Sayfayı Yenileyerek ya da Başlığa Tıklayarak Arşivde Dolaşabilirsiniz

Mevlana Celaleddin-i Rumi (k.s.)

Dostlar bizi, dünya perdelerinde karagözler gibi çok oynattılar. Bu dünyada, çeşitli merhalelerde oynayıp durdunuz. Şimdi vakit geçirmeden, o hakikat cihanında, oteki dunyadaki oyuna, oynamaya hazırlanın.

***

Doğmadan önce daha ana rahminde iken o daracık yerde canlandığımıza can bağışlandığına şükretmek için rahimlerin kara kilitlerinde çok tepındik oynadık.

***

Fakat insan olan kişi, yemediği, tatmadığı halde o nimetleri görüp bazı kere dilini ısırır, susar; bazı kere de ağzını açar. Onları bütün canlılara vereni metheder, över.

***

Balçıktan yaratılmış bir sevgilisi olan, bir gün ona kavuşur, sükun bulur, rahatlar. O kimse ne acayip, ne şaşılacak nadir bir kimsedir ki, su balçık bedeninden dışarı çıkar, kendi kirli maddi varlığından kurtulur da, senin gibi eşsiz bir sevgilinin muhabbetine duşer, nadir bir sultanın sevgisini kazanır.

***

Yarattığı eserlerini kendine perde yaparak kendini gizlemiş olan, eşsiz güzeli mana gözüyle gören gönül, nasıl olur da, gelip geçici olan dünya mülküne bakar? Ben ecel gününde bile, gizli sevgilinin yüzunü bırakıp da, canını düşünen ve canını goren gözden memnun olmam.

***

Ramazan ayında gereği gibi oruç tutarsan, senin vucut toprağını altın ederler. Senin fani varlığını taş gibi ezerler de goğe sürme yaparlar. İftar vaktinde yediğin yemek lokmasının her biri, birer mana incisi olur. Ramazan'da, yemekte, içmekte, kötü söz soylemekte, kötü iş işlemekte sabırlı olduğun için, bu sabır, senin manevi görüşünü artırır, gönlünün gözünü açar.

***

Dunyada yarım ekmeği olanın, oturmak için bir de yuvası bulunanın iyi bir hali vardir. O, kimseyi dilemez, istemez. Kimse de onu istemez, dilemez. Boyle bir kişiye: "Neşe ile yaşa!" de! Çünkü, o isteklerden, arzulardan kurtulmuş, mutlu olmuştur. Onun kendine gore hoş bir alemi vardır.

***

Her ne kadar söz, ağızda dönüp dolaşıyor ve biz dilimizin, dudaklarımızın hatta dişlerimizin yardımı ile konuşabiliyorsak da, şaşılacak bir halde, sözün, sözümüzün etrafında dönüp dolaşmasıdır. Söz bize demek istiyor ki: "Benim, kendi çevremde dolaştığıma ve söz söylediğime şaşkın şaşkın bakma! Benim çevremde dönüp dolaşanı, bana bu sözleri söyleteni düşün, bul!

***

Her gönül ki, sevgilinin, o güzel dudaklarının hasretiyle yıkılmış, harab olmuştur. 0, bahar mevsiminde bağlarda, bahçelerde, ırmak kenarlarmda neden dolaşsın dursun? Küçük dallar, birbiri ardınca Hakk'a secde etsinler diye, rüzgar, ağacın dalı etrafında dönüp dolaşmakta.

***

Varlığın, yokluğun mahiyetini anlayan ve bu görüşün derinliklerine inen bir kişi için, artık varlık, yokluk inancı onun Hakk yolunda yürümesine engel olamaz. Böyle bir kişi. sıfatlara ve yaratılan şeylere, yapılan işlere takılıp kalır tnı? 0 Allah'ın güzel eserlerinin, sanatının dışına çıkarak, yaradanı bulmaz mı? ona hayran olup kalmaz mı?

***

Benim gönlümle, gözümle hiç bir işim yok. Ancak sevgilimle buluşunca¦ gönlüme, gözüme işim düşer. 0 zaman gözüm onun güzel yüzüne bakıncai nürlanır, gönlüm de buluşma zevkiyle heyecana kapılır, sevinir, oyalanır. Gönül kanıyla gözyaşımı yağmur gibi akıttığım zamanlar, benim gönlüm ve gözüm olan, sevgilimin kucağıma düştüğünü sanırım.

***

Zamanede şerefsizlik rağbet bulursa, şerefli erlerin, iyi insanların adları kötüye çıkarsa, böyle insanların ilahî takdire boyun eğmeyerek kendilerini iyiye çıkarmaya uğraşmaları, ada, sana, nama düşmeye kalkışmaları, onların şereflerini büsbütün düşürür. Inci arıyorsan, denizin dibinde ara! Kıyıya vuran ancak köpüktür.


