Sayfayı Yenileyerek ya da Başlığa Tıklayarak Arşivde Dolaşabilirsiniz

Seyr-i Sulük (Devam)

Onda, Ondan bir Ruh olduğunun Kemaline İlim olarak eriştirildiğinde Nefsini serbest bırakırsa Nefs Kalb'e İnkılab edecektir. Aksi halde Nefs'in endişesine kapılır ve Serbestlik Salik'i Nefs'e indirir.

Ve Tekrar Bilnçsizliğe veya Tecellileri Arzulamaya tutunur. Böylece İlim'den unutur, unuttuğu kadar noksanlaşır. Oysa o bu durumda Zikr'e tutunmalı, dönmelidir.




"...Önce, cezbe hâsıl olup kendinden geçer. Buna (Adem) denir. Bundan sonra (Bekâ) bulup kendine gelir. Buna (Vücûd-i adem) denir. Bu adem ve kendinden geçmek, hissi gayb etmek, duygusuz olmak değildir. Az kimsede, his de gidebilir. Bu bekâ sahibi, insanlık isteklerine dönebilir. Nefsin huylarına uyabilir. Fenâdan sonra hâsıl olan Bekâda ise, geri dönmek câiz değildir. Behâüddîn-i Buhârî, (Vücûd-i adem, insanlık arzularına döner. Fakat, Vücûd-i fenâ, geriye hiç dönmez) sözünü, belki bunun için söylemiştir. Çünki, birinci Bekânın sahibi, daha yoldadır. Yolda olan geri dönebilir. İkincisi, müntehîdir, kavuşmuştur. Kavuşan, geri dönmez. Büyüklerden biri, (Yolda olan döner. Kavuşmuş olan dönmez) buyurdu..."



Et-Temkin: Telvin halinde (Halden hale İntikal edişte/dönüşmede) "yerleşiklik" (Uyanıklık/Temkin/Sabitlik) kazanma demektir bize göre. Bazılarına göre ise vusul ehlinin halidir.

Muhyiddin İbn Arabi (k.s.)


Geride bırakılan o üç kişinin de (tövbesini kabul etti). Genişliğine rağmen arz onlara dar gelmiş, nefsleri kendilerine dar gelmiş ve (nihayet) Allâh'tan sığınılacak yerin, gene ancak O olduğunu düşünmüşlerdi. Sonra, dönmeleri için (Allâh) onların tövbesini kabul etti. Muhakkak ki Allâh, "HÛ" Tevvab'dır, Rahıym'dir. Tevbe 118


"...Bir kimse, "bana tecellî ettikten sonra benden gizlendi" diyorsa, ona kesinlikle tecellî etmemiştir..."

Muhyiddin İbn Arabi (k.s.)

"...Tecellilerin telvinatı, sıfatlardan ve şunaattan haber verir. Hazret-i Zat telvinattan münezzeh ve müberradır. Orada kapanma mecali de yoktur..."

İmam-ı Rabbani (k.s.)