“İman sahibinin ferasetinden sakının
Çünkü o, ALLAH'ın verdiği nûrla bakar!..”
İbâdet, gelip geçici şeyleri muayyen bir zaman için terk demektir.
Sözlerimizin değeri ve tefsiri, manevîdir.
Burada maddenin sözü geçmez.
Münir Derman (k.s.)
Alacağınız
dünyada durur; vakti gelince alırsınız. Onu almamak kimsenin haddi de
değildir. Gelecek şey vakti gelince sahibine gülerek gelir. Nasibi
olmayan bir şeyi isterse, o şey onun aklını alır. Kısmeti olmadan
istemek, isteneni kendisi ile alay ettirmektir. Hakkın emri olmadan bir
şey istemek de böyledir.
Ey cemaat! Kısmet kapılarını bırakınız. Mevlâ kapısına dönünüz. Kısmetiniz o kez sizi aramaya koyulur. Allahtan başınıza akıl isteyiniz. Dünya, Allah sevgililerine döndüğü zaman onlar, dünyaya hitaben; Git, bizden başkasını aldat, biz seni tanırız ve yaptıklarını gördük derler. Bizden bir şey bekleme. Seni göndereni biliyoruz. Bize öğünme. Senin paran güzeldir. Süsün hoştur. Fakat içi boşalan puta benzersin. Malın da böyle. Kuru ağaçtan ibaretsin. Sende mâna yoktur. deyip kovarlar onu.
Abdulkadir Geylani (k.s.)
Allah yolunda sadık olan, ilk defa Hakkın arzusuna tâbi olur. Halktan işittiği her söz onu sıkar. Onların hiç bir şeyini görmek istemez. Dünyanın zerresini bile görmek arzu etmez. Yaratılmış olanlara hiç biri ilgi ile bakmaz.
Abdulkadir Geylani (k.s.)
(Yoktur) ve (O'dur) gibi sözler,
O makamdan geri dönerler.
İmam-ı Rabbani (k.s.)