***

Bu bir şaşılacak şeydir ki yar, benim gönlüme sığıyor. Binlerce tenin canı, bir tene sığıyor. Bir buğday tanesinin içinde binlerce harman bulunuyor. Bir iğne gözüne de, yüzlerce alem sığmış.

***

Aşk şarabı içmek, bir baş belası olan akıldan kurtulmak ve utanmanın nerdesini yırtmak için insanın aşık olması lazımdır. Benim sarap içmeme lüzum var mı? İçsem bile, başımda zaten akıl kalmadı ki, şarap neyi alıp götürecek?

***

Senin aşkın, feleğin beyninde yer tutunca, arşa kadar, bütün alemi fitneler kaplar, alem kavgalarla dolar. Senin aşkın, yükselen ruhu yakalayınca, cihanın üstü de, altı da baştan başa ruh olur.

***

Çalgıcı, terennümlerini alçalttıkça Irak makamında olan perdelerle birleştirir.
O zaman gönül, aklı bir tarafa atar, akıldan kurtulur, tenden de kaçar gider. Böylece, gönül bu alemden kurtulur, ötelere gider. Gönül demek ister ki: "Ben ateşim, bu nağmeler de birer nefestir. Çalgıcı, bu nefeslerle bana üfleyince, ben alevlenirim. Çünkü her ateş üflenince alevlenir.

***

Gönlü bir an "Ben Hakk'ım" diye çarpan kişi bugün, şu aşk ipinin üstünde asılıp durmaktadır. Gözleriyle mutlak büyüler yapıp herkesi büyüleyen de senin gamınla kendisi için inceliyecek bin türlü hakîkat sırları bulur.

***

Senin bulunduğun yerden, senin havandan gelen tozu, toprağı istiyorum. Olur ya, belki ayaklarının bastığı yerden, gözlerime, rüzgar toz getirir. Canım cefaya da sevinir, neşelenir. Zira ben cefadan da senin vefa kokunu alırım.

***

Gönüller alan o büyük, o eşsiz varlığın yakınlığı, sanmam ki canda bile bulunsun.
O bize canımızdan daha yakındır. Vallahi ben onu asla anmam. Çünkü insanın yanında bulunmayanlar anılır.

***

Eğer işitmeye gücün varsa bana kulak ver. Şunu bil ki, ona ulaşmak kendinden geçmektir. Seziş ve göriiş cihanına varınca sakın konuşma, sus, hiçbir şey söyleme! Çünkü, kamil insanlann söylemeleri hep görüştür.

***

Aşkta ne aşağılık, suflilik vardır, ne üstünlük. Aşkta, ne kendinden geçiş vardır, ne de aklı başında oluş vardır. Aşkta, hafızlık, şeyhlik, müridlik de yoktur. Aşkta düşkünlük, kalenderlik, rindlik vardır.

***

Canında senin aşk havalarından bir feryad, bir şikayet bulunmaktadır. Ruhumun muratlardan öte bir muradı, isteklerden başka bir isteği vardır. Bu aşk şarabıyla, kendimi bir kuru yaprak misali, senin sevgi rüzgarının önüne atmışım. Çünkü, bu aşk şarabında senin sevdandan esip gelen bir hava, bir sevgi kokusu var.

***

Canı, Hakk'a, Hakk'ın huzuruna tertemiz bir halde, hiç bir şeye bağlı olmadan, mahrem olarak götürmelidir. Gönlü, sahte neşelerden, zoraki kahkahalardan arınmış, fakat aşk gamıyla, ahlarla, ızdırapla dolu olarak götürmelidır. Sen kendinden, kendi varlığından kurtulmadıkça, bize asla yol bulamazsın. Bize yol bulmak için, kendi benliğinden vazgeçerek, bizden bize doğru.

***

Aşkın gönlünün dünyaya bakmasına; dünyaya kapılmasına imkan yoktur. Haşa bu olamaz. Zaten aşktan başka bakılacak, görülecek ne vardır? Ecel günü aşkı bırakıp da, korkudan, can derdine düşen, cana bakan gözden bıkmışım, usanmışım.

***

"O ebedî diri öldü." diyen kimdir? "Umut güneşi söndü." diyen kimdir? Güneş düşmanı dama çıktı, iki gözünü yumdu, güneşi görmez oldu da: "Güneş söndü." dedi.

***

Bir adamın birçok hünerler, fenler, bilgiler, sahibi olduğuna bakma! Verdiği sözde, ahdinde duruyor mu? Vefası var mı? Asıl ona bak. Hakk ile verdiği ahdi yerine getiriyor, insanlara verdiği sözde duruyorsa, vefalı ise, onu dilediğin kadar öv, onun iyi vasıflarını bir bir say! O senin övgünden, saydığın meziyetlerinden de daha üstün bir kişidir.