Sayfayı Yenileyerek ya da Başlığa Tıklayarak Arşivde Dolaşabilirsiniz

Melamilik (Devam) / Melami ve Ahir Zaman Garibi...

Hakikat Ehli Yobazı ile Şeriat Ehli yobazı aynı iki zümredir.

Melamilikde Sünnet esastır. Hatta o örtüleri Sünnetledir.

Açmakla değil.

Bunun dışında bir Melamilik, Hakikat ehli yobazlığıdır.

Sen Melamiliği anlatma kimseye, Melamiliği Melami meşreb olanlar bilir.

Senin savunmaya çalıştığın zümre Melami olmuyor. Belki o gariplere "Ahir zaman garibi" denebilir...

İlla bir ünvan arıyorsan Melamiliğin örtüsü Sünnettir, Ahir zaman garibi olanları Melami yapamazsın.

Bu yolla Melamiliği de kirletmene izin verilmez bilesin.

Bu mümkün de değildir.

Her türlü Yobazlığı ve İddiayı bırakıp oku.

Anla!..

Sufinin marifetindeki nur takvasındaki nuru söndürmez..

Ser-i Sakati (r.a.)

Azap ettiğinde dönmek yerine şimdi Dön de sev O Allah'ı.

Azap bela verince Kulun O'na dönmemesi diye bir şey düşünülemez. Azaba doymayan ise henüz uyanamamış demektir. Azap ettiğinde dönmek yerine şimdi Dön de sev O Allah'ı. Pak bir yüzün olsun. Sonra artık beş vakit Daveti sona erer. Fazla naz aşık usandırır sonra sen koşarsın peşinden de bulamazsın. Unutma ki sadece yaptığının karşılığını yaşıyacaksın. Fakat sen yaptığının farkında değilsin gibi... Aşk konusu çok derindir. Şahitliği tamdır Aşkın. O'nun gibisini görmedin emin olabilirsin.

Yobazlık (Devam)

Güya Hakikat ehli ile güya Şeriat ehli didişe durur çünkü bu iki yobaz grup da bi Hallere girmişlerdir. Haller gözleri kör eder, hep birbirleriyle bu yüzden didişirler, Hal peşinde oldukları için yüzleri Allah'a dönmez. Yaptıklarının yaratıcısı olarak sadece Karşılıklarını verir. Allah'a, Razı olmadığı şeyi yaptırmak ve memnun olmak ne tehlikeli iş. Allah didişmez. Mühlet verir Yüzler için.

"...az gülsünler çok ağlasınlar..."

Elini musluğun altına uzat... aç musluğu.. eline su değicek.

Çatıda bir gölde, yıkanan bir serçe görüyorsun; temizlendiğini değil de, pisleneceğini düşünüyorsun.

Şakası bile korkutucudur ki sen eğleniyorsun. Fakat unuttun veya öğrenemedin veya bilmiyorsun ki eğlenceye alıyorsun. Endişe etme. O gün tam olarak öğrenirsin.

"...az gülsünler çok ağlasınlar..."

Tevbe/82

Yaşam boyu birikmiş onca pisliklerden arınabilmek acaba neyi düşünmekle mümkün olabilecek.. Acaba O'da seni düşünecek mi..

Pipin sobaya değerse Ateşe atlamaman gerektiğini anlarsın. Seninki ise sanki çeliktenmiş gibi hala Ateşe doğru sallıyorsun. Fakat O'nun çocuğu yok, Baba da değil O.

"...Râsûlullah Efendimiz (s.a.v.) Ömer b. Ebî Seleme'ye "Çocuk, besmele çek, sağ elinle ye, ve önünden ye" (Buhârî at'ime 2) buyurmuştur..."

Sultan...

"...bir mürid şeyhinin haline akıl erdiremez. Aynı zamanda müridin de şeyhden ayrı çeşitli halleri vardır. Bunu da şeyh bilemez. Müridin yolu bazen şeyhin sırrına yaklaşır, yine de anlayamaz. İşte burada şeyhinden ayrılır. O müridi bundan sonra Mevla (CC) idare eder…"

Abdulkadir Geylani (k.s.)


"...Ama Allah (CC) başka türlü emretmiş ise bir şey denemez. Allah’ın (CC) doğru yolu gösterdiği kimselere kimse şaşmaz..."

Abdulkadir Geylani (k.s.)

Ben ki Hüseynî soydanım, hazinedir durağım.
Cümle Hak erlerinin boynunda durur ayağım.
O yaptı, toptan kutuplar üzerine sultanım;
Her hâl-ü kârdan emrim geçerlidir, hükümranım.

Abdulkadir Geylani (k.s.)


Vardır her velinin bir kuvvet kaynağı kademi..
Ama benim ki kemal bedri Nebînin kademi.
Ben oyum ki, Ceyli namım, hem Muhyiddin adımdır;
Şüphesiz, dağların başında duran bayrağımdır.

Abdulkadir Geylani (k.s.)

"...Sözlerimi dikkatle dinle..."

"...Hallerin lezzetlerinden kaçın..."

"...Sözlerimi dikkatle dinle..."

"...(O kimseler) Her himmeti istemiştir, bizzat ulaşmasa da. Telaffuz edemese de bütün lisânlarla konuşmuştur. Bu ne dehşetli bir hayret ve ne çetin bir hasrettir!..."


"...Her seven, sevdiğine kavuşmuş olsa da özlem duyar…"

Muhyiddin ibn Arabi (k.s.)

Samed/ Halvet/ Müstağni/ Latif/ İkan

Samed'i bilmeyen, Halvet'i ne bilir,
Halvet'den anlamayan, Müstağni'yi ne bilir,
Latif''dir, Lütfu çoktur O'nun,
Hem Varlığında, hem Zatında,
İkan'a İman etmeyen ne bilir, ne anlar.

Kuran Dinle

http://www.myspace.com/jonasclean/videos

Evrim Teorisi (Devam)

İkizlere bak Tesadüfe gel..

"Perdeler kalksa, yakînim artmaz"

Yemek, içmek, Nefes almak vermek, Düşünmek, Ses telleri, Kan, Yürümek, Uyumak, Konuşmak daha sayamadığımız yakını olduğu bu şeyleri geçtik Batınında olan bütün şeyleri Duygular, Haller, Algıları da kendisi yapıyor zannında olduğu için o İnsana O'ndan bahsedince yabancı geliyor tabi O...

"Perdeler kalksa, yakînim artmaz"

Hz Ali (k.v.)

Hal ehli arkadaşım.. Anlıyor musun? Hal'e His'e itibar edilmediğini..
İmanı görüyor musun?..

İlmi bildin mi?...

"Napayım canım Allah da beni inançsız yaratmış" diyenler için...

Eğer İnkar (nankörlük) ederseniz bilin ki Allah size, hiç birinize muhtaç değildir; fakat O, yine de kulları için nankörlüğe razı olmaz ama eğer şükrederseniz size rıza gösterir. Hiç kimse kimsenin yükünü taşıyacak değildir. Sonra tümünüz Rabbinize döneceksiniz ve o zaman (hayatta iken) yaptıklarınız(ın anlamın)ı size gösterecektir, çünkü O, (insanların) kalplerinde olan her şeye hakkıyla vakıftır.

