Sen Kendi Nefsinden bir şeyi eksiltebilir ve diyebilirsin ki Sevgi/Gönül, İlim'den Üstündür. Bu senin Nefsinin Cehlinden gelir.
Sevgi'yi Gazap'dan, Kahır'dan, Hüzün'den Üstün tutman Fıtratının gereğidir. Fakat O'nun bir İsmini/Sıfatını bir İsminden/Sıfatından Üstün tutman senin O'na karşı İrfanının Noksanlığındandır; Başka değil. Sen Kendi Nefsinden bir şeyi eksiltebilir ve diyebilirsin ki Sevgi/Gönül, İlim'den Üstündür. Bu senin Nefsinin Cehlinden gelir. O'nda böyle bir Kıyas, Tecrit, Eksiklik; Noksanlık yoktur. O, "Rahmetim Gazabımı geçti" derken, "Merhamet'ime yenik düştüm, Gazabım Noksanlaştı" demiyor. Veya "İlmim bana Sıkıntı verdi de bir kenara attım" demiyor. O, senin Nefsin'dir. Nefs'in O'nu İlim'den Tecrit etmek istiyor ki Tembellik etsin. Biz ise İlim derken O'nu Tanımayı, her durumda O'nu tercih etmeyi, O'na yönelmeyi kastediyoruz. Sen ise öyle bir Kıyas sözü ederken, tam tersi, kendi Nefsini gözetiyorsun. Nefs'ini Bilmenin yönü, O'nu Bilmeye, Tanımaya doğrudur; Tecrit etmeye değil. Eğer sende İlim yoksa, Gönül'den bahset. Haddini aşıp da O'nda Kıyas'a girişme.
“Allah’a karşı bu muhabbet, ilim neticesidir. Saçma sapan biri, böyle bir taht üzerine nasıl oturur.”
Mevlânâ Celaleddin-î Rûmî (k.s.)
“Allah'a yemin ederim ki, biz yalnız aşk ile de kanaat etmeyiz, aşkı da yeter bulmayız. Bizim bu sonbahardan sonra gelecek başka bir baharımız vardır.”
Mevlana Celaleddin-i Rumi (k.s.)
Allah ilmi sadece sevdiğine, hali sevdiğine ve sevmediğine verir. Çünkü ilim sabit, hal gidicidir.
Muhyiddin İbn Arabi (k.s.)
“...Şimdi bana kendinden bir fazilet, bir üstünlük veriyorsun. Ben onu söylemiyorum...”
Şems-i Tebrizi (k.s.)