"...Başlangıçda olanlara, vecd ve simâ’ zararlıdır. Yükselmesine engel olur. Şartlarına uygun olsalar da zararlıdırlar. Simâ’ın şartları, bu mektûbun sonunda, inşâallah bildirilecekdir. Bunun vecdi bozukdur. Hâl kaplaması suçdur. Hareketleri tabî’îdir. Isteklerine, nefsinin şehvetleri karışmışdır. Baslangıçda olan, mübtedî denilenler, (Erbâb-i kulûb) olmıyanlardır. Erbâb-i kulûb olanlar yoldakilerdir. Mübtedî ile müntehî arasında bulunanlardır. Müntehî demek, sona varmış, (Fânî-fillah) ve (Bâkî-billah) olmuş demekdir. Bunun da dereceleri vardır. Kavuşmanın da mertebeleri vardır. Her derece, her mertebe, birbirinin üstündedir. Bu mertebeler sonsuzdur. Kavuşmakla bitmez, tükenmez. Simâ’, yoldakilere ve müntehîlerin birkaçına fâidelidir. Bunu, yukarıda bildirmişdik. Sunu da bildirelim ki, Erbâb-i kulûb, simâ’sız olamaz demek istemiyoruz. Cezb olunmıyanlar, [çekilmekle şereflenmiyenler], sıkı riyâzetler, ağır mücâhedeler yardımı ile ilerliyebilirler. Simâ’ ve vecd, yalnız bunlara yardımcı olur. Erbâb-i kulûb, meczûblardan ise, cezbe yardımı ile ilerlerler. Simâ’ bunlara lâzım değildir. Sunu da söyliyelim ki, cezb edilmiyen Erbâb-ı kulûb için, simâ’ her zemân fâideli olmaz. Bundan yardım görebilmek için şartlar vardır. Bu şartlar gözetilmezse zararlı olur. Simâ’ın şartlarından biri, kendini yüksek bilmemekdir. Temâm olduğunu sanırsa ilerliyemez. Evet, simâ bunu da biraz ilerletirse de sükûn buldukdan sonra, o makâmdan geri iner. Simâ’ın bundan başka şartları, tesavvuf büyüklerinin kitâblarında, (Avârif-ül-me’ârif) ve benzerlerinde yazılıdır. Zemânımız tarîkatçilerinin çogunda, bu şartlar yokdur. Şimdi yapılmakda olan simâ ve raksların ve toplantıların zararlı olduğu açıkdır. Bunların ilerletmeleri nerede? Hiç ilerletmezler. Yardım etmekden çok uzakdırlar. Fâide yerine zarar verirler..."
İmam-ı Rabbanl (k.s.)
Ben Kur'an ve Fatiha suresiyim
Ruhun ruhuyum, canlıların ruhu değil
Kalbim bildiğimin katında yerleşmiş
O'nu müşahede eder; dilim ise sizin yanınızda
Göz ucunla bedenime doğru bakma
Ruhunu şarkılarla beslemekten uzak dur
Zat'ın zat deryasına dal da
Gözlere açılmamış sırları gör
Ayrıca sırlar belirsizce gözükür
Manaların ruhlarıyla gizlenmiş olarak
Futuhat-Muhyiddin İbn Arabi (r.a.)