[Zümer/7]

1. in : eğer, ise
2. tekfurû : inkâr ediyorsunuz
3. fe : böylece, artık
4. inne : muhakkak ki
5. allâhe : Allah
6. ganiyyun : gani, zengin, ihtiyacı olmayan
7. an-kum : sizden
8. ve lâ yerdâ : ve razı olmaz
9. li : için
10. ibâdi-hi : onun kulları
11. el kufre : küfür, inkâr
12. ve in : ve eğer, ise
13. teşkurû : şükredersiniz
14. yerda-hu : ondan razı olur
15. lekum : sizin için
16. ve lâ teziru : ve yüklenmez, taşımaz
17. vâziretun : yük taşıyan, günahkâr
18. vizra : ağırlık, yük, günah
19. uhrâ : diğer
20. summe : sonra
21. ilâ rabbi-kum : sizin Rabbinize
22. merciu-kum : sizin merciiniz, dönüş yeriniz
23. fe : böylece, artık
24. yunebbiu-kum : size haber verir
25. bimâ : şeyi
26. kuntum : siz oldunuz
27. ta'melûne : siz yapıyorsunuz
28. inne-hu : muhakkak ki o
29. alîmun : çok iyi bilen
30. bi zâti : sahip
31. es sudûr : sineler, göğüsler

http://jonasclean.blogspot.com/2010/11/nahl-35-sirk-muhyiddin-ibn-arabi-ra.html

Kader/ Tasavvuf

Kader'i bilmezlerken, Takdir'den hüküm yürütmek de nedir.

Gözü ektiğinde biçtiğinde olan,..

Gözü ektiğinde biçtiğinde olan, tarla sahibinden gafil kalmıştır.


"Rabbimiz... Muhakkak ki ben, zürriyetimden bazısını senin kutsal evinin yanında, ekin bitmez bir vadiye yerleştirdim... Rabbimiz, salâtı ikame (sana yönelişlerinin getirisini) yaşasınlar diye! (O hâlde) insanlardan bazı hakikati idraka açık olan şuur sahiplerini, onlara meylettir ve kendilerini ilim ve marifetlerden rızıklandır... Tâ ki değerlendirsinler, şükretsinler."

İbrahim/37

http://jonasclean.blogspot.com/2010/03/ekin-bitmez-bir-vadiye.html

Ey örtüsüne bürünen...

" Ey örtüsüne bürünen...", Sevdiklerini Kemale erdirmek isterse, açıktan sevdirir.

Tasavvuf/ Hamd

İltifat ediyorsun Allah'a. Sanki şahdamarlarından yakın olup, O Sen'i, Alem'i var ediyor olandan değil de, uzakta birinden bahsediyorsun. Bu Hamd değil, İltifat olur. Oysa O, muhtaç olmaksızın, Gerçeğin ta kendisi olarak Övgü'ye layık bulunur.

Niyaz'da Hazreti Civciv'i örnek al !..

Niyaz'da Hazreti Civciv'i örnek al. Niyazdaki Makamı dillere destandır o'nun ! Baksana o uyuklarken dahi kesmiyor "Allahım, Allahım, Allahım" diye Niyaz etmekte.

http://jonasclean.blogspot.com/2011/02/istemsiz-dusuncenefssukurniyaz.html

Hz Mevlana (k.s.)/ Hz Muhyiddini Arabi (k.s.)

Elinde hızlı hızlı oynattığın ucu ateşli bir sopa nasıl upuzun ve tek bir ateş hattı gibi görünürse de pek çabuk akıp geçtiğinden daimi bir şekilde görünür.

Ateşli çöpü sallasan ateş gözüne upuzun görünür. Bu ömür uzunluğu da Tanrı'nın tez tez halk etmesindendir. Tanrı'nın yeniden yeniye ve süratle halk etmesi ömrü öyle uzun ve daimi gösterir.

Bu sırrı bilmek isteyen, pek büyük ve derin bir alim olsa bile kendiliğinden bilemez...

Mevlana Celaleddin-i Rumi (k.s.)


Hareketin hızının verdiği kuşkuyu görmez misin? Bir şeye bakan, o şey hakkında onun bulunduğu hale aykırı hüküm verir. Böylece, genleşme hareketi hızlandırıldığında kordaki ateş ya da fitilin başındaki ateşin uzayan bir çizgi olduğunu iddia eder. Ya da hızla çevrildiğinde, havada bir ateş dairesi görür.Bunun nedeni, sabitliğin olmayışıdır. Menziller sabit olduğunda ise, içermiş oldukları ilahi ilimleri gösterirler.

Muhyiddin İbn Arabi (k.s.)


"...Yüce güneş (bildiğimiz), can vere gelmiştir; her nefeste boşaldıkça doldururlar..."

Mevlana Celaleddin-i Rumi (k.s.)


http://jonasclean.blogspot.com/2008/10/mevlana-hazretleri-tevekkl-m-alismak-mi.html

http://jonasclean.blogspot.com/2010/04/naks.html

Ruh-i Sultani

O Hizmetçi olmayan, ancak Ruh-i Sultani'sine " Ey " hitabıyla belletir; bütün varlıklarıyla Hizmetinde olduğunu...

Evrimleşmiş Kapitalist'in Cehennemde Son Yemeği Zakkum/ Rızık Allah'tan..

Aptal İnsan'ın, Kıyamet yaklaştıkça, Allah'ın Tavuğunu, Koyununu, Suyunu, Toprağını, yani Rızk'ını çalması,

senin Teorine göre elbette Tesadüfden başka ne olabilir ki ! A Kapitalist'in Maymun ettiği İnsan...

Rızık, azcık Temiz bir Aklın kaldıysa idrak edebileceğin üzere,

İlah edindirildiğin o Zalim, Pis Tabiatından: Nefs'inden !; ve Doğa'dan değil !

Gör !

Allah'tan !...


Eğer bu son Şefkat'ten de anlamıyacaksan: Elbette Kuran'a göre sen, Maymun değil, Maymundan da aşağısın !..


İnsan olma !


Çünkü o, Nefs'ine Kul olanlarca Maymun edildi !


Ey Ruh !


Ey Ölü !


İnsan-ı Kamil ol da !


Allah'a Kul ol !...



Çaldırma kendini Allah'ın İnsan'ı !


Kıyamet yaklaştı !


A Uyuyan !..

Helvadan Put Yapar Acıkınca Yerdik...

"...ellerimizle helvadan putlar yapar acıkınca önünde el-pençe divan durduğumuz o putları yerdik. Bunu hatırlayınca da gülerim..."

Hz Ömer (r.a.)


İman kalplerin amelidir.

Muhyiddin İbn Arabi (k.s.)

Sordu: acaba ikimizden aşık olan hangimiziz

Güzel yüzünü perilerin kıskandığı insan seher vakti idi geldi
Gönlüme gözünü dikti
Ta sabah oluncaya dek o ağladı ben ağladım.
Sordu: acaba ikimizden aşık olan hangimiziz

Mevlana Celaleddin-i Rumi (k.s.)

"...İşte, eğer aklın sönmemişse, kalbin kör olmamışsa..."

Meselâ görsen, harika-pîşe bir zat, bir dirhem pamuktan, yüz top çuha ve ipek veya patiska gibi mütenevvi sair kumaşları o tek dirhem pamuktan nescetmekle beraber, helva, baklava gibi çok taamları dahi ondan yapıyor. Sonra görsen ki, o zat, demiri ve taşı, balı ve yağı, suyu ve toprağı avucuna alır, bir güzel altın yapar. Elbette kat'iyen hükmedeceksin ki, o zat öyle kendine has bir san'ata mâliktir; bütün anâsır-ı arziye onun emrine musahhar ve bütün mevâlid-i türâbiye onun hükmüne bakar.

Evet, hayattaki tecellî-i kudret ve hikmet, bu misalden bin derece daha aciptir. İşte,hayat üstündeki çok sikkelerden birtek sikke...(22.Söz den İktibasen)

Bediüzzaman (k.s.)

http://www.scribd.com/doc/8339667/SM-ALiM-RSALES

Anlam Yitimi

Konuşmaya değer olmayanlarla konuşursan kelimeleri kaybedersin.

