Sayfayı Yenileyerek ya da Başlığa Tıklayarak Arşivde Dolaşabilirsiniz

Dildeki Büyü

Çözemediklerini İzah edemeyenlerin dillerinde Büyü olur. Düğümü çözmek dilersen Nefsini yormadan yalnızca İzah iste. Çünkü Ağırlık Nefsinden değil de Mana'dan ise İzahında mutlaka başarıya ulaşır ve sen de o kişi de Büyüden kurtulmuş olursunuz.

Baktın edemiyor da yine Büyüye başvuruyor; Nefsine terket onu.

Taneyi ve çekirdeği yaran şüphesiz Allah'tır. Ölüden diriyi çıkarır. Diriden de ölüyü çıkarandır. İşte Allah budur. Böyleyken siz nasıl yüz çeviriyorsunuz ?

Senin şu Sözde Sırrını tırnağımın ucuyla Kazı Kazan gibi kazırım.

Altından Numaralar çıkar..


209. Bu bir hatırlatmadır. Biz zalim değiliz.
210. O Kur’an’ı şeytanlar indirmemiştir.
211. Zaten bu onların harcı değildir, buna güçleri de yetmez.
212. Çünkü onlar işitmekten uzaklaştırılmışlardır.
213. Öyle ise sakın Allah ile beraber başka bir ilaha yalvarma, sonra azab edilenlerden olursun!
Şuara


"...Bu hususta yüce Allah şöyle buyurmuştur: “Onu Rûhu'l emîn, senin kalbine indirmiştir.” (Şuara, 193) “De ki: Onu, Mukaddes Rûh, Rabbin katından hak olarak indirdi.” (Nahl, 102) Bu ayetler “ona ancak bir insan öğretiyor.” (Nahl, 103) “Sen ancak bir iftiracısın.” (Nahl, 101) “Başkasına yazdırıp da kendisine sabah-akşam okunmakta olan, öncekilere ait masallardır.” (Furkan, 5) diyenlere cevap niteliğindedir. Bu gibi sözler söyleyen kimselerin bu sözlerin reddetmek, bir beşer tarafından öğretildiğini söylemeyi nefyetmekten daha etkili bir yöntemdir. Çünkü şu ayette, ruhul kuds’ün öğretmesi de nefyediliyor: “De ki: Onu semavatta ve arzdaki gizlilikleri bilen Allah indirdi.” (Furkan, 6) Yani bütün ilimler O’nun feyzi olarak gelmektedir. Hiçbir mahlukun sebebiyeti söz konusu değildir. İşte bu noktada mülhitlerin ve her şeyi mubah sayanların ağızlarından esen zehirli rüzgar diniyor. Ki onlar şöyle demektedirler: “Hakikatleri bilmeye, özellikle yaratıcıyı bilmeye ulaşmak için bir imama, bir şeyhe uymak zorunludur, o bizi bu hakikatlere ulaştırır ve bizi bu sonucu elde etmede muvaffak kılar.” Aslında bu sapkınlıklarının ulaştığı son sınırdır ki bunu başarı ve hidayet şeklinde algılıyorlar. Eksiksiz sapıklıkları kendilerine doğruluk ve dirayet olarak görünüyor. “İşte onların erişebilecekleri bilgi budur.” (Necm, 30) “Onlar ancak zanna ve nefislerinin arzusuna uyuyorlar.” (Necm, 23) “Semavatta nice melek var ki onların şefaatleri bir işe yaramaz.” (Necm, 26) Büyük şeyhin veya kör muallimin şefaati mi işe yarayacakmış? Allah için ey adam söyler misin, bu sözle “ona ancak bir insan öğretiyor.” “Başkasına yazdırıp da kendisine sabah-akşam okunmakta olan, öncekilere ait masallardır.” ifadeleri arasında bir fark var mıdır? Aralarında bir fark görebiliyor musun? Evet şeyleri büyüktür, ama muattila’nın büyüğüdür. O, haktan hali karanlık bir kuyuya benzeyen bir kalbe sahiptir. Bunun aksine müminin kalbi sağlam yapılmış bir bina gibi olup hak marifetlerle sağlamlaştırılmıştır..."

Hikmette Son Nokta / Muhyiddin İbn Arabi (k.s.)


Ey bir Üflemelik olan kişi

Önce Sen Nefsin Zatın Ruh Haddin bilmez isen İnsan'ın,

Fayda gelmez sana Sır'dan Hafi'den Ahfa'dan..

"...İbn Sevkedin bana şöyle demiştir: "Sana mutlaka yerine getirmen gereken bir nasihatte bulunayım ki, o Allah karşısında benim kademimdir [özellik, hal]. Asla kulluktan ayrılma..."

Muhyiddin İbn Arabi (k.s.)