Sayfayı Yenileyerek ya da Başlığa Tıklayarak Arşivde Dolaşabilirsiniz

"Her zıt farklıdır, ama her farklı zıt değildir."


İki uçlu kılıca dikkat et bi ucu cehenneme bi ucu cehalete götürür. Tek bi elde durur o Kılıç. İki Uçla verilmediği gibi alınamaz da.


"Her zıt farklıdır, ama her farklı zıt değildir."

Muhyiddin İbn Arabi (r.a.)


Kahrına da hakkıyla âşığım, lûtfuna da... Ne şaşılacak şey ki ben bu iki zıdda da gönül vermişim.

Mevlana Celaleddin-i Rumi (k.s.)


"...ruhani âlemde maddi giysilerden arınma esnasında zıtların çatışması söz konusu olamaz. Aynı şekilde, fesada yol açan bezenme de gerçekleşmez. Bilakis nefis, tükenmesinden ve yok olmasından endişe duymadan, emin olarak maksadın gerçekleşmiş olmasıyla lezzet alır.

Muhyiddin İbn Arabi (k.s.)


"...Varlık, mümkünlüğün iki zıt ucu açısından kanıtlanmıştır. Bunu değiştirmenin, tersine çevirmenin imkanı yoktur. Şöyle ki: Hak teala bir şeye tecellî ettiği
zaman ondan asla gizlenmez. Bir kalbe de iman yazdığında, onu bir daha silmez. Bir
kimse, "bana tecellî ettikten sonra benden gizlendi" diyorsa, ona kesinlikle tecellî
etmemiştir. Fakat ona bir tecellî görünmüştür, o da bu tecellîyi O sanmıştır. Böyle bir
tecellînin de sebatı olmaz, bir halde durmaz, dolayısıyla onun açısından durumda
değişiklik yaşanmıştır. İman yazılması da öyle. Ayetlerin ve apaçık belgelerin gelmesi gibi olağanüstü kanıtlar kalplere bahsedildiği zaman, buna dair şahidler de gösterildiği zaman, bunlar ebediyen yok olmazlar. Bir adamın kalbinden bunlar silinip gidiyorlarsa, bil ki kalbinin levhasına kesinlikle yazılmamışlardır ve bir daha da ona dönmeyeceklerdir. Sadece kalbine bir örtü gibi bir zaman bürümüş, bunların ibareleri ve lisânları verilmiş, varlıkları ve a'yanları verilmemiştir. Böyle bir bağış da geri alınır ve yok edilir. Bu yüzden bir ayette şöyle denilmiştir: "Utlu aleyhim nebeellezi ateynahu ayatina fenseleha minha / Onlara, kendisine ayetlerimizden verdiğimiz ve fakat onlardan sıyrılıp çıkan kimselerin haberini oku." (A'raf, 175) Ayetin orijinalinde geçen "inselahe" fiili, bir insanın üzerindeki elbiseyi çıkarması veya yılanın deri atması anlamındadır. Bu elbise ve deri bir örtü işlevini
görür, yukarıda vurguladığımız gibi gerçeklikle bir ilgisi yoktur. Böyle bir kimsede sadece lisân olur. Konuştuğu zaman ismin gizliliklerini açığa vurur, etkilerini özellikle aktırır, yansıtır. Bu anlamda tek kalan havas için arındırma, tenzih etme, huzur ve birleşme ve de iman ve küfür şart değildir. Sadece o belli harflerle konuşur. Konuşan kişi konuştuğunun farkında değilse bile sonuçlarını izhar eder. Bazı arkadaşlarımız arasında da böyle kimseler görülmüştür. Örneğin Kuran okur, bir ayete gelince orada üzerinde bir etkilenme hisseder ve buna şaşırır, ama sebebini bilemez. Bu sefer önceki ayetleri bir kez daha okur. O belli ayete gelince aynı etkilenmeyi bir kez daha görür. Her tekrarladığında aynı etkilenmeyi hisseder. O zaman anlar ki, ayet, havastan kimseler üzerindeki etkinliğini gösterdiği mahalle tesadüf etmiştir. Onu kendisi için bir isim kılmıştır. İstediği zaman aynı etkiyi göstermektedir. Muhakkik bir kimse bu gibi etkilenmelere aldanmaz, bunlara itibar
etmez. Sadece böyle bir durumla karşılaştığı zaman sevinir..."

Muhyiddin İbn Arabi (k.s.)

http://jonasclean.blogspot.com/2009/12/belki-birdenbire-bir-inayet-yetisir-ben.html

http://jonasclean.blogspot.com/2010/04/acele-etme-zevkin-son-snrna-ulasmak.html


"Celal'inden sana geleni inkar ederek O'nu sadece Cemal'inde bilme. Kabzda inkar ederek sadece bastını kabul etme. Her halde sabit kadem ol, O'nu zıtlarda mütala et ki bilgin kemale dönsün"

Ahmet El Alevi (k.s.)

"...İnsan 'aceleci yaratılmıştır. Mümkün bir varlık olması bakımından, hakikatinin verdiği yoksunluktan korkar. Bu nedenle dayanacağı meyledeceği şeye yönelir..."

Muhyiddin İbn Arabi (r.a.)

"...Zan insanın hakikatine aittir. Binaenaleyh 'haya bütünüyle hayırdır', 'haya iman dandır' ve 'haya ancak iyilik getirir.'..."

Muhyiddin İbn Arabi (r.a.)

Ebu Said el-Harraz şöyle demiş: 'Allah'ı ancak iki zıddı kendinde toplaması özelliğiyle bildim.' Sonra da şu ayeti okumuştur:' O Evveldir,Ahirdir,(İlk ve Sondur) Zahirdir ve Batındır.' Burada, islam alimlerinden akılcıların düşündüğü gibi farklı nispetler değil, tek bir yönden Evvel-Ahir, Zahir-Batın olma kastedilmektedir. 

Muhyiddin İbn Arabi (k.s.)


http://jonasclean.blogspot.com/2011/04/essiz-bir-tek-hu-o.html