Konfüçyüs

Tasavvuf (Devam)

Giymezsen üstüne en güzel elbiseyi
Örnek almazsan O'nu; en güzel örnekten
Zahir olan senden, başka İsimleriyle Zahir olur
Bilirim, yaptığından sorulmaz
Kendisi için örnek gösterdiğinden ötürü
Yüzyürmidörtbin tane geldi
Bir Taneyi Sende göremez oldum

Amin yâ Erhamerrâhimîn

“Allahümme innî es'elüke-ssıhhate vel-âfiyete vel-emânete ve hüsnel-hulkı verrıdâe bilkaderi birahmetike yâ Erhamerrâhimîn”

s.a.v.
amin

Füsus'ul Hikem/ Muhyiddin İbn Arabi (k.s.)/ İmam-ı Rabbani (k.s.) (Devam)

Hak Teala Kendini, (Celal sıfatı olan) tabii cisimlerin oluşturduğu zulmanî perdelerle
ve (Cemal sıfatı olan) latif ruhların oluşturduğu nuranî perdelerle vasıflandırdı.
Böyle olunca kesif ve latif olan şeylerden oluşan alem, (kesif, latif olana ve latif de kesif olana perde olduğundan) kendisi için perdenin ta kendisidir.

Muhyiddin İbn Arabi (k.s.)/ ÂDEM KELİMESİNDEKİ HİKMET-İ İLAHİYYE

http://www.facebook.com/photo.php?pid=8866636&l=4da37a0c46&id=577220829

"Allah" Bir "Tanrı" Değildir Sözü

Ahad olan, Uluhiyet (İlah'lık) vasfından soyutlanmadan, Dilediğini yapandır. Gökte olmadığı gibi Yerde de değil. O "Eşsiz" Zat'a bir Yer aramak Vehmiyle oluşur Sorular. Eşsiz olduğunu bildirene "E ne ki bu" dediğin için: "Gökte değil"... Yer'e yöneldiğin için de: "Yerde değil" denilir. Anla ki Tecelli eden Yer'le Gök'le ve ikisi arasında OLanlarla Tecelli etmektedir. Anla ki Kıble işte O Zat'dır...

Tevhid Ehlinin İmtihanı Birlemektir...

Tevhid Ehlinin İmtihanı Birlemektir...

Allah dileseydi, onları bir tek ümmet yapardı. Fakat O, dilediğini rahmetine sokar. Zalimlerin ise bir dost ve yardımcısı yoktur.

Şura 8

Kıyamet/ Ahiret/ Tasavvuf

Kendisinin öldükten sonra diriltilecek olmasına şaşıranın binlerce yıllık yokluktan sonra şimdi diri olmasına şaşırmaması ne kadar şaşılası...

Senai demirci

Zeistgeist (Devam)

Meryem'e İftira eden bari Yahudi olsa...

( Zeitgeist'in Ahlaki yan çizme çabalarına ithafen.. )

Hz Ömer (r.a.)/ Peygamberlik/ Ateizm

Ömer'in (r.a.) hayatını araştırıp bilip tanıyıp da Peygamberin (s.a.v.) gerçekten Peygamber olduğunu anlamayana artık söz kar etmez. Çünkü kesin olarak Ahmaktır böyle bi İnsan. Başka sorunları vardır. Konuyla esaslı bi alakası olmamıştır hiçbi zaman.

La Faile İllallah/ Tasavvuf/ Sanat (Devam)

Hal'e göre değerlendirmek her konuda ne büyük zarar ! Bir Gösteriyi izlerken hayran kalıp güzelleşirsin. Oysa Bilsen herhangi Fiil'ler de yine Fail'inden başkasından değil ki. Sanat ne kadar geniş bir kavram bildin mi !...

http://www.youtube.com/watch?v=ufb2TrR3UAo


Yazı yazılırken eli görmeyen kişi, yazı kalemin oynamasıyla yazılıyor sanır.

Mevlana Celaleddin-i Rumi (k.s.)


http://www.youtube.com/watch?v=zucBfXpCA6s

http://www.kuranmeali.org/37/saffat_suresi/96.ayet/kurani_kerim_mealleri.aspx

Ve huvellezî enşee lekumus sem’a vel ebsâra vel ef’ideh, kalîlen mâ teşkurûn.

Tasavvuf/ Yobaz

Hakikat Ehlinin Yobazı, Şeriat Ehlinin Yobazıyla didişe durur..

Tasavvuf/ Cemal (Devam)

"...Bu yüzden bu anlamı bilen muhakkiklerden biri söyle demistir: "Bu döseğin üzerine otur, ama sakın uzanma (yayılma). Çünkü Onun, bizim içimizdeki celâli, huzurda edebsizlik etmemizi engeller." Tıpkı Onun cemâli ve açılması karsısında ürpermemiz, heybete kapılmamız, edebsizlik etmemize engel olması gibi..."

Muhyiddin İbn Arabi (k.s.)

Allah seni ne diye İyi yaptı

Allah seni ne diye İyi yaptı. Cehennemlerde sürünesin diye mi.

Tasavvuf/ Aşk/ Vedud

Aşık hali nara atmak değildir. O Aşık, Vedud'un heybetinden boğazı dolandır...

Doğa/ Hakikat/ Futuhat-ı Mekkiye'den alıntılar (Devam)

İnsan hakikatinden habersiz kalırsa, doğasıyla ilgilenmeye başlar. Temiz yiyecek, içecek ve [giyecekler] ona eşlik eder. İnsan bunların temizlerini -hakikatiyle değil- kendi doğasıyla aldığı gibi, kötülerini de -hakikatiyle değil- doğasıyla çıkarır.

Muhyiddin İbn Arabi (k.s.)

(Bebeklerin dışkısı Dini hükümde necasetten sayılmaz.)

http://www.facebook.com/group.php?gid=137185146318329&ref=mf#!/group.php?gid=137185146318329&v=wall

Tasavvuf/ Kadın/ Tesettür

Ey Nebi Hanımları! Siz, kadınlardan herhangi biri gibi değilsiniz. Eğer Allah’a karşı gelmekten sakınıyorsanız sözü yumuşak bir eda ile söylemeyin ki kalbinde hastalık olan kimse ümide kapılmasın. Makul ve ciddiyetle söz söyleyin.

Ahzab 32

Kavuşma tam gerçekleşsin diye

Kavuşma tam gerçekleşsin diye Razı olduklarını da olmadıklarını da yaratmış ve Zatına perde kılmıştır. Güneşin de bulutların da bir Hakikati var.

Tasavvuf/ Suret/ Beden

Şu Bedeni, Şekilleri geç de bir bak.. Yaşam görünmeyenlerden oluşuyor değil mi.. Bu ilişki neyden neye... Suret'e kastetmekliğin sebebi ne olabilir ki?..

http://jonasclean.blogspot.com/2011/02/zuhur-tek-varlk-cc-zat-esma-tecelli-ruh.html

Hallacı Mansur/ Tasavvuf

Dostum, hiç bir şekilde zulmetti denemez. Misafirin misafiri ağırlaması gibi bana bir kadeh sundu. (beni davet etti, sonra misafirin misafire yaptığı gibi beni selamladı.) Kadeh devretmeye başlayınca (canıma kıymak için), bir yaygı, bir de kılıç istedi. Temmuz sıcağında, ejderha ile birlikte yıllanmış şarab içen böyle olur!

Hüseyn b. (Hallac) Mansur (k.s.)

Gafil gafil kasılan Kafir'e.. Ben Aşk sarhoşuyum diye nara atana!..


Görünce O'nu..

Söyleyen dillerin söylemez olur..

O'ndan Korkmak en akıllıca olandır..

Kendisinin tavsiye ettiği üzere...


Rahatın gerçekten bozulduğu gün ne hayat ne de sen sana yardım edebilirsin... Bu da geçer elbet.. Fakat Gafletle atlatılamıyacak sosyal veya psikolojik olmayan bir rahat bozulmasından bahsediyorum... Ve O hep Haklıdır... Çocuk gibi değil..


