Sayfayı Yenileyerek ya da Başlığa Tıklayarak Arşivde Dolaşabilirsiniz

Muhyiddin İbn Arabi (k.s.) PAZAR Gündüz Duası

Bismillahirrahmanirrahîym. Vucudu açıp başlatan Allah’ın adıyla. Her varlığı açığa çıkaran Allah’a hamdolsun. Allah’dan başka ilah yoktur. Keşifle ve müşahede ile bilinen bir tevhiddir bu. Allah Ekber’dir, emir Ondan başlar, Ona döner. Allah münezzehtir. O’ndan başka bir şey yoktur ki görünsün. Onunla beraber ibadet edilen başka biri yoktur. O Vahid’dir (Bir’dir) , Ahad’dır (tek’dir), sınırların meydana gelişinden önce olduğu gibidir. Her şeyde Ona dair bir ayet vardır; Onun birliğine, tekliğine ve varlığına delalet eder. Sırrı münezzehtir; O’nu, idrak edilmekten, nüfuz edilmekten gizlemiştir. Kuvvet ve değiştirme gücü ancak üstün ve azamet sahibi Allah’ındır. Bu, bize has kıldığı bir hazinedir, gayb ve cömertlik hazinelerinden. Onunla her hayrın indirilmesini ister ve her şerrin, her zararın savılmasını dilerim. Kapalı her menfezi Onunla açarım. Biz Allah’tan geldik ve yine Ona döneceğiz, indirdiği veya indirmekte olduğu her emirdi. Her halde, her makamda, her düşüncede, her ilhamda, her çıkışta ve her girişte. Her şey için ve her şeyde umut edilen Allah’dır. Umulan ve kast edilen Odur. İlham Ondan gelir, Ondandır anlamak. Varlık Odur, ne inkar var ne de ret. Açığa çıktığı zaman, hiçbir şey yoktur. Gizlendiği zaman her şey başkadır. Her şey teklikle perdelenmiş, mabud ve batındır, birlikle de zahirdir. Her şeyin varlığı Ondan ve Onunladır, bu yüzden hiçbir şey yoktur. Şu halde şey hakikatte yok ve yitiktir. O, evveldir, ahirdir, zahirdir, batındır. O, her şeyi bilir. Bir şeyin olmasından önce de , varlığından sonra da geniş kuşatma Onundur. Onundur kapsamlı hakikat ve daima geçerli olan sır. Daimi mülk ve ayrılmaz hakimiyet. O övgüye ve ululuğa layıktır. O, kendini övdüğü gibidir. Hamdeden de, hamd da, hamdedilen de Odur. Zatı tektir. İsim ve sıfatları birdir. Küllileri ve cüzileri bilir. üstleri ve altları ihata etmiştir. Her yönden yüzler Ona yönelmiştir. Allah’ım! Ey ihata eden ve cem eden! Ey hiç kimsenin bağışına engel olamadığı! Ey katında olanların tükenmediği! Ey cömertliği ve bağışı bütün varlıkları kapsayan! Allah’ım! Benim için bu hazinelerin zincirlerini aç. Bu remzlerin hakikatlerini açığa çıkar. Benim yöneldiğim, yönüm ol. Rüyetinle beni rüyetimden perdele. Tecellinin zuhuruyla bütün sıfatlarımı sil. Benim bakışım senden başkasına ilişmesin. Allah’ım! Bana her şeyde rahmet, inayet, koruma, riayet, ihtisas, velayet gözüyle bak. Ta ki hiçbir şey beni seni görmekten perdelemesin ve ben, beni desteklediğin bakışınla her şeyde sana bakıyor olayım. Beni tecelline boyun eğen, sana has olmaya layık ve mahlukatın içinde velayetinin mahalli kıl. Senin bağışını ve fazlını onlara bahşeden olayım. Ey mutlak zenginliğe sahip ve ey kulları muhakkak fakirlik içinde olan! Ey her şeyden müstağni ve her şeyin muhtaç olduğu! Ey her şeyin emri elinde olan ve her şeyin dönüş mercii! Ey mutlak varlık sahibi! Ne olduğunu Ondan başka kimse bilemez. Ona ancak Onunla delalet edilir. Ey salih amelleri kuluna musahhar kılan! Ki yararı kendisine dönsün. Senden başka bir maksadım yoktur benim. Ancak senin cömertliğin ve hayrın bana kafi gelir. Ey beklentilerin ötesinde cömert olan! Ey istenmeden önce ihtiyaçları bahşeden! Ey her isteyenin adımlarını önünde durduğu! Ey emrine güç yetiren, galip olan! Ey her şeye bağışta bulunan ve istediğinde bağışını alan! İsteyerek sana yalvarıyorum: her durumda beni sana kulluk eder bul. Beni dost edin ey mevlam! Senden ona benden daha layıksın. Sen ki maksadın ötesindesin, nasıl sana kast edeyim! İstemek uzaklığın kendisi iken nasıl seni talep edeyim! Yakın ve hazır