Sayfayı Yenileyerek ya da Başlığa Tıklayarak Arşivde Dolaşabilirsiniz

Meşrep / Yumuşaklık / Edep / Edepsizlik

"...Dozunu azalt Şeyh efendi...Güzelllllllllllll..." veya "...Şeyf edendi çok ağırdan gidoyorsun Biraz dozunu Düşür Herkes anlasın..." gibi konuşanlar veya böyle konuşanlara herhangi bir sebeple mazeretle (ne olursa olsun) müsade edenler Akıllarını başlarına alsınlar.

Mümin yumuşaktır ama "Aptal" değildir. Sesli veya Sessiz olarak bu gibi şeylerden uzaklaşmalı ve uzaklaştırmalıdırlar. Yobazın Dinlisi de Dinsizi de Edep olarak farklı değildir. Şaka olmaz o Ahlakta.

"...Dozunu azalt Şeyh efendi...Güzelllllllllllll..." veya "...Şeyf edendi çok ağırdan gidoyorsun Biraz dozunu Düşür Herkes anlasın..." gibi konuşanlar veya böyle konuşanlara herhangi bir sebeple mazeretle (ne olursa olsun) müsade (veya müsamaha) gösterenler uzak olsunlar.

"Seni sert bir elle yola getiriyorum. Münafık dili ile değil."

Abdulkadir Geylani (k.s.)

O (k.s.) bir Veli, Şeyh, Kutup değildir. Kutbul aktab'dır !! Hani Tasavvuf yoluydu, Meşrebiydi filan diye ! hem kendini hem başkalarını uyutanların haberi olsun..

"Meşreb"miş, "Nefret ettirmemekmiş" filan ! Anlamam güzel kardeşim ! Anlatma !

"Doğrular" Nefs'e Sert gelir. Hakiki Yumuşaklığı verirler. Yumuşaklık Zulme uğrayanlar içindir. Bilemeyenler içindir. Saygısı Sevgisi bulunmayıp Haddi aşan için değil.

Affetmek, zaferin zekâtıdır.

(s.a.v.)

Peygamber (s.a.v.) huzuruna girip "Zina" için izin isteyen genc'e yumuşak davrandı fakat sözünü eğip bükmedi. Dosdoğru söyledi (s.a.v.). Ve o Genç (selam olsun) ikinci kez gelmedi. İkinci kez hiçbir şey duymamış gibi gelene yumuşak olunmaz.

"Yumuşaklık" bir "Şart" değildir. "Meşrep" diye de Tavırların sorumluluğundan Taviz yoktur. İsterse "Sertlik" olsun. Neye göre "Meşrep" tuttun diye sorulursun ! İlm'e göre ise: Sadece Doğru konuşmak Şartı vardır. Meşrep veya Hüküm vesaire geçmez İlim'de.

Râsûlullah Efendimiz (s.a.v.) Ömer b. Ebî Seleme'ye "Çocuk, besmele çek, sağ elinle ye, ve önünden ye" (Buhârî at'ime 2) buyurmuştur.

Her kim Allah’ın rızasını nazara almadan insanların gönlünü kazanmak için iş yaparsa, Allah da onu insanların eline bırakır. Böylece felakete sürüklenir.

(s.a.v.)

Hoş bak Tacına; Teneke paslanır. Hırkanı almasın; Donarsın. Biatına güvenme; "Bilet" geçmez.

Aşk, Halk İrşad olsun, Kafir İmana gelsin, bağ bahçe kuş böcek Aşkı değil. Bunu iyi bilesin.

Mevlânâ Halid-i Bağdadi hazretlerinin methini duyan, Bağdât Vâlisi Saîd Paşa bir gün dergahın kapısını çalar. Onu içeri alır baş köşeye oturturlar. Ancak vali, Mevlânâ Hâlid’in heybetine dayanamaz, diz çöküp titremeye başlar. Büyük veli ona “kıyâmette, herkese nefsinden suâl olunur” buyururlar, “sana ise hem kendinden, hem de emrin altındakilerden sorarlar. O günün dehşetinden analar evlâdını unutur, hâmileler vakitsiz doğururlar. Nice harp görmüş cengaverler korkudan sarhoş olurlar...” Paşa yaprak gibi titrer ve “n’olur bana dua edin” diye ağlamaya başlar. Mevlânâ Halid hazretleri “elbette” der “elbette dua ederim ancak bir mazlumun ahını aldıysan faydası olmaz. Vakit geçirmeden helallik almaya bak!”