Rabbimiz. Çıkar bizi oradan. Eğer döner (aynısını yapar) isek, muhakkak biz zâlimleriz.

Müminün 107


kâlahseû (kâle ıhseû): kalın dedi

fî-hâ: orada

ve lâ tukellimû-ni: ve benimle konuşmayın, bana söylemeyin

Müminün 108


"İnsanın bir hedefe ihtiyacı vardır ve hiç istememektense hiçliği istemeyi tercih eder. Anlaşılıyor muyum?... Beni anladınız mı?"

Nietzsche


O'nu sevmek O'nu gerçekten sevmektir.. Başka bir yol vardır zannediyorsun akşamdan kalmaklığa... Ne büyük Gaflet !


Seven sevdiğinin sevgisini kaybetmemek için korkabilir. Sevdiğinin Takdirine ise razı bulunur. Kendi haline uyup da bir iş işleyemez. Bak "Sevgi oldum ben!" diyenin haline, Sevgi ve diğer Sıfatlarının sahibi Dost Zat'dan haberi nice!...


Ya Erhamurrahimin!...


O'ndan Korkmak en akıllıca olandır..

Kendisinin tavsiye ettiği üzere...

Kudsi Hadis

“Ey Habibim, Benim için birbirini sevenleri müjdele! Benim için birbirine ikramda bulunanları müjdele! Senin için birbirine itimat edip de dost olanları müjdele. Onlara Benim de muhabbetim tahakkuk etmiştir. Ben de o kullarımdan razıyım.”

Kudsi Hadis

Kuran/ Biz/ Çatı/

"Gökleri dayanak olmaksızın yaratmıştır, bunu görmektesiniz..."

Lokman 10

"...Muhakkak Allah dilediği şeyi yapar."

Hacc 18

Çünkü Allah, doğru sözlülere doğruluklarının karşılığını verecek, münafıklara da dilerse azâb veya tevbe verecek, Muhakkak Allah gafur rahîm bulunuyor.

Ahzab 24

Ki O'dur sizin için yeryüzünü bir beşik yapan, onun üzerinde yollar açan, gökten su indiren. Sonra böylece onunla sizin için yerden türlü türlü bitkileri çift çift çıkardık.

Taha 53

O süreç ki, hepsini toplar, sonra meleklere: "Bunlar mı yalnızca size kulluk edenler idi?" der.

(Melekler) dedi ki: "Subhansın sen. Sensin Veli'miz, onlar değil. Bilakis onlar cinne tapıyorlardı; çoğunluğu onlara iman etmişti (tanrı olarak)."

Sebe 40/41

Tasavvuf/ Nebi/ Resul (s.a.v.)

“Ey Nebi! Allah’ın onların tevbelerini kabul etmesine yahut onları cezalandırmasına karar vermek senin işin değildir.”

Âl-i İmrân 128

***

"Keşif, ilka ve buluşma yahut hakikati kinaye etme yoluyla elde edilip de mütevatir
şeriata aykırı olan hiçbir ilme itibar edilmez."

Muhyiddin ibn Arabi (r.a.)

hesapsız ödenecektir

De ki: Ey iman eden kullarım, Rabbınızdan korkun. Bu dünyada iyilik yapanlara, iyilik vardır. Ve Allah'ın arzı geniştir. Yalnız sabredenlere ecirleri, hesapsız ödenecektir.

Zümer 10

Tasavvuf/ Aşk/ Sıdkiyet/ Makam

Sevgilim beni kötü yola düşürdüyse bu O'na olan Aşk'ımdandır. Yolun sonunda gördüm ki Sıdkiyet Makamı Sevgilimin kötü yola düşürdükleriyle dolmuş. Fakat O'na Aşık olduklarını nedense gizleyenleri görüyorum da hepsi başka başka sevgilerin sevgilisi olmuş kötü yolda makam peşindeler.

Es-Semi/ Namaz/ Tasavvuf

Semi'yi Bil.. Özellikle Namazda..

Tasavvuf/ Hayret

Neler oluyor bize!
Neler oluyor bize!
Bu oturmalar kalkmalar!
Bu sesler de ne!
Ne oluyor bize!
Ne büyük iş!
Kim bu! nedir böyle!

Tasavvuf/ Herşeyin Yaratıcısı/ Kulluk/ "..İstenilendeki güzelliğe bak. Verilecek olan da aynı.."

Aynı şey, İnsan için bir süre Kötü bir süre İyi olabilir. Aynı şey için tam tersi de mümkün oluyor. Bu durumda Tek Mutlak olan, anlaşılacağı üzere Hüküm'dür. Yine açıkça görüldüğü üzere Hüküm O'ndan başkasına ait olamaz. O halde bütün İçinle O'na yönelerek Kulluk etmekten başka Emin bir yol olamaz. O'ndan başka Vekil de yok. Gerçekten Herşeyin Yaratıcısı. İstenilendeki güzelliğe bak. Verilecek olan da aynı.

Cüzzi İrade/Ateizm/Cehalet/

Sadece Nefes alışını eline verse yandın. Hangi İrade hangi Allahsızlıktan bahsedebilisin...

Nefs/Ruh/Düşünce/Kötü Ruh/

Zihnine gelen ve dolaşan Düşünceler, uydukların ve uymadıkların olarak ikiye ayrılır. Arındırılması istenen "Ben'lik" bu hakikatle oluşmuş olandır. Nefslerinize uymayınız!.. Asıl Ben ise Ruh'tur ki o, aynı gayrı ilişkisinden münezzeh olarak O'nunladır; Ondandır.. Neyden arınacak!.. Din'in Tehdit'i Hakiki Benliğe değildir. "Kötü Ruh" tanımında "Kötü" kavramının Ruh'a ilişmesi, öylece oluşmuş Benlik örtüsünden kinayedir. Her İnsan Allah'tan bir Ruh'tur. Fakat arınmak istemeyene bu Hakikatten ne fayda. Arınmak, Dünya için Şarj olmak demek de değildir. Hak Din'i ve Has Kulluğu, buradan anla! O'nunla olmak Hatırlamak'la değil, Unutmamakla'dır. O'na ulaşmak, O'nunla O'ndan olduğunu Unutmamakladır...

Aşk/Tasavvuf/İbadet/İtaat

Aşk, önce veya sonra verilebilir. İbadetin kıblesi olmaz. Bunun için ki İtaat esastır. O, bir şarta bağlı olmadan cezbeder. İnsana öylece, bir şarta bağlı olmaksızın İtaat ve İbadet layık görülmüştür. Bu Hakikati, Arifliği ve ne varsa bütün makamları kuşatan O Alimliği farkedemeyen kimse kabul edemez.

Tek, Bir (c.c.) / Tasavvuf

İyi bak. İki Göz, Tek'i göstermektedir. Görünenlerin birliğini değil.

Gel / Necip Fazıl Kısakürek (k.s.)

Yüzün bir sebepsiz korkuyla uçuk,
O gün başucuma karalarla gel!
Arkanda, çepçevre, kızıl bir ufuk,
Tepende simsiyah kargalarla gel!

Elinden, dal gibi düşerken ümit,
Ne bir hasret dinle, ne bir âh işit;
Bir yaprak ol, esen rüzgarlarla git,
Kırık bir tekne ol, dalgalarla gel!..

Necip Fazıl Kısakürek (k.s.)

Güneş sende gerek ki gölge etmeyesin...

Hem Mevlana Şems Aşkını dilinden düşürmezsin, hem işine gelmeyince Şems'e (k.s.) "Edep Yahuu!" diye Edep öğretirsin.. Oldu,.. gözlerim doldu... Güneş sende gerek ki gölge etmeyesin...

