"..hiçbir canlı yoktur ki, Allah, onun perçeminden tutmuş olmasın. Şüphesiz Rabbim dosdoğru bir yol üzerindedir." (Hud 56)
"..Allah 'hiçbir canlı yoktur ki, Allah onun perçeminden
tutmasın. Rabbim dosdoğru yol üzerindedir' buyurdu. Böylece,
yücesiyle-düşüğüyle bütün hareketliler, kul olarak ve hor bir şekilde bu
ayetin hükmüne girer. İnsanlar ise, bu ayeti anlamada ya alındaki eli
gören keşif sahibi veya [görmediği halde ayete inanan] mümin olmak üzere
ikiye ayrılır. İnsan ve cinlerin dışında bütün canlılar (dabbe) genel
olarak bu hükme girmişken, insan ve cinlerden sadece salih kimseler bu
hükme girer.."
".. Perçemlerinin Allah’ın elinde olduğunu görürcesine inansalardı, bir
an bile Allah’a isyan etmez ve diğer yaratıklar gibi‚ gece ve gündüz
tesbih ederlerdi."
"..Rabbini müşahade edişinde ve O’na bakışında perçemlerin Allah’ın
elinde bulunduğunu, kendi perçeminin de eldeki perçemlerden biri
olduğunu gören kişiden bu keşfe rağmen Yaratanına karşı bir büyüklük ve
izzet tasavvur edilebilir mi?.."
"..Bütün insanlar ve cinler ayetin hükmüne girseydi, hiç kuşkusuz, hepsi doğru yolda, başka bir ifadeyle 'Rab' olması bakımından Allah'ın yolunda olurdu. Allah şöyle der: 'Her şey Allah'ın övgüsünü teşbih eder" Alınlarını (perçem) eline vermeyen -ki bunun anlamı emir ve yasaklarında iradelerini Allah'ın iradesine bırakmaktır- insanlar ve cinler hakkında ise, korkutmak ve tehdit amacıyla 'Sizin için boş olacağız". Bu nedenle 'nimet verdiklerinin yoluna" demiştir. Burada, bu hale ulaştırdığı kimseleri kast eder. Söz konusu olanlar bütün âlemler [insanlar ve cinlerden başka bütün yaratıklar], insanların arasından ise peygamberler, nebiler, veliler, salih müminler olduğu gibi cinlerden de böyle olanlardır. Dolayısıyla Allah, doğru yolu ancak peygamber, nebi, özü sözü bir kimseler, şehit ve iyi insanlar gibi nimet verdiklerine ait yapmıştır. Allah, 'her canlının alnından tutmuştur.'.."
"..Allah, 'herkesin perçemini tutandır', 'dostdoğru yola ulaştıran', 'günahkarları cehenneme
sürükleyen', 'bütün işlerin kendisine döneceği kimsedir.' Artık 'O'na ibadet et ve tevekkül et.'.."
Muhyiddin ibn Arabi (ra)