Hangisi şu Sen dediğin?.. Kızgın olan? Altı bezlenen? Anne? Çocuk olan? Sevimli olan? Sevimsiz olan? Güzel? Yaşlı? Hüzünlü? Neşeli? Ölen?.. Hangisi şu Sen dediğin?
Bütün bunlar olan şu Ben dediğin hani? Akıllı? Sen'i kullanan? Sen'misin? Hanisin Sen? Herşey Sen? Sen Hani?
Gerçekten sanki o Sen'lerine Akılları erdi de, O Akıl dışı kaldı.. Ne ermesi? Alışkanlık alışkanlık; gaflet, şımarıklık.. Ruhundan üfledi.. Ol der, olur.. Acziyettendir Nefs'in bir hallere girip bir Sen'lere yapışması.. Yoksa nerede o bütün Haller, Sen'ler... Nerede O Eşsizin Birliği, Tek'liği...
***
"...
İdrâk noktaları yüce;
Âlemleri de gizlice..
Çokçadır tehlikeleri
Vuruşları da sessizce..
Gözler onu görmeyince;
Sınır da alamaz içe..
Vasıf getiremez öne;
Ona nedim olan nice..
Önünde ibare dilsiz;
İşaretleri gidince..
Mamuresi yıkılır;
Çarpışanı devrilince..
Yüce ama, sema değil;
Ruhtur da, değil melekçe..
Hem sultan hem de mülkü var;
Mahremleri de azizce..
Bir göz ama bu göz değil;
İlimdir değil haberce..
Bir fiildir de izi yok;
İşaretleri bilmece..
Kutuptur felek üzere;
Güneştir yola esence..
Bir tavustur yükseklerde;
Görünüşte de pek yüce..
İstılahla da saridir;
Hem satırdır enmuzece..
Hep ruhumdur âlemleri;
Varlıktan yana temizce..
İşte yapılmış bir evdir;
Bir savaştır ki renklice..
Kanı diken diken ölü;
Nefesi derli topluca..
Zatı da tecrit edilmiş;
Hem sıfattır dahi tekçe..
Nişanları da sıra sıra;
Okunurlar yazarınca...
Nefyi kendi kapsamında;
Varlık temizdir özünce..
Bilinir de bilinmez de;
Kim uykucu kalkınca..
Nefiy olsa da sabittir;
Atılsa yine gerekçe..
Bir işarettir bilinir;
Bir yayındır ki eserce..
Tamaha dahi kapılma;
Görmezsin onu mahremce..
Şayet ganimetçi isen;
Ganimetleri hazırca..
Onun mağrib kuşu Anka;
Sensin onunla dilekçe..
Ve nasıl uygun olursa;
Karışık ya da temizce..
Denizdir aldatması var;
Dalgaları koca koca..
Ateştir külleri de var;
Süslenir onu sevince..
Bilinmez, vasfı edilir;
Marife olur nekrece..
Vahşîdirülfet edilir;
Kalb de bağlanır zalimce..
Bir bildiğini söylesem;
Sen durmazsın insaflıca..
Bilmediğini söylesem;
Ama sendedir bilmece..
Sırrım onun kimliğidir;
Benliği de tam ruhumca..
Kalbimde onun kürsüsü;
Hizmeti olur cismimce..
Onu akıl ediyorum;
Ama durumum cahilce..
Kim onları aparır ki;
Ki koyunları seslice..
Saklarımda yükseldikçe;
Hem de bilirim döndükçe..
İmlâ oldukça yazarım;
Seni korkutur durunca..
Tenzih ettim uryan oldu;
Benzettim kaydı gizlice..
Cisme benzettim de çıkıştı;
Bana dayanma o güce..
İndirdim de kayıp gitti;
Dağıttı hep güzellikçe..
Ona bağlanan kavuşur;
Kirpiklerdedir kesmece..
Sicili yanaklarında;
Şuleleri de parlakça..
Gözlerinde sürmesi bir;
Mızrak gibi durur ince..
Tükürüğünde de bal var;
Ve bir fidandır o boyca..
Lüle lüledir saçları;
Dişleri güler zalimce..
Bilekleri nakış işli;
Saçları dahi siyahça..
Dişleri beyaz beyazdır;
Tebessümü dahi alca..
Parmağındaki şaraptır;
İhsanları büyülüce..
Latifeleri vehimdir;
Buna şaşmak gerek bence..
Bilinmez vasfı edilir;
Anlaşılır saltanatça..
Yabancıyla ülfet oldu;
Konuşmaları kalbimce..
Sanatı dahi yırtmaktır;
öldürmek de âdetince..
Ayırmak oyuncağıdır;
Yemekleri ağulunca..
Yaygın olan terkibi var;
Bağlanır o çözülünce..
Ne cevherdir ne de araz;
Ne hasta sayılır sağca..
Oktur, hedef dahi odur;
Yayları dahi şaşkınca..
Bir ferdir ama çoğaldı;
Topluca hem de ayrıca..
Önümüz ve kalanların;
Hepsi de onun, âlemce..
Cahildir ama ilimdir;
Harptir ama selâmetçe..
Zulüm gibi ama âdil;
Tehlikeleri yaygınca..
Ağlatır güldürür beni;
Ayıltır eder sarhoşça..
Hem kurtarır hem de boğar;
Dileğimdir duruşmaca..
Bazan olur oynaşırım;
Bazan dahi arkadaşça..
Bazan hepten tanışmayız;
Bazan dahi konuşmaca..
Bazan bana vuslat verir;
Bazan da kucaklar dostça..
Bazan benimle cenk eder;
Bazan da bakar hasımca..
Böyle.. bu ferahtır desem;
Ki metin durur görünce..
Yabancılık eder durur;
Hiç tanımaz; bir bilmece..
Bir zattır ki vasfa gelmez;
Düsturları da çok yüce..
Bir güneştir aydınlatır;
Şimşekler çaktı parlakça..
Bir sözdür yayıldı böyle;
Kuşları beni aşınca..
İki zıd dahi birleşti;
Onda yoktur ayrılmaca..
Bir kaynaktır ki kaynadı;
Dalgaları da coşunca..
Tadana zehir kesilir;
Misk olur hep koklayınca..
Alâmetleri kaybolur;
Dalana denizdir onca..
..."
Abdulkerim Ceyli (r.a.)
***
Sığ suları bulandırabildiklerini görenler, Vurgun'dan güvende olduklarını düşünürler..