (kendi yüzümden ve) kendi aleyhime sapmış olurdum; ama eğer doğru yoldaysam, yalnızca Rabbimin bana vahyi sayesindedir, kuşkusuz O, en yakın olan, her şeyi işitendir!"
Sebe 50
Elçi ve o'nunla birlikte olan müminler, Rabbi tarafından o'na indirilene inanırlar: Hepsi, Allah'a, meleklerine, vahiylerine ve elçilerine inanırlar; O'nun elçilerinden hiç biri arasında ayrım yapmazlar ve: "İşittik ve itaat ettik. Bize mağfiret et ey Rabbimiz, zira bütün yolculukların varış yeri Sensin!" derler.
Bakara 285
Bütün işler.. Her şey.. Hepsi. Her Akıllının ve Her İman'ın erişemeyeceği, Esneklikte.. İncelikte.. Dün, bugün, yarın; An; Zaman içinde.. İmtihan, Dünya Perdesi altında.. Bildirilenden ne eksik, ne fazla, ne de Gizli bir biçimde.. Kusursuz olarak O'ndan gelip O'na Döndürülmeye devam etmektedir. Hesap, Vehimlere ve Zanlara ve İman'a göredir. İlim Sabit'dir.