olan ister mi? Ya da içinde kasıt şaşkın olan kimse nasıl kast eder? Talep sana ulaşmaz ve kast etme senin için geçerli olmaz. Zahirinin tecellilerine erişilmez, idrak edilmez. Sırlarının remzleri çözülmez, parçalanmaz. Mevcut olan kendisini var edenin künhünü bilebilir mi? Kul, kendisini kul edinenin hakikatine varabilir mi? İstemek, kast etmek, yakınlık ve uzaklık kulun sıfatlarıdır. Böyle iken kul bu sıfatlarıyla, zatı itibariyle müteal ve aşkın olandan neyi kavrayabilir. Her mahluk acz mahallinde, zillet konumunda ve izzet dergahında durmaktadır ve bu hazineyi idrak etmekten uzaktır. Seni nasıl bilebilirim ki sen, bilinmeyen batınsın! Ve sen, her şeyde kendini bana tanıtan zahirsin. Teklik aynında bana ait bir varlık yok iken seni nasıl birleyebilirim! Ve tevhid kulluğun sırrı iken seni birlememem mümkün mü! Sen münezzehsin, senden başka ilah yoktur. Hiç kimse seni birlemiş değildir. Çünkü sen ezeli geçmişte ve ebedi gelecekte olduğun gibisin. O halde gerçek anlamda senden başka seni birleyen kimse yoktur. Kısacası, seni senden başka bilen yoktur. Batınsın, zahirsin. Kendinden gizlenip batın olmuş değilsin ve başkası için de zahir değilsin. Sen sensin. Senden başka ilah yoktur. Ahirin evveli ve evvelin ahiri olan bu şekilde çözülür mü? Ey emri müphem kılan, sırrı gizleyen ve hayret yok iken hayrete düşüren! Allah’ım! Senden tekliğin sırrını, kulluğun hakikatini, yüce huzura layık olan şekilde rububiyetle kaim olmayı istiyorum. Ben seninle varım, sonradan olmayım, yok olucuyum. Sen varsın, bakisin, daima dirisin, her şeye hakimsin, kadimsin, öncesizsin, bilensin, bilinensin. Ey mahiyetini kendisinden başka kimsenin bilmediği Allah’ım! Senden, kendimden sana kaçmayı, bütünümle sende cem olmayı istiyorum. Ki varlığım şühüduma perde olmasın. Ey maksadım! Seni bulduğumda hiçbir şeyi kaybetmem. Seni bildiğimde hiçbir şeyi bilmemiş olmam ve seni müşahede ettiğimde hiçbir şeyi yitirmiş olmam. Fena bulmam sende, Beka bulmam seninledir. Müşahede ettiğim sensin. Senden başka ilah yoktur. Sen müşahede ettiğin, bildiğin ve emrettiğin gibisin. Müşahedem varlığımın aynısıdır. Ben fena bulurken de bekaya erişirken de kendimden başkasını müşahede etmedim. İşaret banadır, hüküm benim için ve banadır. Nispet benim nispetimdir ve bütün bunlar benim mertebemdir. Zuhurda, batında, korunan sırrın sirayetinde durum benim durumumdur. Sirayet eden bir hüviyet, açık ve belirgindir. Varlık, yokluk, nur, zulmet, levh, kalem, işitme, sağırlık, cehalet, bilme, savaş, barış, susma, konuşma, bütünlük, parçalanma, hakikat, hak, gaiplik, ezel, daimilik ve ebed… “De ki: O, Allah Ahad’dır. O Allah Samed’dir. Doğurmamış ve doğmamıştır. O,nun hiçbir dengi yoktur. O, Ahad’dır.” Allah’ın salât ve selam var etme ve varlıkta ilk olanın, her şahidin fatihi, görenin ve görünenin hazırı gizli sır, zahir nurun üzerine olsun. O, mümeyyiz maksadın aynıdır. Yaratılış aleminde öncelik kabzasıdır. Mabudun yüce ve kutsal ruhtan, parlak ve mükemmel nurdan yarattığıdır. O, mabudun huzurunda kulluğun kemalini gerçekleştirmiştir. Ruhaniyetinin huzurundan onun ruhuna feyiz bahşedilmiştir. Nurani parıldayışlar onun ruhunun kandiline ulaşmıştır… O, yakınlaştırılmış resul, saadete erişmiş velidir. Salât ve selam Onun ehlibeytinin, sırlarının hazineleri, nurlarının kaynakları, aylarının doğuş menzilleri, hakikatlerinin hazineleri, mahlukatın yol göstericileri, izleyenlerin rehber yıldızları olan ashabının üzerine olsun. Din gününe kadar salat ve selam onlara olsun. Alemlerin rabbi olan Allah’a hamdolsun. Allah münezzehtir ve ben müşriklerden değilim. Allah bize yeter ve O ne güzel vekildir. Yüce ve azamet sahibi olan Allah’tan başka kudret ve güç sahibi yoktur.