"Biz, tek cümleden fikre karşı çıkıyoruz. Çünkü fikir, karışıklık ve doğruluktan uzaklaşma şeklinde sonuç verir. Geride tek şey kalıyor, o da ilme ancak keşif ve varlık yoluyla ulaşılmasıdır. Fikirle meşgul olmak perdedir. Bizden başkaları buna karşı çıkar. Ama >>Allah'ın tarikatının ehli<< olanlardan hiç kimse buna karşı çıkmaz. Tersine karşı çıkanlar, hallerle ilgili zevkleri olmayan şekil ulemasından oluşan nazar ve istidlal ehli olanlardır. Eğer Eflatun-i ilahi gibi filozoflarınkine benzer hal zevkleri olsaydı, böyle davranmazlardı. Eflatun gibiler ise pek nadirdirler. Onun da tıpkı keşif ve vücut ehlinin çıkış yerine benzer bir çıkış yerinden hareket ettiğini görürsün. Müslümanlar içinde ondan hoşlanmayanların bu tutumlarının nedeni, felsefeye nispet edilmiş olmasıdır. Çünkü bu Müslümanlar felsefe kelimesinin anlamını bilmiyorlar. Hukema, gerçek anlamda Allah'ı bilen, şeyleri ve bu bilinen şeylerin menzillerini kavrayan kimselerdir (…) Filozofun anlamı "hikmeti seven" demektir. Çünkü "sofiya" Yunancada hikmet demektir. "Filo" ise sevgi demektir. Dolayısıyla felsefenin anlamı, hikmet sevgisidir. Aklı olan herkes hikmeti sever. Ancak fikir ehlinin ilahi hakikatlerle ilgili yanlışları doğrularından daha fazladır. İster filozof olsun, ister mutezili
olsun, ister eşari olsun, ister nazar ehli gruplarından birine mensup olsun. Dolayısıyla filozofları sadece isimlerinden dolayı yerilmiş değildirler. Bilakis, kişisel görüşlerine hüküm verdikleri için, ilahi ilimler alanında yaptıkları hatalardan, Resullerin (a.s) getirdikleri bilgilere muhalif şeyler
söylemelerinden dolayı yerilmişlerdir. Çünkü bozuk fikirleri nübüvvet ve risaletin aslına dair yanlış kanaatlere sahip olmalarına sebep olmuştur. Neticede dayandıkları temel yüzünden mesele zihinlerinde karmaşık bir hal almıştır. Eğer hikmeti sevdikleri sırada, onu Allah'tan isteselerdi, fikir yoluyla hikmet elde etmeye kalkmasalardı, her hususta doğruyu bulabilirlerdi. Felsefecilerin dışında kalan mutezililer ve eşariler gibi Müslüman fikir ehline gelince, bunlar İslami
geçmişe sahiptirler, onlar hakkında verilecek hüküm de Müslümanlıkları yönündedir. Sonra kendi anlayışlarına göre islamdan uzaklaşmaya başladılar. Bu yüzden temelde isabetli, ama tevillerine göre açıkladıkları teferruatlarda ise
hatalıdırlar…"
Muhyiddin İbn Arabi (k.s.)