Kötülükleri mekr (hile) yapanlara gelince...

"...Kötülükleri mekr (hile) yapanlara gelince, onlar için şiddetli bir azap vardır..."

(Fatır/10)

Ancak O Vardır O

Kabustan fırlayıp dünyaya geçiş gibi...

Hesap gününde Cennet'in yaklaştırılması gibi...

Biz Yobaz'a Yobazlık yapanlardan da değiliz!

Cezbe ile Vecd ile,

Dünya ile Ahiret ile,

Hal ile Aşk ile,

Nefs'e paye, Rütbe verenler de değiliz..

Biz'e, Sıdk ile, İlim ile, Niyaz ile,

Ahir'de Kör Topal Kulluk ile

Ancak O Vardır O!

Tasavvuf Okumak/ Tasavvuf Kitapları/Eserleri (Devam)

İbn-i Arabi hazretleri selam olsun uyandırdığı hiçbir soruyu cevapsız veya Zan eline bırakmamıştır. Hiçbir Sıddık da böyle yapmamıştır. Yeter ki sen Nefsin yorumundan uzak, dizleri dibine çökmüş, bu yola İhlasla yönelmiş, dilini tutmuş can kulağıyla konuşan Kuran'ın peşinde ol...

"...Allah gerçeği söyler ve doğru yola iletir..." (Ahzab/4)

Sadakat meclisinde, kudretine nihayet olmıyan bir şehinşahın huzurı kibriyasında...

(Bu nedenle,) Allah'a karşı sorumluluklarının bilincinde olanlar, kendilerini bir bahçeler ve akarsular (cennetin)de bulacaklar,

Sadakat meclisinde, kudretine nihayet olmıyan bir şehinşahın huzurı kibriyasında.

Kamer 54-55

1. inne : muhakkak ki
2. li el muttekîne : muttakiler için vardır
3. mefâzen : bir kurtuluş, kazanç, mutluluk

1. hadâika : ağaçlı bahçeler
2. ve a'nâben : ve üzüm, bağ

1. ve kevâıbe : ve genç, göz alıcı, şahane endamlı
2. etrâben : aynı yaşta, yaşıt

1. ve ke'sen : ve kadehler
2. dihâkan : dolu

1. lâ yes'meûne : işitmezler
2. fî-hâ : orada
3. lagven : boş söz
4. ve lâ kizzâben : ve yalan olmaz, yoktur

Nebe 31-35

İlla Allah/ Zat/ Sıfat/ Tecelli/ Tasavvuf

"İlla Allah" sözü Tecelliyi çağırmak için değildir. Hemencecik Allah'ın Tecellisine
atlamak dalmak oynamak oyalanmak Allah'a düşkünlük, Allah'a Aşıklık değildir bilesin..

“...âlemi renk renk boyayan Allah sarhoşuyuz; bağın bahçenin sarhoşu degil” buyurdu!...”

Mevlana Celaleddin-i Rumi (k.s.)

Sanatçıyı (Zat) terkedip, Sanatının (Eser) peşinde olmak.. Sanatının (Sıfat) peşinde koşup, Sanatçıya (Zat) Hayran olmamak.. "İlla Allah" diyenin bu meseleleri düşünmemesi düşünülemez.. Demiyene de zaten O yolda İtibar etme!...

Sanatçıyı (Zat) terkedip, Sanat (Eser/Tecelli/Vasıf/Sıfat) peşinde olanın elinden Sanat çekildiğinde o kişinin durumu o yanlış yönelişi sonucuyla çok kötü olur! Düşeceği Yoksunluğun telafisi bulunmaz! Ki Sanat elinden çekildiğinde o, terki sebebiyle Sanatçıyı da Yok oldu zanneder!...

Portakal başka, Portakal Suyu başkadır. Bu Layık olmayan bir misal olsa da senin Aşkına münasiptir. Çünkü sen Hal diliyle Portakalın bana ne faydası var ki diyip durmaktasın. Ama Suyunu pek iştahlı içip durmaktasın.. Sen hiç Portakalı Zikrettin mi ki Suyunun içinde oluşu sana fayda getirsin...


Aşkın aldı benden beni,
Bana seni gerek seni;
Ben yanarım dünü, günü,
Bana seni gerek seni,..

Aşkın, âşıklar öldürür.
Aşk denizine daldırır
Tecelli ile doldurur
Bana seni gerek seni.

Sofilere sohbet gerek
Ahilere ahret gerek
Mecnunlara Leylâ gerek
Bana seni, gerek seni.

Yunus durur benim adım
Gün geçtikçe artar odum
İki cihanda maksudum
Bana seni gerek seni

Yunus Emre (k.s.)

Hani ben söyleyince kafan almıyorsa, iyice satır satır keyfine gelmeden tekrar oku anla...

Tasavvuf/ Ahad/

Ahad olanın Çokluğu Zatını Meşgul etmez. Fakat İnsan O Tek'i bırakıp Çokluğa yöneldikçe Helak olur. Çokluğa O'nun için yönelenlerin bellerini çatırdatan Sorumluluk Bilincinin yüküdür. Sorumlu olmadığını düşünenin bu yükten haberi yok! Çokluğa yönelmesinin mazereti nasıl O olabilir!...

Görüşü ne kaydı (gayrı kavramına); ne de haddi aştı (hakikati müşahededen dolayı tanrılık davasına düşüp, Firavunlaştı)!

Hiç kimse Zan ettiğini Bilemez. İnsan hiç şüphesiz azında çoğunda, eninde sonunda, Benliğinde olan ve yüklenmekte olan bütün ayrıntılarla, ancak Her şeyin dayandığı Tek'i işaret edip durmaktadır. İnsanların bir çoğu O Tek'i Zan'dan dışarı çıkamamanın verdiği yorgunluktan, Gafletle, Bilemeyerek.. Bir çoğu Cehaletinden dolayı yine İddia ettikleri, Zan ettikleri herhangi bir şey olarak.. Zan etmeyenler ve Şirk etmeyenler ise Salt Tek Gerçeği (Hakk'ı) Gerçek olarak.. Bilirler.. Yaşarlar...

Görüşü ne kaydı (gayrı kavramına); ne de haddi aştı (hakikati müşahededen dolayı tanrılık davasına düşüp, Firavunlaştı)!

[Necm/17]

"Allah sarhoşuyuz; bağın bahçenin sarhoşu değil"

“...âlemi renk renk boyayan Allah sarhoşuyuz; bağın bahçenin sarhoşu degil” buyurdu!..."

Mevlana Celaleddin-i Rumi (k.s.)

Alîm olan Hak onu bilir!

"Benim öyle bir muhafızım var ki, mülk de O'nun... kullar da.... Bana bir rüzgâr değse O'nun ilmine malumdur...O rüzgâr sıcak mı... soğuk mu Alîm olan Hak onu bilir!"

Mevlana Celaleddin-i Rumi (k.s.)

Hz Mevlana (k.s.)/ Mesnevi/ Ruh

Ey canı biz ve ben kaydından kurtulan! Ey erkekte kadında söze ve vasfa sıgmaz ruh! Erkek, kadın kaydı kalkıp bir olunca o bir, sensin. Birler de aradan kalkınca kalan yalnız sensin. Kendi kendinle huzur tavlasını oynamak için bu “ben” ve “biz”i vücuda getirdin. Bu suretle “ben” ve “sen” ler, umumiyetle bir can haline gelirler, sonunda da sevgiliye mustagrak olurlar. (Ben, biz, ben ve bizim, varlıkların varlıgı ve yoklugu, hulâsa) söylediklerimin hepsi vardır, vâkıdir. Ey kün emri, ey gel denmekten ve söz söylemekten münezzeh Allah, sen gel!

Mevlana Celaleddin-i Rumi (k.s.)

