"...Himmet üç mertebedir" demişlerdir: İkaz himmeti, irade himmeti ve hakikat
himmeti..."
*
"...Marifet himmete tasarruf imkanı bırakmaz. İnsanın marifeti arttığında,
himmet vasıtasıyla tasarrufu eksilir..."
*
"...Arif alemde himmet ile tasarruf ederse, bunun nedeni, kendi iradesi değil, ilahi
bir emir ve zorlamadır..."
*
"...Makam sahibi hüküm vermek isterse (!), bu inişin makamına tesir edeceğini bilmezse (!) hale iner. Çünkü hüküm vermek, hallere aittir..."
*
"...Allah onları serbest bırakırsa, mutlaka yaratıklarından gizlenmeyi ve Allah'a
yönelmeyi yeğlerler. Onların halleri mertebelerini kendilerinden bile gizlemek
olduğuna göre-nerede kaldı başkaları!-onların korunma menzillerini açıklamamız
gerekti..."
*
Kemal ehli bütün makamları ve halleri idrak etmişler ve celalin de cemalin de
ötesine geçmişlerdir, böylece onların ne sıfatı ne de vasfı yoktur. Ebu Yezid'e "Bu
sabah nasılsın" diye sorulduğunda, "benim sabahım ve akşamım yok; sabah ve
aksam sıfatlarla kayıtlanmış olanlara aittir, benimse sıfatlarım yok."
Marifetin aslı ariflerin ulaştığı en son makamdır, yani "la-makam"dır ve Allah şu
ayette bu makama isaret eder:"Ey yesrib halkı, makamınız yok"(33:13). Bu makam
hiçbir sıfatla kayıtlanmamıştır. Ebu Yezid,"bu sanah nasılsın?" sorusuna verdiği
cevapta buna dikkat çekmiştir...
"Sabah" doğu güneşine ve "Akşam" da batı güneşine ilişkindir. Doğu güneşi
zuhura, mülk alemine ve şahadet alemine ilişkindir, batı güneşi ise örtülmeye, gayb
alemine ve melekuta aittir. Bu makamda arif, "ne doğudan ne de batıdan olmayan
zeytin ağacıdır," çünkü hiçbir vasıf bu makamın hükümlerini belirlemediği gibi, bu
kimse de onunla kayıtlanmaz. Bu, söz konusu arifin, "O'nun benzeri yoktur"(42:11) ve "Allah, onların vasıflandırdıklarından münezzehtir"(37:180)'e iştirakidir.
*
"...O şahısların doğrulukta derin izleri vardır. Onlar Himmet vasıtasıyla öldürürler. Himmet doğruluk demektir..."
Muhyiddin İbn Arabi (k.s.)