"ONLAR ALLAH`I AYAKTA İKEN, OTURURLARKEN ve YANLARI ÜZERE UZANIP YATARLARKEN ZİKREDERLER...." (3-191)
Âyeti insanların dahi, her an ve her pozisyonda zikir halinde olduğunu; zikir halinde olması gerektiğini vurgular...
Ancak, "O"nun varlığından meydana gelmiş bilinçli şeylerin toplamı olan tümel akıl Tanrıdır, görüşü de tümüyle yanlıştır!...
Evet... "Kâinat, ALLAH`tır" görüşü bütünü ile bâtıldır ve yanlıştır!. Bu Panteist görüştür!.
Yani, bütün mevcûdat bir araya gelince "tanrı" denen varlık ortaya çıkar görüşü... Bu yanlıştır!. Çünkü, gerçekte mevcûdat "yok"tur "ALLAH" vardır!.
"ALLAH" her an (bize göre) kendi mânâlarını seyreder ve her şey bundan ibarettir... Bu yüzdendir ki, mevcûdatın varlığı yoktur; "ALLAH"ın varlığı vardır.
Bu sebepledir ki, mevcûdat "ALLAH"tır, görüşü bâtıldır, ilkeldir!. Beş duyu kaydından kendini kurtaramayan dar görüşlü beyinlerin, 30 derecelik perspektifi olan kişilerin görüşüdür, mevcudat "ALLAH"tır görüşü!...
İşte yaşamda, bütün olup ve bitenler ve bunlarda mevcut bilinçler hep bu melekî güçlerle, melekî şuurla meydana gelmektedir.
Dışarıdan bakılan bu insan bedeninde, atomların yeri neyse; bir türü itibariyle, algılanan ve algılanacak olan tüm varlıkların temelinde "meleklerin" yeri de odur!..
Bunun için eğer sen, işin özüne gerçeğine ve hakikatına inmek ve "görenler"den olmak istiyorsan, çıkış noktası olarak önce meleklere iman etmek zorundasın.
Eğer "melekleri" inkâr edersen, işin özüne gitme yolları sana kapanmış olur!. Hakikate ermekten mahrum kalırsın!.
Madde boyutunda beş duyu ile yaşarsın ve öylece de geçip gidersin bu dünya yaşamından!.. Ancak bundan dolayı da biz seni kınamayız, seni küçük görmeyiz!... Çünkü sen de o kapasiteyle yaşamak için varolmuşsun; ve de var oluş gayeni yerine getirmektesin!.
Ama senin bu varoluş gayeni yerine getirirken, geçireceğin aşamalar, sende belli üzüntü, sıkıntı ve azapları da meydana getirir... Bunu da hiç aklından çıkarma!.
Evet "meleklere iman" denen olayı da bu kadarıyla anlayabildiysek, bilelim ki; vahiyden, yediğin yemeğin vücutta yararlı hale gelmesine; bunların beyinde değerlendirilip, madde beden ötesi ruh bedeninin yani, halogramik dalga(wave) bedeninin oluşturulması dahi hep meleki güçlerledir.
Varlığında, özünde meleki güçler vardır!.
Eğer ki sen meleklerin ne olduğunu anlayıp, -ki bunun için de imanla yola çıkacaksın- daha sonra da idrak edersen; şayet cehennemden de kendini kurtarabilmiş isen; kademe kademe arınmalar neticesinde, bu meleki boyutta yerini alıp; insan kemaline sahip melek olarak yaşamına sonsuza dek devam edersin, cennet diye târif olunan ortamda!.
Yok eğer kendindeki bu meleki özelliklere ve güçlere rağmen, gerekli arınmayı sağlayamamışsan; o zaman dalga(wave) beden boyutunda kalırsın; ki bu boyutta cinlerin boyutudur!... Bu cehennem diye bahsedilen âlemde sonsuza dek yaşarsın...
Sonuç olarak ölümden ve kıyâmetten sonraki yaşamda insanın mutlak akıbeti ikiden biridir...
Ya "cin" denen, "şeytan" denilen; bugünün insanını "uzaylıyız diye kandıran" varlıkların boyutunda yer almak; ya da belli arınmalardan geçmek suretiyle "melek" denilen varlıkların boyutunda insani şuur ve kemâlâta sahip olarak yaşamını devam ettirmek.
İşte bunun için de meleklere iman çok önemlidir...
ahmedbaki
ahmedhulusi