Fakat canın müenneslikten pervası yok. Çünkü, ruhun ne erkekle bir alakası var, ne kadınla! Müzekkerden de yükselir, müennesten de. Bu, kurudan yastan meydana gelen ruh (-u hayvanî) degildir ki. Bu can, ekmekten kuvvetlenen, yahut kâh söyle, kâh böyle bir hale gelen can degildir. Bu ruh hosluk verir, hostur, hoslugun ta kendisidir. Ey maksadına erismek için vesilelere bas vuran! Hos olmayan, insanı hos bir hale getiremez. Sen sekerden tatlı bir hale gelsen bile o tat bazen senden gidiverir, bu mümkündür. Fakat fazla vefakârlık sebebiyle tamamen seker olursan buna imkân yoktur. Nasıl olurda sekerden tat ayrılır, imkânı var mı? Ey hos arkadas! Âsık, halis ve sâf sarabı, kendisinden bulur, onunla gıdalanırsa bu makamda artık akıl kaybolur, (bu sırra akıl ermez).

Mevlana Celaleddin-i Rumi (k.s.)

Basını koydu, uyudu. Rüyasında hak tarafından bir ses geldi, bu sesi ruhu duydu.
O ses öyle bir sesti ki her sesin nagmenin aslıdır. Asıl ses odur, o sesten baska sesler, aksi sedadır. Türk, Kürt, Zenci, Acem, Arap bütün milletler kulaga, dudaga muhtaç olmadan bu sesi anlamıslardır. Hattâ Türk, Acem ve Zenci söyle dursun o sesi daglar taslar bile isitmistir. Her dem Allah’dan “ Elestü” sesi gelir, cevherlerle arazlar da o sesten var olmaktadırlar. Gerçi bunlardan zâhiren “Belâ” sesi gelmezse de onların yokluktan gelmeleri, var olmaları “Belâ” demeleridir.

Mevlana Celaleddin-i Rumi (k.s.)

Hele her gece, bütün ruhlar, bütün akıllar, o ucsuz bucaksız derin denizde batar, yok olurlar. Yine sabah vakti, o Allah’ya mensup ruhlar ve akıllar, balıklar gibi denizden bas çıkarırlar. Güz mevsiminde o yüz binlerce dallar, yapraklar; bozguna ugrayıp ölüm denizine giderler. Kara kuzgun; yaslılar gibi siyahlar giyinerek baglarda, yesilliklerin matemini tutar. Varlık köyünün sahibinden, yokluga, “Yediklerini geri ver” diye tekrar ferman çıkar.

Mevlana Celaleddin-i Rumi (k.s.)

Dedim ki: "Eger her zerre bir kanlı, bir katil olsa da elinde hançer olarak senin kastına yürüse. Yine senin bir tek kılını kesemez. Çünkü kader kalemi böyle yazmıstır; sen beni öldüreceksin. Fakat tasalanma, senin sefaatçin benim. Ben ruhun eri ve sultanıyım, ten kulu degil! Yanımda bu tenin kıymeti yok; ten kaydına düsmeyen bir er oglu erim. Hançer ve kılıç, benim çiçegim; ölüm meclisim bagım, bahçemdir."

Mevlana Celaleddin-i Rumi (k.s.)


Ruh vuslattadır ten ihtiyaç içindedir.

Mevlana Celaleddin-i Rumi (k.s.)

Güneş/Bilim

"...Yüce güneş (bildiğimiz), can vere gelmiştir; her nefeste boşaldıkça doldururlar..."

Mevlana Celaleddin-i Rumi (k.s.)

Zuhur /Tek Varlık (c.c.)/ Zat/ Esma /Tecelli/ Ruh/ Suret

O Zuhur eden Tek Varlığın (c.c.) Esmasında Tecellileri demek şu ki: Duymakda Ses nasılsa, Görmekde Suret öyle... Zat'da ise, Ruh'lar öyle...

O, en yakın olan

De ki: "Eğer sapkınlığa düşmüş olsaydım (kendi yüzümden ve) kendi aleyhime sapmış olurdum; ama eğer doğru yoldaysam, yalnızca Rabbimin bana vahyi sayesindedir, kuşkusuz O, en yakın olan, her şeyi işitendir!"

Sebe/50

Tasavvuf/ Felsefe/ Tecelli/ Maksud'u Zat olan içindir İlim...

Herşey'le değil.. Herşeyi Bileni Bilmek. Şüphesiz Felsefi Bilgi/Düşünce de ulaştırır.. Fakat İsmine.. El-Evvel'e.. Yani, An'da ulaşamadan..Tasavvuf Bilgisi ise Kemalinde İlim ile, bütün bir An'da, herşeyi kuşatarak, kesintisiz Bilişi verir.. O bizimledir.. Kemalinde İlim ile dedik çünkü Hal dönücü, geçici olması bakımından asla İlmin kesintisizliğine ulaşmaz. Maksud'u Zat olan içindir İlim. Tecellilere Hallere düşkünlük Aşk değildir.. Aşk, Sıfatların Sahibine düşkünlüktür.. O bizimledir.. Eteklerini çekiştirme.. Bil..

Her Zerre

Zerrelerin mecali yok Onu Zikretmeye
O Zuhur eden onları Zikretmedikçe

Firavun olmasaydı Musa olmazdı... Sözü..

"...Yanlış olmasa doğru ortaya çıkmaz..." İblis'e veya Kul'a gitmez, Allah'a gider, dayanır ve Allah'tan gelir O Makamda... Musa'yı (a.s.) Firavunun sarayına gönderen de büyüten de yalnız Allah'tı... Keza Yusuf'u da (a.s.).. Müslüman madem bir şeyler biliyorsa İlimden, O Mertebede Şeytan'a sözde pay ayırması olmaz... O Makamda bu pay verme, Celal olmasa Cemal olmazdı demek gibi abes olur... Tıpkı "...firavun olmasa zaten Musaya gerek yoktu.." demek, Musa (a.s.) olmazdı demek anlamına gelmeyeceği gibi... Şeytan'da O İki elin (Celal/Cemal/Sıfatlar) sahibine (Zat) yöneliş İhlas ile Tam olaydı, İnsan'a Kin duymaktan geçer Merhamet ederek Merhamete erer, Makamına döndürülürdü... Amma Velakin Asl'a Dönmek Has Kullukladır... Ona pay ayırmaya lüzum yok.. İnsan'a "Düşman" olarak Nefs'i yeter. Nefs Celal-i bir Tecellidir. Zat olmasa Sıfatların Zuhuru mümkün olmayacağı gibi, Zuhurlarında Alemleri bırak, bir Hikmet/İlim ve Hayr da bulunmazdı unutmayasın... Devamlı Yaratışta olan O'dur.. O her türlü yaratmayı bilir...

"...Allah kafidir, ve ne güzel vekil..." (Ali İmran 173)

Ayeti Tam manasıyla Bil...

Allah bir kulunu, nefsinin zilletini kendisine göstererek aziz kıldığı kadar, hiçbir şeyle aziz kılmamışdır. Diğer bi kulunu, nefsinin zilletini kendisinden gizlemek suretiyle zelil kıldığı kadar, hiçbir şeyle zelil kılmamışdır..

Zünnun-ı Mısri (k.s.)

Tasavvuf/ Celal/ Cemal/ Cem/ Fark

Uyurgezer Celal'i Cemal'i güya Cem'de İki etti
Doksandokuz'u Fark edemeden İblis'i Şeyh yaptı çıktı

Alim/ Arif/ İlim/ Aşk/ (Devam)

O Alim İlmiyle Aşkı da, Hali de Kuşattı, Cezb etti
Fakat o Aşıkın Aşkı Hali o kadarmış ki, O İlmi kuşatamadı gitti

Zikir (Devam)

Zikret; Konuşmakla,

Ama Konuştuğunla değil.

