Bu durumda ahiret yolunda kendilerinden istifade ettiğimiz şeyhlerimiz arasında
sözünü ettiğimiz ümmetlerden de kimseler vardır. Örneğin Fas şehrinde bir duvarın
üzerinde bir oluk gördüm. Oluktan yere su akıyordu, tıpkı Ka'be'nin oluğu gibi. Onun
ibadetini fark ettim. Onunla birlikte bu ibadeti yerine getiririm diye kendimi zorladım.Bunlardan biri de kendi gölgemdir. Gölgemden iki ibadet türünü aldım, ki bu iki ibadeti yerine getiriyordu. Bunun gibi bir çok örnek vardır. Hayvanlara gelince; onlardan da şeyhler vardır, dedik. Onlardan güvendiğim şeyhlerimiz arasında at vardır. Ki atın ibadeti çok ilginçtir. Şahin, kedi, köpek, pars ve balansı da bu şeyhlerdendir. Ne kadar uğraştıysam, onların ibadetlerini onların düzeyinde yerine getirmeye güç yetiremedim.
Sadece kimi zaman onlar düzeyinde bu ibadeti yapabilirken, kimi zaman da yapamadım.
Ama onlar her an bu düzeyde ibadetlerini gerçekleştirirler. Üstelik benim kendilerinin efendileri olduğuma da inanarak beni ayıplıyor, kınıyorlardı.
Onlara özgü ibadeti yerine getirme hususunda eksik kaldığımı gördüklerinde bana
karşı sert davranırlardı. Hatta bazıları bana öfkeleniyordu. Öyle ki bu öfkesi Allah'ın dinine ilişkin gayretini perdeleyecek düzeyde olurdu. Bunun sebebi de onların ibadeti ile ilgili eksikliğimdi. Asiliğim ve Allah'a karşı sergilediğim kötü muamele yüzünden üzerlerindeki efendiliğim de kaybolurdu. Üzerlerindeki itaatim de zail olurdu. Ben de onları bu hususta mazur görür ve ihdaslarından dolayı onların ihlasını teslim ederdim. Çünkü Hz. Ebubekir(r.a) halife olduğu zaman şöyle demiştir: "Allah ve resulüne itaat ettiğim sürece bana itaat edin. Eğer isyan edersem, bana itaat etmeniz gerekmez." Hiç kuşkusuz Ebubekir (r.a)
gerçeği söylemiştir.
Ey dostum! Köpek, sürüngen ve yırtıcı hayvan ümmetlerinden biri sana eziyet ederse
veya bitki ümmetinden bir odun ya da yaprak seni incitirse yahut üzerine tökezlemen, bir duvardan üzerine düşmesi veya bir çocuk yahut bir adamın bir şeyden dolayı sana atması sonucu bir taştan sana eziyet ilişirse ve taş sana yönelirse öfkelenme, insaflı davran ve içinde bulunduğun o hal ekseninde kendi nefsine bak. Allah'ın nefsi denetleme ve sürekli olarak huzurda tutma hususunda emrettiği adalet terazisini onun için kur. O zaman mutlaka kendinde sana yöneltilen ve bu esasa göre gerçekleştirdiğin ibadetle ilgili bir kusur veya aşırılık bulacaksın. İşte bu kusur ya da aşırılıktan dolayı hayvandan, bitkiden veya taştan eziyet görmüşsündür.
Allah'tan bağışlanma dile, tevbe et, ihlash ol ve bir daha bu kusur ve aşırılığı
işlememeye azmet. Eğer bu bağlamda sakınırsan, seni inciten bu varlık, seninle
konuşacaktır ve buna da sen keramet adını verirsin. Oysa bu gerçekte keramet değildir.
Sadece bu gerçeğin farkına varmandan, tevbe etmenden ve varlıklarla uyum mekanına
kaçıp sığınmandan ibarettir.
İbn-i Arabi Hazretleri