İman, elindeki fani şeyleri bir yana atar; dünyalığı Allah yoluna serper. İmansızlık şeytan yolunda mal sarf eder. Nefsin ve kötü arzunun şerefine(!) varını vermekten çekinmez. İmana sahip olandan iyilik çıkar, imansızdan ise fenalık hâsıl olur.
Hakk'ın kapısını yitiren, halkın seçtiği yola oturur; onların elindekine koşar. Hak yoldan şaşan ve sapan, halkın yolunu keser. Allah bir kimse için hayır dilerse halkın kapısını ona kilitler, onların iyiliğini keser, bu sebeple o kul da Hakk'a koşar. Bucaklardan haz alır; deniz sahilinde dolaşır. Hiç bir şeyi olmayanı bırakır, her şeyi olana gider.
Yazık sana; kıştır diye susuz yerde duruyorsun. Yakında yaz gelecek. Yanınızdaki sular çekilecek. Deniz sahili sana kalmayacak. Sen az zarara tahammül edemediğin için sıcakta perişan olacaksın. Kışın olduğu gibi yazın da deniz kenarında kalsaydın bu hâle düşmezdin.
Allah ile ol, aziz olursun. Zenginlik ve sultanlık bulursun. Bütün sultanlar sana gelir. Herkesin Hakk'a aparan delili olursun. Bir kimse Allah ile zengin olursa her şey ona muhtaç olur. Bu anlatılanlar, süsle temenni ile ele geçmez. Gönülde olan bir cazibe ile gelir. Bunu da amel getirir, doğrusu budur.
Ey evlat! Şiarın sessizlik olmalı. Varlığına hâkim olarak sükûtu libas gibi giymelisin. Bütün arzun, halkın şerlilerinden kaçmak olmalı. Hatta bütün yaratıkları birden bırakmalısın. Bu hâli kazanmak için yere sığınak eşip girmek gerekirse yap. Ve orada gizlen. Bunu âdet edin, ta ki imanın ölmesin, ikan hâlin -tam imanın- kuvvet bulsun. Doğruluk kanatların böyle açılır, gelişir. Kalp gözlerin de görmeye başlar. Varlığın genişler. İlâhî bilginin boşluğunda uçmaya başlarsın. Şarkı, garbı, denizi, deryayı gezersin. Sahilleri ve dağları dolaşırsın.
Semaya yükselirsin, yere iner, sessiz gezersin. Çünkü himmetin yücedir. Arkadaşın büyüktür, işte bundan sonra dilin çözülür, sözlerin anlaşılır. Sessizlik libasını çıkarır atarsın, halktan kaçmana artık lüzum kalmaz.
Sırrınla halka gidersin, onların derdini iyileştirecek bir tabip olursun. Sen bizzat onlara şifasın. Senden zarar beklenmez. Onların azlığı, çokluğu, senin için bir mana taşımaz. Seni övmeleri, kötülemeleri bir kıymet teşkil etmez.
Aldırma, artık işi nereye bırakırsan orada bulursun. Çünkü Mevlâ ilesin; Rabb’in sana yardımcıdır.
Ey cemaat! Size Hâlık'ı, anlatıyorum. O'nu iyi bilin. O'nun huzurunda edepli olun. Kalbiniz, O'ndan uzak kaldığı müddet edepli ve terbiyeli olun. Siz O'na karşı edepli davranmıyorsunuz. Bu da geçer; ama kalbiniz O'nu tam bulunca. Bu iş kolay olmaz, siz zorla yapmalısınız. O'nun hikmeti, kalbinizi doldurunca zaten edepli olursunuz. O'nun nuru, gözünüzü doldurduğunda isteseniz de önünüze bakarsınız, istemeseniz de. Padişah ata binince sokakta oynaşan yavruların sesi kesilir, bilmez misin? Padişah saraydan çıkıncaya kadar bağırırlar, o çıkınca sus pus olurlar, edep perdesine bürünürler. Çünkü padişah huzurunda bulunuyorlar. Bazısı da hemen padişahın göremeyeceği bir köşeye kaçar.
(Geylani (r.a.)