Zikret; Görmekle,

Ama Baktığınla değil.

Zikret; Duymakla,

Ama İşittiğinle değil.

Zikret; Yürümekle,

Ama Gittiğin Geldiğin yerde değil.

Zikret; Dikkatle,

Ama Bütün Varlığınla

Sırf Varlığınla

Ruhunla..

Yaratılanı Severim Yaratandan Ötürü...

Şu Göz ekranının bütününü gördüğünü zannediyorsan dikkatle bak ekrana. Sağa sola... Ne kadar görüyorsun.. Ve kendi bedenini görmeyi geçtik ne kadar hissediyorsun.. Çoğu zaman varlığından Gaibsindir. Güya görüyoruz, duyuyoruz.. güya varız... Hayret İnsana boyundan büyük zanneder kendini.. Neden?



Böyle sonsuz Akli delillerle keşflerle İnsanın hiçbirşey olmadığı halde kendini bir şey zannetmesi nereden kaynaklanır? Neye dayanır? Nefs'e mi a Arif kardeşim...

Zikir (Devam)

Dilinle Zikredebildiğine göre bütününle de Zikredebilirsin...

Nefsini Bilmek (Devam)

Her İnsanın dilinden yanlış sözler dökülür. Dökülür ki her ağzına geleni söylememesi gerektiğini anlasın. Nefs'i bilsin. Yanlış sözün sonunun ne olduğu Düşünceli İnsana gösterilir ki Erdemli olmaktan ayrılmasın. Düşüncesize ise en sonunda tek bi seferde topluca İade olunur ağzından çıkanlar...

"...fasıklardan başkasını saptırmaz." (Bakara/26)

İmam-ı Rabbanl (k.s.) Tasavvuf/ İlahi/ Müzik/ Simâ/ 285.Mektup

"...Başlangıçda olanlara, vecd ve simâ’ zararlıdır. Yükselmesine engel olur. Şartlarına uygun olsalar da zararlıdırlar. Simâ’ın şartları, bu mektûbun sonunda, inşâallah bildirilecekdir. Bunun vecdi bozukdur. Hâl kaplaması suçdur. Hareketleri tabî’îdir. Isteklerine, nefsinin şehvetleri karışmışdır. Baslangıçda olan, mübtedî denilenler, (Erbâb-i kulûb) olmıyanlardır. Erbâb-i kulûb olanlar yoldakilerdir. Mübtedî ile müntehî arasında bulunanlardır. Müntehî demek, sona varmış, (Fânî-fillah) ve (Bâkî-billah) olmuş demekdir. Bunun da dereceleri vardır. Kavuşmanın da mertebeleri vardır. Her derece, her mertebe, birbirinin üstündedir. Bu mertebeler sonsuzdur. Kavuşmakla bitmez, tükenmez. Simâ’, yoldakilere ve müntehîlerin birkaçına fâidelidir. Bunu, yukarıda bildirmişdik. Sunu da bildirelim ki, Erbâb-i kulûb, simâ’sız olamaz demek istemiyoruz. Cezb olunmıyanlar, [çekilmekle şereflenmiyenler], sıkı riyâzetler, ağır mücâhedeler yardımı ile ilerliyebilirler. Simâ’ ve vecd, yalnız bunlara yardımcı olur. Erbâb-i kulûb, meczûblardan ise, cezbe yardımı ile ilerlerler. Simâ’ bunlara lâzım değildir. Sunu da söyliyelim ki, cezb edilmiyen Erbâb-ı kulûb için, simâ’ her zemân fâideli olmaz. Bundan yardım görebilmek için şartlar vardır. Bu şartlar gözetilmezse zararlı olur. Simâ’ın şartlarından biri, kendini yüksek bilmemekdir. Temâm olduğunu sanırsa ilerliyemez. Evet, simâ bunu da biraz ilerletirse de sükûn buldukdan sonra, o makâmdan geri iner. Simâ’ın bundan başka şartları, tesavvuf büyüklerinin kitâblarında, (Avârif-ül-me’ârif) ve benzerlerinde yazılıdır. Zemânımız tarîkatçilerinin çogunda, bu şartlar yokdur. Şimdi yapılmakda olan simâ ve raksların ve toplantıların zararlı olduğu açıkdır. Bunların ilerletmeleri nerede? Hiç ilerletmezler. Yardım etmekden çok uzakdırlar. Fâide yerine zarar verirler..."

İmam-ı Rabbanl (k.s.)


Ben Kur'an ve Fatiha suresiyim
Ruhun ruhuyum, canlıların ruhu değil
Kalbim bildiğimin katında yerleşmiş
O'nu müşahede eder; dilim ise sizin yanınızda
Göz ucunla bedenime doğru bakma
Ruhunu şarkılarla beslemekten uzak dur
Zat'ın zat deryasına dal da
Gözlere açılmamış sırları gör
Ayrıca sırlar belirsizce gözükür
Manaların ruhlarıyla gizlenmiş olarak

Futuhat-Muhyiddin İbn Arabi (r.a.)

Tasavvuf/ Kıylu Kal/ Alim/ Arif/ Ruh/ İlim/ Teklik (Devam)

Robot olan şu Bilgisayarın senden farkını düşünsene bi. İçinde bunca canlılık olmasına rağmen hiç bitanesinin bile farkında mı? Şu Bilgisayar için kıyl-u kal'dir söylediğim. Anlayışlı olan için bir acip Hal.. Bilen için ise Hakk hiç şüphesiz; söylenen de.. söyleten de... söyleyen de...

Alim'dir O'nun Zat-i Sıfatı.. Hal ki yine Bilmeden yoktur... Halden geç de, şimdi bu İlim bu Bilmek bu Alimlik ne demek öyle bak bir...

Önce bi Ariflik Hallerini bırak da.. Bil.. ne deniyor.. basar Kafan Bilince, hiç şüphesiz..

Kibir Ucb aramak bu İlimde, Can çekişmelerdir...

"...Allah'a "Âlim" denir. " Arif " denilmesi caiz değildir.

ilmin kendisinde vaaz edilmesi gerekli olan makamda marifeti kullanan şahıslar, Verasat-ı Nebevide tahkik sahibi olsaydılar o makama ilim ve makam sahibine de Âlim ismini verirlerdi. Böylece onlar, adâb-ı ilâhiye ile hareket etmiş olurlardı..."

Muhyiddin İbn Arabi (k.s.)

Kulları arasından ancak âlimler gereğince Allah'tan korkar

Fatır 28

Allah katında en değerliniz, O'na karşı gelmekten en çok sakınanızdır

Hucurat 13

"...Ey insanlar!. Allah ve Rasûlü'nün bizler hakkında kullandıkları ismi niçin değiştirip yerine Arif diyorsunuz? Bu yaptığınız, nefsin yaratılışında asi olan muhalefet etme özelliğinden peyda olmaktadır..."

Muhyiddin ibn Arabi (r.a.)


Ruhundan üfleseydi, bu Bilgisayar da üzerindeki Canlılıktan Haberdar olmaya başlardı. Fakat Alim Kendisinden ne kadar bildirir de bilirse o kadar Alim olurdu. Sana Bildirdi Bilmen gereken herşeyi de, Ondan bir Ruh olarak sen ne kadar Bildin Üzerinde dönen bu Canlılıktan O'nu. Yoksa sen Ondan bir Ruh değilsin de Bilgisayar mısın, Robot musun. Bitki, Böcek, Maymun musun? Bir şey olduğunu Bildiğine göre, Farkın nedir O'nun Tekliğinde senin ve O'nun, Bildin mi?...

