Ben ne Yüz değiştiriyorum ne Hal. Olduğum gibi duruyorum göründüğümden beri. Şu var ki anlayamadığın, benim Rabbim, Alemlerin Rabbi'dir...
Semâdan sırr-ı tevhidi, duyan gelsin bu meydâne,
Derûn içre bugün Allah, diyen gelsin bu meydâne.
Salâdır ehl-i irfâne, götürsün cânı kurbâne,
Bugün başını merdâne, koyan gelsin bu meydâne.
Bilenler sırr-ı Settârı, görenler nûr-i Gaffârı,
Cihânda şişe-i ârı, kıran gelsin bu meydâne.
Kamunun hâlıkı birdir, niçin bazısı kâfirdir,
Bu ne hikmet bu ne sırdır, bilen gelsin bu meydâne.
Gönül maksûdunu buldu, cihân envâr ile doldu,
Bugün Nûri imâm oldu, uyan gelsin bu meydâne.
Abdülehad Nuri Sivasî k.s.
O Sübhan Zat'ın yüce katında bir şühud ve müşahede var ise, her ikisi de kendisinden kendisinedir. Eğer o Sübhan Hakkın zatında bir ilim var ise o, kendisi ile alim, kendisi ile malumdur. Aynı şekilde Sübhan Hak, kendi nefsinde (zatında) kelâm eder; kendi nefsi ile dinler. Bütün kemalât, orada mufassal ve mütemeyyizdir. Lâkin, lâkeyfiyet unvanı ile. Zira, keyfi olanın lâkeyfiye yolu yoktur. Halk ne şeydir ki, Sübhan Hakkın kemalâtına ayna ola...
İmam-ı Rabbani (k.s.) 526. Mektub
Âlem-i emr ile bağlılığı dahâ çok olan bir ârif, Vilâyetin derecelerine dahâ çok kavuşur. Âlem-i halk ile ilgisi dahâ çok olan da, Nübüvvetin derecelerine dahâ çok kavuşur. Bunun içindir ki, Îsâ “aleyhisselâm”, Vilâyetde dahâ ileri gitmişdir.
Mûsâ “aleyhisselâm” da, Nübüvvetde dahâ ileri gitmişdir. Çünki Îsâ aleyhisselâmda, Âlem-i emr kuvvetlidir. Bunun için, melekler gibi oldu. Mûsâ aleyhisselâmda, Âlem-i halk kuvvetli olduğu için müşâhede ile doymayıp, rü’yeti istedi.
İmam-ı Rabbani (k.s.) 260. Mektub
Efendimiz s.a.v. Zatına ve Vechine seçildiği, yaratıldığı içindir ki ümmetinden olan Salik'ler diğer Peygamberlerimizin a.s. Mertebelerinden nasiplenebilmişlerdir. Yoksa başka bir vesile ile ne İsa a.s. ne Musa a.s.ın kemalatlarından haberleri olabilirdi.
http://www.facebook.com/album.php?aid=373163&id=577220829&l=6542c15edb