Sayfayı Yenileyerek ya da Başlığa Tıklayarak Arşivde Dolaşabilirsiniz

Kader / İbn Atâullah El-iskenderî (ks) / Tasavvufi Hikmetler

Bir kuluna Cenabı Hak lütfunu göstermek istediği vakitte güzel amelleri halk ile (yaratarak) ona nispet edeceği hikmeti:

Allahu Teala senin üzerinde fazl ve ihsanını aşikare ettirmek dilerse güzel amelleri yaratarak sana nispet eder.

Nazmen tercümesi

Huda sende eğer izhar-ı fazl etmek murad etse
Edüp icad ve halk a’malini eyler sana nispet

*izah*

Gerek taat, ve gerek masiyet; bilcümle kulların fiillerinin yaratıcısı Cenabı Hak olduğu halde fazl ve ihsanına mazhar etmek murat ettiği müridi istediği Salih amel ve ibadetlere muvaffak kılar; ve bu amelleri yaratıp ondan açığa çıkartarak onu muttaki, mücahid, ve abidlerden sayar; ve zikredilen ibadetleri ona nispet ederek karşılığında büyük ecir ve sevap ihsan edeceğini vaat ederek lütufta bulunur. Müride lazım olan edep lisanı ise; güzel ameli Cenabı Hakka, ve kötü fiilleri nefsine nispet ederek cürüm ve kusurunu itiraf etmektir. Nasıl ki Hazreti Adem hikmet gereği vaki olan zelleyi (hatayı) “Rabbimiz! Kendimize yazık ettik…” (A’raf, 23.) nazm-ı celili manasınca nefsine nispet etti.İblis ise “Beni azdırdığın için…” (A’raf, 16.) ayet-i kerimesince kendisini müdafa edip büyüklendi; dahası isyanını Cenabı Hakkın irade ve yaratışına atfederek büyük bir isyana daha cesaret etti.

Bu yönü tasvir eden Sehl-i Tüsteri hazretleri: “Amel eden bir kul bir iyilik işleyip de –Yarabbi! Bunu ben senin yardımın ve kolaylaştırman sayesinde işledim!- derse Cenabı Hak onun ibadetini kabul ederek –Ey kulum sen de bana itaat ve yakınlık vesilelerini tamam ettin- buyurur. Ve eğer o amel eden kul bu güzel amellerde hakiki fail olan Cenabı Hakkı unutup nefsine nazar ederek bu ameli ben işledim. Ve ibadete devamla Hak Teala’ya yakın oldum. Yolunda kendine varlık verirse Cenabı Hak ondan yüz çevirerek –Ey kulum seni o güzel amele muvaffak kılan ve sana yardım eden ancak bendim, senin ne dahlin var!- deyip onu rededer. Aynı şekilde bir insan bir kötülüğü işleyip de onu Hak’tan bilerek –Yarabbi! Sen takdir ve kaza ettin, Sen’in ezeli hükmün olmasaydı ben bu kötülüğü işlemezdim!- derse Cenabı Hak ona celal ve gadap eserleri göstererek –Ey ademoğlu! Sen de kötü tavır takınıp isyan ve cehalet sergiledin!- diyerek karşılık verir, azarlar. Ve eğer insan kötülüğü de nefsine atfederek –Yarabbi! Nefsime zülmettim ve çok kötü davranıp cahillik eyledim!- Yolunda özür dileyip mağfiret talebinde bulunursa Hak Teala da lütufta ona teveccüh ederek –Ey kulum! O masiyeti (günahı) ben hüküm ve takdir eylemiştim, şimdi de af ve mağfiret eyledim.- buyurur!” dedi.

İbn Atâullah El-iskenderî (ks)

***

Amel edenin amelini Cenabı Hakkın kabul etmesi ona en büyük mükafat olduğu hikmeti:

Hakiki faili olmadığın amel için karşılık talep etme! Eğer ki Cenabı Hak ibadetini kabul ederse sana bu kabul ediş mükafat olarak kafidir.

Nazmen tercümesi

İvaz kasdetme taatte onu sen olmadın fail
Sana kafi cezadır ki olursa Hak onu kabil

*İzah*

Bütün eşya evvelen ve bizzat; Cenabı Hakka istinat etmiş olup cümle mahlukatın, ve kulların tüm fiillerinin halıkı “Sizi de, amellerinizi de Allah yaratmıştır.” (Saffat, 96.) ayet-i kerimesinin manası uyarınca Cenabı Rabbü’l-alemindir. İnsan ise, Allah’ın fiillerinin zuhur mahalli ve masdarıdır. Teklif ve cezanın mercii de, külli iradenin münasebet sebebi olup hal kabilinden olan, ve hükmü bulunmayıp halk kendisine taalluk etmeyen kesb ve sarf ile tefsir edilmiş cüz’i iradedir.

Binaenaleyh, amellerde kesb (gayret) ve külli iradeyi sarftan başka asla nispet ve dahli olmayan abid için Allah’ın (C.C.) mahluku olan ibadette karşılık ve mükafata hevesli olmak artık nasıl hakikate muvafık olur? Karşılık talebi sebebiyle kusurlu ve sakat olan bir ibadet, cezadan kurtularak bir de kabule mazhar olursa en güzel mükafatı sağlamış olmaz mı?

Delalet fırkalarından Mu’tezile taifesi: “Kul fiilinin halikıdır (yaratıcısıdır) Hakkın onda dahli yoktur!” Cebriye fırkası ise: “Kulun fiillerinde ne kesb (gayret), ne de külli iradeyi sarf etmek yönünden dahli olup topu Allah’ın fiilleridir!” demekle dalalet vadisine batıp gittiler. Ehl-i sünnet ise; cüz’i iradeyi ikrar ve tasdik etmekle hakikat caddesine hidayet kılavuzu oldular. Allah kabirlerini nurlandırsın!

İbn Atâullah El-iskenderî (ks)