Hırs atını yıldızlara doğru sürmüşsün, onlara dair bilgiler elde ediyor, mesafeler ölçüyor, yeni yeni yıldızlar keşfediyorsun da, kendini keşfedemiyorsun. Meleklerin secde ettikleri adamı tanımıyorsun...

(Mesnevi, c,1,s 540)


Allah’ın yaratıcısı olduğunu bilip de
Hayrete düşmeyen kimsenin durumu cahilliğine kanıttır

Allah’ı Allah’tan başkası bilemez agah olunuz!
Bilinçli olan gafil gibi değildir.

İdrakten acizliği idrak bir bilgidir
Akıl sahiplerindeki hüküm de böyledir

O öyle bir ilahtır ki övgüleri sayılamaz
O münezzehtir, O'nun için örnekler vermeye kalkma!

Muhyiddin ibn Arabi (r.a.)

Tasavvuf Kitapları/Sözler (Devam)

Büyüklerin Sözleri ve Eserleri okunurken Allah'tan nasıl Emin olunmazsa öylece emin olmamak gerekdir. Onların sözleri Gazete gibi herhangi bir Kitap gibi okunursa sadece Edebsizliği artırmış olursun. Zahirde çok açık bir manaya, daha önce öğrendiğin bir şeye işaret olunduğunu görsen de sanki hiçbir şey bilmiyorsun ve anlamamışsın gibi bir kırıklık hissetmeli, göz tekrar tekrar satırlarda gezinmeli. Mutlaka sanki anlaşılandan daha derin bir mana gösterilmiştir düşüncesi, Edebi bulunmalı sende. Öyle olmadığı açık olsa bile, böyle dikkatli bir edeple okunmalı...


Alim midir ol ilmine layık ameli yok
Cahil midir ol satar aşka iki cihani

Eşrefoğlu Rumi (k.s.)


"...İyi bilin ki, Allâh'ı âciz bırakamazsınız..."

Tevbe 2


Ey İman edenler! Sizi acı bir azabdan kurtaracak ticareti size göstereyim mi?

Saff 10


Alim midir ol ilmine layık ameli yok
Cahil midir ol satar aşka iki cihani

Eşrefoğlu Rumi (k.s.)


O ki, bütün din anlayışlarına üstün kılmak için Rasûlünü Hak - hakikat olarak ve Hak Din (mutlak sistem ve Sünnetullâh bilgisi) ile irsâl etti! Velev ki şirk koşanlar hoşlanmasa!

Saff 9


Bunun üzerine Firavun: “Soylular!” dedi, “Ben sizin için benden başka bir ilah bilmiyorum! Bunun içindir ki, sen ey Haman, benim için (tuğla) ocağını tutuştur,
balçığı pisir ve bana öyle yüksek bir kule yap ki, çıkıp Musa'nın şu tanrısını bir göreyim! Çünkü ben o'nun şu onmaz yalancılardan biri olduğunu sanıyorum!”

{Kasas 38}


“Hocaya gittik”, diyen talebelere şaşarım.
Biliyor musunuz ki ben hiçbir kimseyi üstad edinmedim.
Çünkü mübarek ve müteal olan Allah benim üstadımdır.
Bütün pirlere de hürmetim vardır.

Şeyh Ebu Hasan Harakani (k.s.)


Bizim başımızda başka bir himmet, başka bir iş vardır.
Bizim güzel sevgilimiz, başka güzellere benzemeyen bambaşka bir güzel.

Mevlânâ Celaleddin-î Rûmî (k.s.)


Ey Niyazi mürşid istersen bu yolda aşka uy,
Enbiya vü evliyaye aşk oluptur rehnüma.

Niyazi Mısri (k.s.)


“Allah’a karşı bu muhabbet, ilim neticesidir. Saçma sapan biri, böyle bir taht üzerine nasıl oturur.”

Mevlânâ Celaleddin-î Rûmî (k.s.)


“...Şimdi bana kendinden bir fazilet, bir üstünlük veriyorsun. Ben onu söylemiyorum...”

Şems-i Tebrizi (k.s.)

Peygamberle (s.a.v.) oturup Çay içmek isteyen arkadaşlara

Peygamberle (s.a.v.) oturup Çay içmek isteyen arkadaşlara Facebookta gördüğüm bir başka "Dua" ile istedikleri şeyden edep etmelerini nasihat ederim: "ALLAH'ım Tuba Ağacının Gölgesinde, Kevser Havuzunun Başında Efendimiz Hz.Muhammed (s.a.v) İle Muhabbet Etmeyi Nasip Eyle. Amin."

Zat Tecellisi

Eğer O unutulduysa göz önüne gelen/getirilen, meşgul olunan Herşey Gaflettir..
Eğer O bilinen unutulmadıysa Herşey Zat-i Tecellidir..
Bütün hamd Allah'a mahsustur. Doğrusu insanların çoğu bilmezler.
O yaptığından mes'ul olmaz onlar ise mes'uldürler.

Evrim Teorisi

Orasıyla orası, Evrim süreci ile oluştu.. Buna böyle inanıyorsun.. Ve bu Bilim oluyor.. Fakat Tesadüf.. Diyosun...

Çok enteresansın.. Düşündükçe daha da enteresanlaşıyorsun...

İstemsiz Düşünce/Nefs/Şükür/Niyaz

Allah'a şükret. Şükret ki üzerindeki Allah'ın nimetini görebil. O nimet çoktur, sayamazsın. Şükrettikçe de mutlu olursun. Şeytan ve Nefs boş istek ve Arzularla seni kör ederek nankör ve mutsuz yapar.

Susmak bilmeyen Nefs'i hayran bırakıp susturmak istersen Hakk'ın Niyaz elini tut. Ama Şiir yazma. Edebiyat yapma. Saf olarak ihtiyaçlarını bir bir sayıyormuş gibi sadece İsmiyle kendisine yönel. Asılma, eteklerini çekiştirme: "...Allahım Allahım Allahım Ey güzel Allahım..Güzeller güzeli Allahım.. Allahım.. Biricik Allahım. Ey Canım Allahım.. Allahım Allahım güzel Allahım..."

Sevgi, karşılık beklemek olmaz. İbadet Sevgidir. Aklın Sevgisinden bulanana kadar böylece Niyaz et. Doy.. Fazla yeme. O Ahaddır. O'nu kendinle sınırlayamazsın. Bütün iyilikler Allahtandır. Sevgi'de de sınırlayamazsın. Sadece senden görme. Herşey, şahdamarından yakın olana Niyazdadır.

Zat/Sıfat/Tecelli (Devam)

Çöle düşmemiş olan suyu da susuzluğu da bilemez..

Suyu ve susuzluğu çöle düşen de bilemez..

Hz Musa a.s.m zannedilmesin ki Allah'ı bilmiyordu.. O sadece Zatına Arif değildi Takdir sebebiyle.. Zatın tecellilerinin uzandığı sınırsızlığı ise Allah ona Sıfatlarıyla aynel yakin bize ise İlmel yakin bildirdi...

Sıfatlar Zattan ne kadar gayrıysa da bu hakikatte Zatından tamamen gayrı olduğunu göstermez.. Eğer Sıfatları Zatından gayrı olması tam manasıyla olsaydı "Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" buyurmazdı..

Muhakkak ki Zatına Arif olan doğruyu buldu... Fakat Sıfatlarının tecellisine Arif olmak bizzat yaşamak Hafife alınmasın...

1. lâ tubkî : yakıp tüketir, bakiye bırakmaz
2. ve lâ tezeru : ve terketmez, bırakmaz

Çünkü Ruhundan bir Ruh üflemişse de Sıfatları Tecellileri başkasına Üflenmemiştir ki O'ndan sakınılmasın korkulmasın...

Sadece Azab etmesi değil O'nun Aşkınlığı Kahredicidir (Kahhar)... Sıfatlarından azıcık tecelli alana bile...