"..Oysa hangi istiklal vardır ki yabancıların nasihatlarıyla,yabancıların planlarıyla yükselebilsin? Tarih böyle bir olay kaydetmemiştir. Tarihte, böyle bir olay yaratmaya kalkışanlar, zehirli sonuçlarla karşılaşmışlardır. İşte Türkiye de, bu yanlış zihniyetle sakat olan bazı yöneticiler yüzünden, her saat, her gün, her yüzyıl, biraz daha çok gerilemiş, daha çok düşmüştür."
"..Bu düşüş, bu alçalış, yalnız maddi şeylerde olsaydı, hiçbir önemi yoktu. Ne yazık ki Türkiye ve Türk halkı, ahlâk bakımından da düşüyor. Durum incelenirse görülür ki, Türkiye Doğu maneviyatıyla sona eren bir yol üzerinde bulunuyordu. Doğu'yla Batı'nın birleştiği yerde bulunduğumuz, Batı' ya yaklaştığımızı zannettiğimiz takdirde, asıl mayamızolan Doğu maneviyatından tamamıyla soyutlanıyoruz. Hiç şüphesizdir ki bundan, bu büyük memleketi, bu milleti, çöküntü ve yok olma çıkmazına itmekten başka, bir sonuç beklenemez ."
"... Bu düşüşün çıkış noktası korkuyla, aczle başlamıştır. Türkiye'nin, Türk halkının nasılsa başına geçmiş olan birtakım insanlar,galip düşmanlar karşısında, susmaya mahkûmmuş gibi, Türkiye'yi âtıl veçekingen bir halde tutuyorlardı. Memleketin ve milletin çıkarlarının gerektiğini yapmakta korkak ve mütereddit idiler. Türkiye'de fikir adamları, âdetâ kendi kendilerine hakaret ediyorlardı. Diyorlardı ki: 'Biz adam değiliz ve olamayız. Kendi kendimize adam olmamıza ihtimal yoktur.' Bizim canımızı, tarihimizi, varlığımızı bize düşman olan, düşman olduğundan hiç şüphe edilmeyen Avrupalılara, kayıtsız şartsız bırakmak istiyorlardı. 'Onlar bizi idare etsin' diyorlardı."
***
Ehl-i kitap (Yahudiler) senden, kendilerine "Gökten yazılı Kitap" indirmeni istiyorlar. Gerçekten (onlar) bundan daha büyüğünü Musa'dan istediler. "Allâh'ı açıktan bize göster" demişlerdi de, zulümleri yüzünden onları yıldırım çarptı. Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra tutup buzağıya tapınmaya başladılar. Bunu da affettik ve Musa'ya apaçık bir kudret verdik.
Nisa 153
Ey iman edenler. Sizden kim dininden dönerse (bilsin ki) Allâh (onun yerine) öyle bir topluluk getirir ki, (O) onları sever, (onlar da) O'nu severler. İman edenlere karşı alçak gönüllü, hakikati inkâr edenlere karşı onurludurlar. (Onlar) hiçbir kınayanın kınamasından korkmaksızın, Allâh uğruna mücahede ederler. Bu Allâh'ın fazlıdır ki, onu dilediğine verir. Allâh Vasi'dir, Aliym'dir.
Maide 54
De ki: "Ey nefslerinin hakkını vermede israf etmiş kullarım (benliğinin hakikatini yaşamak yerine ömrünü bedensellik yolunda harcamış olan)! Allâh Rahmetinden ümit kesmeyin! Muhakkak ki Allâh bütün suçları (tövbe edene) mağfiret eder. Muhakkak ki O, Ğafûr'dur, Rahıym'dir."
Zumer 53
Ey iman edenler! Siz, onların böyle kötü etkilerine karşı uyanık olun. (İbranicede) Hakaret anlamına gelen “raina” değil de, bize bak manasına gelen “unzurna” deyin. Ve Allah’ın hükmünü dinleyip kabul edin. Çünkü kâfirler için, çok acıklı bir azap vardır.
Bakara 104
Haber ver kullarıma ki, Ben, gerçekten Ben Ğafûr'um, Rahıym'im.
Muhakkak ki azabım, en acı azap odur!
Hicr 49/50